Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21TEMMUZ1992SAU
12 DIZIYAZI
Bülent Ecevit, Kıbns'a müdahaleiçin Downing Street 10 numaranın kapısıru çahyor
Âda yohında Londra dıırağı
Demek ki, Kıbns'taki olaylan iyi ta-
kip etmiş ve doğru teşhis koymuştum.
Böyle olduğu halde muaheze edilmem
reva mıydı?
Tepkimi şakayla kanşık şekilde Ha-
san Işık'a gösterdim.
-Makarios bile, dedim, kendisine
hükümet darbesi yapılacağınj anlaya-
mayıp sarayında basıldığına göre dar-
benin hangi gün yapılacağıru bizim
Ankara'dan tespit etmemiz lazım gel-
diğini nasıl isteyebilirsiniz?
Cevap vermedi, belli ki o da yaşadı-
ğımız anın heyecanı içinde konuşuyor-
du ve içine düşürüldüğü ağır sorumlu-
luğun yükünü hissediyordu. Kolay
değil, Türkiye'nin bir harbe girip gir-
memesinin sorumluluğu o sıralarda
daha çok onun üzerindeydi. Üstelik
Rum radyosu Türkiye'nin muhtemel
bir reaksiyonunu önlemek için Tür-
kiye'de tereddüt uyandıracak beyan-
lar yapıyor, "konunun bir iç konu
olduğu" Rum radyosunda tekrar tek-
rar ilan ediliyordu.
Kıbns'takı darbeyi Atina'nın yaptı-
ğından hiç şüphe edilemezdi. Bunu
meseleyi lakip eden bir kimse olarak
benden iyi kimse göremezdi. Kıbns ih-
lilafına çare bulmak için iki cemaat
oturup yıllarca konuştu. Bu tam altı
yıl devam etti. Yunanıstan bizimle bir
taraftan konuşur görünmeye çalışır-
ken öbür yandan da Enosis için haar-
hk yapü Bu, ikili bir oyundu, ama biz
bunun ardında yaian amacı açıklığa
kavuşturamıyorduk.
Bunu ilk anlayan devlet Sovyetler
Birliği olmuştur. SSCB bu ikili oyu-
nun ardında Makarios'a karşı bir ha-
rekete geçme niyeti görmekteydi. Bizi
istikametlendiren daha çok SSCB'nin
bu çerçevede yaptığı girişimler olmuş-
tur. Atina ise "olan biten Rum cemaa-
tinin bir işidir" demek suretiyle mesu-
üyetten sıynlmaya çalışıyordu.
K
H
V
I B
A
E
R
R
S
I S B A R I Ş
E K A T I
O N R A S I
1ECMEL BARUTÇU
hazırlanmasını istediğıni de genel sek-
reter İsmail Erez bana büdirerek bunu
haarlamamı söyledi. Haarladığım
kâğıdı Başbakan'a vermek için Ba-
kanlar Kurulu'nun toplantı halinde
olduğu yeni salona gittim. Başbakan,
soluna düşen taraftaki boş olan ilk sı-
rayı bana göstererek oturmamı istedi.
Biraz sonra da benden hazıriadığım
kâğıdı hükümete okumamı rica etti.
Bu kâğıtta ben iki imkân öngörüyor-
dum. Biri, Garanti Antlaşması"nın
4'üncü maddesi gereğince müdahale
mekanizmasını işletmek, diğeri de Bir-
yemeği yemediği için getirttiği sandviçi
yerken, münakaşamızın tesiriyle gen-
zine kaçan lokmadan kurtulrnak için
sırtıru bana vurdururken Dışişleri Ba-
kan Vekili, soluk arasında da "öldüre-
ceksın beni" diye takılmaktan da geri
kalmıyordu.
Kabine Ecevit'in başkanlığında sık
sık toplantı yapıyordu. Bu toplantılar-
dan birinde, Haluk Bayülken'in ba-
kanlıgı zamanında Kıbns'ta muhte-
mel gelişmelere karşı Türkiye tarafın-
dan gjrişilecek hareketleri tespit eden
dosyayla hazır bulundum. Kıbns'ta
tere hükümetiyle Garanti Anlaşması
gereğince istişare için o gün için rande-
vu ahnması istendi. Birkaç saat içinde
cevap geldi. öğleye doğru uçakla ha-
reket etmemiz gerekiyordu. Aynı gün
akşamı istişareler için Londra'da iki
hükümet başkanmın buluşmasını İn-
giltere hükümeü kabul etmişti.
Eve gidip kendime valiz yapmak
için vaktim bile yoktu. Londra-Büyü-
kelçiliği Müsteşan Aydm Alacakap-
tan'a bir mesaj göndererek benim için
bir çift çorap ve gömlek satın almasını
istedim.
İstanbul'a kadar askeri uçakla, or-
dan da THY ile gittik. Hasan Işık,
olaylar sırasında Ankara'da bulunan
NATO Daimi Delegemiz Orhan
Eralp'i de almıştı. Askeri uçakta iken
yeni öğrendiğimiz bir gelişme için ba-
kan New York'a talimat gönderme-
mizi istedi. Kıbns'ta Nikos Sampson
cumhurbaşkanı ilan edilmişti. Nevv
Yorka yeni daimi delege tayin edeceği
haberleri gelmişti. Bu tayini tarumadı-
ğınuzı ve Nevv York'ta vuku bulacak
bir değişikliği de tanımayacağımızı
BM' Genel Sekteri'ne bildirmesıni
New York'taki daimi delegemizden is-
tin kansız olmasını sâğlamış oluruz.
Bu üslerin sahibisiniz ve aynı zamanda
garantör devletsiniz. Üsler için de bu
tarihi bir fırsatür. Bağımsızlıgın ko-
runmasında kullanılacaklar. Öçüncü
Dünya devletleri bu gayeyle yapılacak
müşterek hareketi sempatiyle karşıla-
yacaktır. Bu şekilde müşterek hareket
bir deklarasyonla takviye edilir. Yu-
nanistan'dakı rejim nötralize edilir ve
Türk-Yunan harbi önlenir. Yunanis-
tan'da demokrasiye dönüş kolaylaşır.
"Bunlar Türkiye'nin tek tarafiı mü-
dahalesinin alternatiiidir.
"Kıbns ileride nasıl bir statüye sa-
hip olursa olsun Kıbnslı Türkler sahi-
le sahip olmalıdır."
VVilson'ın yanıtı
İngilizlerin tutumunun ne olacağıru
Ecevit'ten sonra konuşan Başbakan
Wilson şu sözleriyle belli etti:
-Saikini anlamakla beraber, teklifi-
nizin doğru yol olduğunu sanmıyo-
rum. Şimdi Dışişleri Bakanım size
mukabil tekliflerimizi izah etsin.
İngiliz Dışişleri Bakanı Callaghan
birkaç noktada Ecevit ile mutabık ol-
2Vlt,
benden
hazırladı-
ğım kâğıdı
hükümete
okumamı
rica etti.
Bu kâğıtta ben iki imkân
öngörüyordum. Biri,
Garanti Antlaşması'nın
4'üncü maddesi gereğince
müdahale mekanizmasını
işletmek, digeri de
Birleşmiş Miletler
Güvenlik Konseyi'ni
toplantıya çağırmaktı.
Daha sonraki gelişmeler de beni te-
yit etmiştir. Atina'dan Lefkoşa'ya
göndenlen bir talimaü yakalarruştık.
Yunan Kara Kuvvetleri kumandanm-
dan Kıbns"taki Yunan Alayı komuta-
nına göndenlen ve bizimkilerin bantla
tespit ettikleri bu emirde "Radyo yö-
neticilerini ikaz edin, Kıbns Elen
Cumhuriyeti kurulmuştur diye neşri-
yat yapmasınlar, bu işin Kıbns'ın
Rum toplumunun bir iç işi olduğunu
göstermeye calışacak şekilde hareket
etsinler" deniyordu. Radyodan yapı-
lan neşriyatta "toplumlararası görüş-
melere devam edileceği mutlaka belir-
tilsin, başpiskoposluk binasma yapı-
lan atışlarda Türk bölgesine mermi
düşmemesine dikkat ve itina gösteril-
sin" diye talimat veriliyordu bu emir-
de.
Denktaş'ın gafı
Bu sırada Rauf Denktaş'ın talihsiz
bir demeci oldu; Denktaş, "Kıbns'ta
vuku bulan darbe Kıbns Rum cemaa-
tinin dahili bir işidir" diyordu. Türk
toplumu lideri bu beyanaüyla Atina'-
daki cuntanın ekmeğine yağ sürüyor-
du. Onun bu beyanat ile güttüğü
maksat başka idı. Denktaş, Türk ce-
maaünin taarruza uğrayacağı korku-
suyla paniğe kapılacağını düşünüyor
ve bunu önlemeye çalışıyordu. Bu söz-
lerinin başkalannın işine yarayacağı-
nın belki farkında değildi veya birinci-
sini daha hayati görüyordu.
O halde Ankara ne yapıyordu, niçin
Denktaş uyanlmadı diye bir sual akla
gelebilir, ama o sıralarda Ankara'da
da bir uyum daha sağlanamamış, Kıb-
ns'taki darbenin bir gizli Enosis oldu-
ğunu savunanlar bu görüşlerini yetki-
lilerin hepsine henüz kabul ettireme-
mişlerdi.
Rum radyosunun beyanlannın Ba-
kanlar Kurulu'nun üyelerini etkileye-
bileceğini düşünerek kendi görüş ve
değerlendirmemi birkaç bakana anlat-
mak istedim. Bu niyetle gittiğim Ba-
kanlar Kurulu odasında Maliye Baka-
nı Deniz Baykal ile Devlet Bakanı
İsmail Hakkı Birler'i beraber buldum.
Ben açılmadan onlar bana vaziyeti na-
sıl gördüğümü sordular. Görüşlerimi
anlattım. Söylediklerimi her ikisi de
tasvip ettiler. Onlann bu durumu içimi
rahatlattı. Hükümetin iki önemli üye-
sinde mütereddit bir halin olmaması
ilerisi için fazla bir endişe duymanın
yersiz olacağına işaret sayılabilirdi.
Ecevit dönûyor
Afyon'dan sonra Ankara'ya dönen
Başbakan Bülent Ecevit Bakanlar
Kurulu'nu topladı. Bu arada Kıbns'ta
vuku bulan darbe karşısında, Türkiye
olarak önümüzde ne gibi imkânlar bu-
lunduğuna dair dışişlerinden bir kâğıt
Başbakan Bülent Ecevitie görüşen
leşmiş Miletler Güvenlik Konseyi'ni
toplantıya çağırmaktı.
Yunanistan mütecaviz dunımda ol-
duğu için garantör devlet olarak artık
nazara alınmamalıydı. Bu arada Bir-
leşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne
müracaat şıkkının hareket serbestimi-
zi elimizden alacağını da belirtmekten
geri kalmadım. Bir teknisyen olarak
hükümete tesir edecek şekilde hareket
etmemem gerektiğini biliyordum, ama
Birleşmiş Milletler'e bel bağlanama-
yacağı, Güvenlik Konseyinde işi yoz-
laşürmak isteyecek olan yabancı ülke-
lere bu imkânı bir kere kendi elimizle
verdikten sonra bundan yakamızı
kurtarmamızın mümkün olamayaca-
ğı herhalde kimsenin meçhulü değildi.
Onun için hazırladığım kâğıda, yu-
kandaki hükmü ko>Tnakta bir beis
gönnedim. Türkiye'nin Garanti Ant-
laşması altında inisiyatif almasına ge-
rekçe olarak, Kıbns'taki darbe ile
anayasa nimazının artık tamamen or-
tadan kalkmış olmasını göstermiştim.
Kastim darbenin Ada'nın statüsünü
değiştirmekte olduğunu göstermekti.
Işık'la tartışma
Bu gerekçe yüzünden Bakanlar Ku-
rulu toplantısından sonra Dışişleri
Bakan Vekili ile salonda bir hayli tar-
üştık. Hasan Işık bu gerekçeyi doğru
bulmuyordu. Eğer, diyordu, anayasa
nizamı bugünkü hükümet darbesi ile
yıkılmış ise 1963'teki olaylarla yıkılan
ne idi? Yani, ona göre, anayasa nizamı
1963'te yıkılmıştı. O zamandan bu ya-
na Türkiye Garanti Antlasması'ndaki
hakkım fülen kullanmadığma göre
şimdi ileri sürülen gerekçeyi anlamsız
buluyordu.
Dışişleri Bakan Vekili bir bakıma
haklı idi, ama gözünden kaçırdığı bir
husus vardı. Makarios 1%3'te ihlal et-
tiği anayaşayı bütünüyle rafa kaldır-
mamıştı. İşine gelen tarafinı tatbik
ediyor, işine gelmeyen tarafı için ise
"zaruret kanunu" dıyerek işine uygım
gelen mevzuatı çıkanp tatbik ediyor-
du. Nitekim darbeden önceki dönem-
de Cemaatlerarası Genişletilmiş Gö-
rüşmeler sırasında, Rum temsilcisi
Klerides, "Anayaşayı ortadan kaldır-
dığımıza dair resmi bir beyanatımızı
bulamazsınız" diyerek Denktaş'a
meydan okumuştur.
Öldüreceksin beni
Diğer taraftan Türkiye. Garanti
Antlaşması'ndan doğan müdahale
hakkım 1963 olaylanndan sonra da
kullanmak istemiş, ama o zaman için-
de bulundugu şartlar buna imkân ver-
memişti. Bu hak. kullanılmadı diye
ortadan kalkmış olamazdı. Yunanis-
tan ise Kıbns antlaşmalannın geçerli
olduğunu bize daima söyleye gelmiş-
tir. Başka bir deyişle Kıbnslı Rumlar
ve Yunanhlar Kıbns'taki ihtılafı ana-
yasal bir ihtilaf olarak göstermeyi ter-
cih edegelmişlerdir.
Oysa Kıbns'ta yapılan darbe artık
bütün bu iddialan manadan yoksun
hale getiriyordu. Çünkü. darbenin
amacı Ada'yı Yunanıstan'a bağla-
maktı. Bunu Hasan Işık'a anlatmaya
çalıştım, ama kabul etmiyordu. Öğle
Başbakanı Harold VVibon Kıbns'a ortak müdahalefikrinekarşı çıkrt.
gizli Enosis anlamına gelecek bir geliş-
me halinde Kıbns'ta müstakil bir
Türk devletinin kurulması fıkri de
bunda mevcuttu. Bu sadece bir fıkir
olarak dosyaya konulmuştu ve aynn-
tılan yoktu. Başbakan Ecevit bunu
bana sordu. Ben de kendisine bu fikrin
Bayülken tarafından dosyaya ilave
edilmiş olduğunu. ancak üzerinde ça-
lışma yapdmamış olduğunu söyledim.
Dosyada göstenlen hareketler daha
önce de belirttiğim gibi Rumlann
Türk cemaatine tecavüzünden Enosis
ilanına kadar muhtemel hareketlerine
karşı nasıl bir davranış içine gireceği-
mize dair kabul edilmiş esaslan ihtiva
ediyordu. Bunlar çoğunlukla askeri
hareket tarzlannı gösteriyordu. Bu ara-
da icabında Türk cemaatinin kendi
devletini ilan etmesi fıkri de vardı. An-
cak Türk cemaati ada üzerinde çok
dağınık bir vaziyette yaşadığuıdan bu
fikir daha çok nazariyatta kalıyordu.
I.ngiltere
Ue
danışma
yapmTamı-
zın doğru
olacağını
ifade
ettim. Yanımda oturan
Dışişleri Bakan Vekili
Hasan Işık başını
sallayarak beni tasvip
ediyordu. Sonunda öyle
oldu. Makam odasında
Hasan Işık ile beraberken
içeri Başbakan girdi ve
"Londra'ya gidiyoruz"
dedi.
Bayülken'in bu fıkri karşısında bazı
büyükelcilerimizin bıyık altından o za-
man güldüklerini de hatırlanm. Onlar
bu fıkn ütopik bulurlardı.
Ecevit bana bir sual daha tevcih etti.
Bu, müdahale hakkımızı kullanmak
zorunluğu karşısında ne şekilde hare-
ket etmemiz lazım geldigiyle ilgiliydi.
İngiltereŞ e danışma
Ben bu konudakı görüşümü Garan-
ti Anlaşmasfnın 4'üncü maddesine
dayanarak izah ettim ve Türkiye mü-
dahale hakkım kullanacak ise her şey-
den önce Garanti Anlaşması'nın
öngördüğü mekanizmayı harekete ge-
çırmek lazım geldiğini söyleyerek In-
giltere ile danışma yapmamızın doğru
olacağını ıfade ettim. Yanımda oturan
Dışişleri Bakan Vekili Hasan Işık başı-
nı sallayarak beni tasvip ediyordu.
Sonunda öyle oldu. Makam odasın-
da Hasan Işık ile beraberken ıçeri Baş-
bakan airdi ve "Londra'ya gidiyoruz"
dedı.
Londra büyükelçiliğirruzden İngil-
tedık.
Bunu havaalanından bakanhğa te-
lefonla okudum. Aynca Londra'dan
da yeni bir talimat göndererek o sıra-
larda Güvenlik Konseyi'ni toplamış
olan Makarios'a New York'taki dele-
gasyonumuzun haber uçurarak Türk
ve Rum delegasyonlannın temas ha-
linde kalmasını telkin etmesini Osman
Olcay'dan istedik. Bundaki gayemiz
Makarios"un Güvenlik Konseyi'ndeki
konuşmasında Türkiye'ye hücumda
bulunmasını önlemektı.
Makarios oyuna geldi
Makarios bu oyunumuza geldi.
Olcay'ın bu girişinıinden çok mem-
nun kaldı. Minnet ve şükranlanmn
Türk hükümetine iblağını Türk dele-
gasyonundan rica ettiğini Osman Ol-
cay bize bildirdi. Makarios denize
düşmüştü, Türkiye'ye bir kurtancı gi-
bi bakıyordu. Onun bu durumundan
istifade edecektik. Nitekim bu sayede-
dir ki Güvenlik Konseyi'nden çıkan
karar, o zamana kadar Makarios'un
takbih ettiği, BM Anayasası'na göre
hükümsüz addettiğini ileri sürdüğü
Garanti Anlaşması'nı teyit ve. tescil et-
ti.
Bu, BM'nin tarihinde ilk defa vuku
buluyordu. Makarios feddettiği bu
anlaşmaya şimdi bizzat kendisi sanlı-
yordu.
Londra'ya gece vardık ve hemen
Başbakan Wilson'un 10 Downing
Street'teki ikametgâhına gittik. îngiliz
hükümeti akşam yemeği tertip etmişti.
Delegasyonlar yemek masasının etra-
fına iki yanh yerleşti. Ecevit'in
Londra'daki görüşmelerde ne talep
edeceğini o ana kadar bilmiyordum.
İlk defa, yemekte yapılan görüşmeler
dolayısıyla görüşünü öğrendim.
Uçaktaki konuşmalanmız sırasında
bizi dinlemiş fakat ne düşündüğünü
belli etmemişti.
Yemekte muhataplanna durumu
şöyle takdim etti:
"Ada'da bundan evvelki rejim de
meşru değildi. Ama darbeyle şimdi
Ada'nın statüsü değişiyor. Türkiye'-
nin garantör devlet olarak müdahalesi
ne kadar gecikirse neticeleri de o kadar
kötü olacaktır. Binaenaleyh Ada'daki
yeni rejimin kök salmasına müsaade
etmemeliyiz. Onun için etkili bir hare-
ket zaruri olmaktadır. Ayn ayn veya
müşterek bir deklarasyon yaparak
Yunanistan'ı rnütecaviz devlet olarak
ilan edip, etkili bir Birleşmiş Milletler
kontrolü alunda Ada'daki bütün kuv-
vetlerini geri çekmesini isteyebiliriz.
Ancak bunlar sözden ibarettir. Müey-
yide lazım. Bunun için Ada'da Türk
askeri mevcudiyeti tesis edilmeli, bunu
İngiltere ile birÛkte yapmak istiyoruz.
Bu hal yalnız Türklere değil Rum ce-
maatine de güven verir. Tek başımıza
fırsattan istifade etmek istemiyoruz
İki garantör devlet olarak hareket
edersek iki cemaate de güven veririz.
Böyle müşterek bir hareketi siz kolay-
laştırmak imkânına sahipsiniz.
Kıbrıs'taki İngiliz ûsleri
"Kıbns'taki üslerinize askcr gön-
deraıemize müsaade ederseniz hareke-
duğunu söyledi. Yeni rejimin kök sal-
maması için tedbir alınmasıru, olayın
bir iç darbe olmadığını ve Sampson'un
geçmiş tecrübelere bakılırsa Enosis ya-
pacağını kabul ettiğini. bununla bera-
ber, teklif edilen usulü beğenmediğini,
üslerin amaç dışı kullanılamayacağını
ifade etti. Sözlerini şöyle bağladı:
-Yunanistan'a sizin gibi bız de kuv-
vetli girişim yaptık. Ortak Pazar da
aynı şeyi yaptı. Kissinger ile üç defa
görüştüm. Kuvvetli tazyik icra ederek
Yunanistan'ın askerleriru geri çekme-
sini istemesini rica ettim. İonnides üze-
rinde de psikolojik tazyik koyuyoruz.
Üslerin kullanılmasına gelince, bu-
nu pratik bakımdan mahzurlu bulu-
yorum. Kıbns'ta fazla asker değil,
daha az asker görmek istiyoruz.
Askeri denge
Ecevit, Kıbns'ta olan bitenin' hep
Ada'da askeri bir dengenin bulunma-
masından ileri geldiğini, bu denge ku-
rulmadan olaylann önüne geçilemeye-
ceğini söylüyordu.
Ingilizler ise askeri bir harekete kar-
şı kesin bir tutum takındılar. İngiliz
üslerinın böyle bir hareket için kullanı-
lamayacağıru, statüsünün buna müsa-
it olmadığını, üslerin amaç dışı kulla-
nılmasına karşı olduklannı belirterek
Yunanistan'ı Londra'ya davet edip üç
garantör devletin toplanmasinı teklif
ettiler.
Biz Yunanistan'ın mütecaviz devlet
durumunda olduğunu, garantörük. sı-
fatını ihlal ettiğini ileri sürerek, Garan-
ti Anlaşması'nın öngördüğü istişareyi,
mecburen yalnız İngiltere ile yapmak
durumunda olduğumuzu, Londra'ya
müzakerelerte vakit kaybetmek için
değil, süratleeyleme geçmek için geldi-
ğimızi belırtiyorduk. Ingilizler Yuna-
nistan'ın da daveti üzerinde ısrar edi-
yordu.
Maksatlan açıku. Yeni bir Londra
Konferansı ile geçecek zaman içinde
Türkiye'nin müdahale imkânını yoz-
laştırmak onlann düşüncelerine hâ-
kim olan unsurdu. 1963 olaylannda
da böyle yapmış, olaylardan sonra
toplanan Londra Konferansı ile ka-
zandıklan zamanı meseleyi Güvenlik
Konseyi'ne götürmek için kullanmış-
lardı.
Orhan Eralp bunu hatırlatır şekilde
müdahale etti.
-1964'teki Londra Konferansı'ndan
acı tecrübelerimiz var. dedi ve iki pozi-
tif garantör devlet olarak negatif ga-
rantöre karşı hareket etmeliyiz diye
ilave etti.
Aktif bir hareket alamayacaklannı
daha İngiltere'ye ayak basar basmaz
anlamıştık. İngiliz hükümeti o gün
Avam Kamarası'nda bir açıklama
yapmıştı. Bunu hemen elimize sıkıştır-
mışlardı. Bu açıklama aslında darbe-
nin tasvıp edılmediğini gösteriyordu
ama. İngiliz hükümeti Ada'da darbeyi
yapan ve bu darbede rol almış olan
600 yüz kadar Yunan askerinin geri
çekılmesinı değil bunlann sadece de-
ğiştırilmesinı talep ediyordu.
StRECEK
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇÎ
Kartal Şenliği'nde
İstanbul'a, Kartal 11. Kültür ve Sanat Şenliği'nin başla-
masından sonra gittim. Şenlik 14 temmuz günü başlamış,
o günkü açıkoturumda, Necdet Uğur'la, Turgut Kazan ko-
nuşmuşlar; onayetişemedim. ikincigünü, "Basınınsorun-
ları" konusunda, Orhan Birgit, Sami Karaören, üçümüz
konuştuk. Sorulan yanıtladık Bana yöneltilen sorular ara-
sında şöyle biri de vardı:
"Sayın Ekmekçi, ben okur olarak ilk defa sizleri canlı
dinleme olanağı buldum. Niçin okurlarınızla daha sık bir
araya gelinebilecek, tartışılabilinecek ortamlar yaratılmı-
yor?Sevgilerimle."
Sorunun altında imza yoktu. Yazı bir bayanın yazısı gibi.
Yanıtlamadan önce, soruyu kimin sorduğunu öğrenmek
istedim. Bir genç bayan okurdu. Ona Aşık Veysel'in bir fık-
rasıyla karşılık verdim. Yıllar önceydi. Fatma Günbulut'-
ların evinde, Aşık Veysel'le söyleştik; Veysel çaldı, söyle-
di. Fatma Günbulut:
- Veysel Amca, ne olur sık sık gel, yine gel! diye yalvardı.
Veysel anlattı: Adam kapıyı tak tak vurmuş. fçeriden ka-
rısı sormuş:
-Kimo?
- Allah izjn verirse kocanım! demiş adam. Allah izin ve-
rirse yine geliriz!
Toplantıdan sonra, Kartal Belediye Başkan Yardımcısı
Celal Ülgen, konuşmacılara Belediye Başkanı M. AN
Büklü'nün birer plaketinin' verileceğini söyledi.
- Plaketleri de okurlar, dinleyiciler verecek! dedi. Sayın
Ekmekçi ye de o soruyu soran bayan okuru verecek, buyu-
run!
Armağanımı bayan okurdan aldım. Adını sordum, "Be-
hire Demir" dedi, "Cumhuriyet'ten ayrıldığınızda sizi ara-
mıştım!" diye ekledi. Behire Demir'i anımsadım; bizleri
yalnız bırakmayanlardandı. Cumhuriyet'i yaşatanlar, Be-
hire Demirlerdi.
Necdet Uğur'u merak ediyordum, CHP'nin kurulması
olayı tartışılıyor ya, bu sıra ne düşünüyordu acaba? Kaldı-
ğım, Çamlıbelde'den telefonla aradım. Necdet Uğur:
- Buralara gelmiyorsun galiba, dedi.
- Pek gelmiyorum. Ankaralarda benim işim, bir anlam-
da. Kartai Şenliği'ne, katılacağım toplantı için gelmiştim.
Yarın da gidiyorum. Çamlıbelde'de kalıyorum, biliyor mu-
sunuz burasını?
- Neresi orası?
- Çamlıbelde, çok güzel bir yer!
- Kartalda mı?
- Yok, Dikmen. Aman Dikmen nerde, Pendik tarafında.
Kayış Dağı'nın eteğinde bir otel.
- Nerden buldun öyle yerleri?
- Valla! Yav işte. Cennetin bir çeşiti!
-Tamam. (Kahkahalar) Peki.
- Bu, CHP ile ilgili çalışmaları izliyorum, nasıl olacak.
- Valla, daha çok mesafeler lazım tabii. Eğer birleştirile-
cekse, bir hayli zaman alır.
- öyle mi?
- Evet, öyle çabuk olacak iş değil.
-Oluşturuculann eylüle filan alışları da, tarihsel bir şey
olsun diye, değil mi, başka bir şey yok...
- Şimdi aslında, .tabanda bir tatminsizlik var; eğer SHP
iktidarda olmasaydı, bu iş şu veya bu şekilde olabilirdi,
ama bu anda SHP iktidarda ve belirli bir şekilde götürüyor-
lar. Yıpranmışlar da değiller henüz tam.
*-öyle değil mi?
- Evet; o bakımdan, bu partinin amacı da iktidara gel-
mektir. iktidara gelmiş bir partiyi, ordan koparma falan...
Bizim aşağıdaki sağduyu bunu şey yapmaz. Iktidarı güç-
lendirici bir birleşim... Mesele kalmaz! Bu bir; ikincisi 'hi-
zip' görüntüsü vermemek lazım. Hizip görüntüsüne çıkar-
sa, bu üçünde de (DSP, SHP, CHP) derhal şey yapar.
Çünkü, o konuda ağrıyan diş gibi, yani çok hassas.
- Anladım.
- Bir de, parti dışındaki izleyenlere de çok itici geliyor.
içeridekiler. herkes bir tarafa gidiyor, belki pek farkına var-
mıyor ama, asıl önemli olan partinin dışındaki bizi destek-
leyen büyük bir kesim. O kesim, hizipçiliğe karşı çoktepki-
li. Aşılabilırse, çok iyi bir şey olur.
- Efendim. yine görüşürüz...
- Ha, Milliyet benimle uzun bir konuşma yaptı...
- Ne zaman çıkar?
- Birkaç gün içinde çıkar, ona bir bak bakayım...
- Peki efendim, teşekkürler, saygılar.
-Gülegüle!
Çamlıbelde'de mayomu giymiş güneşlenirken, Yaşar
Çallı çıkagelmez mi? Onun da sergisi varmış Kartal Şen-
liği'nde. Oturdu, şıpın işi bir portremi yaptı, çok keyifliydi
Çallı. Dedesi Çalh'yı konuştuk. O, Prof. Faruk Ordan dinle-
miş Çallı fıkrasını. Şöyle:
Çallı, belki de Degüstasyon'dan, kafayı bulmuş bir bi-
çimde çıkmış, sallana sallana caddede yürüyüp gidiyor-
muş. Çalh'yı da göre göre tanıyan bir polis görevlisi ressa-
mı uyarmış:
- Hocam. kaldırımdan yürüseniz demiş, bir araba filan
çarpacak!
Çallı Ibrahim bakmış bakmış, karşılık vermiş:
- Ben ip cambazı mıyım?
Çallı fıkralarının birçoğunu Can Yücel'den dinleyecektik.
Çallı, Can Yücel'in de resmini yaptı, benzetti!
Can Yücel'le Çamlıbelde'ye yollanırken Maltepe kıyı
kahvesinde, Halit Çelenk'le. Prof. Necla Arat'ın konuşma-
ları başlıyordu. Konusu, "insan Haklan". Ayrılırken, teybi
masaya koydum, benim adıma izlesin diye. Çallı, Çamlı-
belde'ye bizden önce varmış..
BULMACA
9
SOLDAN SAĞA:
1/ Türlü işlerde kul-
lanılan ince çelikten
yapılmış, saplı araç.
2/ Bir nota... Akde-
niz havzasmda görü-
len çok sıcak bir rüz-
gâr. 3/ Sır... Kimi
yerlerde kadınlann
boydan boya örtün-
dükleri çarşaf. 4/ Sı-
caklığı çok yüksek
ya da çok düşük ol-
mayan yer... Bir çal-
gı. 5/ Dünya edebi-
yatçılannı bir araya
getirmeyi amaçlayan
kuruluşun simgesi... Telefon sözü. 6/
Marmara Bölgesi'nde kum midyesi-
ne verilen ad... Bir haber ajansının
simgesi. 7/ Tütün dizmek, kurutmak
ve işlemek için kullanılan üstü kapaiı
sergi... Ateşte kızartumış taze buğday
ya da mısır. 8/ Radyumun simgesi...
Hac zamanı dışında Kâbe ve diğer
kutsal yerleri ziyaret etme. 9/ Bir alay
işareti... Boru sesi.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Kuşkirazı da denilen ve meyvesi reçel ya da likör yapımında
kullanılan ağaç. 2/ Dilenci... Asya'da bir ülke. 3/ Karadeniz kı-
yısı halkının giydiği dar paçalı potur. 4/ tskambilde bir kâğıt...
"Âşık-ı sâdık benem —îun ancak adı var" (Fuzuli). 5/ Kuzey
Afrika'da kurulmuş bir tarikat ve bu tarikattan olan kimse...
Bir soru eki. 6/ Endüstri... Giysi yapılan hayvan postu. 7/ Bjr
tür taze ve tuzsuz beyaz peynir... Bir cetvel türü. 8/ Bir renk...
Kategori. 9/ Hareket sistemı ve omurga hastalıklannı konu edi-
nen tıp dalı.