15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYF CUMHURİYET 29 HAZİRAN1992 PAZARTESİ; 12 DIZIYAZI 245fkeli adam. Ortak özellikleri gördükleri işkencenin ruhlannda derinyaralar açması Işkence bitti, acılar sürayor E' n genci 20, en yaşlısı 36 yaşındaydı. 12 Eylül döneminde işkence gördüler ve iaha sonra Almanya'ya yerleştiler. İşkence, günler geçtikçe diğer yüzünü gösermeye başladı. Ruhsal hastalıklar yüzünden bir kısmı yatakta, bir kısmı iseyüz yüze görüşmelerle tedavi gördü. İşkencenin üzerinden 10 yılı aşkın süre geçmesine karşın bedensel ve ruhsal şikâyetleri hâlâ devam ediyor. İŞKENCE SONRASI RUHSAL SORUNLAR ıSEROL TEBER - 1 — 12 Eylül 1980 askeri hareketinden sonra lituklanmış, işkence görmüş in- sanlann bir kesimi sonradan çeşitli yollarlan Türkiye dışına çıktı. Çeşitli biçimbrde işkence görmüş bu insanla- nn birkesiminde, polilik göç hareketi- ni izle/en zaman süreci içinde, çeşitli ruh sağlığı sorunlannın ortaya çıküğı tespit ;<iilmeye başlandı. Bö)lesi bir bağlam içinde, Al- manyı'nın Kuzey Ren VVestfalya eya- letinde çalıştığım psikiyatri kliniğinde, çeşitli ruh sağlığı, psikosomatik şikâ- yetlen olan pek çok işkence görmüş insanlı karşılaştım. BurJardan, 24 tanesiyle olan ilişkile- rimiz görece biraz daha derinlemesine oldu. Bugün, bu geniş çapb tutuklama ve işkence uygulamalannın başlamasının üzerinden 10 yılı aşkın bir süre geçti. Ancak bu uzun zaman dilimi. işkence yaşantılannın insanlar üzerindeki izle- rini silmeye yetmedi. Bu nedenle de burada görece yakın- dan tanıdığım işkence görmüş bu in- sanlann, -aradan geçen 10 yılhk döne- me karşın- bugünkü ruh sağlık durumlannı en genel çizgileriyle tartış- mak istiyorum. En genci 20 yaşında İşkence görmüş, bu 24 kişinin tümü erkek. Yaş ortalaması 28 (en genci 20, en yaşlısı 36 yaşında). 16 tanesi bekâr; 8 tanesi evli. 14 tanesi, birkaç saatlik günlük görüşmeler halinde ayakta te- davi edilmeyeçabşıldı. Diğer, 10 tanesi yatak tedavisi gördü. Bu grubu oluşturanlann meslek da- ğılımlannda, öğretmenler (14) belirgin bir ağırbğı oluşturuyor. Bunlan, üni- versite öğrencileri (8) izliyor. Biz, salt ruhbilimsel konuşmalan- mız uzantısında, tutuklandıklannı, işkence gördüklerini söyleyen insanla- nn anlattıklanndan kuşku duymadık. Kendilerinin ve varsa yakınlannın verdikleri bilgilen doğru olarak kabul ettik. Ruhbilimler açısından, ruhsal örse- lenme (psişik travma) durumu, benli- ğin, -benlik bilincinin-, kolayına algı- layıp, değerlendirip, uygun yanıtlan veremeyeceği uyarımlann etkisinde kalmış örselenmiş yaşantı olarak ka- bul edilmektedir. Freud (1920). ruhsal örselenme du- rumunu, insanın. ruhsal savunma gü- cünü aşan ve benlik fonksiyonlannı -kısa ya da uzun süreli olarak- bozan, olağan dışı uyanmlar akını olarak be- lirlemiştir. Norveç. Oslo Banş Araştırmaları Enstitüsü yöneticisi Johan Galton, gi- derek klasikleşen ve kurumlar üstü etik bir saygınîık kazanan, "Yapısal Şiddet" adb yapıünda, şiddet olgusu- nu çeşitli yönleriyle tartışmışür. Galton'a göre insanın, potansiyel düzeyde bile sahip olduğu bedensel ve tinsel yeteneklerini, kendisine yönelti- len çeşitli -olumsuz- etkiler nedeniyle yeterince gerçekleştirememesi (insanın kendisini çoğaltamaması) durumu, in- sana uygulanan şiddetin varlığıyla açıklanır. Burada artık, çağın ruhuna uygun olarak, kaba fızik şiddetten öte, ruhsal (psişik) şiddet uygulamalarına bile önemli göndermeler yapılmaktadır. Örneğin, yaşanan çağın gelişmişlik düzeyi göz önüne alındığında, değil kaba fizik işkencelerin yapılmasını, herhangi bir insanın, tüberküloz has- talığından ölmesini bile, bu insana bir tür şiddet uygulaması olarak tanımla- mak gerekir, günümüzün etik, banş, demokrasi anlayışına göre. İşkence çeşitleri Bütün bu örseleme (travma), şiddet anlayışlanna karşın, karşılaştığımız insanlann bize en çok anlattıklan iş- kence türleri şöyledir: Falakaya yaürma. ellerinden ve ba- caklanndan askıya asma, gözleri bağlı sorguya çekerken çeşitli yerlerine vur- ma, uzun süreler ayakta tutma. uzun süreler koşmaya ya da hareket etmeye zorlanma, vücudun çeşitli yerlerine elektrik verme... Cinsel organlan. eğitilmiş köpeklere ısırtma tehdidi (sadece bir kişi tarafın- dan anlatıldı), cinsel organlara cop gibi sert cisimler sokma (sadece 5 kişi tarafından anlatıldı), ıslatıp soğukta tutma (sadece 5 kişi tarafından anlatıl- gelmektedir. dı), tazyikli su altında tutma (sadece 5 kişi tarafından anlatıldı), canlı canlı En çok göriilen şikâyetler toprağa gömme (sadece 1 kişi tarafın- dan anlatıldı), hücreye kapama... Sü- rekli olarak aşağılayıcı, insan onurunu kıncı hareketlerde bulunma... Küfür etme... Rahatstzlık devam ediyor Görece yakından tanıma olanağı bulabildiğim, eski tutuklularda. işken- ce yaşantısının üzerinden ortalama 8-10 yılbk bir zaman dilimi geçmiş ol- masma karşın. bugünlerde bile, arada kimi zamanlar geçer. -iyileşir- gibi ol- masma karşın, son kerte önemli ruh- sal, bedensel şikâyetler, (ve çok kez de bunlara bağlı olabileceği düşünülebi- len). toplumsal sorunlar (hâlâ) süre- Sergilenen bedensel şikâyetlerin en sık göriilenleri şöyle özetlenebilir: Baş ağnları, baş dönmeleri, eklem ağrılan. ense-bovun-sırt-belkemiği- kas ağnları; Kalp-damar. mide-bağırsak sistemi bozukluklan, idrar yollan ağnlan, so- lunum sistemi şikâyetleri... Potenz şikâyetleri... Bozulan ilişkiler Hangi türden olursa olsun, işkence yaşantısı. insarun. yaşamının süreklili- ğinı kırdığı gibi, ortaya çıkan korkulu. _ _ _ ^ _ _ _ ^ _ _ depres\onlu, kuşkulu ruhsal durum. insanlar arası ilişkileri de bozuyor. Bi- SIJREC3EK. reyin gelişmesi, evrimleşmesi duruyor, entelektüel yetenekler bozuluyor. geri- lemeler saptanıyor. Bu koşullarda birey, yalnız kalmak. toplumdan geri çekilmek duygusuna kapılmaktadır. İşkence sonrasında en sık rastlanan ruhsal belirtilerin özellikle yoğunlaştı- ğı alanlar şunlar: L'ykusuzluk, korkulu düşler, yor- gunluk düşüncesi. çabuk heyecanlan- ma ve kavga etme eğilimi. korku. depresif şikâyetler, kuşkulu düşünce- ler, iç huzursuzluğu, insanlar arası iliş- kiler bozukluğu, izolasyon. unutkan- hk, konsantrasyon bozukluğu.. Üniversitede üniformanın gölgesi 1960 darbesinin bazı özellikleri var- dır. Getirilen ileriye dönük pek çok reforma rağmen bazı subaylann ken- dilerini ulusal egemenliğin üzerinde görme eğilimini doğurmuştur. Bu dö- nemin en acı olaylanndan biri de nede- ni anlaşılamayan 147 öğretim üyesinin üniversiteden atılması olmuştur. Bunlann arasında uluslararası biüm adamı hocam Prof. Ratip Berker gjbi bir kişinin oluşu ise darbecilerin kendi konulan dışında ne derece başanlı ola- bileceklerini gösteren bir olaydır. İkinci cumhuriyet döneminde, An- kara Üniversitesi'nden koparak sağbk büimleri ağırlıklı Hacettepe Üniversi- tesi kurulmuştur (1967). Bu üniversite Prof. İhsan Doğramacı'run ilk kurdu- ğu ve çok özel yöntemlerle döner ser- mayeli, vakıflı, anonim şirketli bir kurumdur. Aynca Amerikan Protestan Vakfı tarafından Robert College Türkiye'ye devredilerek 1971"de, yine özel statüde ve öğretim üyelerine getirilen birçok kolaylıkla Boğaziçi Üniversitesi ku- ruldu. Ögrenci olaylan TÜRKİYE'DE ÜNİVERSİTE VE YÜKSEKÖĞRETİM 1870-1991 ITUNCERGÜVENC öğrenci olaylan Türkiye'ye sıçradı ve olaylar en çok özel statülü üniversite- lerde gelişti. 12 Mart bunahmından sonra üni- versitelere eleştiriler çoğaldı. Bunlar genelde öğretim üyelerinin kendilerini tam olarak öğretim ve araştırmaya ve- rememeleri, ticaretle uğraşmalan (12 Eylül sonrası artık ek gelir, döner ser- maye yasallaşacak ve ticaret ve şirket kurmaya yeni şekiller verilecektir), öğ- retim programlannın çağdaşlaştınl- ması, özel statülü üniversitelere özerk- lik verilrriesi, üniversitelerin planlı gelişmesi gereği, öğrencilere girişte fır- sat eşitliği sağlanması, asistan ve öğ- rencilerin üniversite yönetimine katıl- ma gereği gibi bugün de güncel olan konulardadır. Bu arada 12 Mart Hü- kümetleri yeni bir üniversite yasası (1750 sayıb yasa) hazırlar. Bu dönemde dünyada görülen 1968 Bu yasada üniversite özerkbğine ve temel ılkelere dokunulmamış, Hacet- tepe ve ODTÜ, üniversite yasasma bağlanmış ve tam gün çalışma ilkesi getirilmiştir. İnceleme ve araştırma yapma, eşgüdüm sağlama ve hüküme- te öneri sunma kurulu olarak Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK değil, sonra- dan anayasaya aykınbğından ilgili madde iptal edilmiştir), Başbakanbğa bağlı Üniversite Denetleme Kurulu ve bir de Üniversitelerarası Kurul oluştu- rulmuştur. Bu kurul, üniversiteler arası eşgüdü- mü sağlamak, öğretim üyesi gereksini- mini karşılayacak önlemler almak, ilgili yönetmebkleri hazırlamak üzere rektörlerden ve her üniversiteden se- çimle gelen ikişer profesörden oluşur ve kararlannı Milli Eğitim BakanlığY- na iletir. Bu yasada rektörler ve dekanlar öğ- retim üyelerince seçilir. Üniversitenin OnL Prof. Ratip Berker 27 Mays'tan sonra üniversiteden atüdı. en üst organı senatodur, rektör ve de- kanlar dışında üyeleri fakülte kurulla- nnca seçilir. Aynı şekilde seçimle olu- şan Fakülte Kurulu ve Yönetim Kurulu vardır, tüm kürsü veya bölüm baskanlan seçimle göreve geür. Eleştirilecek yönleri olmasına rağ- men 1750 sayılı yasa üniversiteyi özerk tutmuş ve seçime dayalı, demokratik ve eşitler arasında bir yönetim öngör- müştür. Bu sistemde her öğretim üye- sinin ve asistan temsilcisinin yönetim ve denetımde söz hakkı ve etkinliği vardır. Tam gün çabşma esası, holding pro- fesörlerini, ticaret için unvanlannı araç olarak kullananlan ve özel mua- yenehanesinden geçmeden üniversite hastanelerine hasta kabul etmeyenleri, yasayı karşılanna almava neden ol- muştur. Öğretim üyebği için öngörü- len koşullar bazı eksikliklerine rağ- men, bugün de en iyi sistem olarak görülmektedır. Bu \a5cnın uvgulanmasında üniver- sitelenn aldıklan sonuçlar daha ıleride karşılaştırmalarda görüleceği gibi cumhuriyet tanhinde üniversnelenn en önemli gelışmesidir. StİRECEK POIMKA VE ÖTESI MEHMED KEMAL Nerde Eski Tüfekler... Eski solculara eski tüfek denmesi, 1960'tan sonra ortaya çıktı. Belki sözlü olarak deniyordu ama, yazılısı 1960'lar- dan sonra parladı. Solculuğun her dönemde kahrını çek- miş olan Mihri Belli, Yön dergisinde çıkan yazılarında, 'eski tüfek' diye imza atardı. Neden eski tüfek denirdi, çap- tan düştükleri için mi, polisce mimlendikleri için mi, bilmi- yorum. Kıvancı da, utancı da üstüne olsun!.. Kadrocular arasında olsun, eski solcular arasında olsun Mihri Belli başı çekerdi. Solcular içkili 'muhabbetlerinde' birbirlerine, 'iltifat' olsun diye eski tüfek derlerdi. Eski tü-. fek, üstat gibi bir iltifat olmaktan çıkmış, bir takılma olmuş- tu. Dahası var, unutulmaya bile yüz tutmuştu. öykücü Sa-j lim Şengil'in anılarını yazmasından sonra yeniden canla- nır gibi oldu. Salim Amca, anılarında solcuların kiminej eski tüfek diyor, kimini de ayınyordu. Sanki rütbe dağıtır, gibi tüfekliği esirgiyordu. Zamanla eski tüfekler gibi, eski, tüfeksizler de çoğaldı. Hele Sovyetler Birliği'nde solculu^ ğun çökmesinden sonra böyle bir ayrım da geçersiz sayılı dı. ı Arif Damar'ın son çıkan kitabında bir şiir var ki adı: "Eski Tüfekler." Arif Damar ki nam-ı evveli Arif Barikaftır, on3 da eski tüfek denir mi? Arif Damar ki ben onu bildim bileli, hangi mihnetin altına girse hep genç kalmıştır, eski denei mez. Eski tüfek olmanın vebalini de, günahını da eleştir-f men Kalpakçıoğlu, Fethi Naci'nin boynuna borç ettiktert sonra şöyle bir şiir söylemeye davranıyor; aldı Arif DamanJ bakalım ne söyledi: "Vebali münekkit Fethi Naci boynuna Fakir hadisede sadece nâkil Vak'a-yı Eylül'ün haylice evvelinde Tahattura şâyan Ve bir garip sır Tedavülden hızla derdest edilen "Çapı nâkıs" "Çakar almaz" eski tüfekler - Ah efendim Yüzünüze güller- Tekraren revaçta Ve tezyid-i kıymet arz edermiş Münekkit Naci'den nakl "Ece Bar" "Yakup" "Çiçek Arif" mahfilinde Kimlerkimler "Biz Eski tüfekler"siz Kelam etmez eylemezler imiş Ve münekkit Gayri Hemingway'e benzetilmeyen - Sakalından nâşi - Amca lâkap Ism-i Salim'i telaffuz edince O cuma "Cengiz'in meyhanesi "nde Çekaçek çatladı kadehler Ve affınıza mağruren Avam mesel Gül gül / Kimde can kalır." Aradan bunca yüzyıl geçtikten sonra Osmanlıca'nın bu4 ruk tadında, Divan şiirinin izinde dizeler döşenmek hayli zordur. Bunu kıvamında veren Yahya Kemal'dir. Tevfit4 Fikret'in, Mehmet Akif'in aruzları başarılıdır; ama hiçbi» zaman Divan tadını veremezler. Divan tadı bir çağâ, bt» döneme yatkındır. Orhan Veli de, "Bir zamanlar bu garrfi hanede bir dem vardı" diye başlayan gazelinde bunu d«tf nemişti. •' Bakıyoruz Arif Damar da denemek istiyor. Arif Damar'l çok eskiden tanırım. Savaş yıllarının Ankarası'nda gençlfl ğimiz tükenmiştir. Son kitabında o günleri yad eder gibi. * Arif Damar, son günlerde bir yalnızlık şairi gibi görünü- yor. Nitekim kitabın daha başında, yapıtı "Tülin'e" sunar-j ken şöyle diyor: Bir şair kendinden başka Nereye gidebilir ki Gerçekten de bir şair kalabalıklar içinden çıkıp yalnızln ğa doğru yönelirse nereye gidebilir ki belki de Bodrum'da İlhan Berk'in yanına... Yahut kadim dostumuz Nusret Ba* ban'ın kışlağına... i BULMACA SOLDAN SAGA: 1/Üçgen katlanıp bükülerek başa bağ- lanan yemeni. 2/ Anlaruı çıkardığı bir tür salgı... Yapım. 3/ Sicilya, Sardinya ve Kıbrıs'tan sonra Ak- deniz'in dördüncü büyük adası. 4/ Bursa'nın bir ilçesi... Bütün kutsal Hint metirderinin başında ve sonunda tekrarla- nan mistik hece. 5/ Ekmek... Tıp dilinde cüzam hastalığına verilen ad. 6/ Köpek... Bir karides türü. 7/ Silifke yakınlannda, bir adı da Olba olan antik Roma yerleşme- si... Yağ çıkarılan bir cins fasulye. 8/ Bir oyun ya da filmde dinlenme sü- resi... İlkçağda kendi yasalanyla yö- netilen bir ya da birkaç kentten oluş- muş devlet. 9/ Gönüllü ve karşıhk- sız yapılan... Gözleri görmeyen. YUKARIDAN AŞAGIYA: 1/Özel bir nokta üzerinde belirtilen görüş... İlenme. 2/ Pamuk, yün gibi şeyleri eğirmekte kullanılan araç..4 însarun yaradıhş özelliği. 3/ Bir mantarla bir suyosunun ortak, yaşamasıyla ortaya çıkan bitkilerin genel adı... Habeş soylusu.) 4/ İlaç olarak kullanılan madde... Tantalın simgesi. 5/ Bir elek-, trik devresinde belli bir değişim meydana getirmeye yarayan) araç... Bir nota. 6/ Okumayı öğrenme güçlüğü. 7/ Bir tembihj sözü... Adriya Denizi'nde kullanılan büyük ve çok hafif gon-j dol. 8/ Müzikte armoni kurallarına göre üst üste bindirilmiş ses-j ler... Hayvan yiyeceği. 9/ Balık avlamakta ya da yük taşımaktaj kullanılan büyük kayık. YÜKSEK ÖĞRENİM KREDİ VE YURTLAR KURUMU GENEL MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN DUYURULUR Kurumumuza bağlı yurtlann bunyesınde bulunan kuçuk işletmekr (lokanta- kantin, kafeterya. kuru temızleyıci, kuaför, çamaşırhane) için ışletici seçimi yapılacaklır lşktici seçımıne ait esaslar ile bu husustaki diğer bilgıler 27 Temmuz 1992-31 Temmuz 1992 tarihleri arasında aşağıda adresleri yazılı bölge mudurluklerı, Kıbrıs Cad. No: 4 Kurtuluş adresüıdeki Genel Müdurlük Yurt tdare ıe Işlet- me Dairesı Başkanhğı ıle kuruma bağlı yurt mudurluklerinden öğrenılebilir. ANKARA BÖLGE MÜDÜRLUĞÜ: Aydoğmuş Sok. No: 4 Kurtuluş'Ankara İSTANBUL BÖLGE MUDÜRLÜĞU: Tajsavaklar Sok. No: 4 Cağaloglu/!s- lanbul İZMlR BÖLGE MÜDÜRLUĞÜ: Birleşmiş MiJletler Cad. No. 16 Varyam/tz- mir ADANA BÖLGE MÜDÜRLUĞÜ: Mucahitler Cad. Tellidere 10. Durak Adana ESKİŞEHİR BÖLGE MUDÜRLÜĞÜ: Anadolu Üniversitesi Kampüsü içi Es- kişehır ERZURUM BOLGE MÜDÜRLUĞÜ: Atatürk Üniversıtesi Kampusu Erzurum TRABZON BÖLGE MÜDÜRLUĞÜ: K.T.Ü. Kampusü ıçı Trabzon DIYARBAK1R BÖLGE MÜDÜRLUĞÜ: Yenisehir Mah. KışU Sk. No: 9 Orıs'Divarbakır
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle