15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 TEMMU21992 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER Karadeniz'de Çay ve Fmdık _ _ Çay ve fındığı belli bir yöre için yaşamsal önemi olan tanm ürünleri diye algılayıp piyasa koşullanna bırakmak doğru değildir. Çay üreticisi, devletten desteğini beklerken çayda tekelin kaldınlmasının, kendisini Ö2el kesimin elinde ezdiğinin bilincindedir. RAHMİ KUMAŞ Hukukçu, eski Milletvekili Karadeniz denince kişinin usuna yeşille ma- vinin aynlmaz biçimde kucaklaştığı, doğal gûzelliğin sürekli gözlendiği bir yurt yöresi ge- lir. Gerçi beton yapılar bu güzelliği bozmak- taysa da yine de yurdumuzda kıyısı en az bo- zulan deniz Karadeniz'dir. Karadeniz aynca hamsi ve bahkla da özdeşleştirilmişti ya, şim- dilerde bu ürünlerin de özlemi var! Ne yazık ki çay ve fındığın geleceği de umut kıncı. Ka- radeniz denince tütünü de ammsamak ge- rekirse de bu ürün ülkemizin güneydoğusun- da, batı ve kuzeybatı yöresinde birçok bölge- de yetiştiğinden üzerinde çay ve fındığa göre büyük önemle durulduğundan, bu yazıda çay ve fındığı irdelemek istedim. Destekleme Cumhuriyet kurulduğundan bu yana ba$ta tütün, buğday, pancar ve pamukta uygulanan destekleıne politikasının amacı üreticiyi olumsuz fıyat oynamalanndan korumaktı. Bu politikanın yaran görülmüş ki daha sonra kapsamı genişletilmiş, örneğin fındık ve çay da bu kapsama ahnmıştır. Plansızhğı, kural- sızlığı 'serbest piyasa ekonomisi' diye anlayan ANAP, kendi iktidan döneminde anayasa ge- reği bir plan yapmıştı: Altıncı Beş Yıllık Kal- kınma Planı. Bu planda tanm için "Üretim yöntemlerinin çağdaşlaştınlması, üretimin hava koşullanna bağımlıhğının azaltılması, artan nüfusun besin gereksiniminin karşılan- ması ve tanmsal ürünlerin dışsatımının ger- çekleşürilmesi" temel amaç ve poliüka olarak öngörülmüşken bu ilkelere uyulduğu hiç gö- rülmemiştir. AT ve ABD'de tanm kesimi ko- runurken, sekiz yıllık iktidan döneminde ANAP tanmcımıza aamasız davranmış ve buna bütçe açıklan ile kamu kesimindeki pa- ra darhğını özür yapmak istemiştir. Dışandan muz ve çay gibi ürûnler gelirtmiştir. Muz üre- tim bölgesinde güney Amerika muzu satılır oldu, Çay Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (BBYKP) döneminde çay üretimi % 5.8 art- mışken, Altına Beş Yılhk Plan döneminde (1990-1994) % l.l azalma öngörülmektedir. Çünkü iç tüketimden artan çayın dışsatımın- da güçlüİc çekiyoruz. Çay üretiminde azalma- yı tasarlayan ANAP döneminden bir de şun- lar kaldı: 1989 çay döneminden başlayan yaş çayın fıyatının sürgün dönemlerine göre beür- lenmesi. Aynca anımsanacak bir garip uygu- lama: Bir kilo yaş çayın fıyatından 10 lirası yükleme, 40 lirası yol bakım parası olmak üzere 50 lira kesilmesi. Bu uygulama Çay tş- Ietmeleri Genel Müdürlüğu Ana Statüsü ile bunun dayanağı olan 233 sayılı Kamu îktisa- di Teşebbüsjeri Hakkında Yasa Gücünde Ka- rar ya da bir başka hukuk belgesine dayan- madığından yürütmesinin durdurulması ve iptali için yetkili ve görevli Trabzon tdare Mahkemesi'nde dava açtım. (1990-414 sayılı dava) Bunun üzerine 1991 yaş çay ahmında böyle birdüzenlemeyegidilmemiş, ancak vali- liklere çay ahm yerleri ile fabrikalar arasında- ki yollann bakım ve onanrru için para gönde- receğini duyurmuştu ANAP'lı bakan. Ama bir kuruş bile bu yönde göndermiş değillerdi. Yine de 20 Ekim 1991 secimlerinde ANAP bu yöreden en çok oyu almıştı. Bugünün karma iktidan ise çay üreticisine şimdilik scak dav- ranmıştır. En azından bir ay gecikme ile üreti- cinin parasıru vermektedir. Bu uygulamayı sürdürebüirse çay üreticisine en büyük katkıyı sağlamış olacaktır. Çünkü mayıs ayında alı- nan çay 38 bin ton, karşıhğında ödenen para 80 milyar lira. Haziran ayında ise yapılan ahm 450 milyar liranın üstünde. Geçmiş dönemler- de üretici devletten alacağını bir yılda bile ala- mıyordu. 1980 yılında bir kilo yaş çay 25 lira, bir litre nprmal benzin 22.50 lira olduğuna göre; bugün bir litre normal benzin 4465 lira olduğundan bir kilo yaş çayın, bu bağlamda, 5000 lira ederinin olması gerektiği ortaya çı- kar. BBYKP'de %1,9 üretim artışı öngörülen fındık ürününde ABYKP döneminde de % 1,8 üretim artişı düşünülmektedir. Fındık üre- tilmesi, devşinlmesi, taşınması, kınhp iç fın- dık durumuna getirilmesi, satılması yonleriyle doğrudan yüz binlerce kişinin geçimini sağla- yan bu ürünümüz yalnız Ordu-Giresun- Trabzon-Rize ve Artvin'de (I. üretim bölgesi) de&l, Samsun-Sinop-Kastamonu-Zongul- dak-Bolu ve Sakarya (II. üretim bölgesi) ılle- rinde de yetişürilmektedir. Türkiye dışsatı- mında yaprak tütün, kuru üzüm, kuru incir ile fındık ılk dört sırayı abyordu. Şimdilerde ise fındığın payı gittikçe düşmüş ve yaklaşık tuta- n 250-300 miîyon dolar olmaktadır, o da sat- mayı düşündüğümüz oran gerçekleşirse. Fındık ürünündeki dışsatım güçlüğü öteki ta- nm ürünlerimizdekine benzemez. Çünkü bu üriinde dünya üretiminin % 70'ini, dışsatımı- nın % 80'ini gerçekleştirme elverişüliğimiz vardır. Ama ABD bademi, İtalya ve Ispanya fındığı bizi dış piyasalarda zorlamaktadır. Italya'da fındık iç tüketimi % 50 iken bizde % 20'dir. Satamadığımızı bile yeter yoğunlukta tüketemediğimiz anlamına gelmektedir bu oranlar. Fındıkta üretim-tüketim dengesi, fın- dığın üretimi ve üretim alanındaki gelışmeler, fındığın verimliliği ve çeşitleri, iç fındık, fındık işlenmişleri (mamulleri) sulama, gübre ve ilaç kullanımı, fındık tanmının makineleşmesi gi- bi konular üzerinde durmak bu yazının boyu- tunu aşar. Bugün fındık üreticisi fmdık tan- mındaki girdilere, yani gübre, akaryakıt ve ilaca gelen zamlar ile fmdık emekçisinin karşı- hğını da gözeten bir fındık taban ederi bekle- mektedir. Sonuç "Tanmsal ürünlerin destekleme fiyatlannın saptanmasında çiftçi gelirinde istikran sağla- yıcı ve üretimi yönlendirici" bir yol izlemeyen ANAP döneminde ekonominin genel denge- leri altüst edilerek tanm kesimi ezilmişti. ör- neğin, tanm kesiminin 1980 yılında ulusal ge- lirden aldığı pay % 21.9 iken, bugün % 16'dır. 1980-1990 döneminde fındık 31 kat, çay 36 kat değerlenirken ortalama gjrdiler 61 kat artmışür. Bu durumda ekonominin dengeleri nasıl Korunmuş oldu? Yüksek fiyatlar ve dü- şük ücretlerin ana eksenini oluşturduğu eko- nomimiz büyük kazanç sağlayanlann denge- lerini korumaktadır. Amenkah Iktisatçı J.K. Galbraith'in dediği gibi "Enflasyon, ticaret makinesini yağlamaktadır." Tanm ürünlerimizden tütün, hububat (ma- kanıalık buğday, ekmeklik buğday, arpa, çavdar, yulaf ve mısır), şekerpancan ve çizil- memiş haşhaş kapsülü fiyatlan Bakanlar Ku- rulu karanyla belirlenirken çay ve fındığın fi- yatlan ilgili bakanlık birimlerince (Çay-Kur, Fisko Birlik) belirlenmektedir. Herhalde bu yasal görüntü çay ve fındığın önemini azalt- mamalıdır. Çay ve fındığı belli bir yöre için yaşamsal önemi olan tanm ürünleri diye algı- layıp piyasa koşullanna bırakmak doğru de- ğildir. Çay üreticisi, devletten desteğini bek- lerken, çayda tekelin kaldınlmasının kendisi- ni özel kesimin elinde ezdiğinin bilincindedir. Fındık üreticisi de en azından açıklanan fiya- tın altında bir fiyatla ürününü tüccara vermek zorunda bırakılmamalıdır. PENCERE ARADABIR Pr. SERAP ŞAHtNOĞLU PELİN Ankara Tıp Fakülîesi - Tıbbi Etik Araştırma Görevlisi Hekim Gözüyle... Son zamanlarda gazetelerde birçok genç kızın, istekleri dışında kızlık zarı (bekaret) incelemesine gönderildikleri ya da bu incelemenin tehdidi altında kaldıkları; birden çok kız öğrencinin bu nedenle intihar girişiminde bulundukları ve bu girişimlerin ikisinin ölümle sonuçlandığı haberleri çıktı. Bu durum, çağdaş değerlere sahip olanlarımız ara- sında büyük tepkilere yol açtı. Bugün ülkemizde bir genç kızın velisi, kızı erkek arka- daşlarıyla birlikte pikniğe gittiği için okul müdürü tarafın- dan çağrılmakta ve genç insan "bekaret" incelemesi amacıyla hekime gönderilebilmektedir. Bu incelemeyi is- temek, sanki okul müdürünün en doğal hakkıdır. Böyle bir "hakkı", bir okul yöneticisinin kendisinde görüyor olması çok düşündürücü, bunun da ötesinde korkutucudur. Kuş- kusuz bu tür olaylar, belli çevrelerce hep sözü edilen "ge- lenek ve göreneklerin" etkisinin daha çok duyulduğu küçük yerleşme birimlerinde daha sık ortaya çıkmaktadır. Genç kızlar açısından bakıldığında, oniann okut bahçe- sine çıkarılıp, onur kıncı bir biçimde suçlanmalarının ve "teşhir" edilmelerinin kendilerinin üzerinde oluşturacağı büyük etkilerin yanı sıra bu tutumu ile yönetici, öteki kız öğrencilere de bir "ahlak dersi" vermeyi amaçlamış olsa gerektir. Anlaşılan genç kızların aileleri de, bu tür olaylarda görü- len "suçlamalardan" kurtulmak için çocuklarını kızlık zarı incelemesi amacıyla hekime belki de pek duraksamadan götürmüşlerdir. Buradaki amaç, genç insanın ve ailesinin "aklanması" olsa gerek. Bu durumda aileler kendi aklan- maları için, çocuklarının istememesine karşın, onları bu incelemeye zorlamaktadırlar. Çağımızda, bir okul yöneticisinin yada herhangi bir kişi- nin isteği üzerine bir genç kızın kızlık zarı incelemesini yapmaya ve yaptırmaya; bu inceleme ile ilgili bilgileri baş- ka insanlara aktarmaya kimin hakkı vardır? Kimin yetkisi vardır? Bunların sonucunda ortaya çıkan durumun sorum- luluğundan, kimler ve nasıl kurtulabileceklerdir? Kişinin onamı (rızası) olmaksızın, onun bedensel özgür- lüğüne bir müdahale olan kızlık zarı incelemesini gerçek- leştirmek Türk Ceza Yasası'na göre suç oluşturmaktadır. Kişinin onamı dışında böyle bir inceleme, ancak ve ancak bir suç kovuşturması sırasında yargı makamlarının kararı ile olanaklıdır. Başka hiçbir nedenle hiçbir kimse onam dı- şı böyle bir işlemi yapmaya yasal olarak yetkili değildir. Yasal olanaksızlığın ötesinde, konuya etik açısından baktığımızda, en az onun ölçüsünde önemli olan değer sorunlarıyla karşılaşmaktayız. Pratisyen hekim olarak yapbğım zorunlu hizmetim sırasında karşılaştığım bu gibi olaylar; ailelerin, kolluk güçlerinin, savcıların, genelde de toplumun onlara onaylayıcı yaklaşımları; bir hekim, bir ka- dın, her şeyin ötesinde bir insan olarak beni çok rahatsız etmişti. Konu ile ilgili gözlem ve araştırmalanm, beni pek çok genç kız ve kadının (il sağlık yöneticisinin isteği üzeri- ne, yurtlara kabul edilme koşulu olarak, bazı zina davala- rında vb.) bu incelemeyle karşılaştıkları sonucuna götür- müştür. Bu durumda şu gibi sorular usumuza gelebilir: "Hangi çağdayaşıyoruz?", "İnsan hakları nerede?" Bir başka soru da şu olabilir: Bu incelemeleri gerçekleş- tiren hekimler, yaptıkları ile tıbbi etiğin, sır saklama ve in- san bedenine saygı gibi çok temel iki ilkesini çiğnedikleri- nin ayırdında mıdırlar? TEŞEKKÜR Sevgili eşim SEVİM YttMAZ'ın vefatı dolayısıyla bizzat gelerek, telefon ederek, telgraf çekerek, çiçek göndererek acımızı paylaşan tüm SHP'li, DYP'li, ANAP'lı Meclis üyesi arkadaşlanm ile tüm akraba ve dostlarıma teşekkürü bir borç bilirim. İBRAHİM Y1LMAZ tzmir tl Daimi Encümen Üyesi Sayın İstanbullular, îstanbul Büyükşehir Belediyesi ile 19 Ilçe Belediyesi adına Belediye Iş Sendikası ile sürdürülen toplu pazarlıkta anlaşmaya varılamamıştrr. Bunun üzerine, Belediye-İş Sendikası grev kararı almış ve grev uygulamasına 30 Temmuz 1992 günü geçeceğini açıklamıştır. îstanbul ile birlikte Anka- ra, Adana, Trabzon, Eskişehir gibi illerde aynı tarihte grev başlayacaktır. Sık sık belirttiğimiz gibi, biz demokrasiye olan inancımız gereği yönetim olarak, sendikaların yasal her türlü haklarına ve uygulamalarına saygılıyız. "Grevsiz sendika, sendikasız demokrasi olmaz" ükemizi savunuyoruz. Belediye îş Sendikası'nın aldığı grev kararı temizlik işçilerini de kapsamak- tadır. Bu nedenle, 30 Temmuz 1992 tarihinden itibaren şehrimizde temizhlc işleri tamamen duracak, çöpler toplanmayacaktır. Bu sıcak günlerde biri- kecek çöplerin, sağlık açısından sorunlar çıkarmasını önlemek için İs- tanbullulara da bazı görevler düştüğüne inanıyoruz. Hemşehrilerimizin ve Meslek Odalarının ve diğer sivil toplum örgütlerinin desteğiyle halkımızın bu grevden dolayı karşı karşıya kalacağı olumsuzluk- ların azalacağına, zorlukların aşılacağına inanryoruz. • : , Sızlerin aşağıdaki önerilerimize titizlikle uyacağınıza inanıyor ve desteğini- ze şimdiden teşekkür ediyoruz. 1 - Çöplerinizi kalın ve ağzı bağlı plastik torbalarda biriktiriniz, kesinlikle açığa çöp dökmeyiniz. n . . . . .;,. £ f •. 2 - Çöpler, açıklanacak semt çöp toplama yerlerine bırakılmahdır. 3 - Meslek kuruluşları ve işyeri yetkilileri, üyelerinin çöplerini kendi araçla- n veya tutacakları araçlarla çöp döküm ve imha alanlarına göndermelerini sağlamalıdırlar. Bunlardan çöp döküm ücreti alınmayacaktır. 4 - Mahalleliler, komşular, gönüllü kuruluşlar, dernekler, vakıflar; kent ve kentlinin sağlığı için birbirlerini uyarmalıdır. Rastgele çöp dö- külmesine engel olunmalıdır. 5 - Sanayiciler, inşaat sahipleri, müteahhitler Belediye Zabıta Tüzüğü'ne gö- re evsel atık niteliğinde olmayan atık ve artıklarrnı (ımalathane ve fabrika artıkları, inşaat artıkları, çamur ve molozlar) kendi araçlarıyla imha alanına götürmelidir. 6 - Cam, metal, plastik ve kağıt gibi dayanıklı çöpieri ayrı torbalarda toplanmahdır. Kolay bozulan, kokuşan organik nitelikli artıklar da ay- rı bir torbaya konulmalıdır. Bunlar semt toplama yerlerine bırakılma- hdır. Saygılanmızla duyururuz. Osmanlı ve Cumhuriyet Sordu: - Bir toplum, bir ulus, bir halk geçmişinden kopuk yaşa- yabilir mi? -Anlamadım... - Atatürk Cumhuriyeti diyorsunuz, 600 yıllık Osmanlı'yı siliyorsunuz, olur mu?.. : -Olmaz... Yüzüme şaşkınlıkla baktr. - Ben seni başka türlü düşünüyorsun diye bilirdlm. - Yanlışın var... - Nedir yanlışım? - Osmanlı tarihine Cumhuriyet'ten sonra sahip çıkılma- ya başlandı; 1923ten öncesinde bu yoldaki çabalar yok denecek kadar az. Belki de sıfıra sıfır elde var sıfır... - Nasıl olur?.. - Bir insanın kültürüne, geçmişine, tarihine, yeraltı ve yerüstü hazinelerine, kentlerine, doğasına, denizlerine, göllerine, eski sanatlarına, neyi var neyi yoksa tümüne sa- hip çıkabilmesi için bilinçlenmesi birinci koşuldur. Aydın- lanma cağına ulaşamayan bir toplum, geçmişine çok uzaktır. Matbaa Osmanlı'ya 250 yıl gecikmeyle girdi. Yazı devriminin 1928'de gerçekleştiğini biliyorsun. O yıla kadar basılan kitap sayısı 25 bindir. Bu kitapların da çogu fasa fi- so, saçma sapan, eğlencelik, içeriksizdir. Osmanh'da üni- versite yoktu. Üniversitesiz toplum beyinsiz insan gibidir; ne tarihini bilir ne de geleceğini düşünebilir. Osmanlı'nın okullarda öğrencilere belleteceği doğru dürüst bir tarih ki- tabı da yoktu; geçmişine söylencelerle yönelirdi. Osmanlı tarihine ilişkin ciddi çalışmalar Cumhuriyet'ten sonradır. Doğaldır bu. Islam Ortaçağı Anadolu'da yırtılmadan, akıl inançtan, bilim dinden bağımsızlaşmadan hiçbir toplum geçmişine gerçek anlamda sahip çıkamaz. Düşündü: - Ama Cumhuriyet devrimi Osmanlı'ya karşı değil mi? - Elbette karşı; ama nasıl bir karşıtlık bu? Atatürk Batı emperyalizmine karşıydı, Batı uygarlığına değil... Bu eyti- şimin mantığını Osmanlı'ya dönük yaklaşımda da görebi- lirsin. Yalnız Osmanlı mı? Anadolu'da boy atmış bütün uygarlıklara Cumhuriyet sahip çıkıyor. Çünkü bu bilimsel- liğin gereğıdir. Hiçbir ülke hurafelerle geçmişini değer- lendiremez. Osmanlı'nın edebiyatı, mimarlığı, minya- türü, şiiri, anıtları, evleri, na- kışları, musikisi; siyasada, sanatta, kültürde, bilimde ne- si var nesi yoksa, ancak ger- çek üniversitelerini kurmuş ve evrensel değer yargıları- na oturtmuş bir toplumda - -«' değerlendirilebilir. Fransa Cumhuriyeti'nde 14. Louis'ye nasıl bakılıyorsa, Türkiye Cumhuriyeti'nde Kanuni Sul- tan Süleyman'a eşdeğerde, eşölçütte, eşanlamda bakılır. Bu bakış siyasal değil, bilim- seldir. - Peki, biz tarihimizi sevip yüceltmeyecek miyiz? - Leonardo "Sevgi bilgiden doğar" demiş. Içi kof sözler- le, hamasi nutuklarla tarihe yaklaşmak, kendi kendimizi aldatmak demektir. Cumhuri- yet tarihine yaklaşırken de aynı ölçü kullanılır; uygarlık tarihinde "Anadolu Aydınlan- ması "nın anlamı araştırılır. Bugünkü politika kavgaları- nın körlüğünde tarihi ötesin- den berisinden çekiştirmeye kalkışmak, bir çorba tabağı- nın derinliğinde geçmişe is- kandil salmaktan başka bir şey değildir. - Tarihe bakarken kılavuzu- muz ne olacak? - Bilim!.. Araştırma, incele- me, önyargısız yaklaşım, bi- limsel sentez çabası!.. Bu, bir uygarlık sorunudur. Cumhu- riyet devrimi bize bu fırsab sağlıyor; üniversitelerimiz üniversite oldukça, fakültele- rimizde Osmanlı tarihinin bü- tün zenginliklerine erişebili- riz. Yoksa, geçmişimizin cahili kalırız... - YÖK'le mi olacak bu iş?.. - Tam da sorunun üstüne bastın!.. YÖK düzeniyle şura- dan şuraya gidilemez, YÖK'- le 12 Eylül'ün Türk-lslam sentezi bir bütünün parçaları gibi... ^ Cumhuriyet devrimi bizi geçmişimizden koparmıyor; geçmişimize bağlıyor. îstanbul Büyükşehir Belediye Başkanhğı ve îlçe Belediye Başkanlıkları ZİVERBEY KÖŞKÜ İlhan Selçuk 12. bası 10.000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınlan Türkocağı Cad. 39^41 Cağaloğlu-lstanbul Ödemeti gönderilmez. GORULMÜŞTUR tlhan Selçuk 7. bası 11.000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-ktanbul Odemeli gönderilmez. TEŞEKKÜR Çukurova Üniversitesi Balcalı Hastanesi'nde beni dostluk ve beceriyle ameliyat edip sağlığıma kavuşturan değerli cerrah Prof. Dr. İLHAN SUNGUR'a ve yardımcılan Dr. Seiahattin Malgir ile Dr. Abdulbaas About'a teşekkürler. Aynca bütün sağlık sonınlanmızda bizden yakın ve içtenlikli ilgisini esirgemeyen Prof. Dr. TÜMER ULUS'un bu kez de sergilediği insancıl davranışlar anmaya değer SAMİ GÜRTÜRK İLAN MAZGÎRT SyLH HUKUK HÂKtMLIĞİ'NDEN 1988 92 Davacı Cemal Yaşar tarafından davalılar Nebi. Beyaz. Mehmet Yaşar aleyhine açmış olduğu men'i müdahale davasımn yapılan açık yargıla- ması sırasında: Mazgirt Dankent hudutlan dahilinde bulunan 138. 498. 526 sayılı taşınmazlara davalılann el attıklanndan müdahalelerinin men'ıne İca- rar venlmesı talep olunduğundan. tapu malıklerinden Şakır Ya^ar'ın mirascısı Zekiye Elozaslan'a da\a dılekçesi adresi meçhul olup tebliğ edılmcdığınden. 24.8.1992 günü mazeret bildirmedığı. kendisini vekil ile temsil ettinnediği takdirde, işbu dava dılekçesi yenne kaım olmak üzere ilandan 15 gün sonra tebliğ edılmı; sayılacağı ilan oiunur. Basm: 49029 Bayan sahibinden Satıhk 1987 Beyaz Serçe, 17 bin km"de. 32 milyon İş saatlerinde 243 70 70 - 71 PEDAGOG - YAZAR Oturduğunuz ya da Çalıştığınız Dairenizi Paylaşmak İstiyor. 266 89 31 - 245 68 76 KARS KADASTRO MAHKEMESÎ'NDEN DosyaNo. 1991 845 Davacı hazıne vekilınin aşağıda kimliği yazılı davalılar aleyhine açmış ol- duğu tespitın iptali ve tescil davasımn yapılan yargüaması sonunda; Davanın reddine karar verilmış. venlen karan davaa hazine vekili 26/ 5 1992 tarihli dılekçesi ile temyiz etmitir. Karar ve temvız dilekçesi davalılara tebliğ ediiemediğınden üanen teb- lığıne. ilan tanhınden itibaren temyiz talebinız var ise 15 gün ıçınde mah- kememıze bıldırmenız ilan oiunur. Kımlığı. Kemal Koca Basm: 49050
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle