Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 26TEMMUZ1992 PA2AR
OLAYLAR VE GÖRÜŞLER
ABD'de Başkanlık Seçimi
ve Tfirldye
Türkiye'nin önemi, potansiyeli onu, 'Avrupa mı, Amerika mı?' ikililiği içinde
bırakmamalıdır. Ne Avrupa ne de Amerika Türkiye'nin tek dış politika seçe-
neğidir. Türkiye öncelikler sırasını gözardı etmeden ve hemen onunla birlikte
konulara global bakma durumunda ve zorundadır.
Prof. Dr. SUNA KİIİ Boğaziçi Üniversitesi
Bu yıl ABD'de bir seçim firtınası esiyor.
Tcmsilciler Meclisi'nin tümü ve Senato'nun
üçte biri yenilenecek. Aynca, eyaletlerin çeşitli
kademelerinde seçimler var. Ancak tüm bun-
lann içinde haşkanlık seçiminin en önemli
yeri tuttuğu yadsınamaz bir gerçek.
ABD'de iç politika, birçok dönemde baş-
kanlık seçimlerinin sonuçlannı belirlemede en
büyük etken olma özelliğini taşımıştır. Ancak
bunun tam tersi, dış politikanın başkanlık se-
çimini, halkın seçeneğini yönlendirdiği dö-
nemler de vardır. Buna en önemli örnek, Os-
manlı tarihiyle ihplidir. Birinci Dünya Savaşı
içinde Fransa, Ingiltere, Çarhk Rusyası ve
sonradan Italya'nın da imzaladığı gizli antiaş-
malar, Osmanlı Imparatorluğu'nu paylaş-
mayı amaçlamıştı. Aynca Araplann Türklere
karşı eylemlere gecmelerine karşılık bağımsız-
hklanna kavuşacaklanna yönelik bir antlaş-
ma ve daha sonra bu bağımsızlığı ertelemeyi
amaçlayan bir başka antlaşma da vardır. Bu
gizli antlaşmalar dızisi Rusya'da Ekim 1917
Devrimi'nden sonra müttefik kuvvetlerinin
ve özellikle Çarlık Rusyası'nın emperyaüst
amaçlannı sergilemek için Lenin tarafından
yayımlanmıştı. Bu yayın, dünyada bir şok et-
kisi yaratmış, Arap dünyasında büyük bir düş
kınklığına yol açmış ve Amerika'da, Avru-
pa'nın bu karmaşık, kötü amaçh politikasm-
dan uzak durma eğilimini ortaya çıkarmıştı.
Wüson ve partisi, büyük yenilgiye uğramış
ABD MiUeÛer Cemiyeti'ne girmemiş ve Roo-
sevelt'e kadar hiçbir Demokratik Parti adayı
başkanlık seçimini kazanamamıştı. Amerika,
isolationism diye tanımlanan kendi kabuğu-
na çekilme, dış dünya ile ilişkilerini azaltma
dönemine girmişti.
İç politika sıkıntılan, örneğin işsizlik ve ya-
kın geçmişte Los Angeles'taki ayaklanmalar
gibi toplumsal kökenli sorunlar, Bush'un ye-
niden seçilmesine gölge düşüren konular.
Gerçi Başkan Bush son yıllardaki dış politika
sorunlannın ağırlığını ve çeşitliliğini öne sürü-
yor. Buna karşın iç sorunlan göz ardı etmedi-
ğini vurguluyor ama bu her kesimi inandır-
maktan uzak bir tutum olarak değerlendirili-
yor. Aynca Bush'un Avrupa, Ortadoğu ve
dağılan Sovyetler Birliği ile ilgili konulan ön
plana aldığı, Japonya gibi bir dev ekonomiyi
göz ardı ettiğinden ve geçen yıl Japonya'ya yaptığı
başansız ziyaretten söz ediliyor. Iç politikayla
ilgili sorunlann yoğunlaştığı ve Demokratik
Parti'nin adayı Clinton'un güvenirliğinin de
tartışdır olması 17 Temmuz 1992 Perşembe
günü ani bir kararla adayhktan çekilen Ross
Perot olayırun -ki adaybğı olay denecek kadar
ilgi görmüştü- doğmasına neden olmuş du-
rumda.
ABD'de başkanlık seçimlerini değerlendi-
rirken iki önemli konuyu gözardı etmemek
gerekli: 1- ABD yurttaşı bugün her zaman-
kinden çok politikaya karşı, politikaya kızgın
ve politikadan nefret ediyor. Bu tutumun te-
mel nedenleri ise şöyle sıralanabilir: Bush'un
da Clinton'un da adayhklannı benimseme-
yen, onlardan hoşnut olmayan önenüi bir
halk kesiminin varlığı, işsizlik, önemli ekono-
mik ve toplumsal soranlara çözüm getirilme-
miş olması. Tüm bunlar her iki partiye güven
duygusunun azahnası ya da yiürilmesindeki
nedenler. Işte (adaybktan çekilen) Ross Pe-
rot'nun gördüğü ilgiyi açıklayan önemli olgu-
lar dizisi... 2- Gözardı edilmernesi gereken bir
başka neden de televizyonun bu secimlerdeki
olağanüstü etkin işlevi(!) (Anımsayabm: Tele-
vizyonun ne denli etkin olduğunu Kennedy,
Nixon ve Reagan yönetimleri ortaya koymuş-
tu.) öte yandan ön seçimleri kazanarak parti
yönetiminin ileri gelen kişilerinin görüşlerini,
istekkrini altüst eden başkan adaylan da ol-
muştur John F. Kennedy'nin 1960, George
McGovern'ın 1972veJimmyCarter'm 1976'-
da yaptığı gibi... tşte Ross Perot her iki parti-
den hoşnut olmayan bu önemli halk kesimine
televizyon araahğıyla ulaşabiliyor ve onlara
bugünkû politikayı istemediğini, yadsıdığını
söylüyor ve bunu ülke çapında yayabibyordu.
Adaybktan çekilmesinin başbca nedenlerini
şöyle sıralayabiliriz: Otoriter kimliğine halkın
duyduğu endişeyi sezmiş obnası. Amerikan
halkının iki parti adayını destekleme alış-
kanlığı..
Gazeteler, televizyon, başkanbk secimleriy-
le ilgili hafıf, alayb konulan da seçmiş durum-
da: Clinton'un özel yaşamı, saksofonu, kara
gözlükleri; Perot ve Truman karşılaşürma-
lan; The New York Times gibi ciddi bir gaze-
tenin bile "Bush ve Perot ben gerçek Tek-
sasbyım savaşımı veriyor" başbğı altında her
ikisinin malvariığını, alışkanlıklannı, yedikle-
ri yemekleri sıralamas, ikinci başkan Quay-
le'in imla bilgisizliğini abartan hikayeler gibi.
Ancak tüm bunlar bu seçim döneminin tan-
siyonunu düşürmeye yetmiyor. Soğuk Savaş
sonrası, iç politika sorunlannın çözülmesini
bekleyen, kendini ve ülkesini sorgulayan, yeni
bir yön isteyen ve bu yönde ona önderlik ede-
cek kişiyi arayan, çeşitli siyasal skandallan
anımsayarak politikaalara güvenini yitirmiş
bir halk kesimi var. Işte başkanlık seçiminin
sonucunu bir olçüde bu karamsar, bu güveni-
ni yitirmiş kesimi ne ölçüde kimin etkileyeceği
ve kimin ülkenin geleceğine yeni bir anlam
verebilecek nitelikleri taşıdığına halkı inandır-
masıbelirleyecek.
Demokratlar Bush'a şöyle yükleniyor: Baş-
kan Bush, ekonomiyi ve iç politikayı ihmal
etti. Amerika'nın ekonomisi iyi olacak ki dün-
yada önderliğini sürdürebilsin ve sorumluluk-
îannı yerine getirebilsin. Bir dış politika uz-
manı ise bu durumu şu biçimde değerlendiri-
yor: "Bu yıl tüm Amerika seçim süreci
saldınsı altında. öfke pobtikası pek çok yurt-
taşın seçtiği yol" Gerek Bush gerekse Clinton
bazı konularda aynlmalanna karşın her ikisi
de ABD'nin etkin, dünyaya acık, serbest tica-
rete yönelik politikalannı sürdürmesine taraf-
tar. Ancak her ikisinin partisinden gelen sesler
hep bu doğrultuda değil. Her iki partide de
ABD'nin 1920'lerde güttüğü içe dönük politi-
kayı yeniden gündeme getirmesini isteyen ki-
şiler var. Özetle denilebilir ki bugüne değin
yürütülen seçim kampanyası içe dönüklük
(isolationist) ve dışa dönüklük (internationa-
List) arasında pinpong topu gibi gidip geliyor.
Bu kişiler, dış politikaya ağırbk verip Ameri-
ka'yı ihmal eden politikacılan eleştiriyor,
kızgın seçmenin isteklerine, duygulanna yanıt
veriyorlar. Ross Perot işte bu kızgın, bu kırgın
secmenin, her iki partiden bıkmış Amerikab-
nın adayıydı.
Durmadan değişen seçim grafiği içinde bu-
günden kimin başkan olacağını beüriemek
zor. Ancak Ornstein'in şu görüşüne katılanlar
da epeyce kalabalık: "Amerikan poliükasırun
tüm kargaşasına karşın büyük olasılıkla Bush
kasımda yeniden başkan secilecek."
Demokratik Parti, bazı konularda Cumhu-
riyetçi Parti'den daha ilerici obnasına karşın
Yunan lobisi gibi etnik kökenli lobilerin ağır
etkisinde kalma eğiliminden ötürü, De-
mokratik Partili bir başkanın Türkiye'ye
daha az sempati ile bakabileceği düşünülebi-
lir. Bu tutum yalnız Türkiye ile ilgili değil .
örneğin, Clinton'un B'nai B'rith adb etkin
Musevi örgütüne, bir Filistin devletinin ku-
rubnasına karşı olduğunu bildirmesi gibi. Ge-
nelde başkan olduktan sonra Türkiye'yi daha
iyi öğrenen bir yönetim geleneği olduğundan
bir Demokratik Partili, başkan olursa ilk aşa-
mada Türkiye'nin kendini daha ij i tanıtması
için daha çok çaba göstermesi gerekebilir.
ABD politikasını kınayabiliriz, eleştirebib-
riz... Ancak bu konulara serinkanb bak-
mamız ve bazı özellikleri gözardı etmememiz
gerekir: Amerikan halkı her konuda hüküme-
ti destekleyen bir tutum içinde değil. Vietnam
Savaşı'nı anımsamak yeterli. Aynca her şeye
karşın insanlann özgürce tartışabileceği, eleş-
tirebileceği bir ortamın varhğı da bir gerçek.
Işte bu ortam seçimlere carüıhk kazandınyor,
tezdüzeliğe olanak vermiyor. Bir başka konu
da şu: Her ülkenin kendi çıkannı düşünebile-
ceği ve buna kızacağımız yerde bunu doğal
kabul edip kendi çıkarlanmıa, kendi haklı is-
teklerimizi daha iyi ve sürekli anlatabilme, ile-
tebilme abşkanbğına kavuşmamız gerekliUği.
Türkiye Balkanlar'dan Çin'e kadar uzanan
Avrupa yı ve Amerika'yı kapsayan aktif bir
dış politika yüriitme durumundadır ve bunu
uygulamaktadır. Türkiye'nin ilgi alanı Çin'i,
Japonya'yı, Avustralya, Afrika ve Güney
Amerika'nın özellikle bazı ülkelerini kapsa-
maktadır. Dış pobtikamızda öncelikler sırası
olabilir ve hatta bu öncelikler bir süreç içinde
yer değiştirebibr. Türkiye'nin önemi, potansi-
yeli onu "Avrupa mı, Amerika mı?" ikililiği
içinde bırakmamalıdır. Ne Avrupa ne de
Amerika Türkiye'nin tek dış pobtika seçe-
neğidir. Türkiye öncehkler sırasını gözardı
etmeden ve hemen onunla birlikte konulara
global bakma durumunda ve zorundadır. Bu
çerçeve içinde Türkiye'nin ABD başkanlık se-
çimini ve sonuçlannı iyi değerlendirmesi, ona
göre harekete gecmesi, Kıbns'tan Avrupa'ya,
Balkanlar'dan Orta Asya'ya uzanan öncelikli
sorumluluk ve yükümlülüklerimizin yerine
getirilmesine yardıma olacaktır.
1 The New York Times. 8 Haaran 1992, s. A8.
2. Norman J. Omsleın. "Foreıgn Pohcy and the 1992 Etecti-
on" ("Dış Politika w 1992 Seçımı"), Foreign Affaırs, Yaz 1992,
s. 5.
3.a.g.y s. 15
4 The New York Times, 16 Haaran 1992. s. All
ARADABIR
PROF. DR. UĞUR DERMAN
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
Büyük Kamhrmacı!
YÖK'ün lOyıllıkhükümdarı istifaetti. Kişiüği ve becerile-
ri konusunda daha ilk gün birçok övgü ve yergi basında
yer almaya başladı. Bence en büyük becerisi karşısındaki-
lerin bilgi azlığından yararlanarak, onları "kandırabilmesi'
idi. Bu konuda üstüne uzman tanımadım. Bir konunun
amacını saptırmada, verileri çaptırmada, 'ak'ı kara, 'yok'u
var göstermede üstat idi. YOK'ün kuruluşunda temel
amaç ve o dönemdeki askeri yönetime vaat edilen; üniver-
sitelerde tam günü özendirme ve yerleştirme, genç üni-
versitelere rotasyonla deneyimli öğretim üyesi sağlamak-
t. Bu amaçların uygulanamayacağı anlaşılınca, bunlar-
dan söz edilmez olmuş, amacını ve vaadini yerine getire-
meyen YÖK ve başkanı; "kamu adına merkezi denetim"
görevlerini varlıklarının gerekçesi olarak ön plana çıkar-
mışlardır. Bu kandırmaca masum bir savunma sayılabilir.
Ancak YÖK sistemine karşı olan öğretim üyelerine "tem-
bel oldukları ve denetim istemedikleri için YÖK'e karşılar"
karalaması hafife alınacak bir suçlama değildir. Eğer öyle
idiyse bu kişiler hakkında denetim' görevlerini neden
yapmadılar? Çünkü gerçekte bu kişilerin coğunun, üniver-
sitenin bilimsel açıdan en seçkin ve çalışkan kişileri oldu-
ğunu biliyorlardı. Aslında tüm YÖK döneminde hangi de-
netim yapılmış ve sonucunda ne düzeltilmiştir? Lütfen açık-
klasınlar. Tam tersine keyfi yönetim, yetkiyi kötüye kullan-
ma ve kayırma söylentileri YÖK döneminde ayyuka
çıkmıştır. Nedeni, üniversitelerin öz ve içdenetimini yapan
kurulların devre dışı bırakılarak; yetkilerin tek makam ve
kişilerde toplanmasıdır. YÖK dönemindeki keyfi işlemle-
rinden örnekler verelim, YÖK'ün yeni başkanının rektör
olduğu üniversitede döner sermayeden ücret alabilmesi
için hukuk profesörü iken tıpta görevti gösterildiği haberi,
başkanlığa tayin haberi ile aynı gün basında yayınlandı.
Bir rektörün tekrar aday olabilmek için yaşını küçültmeye
çalıştığı son günlerin başka bir haberi idi. (Aynı meslekta-
şımız o güne kadar üniversitede hiç çalışmamış ve dısarı-
dan doçent olmuş iken, YÖK kendisini yasalara uysun
diye bir günlüğüne 19 Mayıs Üniversitesi'ne atayarak pro-
fesörlüğe yükseltmiş, ertesi gün deTrakya Üniversitesi'ne
rektör yapmıştr.) Bu tür örnekler istendiği kadar çoğaltıla-
bilir. Hiç kimse ülkemiz devlet üniversitelerinin gerçek sa-
hibinin toplum olduğunu yadsıyamaz. Fakat bu toplumun
hakkı olan ve üst kuruluştan (Son 10 yılda YÖK) beklediği
denetim, herhalde yukarıdaki ömeklerde görülenler değil-
dir.
Yıllardır verileri çarpıtarak yabancı ülkelerden gerçek
dışı örnekler vererek, kendisinin de en üst kademede gö-
rev yaptığı YÖK öncesi döneme haksız suçlamalar yükle-
yen, doğru ilkelerin savunucusu kisvesindeki, 'kandırma'
üstadı Doğramacı; sonunda gerçek ve tek iikesini gizleye-
medi: Üniversitelerin rektörlüğe aday göstermelerine bile
tahammül edememe! (Başka bir deyişle kendi fikrimden
başka fikir olmamalıdır.)
Bu anlayıştaki bir kişinin yıllardır söylediği "YÖK siste-
mi dünyanın en çağdaş, en özerk sistemidir" masalına ve
YÖK'ün "kamu adına denetim" yaptığı kandırmacalarına
hâtâ inanan kalacak mı acaba?
GAP Tartişmalanı
GAP'ı yanhş ve eksik tartışıyoruz.
GAP sayesinde akıp giden sular de-
ğerlendirilecek, düzenli akacak.taşkınlık-
lara neden olmayacak ve elektrik enerjisi
üretilecek.
önce bazı gerçekleri ele alabm:
Keban-Karakaya-Atatürk barajlan sa-
yesinde Fırat'ın yıllık 31 milyar ton (metre-
küp) suyu 12 aya bölünmüş olarak, düzenli
bir rejim içinde akıyor artık.Eskiden mayıs
ayında korkunç taşbnlara, sellere yol
açardı.özellikle de Suriye'de. Suriye bir
kuruş yatınm yapmadan düzenli bir suya
kavuşmuş oldu.
Fırat sınırda, Suriye'ye girerken, yılda 31
milyar ton, saniyede 1000 ton bir akışa sa-
hip. Bu iki rakam genellikle kanşunbyor.
Saniyede bin ton, yılda 31 milyar tona eşit.
50 milyar metreküp kapasiteli baraj gölü
dolana kadar Türkiye, komşulanna verdi-
ği bir taahhüt ile sınırda 500 metreküp/
saniye su bırakıyor.
Bu demek oluyor ki, Atatürk Barajı'nın
gölü yılda 15.5 milyar metreküp su toplu-
yor.
Şu anda 27 milyar metreküp su toplamış
durumda. Demek ki, 50-27/15.5= 2yılsonra
baraj gölü tamamen dolmuş olacak. Bun-
dan sonra Suriye'ye yine saniyede bin ton
su verilebiür.
Ancak, toplam 52.8 km uzunlugunda
yan yana iki tüne) açtık. Çaplan 8.5 metre.
Bu iki tünel sayesinde saniyede 328 ton su-
yu Harran-Mardin-Ceylanpınar ovalanna
akıtabiliriz. Tüm sulama kanal ve kanalet-
leri tamamlandığında (5-10 yılbk bir süre
içinde) bu iki tünel ile Fırat'ın suyundan
yaklaşık 1/3 oranında, yılda azami 10 mil-
yar metreküp su, sulama amacı ile abna-
cak. 2/3'ü ile de elektrik enerjisi üreülecek.
Suriyeliler de, diğer yabancılar da bu
gercekleri gayet iyi biliyorlar ama kasıtlı
olarak çarpıtıyorlar.
Bu gerçekleri bizim de bibnemiz ve ken-
dimizi anlamsu tartışmalara kaptırmama-
mız gerekiyon
. Biz sellere-taşkınlara neden olan Fırat'ı
sakin-düzgün akan bir nehre dönüştür-
dük. Suriye'yi sellerden kurtardık.
Bir tngiüz 'bilim' adamı geçen yıl GAP'ı
eleştınrlcen şoyie yazmışu:
'GAP'ın bir amaa da Türkiye'deki
Kürtlerin iktisadi dunımlannı iyileştirmek
ve bağımsızlık arzulannı sindirmektir.'
Fena mı? Harran'a su götürmek de suç.
Bu bilimsel görüşe göre susuzvatandaşlan-
mıza su götüreceğiz, GAP ve Urfa tünelleri
sayesinde. Bu son derece insani-akıla bir
iş. Mükemrnel de bir mühendisbk.
Kendimizi yabanalann kıskançbk duy-
gulanna kapürmayabm. Köprünün aya-
ğında olduğu gibi saçma dedikodularile bu
güzel projeyi karalamayabm.
GAP'ın bu çok önemb halkası ile iftihar
edelim. Enflasyonun nedenlerini de başka
yerlerde arayaûm. GAP'ta değil!
MEHMET ARİF DEMİRER
Yük.Makine Müh.lAnkara
PENCERE
ÎLAN
BAKIRKÖY 4. SULH HUKUK
HÂKİMLtĞİ'NDEN
Dosya No: 1991/781
Maliye ve Gümrtik Bakanlığı vekili Av. Sunel Işık tarafından da-
vab Recep Çolak aleyhine mahkememizde ikâme olunan 1.553.800.—
TL alacağın tahsüi davasının yapılan dunışmasında verilen ara ka-
ran gereftince:
Davalı Recep Çolak adına Fevzi Çakmak Cd. No. 22 Şirinevler
adresinde yapılan tebligat davaürun bulunamadığı ve adresi tespit edi-
lemediğinden adı geçene dava düekçesi ve duruşma gününün ilanen
tebliğine karar verildiğinden işbu davanın duruşraası 15.9.1992 gü-
nü saat 09.50'de yapılacağından belirtilen gün ve saatte delil ve bel-
gelerinizi ibraz etmediğiniz, duruşmaya gelmediğiniz taktirde duruş-
manın gjyabıruzda yapılacağı ve karar verileceği HUMK. 509-510.
maddeleri geregince davalı Recep Çolak'a tebligi yerine kaim olmak
ttzere ilan olunur.
Basın: 33244
BİLETLER, AKM VE İSTANBUL, ANKARA,
İZMÎR.BURSA LEVI'S MAĞAZALARINDA.
İSTANBUL KÜLTÜR VE SANAT VAKFI
tLAN
tSTANBUL ALTINCI
ASLİYE HUKUK
HÂKİMLlCİ'NDEN
Sayı: 1990/164 E.
Davacı Hazine vekili tarafın-
dan davalı Süleyman Tüyyel
aleyhine ikame olunan alacak
davasının yapılan duruşmalan
sonunda:
Mahkememizce verilen
1990/164 E., 1991/337 K. sayı-
h 17.7.1991 tarihli kararla
23.6.1989 tarihinden itibaren he-
saplanacak yasal faizi ile birlikte
47.523.295.-TL.'nin davalıdan
tahsiline, davacıya verilmesine,
1.425.700.-TL. karar harcının
davahdan tahsiline, 19.500.-TL.
muhakeme giderleri ile 1.625.-
500.-TL. ücreti vekâletin dava-
bdan alınmasına, davacıya veril-
mesine karar verilmiştir.
Kılıçh köyü No: 10 Bey-
koz/lstanbul adıesinde mukim
iken adresi meçhul bulunan da-
valı SÜLEYMAN TÜYYEL'e
ilanen tebliğine, temyizi kabil
olarak verilen karann ilanından
7 gün sonra tarafımza tebliğ
edilmiş sayılacağına, tebliğden
itibaren 15 gün içerisinde tem-
yiz hakkınız bulunduğuna, tem-
yiz etmediğiniz takdirde karann
kesinleştirüeceği hususu karann
ilanen tebligi yerine kaim olmak
üzere ilan olunur. 26.11.1991
Basın: 33242
tLAN
KADIKÖY 2. SULH
HUKUK HÂKİMLtĞt
1992/110 Def.tutma
Kadıköy Caddebostan öme-
rpaşa Sok. No: 48 D: 12 adre-
sinde ikamet etmekte iken vefat
eden muris Yusuf Savaş'ın ala-
caklı veya borçlu olduğu iddia-
sında bulunarüarın iş bu ilan
tarihinden itibaren 1 ay içinde
evrakı müsbiteleri ile birlikte
deftere kayıt ettirmeleri için
mahkemeye müracatlan bu sü-
re içinde müracat edip yazdır-
mayanların gerek kendileri
gerekse mirascıları terekeye iza-
fetle takip edemeyecekleri
MK'nm 560, 561, 569, 570.
maddeleri uyannca ilan olunur.
17/7/1992
Basın: 8496
Son Tarih Mayı ve IşUrflğL
Başı ağrıyor, her yanı kırılıp dökülüyor, ateşi var m? Ne
yapmalı?
Çok bilmiş biri öğütledi:
- Hemen yatağa yatırın, bol portakal suyu ve ıhlamur iç-
sin; iki tane aspirin alsın, yarm sabaha bir şeyciği kalmaz..
Adam hekim rolüne çıkıyor; tıp okyanusunda yelken aç-
maya korkan uzmanlar varken sıradan insan, nereye va-
racağını bilmeden kulaç atıyor.
Felsefeye kaç kişinin aklı erer? Bir ömür boyu çalışsan,
yine de eksik kalırsm; ama yaşamın devinimi içinde ister
istemez felsefenin şu ya da bu okuluna katilmak zorunda-
sın. Benimsediğimiz dünya görüşü bizi bir açıya yerleşti-
rir.
Tarihte sayısız köle isyanı yaşandı; en ünlülerinden biri
Spartaküs'ün başkaldırtsıdır.'
Spartaküs Trakyalı bir çobandı; asker kaçağı, köle, son-
ra da gladyatör; tsa'dan önce 73'te arkadaşlarıyla birlikte
kaçtı; özgürlüğe susamış köleleri çevresine topladı; ama
zavallı gladyatör ne biliyordu ki?..
Roma uygarhğmı düşünürseniz, Spartaküs cürmü ka-
dar yer yakar; kölenin eşitlik ve özgürlük konusundaki
düşünceleri, bugün bile hukuk fakültelerinde ders olarak
okunan Roma hukuku karşısında ne yazar?..
ûzgürlük felsefesinin f'sinden Spartaküs'ün haberi var
mıydı?
Felsefe, insanoğlunun dışında gibi görünür; ama insan
ister istemez felsefenin içine yerleşir.
•
Arada sırada kütüphaneden gelişigüzel bir kitap çekip
saytalarınt karıştırmak hoşuma gider.
Geçenlerde Jean Paul Sartre'm denemelerini karıştrır-
ken "Düşmanla Kim Işbirliği Yapar?" başlıklı yazısınata-
kıldım. Sartre, Alman işgali altındaki Fransa'da işbirlikçi-
lerden söz açıyor. Altını çizdiğim satrları aktarıyorum:
"jşbirlikçilerin, Alman zaferini görür görmez, Reich'm
boyunduruğuna girmek gerektığı sonucunu çıkarmaları,
kişiliklerinin derinliğindeki kökten bir karardan gelmekte-
dir. Oldubittiye, her ne olursa olsun boyun eğme kararı.
Kendilerinin gerçekçilik adını verdikleri bu davranışın, ça-
ğımız ideolojisinde derin kökleri vardır. Işbirlikçi 'histori-
cisme' diyebileceğimiz bir düşünce hastalığına tutulmuş-
tur. Tarih bize öğretiyor ki bir ulusun başına gelen büyük
<bir olay, hemen kinler ve karşı koymalar doğurur; bunlar
bazen çok güzel olmakla birlikte, sonunda işe yaramaz
sayılırlar. Kaybolmuş bir davaya bağlı kalanlar, eninde
sonunda zamanlarında yolunu şaşırmış kalırlar. (...) Işbir-
likçilere göre ilerleme, tarihin yürüyüşünden ayrılmaz;
nereye gittiğimizi bilmeyiz, ama değiştiğimize göre daha
iyiye gidiyoruz demektir. Son tarih olayı, salt son olduğu
için en iyisidir. (...) Örneğin, savaşı önlemeye güçleri yet-
meyen barışseverler, birdenbire Alman ordularını barışı
gerçekleştirebilecek güç olarak karşıladılar. Nazi zafer'h
nin dünyaya ünlü Pax Romana'ya benzer bir 'Alman barh
şı' getireceğine inandılar."
•
Yasadığımız günlerde "Pax Americana" 'Yeni Dünya
Düzeni' adı altında piyasaya sürülüyor.
Hiç düşünmeden Türkiye'de bu düzeni benimseyenler,
hangi dünya görüşünün içinde yerlerini alıyorlar?
Denilebilir ki:
Sartre'm tümcesini yineleyelim:
"- Son tarih olayı, salt son olduğu için en iyisidir."
öyle midir?
Kimi ünlü sanatçı ve felsefeci, zaman içinde hiç düşün-
medikleri biçimde kullanılmışlardır. Sanatçıya örnek Wag-
ner'i gösterebiliriz. Marks yaşasaydı, olan bitenler konu-
sunda ne düşünürdü bilemem. Ama kimi zaman insan tek
de kalsa, oldubittiye boyun eğmekten kaçınmalıdır.
Pax Americana'ya 'evet' diyerek yaşamak pek onurlu
bir seçim olmasa gerek.
Bunu anlamak için felsefe bilmeye, siyasal bilim ya da
tarih uzmanı olmaya da gerek yok; Pax Americana, bir
egemenin bizim için öngördüğü yönetim biçimidir; son ta-
rih olayı olduğu için benimsemek zorunda değiliz.
1
Bız
NÜGET (ERDİNÇ) İLGÜN,
ZAFER İLGÜN
evlendik, mutluyuz
25.71992 TEKİRDAĞ
SENDİKA
KURUYORPol-Sen yolda 2000'e DoSru; İstanbul, Ankara, izmir, Diyarbakır.
Kütahya ve Aydın'da 50'den fazla polisle görüştü. GOndem *Na«l
bir sendika ? tartıjması. Polijler sendikalarında siyasi fikir aynmı
yapmayacaklarını söylüyorlar. Mevzuatta engel yok. Başbakan De-
mirel. Mesut Yılmoz, Yıldırım Akbulut, İstanbul Emniyet Müdürü
Necaet Menzir, Mustafa Kalemli poiis sendikası için ne diyor...
12000'E DOĞRU KÜRT SORUNUNDA
TARTIŞMA BAŞLATTI
1 Mehmer Ali Astan: "PKK realite» ve demokratik çözüm*
YAZICİOĞLU EKİBİ SORUYOR: "TÜRKEŞ'İN
İSRAİLÜUR'İN YEMEÖİNDE İŞİ NE?"
1 12 Eylül'de ordu ıçindeki en güvenilir adarmmız.
I SOO. YIL VAKFI YAHUDİ CEMAATİNİ BÖLDÜ
H'abullah tartı»ıyor "HtM TC mi, PKK mı?" • Refah Partililer torvyor.
"Neyiz, rejime supap mı!
1
• Docu Perinçek'U ifçi Partisi Ozerine. Ifin
"sırn" n«? • GMİS'in Zonguldak ıjçisinden giılediâı toplu»zle>nw
maddeleri • Bu da oMu: Bir köyûn tamamı bonka boroj yüzünden
satısa çıkonldı • Dr Şükrü Günbulut: "Allah'ın varlığı yanlıjıız değil"
9 Con Yüc*l'd*n Doğramotı'yo • Eniı Batur l^birliği