Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 30 TEMMU21992 PERŞEMBE
OLAYLAR VE GORUŞLER
Karadeniz'de Çay ve
Fmdık _ _
Çay ve fındığı belli bir yöre için yaşamsal önemi olan tanm ürünleri diye
algılayıp piyasa koşullanna bırakmak doğru değildir. Çay üreticisi, devletten
desteğini beklerken çayda tekelin kaldınlmasının, kendisini Ö2el kesimin
elinde ezdiğinin bilincindedir.
RAHMİ KUMAŞ Hukukçu, eski Milletvekili
Karadeniz denince kişinin usuna yeşille ma-
vinin aynlmaz biçimde kucaklaştığı, doğal
gûzelliğin sürekli gözlendiği bir yurt yöresi ge-
lir. Gerçi beton yapılar bu güzelliği bozmak-
taysa da yine de yurdumuzda kıyısı en az bo-
zulan deniz Karadeniz'dir. Karadeniz aynca
hamsi ve bahkla da özdeşleştirilmişti ya, şim-
dilerde bu ürünlerin de özlemi var! Ne yazık
ki çay ve fındığın geleceği de umut kıncı. Ka-
radeniz denince tütünü de ammsamak ge-
rekirse de bu ürün ülkemizin güneydoğusun-
da, batı ve kuzeybatı yöresinde birçok bölge-
de yetiştiğinden üzerinde çay ve fındığa göre
büyük önemle durulduğundan, bu yazıda çay
ve fındığı irdelemek istedim.
Destekleme
Cumhuriyet kurulduğundan bu yana ba$ta
tütün, buğday, pancar ve pamukta uygulanan
destekleıne politikasının amacı üreticiyi
olumsuz fıyat oynamalanndan korumaktı.
Bu politikanın yaran görülmüş ki daha sonra
kapsamı genişletilmiş, örneğin fındık ve çay
da bu kapsama ahnmıştır. Plansızhğı, kural-
sızlığı 'serbest piyasa ekonomisi' diye anlayan
ANAP, kendi iktidan döneminde anayasa ge-
reği bir plan yapmıştı: Altıncı Beş Yıllık Kal-
kınma Planı. Bu planda tanm için "Üretim
yöntemlerinin çağdaşlaştınlması, üretimin
hava koşullanna bağımlıhğının azaltılması,
artan nüfusun besin gereksiniminin karşılan-
ması ve tanmsal ürünlerin dışsatımının ger-
çekleşürilmesi" temel amaç ve poliüka olarak
öngörülmüşken bu ilkelere uyulduğu hiç gö-
rülmemiştir. AT ve ABD'de tanm kesimi ko-
runurken, sekiz yıllık iktidan döneminde
ANAP tanmcımıza aamasız davranmış ve
buna bütçe açıklan ile kamu kesimindeki pa-
ra darhğını özür yapmak istemiştir. Dışandan
muz ve çay gibi ürûnler gelirtmiştir. Muz üre-
tim bölgesinde güney Amerika muzu satılır
oldu,
Çay
Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı
(BBYKP) döneminde çay üretimi % 5.8 art-
mışken, Altına Beş Yılhk Plan döneminde
(1990-1994) % l.l azalma öngörülmektedir.
Çünkü iç tüketimden artan çayın dışsatımın-
da güçlüİc çekiyoruz. Çay üretiminde azalma-
yı tasarlayan ANAP döneminden bir de şun-
lar kaldı: 1989 çay döneminden başlayan yaş
çayın fıyatının sürgün dönemlerine göre beür-
lenmesi. Aynca anımsanacak bir garip uygu-
lama: Bir kilo yaş çayın fıyatından 10 lirası
yükleme, 40 lirası yol bakım parası olmak
üzere 50 lira kesilmesi. Bu uygulama Çay tş-
Ietmeleri Genel Müdürlüğu Ana Statüsü ile
bunun dayanağı olan 233 sayılı Kamu îktisa-
di Teşebbüsjeri Hakkında Yasa Gücünde Ka-
rar ya da bir başka hukuk belgesine dayan-
madığından yürütmesinin durdurulması ve
iptali için yetkili ve görevli Trabzon tdare
Mahkemesi'nde dava açtım. (1990-414 sayılı
dava) Bunun üzerine 1991 yaş çay ahmında
böyle birdüzenlemeyegidilmemiş, ancak vali-
liklere çay ahm yerleri ile fabrikalar arasında-
ki yollann bakım ve onanrru için para gönde-
receğini duyurmuştu ANAP'lı bakan. Ama
bir kuruş bile bu yönde göndermiş değillerdi.
Yine de 20 Ekim 1991 secimlerinde ANAP bu
yöreden en çok oyu almıştı. Bugünün karma
iktidan ise çay üreticisine şimdilik scak dav-
ranmıştır. En azından bir ay gecikme ile üreti-
cinin parasıru vermektedir. Bu uygulamayı
sürdürebüirse çay üreticisine en büyük katkıyı
sağlamış olacaktır. Çünkü mayıs ayında alı-
nan çay 38 bin ton, karşıhğında ödenen para
80 milyar lira. Haziran ayında ise yapılan ahm
450 milyar liranın üstünde. Geçmiş dönemler-
de üretici devletten alacağını bir yılda bile ala-
mıyordu. 1980 yılında bir kilo yaş çay 25 lira,
bir litre nprmal benzin 22.50 lira olduğuna
göre; bugün bir litre normal benzin 4465 lira
olduğundan bir kilo yaş çayın, bu bağlamda,
5000 lira ederinin olması gerektiği ortaya çı-
kar.
BBYKP'de %1,9 üretim artışı öngörülen
fındık ürününde ABYKP döneminde de %
1,8 üretim artişı düşünülmektedir. Fındık üre-
tilmesi, devşinlmesi, taşınması, kınhp iç fın-
dık durumuna getirilmesi, satılması yonleriyle
doğrudan yüz binlerce kişinin geçimini sağla-
yan bu ürünümüz yalnız Ordu-Giresun-
Trabzon-Rize ve Artvin'de (I. üretim bölgesi)
de&l, Samsun-Sinop-Kastamonu-Zongul-
dak-Bolu ve Sakarya (II. üretim bölgesi) ılle-
rinde de yetişürilmektedir. Türkiye dışsatı-
mında yaprak tütün, kuru üzüm, kuru incir ile
fındık ılk dört sırayı abyordu. Şimdilerde ise
fındığın payı gittikçe düşmüş ve yaklaşık tuta-
n 250-300 miîyon dolar olmaktadır, o da sat-
mayı düşündüğümüz oran gerçekleşirse.
Fındık ürünündeki dışsatım güçlüğü öteki ta-
nm ürünlerimizdekine benzemez. Çünkü bu
üriinde dünya üretiminin % 70'ini, dışsatımı-
nın % 80'ini gerçekleştirme elverişüliğimiz
vardır. Ama ABD bademi, İtalya ve Ispanya
fındığı bizi dış piyasalarda zorlamaktadır.
Italya'da fındık iç tüketimi % 50 iken bizde %
20'dir. Satamadığımızı bile yeter yoğunlukta
tüketemediğimiz anlamına gelmektedir bu
oranlar. Fındıkta üretim-tüketim dengesi, fın-
dığın üretimi ve üretim alanındaki gelışmeler,
fındığın verimliliği ve çeşitleri, iç fındık, fındık
işlenmişleri (mamulleri) sulama, gübre ve ilaç
kullanımı, fındık tanmının makineleşmesi gi-
bi konular üzerinde durmak bu yazının boyu-
tunu aşar. Bugün fındık üreticisi fmdık tan-
mındaki girdilere, yani gübre, akaryakıt ve
ilaca gelen zamlar ile fmdık emekçisinin karşı-
hğını da gözeten bir fındık taban ederi bekle-
mektedir.
Sonuç
"Tanmsal ürünlerin destekleme fiyatlannın
saptanmasında çiftçi gelirinde istikran sağla-
yıcı ve üretimi yönlendirici" bir yol izlemeyen
ANAP döneminde ekonominin genel denge-
leri altüst edilerek tanm kesimi ezilmişti. ör-
neğin, tanm kesiminin 1980 yılında ulusal ge-
lirden aldığı pay % 21.9 iken, bugün % 16'dır.
1980-1990 döneminde fındık 31 kat, çay 36
kat değerlenirken ortalama gjrdiler 61 kat
artmışür. Bu durumda ekonominin dengeleri
nasıl Korunmuş oldu? Yüksek fiyatlar ve dü-
şük ücretlerin ana eksenini oluşturduğu eko-
nomimiz büyük kazanç sağlayanlann denge-
lerini korumaktadır. Amenkah Iktisatçı J.K.
Galbraith'in dediği gibi "Enflasyon, ticaret
makinesini yağlamaktadır."
Tanm ürünlerimizden tütün, hububat (ma-
kanıalık buğday, ekmeklik buğday, arpa,
çavdar, yulaf ve mısır), şekerpancan ve çizil-
memiş haşhaş kapsülü fiyatlan Bakanlar Ku-
rulu karanyla belirlenirken çay ve fındığın fi-
yatlan ilgili bakanlık birimlerince (Çay-Kur,
Fisko Birlik) belirlenmektedir. Herhalde bu
yasal görüntü çay ve fındığın önemini azalt-
mamalıdır. Çay ve fındığı belli bir yöre için
yaşamsal önemi olan tanm ürünleri diye algı-
layıp piyasa koşullanna bırakmak doğru de-
ğildir. Çay üreticisi, devletten desteğini bek-
lerken, çayda tekelin kaldınlmasının kendisi-
ni özel kesimin elinde ezdiğinin bilincindedir.
Fındık üreticisi de en azından açıklanan fiya-
tın altında bir fiyatla ürününü tüccara vermek
zorunda bırakılmamalıdır.
PENCERE
ARADABIR
Pr. SERAP ŞAHtNOĞLU PELİN
Ankara Tıp Fakülîesi - Tıbbi Etik
Araştırma Görevlisi
Hekim Gözüyle...
Son zamanlarda gazetelerde birçok genç kızın, istekleri
dışında kızlık zarı (bekaret) incelemesine gönderildikleri
ya da bu incelemenin tehdidi altında kaldıkları; birden çok
kız öğrencinin bu nedenle intihar girişiminde bulundukları
ve bu girişimlerin ikisinin ölümle sonuçlandığı haberleri
çıktı. Bu durum, çağdaş değerlere sahip olanlarımız ara-
sında büyük tepkilere yol açtı.
Bugün ülkemizde bir genç kızın velisi, kızı erkek arka-
daşlarıyla birlikte pikniğe gittiği için okul müdürü tarafın-
dan çağrılmakta ve genç insan "bekaret" incelemesi
amacıyla hekime gönderilebilmektedir. Bu incelemeyi is-
temek, sanki okul müdürünün en doğal hakkıdır. Böyle bir
"hakkı", bir okul yöneticisinin kendisinde görüyor olması
çok düşündürücü, bunun da ötesinde korkutucudur. Kuş-
kusuz bu tür olaylar, belli çevrelerce hep sözü edilen "ge-
lenek ve göreneklerin" etkisinin daha çok duyulduğu
küçük yerleşme birimlerinde daha sık ortaya çıkmaktadır.
Genç kızlar açısından bakıldığında, oniann okut bahçe-
sine çıkarılıp, onur kıncı bir biçimde suçlanmalarının ve
"teşhir" edilmelerinin kendilerinin üzerinde oluşturacağı
büyük etkilerin yanı sıra bu tutumu ile yönetici, öteki kız
öğrencilere de bir "ahlak dersi" vermeyi amaçlamış olsa
gerektir.
Anlaşılan genç kızların aileleri de, bu tür olaylarda görü-
len "suçlamalardan" kurtulmak için çocuklarını kızlık zarı
incelemesi amacıyla hekime belki de pek duraksamadan
götürmüşlerdir. Buradaki amaç, genç insanın ve ailesinin
"aklanması" olsa gerek. Bu durumda aileler kendi aklan-
maları için, çocuklarının istememesine karşın, onları bu
incelemeye zorlamaktadırlar.
Çağımızda, bir okul yöneticisinin yada herhangi bir kişi-
nin isteği üzerine bir genç kızın kızlık zarı incelemesini
yapmaya ve yaptırmaya; bu inceleme ile ilgili bilgileri baş-
ka insanlara aktarmaya kimin hakkı vardır? Kimin yetkisi
vardır? Bunların sonucunda ortaya çıkan durumun sorum-
luluğundan, kimler ve nasıl kurtulabileceklerdir?
Kişinin onamı (rızası) olmaksızın, onun bedensel özgür-
lüğüne bir müdahale olan kızlık zarı incelemesini gerçek-
leştirmek Türk Ceza Yasası'na göre suç oluşturmaktadır.
Kişinin onamı dışında böyle bir inceleme, ancak ve ancak
bir suç kovuşturması sırasında yargı makamlarının kararı
ile olanaklıdır. Başka hiçbir nedenle hiçbir kimse onam dı-
şı böyle bir işlemi yapmaya yasal olarak yetkili değildir.
Yasal olanaksızlığın ötesinde, konuya etik açısından
baktığımızda, en az onun ölçüsünde önemli olan değer
sorunlarıyla karşılaşmaktayız. Pratisyen hekim olarak
yapbğım zorunlu hizmetim sırasında karşılaştığım bu gibi
olaylar; ailelerin, kolluk güçlerinin, savcıların, genelde de
toplumun onlara onaylayıcı yaklaşımları; bir hekim, bir ka-
dın, her şeyin ötesinde bir insan olarak beni çok rahatsız
etmişti. Konu ile ilgili gözlem ve araştırmalanm, beni pek
çok genç kız ve kadının (il sağlık yöneticisinin isteği üzeri-
ne, yurtlara kabul edilme koşulu olarak, bazı zina davala-
rında vb.) bu incelemeyle karşılaştıkları sonucuna götür-
müştür. Bu durumda şu gibi sorular usumuza gelebilir:
"Hangi çağdayaşıyoruz?", "İnsan hakları nerede?"
Bir başka soru da şu olabilir: Bu incelemeleri gerçekleş-
tiren hekimler, yaptıkları ile tıbbi etiğin, sır saklama ve in-
san bedenine saygı gibi çok temel iki ilkesini çiğnedikleri-
nin ayırdında mıdırlar?
TEŞEKKÜR
Sevgili eşim
SEVİM YttMAZ'ın
vefatı dolayısıyla bizzat gelerek, telefon
ederek, telgraf çekerek, çiçek göndererek
acımızı paylaşan tüm SHP'li, DYP'li,
ANAP'lı Meclis üyesi arkadaşlanm ile
tüm akraba ve dostlarıma teşekkürü bir
borç bilirim.
İBRAHİM Y1LMAZ
tzmir tl Daimi Encümen Üyesi
Sayın İstanbullular,
îstanbul Büyükşehir Belediyesi ile 19 Ilçe Belediyesi adına Belediye Iş
Sendikası ile sürdürülen toplu pazarlıkta anlaşmaya varılamamıştrr. Bunun
üzerine, Belediye-İş Sendikası grev kararı almış ve grev uygulamasına
30 Temmuz 1992 günü geçeceğini açıklamıştır. îstanbul ile birlikte Anka-
ra, Adana, Trabzon, Eskişehir gibi illerde aynı tarihte grev başlayacaktır.
Sık sık belirttiğimiz gibi, biz demokrasiye olan inancımız gereği yönetim
olarak, sendikaların yasal her türlü haklarına ve uygulamalarına saygılıyız.
"Grevsiz sendika, sendikasız demokrasi olmaz" ükemizi savunuyoruz.
Belediye îş Sendikası'nın aldığı grev kararı temizlik işçilerini de kapsamak-
tadır. Bu nedenle, 30 Temmuz 1992 tarihinden itibaren şehrimizde temizhlc
işleri tamamen duracak, çöpler toplanmayacaktır. Bu sıcak günlerde biri-
kecek çöplerin, sağlık açısından sorunlar çıkarmasını önlemek için İs-
tanbullulara da bazı görevler düştüğüne inanıyoruz.
Hemşehrilerimizin ve Meslek Odalarının ve diğer sivil toplum örgütlerinin
desteğiyle halkımızın bu grevden dolayı karşı karşıya kalacağı olumsuzluk-
ların azalacağına, zorlukların aşılacağına inanryoruz. • : ,
Sızlerin aşağıdaki önerilerimize titizlikle uyacağınıza inanıyor ve desteğini-
ze şimdiden teşekkür ediyoruz.
1 - Çöplerinizi kalın ve ağzı bağlı plastik torbalarda biriktiriniz, kesinlikle
açığa çöp dökmeyiniz. n . . . . .;,.
£
f •.
2 - Çöpler, açıklanacak semt çöp toplama yerlerine bırakılmahdır.
3 - Meslek kuruluşları ve işyeri yetkilileri, üyelerinin çöplerini kendi araçla-
n veya tutacakları araçlarla çöp döküm ve imha alanlarına göndermelerini
sağlamalıdırlar. Bunlardan çöp döküm ücreti alınmayacaktır.
4 - Mahalleliler, komşular, gönüllü kuruluşlar, dernekler, vakıflar;
kent ve kentlinin sağlığı için birbirlerini uyarmalıdır. Rastgele çöp dö-
külmesine engel olunmalıdır.
5 - Sanayiciler, inşaat sahipleri, müteahhitler Belediye Zabıta Tüzüğü'ne gö-
re evsel atık niteliğinde olmayan atık ve artıklarrnı (ımalathane ve fabrika
artıkları, inşaat artıkları, çamur ve molozlar) kendi araçlarıyla imha alanına
götürmelidir.
6 - Cam, metal, plastik ve kağıt gibi dayanıklı çöpieri ayrı torbalarda
toplanmahdır. Kolay bozulan, kokuşan organik nitelikli artıklar da ay-
rı bir torbaya konulmalıdır. Bunlar semt toplama yerlerine bırakılma-
hdır.
Saygılanmızla duyururuz.
Osmanlı ve Cumhuriyet
Sordu:
- Bir toplum, bir ulus, bir halk geçmişinden kopuk yaşa-
yabilir mi?
-Anlamadım...
- Atatürk Cumhuriyeti diyorsunuz, 600 yıllık Osmanlı'yı
siliyorsunuz, olur mu?.. :
-Olmaz...
Yüzüme şaşkınlıkla baktr.
- Ben seni başka türlü düşünüyorsun diye bilirdlm.
- Yanlışın var...
- Nedir yanlışım?
- Osmanlı tarihine Cumhuriyet'ten sonra sahip çıkılma-
ya başlandı; 1923ten öncesinde bu yoldaki çabalar yok
denecek kadar az. Belki de sıfıra sıfır elde var sıfır...
- Nasıl olur?..
- Bir insanın kültürüne, geçmişine, tarihine, yeraltı ve
yerüstü hazinelerine, kentlerine, doğasına, denizlerine,
göllerine, eski sanatlarına, neyi var neyi yoksa tümüne sa-
hip çıkabilmesi için bilinçlenmesi birinci koşuldur. Aydın-
lanma cağına ulaşamayan bir toplum, geçmişine çok
uzaktır. Matbaa Osmanlı'ya 250 yıl gecikmeyle girdi. Yazı
devriminin 1928'de gerçekleştiğini biliyorsun. O yıla kadar
basılan kitap sayısı 25 bindir. Bu kitapların da çogu fasa fi-
so, saçma sapan, eğlencelik, içeriksizdir. Osmanh'da üni-
versite yoktu. Üniversitesiz toplum beyinsiz insan gibidir;
ne tarihini bilir ne de geleceğini düşünebilir. Osmanlı'nın
okullarda öğrencilere belleteceği doğru dürüst bir tarih ki-
tabı da yoktu; geçmişine söylencelerle yönelirdi. Osmanlı
tarihine ilişkin ciddi çalışmalar Cumhuriyet'ten sonradır.
Doğaldır bu. Islam Ortaçağı Anadolu'da yırtılmadan, akıl
inançtan, bilim dinden bağımsızlaşmadan hiçbir toplum
geçmişine gerçek anlamda sahip çıkamaz.
Düşündü:
- Ama Cumhuriyet devrimi Osmanlı'ya karşı değil mi?
- Elbette karşı; ama nasıl bir karşıtlık bu? Atatürk Batı
emperyalizmine karşıydı, Batı uygarlığına değil... Bu eyti-
şimin mantığını Osmanlı'ya dönük yaklaşımda da görebi-
lirsin. Yalnız Osmanlı mı? Anadolu'da boy atmış bütün
uygarlıklara Cumhuriyet sahip çıkıyor. Çünkü bu bilimsel-
liğin gereğıdir. Hiçbir ülke
hurafelerle geçmişini değer-
lendiremez. Osmanlı'nın
edebiyatı, mimarlığı, minya-
türü, şiiri, anıtları, evleri, na-
kışları, musikisi; siyasada,
sanatta, kültürde, bilimde ne-
si var nesi yoksa, ancak ger-
çek üniversitelerini kurmuş
ve evrensel değer yargıları-
na oturtmuş bir toplumda
- -«' değerlendirilebilir. Fransa
Cumhuriyeti'nde 14. Louis'ye
nasıl bakılıyorsa, Türkiye
Cumhuriyeti'nde Kanuni Sul-
tan Süleyman'a eşdeğerde,
eşölçütte, eşanlamda bakılır.
Bu bakış siyasal değil, bilim-
seldir.
- Peki, biz tarihimizi sevip
yüceltmeyecek miyiz?
- Leonardo "Sevgi bilgiden
doğar" demiş. Içi kof sözler-
le, hamasi nutuklarla tarihe
yaklaşmak, kendi kendimizi
aldatmak demektir. Cumhuri-
yet tarihine yaklaşırken de
aynı ölçü kullanılır; uygarlık
tarihinde "Anadolu Aydınlan-
ması "nın anlamı araştırılır.
Bugünkü politika kavgaları-
nın körlüğünde tarihi ötesin-
den berisinden çekiştirmeye
kalkışmak, bir çorba tabağı-
nın derinliğinde geçmişe is-
kandil salmaktan başka bir
şey değildir.
- Tarihe bakarken kılavuzu-
muz ne olacak?
- Bilim!.. Araştırma, incele-
me, önyargısız yaklaşım, bi-
limsel sentez çabası!.. Bu, bir
uygarlık sorunudur. Cumhu-
riyet devrimi bize bu fırsab
sağlıyor; üniversitelerimiz
üniversite oldukça, fakültele-
rimizde Osmanlı tarihinin bü-
tün zenginliklerine erişebili-
riz. Yoksa, geçmişimizin
cahili kalırız...
- YÖK'le mi olacak bu iş?..
- Tam da sorunun üstüne
bastın!.. YÖK düzeniyle şura-
dan şuraya gidilemez, YÖK'-
le 12 Eylül'ün Türk-lslam
sentezi bir bütünün parçaları
gibi... ^
Cumhuriyet devrimi bizi
geçmişimizden koparmıyor;
geçmişimize bağlıyor.
îstanbul Büyükşehir Belediye Başkanhğı
ve
îlçe Belediye Başkanlıkları
ZİVERBEY
KÖŞKÜ
İlhan Selçuk
12. bası 10.000 lira (KDV içinde)
Çağdaş Yayınlan Türkocağı
Cad. 39^41 Cağaloğlu-lstanbul
Ödemeti gönderilmez.
GORULMÜŞTUR
tlhan Selçuk
7. bası 11.000 lira (KDV içinde)
Çağdaş Yayınlan Türkocağı
Cad. 39-41 Cağaloğlu-ktanbul
Odemeli gönderilmez.
TEŞEKKÜR
Çukurova Üniversitesi Balcalı Hastanesi'nde beni
dostluk ve beceriyle ameliyat edip sağlığıma
kavuşturan değerli cerrah
Prof. Dr. İLHAN SUNGUR'a
ve yardımcılan
Dr. Seiahattin Malgir ile Dr. Abdulbaas About'a
teşekkürler.
Aynca
bütün sağlık sonınlanmızda bizden yakın ve içtenlikli
ilgisini esirgemeyen
Prof. Dr. TÜMER ULUS'un
bu kez de sergilediği insancıl davranışlar anmaya
değer
SAMİ GÜRTÜRK
İLAN
MAZGÎRT SyLH HUKUK
HÂKtMLIĞİ'NDEN
1988 92
Davacı Cemal Yaşar tarafından davalılar Nebi. Beyaz. Mehmet Yaşar
aleyhine açmış olduğu men'i müdahale davasımn yapılan açık yargıla-
ması sırasında:
Mazgirt Dankent hudutlan dahilinde bulunan 138. 498. 526 sayılı
taşınmazlara davalılann el attıklanndan müdahalelerinin men'ıne İca-
rar venlmesı talep olunduğundan. tapu malıklerinden Şakır Ya^ar'ın
mirascısı Zekiye Elozaslan'a da\a dılekçesi adresi meçhul olup tebliğ
edılmcdığınden. 24.8.1992 günü mazeret bildirmedığı. kendisini vekil
ile temsil ettinnediği takdirde, işbu dava dılekçesi yenne kaım olmak
üzere ilandan 15 gün sonra tebliğ edılmı; sayılacağı ilan oiunur.
Basm: 49029
Bayan sahibinden
Satıhk 1987 Beyaz Serçe, 17 bin km"de. 32 milyon
İş saatlerinde 243 70 70 - 71
PEDAGOG - YAZAR
Oturduğunuz ya da Çalıştığınız
Dairenizi Paylaşmak İstiyor.
266 89 31 - 245 68 76
KARS KADASTRO MAHKEMESÎ'NDEN
DosyaNo. 1991 845
Davacı hazıne vekilınin aşağıda kimliği yazılı davalılar aleyhine açmış ol-
duğu tespitın iptali ve tescil davasımn yapılan yargüaması sonunda;
Davanın reddine karar verilmış. venlen karan davaa hazine vekili 26/
5 1992 tarihli dılekçesi ile temyiz etmitir.
Karar ve temvız dilekçesi davalılara tebliğ ediiemediğınden üanen teb-
lığıne. ilan tanhınden itibaren temyiz talebinız var ise 15 gün ıçınde mah-
kememıze bıldırmenız ilan oiunur.
Kımlığı.
Kemal Koca
Basm: 49050