27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 » HAZİRAN1992 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KULTUR 11 Istanbul Festivali'nde değişiklik • Kültür Senisi-20 Lluslararası İstanbul Festivali'nde yapılanprogram değışıklığınegöre, daha önce Ziemmuz perşembe günü Cemal Reşit Rey Salonu'nda yapılacağı açıklanan Mehveş Emeç'in piyano resıiali, sanatçının rahatsızlığı nedeniyle 26 temmuz pazargününe ertelendi. 13 temmuz pazartesi günü Açıkhava Tiya trosu'nda yapılacağı belirtilen VVhiteOakDance Project-Michail Baryshnikov'un gösterisi ise tekniknedenlerden dolayı 23 temmuz perşembe günü gerçekleşecek. 2. Sanat Fuarı'na dogru Kültür Servisi- Plastik Sanatlar Demeği'nın geçen yıl ilkıni düzenlediği İstanbul Sanat Fuannın ikincisı 18-27 eylül tarihlen arasında TÜYAP İstanbul Sergi Sarayı'nda yapılacak. Sanat Fuan yine galeriler bazında düzenlenecek ve fuara plastik sanatlarla bağlantılı sırurlı sayıda yan kuruluş da katılabilecek. Geçen yıl beklenenin ûzerinde ilgi gören ve yaz ayına rastlamasına karşın günde ortalama bin kişi tarafından ziyaret edilen fuar, bu yıl İstanbul Sergi Sarayı'nın büyütülmesiyle geçen yılkinin iki katı biralanda gercekleştirilecek. MichaelJackson Mönih'te • Kültür Servisi-Ünlü Amcrikalı pop müzik yıldızı Michael Jackson, sahnelerden dört yıl uzak kaldıktan sonra ilk 'canlı' konserinıdüngece Almanya'nın Münih kentinde \erdi. Michael Jackson'ın 'Dangerous' adlı dünya tumesi Türkiye'yi de kapsayacak. Jackson, önümüzdcki ekim ayında İstanbul'da Ali Sami Yen Stadyumu'nda bir konser verecek İstanbul Heykeltraşları Sempozyumu • Kültür Servisi-Avrupa Beledıye Başkanlan'nın kendi âralannda bir diyalog bluşturma amacıyla kurduklan EUROD1ALOQUE çerçevesinde, 'İstanbul Heykeltraşlan Sempozyumu'gerçekleştiri- lecek. Türkiye'de ilk kez Vapılan sempozyuma üç ÎAlman veikıTürkheykeltraş katılacak. Sanatçılar Jstanbul Büyükşehir Belediyesı Kültür IşleriDaıre Başkanlığı sponsorluğunda ye bir beledıye kuruluşu olan iSBAK atölyelenndeonbeş gün çalışarak yapıtlannı oluşturacaklar. Sempozyuma Ârmin Lamben ve Yıldız Tezcan Stuttgart. Klauz DuschatveKlaus H.Hartman Berlin, Erim Bayn jstanbul'dan katılacaklar Stûdyo İmge ikinci baskıda Kfiltür Servisi- İlk kez 1985'te bir yıl süreyle yayımlanan ve kapanan, 1989'dadeğişik biçimi ile bir kez daha yayın dünyasında boy gösteren, ama yine okuyucusuna veda etmek zorunda kalan aylık taüzık dergisi Stüdyo İmge, îhaziran başında yayın yaşamma geri döndü. Eski ve yeni kuşak yazarlannı bir araya getiren derginin ilk '"sayısı beklenenin ûzerinde gerçekleşen talebi karşılayamayınca yayınevi ikinci baskıyı bu hafta başında piyasaya sürdü. Lloyd BNdges hastanede -Kültür Servisi- Ünlü sinema oyuncusu Lloyd Bndges. [ M abbu'daki evinde aniden ; geçırdığı bir rahatsızhk L sonucu Los Angeles Hastanesi'ne kaklınldı. 79 !yaşındaki Lloyd Bridges'ın !dunımunun iyiye gıltiği j hastane yetkililerince 'açıklandı. Erden Kıral, Halikarnas Balıkçısı'nın 'Mavi Sürgün'ünü sinemaya uyarlıyor Bahkçı'nın yaşaııu beyazperdede• 5 yıldır ilk kez film çeviren KıraT- ın 'Mavi Sürgün'ünde, Halikamas Bahkçısrnı, Budapeşte'de yaşayan Can Togay oynayacak. Fassbinder'- in eski gözdesi Hanna Schygulla, Anadolu'da kaybolmuş lövanten bir tiyatrocu kadını canlandıracak. Al- manya'da yaşayan Ayşe Romey ile Özay Fecht'in de önemli rolleri var. ATtLLÂ DORSAY Erden Kmü yeni bir filme başhyor... Yaprağın kımıldamadığı Türk sinemasında, yeni birfilminçevrilmesi haberi, kendi başı- na bir olay. Üstelik Erden Kıral, Türk sine- masının bugün ömer Kavur'la birlikte en çok umut bağladığımız birkaç yönetmenin- den biri. Aynca bu proje, gerek kaynak aldığı yapıt, yani Halikamas Balıkcısı'run biyografık romanı "Mavi Sürgün", gerek bütçe ve kapsam bakımından da son derece önemli bir çaba. Bu film üzerine Kıral'la söyleştik. - Bize bu projeden söz eder misin? - Bu proje, bir Türk-Alman-Yunan ortak yapırnı olarak tasarlandı. Almanya'da Ken- tel Film, Yunanistan'da ise benimle daha önce "Ayna" fılminde de işbirliği yapmış olan şirket. Film aynca Eurimages desteği alıyor ve TRTnin de büyük katİaa olacak. Hem para hem de olanaklan itibanyla. Aynca Kültür BakanhğTndan da destek alı- yoruz. Senaryoyu ben yazdım. Kenan Or- manlar ve Alman eşi Eli Ormanlar da kaüldılar. Münih Sinema Okulu yöneticisi Prof. Linsfeld de senaryo danışmarumız. Aynca senaryonun son haliru, şu sıralarda yazar arkadaşım Ferit Edgü yeniden elden geçinyor. Böylece senaryo için çok uzun ve titiz bir çahşma yapmış oluyoruz. Senaryo- nun artık çok çok önemli bir aşama olduğu- nu biliyorum. Tüm dünyada çok iyi bir se- naryo olmadan kimse yatınm yapmıyor. Bi- zim senaryomuz, hem Eunmages'in, hem Alman Bavyera Televizyonunun çok beğen- diği ve hemen kaülmayı kabul ettıği bir se- naryo oldu. Artık sinemada yapılması gere- ken neyse, o yapılmalı. Oyun tam anlamıyla kuralına göre oynanmalı. Büyük projelere gidilmeli. Biz, büyük, ama sağjam bir proje koyduk ortaya... Küçük bütçeli, önemsiz bir Erden Knk Mavi Sürgün'ün yönetmem. Hanna Schygufla: Mavi Sürgün'ün oyuncusu. Halütamas Bahkçsc Mavi Sürgün'ün yazan. film için para arasaydık, sanınm daha zor bulurduk. -"Mavi Sürgün" özyaşamsal bir roman. O yüların, 1920-30'lann Türkiye'sini canlandı- rmak kolay olacak mı? Aynca Balıkçı gjbi bir kişüiği perdeye getirmek? - Güçlükler var tabii. Olay 1925'lerde baş- lar, 1927'lerde biter. Cevat Şakir, Zekeriya Sertel'le birlikte Ankara'da, lsüklâl Mahke- melerin'de yargılanır. Sertel, Sinop'a sürü- lür, Cevat Şakir ise daha önce hiç bilmediğj Bodrum'a.. Yolculuk uzun sürer. Orada yerleşir, bir köylü ktayla tanışıp evlenir, adını Bahkçıya çevirir. Yüzünü ise toprağa ve derüze döner, gitgide yahnlaşır, doğaya yakınlaşır. Orada bir buçuk yıl kadar kahr, sonra cezası biter, Büyükadaya giünesi iste- nir. Gider, gözalü süresi tümüyle sona erin- ce. yeniden ve kendi isteğiyle Bodrum'a dö- ner ve yerleşir. İşte biz bu dönemi anlata- cağız. Çok büyük, çok ilginç olaylar yaşar Cevat Şakir. Sürekli bir iç ve dış yolculuk içindedir. Zaman zaman babası Şakir Paşa'- yla, çok sevdiği annesiyle, kansıyla farklı ilişkiler yaşar, doğaya, Bodrum'a gelince annır, geçmişteki sorunlannın önemsizliğini fark eder, kendisi için değil, başkalan için yaşamaya başlar. Tüm bunlan anlatmak is- tiyoruz. Bakalım. başarabilecek miyiz? Aynca bu fılmimi öncekilerden farklı ola- rak tasarlıyorum. Bu, yaşadığımız "post- modernist" çağa uygun bir film olacak. Her şey olabilir bu filmde, her şey denenebilir. Çok sıkı bir disiplin kurrnamak, anlatımı serbest biçimde götürmek istıyorum. Filme çok şey koymak ve herkesin aradığını bul- masını sağlamak istiyorum. Heyecan vere- cek birfilmolsun istiyorum. Ban filmlerçok güzeldir, hayranlık uyandınr. Bazılan ise in- sana heyecan verir. Ben çok güzel, kusursuz bir film değil, heyecan verecek birfilmyap- mayı deneyeceğim. - Erden, seni öyle beyecanlı görüyorum ki!.. Bu heyecanı filme gecirebüirsen, sorun yok. Sahi, kaç yıidır sinemadan uzaksm? - "Av Zamanr'nı 1988de bıürmışlım O za- mandan benfilmçekmedim. Ama dışanda da yönetmenler, en ünlükn bile artık pek sık film cevıremiyor. - Bize bu filmin oyuncu kadrosundan söz eder misin? - Cevat Şakir'i, biliyorsun, Can Togay oynayacak. Onu Werner Schroeter'in, "Ma- lina" fılminde izledim ve çok beğendim. Bu- dapeşte'de Türk bir ana-babadan doğmuş, çok yetenekh bir sanatçı. Bence büyük bir oyuncu, Türk sinemasına çok şey getirecek. Bence sinemamızda bir "star" doğacak. Aynca Hanna Schygulla var. O da Ana- dolu'da kaybolmuş lövanten bir tiyatrocu kadını oynayacak. Aynca Almanya'da ya- şayan Türk sanalçılan Ayşe Roman ve Özay Fecht'in de önemli rolleri var. Daha birçoİc Türk sanatçısı var. Ama hepsini şu anda açı- klamak istemiyo'rum. - Türk sinemasının son durumunu nasü buluyorsun? - Izlemeye çalışıyorum. Dışandan teknik adam, hatta oyuncu alarak uluslararast dü- zeye erişmek isteyenler var. Reklam esteti- ğiyle film çekmeyi deneyenler var. Çok ka- palı, âdeta belirsizliğin sinemasını yapanlar var. Berlin'de Mem-u Zin'i görünce şaşırmıştım: Smemasal değeri bir yana, bir Kürt efsanesını anlatan, Kürtçe konuşun Kürtçe şarkılar söylenen bir film... Bizde de çok şeyin değiştiğinı gösteriyordu. Tüm bu ceşitlılik, bu farklı yaklaşunlar iyi aslında. Hepsi bir arada varolmalı. Kendini haber veren, ben geliyorum diyen yönetmenler ve filmler var. - "Gizli Yüz", biliyorsun, çok tardşılan bir film oldu. Sen nasıi buluyorsun? - Bufilminyanlışı şu bence: Film, metafor- larla, benzetmelerle, simgelerle dolup taşı- yor. Ancak bunlann sağlam bir maddi teme- li yok. Benzetme, metafor, tehlikeli bir iştir. Örneğjn bir kadının göğüsleri ağzmdan alev- ler saçan bir canavann simgelen olarak kul- lanılamaz. Benzetmenin hemen kendısini kabul etürmesi gerekir. Bu fılmdeki benzet- meler görsel olarak havada kahyor. Hikâyesi sonundakapanmıy or,belirsizligi- nı filmi ızledikten sonra da sürdürüyor. An- cak Ömer Kavur, usta bir yönetmen. Sine- ması birçok şeyi kurtanyor. Yine de bu film, sonuç olarak Orhan Pamuk'un senaryo- sunun arkasında saklanmtş gibi dunıyor. - Erden, sen eieştirmenlikle ise baslamıştm. Hfttt iv i bir eksnrmen otduğunu böylece gösterdm. Peki, Yılmaz Güney'in önünıüzdeki9Ey- lül'de yapüacak anma etkinliklerine kaü- Imayı kabul eder miydin? Çünkü "Yol" filmi- nin çekimi sırasındâ, o filmin ilk yönetnıeni olarak Vılmaz'la aranda pek hoş olmayan bir şeyler geçmisti! - Film çekmek zor iştir. tnsanın aamasız olması gerekir. Yılrnaz da acımasızdı. Bu an- lamda aamasız. Çünkü çok zor bir iş yapı- yor, Türkiye'de, hem de kafasındaki nlinleri çekmeye çabahyordu. Yılmaz Güney, Türk sinemasının en önemli sinemacısıydı. Söyle- dikleri ve davranışlanyla degıl, yaDtığı film- lerle arulmah, yargjlanmalı. Ben Vıhnaz'la olan sorunlanmı içime gömdüm. Ne o sıra- da, ne de daha sonra bu konuda konus- madım. Çok sorularla karşılaşüm, sen ae sordun. Ama konuşmadun. Yılmaz'ın çok büyük sonınlan vardı, o sırada... lçeriden her şeyi yönetmeye, herşeye hâkim olmava çalışıyordu. Pek az insana güvenebıliyordu. O yüzden. namuslu biçimde acımasızdı. Onu anlıyorum ve bu konuda çok şey söyle- mek istemiyorum. Fazıl Hüsnü Dağlarca ile Kadıköy Vagon Kıraathanesi'nde aiıııı nöbetçi şiir defteıi • Dağlarca, Edebiyatçılar Derneği'nin Onur Ödülü'nü Vagon Kıraathanesi'nde De- mirtaş Ceyhun'dan aldı. Dağ- larca, "O büyük hesaplaŞma günü tann bana soracak" di- yor. "Günahlanmı sıralayacak. Ben de, Ey Tannm, diyeceğlm. Her yüzyılda, her ülkeden iki üç büyük şair çıkardın, Türkiye'- den her yıl 500 şair. Bu da şiir adına bir günah değil mi?" REFİK DURBAŞ "Yaşmu bırak, beni çek" dıyor ve öy- lece kahyor gözlennın gülen bebeği fo- toğraf makinesinin objektifınde. Kadıköy'de "Vagon" kıraathanesi. İki genç bilardo oynuyor hemen girişte. Bilardo masasuıın önünde, pencere ke- nannda başka iki genç iddialı bir tavla- ya dalmış. O, sol elinı bastonuna dayamış, tavla oynayanlan seyrediyor. O, Türkçe'nin yaşayan en büyük şai- ri... O, ülkesinde ve dünyada on beşe yakın ödülün sahibi... Evet, Fazıl Hüsnü Dağlarca. Gözleri tavlanın pullannda ama, aklı şiirde. Sağ elini omuzuma koyarak an- latıyor: "Ben şimdi gideceğim. O büyük nesap- laşma günü tann bana soracak, "Rama- zan'da ıçkı ıçtin, hayatın boyunca üç kez camiye gitün." Günahlarımı sırala- yacak yani. Ben ne diyeceğim? Ey tannm, ber yüzyılda her ülkeden iki-üç büyük şair çıkardın. Ama Türkiye'den her yıl beş yüz şair. Bu da şiir adına bir günah değil mi?" "Tann gecinden versin" diyeceğim sö- züm ağzımda kahyor. "Yok" diyor, ti Oiüm o kadar kolay Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın gözleri tavlanın pullarında, ama aklı şiirde. Dağlarca bu yüzden tavlada Demirtaş Ceymn'a yerakli. (Fotoğraf: İBRAHİM GÜNEL) değil. Ben evi AzraiTin orurduğu mahal- bir kağıt leye taşıdım. Beni gördü mü kaçıyor. Korkuyor benden." Aslında bugün "Vagon"da küçük bir ödül törenı var. Birazdan Demirtaş Ceyhun gelecek, Edebiyatçılar Deme- ği'nin Onur Ödülü'nü verecek Dağlar- ca'ya. Dağlarca'nın, Ceyhun'un ve be- nim kaülacağım bir ödül töreni... Ve gelıyor Demirtaş Ceyhun. Çan- tasından hemen plaketle ödül belgesini çıkanyor. Plaket küçük kırmızı bir kutuda, belge kırmıa kurdeleye sanlı "Plaketi boynuma as" diyor Dağlarca ama, ipi yok. Birlikte belgeyi okuyoruz: "Edebiyatçılar Onur Ödülü Altın Ma- dalyası, evrensel sanata ve edebiyatımıza getirdlkleri katkılar dolayısıyla Sayın Fazıl Hüsnü Dağlarca'ya verilnüştir. ödüllendirme karan, gerekçesiyle birlik- te demek onur ödülü kütügünün 2. sayfa- sına 2 sayı ile işlenmiş >e bunun gösterge- si olarak bu belge hazırlanarak sahibine sunulmuşhır." Demirtaş Ceyhun, madalyanın iki milyon değerinde altın olduğunu söylü- yor. Dağlarca, "Bende bunun çelengi var" diyor, "1974'de ahnıştım, bir ban- kanuı kasasında dunıyor. Ne yapacağımı bikmiyonım. Devlete vermem, bir özel banka sahip çıksa da bağtşlasam." "Yeni şiirler" dıyorum. Beş defter dolusu şiir, yayımlanmaya hazır. Her defterde üç yüz şiir var. Bun- lann dışında bin yedi yüz kadar da dört- lük. "Gece yatıyorum" diyor, "sokaktan bir adam geçiyor. 'baltacm' diye bağırı- yor. Kalkıp hemen şiirini yazıyorum.'" Nasıl mı? Çünkü yatagının başucunda bir def- teri var ve kalemi. Bu defterin adı "Nö- betçi Şiir Defteri." "O an yazmasam uçup gidiyor" diye ekliyor. Yanımızdaki iki genç tavlanın başın- dan kalkıyor. Bu kez tavlanın başına Dağlarca geçiyor, karşısına Demirtaş Ceyhun'u abyor. "NesineT" diye soruyor Ceyhun. "Sen yabancı değUsin, on bin lirasına olsun" diyor Dağlarca da. İlk oyun Ceyhun"un, ikinci oyun da... Bu sırada Enver Ercan, Dağlarca'ya Varlık Yaynüan'ndan telif hakkım ge- tiriyor. Dağlarca, "Tabii" diyor, "Paranın kokusunu akün, tavlayı kazanırsm." Üçüncü oyun da Ceyhun'un. Arük mücadelenin gereği yok. Dağlarca cüz- danından iki beş bin lirayı Demirtaş Ceyhun'un önüne bırakıyor. Şimdi de ödül almak sırası Demirtaş Ceyhun'da. Bir değil, hem de iki ödül... Ikı tane Dağlarca imzalı beş bin Türk Lirası. Ve yeni bir ödül töreninde pazartesi günü buluşmak üzere tavla kapatılıyor. Çünkü Dağlarca bir gün kahveye çı- kıyor, bir gün çıkmıyor. Azraıl'i kandırmarun bir başka >olu da bu... Sabahın onu. 20 şair Köprünün eteğinde. Sürgünköprüde şiireylemi Kültür Servisi - "Haksı/ yere mdhkûm edilen oğlutn Nâzım Hıkmet açlık grevindedir. Ben de ölmek istiyorum Gece gün- düz oruçluyum. Bızı kurtar- mak isteyenler bu deftere ad- rcslennı yazarak ımzalasın- lar." Dün bir grup genç şair tara- fından bu defter bir kez daha açıldı ""sürgün"dekı Galata Köprüsü ûzerinde Ama kırk yıl öncesinin Nâzım Hıkmet'ı özgürlüğüne kavuşsun diye de- ğil, Köprü'nün yeniden "ha- yaı"a geçirilmesi için... L'nkapanı Köprüsü yanına çekilen Köprü, boynu bükük, öylece dunıyor orada. "Uğur- lanırken" boynuna takılan çe- lenkler saranp solmuş. •"Emi- nönü"nü okla gösteren yol levhası yüzünü Haliç'e çe\ir- miş. Sabahın onunda 20 kadar şair Köprü'nün eteğinde top- lanıyor. Zabıtanın "Köprü batıyor" uyansına rağmen Köprü üzerine çıkıyor şaırler. Açış konuşmasını Sunay Akın yapıyor: "Her gün biraz daha beton- laşan İstanbul'da tarihı yapıt- lann değen, yok edılince anla- şılıyor. Galata Köprüsü'nün dubalan sökülüp kuytu bir kö- şesine atıldı İstanbul'un. Tıpkı cesedin parçalara bölünüp yok edildiği bir "bavul cinayeti' gi- bı..." Bu kez defter değil, Nâzım Hikmet'in annesi Celile Ha- nım'ın sözlerinin bulunduğu bir dosya kâğıdı imzaya açılı- yor. Elden ele dolaşarak imza- lar atılıyor. Ardından söz şiire geliyor. Sunay Akın. Meün Sever, Mustafa Köz, Nuh Ömer Çeti- nay. Süha Tuğtepe, Mustafa Öneş. Refik Durbaş, Erisin Tezcan. Meat Ünal... 20. ULUSLARARASI İSTANBUL FESTÎVALÎ Kraliyet Filarmoııi Orkestrası Liıııitecl Şirketi• DÜnyanin Ünlü Ortcestralanndan Kraliyet Filar- Britten'm "Genç Adamm Or- Ulusal Orkestrası'nı yönetmiş- 1986'da Guildhall Müzik Oku- * 1 ^_**__ ! 1 " 1 1_ T^ 1 * A. irnft-^-r, D a t ı U A r ı " n i ıra I j-»l"t rt \\/î\ ti /""lat lain rsA t~\v\rnd mct^nsi o I . _ * _ J _ _ 1 j _ J _ 1 _ t 1 !•.»!_ moni, bugün ve yann iki konser verecek. Kraliyet kestra Rehben"ni ve John Wii- Filarmom Orkestrası, üyelerinin hissedar olduğu uams'uı "Yıldız Şayaşian" fii- bir limited şirket. Topluluğun kendi plak şirketi de ™k muz >g> nden s u ı t l *s»endıre- var. 1963'te üyelerinin hissedar "Guillaume Tell" L'vertürü. olduğu bir limited şirkete dönü-Kühür Servisi - Yehudi Me- nuhin başkanı ve yardımcı şefi; Vladimir Ashkenazy müzik di- rektörü; Andr Previn birinci şefi; İngiltere Ana Kraliçesi ise hamisi. Sir Thomas Beecham tarafından kurulan ve ilk kon- serini 1946'da veren Kraliyet Filarmoni Orkestrası bugün ve yann İstanbul Festivali'nde. Bugün James Judd yöneti- mindeki İngiliz Kraliyet Or- kestrası'nın solisti İcemancı Tasmin Little. Bugünkü prog- ramda Gioacchıno Rossini'nin Max Bruch'un 1 Nolu Keman Konçertosu ve Ralph Vaughan Williams'ın 5 Nolu Senfonisi yer alıyor. Kraliyet Filarmoni Orkest- rası'nın yannki konserini Ho- ward Griffıths yönetecek. Solist ise piyanist Lucy Parham. İngi- liz topluluk yann Aaron Cop- land'ın "Halk İçin Fanfar" ını, Georges Biftt'nin "Car- men" süitlerinden bölümlen, George Gershvvin'in "Rhap- sody in Blue"sunu, Benjamın ğ ş şen orkestraya, Kralıçe tarafın- dan "Kraliyet" unvanını kul- lanma hakkı verildi. Kraliyet Filarmoni Orkestra- sı, 1986'da kendi plak şirketinı kurdu ve böylece plak şirketi sahibi ilk orkestra oldu. Topluluk, bugüne kadar yayımladığı 30'dan fazla plakla 300 yıh kapsayan bir repertuan müzikseverlere sundu. Bugünkü konsen yönetecek çlan James Judd, geçen vıl da İstanbul Festivali'nde Iskoç ti. Cleveland Orkestrası'nda Lorin Maazel'in, Avrupa Top- luluğu Gençlik Orkestrası'nda Claudio Abbado'nun yardım- cılıklannı yapan Judd, bugüne dek Viyana ve Prag Senfoni or- kestralan. Berlin ve Amster- dam Filarmoni orkestralan. Fransız Ulusal orkestralan. Mozarteum Salzburg ve Suisse Romande orkestralan. Londra Senfoni ve Londra Filarmoni orkestralan gjbi tanınmış top- luluklan yönetti. Bugünkü konserde orkestra eşlığınde Bruch'un 1 Nolu Ke- man Konçertosu'nu yorumla- yacak olan Tasmin Little ise ingiliz genç kuşak kemancılan arasında önemfi bir yere sahip. lu'nda altın madalya alan Little bugüne kadar Masur, Ashke- nazy. Groves. Tortelier, Maksymiuk. Menuhin. Davis gıbi şefier yönetıminde ünlü topluluklar eşlığınde çaldı. Yannki konserin şefi Ho- \vard Griffıths de geçen yılki İstanbul Festıvali'ne İngiliz Oda Orkestrasf nın başında ka- tılmıştı. İngiliz Oda Orkestrası ile 18. yüzyıl İs\içrelı bestecilerin yapıtlannı ıçeren bir compact disc gerçekleştıren Gnffıths, Zürih Yaylıçalgılar Topluluğu ile de Mozart'ın yapıtlannı ve Barok dönemi obua konçerto- lannı plak yaptı. Griffıths, Kraliyet Filarmo- ni Orkestrası ile de Bruch'un yapıtlannı. Polonya Oda Orkestrası ile Mozart'ın bütün korno konçertolannı plağa aldı. Yann, Kraliyet Filarmoni eş- lığınde Gerslnvın'ın "Rhap- sody ın Blue" adb yapıtını ses- lendirecek olan Lucy Parham. 1984'te BBC'nin düzenledigi Yılın Genç Müzisyenı Yanş- ması'nı kazandıktan sonra 1989'da Uluslararası Genç Konser Sanatçılan Yanşması'n da birinci. 1990'da Yılın Genç Sanatçısı Yanşması'nda da ıkıncı oldu. Geçen mevsım Kraliyet Filarmoni ve Liverpo- ol Filarmoni ile konserler veren Parham. Sony CBS için bir plak da doldurdu. FESTJVALDE BUGÜN •' • Kraliyet Filarmoni Orkest- rası / Atatürk Kültür Merkezi Büyük Salonu. 18.30 • Cristina Hoyos / Açıkha- va Tıyatrosu. 21 30 • Saraydan Kız Kaçırma / Topkapı Sarayı. 21.30 FESTÎVALDE YARIN • Kraliyet Filarmoni Orkest- rası / Atatürk Kültür Merkezi Büyük Salonu. 18.30 • İstanbul Devlet Klasik Türk Vlüziği Korosu-Nevzad AÜığ/ Süleymaniye Kültür Merkezi, 21.30
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle