Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sal
Cumhuriyet!
Sahibi- Cumhuriyet Malbaacıhk ve Gazetecilık Türk Anonim Şirketi adına Berin Nıdi tstanbul Haberleri: Şcnay Kalkan, Dış Haberler: Ergun Balcı, lş-Ekonomı: Şukmn Ketend. Yurt
• Genel Yayın Yöfletmeni: özgcn Acar • Oencl Yayın Koordınatörü: Hikmet Çetinkaya Haberleri' Mehnet Saraç, Kültur- Ceial Lsler, Makaleler: Sami Karaören, Spor- Abdulkadir
Yazı lşleri Müdürlen: Füsun Özbllgen (Sorumlu), Cdal Başlangıç (Haber) • Görse! Yttcclnan, Düzeltme: AbdaUah Yana • Müessese Müdür V.: Erol Erkut • Koordmatftr:
Yönetmen: Ali Aor • Dttzenleme Mustafa Saglamer • Ankara Temsılcisı: Cuneyt Ahmet Korulsan • Muhasebe- Bulent ttotr • tdare- Hüscyin Gurer • tşletme: Önder Çelik •
Arcayüıtk, Haber Müdürlen: Mustafa Balbay, Işık Kansu, Izmır Temsilci V.: Serdar Kınk. Bilgı-tşlcm: Nail tnal Bilgisayar Sistem: Mıiruvtt Çiler • Pcrsonel Sevgl Bosttncıoglu
Adana Temsılcisı: Çttin Ylfceao*lu • Reklam: Relıa Isıtman • Dış llışkiler: Hulya Akyol
Basan ve Yayan: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilık T.A.Ş. Türkocağı Cad.
39/41 Cağaloğlu 34334 lst. PK: 246 Istanbul. Tel: 512 05 05 (20 haı), Tefcx:
22246, Fax: (1) 526 60 72 • Burolar Aakum: Z. Gökalp Blv. tnkılap S. No:
19/4, Tel: 433 11 41-47, Telex: 42344, Fax: (4) 433 05 65 • tzmir. H. Ziya Blv.
1352 S. 2/3, Tel: 83 12 30, Telex: 52359, Fax: (51) 89 53 60 • Adaaa: lnönü
Cd. 119 S. No: 1 Kaı 1, TH: 19 37 52 (4 hat), Telex: 62155, Fax: (71) 19 25 78
TAKVİM: 26TEMMUZ 1992 imsak:3.58 Güneş: 5.46 öğle 13 15 lkındı 17 12 Akşam.20 34 Yatsı 22.14
Gençlere Çevko
tarafından
sertiffka verildi
•ANTALYA(AA)-
Antalya'da Çevko (Çevre
Koruma ve Ambalaj Aüklar
Değerlendirme Vakfı) cam,
plastik, gıbı aük toplayan
gençlen birer sertifıka ile
ödüllendirdi. Antalya
Dedeman Otel'de
dûzenlenen sertifıka
töreninde konuşan Çevko
Başkaru Prof. Dr. Ali Beba,
gençlerin yaptıklan işin çok
önemli olduğunu belirterek,
"Gençlerçevreyi korumak
için çaba sarfettiler. Katı
atıklan toplayarak
değerlendirmeb'yiz" dedi.
Her 15 günde bir çeşitü
ûniversitelerden 30'ar gencin
katıldığı katı atık toplama
kampanyasırun ikincisinde,
30 genç arasında en fazla
cam, plastik gjbı katı atık
toplayan Aslı Enge, Bülent
Bal ve Ergun Yılmaz'a
toplanan cam, plastik gibi,
atıklardan elde edilen gelirler
verildi. Törende ayncadiğer
gençlere de birer plaket
verildi.
koruma
• ADANA (AA)-Kaçak
avlanma nedeniyle son
yıllarda nesb tükenmeye yüz
tutan yaban keçileri, kıl
keçileri ileçıftleştırilerek
çoğalübyor. Adana'nın
Pozantı ılçesınde 8 yıl önce
yakalanan birerkek yaban
kecisınden bugüne kadar 24'
dişi olmak üzere, lOO'e yakın
melez keçi üretildi. Orman
Bölge Müdürlüğü
yetkililerinden alınan bilgiye
göre, kaçak avlanma
nedeniyle nesli tükenmekte
olan yaban keçisini
çoğaltmak amacıyla
Pozantı'da 1984 yılında bir
üretme istasyonu kuruldu.
Dişi kıl keçilennın erkek
yaban keçısiyle bırleştirilerek
melezleme çabşmalanna
başlandı.
"Magnesia"
kazıları
• GERMENCtK(AA)-
Aydın'ın Germeneik ilçesi
sınırlan içinde bulunan
"Magnesia" antik kentinde
bu yılki kazı çalışmalanna
başlandıgı bildirildi. Prof.
Dr. Orhan Bingöl
denetimınde sürdürülecek
kazılara, 10 kişjbk heyetin
yaru sıra bir Yunanlı
arkeoloğun da katılacağı
bebrtildi. Prof. Dr. Orhan
Bingöl, kazı çalışmalanyla
ilgjli olarak AA muhabirine
yaptığı açıklamada, bu yıl
kendilerine 60 milyon bra
ödenek aynldığmı bebrterek
şöyle konuştu: "Bu yıl
özellikle Gymnasium (Lise)
ûzerindeçalışacağız. Kent
içinde 2 tıyatro, cimnazyum,
hamam, stadyum ve Artemis
Tapınağı'nın bulunduğu
tahmin edibyor.
Her hir dakika
bir intihar
• ANKARA (AA)-
Dünyada her bir dakika bir
kişinin intihar ettiği bildirildi.
Tıp Fakültesi Ruh
Hastabklan Anabilim Dalı
Başkanı Prof. Dr. İsmail
Çifter, DünyaSağlık
Orgütü'nün verilerine göre,
her bir dakikada bir kişinin
intihar ettiğini, Türkiye'de
ise intihar olaylannın da son
yıllarda yüzde 16'lık artış
gösterdiğıni kaydetti.
Ulkemizde bir kadına
karşıbk 3 erkeğin intihar
ettiğini belirten Çifter, intihar
etmek isteyen kişilerin
önceden ipuçlan verdiğini
söyledi. İntihar etmek isteyen
kişilerin önceden "ölmek
istiyorum" "ölsem ne olur"
çocuklanmın perişan
ohnayacağını bilsem
ölürüm" gibi sözler
söylediklerini anlatan Çifter,
bu tür kişilerin hemen
psikiyatriste götürülmesi
habnde kurtanlabileceğini
ifadeetti.
Suçlıı çocuklar
• tZMtR (AA) - Çocuklann
eğjtimındeki eksikliğin,
onlan suça yönlendiren
faktörler arasında ılk sırayı
aldığı bildirildi. Psikıyatrist
Dr. Bckir Urfalı, meydana
gelen bir olayda, suçu
yalnızca çocuğa yüklemenin
yanlış olduğunu
vurgulayarak, toplumunda
sucun oluşumunda büyük rol
oynadığmı söyledi. Dr.
Urfalı, konu ile ilgib AA
muhabirinin sorulannı şöyle
yanıtladı: "Toplumu bireyler
oluşturur. Bireylerin
davranışlan düşünüşleri,
karakter yapılan, toplumun
genel görüntüsünde etkibdir.
Bunun yanında kişinin
yetişmesinde en büyük
etkiîenme çevre ile olan
temasür. Eğitimveöğretim
çağında kişi üzerindeki en
büyük etkiyi toplum yapar."
Art Nouveau'nun vazgeçilmez tutkusu zambak bir daha geri gelir mi?
Mucha'nın sevgili zambakları
Mucha'nın "Zambaklar" panosu. Yıl 1897.
NECLA SEYHUN
Dayanamadım, tümünü aldım. Bir kucak dolusu. Orada, kaldınma yayılmış çiçekler arasında,
apayn, soylu, uzak bir duruşlan vardı. Bembeyaz, lekesiz, baygın kokulu, güzelim zambaklar...
Mucha'nın sevgili zambakları...
1800'lü yıllann sonu, 1900'lü yıllann başı. Art Nouveau'nun vazgeçilmez tutkusu zambak. Sanatla
doğanın iç içe olduğu öyle bir dönem daha var mı?.. Geri gelir mi bir daha?.. Asla!..
Zambağından kır çiçeğine, böceğinden kelebeğine... Mobilyalardia, mooada. iç dış dekorasyonda,
afışlerde, kitaplarda, her yerde... Nedenlı ince, ne denli duygulu... Biraz hüzünlü belki.
AmaneşiiroL
Doğanın doğa olduğu yıllar. Gölgeli yollar, zambakh bahçeler, yerleri süpüren etekler, gözleri
gölgeleyen kocaman şapkalar...
Zamanın üç ünlü sanatçışı: Evgene Grasset, Paul Berthon ve Mucha... Hele Mucha...
Drapelerle, çiçeklerle bezeli kadınlar... Kitaplarda, tablolarda, afişlerde, davetiyelerde,
yelpazelerde, mobilyalarda, vazolarda, abajurlarda, taraklarda, takilarda kadınlar. Ve...
Zambaklar...
Mucha o dönemin en ünlü sanatcısı Paris'te. Art Nouveau'da onundamgası var.
Alphonse Maria Mucha 186O'ta Prag'da doğdu.17 yaşında terk etti ülkesini. 36 yıl ülkesinden
uzak yaşayacaktı artık.
Şans 1894 yılında Paris'te kapısını çaldı. Yeni yıldan bir gün önce. Sanatçılardan her biri bir yana
çekip gjLmiş. Ünlüler ünlüsü Sarah Bemhardt'a acele bir afış gerek. Ve bulabildiği tek sanatçı da
Mucha. Çizeceği afiş Gismonda. O gece tiyatroya gidip kuîısten Sarah'ı izledi Mucha. Afışi
tiyatronun çıkışındaki bir kahvede mermer bir masarun üstünde çizdi.
Daha afışin eskizini görür görmez bayıldı Sarah Bernhardt. O güne değin gönlünce bir sanatçı
bulamamıştı. Hemen altı yıllık bir kontrat imzaladı Mucha ile.
Gismonda'nın afışi Paris duvarlannı süslediği anda, şöhretin doruğuna ulaştı Mucha. Tüm
yaşanüsıperininsihirlideğneğideğmişçesinedeğişecekti artık. 1895'le 1900 yıllan arasında Mucha,
Sarah'ın afışlerini, dekorlannı, kostümlenni çizdi. Les Amants, La Dame aux camelias,
Lorenzaccio, La Samaritaine, M6dee, Hamlet, LaTosca, L'Aiglon ve Sorciere... Içlerindeen
başanlı La Princesse Lointaine oldu. Zambaklarla taçlanmış siyah, nazb bir güzellik...
O zambaklan nereye katmayacakü ki artık Mucha... O güzelim Art Nouveau kadınlannı
zambaklarla beziyordu tepeden tırnağa.
Ne hikâyeler uydurmuyorlardı onun için. Güya Sarah Prag'a gittiğinde keşfedip, Paris'e kaçırmışü
onu. Orada Monte Kristovari bir şatoda yaşıyordu Mucha. Bazılan ise onun bir Çingene olduğunu
iddia ediyordu. Söylentinin türlüsü.
Yıllar boyu Sarah'ın yalnızca afışleri ile değil, tüm yaşamı ile ılgilendi Mucha. Onun saç biçimi,
elbiselerinın kumaşı, mücevherleri... Hepsı Mucha'nın eseriydı...
Atölyesi, takılar, kumaşlar, eşyalar, doldurulmuş hayvanlar, vazolar. biblolar ve çiçeklerle
doluydu. Kuru ve taze zambaklar... Her taraf dolup taşardı. Gittiğı her yere beraber götürürdü bu
artistık kargaşayı.
Bir gün tüm çalışmalannı kesti birden. Kendini bambaşka bir yola adadı. Slav destanını
canlandıracaktı tablolannda artık. O güne kadar kazandıgı tüm parayı bu yolda harcadı. Art
Nouveaulu yıllann hiç önemi kalmamıştı gözünde. 20 tablo yaptı. 4.80'e 7.30 dev tablolardı bunlar.
Ilk tablolan 1912'de tamamlandı. Bunlan Amerika'da sergiledi Mucha. Eserin tamamı 16 yıl sonra
bitti. ömrünün sonu acılarla geçtı. 1939'da Prag'da Gestapo tarafından tutuklanıp sorguya
çekilecek, birkaç ay sonra da ölecekti.
Ne yazık!.. Bugün Mucha deyince kim haürlıyor ki o kocaman tablolan?.. Mucha Art
Nouveau'nun simgesi. Bu hep böyle kalacak. Sarah'ın, zambaklann Mucha'sı.
Oradan oraya taşıdığı o sevgili eşyalan bugün Prag'daki evinde. Eserleri müzelerde,
koleksiyoncularda, kitaplarda yaşadığı o şiirli dönem ise şımdı yalnız anılarda...
Ve çizmeye doyamadığı o soylu, o güzelim zambaklan orada, burada. kaldınmlarda!.. Berthon'un 1897 yüında çizdiği "Zambakh Kadın."
Cumalıkızık artık yalnız
• Bursa Yıldınm Be-
lediyesi, 700 yıllık
Cumalıkızık Köyü'-
nü ve tarihi evlerini
kurtarma kampan-
yası başlattı.
OKTAY EKtNCİ ~
BURSA / CUMALIKIZIK -
Bu çarpıcı köye ne zaman gel-
sek, her seferinde biraz daha
."çarpılmışük".
Daha girişinden itibaren in-
sanı büyuleyen, olağanüstü bir
mimari zenginlik. Köy değil.
sanki bir kent. Daha doğrusu.
adına "kent" denilen nice "mo-
dern" yerleşmenin yanında, ör-
neğin 10 km. ötedeki "yeni"
Bursa'nın hemen yanıbaşında.
doğaya uyumlu yerleşme düze-
niyle, insana saygdı evleriyle,
saçaklarla korunmuş sokakla-
nyla ve "kent kültürünün sim-
gesi" meydanlanyla, meydan-
cıklanyla... Bir uygarlık merke-
zi; "hünerli eller" abidesi...
Bîzi her gelişimizde "çarpan"
salt bu tanhsej zenginlik değil-
di. Asıl etkileyici olan, Cumab-
kızık'ın yalnızlığı, garipliğiydi.
Böylesine bir kaynak, üstelik
700 yıldır gürül gürül akarken,
şu son on beş yıl içinde nasıl ku-
ruyabilirdi?
Osmanlıyla övünen cumhu-
riyet hükümetleri, Anadolu'-
daki belki de en mükemmel Os-
manlı sivil mimarjık örnekle-
rinin bu "en eski" izlerini nasıl
da yıkıma terk edebilirlerdi?
'Kürdilihicazkâr'
makamıkavgası
Cumalıkızık'ta eskiye dair ne ararsan var, ama eriyor, ügiye ve desteğe ihtiyacı var. (Fotoğraf.
.. Korumacıhkta "Avrupa
Ödülü" alan Bursa, kendi kül-'
tür kimliğinin tüm aynntılanru
sergileyen böylesi hnr "okulu"
yaşatabilmek için, imar bütçe-
sinden pay ayırmayı neden hep
erteliyordu? Özetle, Cu-
malıkızık, şu "uygarhk ve bilgi
çağında", nasıl da böyle koru-
masız olarak, kültüre olan du-
yarsızhğın acunasız kuşatması-
na teslim edilebilirdi? Yalnız bı-
rakılabilirdi?..
Neyse ki bu gelişimizde -ilk
kez- onu yalnız ve terk edilmiş
bulmadık. Yine "biz bize", yine
bu işlerle uğraşan "bir avuç ko-
nımaa" değildik. Çoluk çocuk,
genç yaşb yüzlerce duyarlı in-
san, Yıldmm Beledıyesi'nin
çağnsına katılrnış, Cumalıkı-
zık'ı kurtarmak için dûzenlenen
etkinliğı şenlendirmişlerdi.
Ashnda "şenlenen", tarihi
köyün önce kendisi olmuştu.
Süren etkinlikler, gerçekten
Cumahkızık'ı yeniden yaşata-
bilmenin, bugüne dek görülen
en "umut verici" adımı oldu.,
Hem hala bu "bakımsız" köyde
yaşamaya direnenler hem de
kültürel mirasımızın kurtanl-
masını isteyenler, köy meyda-
SEDAT TOSUNOĞLU)
rundaki 400 yılhk cınann alün-
da "omuz omza" verdiler; "uy-
garhğımızı koruyahm" dediler.
Cumalıkızık için de Beledıye
Başkanı Zeki Eke'nin "sözle-
ri", en sağlam güvence:
"Cumalıkızık artık yalnız değil.
Kültür mirasımızı koruyacagız;
kimliğimiz yok olmayacak; ye-
ter ki bizim bu anlayışımız yerel
yönetimde egemen olsun..."
ANKARA (AA) - "Ellerim
Bomboş', "Gir Kanıma",
"Abone" gibi son aylann bü-
tün hit pop müzık parça-
lannın Türk sanat müziğinin
en sevilen makamlanndan
"kürdi" makamında olduğu-
nu biliyor muydunuz?
"Kürdi" "muhayyer kür-
di" ve "kürdili hicazkâr"
makamlannın pop müzık
parçalannda son aylarda çok
sık kullanımı hafıf müzik ve
Türk müziği bestecileri ara-
sında esinlenme"
konusunda bir
tartışma başlatır-
ken, pop rnüzi-
ğindeki gelişimin
melodik yoksul-
luğa dönüşmesi
j • Bazı poo par-
! çalannın kürdili
makamında ol-
ması yeni bir tar-
tehükesıne dikkat I tişma başlattl. Bu
çekıiiyor. özeihk- makam klavyeli-
çalgılarda kolay
çahndığı için pro-
fesyonel olma-
yanlarca da ko-
lay söyleniyor.
le klavyeli çalgı-
larda çalınması
çok kolay olan
" k.ürdi" ma-
kamının kul-
lanımını kimi bes-
teciler Türk pop
müziğinin özgün
kaynaklanna yönelmesi ola-
rak değerlendirirken kimi
besteciler de ateş püskürüyor.
Zekâi Tunca, özelfikle
kürdi makamının besteciler-
ce bilinçli ya da bilinçsiz ola-
rak çok sık kullanıldığını, bu-
nun pop müzikte bir melodi
yoksulluğuna dönüşmesi
tehlikesi doğurduğunu söylü-
yor.
Kürdi ve Haa Arif Bey'in
düzenlediği kürdili hicazkâr
makamlannın neden sık kul-
lanıldığını da Tunca, şöyle
açıklıyor:
"Çok kullanılmasının nedeni
'mi'den 'mi'ye çıkan 1 oktavhk
dizide hiç bır anza yok. Diyez
ve bemolsüz çok kolay bir dizi
klavyeli çalgılarda çahnabiliyor
ve cok profesyonel olmayan sa-
natçılar tarafından da kolay-
lıkla seslendirilebiliyor."
Türk muzığı modal makam
armonisinin kullanımmın yay-
gınlaşmasını Türk
popunun gerçek
kimlik arayışı ola-
rak değerlendiren
aranjör Mustafa
Özkent de, son
aylarda dillerden
düşmeyen parça-
lann Türk sanat
müziğinden nasıl
etkilendiği konu-
sunda özel bir
çalışma hazırlı-
yor. Kayahan'ın
surekli hicaz ma-
kamından yarar-
landığını belirten
Mustafa Özkent, çahşmasında
' "Yemin Ettim"in 'hicaz'dan,
Sezen Aksu'nun "Hadi Ba-
kaüm" parçasuun 'nihavent'-
ten nasıl etkilendiğinı anlatıyor.
Onno Tunç'tan Garo Maf-
yan'a. özkan Turgay'dan Esin
Engin'e kadar tüm aranjörlerin
yogun bir biçimde Türk müziği
öğelerini kullandıklannı anla-
tan Yıldınm Gürses buna
olumlu bakıyor.
Erol Pekcan, 30 yıllık ritıııiııi sürdürüyor
SAFFET RÜŞTÜ TEKİN
11 yaşında radyo dinlemekle
başlayan caz tutkusu, daha son-
ra sayısı 5000'ı aşan plak kolek-
siyonu, Erol Pekcan'ı tanıtan te-
mel özelliği ortaya çıkanyor;
dinlemek, dinlemek, dinle-
mek... Erol Pekcan, müziğin
alayhlanndan. Egitimi dinleye-
rek yine dinleyerek ve ustalan
izleyerek onlarla beraber çala-
rak ve de
eleştirilerini
dikkate ala-
rak yapmış.
Bilhassa Cü-
neyt Ser-
met'i. 'Benim
için dün-
yanın üç kri-
tikçisinden
• Ünlücaz müzisyenlerin-
den, davulcu Erol Pekcan'
m otuzuncu sanat yılı bu
gece Korukent Cazbar'da
saat 23.00'te kutlanıyor.
Gece, yeni kurulan Caz
Derneği'nin katkılanyla
bü-idir' diyor | duzenlenıyor.
onun ıçın.
Bugün otuzuncu sanat yılını
kutlayacak olan Erol Pekcan'la
Fenerbahçe'deki • balıkçı ban-
nağında konuştuk. O önce mü-
zik sonra denız sevdalısı teknesi
bu sene karada denizı uzaktan
sevmekle yetiniyor. Başka nele-
ri seviyor, onu da kendine bıra-
kalım. Biz dönelim müziğe.
"1933 Moda doğumluyum.
Caza başlamam amatör olarak
1950. Cibali Tütün Fabrikası'n-
da tercümanhk yapıyordum.
Ingilizler geliyordu. Onlar gi-
dince benim işim olmuyordu.
İki arkadaşımın gruplan vardı.
Biri akordeon çalıyordu, biri
keman. Bir gün davulculan gel-
medi. Abi ben davul çalıyorum
dedim. Oturduk çaldık. Tango
çabyorlardı. Ben 11 yaşımdan
beri Ame-
rika'nm Sesi
Radyosu'nu
dinliyordum.
Benden 8 yaş
büyük abim
vardı. Önce-
leri o dinler-
di. Salonda
dinlerken
uyuyakalırdı.
' Annem
uyandınr 'Oğlum ne uyuyor-
sun buralarda' derdi. Ben de
'Abi ne anbyorsun bunlardan'
derdim. Sonra abim dinbyor
ben de dinleyeyim dedim. Ben
de başladım oralarda uyu-
maya. 11 yaşından beri dinle-
yınce kulak doldu tabii cazla.
Ondan sonra abim dedi ki 'Ben
• Erol Pekcan, bir caz
okulu açmak projesi
içinde, ancak maliyeti
yüksek olduğu için şim-
dilik bu projeyi askıya
almak zorunda oldu-
ğunu söylüyor. Hem
dinleyiciyi hem müzis-
yenleri eğitecek bu okul
için fınansör anyor.
halkevinde davul çalıyorum'.
Ben de merak ettim. Ne zaman
düğüne gjtsek hemen davulcu-
nun yanındaydım."
Apo'nun getirdıği soğuk bi-
ralan icerken askerliğiyle bir-
likte başlayan Ankara yıllanru
anlatmaya başbyor: "Seneler
sonrası askerlik geldi. Benı An-
kara'ya yolladılar. Ankara'da
bir cumartesi günü izine çıkük.
Orduevinin önünden geçiyo-
ruz. Baktım çok güzel müzik
sesi var. Ürnit Aksu orada.
'Hayrola ne işin var?' 'Işte as-
kerlik yapıyorum.' 'Bir yerde
çalıyor musun?' dedi. 'Hayır'
dedim. 'Olur mu bize davulcu
lazım, şefımiz Hulki Saner'
dedi. İyi dedik. Erdem Buri
vardı o zaman. O da davul ça-
lardı. Onun tembelbğinden da-
vul filan çaldığı yok. Onun da-
vullanru Bırol'un annesi 250 lı-
raya bana hediye aldı.
Ondan sonra o davullan
yükleyip Ümit'le 48 saatte An-
kara'ya geldik. Amatör olarak
orduevinde çalışmaya başla-
dım. Çok iyi bir trompetçimiz
vardı. Şimdi İsveç'te. Muvaffak
Palay. Muvaffak'la beraber
radyoda calmaya başladık.
Muvaffak, İntim diye bir caz
kulübünde çahşıyordu.
Bir gün benı aldı götürdü.
Orada Avusturyalı bir grup
vardı. Onlann davulculan evle-
nip gitmiş. Birkaç davulcu
denemişler beğenmemişler. Bir
de beni denediler. Lısan da
bildığım için onlarla anlaştık.
Bu çalsın dediler, ama kontrpe-
dalı hep yanlış kullanıyordum.
Çünkü daha önce yoktu, kul-
lanmasını bılmiyordum. Ters
basıyordum. Basçı 'Eşşoğlu-
eşşek yanlış basıyorsun' dedi.
Küfür yiya yıye öğrendım tabıı
kullanmasını. Benim müzikten
kazandığım ilk paranın hikâye-
si_ ilginçtir" diyerek anlatıyor:
"Öğrencilik yıllannda bır gün
Knzantem'in davulcusu gelme-
miş. Çalar mısın dediler.
Çaldım. 7.5 lira verdiler. Baba-
ma gidip ben çabştım para ka-
zandım dedim. iyi aferin ne
yaptın dedi. Ben de davul
caldım dedim. Bir tokat attı
bana. Çalgıcı mı olucan ulan
dedi. Bizim ailede çalgıcı yok
dedi. Çok kızdım babama. Abi-
mi döverdi ama beni hiç döv-
mezdi. Bir ay konuşmadım ba-
bamla. Bir ay
sonra davul
calmaya de-
vam ediyor
musun dedi.
Ben çalıyo-
rum dedim.
Ben sana çal-
ma demedim
mi dedi. Valla
heves herhal-
de geçecek
ılende dedim. Daha sonra rad-
yoda adımı duyunca arkadaş-
lanna benim oğlan çok hisüdir.
Müzik çalar diyor. Ne çalar di-
yorlar. Davul çalar, çok ınce bir
alettir diyor. Sonra tabii radyo-
da adımı duyunca hoşuna gitti.
Tercümanhk da yaptığım için
ıkisini berabcr götürünce ka-
bullendi. İlk yevmiye gördüğü-
• Bu geceye Neşet-Nük-
het Ruacan Beşlisi, Ayşe
Gencer'in solistliğinde
İmer Demirer Orkestrası,
İlkin Deniz, Ercüment
Vural ve Jazzbank, Önder
Focan, Selim Selçuk,Yaz
Baltacıgil katılacak.
nüz gibi çok entresan ve de to-
katb." Kendinden öncekicazcı-
lan soruyorum. Anlatmaya
başhyor. Türkiye'de 1927'de
caz azmbk vatandaşlan tarafın-
dan başlatılmış. Ardo ve Dik-
ran Haçaturyan kardeşler ilk
büyük orkestrayı kurmuşlar.
Halil Akmen, Hırant Lusig-
yan da o orkestrada çalıştı.
Sonra Sevinç Tevs çıkü. Müfit
Kiper, Faruk
Akel, Ismet
Sıral Orkest-
rası kuruldu.
Bu orkestra-
da Cüneyt
Sermet bas
çalardı. As-
hnda orkest-
rayı o kurdu,
ama kendi
adıru verme-
di. O bırakınca Ismet devam
etti. İsmet'in devamında da ben
çıktım."
Erol Pekcan'ın 30. sanat yı-
lında bütün isteklerinin gerçek-
leşmesini dibyoruz. Hiç obnaz-
sa 40. sanat yılında. Bölük pör-
çük anılannı okuduğunuz Erol
Pekcan, gün geüp anılannı ya-
zarsa hepsini okuruz umanz.