Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 19TEMMUZ1992PAZAR
12 DIZIYAZI
Demokratik güçlerle ittifaktan korktuğumuzdan bu güçlerin desteğini yitirdik.
Perestroykanın trajik başansızhğı
DAHAÖZGÜRBİR
DÜNYA İÇJN
EDUARDŞEVARDNADZE'NİN
ANILARI
Berlin Duvan'nın açdmas ve Al-
manya'ran buieşmesiyle ilgüi şikâyetleri
dinlemek, bana işkence gjbi gdiyor. Bö-
lünmenin ve yenjden birieşmenin gerçek
nedenJerini görmek istemeyen kafa ve
ruhlara, dehşet verki, ahlaki bir köriük
hâkim oluyor. Berlin Duvan, dış düşma-
na karşı korunmak amaayla inşa edüme-
mişti, bu duvar kendüerine empoze edifcn
normlarla yaşamak istemeyen bir halkın
önüne çekiİmiş bir settı. Bu engeiı aşmaya
yeitenen öldürulüyordu. 'Sırufsal çıkariara
karşı ihanet' kokusu ahp perestroykadan
da'.aa olanlar buna karşı söyleyecek söz
bulabilecekler mi? Kuşkusuz en güçlü
"'delili" sürecekler ortaya: Almanya'nın
yeniden birieşmesi, eski Demokraük Al-
man vatandaşlannın sosyal düzeyini dü-
şürdü. Bu nedenle yaptlan protesto göste-
rikriyle ilgili röportajlarda, durumdan için
için zevk ahndığı, açtkça kendini gösteri-
yor İşte bakın, poliukanız sayesınde neler
ohıyor! Pekiyi, duvar yüzünden binleroe
insan göç etmemiş miydi, yüzlerce ınsanın
cesedi dikenti teUerde aab kalmamış mıy-
dı; iki Almanya arasındaki sının aşmaya
çahşırken, öldürüJen insanlann ceseüeri.
Yani bu insanlar, sozde kendüerine ya-
bana bir vatanda mutluluğu ararken değfl
de sürgü ve kilit altında tutulurken daha
iyi durumda mıvdılaf?
Bdki yadırganacak bir yorum, ama es-
ki Demokratik Alman vatandaşlannın
karşüaşuğı güçlüklerin nedeni, dığer Ai-
manlaria yeniden birieşmiş obnak değil.
dınamik ve Ueri derecede kalkınmış bir
toplumun yaşam koşullanna uyumda çe-
kıİecek sıkinulann, eski rejim taranndan
önceden programlanmamış olmasıdır.
Şu aralar Bağdat'a düzenlenen hava
bombardımanlanrün yaratüğt lahribat ve
aldığı kurbanlann tetevizyon ekranındaki
görüntüleri. beni fazlasryia tasaJandınyor.
Spikerin okuduğu metnin çok açık ve net
bır arka perdesi var Bu, 678 sayıh karar
tasananın sonucu! Ölüleri ve yarahlan iz-
femek çok aa venyor. ama onİar uluslara-
raa topluluğun banş yolunu seçmesi için
aylarca zaman tanıdığı Irak'ın hâkımkri
tarafindan ökiürülüyor. Seçme haklan
vardı ve savaş seçtiler. Ashnda 17 Ocak
1991'den çok önce. 12 bin Kuveyt vatan-
daşuu öidürdüklerinde saçimkrini yap-
mışlardı, ancak bu durum paafıstlere'
göre savaşlan sayılmıyordu. Onlar suçu
süper güç çıkarlan ve sözde snıisal önce-
bkJerin üzerine atülar. her türiü ahlaki
düşünceyi çjğnediler. Bugün Kürtkrin ya-
şadığı tragedyanın ışğmda bu "koro'nun
suskunluğa gömülmesi, acaba bu trajik
oyunun onlann ayasi söylemlerine uyma-
masından mı kaynaklanıyor?
Ahlaki açıdan bakıhrsa 1986 nisanında-
ki patlamadan çok daha önce patlak ver-
mişti; Çernobil felaketi. Bir sistemin plan-
layıp. harekete geçirdiği ve böylelikle
kendi geleoeğini de tehkkeye atüğı bir fela-
ket. Gelecek zaman. arük şımdıki zaman
okluğıj için bunun bedelini ödemek zo-
runda. Bu sistemin elinde, geçmişteki var
oluşunu garanti altına alan araçlann dışın-
da hiçbir şey bulunmadığı için de yeniden
onlara ağınmaya çalışyor. Geçen ay
(1991 ilkbahan) meydana geten olaylar,
bu durumu yeterince kanıthyor. Bana gö-
re en belirgîn karut iki olayın bir arada
yaşanması: Şiddet kullantmı ve glasnos-
tun, yani basın özgüriüğünün kısüanma-
a. Temel olarak her ikısi de perestroyka
karşıtı cğüimknn ifadesi: Baltik cumhuri-
yetlerinde ocak ayında meydana gelen
olaylar. kronolojik olarak devlet televizyo-
nundaki 'perestroyka'yla aynı zamana
denk düştü. Devlet tetevizyonundaki ya-
pısal değjşim, ilenci prograrnlann kaktnl-
mas ve popüler gazetecflerin işten çıkanl-
maayla sonuçlandı.
Görevimden istifa ettikten sonra mer-
kezi televizyonda yayımlanan ilk söyle-'
şmde, bu konuya dikkat çekmeyi gerekH
gördüm. Ne var ki Moskovah izleyidler,
işten çıkanlanlara destek ifade eden söde-
rimi duyamadılar, sövleşinin bu bölûmü
kesilmişti.
Böyleoe perestroyka ve glasnosta karşı
hareket eden güçleri küçümsemiş olduğu-
mu, bir kez daha kabul etmek zorunda
kaldım.
Bu tür iürailar arasnda pişmanhga
doğru aülmaagereken biradım daha kalı-
>or ve ben bu adımı atmaya hazınm. Pe-
restroyka>i başjatanlann safdil okiugu
suçlarnalannın ilk hedefi olarak kendimi
görüyorum. Bea gerçeğin mutlak bir de-
ğer olduğunu, bir kezilan ediküklcn sonra
işkaneye başlayacağıru sanıyordum. An-
cak şimdi tümüyle yanıkhğtmı anlıyorum:
Gerçeğin işlemesi, büyük ölçüde toplu-
mun onu kabul etmeye hazır olmaana,
aynı biçimde bu gerceği açıklama cesareti-
ne sahip olan insanlann maneviyaüna
bağlı: Yani Lunaçarski'nin dediği gibi
'topluma mektuplar ya2an" gazeteafere
bağh.
PartibizekötiiMketti
Geçmişjrnizin kıskaandan kurtulamı-
yoruz. Partinin iküdar tekeli, gerçeği yal-
razca sakjın ve savunma bağkmında algı-
lama alışkanlığmı yerleştirerek, bıze
büyük kötüluk etti. Saİdm da savunma da
perestroykanın değjştirmeye çahşuğı bina-
yı tamamen çökertmekle tehdit ediyor.
Sansür engeüeri kakiınkiı, ancak özgür-
lük. kültür ve sorumluluk bihncinin bir
araya gelmesiyle oluşan ınsanlann içinde-
ki engeöerin harekete geçirilmesi mümkün
olamadı. Totaliter bağjmlıhk altında yeti-
şen bizlerde bu tür içengeller yok, bunlara
ihtiyaç da olmadı zaten. Şimdi bağımlıhk-
tan kurtulduğumuzu sanırken aynı ba-
ğımlılığı içimizde beslemeye devam ediyo-
ruz. Glaa\oslun sınavdan başanyla
çıkamadığı saptamasnı yapmak yeterli
değil; bi/ kendımiz. elasnost yoiundiıki a-
navı başaramadık. Ahlak alanındaki Çer-
nobıl. fiİur özgürlüğu alanındaki bir başka
Çemobil'e bağlanıyor. Zihniyet eskisi gibi
kakhğı için her türiü uyan feryat figanla
dile getirüiyor. Kısa bir süre önce bir sos-
yolog 'özgür bırakılan bağımlılık1
konusu-
nu büımsel olarak çozümkmek için giri-
şimde bulundu.
Bir düşünce, bir digerini de beraberinde
getiriyor. Btam perestroykamıza banşcı
devrim denildi, ben de bu tanımlamayı se-
verek kullandım. Ancak artık 'banşçı dev-
nmin' içinde şiddet tohurrJan yeşerdiği
için bu tür tanımlamalardan uzak durma-
ya çalışyorum. Rus düşünür Nikolay
Berdyayev, toplum ve devletin hastalıkla-
nnı kökeninde banndıran devrimın bün-
yesinde bir ülkeyi ya yeniden yaşama
uyandıran ya da öldüren bir kriz yatnğmı
söylüyor. Ben elbette ki devletter birliğimi-
zin yeni bir yaşama uyanıp yeniden >apı-
lanmasından yanayım, ancak bunun
mutlaka halklann isükran ve gerçek ege-
menliği temelinde gerçekkşnrilrnesi gere-
kiyor.
Devriırief
Devrimlerin öykülerinde beni uzun za-
mandır öfkelendıren bir nokta var. Dev-
rimkr, halkın refahı adına yapıhyor, ama
her zaman bıreylerin egemenliğjni tehdit
ediyor. Düşünce, farklı bır düşünceyi sa-
vunmaya yeitenen kişiyi tehdit eden gıyo-
tinin biçağına dönüşüyor. Farkh düşü-
nenlereyöneltilen yoğun maddi ve manevı
terör, seçkin çekirdek ubakayı yok ediyor
ve böyldikle halklann tarihsel perspektin-
ni ve şansını daralbyor.
Bütün bunlar tanh9el mesafeden soyut
örnekler araahğıyla algüanmışo. Ancak
birdenbire günümüz insanlan, bu gerçek-
lerle yüz yüze geldiler. Bir ınsanın diğer bir
insanı ve onunla birlikte bir halkı, kendi
keyfi vedüşünceleri dogrultusunda felake-
te sürüklerneye hakkı olup olmadıgı soru-
su çıkıyor burada ortaya. Benim hayatım
bana aittir, birdiğerinin hayau da kendisi-
ne aittir ve herkes kendi hayaüna egemen
olmahdır. Bunun dışmdaki her yol, deği-
yeni kuşaklann oluşumunu etkilemesi ge-
reken, çölde on yülar boyu süren destansı
göç, bugün arük çağdaş ve praok bır an-
lamkazandı.
Yani şimdi perestroykanın on yülar bo-
yu sürüncemede kalmaa mı gerekiyordu?
Asla. Totalitarizmin çöUerinden kurtul-
manın o kadar kolay obnadığı bilindiği
erestroyka'nıntrajik
başanazlıklanndan söz
ederken kesinlikle kendimi
haklıçıkarmaya
çalışmıyorum. Alûnı
çiziyorum: Bu, benim
suçum. Seçme özgürlüğünü
ilan ettik. Ancak kendi
ülkemizde uygulama
olanağı bulabilecek
modellere zamanında önem
vermedik.
hakte. Biz yeni düşüncenin pusulaayla yo-
la koyulduk ve doğru icraalan da bukluk,
ne var ki sık sık bu yoldan sapök, en çok
da iç politikada.
Perestroykann trajedfei
Perestroykanın trajik başansızlıklann-
dan söz ederken kesınHkle kendimi haklı
çıkarma çabası içine gırrniyorurn. Yine al-
unı çiziyorum: Bu, benim suçum. Başan-
lardan söz ederken de kendıme kazanç
payı biçmıyorum. Bu başanlar. bir şeyler
>apılmasının gerekliliği, bırcok insanın ka-
fasında olgurüaşağı için elde edüebüdi.
Bürokratik sistemi eleştirirken yeni bir
düşman imajı yaratmak için uğraşmıyo-
rum. AnaKzlenmin gerçekçi ve nesnel
olması gerekıvor.
ön plana çıkması, bu sistem taranndan
patlamaya hazır bir bombaûlarak değer-
lendinldi. Bu bombadan kurtulmak, siste-
min en önemli hedefi haüne gekü.
Her ne kadar ülkemde değişimin mey-
dana g^leceği günkn iple çeksern de yıkıa-
lık rolünde görmüyorum kendimi. Tahrip
etmek, bir anlamda yıkınolar alünda kal-
ma tehlikesine davetiye çıkarmaktır. Di-
ğer yandan şu ya da bu grubun gerçek
çıkarlannı gözetmemek ve sankı bunlar
hk; var olmamış gibi davranmak, hem
gündelik yaşamda hem de siyasette pek
akdcı bir lutum değildir.
Kanımca en büyük hata da budur. Re-
formculann belirli anlamda safdilliğinden
daha önce söz etmiştim. Bu saptamayı da-
ha sert bir ifadeyle de dile getirebüirim:
Bizler sıyası cehaktin kurbanlan oiduk.
Eski yöntemlerle yeni gerceklikler yarat-
maya çalıştık; tepeden inme direktiflerle.
Ne var ki şu ya da bu buyrultu ve kararlan
iceren direktifler, ancak kumanda merke-
ziyle ortak çıkarian ya da hiyerarşik bağı
bulunanlaria korku duyanİar acısından
bağlayKi nitelik taşıyabiÜr. Aksi takdirde
talimatın hiçbir elkisi yoktur.
Eğer iktidar tekeli hüküm sürerken ta-
mamen gereksiz hale geJdiyse sağlam bir
si>-ası bılınç nerede ortaya çdcabüirdi? Eğer
bu>Tuklar, yönetme sanatırun yerini akiıy-
sa?
Sistemin zoruyla oturduğumuz dalı
kesmemek için nasıl davranmamız gere-
kırdi?
Savunma sanayünin yeniden yapüan-
maa ömeği gözümün önüne geliyor. Biz-
dekı şekli>te silah endüstnsinin yeniden
^püanmasj, yüz binlerce insanın çıkarla-
nna lers düştü. Zekâ. bilgj ve deneyim
kadar en modem teknolojilerin de odak-
landığı. askeri-endüstriyel kompleksi, te-
melinden oynatarak isje başlandı. Birçok
işletme vc işletme yönedcisi tanıyorum -
fevkalade işietmeier ve çok iyi yöneticiler-
di- ve içine ıtikükkri durumdan ötürü
duyduklan öfkeyi anlayabiliyorum. Oysa
sağlam temeüere dayanan ve rahynlar
için bdirb sosyal güvenceleri içeren, biüm-
Perestroykaya yöneltilen saldıniar veya yeni düşünce politikasını sona entirmek için harcanan cabalar, şu iki kav-
ranun teori ve pratiğinin, tek sesii yapıyı için için kemirmesinden kaynaklanıyor.
şik ambalajlar alünda da olsa totabtariz-
meçıkar.
Geçirdiği bütün dramaük degişimler-
den sonra perestroyka, yeni bir eganen
devletkr topluluğu oluşturulması için ge-
rekü koşuBan da yaratü. Birbirinden oV-
dukça farklı parçalan bir arada tutan
gücü çözdü. Bu yapının hara arük ufalan-
dığı için başka bır gücün var ohnası ^re-
kiyor, zorunluluğun gücü. Bu güç egemen
devletkr birtğinin temdidir, bir başka de-
yişle ortak çıkaıiar araahğıyla devletJeri
harieştiren, ekonomidir. Bizım için uygun
olanı ise normal bir piyasa ekonomiadir.
Ancak burada karştmıza akıkalık soru-
nuçüayor.
Uyuyan akıl, canavarlan uyandınr. As-
hnda uyuşukluk bizdeki kadar derinleş-
mişse uyanan akıl da aynı tehhkeyi doğu-
rur.
Perestroykanın mimarlan bu durumu
dikkate almışlar mıydı? Yeniden inşa edi-
lecek binada birtakım şekil bozukhiklan-
nın ortaya çıkmasıru önlemek kjn her şeyi
hesap etmişler miydi? Ve tüm ilke ve dü-
şünceleriyle yetiştikleri dönemin çccuklan
okluklan iejn perestroykayı yapacak du-
rumda mıydılar?
Bütün bu sorulara verilecek bir yanıüm
var. Hayır! Eğer insan olan bitenin adım
doğru koyarsa bu durumda sıkı bir disip-
lınle oluşturubnuş sistem mekanizmasının
kendi çıkardığı ve herkesin herkese karşı
yürüttüğü savaşın istihab haddini aşrnası
sonucu ayakta kalamayacağını ve çabu-
cak dağıbp çökeceğıni de kabul etmek ge-
rek.
Her şey perestroy kadançok önce başla-
dı.
Ne zaman kendi kendime nerede yanıl-
dığımızı sorsam, aldığımız karaıiarda ya-
nılmadığımız sonucuna vanyorum hep.
Pereslroyka gerekh'ydi, ancak araçlann ve
tcmponun seçiminde her zaman gereUi
düşüncelerden yola çıkılamamışü. Bagım-
lılık ruhunun biçimlendirdiği kafalar de-
ğişmıyordu. Ozgür insanlann temsil ctüğj
Sistemin üç dayanağı; merkezi ekono-
mi, parti ve devlet aparatının temel unsuru
olarak siyasal sistem ve birük devteti, nes-
nel olarak kendilerini reforme edemediler
ve kazanımlanndan özveride bulunama-
dılar. Sistem taranndan temsil edilen ku-
ruluşlann çıkarlan gözetilrnediğj için buna
karşı bir tepkime oluştu: Öncehkk perest-
royka reddedikü. ardmdan bu olguya kar-
şı bir direnç meydana geldi.
Perestroykaya yöneltilen saldıniar veya
yeni düşünce pohtikasıru sona erdirmek
için harcanan çabalar, bu iki kavramın
teori ve pratiğinin. tek sesh yapıyL için için
kemirmesinden kaynaklanıyor. Gtobal
çatışmanın ve sınıfsal mücadele kavTamı-
nm ortadan kaldınlmaa. ortak insani de-
ğerterle. çoğukruluk ve siyasi özgürlüğün
sel bir program uygulanabifirdi. Bunun
yerine meseleyi •kökünden halletmek'
amaanı güden, tepeden inme buyruklar
ve aklacele, düşünülmeden girişilen faah-
yetler geçerh' oldu.
SUahh kuvvetlerin durumundan daha
önce sözettim. Konuyla ilgih' siyasi açıkla-
malar için yeterince zaman bulunabilirdi.
Parti aparaü
Ya parti aparan? Parti aparaüna karşı
da fazla insanca davranıhnadı, ne propa-
ganda amac.li irşaatlarda. ne de gündelik
yaşamla ilgili pratık sorunlann çözümün-
de. Bu alanda da salt intikam duygusu
güdülerek. bir çırpıda ıkincı sınıf insan ko-
numuna iıilen binlerce işinin ehh uzman ve
ailesi etkilendi. Hem de topluca o eski kö-
Eduard Şevardnadze
GELECEK OZGURLUKTUR
Çeviren:
Ayşe Karasu
Yakında Çıkıyor
AFA
Yayınları
tü dönemlerden en ufak bir farkı butun-
maksızın, aynı nomenklatura'nın yön-
temleriyle. Aynca aparaün yani ara bır de
19 milyon insanı banndıran partinin bu-
lunduğu unutuldu. Bu partinin içinde de-
ğişim isteyen bir çoğunhıgun buhonduğu
ve bunlann perestroykaya destek olabile-
ceği unutuldu. Ancak bunun için de parti
ve aparatm yeniden yapılanması gereki-
yordu.
Seçme özgürlüğünü ilan ettik, ancak
kendi ülkemizde uygulama olanağı bula-
bilecek modelkre zamanında önem ver-
medik. Daha 1988 yıhnda ulusal devjetfcr
yapısmın yeniden örgütlenmesi yönünde
yoğun talepler vardı ki o dönemde bunlar
görmezden gehndi ve ancak Sovyetler Bir-
hği'nin çöküşü amk açık seçjk bir hal al-
dıktan sonra bu sorun uygulama alanında
gündemegekü. Ne var kı arük çok geç ka-
hnmışü.
Merkezi bürokratik yönetim sisteminin
kendi kendini düzenleyen ekonomik dü-
zenle bağdaşmayacağı, daha başlangıçtan
iübarenbelhydi.
Finansman astemınde iyileştirmeye gi-
dümesi ve fiyat mekanizmasının yeniden
düzenlenmesi gereküği aşikârdı, ancak
halkın ofkeye kapdmasından ve perest-
roykarun elde etüği geniş çaph desteğjn yi-
tırİhnesinden korktuk. Bununla birtikte
halkın hiç de hoşnut kalmayacağı, dahaa
bürokratik zihruyetin dikteettiğı yanhş ka-
rarlar da aktk: Alkol üretim ve tuketimini
durdurma karan aldığımızda, halkın bu-
na boyun eğecegini sandık...
Demokratik yapılar oluştunıldu, ancak
devlet mekanizmasının "bloklannı' bu ya-
pdann içine oturtmak amaayla Tümüyle
seçmece bir tutum iztendi. Hiçbir diplo-
matik parlamento üyesi olamadı ki bence
de doğruydu, ancak ordu ve askeri sanayi
temsilcüerinin milletvekilleri arasındaki sa-
yısı çok yüksekti. Birkaç parlamento üye-
sl doğrudan seçilmeksizin milletvekili
oldu. Hiçbir gelişmiş demokraside bulun-
mayan bu sembiyozun nasıl sonuçkndığı
malüm.
Böylece içine düştügümüz durumu
kendi dlerimızle yaratmış olduk. Bu du-
rum bızi temkınİe ilerlerneye, tereddütlü
admnlar atmaya, yanm ağîz kararlar al-
maya ve 'buzdağjan' arasinda yahpa vur-
maya zorladı.
Diyorum ki: Sözünü ettiğim her şeyde,
her hatada benim de payım var. Görev-
den gen çekilmem de -olaylann adını doğ-
ru koyrnak gerek- her ne kadar bir muha-
lefeti, bir protesto ve bir uyanyı kjerse de
kendimi hakh çıkarma çabaa değüdi.
İstifa: 20 Arahk 1990
İsuramı açıkladığım konuşma metnini
20 Arahk 1990 sabahı kateme aktaı. Uy-
kusuz bir gece gecirmiştim. Şafak söker-
ken Tiflis'teki kızımı telefonla arayıp kara-
nmı kendisine büdirdim. Kanm daha
önceden büivordu. Aiiem beni destekkdi.
Daha sonra Kremlin'e doğru vola koyul-
madan önce en yakın iki çahşma arkada-
şımı da haberdareöim. Onlar da anlayışla
karşıladılar.
Yapüğım konuşmarun 'karmakanşık'
ve aşın duygusal olduğunu söyiedikr...
Olabüir. Açıkçaa söylemek istediğm her
^eyı söylediğim ve başka türiü de söyleye-
meveceğim halde.
Mihail Gorbaçov. 16 Ocak 1991 günü
\eni bakanı takdim etmek üzere SSCB
Dışişlen Bakanbşnageldığındehakkım-
da çok iyi şeyler söyledi. Şu sözler de dahil:
'O hep benim yanımda okia Sadık yolda-
şım, en karmaşık sorunlaria karşı karşıya
olduğumuzda, ancak hepsinden önemlisi,
secimimizi yaparken benim yanımda ol-
du/
Gorbaçov, veda sözçükten arasinda şu
beyanda da bulundu: İstifa karan ahrken
bana danışmamasını garipsedim. Ona şu-
nu söyledun: Seni asla affetmeyeceğım.'
Ben de ona şakaa bir tonla. hakkurnda
söylenentenn hepsini kabul ettiğim yanıü-
nı verdim. ancak "asla affeünemek' sözü
hariç.
Daha sonrakı günlerde kişisel konuş-
mamtz sırasında Gorbaço\, salt insani
nedenlerle beni anladığını söyledi.
Şimdi bir insan olarak ben de onu anh-
yorum.
Son günlerde Vaclav HaveTin kitapia-
nndan birinde karşıma çıkan görüş kafa-
rru kurcahyor. Şöyle: Bu sistem ancak
insanlann kendisine hizmet etmesini sağ-
layacak ölçüde. insanlara hizmet veriyor,
bunun "ötesindeki' her şeyi, yani insanın
kendisine dikte edilen tutumu aşmasını,
kendisine yönetik bir saldın olarak kabul
ediyor. Ve ashnda haklı da: Gerçekte bu
tür ihlaller, ilke olarak sisteme muhalif tu-
tumlardır. Toiah'ter sistemin kendi içinde-
ki hedefi. ilk bakışta göründüğü üzere ikti-
dann hâkim sınıflann ehnde kalmas gibi
basit bir amaç değüdir, kendi varhğını ko-
ruma güdüsü. daha üst bir amaca' yöne-
hk toplumsal bir fenomendir
Her şey aynı HaveTin beümfcdıği gibi
gdışti. Ancak ben kendi icimde beslediğim
amaçlara ulaşüm, kimhğimden ödün ver-
mednn ve sistemin bana karşı zafer kazan-
masına da izin vermedim.
Bana inanmanızı rica ediyorum: Ken-
dimle övünmüyor, gekcekteki yaşantım
acısından büyük önem taşıyan, gizlenmesi
mümkün obnayan bir olguyu ortaya koy-
maya çalışıyorum.
Gazeteciler, en değerii noktalama isare-
tinin. nokta olduğunu söşler. Ben de bir
nokta koyabiKrdim. Ancak bunun için za-
manın henüz erken olduğunu hissediyo-
rum.
Başlanan işi bitirmek gerek. İnsan. bu
amaç uğruna yaşamak. konuşmak. yaz-
mak ve da\ranmak zorundadır.
Bu kitabın geleceğe dönük göndermele-
ri var. Geçmişte kahnış, anıİirnaya değer
günler. yıllar. insanlar veolaylar var değin-
mediğımLz. Ne var ki, kitaplar, gelecek için
yaaldığından ortaya konulan ve söylenen
sözün gerçek değerini, ancak gelecek tavin
cdccckur. Bu günleri de yaşamavı vc her
na.iil olursa olsun zamanın yargıanı öğ-
rcnmeyı umut ediyorum.
—BİT1İ—
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Ertan Ünven'in Önertleri...
Ertan Ünver'le CHP konusunu çok sık konuştum; şu
yazdıklarımın her satırı iki aylık çahşma sonunda oluş-
tu desem yanlış olmaz. Dinar'da ozan Nedret Gürcan
var; şimdilerde yazıyor mu bilmiyorum; 196O'lı yıtlar-
da, Milliyet'te "Bir ilçe Başkanının Not Defteri"ni ya-
zar, yayımlardı. llgiyle okunurdu. Ertan Ünver yazm»-
yor, yayımlamıyor, ben sorarsam yanıtlıyor sorulan-
mı. Taa, mayıs ayında, "CHP'nin yeniden açılması ya
da kurulması" ile ilgili görüşlerini şöyle özetlemişti:
"- 1992 baharıyla birlikte birden başlayan CHP'nin
yeniden açılışı çalışmaları gerçekten çok ilginç geliş-
meler sergiliyor. Üzerinde önemle durulması gereken
satırbaşları var.
Gelişmelerin 92 Mayısı'nda sergilediği görünüm de
bir dağmıklar organizasyonu, bir sağırlar diyaloğudur.
Bir tarihsel parti mi yeniden açılıyor, yoksa bir tereke
mı pay ediliyor, belli değil. 6 ay önce sözü bile edilme-
yen olayın birden ve usa zarar verecek bir panikleme
havası içinde tiftiklenircesine gündeme getirilmesi ve
toplumda uyandırılan kuşku da cabası...
Bir de şu: Sanki CHP ya da diğer partilerin 12 Eylül
maskara uygulamasından arındırılıp yeniden eski ad
ve kadrolarıyla siyasal yaşama dönmelerine engel
önemli bir güç varmış da, bu zevat bu gücün üstesin-
den gelecek bir huruç hareketinin başında! Yok böyle
bir şey. Olan şu: Birden kalkıvereceği paniklenmesine
kapılanların trenin orasına burasına asılıverme tela-
şı...
Oysa bunlann yerine neler yapılabilirdi?
öncelikle, düşünce üretimi boyutuyla konu, genel
yönleriyle halk katmanlarını da kapsayacak biçimde
tartışılmalıydı. Hem de "sol"un genel ve evrensel ge-
lişmelerini de içerecek biçimde. örneğin bazı konu
başlıkları şöyle olabilirdr.
Tüm dünya solundaki gerilemenin, sosyal demokra-
sideki oy kaybının nesnel nedenleri?
SSCB ve Ooğu Avrupa gelişmelerinin incelenmesi,
yorumu.
Son gelişmelerin ışığtnda kuramsal sol uygulamala-
rın sapmaları ve bu sapmaların bireysel sapmalara
yansımasıyla, toplumsal etkileri.
Yeni dünya yapılanmasında sosyal demokrasinin
ekonomi-politik uyarlanması.
Yeni dünya ve Türkiye yapılanmasında oluşturulabi-
lecek yeni toplumsal örgütlenme modelleri.
Oysa görünen ne? "Kim genel başkan olacak? Ara-
lar kimlerle doldurulacak?" "O ne dedi, bu ne diyor?",
"Şu beni keser mi? Ben onu nasıl biçerim?" "Harran
gürren, ortaya atılan bir avuç insan ve izleyen umar-
sızlığa yonelmiş milyonlar. Yukarıda, itişip kakışma;
aşağıda, şaşkınlıkla izleyenler...
Toparlanacak yerde darmadağın edilmiş kafalar ve
12 Eylül öncesinin tümden dışlanmış CHP, örgütler ve
dışlanmış milyonlarcaTürkiyeli seçmen.
Oev ülke sorunları karşısında Türkiye dengesini
sağlayan koalisyon ve SHP ile DSP gerçeklerinin gö-
zardı edilmesini yaratan bir kördövüşü.
Zaman tümüyle geçmiş ve yitirilmiş sayılmaz. To-
parlanılırsa yapılacaklar vardır.
, CHP'nin yeniden açılışından sonra üç partinin, sos-
yal demokrat ve genel halkoyu eğilimleri dogrultusun-
da yeniden yapılanmasını içerecek takvim, aynı doğ-
rultuda işlerliğe kavuşturulmalıdır. Oylece, bireyselli-
ğin yarattığı takılmaların ve tıkanıklıkların, sapmaların
üstesinden gelinemez kısırdöngüsü kırılmalıdır. Sade-
leştirmeler halkoyuna ve örgütlere bırakılmalıdır..."
Torbalı Belediye Başkanı Ertan Ünver, "geçimbi-
lim", yani ekonomi öğrenimi gördü. Ayağı yere basan
bir halk çocuğu. Torbalı gibi minik bir ilçede belediye
başkanlığı yapması, onun tabandan kopmamasını
sağlıyor. Olduğu yerde dünya ve ülke sorunlarıyla ilgi-
leniyor. Boş zamanında, kafasını dinlemek istediğinde
balık avına, domuz avına gidiyor. Ondan çok gazete
dergi okuyor.
Eski bir CHP'li, şimdi SHP'li olarak olaylara yukarı-
dan, kimi zaman acımasızca, nesnel bakmasını bilen
bir kişi. Ertan Ünver, önerilerinı şöyle bağlıyor:
"- Bu yöndeki çalışmaları evrensel boyutlara taşıma
amacını da kapsayacak biçimde SHP, Sosyalist Enter-
nasyonal'i ivedilikle oiağanüstü toplantıya çağırmalı-
dır. Sunduğumuz öneri ve öngörülerin üzerinde hiç
durulmaması kuşkusuz çok daha kolaydır. Fakat böyle
bir durumda da bir zamanların sosyalizmcilik; şimdile-
rin kapitalizmcilik oyuncaklan gibi bir de sosyal de-
mokracilik oyuncağı ile oyalanıldığı bilinmelidir. Varı-
lacak sonuçların bu tür oyunbazlıkların güdümüyle
oluştuğunu ve oluşacağını hiç unutmamalıyız.
Kolayla zor, gerçekle düş arasındaki ayrımlar, bize
nerede olacağımızı önceden anlayabilmemiz için var-
dırlar ve değer yargılarımız içinde bulunmaktadır-
lar..."
BULMACA
SOLDANSAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9
1/ Çok yiyen, obur...
Antlaşma. 2/ Cen-
net ile cehennem
arasinda bulunduğu-
na inanılan yer... Bir
duvardaki taş ya da
tuğla sırası. 3/ Bir
nota... Yatak doldur-
maya yarayan yün, ft
pamuk, kıtık gibi "
şeyler. 4/ Yankı... -t
Gemilerde türiü iş-
lerde kullanılan bir 8
tür demir halka. 5/
Uzun tüylü kalpak. 9
6/ Köy evlerinin ta-
vanlannda iki direk arasındaki boş-
Juk... Borç ödemc. 7/ Ahmet Rasim-
in çocukluk ve okul anılarını içeren
yapıtı... Kemiklerin yuvarlak ucu. 8/
Değerii bir süs taşı... Maden fınnı.
9/ Aynı adlı ağaçtan elde edilerek
saçları ve elleri boyamakta kullanı-
lan toz... Haysiyet.
YUKARroAN AŞAĞIYA
1/ Ayın ve kimi yıldızların dolayın-
daki ışık çevresi... "Anka gibi tutar-
sa da —ı nâmımız / Zevki kederde mihneti rahatta görmüşüz"
(Şeyh Galip). 2/ Asya'da bir ülke... Fal. 3/ Eski Mısır'da güneş
tanrısı... Kalay oksit katüarak donuklastırümış ya da kemik to-
zu katılarak yan donuk hale getirilmiş cam. 4/ Gösteriş, ca-
ka...lri taneli bezelye. 5/ Sazan familyasından bir balık. 6/ Te-
mizlik işlerinde kullanılan bir cins toprak... Odunu marangoz-
lukta kullanılan bir Afrika ağacı. 7/ Kocaeli yöresinde doku-
nan ünlü bir halı... Ses. 8/ Kır yasamı içinde aşk konusunu iş-
leyen kısa şiir... Gövdesi kıal, ayaklan ve yelesi siyah olan at.
9/ Keçinin erkeği... Türiü bitkilerin yaprak ve kabuklan ile ko-
kulandırılmış acımtırak bir içki.
HEP ADOURK1JN \AJMNDA
Salih Bozok-Cemal S.Bozok
10.000 lira (KDV içinde)
Çağdaş Yavınları Türkocağı Cad. 39-41 Coğaloğlu-htanbul
Ödemeli gönderilmez.