15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19TEMMUZ1992PAZAR 12 DIZIYAZI Demokratik güçlerle ittifaktan korktuğumuzdan bu güçlerin desteğini yitirdik. Perestroykanın trajik başansızhğı DAHAÖZGÜRBİR DÜNYA İÇJN EDUARDŞEVARDNADZE'NİN ANILARI Berlin Duvan'nın açdmas ve Al- manya'ran buieşmesiyle ilgüi şikâyetleri dinlemek, bana işkence gjbi gdiyor. Bö- lünmenin ve yenjden birieşmenin gerçek nedenJerini görmek istemeyen kafa ve ruhlara, dehşet verki, ahlaki bir köriük hâkim oluyor. Berlin Duvan, dış düşma- na karşı korunmak amaayla inşa edüme- mişti, bu duvar kendüerine empoze edifcn normlarla yaşamak istemeyen bir halkın önüne çekiİmiş bir settı. Bu engeiı aşmaya yeitenen öldürulüyordu. 'Sırufsal çıkariara karşı ihanet' kokusu ahp perestroykadan da'.aa olanlar buna karşı söyleyecek söz bulabilecekler mi? Kuşkusuz en güçlü "'delili" sürecekler ortaya: Almanya'nın yeniden birieşmesi, eski Demokraük Al- man vatandaşlannın sosyal düzeyini dü- şürdü. Bu nedenle yaptlan protesto göste- rikriyle ilgili röportajlarda, durumdan için için zevk ahndığı, açtkça kendini gösteri- yor İşte bakın, poliukanız sayesınde neler ohıyor! Pekiyi, duvar yüzünden binleroe insan göç etmemiş miydi, yüzlerce ınsanın cesedi dikenti teUerde aab kalmamış mıy- dı; iki Almanya arasındaki sının aşmaya çahşırken, öldürüJen insanlann ceseüeri. Yani bu insanlar, sozde kendüerine ya- bana bir vatanda mutluluğu ararken değfl de sürgü ve kilit altında tutulurken daha iyi durumda mıvdılaf? Bdki yadırganacak bir yorum, ama es- ki Demokratik Alman vatandaşlannın karşüaşuğı güçlüklerin nedeni, dığer Ai- manlaria yeniden birieşmiş obnak değil. dınamik ve Ueri derecede kalkınmış bir toplumun yaşam koşullanna uyumda çe- kıİecek sıkinulann, eski rejim taranndan önceden programlanmamış olmasıdır. Şu aralar Bağdat'a düzenlenen hava bombardımanlanrün yaratüğt lahribat ve aldığı kurbanlann tetevizyon ekranındaki görüntüleri. beni fazlasryia tasaJandınyor. Spikerin okuduğu metnin çok açık ve net bır arka perdesi var Bu, 678 sayıh karar tasananın sonucu! Ölüleri ve yarahlan iz- femek çok aa venyor. ama onİar uluslara- raa topluluğun banş yolunu seçmesi için aylarca zaman tanıdığı Irak'ın hâkımkri tarafindan ökiürülüyor. Seçme haklan vardı ve savaş seçtiler. Ashnda 17 Ocak 1991'den çok önce. 12 bin Kuveyt vatan- daşuu öidürdüklerinde saçimkrini yap- mışlardı, ancak bu durum paafıstlere' göre savaşlan sayılmıyordu. Onlar suçu süper güç çıkarlan ve sözde snıisal önce- bkJerin üzerine atülar. her türiü ahlaki düşünceyi çjğnediler. Bugün Kürtkrin ya- şadığı tragedyanın ışğmda bu "koro'nun suskunluğa gömülmesi, acaba bu trajik oyunun onlann ayasi söylemlerine uyma- masından mı kaynaklanıyor? Ahlaki açıdan bakıhrsa 1986 nisanında- ki patlamadan çok daha önce patlak ver- mişti; Çernobil felaketi. Bir sistemin plan- layıp. harekete geçirdiği ve böylelikle kendi geleoeğini de tehkkeye atüğı bir fela- ket. Gelecek zaman. arük şımdıki zaman okluğıj için bunun bedelini ödemek zo- runda. Bu sistemin elinde, geçmişteki var oluşunu garanti altına alan araçlann dışın- da hiçbir şey bulunmadığı için de yeniden onlara ağınmaya çalışyor. Geçen ay (1991 ilkbahan) meydana geten olaylar, bu durumu yeterince kanıthyor. Bana gö- re en belirgîn karut iki olayın bir arada yaşanması: Şiddet kullantmı ve glasnos- tun, yani basın özgüriüğünün kısüanma- a. Temel olarak her ikısi de perestroyka karşıtı cğüimknn ifadesi: Baltik cumhuri- yetlerinde ocak ayında meydana gelen olaylar. kronolojik olarak devlet televizyo- nundaki 'perestroyka'yla aynı zamana denk düştü. Devlet tetevizyonundaki ya- pısal değjşim, ilenci prograrnlann kaktnl- mas ve popüler gazetecflerin işten çıkanl- maayla sonuçlandı. Görevimden istifa ettikten sonra mer- kezi televizyonda yayımlanan ilk söyle-' şmde, bu konuya dikkat çekmeyi gerekH gördüm. Ne var ki Moskovah izleyidler, işten çıkanlanlara destek ifade eden söde- rimi duyamadılar, sövleşinin bu bölûmü kesilmişti. Böyleoe perestroyka ve glasnosta karşı hareket eden güçleri küçümsemiş olduğu- mu, bir kez daha kabul etmek zorunda kaldım. Bu tür iürailar arasnda pişmanhga doğru aülmaagereken biradım daha kalı- >or ve ben bu adımı atmaya hazınm. Pe- restroyka>i başjatanlann safdil okiugu suçlarnalannın ilk hedefi olarak kendimi görüyorum. Bea gerçeğin mutlak bir de- ğer olduğunu, bir kezilan ediküklcn sonra işkaneye başlayacağıru sanıyordum. An- cak şimdi tümüyle yanıkhğtmı anlıyorum: Gerçeğin işlemesi, büyük ölçüde toplu- mun onu kabul etmeye hazır olmaana, aynı biçimde bu gerceği açıklama cesareti- ne sahip olan insanlann maneviyaüna bağlı: Yani Lunaçarski'nin dediği gibi 'topluma mektuplar ya2an" gazeteafere bağh. PartibizekötiiMketti Geçmişjrnizin kıskaandan kurtulamı- yoruz. Partinin iküdar tekeli, gerçeği yal- razca sakjın ve savunma bağkmında algı- lama alışkanlığmı yerleştirerek, bıze büyük kötüluk etti. Saİdm da savunma da perestroykanın değjştirmeye çahşuğı bina- yı tamamen çökertmekle tehdit ediyor. Sansür engeüeri kakiınkiı, ancak özgür- lük. kültür ve sorumluluk bihncinin bir araya gelmesiyle oluşan ınsanlann içinde- ki engeöerin harekete geçirilmesi mümkün olamadı. Totaliter bağjmlıhk altında yeti- şen bizlerde bu tür içengeller yok, bunlara ihtiyaç da olmadı zaten. Şimdi bağımlıhk- tan kurtulduğumuzu sanırken aynı ba- ğımlılığı içimizde beslemeye devam ediyo- ruz. Glaa\oslun sınavdan başanyla çıkamadığı saptamasnı yapmak yeterli değil; bi/ kendımiz. elasnost yoiundiıki a- navı başaramadık. Ahlak alanındaki Çer- nobıl. fiİur özgürlüğu alanındaki bir başka Çemobil'e bağlanıyor. Zihniyet eskisi gibi kakhğı için her türiü uyan feryat figanla dile getirüiyor. Kısa bir süre önce bir sos- yolog 'özgür bırakılan bağımlılık1 konusu- nu büımsel olarak çozümkmek için giri- şimde bulundu. Bir düşünce, bir digerini de beraberinde getiriyor. Btam perestroykamıza banşcı devrim denildi, ben de bu tanımlamayı se- verek kullandım. Ancak artık 'banşçı dev- nmin' içinde şiddet tohurrJan yeşerdiği için bu tür tanımlamalardan uzak durma- ya çalışyorum. Rus düşünür Nikolay Berdyayev, toplum ve devletin hastalıkla- nnı kökeninde banndıran devrimın bün- yesinde bir ülkeyi ya yeniden yaşama uyandıran ya da öldüren bir kriz yatnğmı söylüyor. Ben elbette ki devletter birliğimi- zin yeni bir yaşama uyanıp yeniden >apı- lanmasından yanayım, ancak bunun mutlaka halklann isükran ve gerçek ege- menliği temelinde gerçekkşnrilrnesi gere- kiyor. Devriırief Devrimlerin öykülerinde beni uzun za- mandır öfkelendıren bir nokta var. Dev- rimkr, halkın refahı adına yapıhyor, ama her zaman bıreylerin egemenliğjni tehdit ediyor. Düşünce, farklı bır düşünceyi sa- vunmaya yeitenen kişiyi tehdit eden gıyo- tinin biçağına dönüşüyor. Farkh düşü- nenlereyöneltilen yoğun maddi ve manevı terör, seçkin çekirdek ubakayı yok ediyor ve böyldikle halklann tarihsel perspektin- ni ve şansını daralbyor. Bütün bunlar tanh9el mesafeden soyut örnekler araahğıyla algüanmışo. Ancak birdenbire günümüz insanlan, bu gerçek- lerle yüz yüze geldiler. Bir ınsanın diğer bir insanı ve onunla birlikte bir halkı, kendi keyfi vedüşünceleri dogrultusunda felake- te sürüklerneye hakkı olup olmadıgı soru- su çıkıyor burada ortaya. Benim hayatım bana aittir, birdiğerinin hayau da kendisi- ne aittir ve herkes kendi hayaüna egemen olmahdır. Bunun dışmdaki her yol, deği- yeni kuşaklann oluşumunu etkilemesi ge- reken, çölde on yülar boyu süren destansı göç, bugün arük çağdaş ve praok bır an- lamkazandı. Yani şimdi perestroykanın on yülar bo- yu sürüncemede kalmaa mı gerekiyordu? Asla. Totalitarizmin çöUerinden kurtul- manın o kadar kolay obnadığı bilindiği erestroyka'nıntrajik başanazlıklanndan söz ederken kesinlikle kendimi haklıçıkarmaya çalışmıyorum. Alûnı çiziyorum: Bu, benim suçum. Seçme özgürlüğünü ilan ettik. Ancak kendi ülkemizde uygulama olanağı bulabilecek modellere zamanında önem vermedik. hakte. Biz yeni düşüncenin pusulaayla yo- la koyulduk ve doğru icraalan da bukluk, ne var ki sık sık bu yoldan sapök, en çok da iç politikada. Perestroykann trajedfei Perestroykanın trajik başansızlıklann- dan söz ederken kesınHkle kendimi haklı çıkarma çabası içine gırrniyorurn. Yine al- unı çiziyorum: Bu, benim suçum. Başan- lardan söz ederken de kendıme kazanç payı biçmıyorum. Bu başanlar. bir şeyler >apılmasının gerekliliği, bırcok insanın ka- fasında olgurüaşağı için elde edüebüdi. Bürokratik sistemi eleştirirken yeni bir düşman imajı yaratmak için uğraşmıyo- rum. AnaKzlenmin gerçekçi ve nesnel olması gerekıvor. ön plana çıkması, bu sistem taranndan patlamaya hazır bir bombaûlarak değer- lendinldi. Bu bombadan kurtulmak, siste- min en önemli hedefi haüne gekü. Her ne kadar ülkemde değişimin mey- dana g^leceği günkn iple çeksern de yıkıa- lık rolünde görmüyorum kendimi. Tahrip etmek, bir anlamda yıkınolar alünda kal- ma tehlikesine davetiye çıkarmaktır. Di- ğer yandan şu ya da bu grubun gerçek çıkarlannı gözetmemek ve sankı bunlar hk; var olmamış gibi davranmak, hem gündelik yaşamda hem de siyasette pek akdcı bir lutum değildir. Kanımca en büyük hata da budur. Re- formculann belirli anlamda safdilliğinden daha önce söz etmiştim. Bu saptamayı da- ha sert bir ifadeyle de dile getirebüirim: Bizler sıyası cehaktin kurbanlan oiduk. Eski yöntemlerle yeni gerceklikler yarat- maya çalıştık; tepeden inme direktiflerle. Ne var ki şu ya da bu buyrultu ve kararlan iceren direktifler, ancak kumanda merke- ziyle ortak çıkarian ya da hiyerarşik bağı bulunanlaria korku duyanİar acısından bağlayKi nitelik taşıyabiÜr. Aksi takdirde talimatın hiçbir elkisi yoktur. Eğer iktidar tekeli hüküm sürerken ta- mamen gereksiz hale geJdiyse sağlam bir si>-ası bılınç nerede ortaya çdcabüirdi? Eğer bu>Tuklar, yönetme sanatırun yerini akiıy- sa? Sistemin zoruyla oturduğumuz dalı kesmemek için nasıl davranmamız gere- kırdi? Savunma sanayünin yeniden yapüan- maa ömeği gözümün önüne geliyor. Biz- dekı şekli>te silah endüstnsinin yeniden ^püanmasj, yüz binlerce insanın çıkarla- nna lers düştü. Zekâ. bilgj ve deneyim kadar en modem teknolojilerin de odak- landığı. askeri-endüstriyel kompleksi, te- melinden oynatarak isje başlandı. Birçok işletme vc işletme yönedcisi tanıyorum - fevkalade işietmeier ve çok iyi yöneticiler- di- ve içine ıtikükkri durumdan ötürü duyduklan öfkeyi anlayabiliyorum. Oysa sağlam temeüere dayanan ve rahynlar için bdirb sosyal güvenceleri içeren, biüm- Perestroykaya yöneltilen saldıniar veya yeni düşünce politikasını sona entirmek için harcanan cabalar, şu iki kav- ranun teori ve pratiğinin, tek sesii yapıyı için için kemirmesinden kaynaklanıyor. şik ambalajlar alünda da olsa totabtariz- meçıkar. Geçirdiği bütün dramaük degişimler- den sonra perestroyka, yeni bir eganen devletkr topluluğu oluşturulması için ge- rekü koşuBan da yaratü. Birbirinden oV- dukça farklı parçalan bir arada tutan gücü çözdü. Bu yapının hara arük ufalan- dığı için başka bır gücün var ohnası ^re- kiyor, zorunluluğun gücü. Bu güç egemen devletkr birtğinin temdidir, bir başka de- yişle ortak çıkaıiar araahğıyla devletJeri harieştiren, ekonomidir. Bizım için uygun olanı ise normal bir piyasa ekonomiadir. Ancak burada karştmıza akıkalık soru- nuçüayor. Uyuyan akıl, canavarlan uyandınr. As- hnda uyuşukluk bizdeki kadar derinleş- mişse uyanan akıl da aynı tehhkeyi doğu- rur. Perestroykanın mimarlan bu durumu dikkate almışlar mıydı? Yeniden inşa edi- lecek binada birtakım şekil bozukhiklan- nın ortaya çıkmasıru önlemek kjn her şeyi hesap etmişler miydi? Ve tüm ilke ve dü- şünceleriyle yetiştikleri dönemin çccuklan okluklan iejn perestroykayı yapacak du- rumda mıydılar? Bütün bu sorulara verilecek bir yanıüm var. Hayır! Eğer insan olan bitenin adım doğru koyarsa bu durumda sıkı bir disip- lınle oluşturubnuş sistem mekanizmasının kendi çıkardığı ve herkesin herkese karşı yürüttüğü savaşın istihab haddini aşrnası sonucu ayakta kalamayacağını ve çabu- cak dağıbp çökeceğıni de kabul etmek ge- rek. Her şey perestroy kadançok önce başla- dı. Ne zaman kendi kendime nerede yanıl- dığımızı sorsam, aldığımız karaıiarda ya- nılmadığımız sonucuna vanyorum hep. Pereslroyka gerekh'ydi, ancak araçlann ve tcmponun seçiminde her zaman gereUi düşüncelerden yola çıkılamamışü. Bagım- lılık ruhunun biçimlendirdiği kafalar de- ğişmıyordu. Ozgür insanlann temsil ctüğj Sistemin üç dayanağı; merkezi ekono- mi, parti ve devlet aparatının temel unsuru olarak siyasal sistem ve birük devteti, nes- nel olarak kendilerini reforme edemediler ve kazanımlanndan özveride bulunama- dılar. Sistem taranndan temsil edilen ku- ruluşlann çıkarlan gözetilrnediğj için buna karşı bir tepkime oluştu: Öncehkk perest- royka reddedikü. ardmdan bu olguya kar- şı bir direnç meydana geldi. Perestroykaya yöneltilen saldıniar veya yeni düşünce pohtikasıru sona erdirmek için harcanan çabalar, bu iki kavramın teori ve pratiğinin. tek sesh yapıyL için için kemirmesinden kaynaklanıyor. Gtobal çatışmanın ve sınıfsal mücadele kavTamı- nm ortadan kaldınlmaa. ortak insani de- ğerterle. çoğukruluk ve siyasi özgürlüğün sel bir program uygulanabifirdi. Bunun yerine meseleyi •kökünden halletmek' amaanı güden, tepeden inme buyruklar ve aklacele, düşünülmeden girişilen faah- yetler geçerh' oldu. SUahh kuvvetlerin durumundan daha önce sözettim. Konuyla ilgih' siyasi açıkla- malar için yeterince zaman bulunabilirdi. Parti aparaü Ya parti aparan? Parti aparaüna karşı da fazla insanca davranıhnadı, ne propa- ganda amac.li irşaatlarda. ne de gündelik yaşamla ilgili pratık sorunlann çözümün- de. Bu alanda da salt intikam duygusu güdülerek. bir çırpıda ıkincı sınıf insan ko- numuna iıilen binlerce işinin ehh uzman ve ailesi etkilendi. Hem de topluca o eski kö- Eduard Şevardnadze GELECEK OZGURLUKTUR Çeviren: Ayşe Karasu Yakında Çıkıyor AFA Yayınları tü dönemlerden en ufak bir farkı butun- maksızın, aynı nomenklatura'nın yön- temleriyle. Aynca aparaün yani ara bır de 19 milyon insanı banndıran partinin bu- lunduğu unutuldu. Bu partinin içinde de- ğişim isteyen bir çoğunhıgun buhonduğu ve bunlann perestroykaya destek olabile- ceği unutuldu. Ancak bunun için de parti ve aparatm yeniden yapılanması gereki- yordu. Seçme özgürlüğünü ilan ettik, ancak kendi ülkemizde uygulama olanağı bula- bilecek modelkre zamanında önem ver- medik. Daha 1988 yıhnda ulusal devjetfcr yapısmın yeniden örgütlenmesi yönünde yoğun talepler vardı ki o dönemde bunlar görmezden gehndi ve ancak Sovyetler Bir- hği'nin çöküşü amk açık seçjk bir hal al- dıktan sonra bu sorun uygulama alanında gündemegekü. Ne var kı arük çok geç ka- hnmışü. Merkezi bürokratik yönetim sisteminin kendi kendini düzenleyen ekonomik dü- zenle bağdaşmayacağı, daha başlangıçtan iübarenbelhydi. Finansman astemınde iyileştirmeye gi- dümesi ve fiyat mekanizmasının yeniden düzenlenmesi gereküği aşikârdı, ancak halkın ofkeye kapdmasından ve perest- roykarun elde etüği geniş çaph desteğjn yi- tırİhnesinden korktuk. Bununla birtikte halkın hiç de hoşnut kalmayacağı, dahaa bürokratik zihruyetin dikteettiğı yanhş ka- rarlar da aktk: Alkol üretim ve tuketimini durdurma karan aldığımızda, halkın bu- na boyun eğecegini sandık... Demokratik yapılar oluştunıldu, ancak devlet mekanizmasının "bloklannı' bu ya- pdann içine oturtmak amaayla Tümüyle seçmece bir tutum iztendi. Hiçbir diplo- matik parlamento üyesi olamadı ki bence de doğruydu, ancak ordu ve askeri sanayi temsilcüerinin milletvekilleri arasındaki sa- yısı çok yüksekti. Birkaç parlamento üye- sl doğrudan seçilmeksizin milletvekili oldu. Hiçbir gelişmiş demokraside bulun- mayan bu sembiyozun nasıl sonuçkndığı malüm. Böylece içine düştügümüz durumu kendi dlerimızle yaratmış olduk. Bu du- rum bızi temkınİe ilerlerneye, tereddütlü admnlar atmaya, yanm ağîz kararlar al- maya ve 'buzdağjan' arasinda yahpa vur- maya zorladı. Diyorum ki: Sözünü ettiğim her şeyde, her hatada benim de payım var. Görev- den gen çekilmem de -olaylann adını doğ- ru koyrnak gerek- her ne kadar bir muha- lefeti, bir protesto ve bir uyanyı kjerse de kendimi hakh çıkarma çabaa değüdi. İstifa: 20 Arahk 1990 İsuramı açıkladığım konuşma metnini 20 Arahk 1990 sabahı kateme aktaı. Uy- kusuz bir gece gecirmiştim. Şafak söker- ken Tiflis'teki kızımı telefonla arayıp kara- nmı kendisine büdirdim. Kanm daha önceden büivordu. Aiiem beni destekkdi. Daha sonra Kremlin'e doğru vola koyul- madan önce en yakın iki çahşma arkada- şımı da haberdareöim. Onlar da anlayışla karşıladılar. Yapüğım konuşmarun 'karmakanşık' ve aşın duygusal olduğunu söyiedikr... Olabüir. Açıkçaa söylemek istediğm her ^eyı söylediğim ve başka türiü de söyleye- meveceğim halde. Mihail Gorbaçov. 16 Ocak 1991 günü \eni bakanı takdim etmek üzere SSCB Dışişlen Bakanbşnageldığındehakkım- da çok iyi şeyler söyledi. Şu sözler de dahil: 'O hep benim yanımda okia Sadık yolda- şım, en karmaşık sorunlaria karşı karşıya olduğumuzda, ancak hepsinden önemlisi, secimimizi yaparken benim yanımda ol- du/ Gorbaçov, veda sözçükten arasinda şu beyanda da bulundu: İstifa karan ahrken bana danışmamasını garipsedim. Ona şu- nu söyledun: Seni asla affetmeyeceğım.' Ben de ona şakaa bir tonla. hakkurnda söylenentenn hepsini kabul ettiğim yanıü- nı verdim. ancak "asla affeünemek' sözü hariç. Daha sonrakı günlerde kişisel konuş- mamtz sırasında Gorbaço\, salt insani nedenlerle beni anladığını söyledi. Şimdi bir insan olarak ben de onu anh- yorum. Son günlerde Vaclav HaveTin kitapia- nndan birinde karşıma çıkan görüş kafa- rru kurcahyor. Şöyle: Bu sistem ancak insanlann kendisine hizmet etmesini sağ- layacak ölçüde. insanlara hizmet veriyor, bunun "ötesindeki' her şeyi, yani insanın kendisine dikte edilen tutumu aşmasını, kendisine yönetik bir saldın olarak kabul ediyor. Ve ashnda haklı da: Gerçekte bu tür ihlaller, ilke olarak sisteme muhalif tu- tumlardır. Toiah'ter sistemin kendi içinde- ki hedefi. ilk bakışta göründüğü üzere ikti- dann hâkim sınıflann ehnde kalmas gibi basit bir amaç değüdir, kendi varhğını ko- ruma güdüsü. daha üst bir amaca' yöne- hk toplumsal bir fenomendir Her şey aynı HaveTin beümfcdıği gibi gdışti. Ancak ben kendi icimde beslediğim amaçlara ulaşüm, kimhğimden ödün ver- mednn ve sistemin bana karşı zafer kazan- masına da izin vermedim. Bana inanmanızı rica ediyorum: Ken- dimle övünmüyor, gekcekteki yaşantım acısından büyük önem taşıyan, gizlenmesi mümkün obnayan bir olguyu ortaya koy- maya çalışıyorum. Gazeteciler, en değerii noktalama isare- tinin. nokta olduğunu söşler. Ben de bir nokta koyabiKrdim. Ancak bunun için za- manın henüz erken olduğunu hissediyo- rum. Başlanan işi bitirmek gerek. İnsan. bu amaç uğruna yaşamak. konuşmak. yaz- mak ve da\ranmak zorundadır. Bu kitabın geleceğe dönük göndermele- ri var. Geçmişte kahnış, anıİirnaya değer günler. yıllar. insanlar veolaylar var değin- mediğımLz. Ne var ki, kitaplar, gelecek için yaaldığından ortaya konulan ve söylenen sözün gerçek değerini, ancak gelecek tavin cdccckur. Bu günleri de yaşamavı vc her na.iil olursa olsun zamanın yargıanı öğ- rcnmeyı umut ediyorum. —BİT1İ— ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Ertan Ünven'in Önertleri... Ertan Ünver'le CHP konusunu çok sık konuştum; şu yazdıklarımın her satırı iki aylık çahşma sonunda oluş- tu desem yanlış olmaz. Dinar'da ozan Nedret Gürcan var; şimdilerde yazıyor mu bilmiyorum; 196O'lı yıtlar- da, Milliyet'te "Bir ilçe Başkanının Not Defteri"ni ya- zar, yayımlardı. llgiyle okunurdu. Ertan Ünver yazm»- yor, yayımlamıyor, ben sorarsam yanıtlıyor sorulan- mı. Taa, mayıs ayında, "CHP'nin yeniden açılması ya da kurulması" ile ilgili görüşlerini şöyle özetlemişti: "- 1992 baharıyla birlikte birden başlayan CHP'nin yeniden açılışı çalışmaları gerçekten çok ilginç geliş- meler sergiliyor. Üzerinde önemle durulması gereken satırbaşları var. Gelişmelerin 92 Mayısı'nda sergilediği görünüm de bir dağmıklar organizasyonu, bir sağırlar diyaloğudur. Bir tarihsel parti mi yeniden açılıyor, yoksa bir tereke mı pay ediliyor, belli değil. 6 ay önce sözü bile edilme- yen olayın birden ve usa zarar verecek bir panikleme havası içinde tiftiklenircesine gündeme getirilmesi ve toplumda uyandırılan kuşku da cabası... Bir de şu: Sanki CHP ya da diğer partilerin 12 Eylül maskara uygulamasından arındırılıp yeniden eski ad ve kadrolarıyla siyasal yaşama dönmelerine engel önemli bir güç varmış da, bu zevat bu gücün üstesin- den gelecek bir huruç hareketinin başında! Yok böyle bir şey. Olan şu: Birden kalkıvereceği paniklenmesine kapılanların trenin orasına burasına asılıverme tela- şı... Oysa bunlann yerine neler yapılabilirdi? öncelikle, düşünce üretimi boyutuyla konu, genel yönleriyle halk katmanlarını da kapsayacak biçimde tartışılmalıydı. Hem de "sol"un genel ve evrensel ge- lişmelerini de içerecek biçimde. örneğin bazı konu başlıkları şöyle olabilirdr. Tüm dünya solundaki gerilemenin, sosyal demokra- sideki oy kaybının nesnel nedenleri? SSCB ve Ooğu Avrupa gelişmelerinin incelenmesi, yorumu. Son gelişmelerin ışığtnda kuramsal sol uygulamala- rın sapmaları ve bu sapmaların bireysel sapmalara yansımasıyla, toplumsal etkileri. Yeni dünya yapılanmasında sosyal demokrasinin ekonomi-politik uyarlanması. Yeni dünya ve Türkiye yapılanmasında oluşturulabi- lecek yeni toplumsal örgütlenme modelleri. Oysa görünen ne? "Kim genel başkan olacak? Ara- lar kimlerle doldurulacak?" "O ne dedi, bu ne diyor?", "Şu beni keser mi? Ben onu nasıl biçerim?" "Harran gürren, ortaya atılan bir avuç insan ve izleyen umar- sızlığa yonelmiş milyonlar. Yukarıda, itişip kakışma; aşağıda, şaşkınlıkla izleyenler... Toparlanacak yerde darmadağın edilmiş kafalar ve 12 Eylül öncesinin tümden dışlanmış CHP, örgütler ve dışlanmış milyonlarcaTürkiyeli seçmen. Oev ülke sorunları karşısında Türkiye dengesini sağlayan koalisyon ve SHP ile DSP gerçeklerinin gö- zardı edilmesini yaratan bir kördövüşü. Zaman tümüyle geçmiş ve yitirilmiş sayılmaz. To- parlanılırsa yapılacaklar vardır. , CHP'nin yeniden açılışından sonra üç partinin, sos- yal demokrat ve genel halkoyu eğilimleri dogrultusun- da yeniden yapılanmasını içerecek takvim, aynı doğ- rultuda işlerliğe kavuşturulmalıdır. Oylece, bireyselli- ğin yarattığı takılmaların ve tıkanıklıkların, sapmaların üstesinden gelinemez kısırdöngüsü kırılmalıdır. Sade- leştirmeler halkoyuna ve örgütlere bırakılmalıdır..." Torbalı Belediye Başkanı Ertan Ünver, "geçimbi- lim", yani ekonomi öğrenimi gördü. Ayağı yere basan bir halk çocuğu. Torbalı gibi minik bir ilçede belediye başkanlığı yapması, onun tabandan kopmamasını sağlıyor. Olduğu yerde dünya ve ülke sorunlarıyla ilgi- leniyor. Boş zamanında, kafasını dinlemek istediğinde balık avına, domuz avına gidiyor. Ondan çok gazete dergi okuyor. Eski bir CHP'li, şimdi SHP'li olarak olaylara yukarı- dan, kimi zaman acımasızca, nesnel bakmasını bilen bir kişi. Ertan Ünver, önerilerinı şöyle bağlıyor: "- Bu yöndeki çalışmaları evrensel boyutlara taşıma amacını da kapsayacak biçimde SHP, Sosyalist Enter- nasyonal'i ivedilikle oiağanüstü toplantıya çağırmalı- dır. Sunduğumuz öneri ve öngörülerin üzerinde hiç durulmaması kuşkusuz çok daha kolaydır. Fakat böyle bir durumda da bir zamanların sosyalizmcilik; şimdile- rin kapitalizmcilik oyuncaklan gibi bir de sosyal de- mokracilik oyuncağı ile oyalanıldığı bilinmelidir. Varı- lacak sonuçların bu tür oyunbazlıkların güdümüyle oluştuğunu ve oluşacağını hiç unutmamalıyız. Kolayla zor, gerçekle düş arasındaki ayrımlar, bize nerede olacağımızı önceden anlayabilmemiz için var- dırlar ve değer yargılarımız içinde bulunmaktadır- lar..." BULMACA SOLDANSAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Çok yiyen, obur... Antlaşma. 2/ Cen- net ile cehennem arasinda bulunduğu- na inanılan yer... Bir duvardaki taş ya da tuğla sırası. 3/ Bir nota... Yatak doldur- maya yarayan yün, ft pamuk, kıtık gibi " şeyler. 4/ Yankı... -t Gemilerde türiü iş- lerde kullanılan bir 8 tür demir halka. 5/ Uzun tüylü kalpak. 9 6/ Köy evlerinin ta- vanlannda iki direk arasındaki boş- Juk... Borç ödemc. 7/ Ahmet Rasim- in çocukluk ve okul anılarını içeren yapıtı... Kemiklerin yuvarlak ucu. 8/ Değerii bir süs taşı... Maden fınnı. 9/ Aynı adlı ağaçtan elde edilerek saçları ve elleri boyamakta kullanı- lan toz... Haysiyet. YUKARroAN AŞAĞIYA 1/ Ayın ve kimi yıldızların dolayın- daki ışık çevresi... "Anka gibi tutar- sa da —ı nâmımız / Zevki kederde mihneti rahatta görmüşüz" (Şeyh Galip). 2/ Asya'da bir ülke... Fal. 3/ Eski Mısır'da güneş tanrısı... Kalay oksit katüarak donuklastırümış ya da kemik to- zu katılarak yan donuk hale getirilmiş cam. 4/ Gösteriş, ca- ka...lri taneli bezelye. 5/ Sazan familyasından bir balık. 6/ Te- mizlik işlerinde kullanılan bir cins toprak... Odunu marangoz- lukta kullanılan bir Afrika ağacı. 7/ Kocaeli yöresinde doku- nan ünlü bir halı... Ses. 8/ Kır yasamı içinde aşk konusunu iş- leyen kısa şiir... Gövdesi kıal, ayaklan ve yelesi siyah olan at. 9/ Keçinin erkeği... Türiü bitkilerin yaprak ve kabuklan ile ko- kulandırılmış acımtırak bir içki. HEP ADOURK1JN \AJMNDA Salih Bozok-Cemal S.Bozok 10.000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yavınları Türkocağı Cad. 39-41 Coğaloğlu-htanbul Ödemeli gönderilmez.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle