26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 TEMMUZ1992 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER BirOzveriAnıtı: Hassuı Esatlşılt Ölümünden sonra öraek kişiliğinin ve "yeri doldurulamaz bir devlet adamı" olmasının herkesçe vurgulanması boşuna değildir. O, paranın her şeyi silip süpürdüğü bir dünyada, onur, erdem ve özveri kavramlannın simgesi olabilmiş çağdaş bir şövalyedir. OSMAN ALPAY KAYNAK Deniz Hâkim Albay Seçkin devlet adamı, büyük yurtsever Ha- san Esat Işık'ı, 2 temmuz 1989'da yitinniştik. O, erdemli bir insan, gerçek bir aydın, ulu- sal onurumuzu ve haklanmızı engin bir du- yarbhkla koruyan, bunlara toz kondurt- mayan yûrekli bir diplomat, dürüst, tutarlı ve saygın bir politikacı, son soluğuna değin bey- ni ve yüreği ülke sonınlanyla dolu, dış politi- ka ve ulusal güvenlik konulanndaki düşünce- lerini, kaygılannı ilgjlilere ve kamuoyuna ilet- roe sorumluluğunu duyan örnek bir yurt- taştır. Babası Esat Paşa da başanlı ve ünlü bir göz hekimi olmasının yanı sıra Mondros silah bı- rakışmasının hemen ardından, birçok kişiye urnutsuzluğun ve yılgınbğın egemen olduğu bir dönemde, ulusal onurumuza, bütünlüğû- müze yönelen büyük tehlikeyi karşılamak amaayla 1918 kasımında, Istanbul'da "Milli Kongre"yi toplayan yurtseverdir. Kısa süre sonra Mustafa Kemal Paşa'nın önderliğinde başlaülacak Ulusal Bağjmsızlık Savaşı'na destek sağlayan bu kongrede "Kuvayı Milli- ye" sözcuklerinin ilk kez kullanılmış olması çok dikkate değer bir olgudur. Babası gibi benliğini yurduna ve ulusuna adayan Hasan Esat Işık, cumhuriyetin temel ilkelerine ve Atatürk Devrimi'ne yürekten bağlı, dürüst, onurlu ve sommluluk bilindne sahip aydın kimliğjni yaşamı boyunca koru- masını bilmiş, devletin anlamını çok iyi algı- lamış, demokrasinin ve kurumlann aksaksız işleyebilmesi için belli ilkelenn yan tutulma- dan, ciddiyetle izlenmesi gerektiği inananı, kararlıhğıru sürekli korumuş, bu konuda ödün vermemiş bir kişidir. ölümünden sonra örnek kişiliğinin ve "yeri doldurulamaz bir devlet adamı" olmasının herkesçe vurgulanması boşuna değildir. O, paranın her şeyi silip süpürdüğü bir dünyada, onur, erdem ve özveri kavramlannın simgesi olabilmiş çağdaş bir şövalyedir. Rahatsızlığı sırasında, dönemin ilgililerin- ce, tedavisinin yurtdışmda yaptmlması öneri- lerini "yurttaşlann böyle bir olanaktan yarar- lanamadıklan, bu nedenle ayncalıklı bir işlem yapılmasını içine sindiremediği, Türkiye'deki doktorlara ve hastanelere güvendiği" gerek- çesiyle kabul etmemiştir. tçtenlik dolu konuşması Ülkemizin yetiştirdiği bu seçkin insanın, dinleyebilme rnutluluğunu yaşadığım, bugün de geçerliliğini koruyan bir konuşmasından söz etmek istiyorum. Tekniğin kaba gücüne karşı inancın ve yurtseverliğin zaferi olan 18 Mart 1915 deniz savaşı törenleri her yıl coşku ile kutlanır. Çanakkale'deki törenlerde ise de- niz zaferimiz orada bulunanlarca adeta yeni- den yaşanır, yaşatılır. 18 Mart 1978'deki törenlere Milli Savunma Bakanı olarak katılan değerli devlet adamı, anlamlı mesajlarla dolu, doğaçlama konuş- masına "Çanakkale'de olmak her zaman, herkes için daima birmutluluktur. Fakat geli- nen tarih 18 Mart ve buraya gelen de Milli Sa- vunma Bakanı olursa, tahmin edersiniz ki bu- nun kendisi üzerindeki anlamı bambaşkadır ve heyecanı bambaşkadır" sözleriyle baş- lamıştı. tlk cümlesiyle, içtenlik dolu anlatımıyla bir anda dinleyenlerin ilgisini, dikkatini çekti. Konuşması bir Milli Şavunma Bakanı'na ya- raşır içerikte, zenginlikte idi. Türk ulusımun toprağını savunma azmini ve bütünlüğün önemini vurgulayan sözleri çok anlamlıydı: "Bugün burada kutladığımız zafer; Türk milletinin kendi bütünlüğünü, kendi toprak- lannı ve özgürlüğü savunma azminin bir kez daha bütün dünyaya kanıtlanmasına vesile olan bir zaferdir. Değerli arkadaşlanm, bu zafer, zafer olabil- mişse, bunun en büyük teminatı Türk milleti- nin bütünlüğündedir. Biz bu bütünlüğü koru- duğumuz sürece hiçbir kimseden korkumuz olmaz ve zaten size şunu da söyleyeyim; biz bu bütünlüğü korudukça hiçbir ülke iyi niyetler beslemese dahi Türkıye'ye saldırmaya cesaret edemez." Çanakkale'de büyük yararlıklar gösteren Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Paşa'yı, Nusret Mayın gemisinin kahraman komutanı önyüzbaşı Hakkı Bey'i, Rumeli Mecidiye Tabyası'nın yiğit Seyit Onbaşısı'nı, savaşçı- lann ve Çanakkalelilerin özvenlerini şükranja andıktan sonra Silahlı Kuvvetler'in, donan- manın önemine, ulusal savunmanın güçlü ve etkin bir biçimde gerçekleşebilmesi için gerek- li öğelere, inanca ve bilince şöyle değinmişti: "Bütün Silahlı Kuvvetlerimizin, bütün va- tandaşlanmızın zaferde rolü vardır. Fakat donanmanın rolü fazla olmuştur, bunu kabul etmemiz lazun. Onun için bugün bütün Ça- nakkalelilerin huzurunda, Deniz Kuvvetleri- mize Milli Savunma Bakanı olarak şükranla- nmı arzetmeyi kendime zevkli bir borç biliyo- rum. Deniz Kuvvetlerimiz gerektiğinde aynı dehayı, aynı başanyı gösterecek güçtedir. Bunu bilerek donanma üzerinde de biraz durmak laamdır. Denizde büyük kıyılan olan ülkelerin, bir kere daha görülmüştür ki kuvvetli bir donanmaya sahıp olması zo- runludur. Bir donanmanın görevi Kara Kuv- vetleri'nin yanında, onun savaşlanna yardımcı olmak değildir. Deniz Kuvvetleri'- nin görevi, bundan daha ileridedir. Deniz Kuvvetlerimizin görevi, Kara Kuvveüeri'ni mümkün olduğu kadar az ve zayıf düşmanla karşı karşıya bırakmaktadır. Bir önleyici gö- revi vardır. Bu önleyici görev, düşmanı daima karasulanmızın dışında tutmayı başarmakla olacaktır. Toprağıru seven, topragjndan kopanlama- dı. Bunun doğruluğuna inanıyorum. Fakat, bu böyledîr diye elimizi, kolumuzu bağlayıp durmak da mümkün değildir. Bu sevgiyi bilgi ile kuvvetlendirmek lazımdır. Bu sevginin yanına ekonomik güç; bu sevginin yanına toplumsal uyum, beraberlik de laamdır. Ve tabiatıyla, her savaşta en büyük unsur olan güçlü bir Silahlı Kuvvetler de lazımdır. İşte arkadaşlanm, biz bunu sağlamak mecburiye- tindeyiz. Hem ekonomimiz hem Silahlı Kuv- vetlerimiz güçlü olacak; hem ulusumuz mutlu ve beraber olacak, birlik içinde olacaktır. Bu üç unsuru korumak hepimizin görevidir." Unutulmaz Milli Savunma Bakanımız daha sonra Türk ulusunun banşa verdiği öne- me ve Ege sorununa değindi. Bu konudaki görüşleri önemini ve güncelliğini her zaman için koruyacak niteliktedir: "Bu millet, her zaman Çanakkale örnekle- rini verebilecek kudrette, azimde, kararlılıkta bir millettir. Fakat özlemimiz bildiğiniz gibi banştır; komşulanmızla banştır, dünyada banştır. Burada Çanakkale Boğazı'nda bulu- nuyoruz. Biraz ötede bir başka deniz vardır. Ege Denizi var arkadaşlanm. Bu Ege Denizi'- nin biz, bir anlaşmazlık bölgesi değil bir banş bölgesi olmasını isteriz. Biz Ege Denizi'ni bizi komşumuz Yunanistan'dan ayıran bir deniz değil, bizi Yunanistan ile birleştiren bir deniz olmasını isteriz. Türk milleti bu zihniyettedir. Eminim ki, Yunan milleti dc.kendisine doğru yol gösterildiğinde doğru yolun bu olduğunu anlayacaktır. Nitekim bunun güzel misalleri vardır. Birbirleriyle kıyasıya mücadele edilmiş bir dönemden sonra iki tarafm devlet adam- ları Atatürk ve Venizelos bir araya geldikleri zaman, milletlerinin gerçek duygulannı göre- bilmişler ve milletleri arasında banş sağlamış- lardır. Eminim ki tahriklere Türk milleti ol- duğu gibi hiçbir zaman Yunan milleti de bü- yük çoğunluğu ile katılmayacaktır ve özledi- ğimiz banş Türkiye ile Yunanistan arasında gercekleşecektir. Bizim Yunanistan'ın ne top- raklannda ne adalannda gözümüz vardır. Iç banşa verdiği önem Atatürk'ün "Yurtta Banş, Dünyada Banş" ilkesinin inançlı bir savunucusu olan Hasan Esat Işık, iç banşın önemini de şu sözlerle be- lirtmişti: "Biz dışa karşı böyle bakan bir ulusuz. Dı- şanda düşman tanımayan bir ulusun, içeride kardeşini birbirine düşman sayarak davran- masına imkân olamayacağı aşikârdır. Biz, eğer dışandakine yöneltemediğimiz bu çirkin sıfatı, kendi ülkemiz içinde, kendi arka- daşlanmıza yöneltecek bir zihniyet içine girer- sek, emin olunuz arkadaşlanm; biz ecdadımı- za layık kuşaklar olma niteliğini kaybederiz. Buna hepimiz karşı koymalıyız ve bu ülkede kardeşlik havasının yaratılmasına yardıma olmalıyız. Her fıkir bu ülkede bannabilir. Bunlara karşılıklı saygı göstermeliyiz. Fakat hiçbir kimsenin şirretliğine, hiçbir kimsenin eylemci- liğine müsamaha etmemiz kabil değildir. Ey- lemcilik nereden gelirse gelsin; hangi zihniyet- ten gelirse gelsin hükümetimizi daima karşı- sında bulacaktır. En ufak bir aynm yapma- dan karşısında bulacaktır." Hasan Esat Işık, bir parti üyesi olarak si- yasal yaşama katılmasma karşm, ülke yöne- timinin yurttaşlar arasında yan tutulmadan, kimseye ayncalık tanınmadan gercekleştiril- mesinin zorunlu olduğuna gönülden inanmıştı. Değeri her geçen gün daha çok anlaşılan büyük yurtseverin aziz anısma yûrekten saygılar sunuyoruz. ARADABIR NAZİFE GÜNGÖR Gazi Üniversitesi Bastn- Yaytn Yük. Ok. Araş. Görevlisi Demokpatfldeşme SûrecL. Bir toplumda gerçek anlamda bir demokratikleşme sü- recinin yaşanması, o toplumu oluşturan bireylerin, grupla- rın yeterli ölçüde bilgilenmesiyle olanaklıdır. Çünkü günü- müzdeki demokratikleşme anlayışı ile 20. yüzyılın başında gündeme gelen demokratikleşme anlayışı özde birbirin- den tümüyle farklı şeyler. Kitle toplumunun bir ürünü olan kittesel demokratikleşmenin yerini bugün birey ve grup düzeyinde özgürleşmeye, kültürel gelişmeye ve farklılaş- maya dayalı bir demokratikleşme anlayışı almış bulunu- yor. Demokratikleşme sürecinin temel birimlerini oluştu- ran bireylerin ve grupların kültürel yönden gelişmesi, özgürleşmesi ve sürecin gerçekleşmesine ortam oluştu- rabilmeleri de ancak gerekli ve yeterli enformasyona ula- şabilmeleri, bunu kullanılabilir bilgiye dönüştürerek zihin- sel ve bilişsel gelişmelerinin sağlanmasıyla olanaklıdır. Bunun için de ırk, din, dil farkı gözetilmeksizin toplumdaki tüm insanları olabildiğince en kolay ve en çabuk yoldan bilgilendirme yoluna gitmek gerekir. Bu ülkenin yurttaşı olan her kişinin, resmi yazışmaların- da devletin resmi dili olan Türkçeyi kullanmak zorunda olması, özel yaşamında da aynı dili kullanması zorunlulu- ğunu getirmemeli. Her insanın istediği dilde konuşması, yazıp okuması temel insan haklarının da bir gereğidir. Bu gerek dikkate alınarak en verimli hangi dili kullanıyorlarsa ya da kullanmak istiyorlarsa kişilerin o dilde enformasyo- na ulaşma yolları açık tutulmalıdır. Sanayi devriminin ürünü olan sanayi toplumu büyük bir hızlayerini enformasyon devriminin ürünü olan enformas- yon toplumuna bırakıyor. Bu değişime koşut olarak sanayi toplumunun egemen sektörü olan ve mamul madde üret- meye dönük sanayi sektörünün yerini de hizmet sektörü alıyor. Bu sektörün girdisi (input) enformasyon, çıkbsı ise (output) bilgi. Dolayısıyla günümüz insanının verili düzen- den pay alabilmesi, enformasyonu elde edebilmesine ve onu kullanılabilir bilgiye dönüştürebilmesine bağlıdır. Bu da iletişim kanallarının gereği gibi ve yeterli ölçüde kulla- nımıyla olanaklıdır. Temel kullanım maddesi enformasyo- nun işlenmesini, kullanılabilir hale gelmesini sağlayan temel etkinlik biçimi iletişim olan bir toplumda herkes için bu etkinlik biçimini gerçekleştirebileceği bir özgür alan sağlanmalıdır. lletişimsel etkinliğin esas alındığı bir top- lumda temel insan haklarından da biridir iletişim. Dolayı- sıyla da bu temel hakkın herkese eşit oranda ve dengeli bir biçimde sağlanması, insan haklarına dayalı demokra- tik bir düzenin de gereğidir. öyleyse tüm birey ve gruplara iletişimsel etkinliğin önemli iki öğesi olan bilgi alma ve bil- gi verme haklarını özgürce kullanabilme olanakları sağ- lanmalı. Eğer Kürtçe gazete çıkarmak istiyorsa, değil bunun engellenmesi, destek de verilmelidir. Hatta Kürtçe gazete yayınına yerel düzeyde izin verilmekle de kalınma- malı, ulusal düzeyde yayımlanan gazetelerimizin anadili Kürtçe olan kimselerce de okunabilmesinin sağlanması için onlara Kürtçe yerel ek sayfalar eklenmelidir. öte yandan anadili Kürtçe olan insanlarımızın çoğu ken- di dillerinde okuma yazma bilmiyorlar. Bu eksikliğin gide- rilmosi yönünde de birtakım çabalara girişilmeli, bu yönde gerekli eğitim ve öğretim hizmetleri de sunulmalıdır. Böy- lece temei insan haklarından biri, hatta en önemlisi olan iletişim hakkını elde eden insanlar enformasyon toplumu- nun da işlevsel birimleri durumuna gelebilirler. Hedef bütünleşmekse, önce kültürel kimlik: Insanların, resmi dilin dışındaki dilleri kullanma istekleri çoğu ülkede olduğu gibi bizde de her zaman ülke bütünlüğünün tehdit unsuru sayılarak engellenmeye çalışılır. Oysa ABD, Fran- sa, Ingiltere vb. gelişmiş ülkelerin çoğunda etnik gruplar kendi dillerini serbestçe kullanabilmekteler. Bu durum herhangi bir toplumsal çözülmeye de yol açmıyor. Tersine kendi dillerini serbestçe kullanma hakkına sahip azınlıklar kültürel anlamda daha etkin ve üretken oluyorlar. Bu da onların içinde yaşadıkları toplumdan değil çözülmeleri, ona kültürel yönden de katkıda bulunarak onunla daha da bütünleşmelerini sağlıyor. Cesur yeni dünyaya cesur adımlarla yürüyelim. SosyalDemokrat Kesiınde*•. CAHİT ANGIN Eski SHP Genel Sekreteri Türkiye ölçeŞmde bir parti yaklaştk 40 milyon insana açık olarak kurulur. "DSP programını okudum, benimsedim" diye. imzaladığı üyelik bildirimiyle başvuranlan parti, yalan makinesinden mi. yoksa kafa- îann içini okuyan tannsal güce sahip bir başın önünden mi geçirmektedir? Her iki eylem ve işlem de görülmediğine göre "aşı- nlan almıyorum" bir çalımdan öte bir an- lam taşır mı? Kaldı ki demokratik düzende, kurulu- şunda SD iken, giderek Marksist partiye dönüşümün tek bir örneği gösterilemez. Marksist iken SD bir partiye dönüşümün örneği ise pek çoktur. Aslolan yaygın parti ici eğitimle, taban- da program biüncini yaygmlaştırmak. öbür parti ve siyasal akımlara karşı bağı- şıkhğını, üstünlüğünü korumaktır. CHP'- de denendiği gibi DSP'de de "görevden alma"larla bir yerlere vanlamamıştır. "12 Eylül karşıtlannı almayın" diyeme- yenlerin, "aşınlan almayın" öğüdü, sola kapah çağdışı 12 Eylül anayasa düzeninde SD'ler için 'şeytan yumağı' olmaktan öte bir anlam taşır mı? Evren Paşa'nın aıulanndan öğreniyoruz ki "aşınlan almıyorum" çahmından hoş- nut olmuşlar ve 26 Mart yerel seçimlerinde oylanru DSP'ye vermişler. İlginç bir buluşma!... CHP'de 1%5'lerde başlayan "Ortanın Solu" hareketinin ideolojisine, programına kavuşturulmasında Sayın Ecevit'in çalış- kanlığı, üretkenliği ile katkısı büyük ol- rnuştur. Bu başannın tersine, parti içi eği- tim çalışmalanyla demokratik yapısıru pekiştirmiş, program bilinci yaygınlaşmış, örgüt kademeleriyle eğitici, üretici, katıhm- cı bir örgüt yapısı oluşturulamamıştır. Li- derini urnut yapma kolayahğıyla yetinen yalınkat bir örgüt çıkmıştı ortaya. Her ne pahasına olursa olsun ona yakın olmak, onun 'tayfasf olmak öne geçmişti. Bu yapı içinde yorum farkhhklanndan kaynakla- nan ve partiye düşünce zenginliği katan hizipler, gnıplaşmalar elbette görülemezdi. Parü sen-benci, şucu-bucu grupçuklann arenasına dönüşmüştü. Hâlâ sosyal de- mökrat (SD) kesimin partisel yaşamında görülmekte olan 'yapay üye', 'delege oyun- lan' o dönemden kalma alışkanlıklardır. Oluşturulan programın sloganlan geniş halk kesiminin ilgisini çekmişti. Sayın Ece- vit'in söylem yeteneğiyİe birleşince CHP 77 seçimlerinde yüzde 41 oy oranına ulaşmış- ü. Bu gelişmeyi kahalığa ulaşüracak örgüt bulunmadığı için 79 ara seçiminde oy oranı yüzde 29'lara gerilemişti. Bu sonucun etki- si, Sayın Ecevit üzerinde büyük olmuştur. Objektif bir değerlendirme. özeleşüri ile olumsuzluğun gerçek nedenleri araştınl- mayacak, yüzeysel, duygusal değerlendir- melerle "görevden alma'ya umut bağlana- cakür. Partide karmaşayı anüran sonuçla- nyla olumsuzluklar sürecekür ve bu tersine gelişmeler Ecevit'i partiden büsbütün so- ğutacaktır. CHP Genel Başkanlığı'ndan aynldığı gjbi o günlerden bu yana CHP'yi redde varan açıklamalanna taruk oluna- caktır. Politika yaparak bir otuz yılı geride bı- rakmış bir politikacının, bu süreç içinde parti yöneüminde, politika üretiminde bir- likteliğe ulaştığı, güven duyduğu dost, ül- küdaş. arkadaş grubu olur. Aktif politik yaşama geçerken, bu ne yoksunluktur ki eşine parti kurdurur. Görüldüğü gibi Sayın Ecevit yalnızbğı kendi seçmiştir. Örgütçülüğünü beğendiği eşiyle birlikte Ecevitler, tek kişinin, tek hizbin mutlak egemenliğini parti gibi görmek istemişler- dir. DSP, bu yanılgının ürünüdür. İkudar olmak için yanıp tutuşan SD oy tabarunın ilgi duymadığı bir 'kişi' partisi çıkmışür or- taya. Sağdan sola tüm partilerimizde bulu- nan yapısal hastahklanyla... Bu gerçek,. partileri aşmış seçmenden ne merkez yok- laması yapmakla gizlenebilir ne de "aşınla- n almıyorum" açıklamalanyla... ÖZEL BORA SÜRÜCÜ KURSU 86. DÖNEM KAYITLARI DEVAM EDİYORI Hatta sonu-Hafö içi ve' Akşam kursları devam ediyor. Oershane: ÛSKÜDAR. 343 67 82-310 »2 88 KOZY/OAĞI: 3«2 47 33 İARABYA: 212 06 18 1987'lere gelince, SHP de bu 'şeytan yu- mağına" ilgi du>maya başlayacaktır. Baş- lamış bulunan parti içi eğitim çalışmalan durdurulacakür. "Tüzük ve program" ku- rultayının "tüzük komisyonunda" tüzük taslağında, "yapay üye" sorunu için konu- lan önlem maddeleri bir bir budanacaktır. SD bir partide "garaj toplanülanyla", di- siplin uygulamalanyla "Kürt" sorunu içe dönük bir büyük bunalıma dönüştürül- müşse. partinin kötü yönetildiğinin başka kanıünı aramaya gerek yoktur. Programına sırtı dönük yönetim, 12 Ey- lül düzeni'nin ürünü ANAP'ın seçeneği olmaya soyunacak, yetkili organlardan ge- çirmeden "işte secenek" üretimini örgüte gönderecektir. Sayın Ecevit ise "piyasa ekonomisi", "özelleştirme" alamnda yaraulan "büyü"- nün etkisinde kalacak; bir zamanlar genel başkanbğını yaptığı siyasal akımın geçmi- şinde "doktriner devletçilik" uygulamalan varmış gibi devletçilik ilkesine eleştiriler ge- ürecek, hatta SHP'yi devletçi olmakla suç- layacak konuma gelecektir. Sürekli birbirini eleşuren, birbirleriyle geçinemeyen görüntüler, ancak tarikatlar- da görülen mürşit-mürit ilişkısini anımsa- tan kişiselci gruplaşmalann yarattığı çal- kantılar. SD kesimin partisel yaşamının bir parcası olmuştu. İdeolojisine, programına güvenini koruyarak bugünlere gelmiş SD oy tabanı, bu koşullarda düşünce alamnda bir büyük kuşkuya itilmişür. Yapısal engeller kaldınlmadan, teknolo- ji ve sermaye birikim duzeyini yeterli düze- ye ulaşürmadan "piyasa ekonomisi" ko- şullanna ulaşılamaz. CHP'den bu yana SD kesimin gelişürdi- ği programlann önde gelen nitelikleri, demokratik, akılcı ve gerçekçi oluşudur. Amacı, rejimiyle sosyo-ekonomik yapısıy- la toplumu çağdaş boyutlara ulaştırmaİc- tır. "Duvarlar yıkılırken" diye başlayan abartmalardan etkilenmeyecek ölçüde de yerli programlardır. 12 Eylül karabasanından çıküktan, toz duman dindikten sonra SD hareket, sağ- lık.lı parti yapılaşmasıru sürdürürken, "yo- lun neresinde kahnıştık" diye bıraktığı yerden başlaması gerekir. 1965'lerde tek başına ikudar olan AP, Is- met Paşa kabinesinin -CHP AP koalisyo- nu- başîattıği planlı kalkınmayı, gösterme- lik planalığa dönüştürerek. vergi ve mali reformlarla, KİTlerin reorganizasyon ça- lışmalannın önemini kavramamışhk içinde iktidannı sürdürmüştür. Bu derbeder (lun- pen) gelişme 73 ve 79 petrol bunalımını göğüslemeye yetmemiştir. Ekonomi 70 sente muhtaç hale gelmiştir. Bu olumsuz sonuç Türk sağinı etkilemiş, özellikle Demirel'i yeni arayışlar içine sok- muştur. SD'lerin geliştirdiği "düzen deği- şiküği" programı bu düzeyde gücünü korumuş ve Türk sağinı etkilemiştir. Bu et- ki SD görüşlerin ağırhk kazandığı bir hü- kümet programını gündeme geürmiştir. Sayın Demirel, "Kalkınma köyden başla- yacaktır" sloganını prograrruna almış ve hiçbir kompleks duymadan okumuştur. Ne ilginç bir gelişmedir ki sosyal demok- rat iki parti 'şeytan yumağıyla' oyalarup 12 Eylül düzeninin partisi olmaya özen göste- rirken, sağdaki tüm partiler sosyal demok- rat sloganlarla oy toplamaya çalışmışlar- dır. SD'lerin düzene karşıthğını, Türkiye ve dünya gerçeklerinden kopuk programıyla Refah Partisi üstlenmiş, 12 Eylül karşıtlı- ğında da sırasıru DYP'ye kaptınruştır. SD tepelerdeki yapay bölünme ve durup dinmek bilmeyen didişmelere bu tersine ge- lişmeler eklenince. SD kesimde görülen çözülme ve erimeyi gündeme getirmiştir. Dileriz yerel araseçimde, tabanın gösterdi- ği uyanıklıkla toparlanacak. PENCERE ACELE AU-PAİRIik için istenilen güvencevi veren ve de Deneyimli DERIN'i »eçin Tel:9. 1. 258 53 42 - 261 43 66 Gemi Adamı Cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür AHMET DA VUTOĞLU . . . . GALATASARAY SENI ISTtYORHiç bir takım, tarattart tle bu kadar bütünleşmedi. Artık bir telefonla. Galatasaray'a direkt baölanmak mümkün. Galatasaray hakttmdaki en doğru, en yeni haberler bundan böyte resmi kulüp hattmda. San kırrnızı hat araman» bekllyor. . Sen gerçek bir taraftarsın... Kantann TopuL 'Tadat' Osmanlıca bir sözcük, Arapça kökenli, 'adetten geliyor, Türkçesi 'sayma 'dır. Bilgiçlik için değil, kanun yapmanın ve yorumlamanın temel ilkelerinden birini anımsatmak çin tadat'tan söz aç- tım. Hukuk fakültelerinde öğretilir: Bir yasada yetkiler ve görevler tek tek sayılmışsa -tadat edilmişse- artık çerçeve çekilmiş, kesin sınırlar belirlenmiş demektir. 82 Anayasası'nın 104'üncü maddesi "Cumhurbaşkanı- nın Görev ve Yetkileri" başlığını taşıyor. Eskiye oranla gö- rev ve yetkiler arttırılmıştır. 12 Eylül askeri yönetimi, mad- deyi, Kenan Evren'in cumhurbaşkanlığında bir yedi yılı öngörerek düzenlemiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin temel yapısına göre cumhur- başkanı "tarafsız ve sorumsuz" olduğundan 104'üncü madde yine de görev ve yetkileri tadat etmiştir; daha baş- ka deyişle teker teker saymıştır; buna göre "milletlerarası antlaşmalan onaylamak ve yayımlamak" yetkisi cumhur- başkanınındır. Ya imza? 104'üncü madde 'imza 'dan söz açmıyor. Çünkü ülkenin dış politikasında "sorumlu ve yetkili" cumhurbaşkanı değil, hükümettir. İmza sahibi, yetkili ve sorumlu kişidir. Dış politikada, şu ya da bu bağlantının yaratacağı sonuç- ların hesabt, mecliste, cumhurbaşkanına değil, başbaka- na sorulur. Eğer uluslararası alanda bir anlaşma yürürlü- ğe girecekse, belgenin altına imzayı atan, "sorumlu" ol- malıdır. Sorumlu olmayanın imzası, bir süstür. Gereksizdir. • Ancak tartışmaların sonu gelmez. Çünkü geçmiş zaman içinde şu ya da bu antlaşmayı im- zalamış cumhurbaşkanları da gösterebilirsiniz; hukukun temel ilkelerini, anayasanın "ruhunu ve lafzını" bir yana bırakıp diyebilirsiniz ki: -Canım, kavgaya ne lüzum var? özal'ın imzası da KEİB Anlaşması'nı süsleseydi, kötü mü olurdu? Koalisyon hükümeti, özal'ın "83 rejimi"ri\ sürdürmek yolundaki inadına boyun eğseydi, belki tartışma çıkmazdı. Turgut Bey'in, eski başbakan Yıldırım Akbulut'la yaşadığı serüven dillerde, sergilediği manzaralar belleklerdedir. Sayın özal'a artık ANAP'ın içinden bile direniş başladı, Mesut Yılmaz, gerçekten parti lideri olmak istiyorsa, Cum- hurbaşkanı'na karşı çıkmak zorundadır. Yılmaz ya kimliğini silecek.. Gölge Genel Başkan olacak.. Ya Ozal'la çatışacak. Cumhurbaşkanı'nın eli muhalefet partisinin içinde, gözü de Başbakanlık koltuğunda.. Ama Çankaya'da oturuyor. Olay budur. 1992 Türkiyesi'nde anayasal rejim, hukuk devleti, huku- kun üstünlüğü gibi kavramları savunanlar, ister istemez, özal'la karşı karşıya geliyorlar. • Insanların elinde neyi nasıl değerlendireceklerini sapta- yan bir ölçü olmalı.. Nedir o ölçü? Cumhurbaşkanı anayasaya göre "tarafsız" ve "sorum- suz" dur; otursun oturduğu yerde.. Koalisyon hükümeti -bize göre- demokratikleşme prog- ramı açısmdan değerlendirilir. Eğer 12 Eylül hukukunu tasfiyeyolundayürüyorsa, hükümeti desteklemek gerekir; bu yolda ayak sürüyorsa, görevimiz koalisyon hükümetini eleştirmektir. Cumhurbaşkanı yla Başbakan'ın ilişkilerini de anayasal ölçütlerde ve hukukun temel ilkelerinde kan- tara vurmaktan başka yapılacak iş yoktur. 21'inci yüzyıla girerken memurlanmız sendikal hakla- rından yoksun, sendikalarımızasiyasetyasak.. Imzayla mı uğraşacağız? 1.650.000+KO\ Yarım pansiyon + yol + çevre gezileri + Nac'abey KARADANIİKYA Prenses Otel'de konaklama, Kayaköy, Ölüdeniz, Xanthos, Letoon, Patara, Dalyan, Kaunos, İztuzu, Tlos, Saklıkent. "PARANIZ PAMUKBANKTAN, TATİIİNİZ BAYBASOS'TAN" KAMPANYAMIZ SÜRÜYOR BAYBASÛS TURİZM İSTANBUL ANKARA 338 86 61 - 338 16 51 425 90 82 - 417 54 67 Seyahat Acentası tşletme Belge no 2149 BAROMETRE Şirketinizin sağlığından emin misiniz Sohibi/ortağı/hissedan bulunduğunuz ya da çalısmakta olduğunuz şirketin yapısını BAROMETRE analiz ediyor. 900 900 571 nolu numorayı arayın ünlü analist Ghangir Samin'den gerçek durumunuzu öğrenin. BAROMETRE'nin bu hizmetinden mutlaka yarorianın! ALO BİLGi T»ridy«'M her ymndm dokiba $833 TL ÖZLEM TİCARET Bütün trafik işlemleri, yeni kayıt, devir ve sigorta işlemleri itina ile yapılır. Adres: Millet Cd. Inan lşhanı No: 5 K. 3/309 Yusufpa- şa/Aksaray "-M: SRK 89 04 - 529 43 4S
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle