Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet
Sahibi: Cumhuriyet Matbaaolık ve Gazetecüik TOrk Anonim Şirketi adına
Bccta Nadl • Genel Yayın Yönetmcni: öifen * w • Genel Yayın
KoordinatOrû: BSkmti Çctfakayı • Yaa Ijleri Müdüıleri: Fttsu ötMfea
(Sorumlu), Cdai B**lus>( • *an Işleri Müdür Yardıması:
• Sayfa Düzeoi Yönetmeni: Ali Acar • Adana Ttansücisi:
lç Poütika: Metoet Ikskam, trtanbul Haberieri: Ş«aaj KaDcaa, Dış Haberler EifM Balo,
Külttlr: Miqtt Brirt«M«, Makalder Smi K m t m , Spor: AMAlkadtr Yücdnu, DOzeltme:
AMallah Yaaa • Koordinatör Akaet Korebu • Mali İjler Erol Erkat • Muhasebe:
BUent %acr • Bütçe-Plaıüama: Serfi Oaaaab<feo|hı • Idare: Bitttjim Gflrer • Uletme:
Oader Çetik • Bilgi-tşlem: Nıll Ual • Penond: Srrfl Boftuootia
taaoı «e Wwuı CumburiKI Mabucılık yc Ouaedlik TA4. Tflrtocalı Câd. 39/41 Cfcfslotla
34334 tn. PK 246 IsUnbuL TU, 512 05 05 (20 lul), 1Uec 22246, Ffcu 0) 526 60 T2 • M k
Aılnn: Zıy» GakMİp BK. lnfal«p S. Na 19/4, Tfefc 433 11 41-47,1Uec 42344, FİL (4) 433 PS 6J
• brtn H. Zij» Blv. 1352 S. 2/3, Tkt 13 12 30, TSou 52359. Euc <ü) 19 J3 60 • iH^K
Jnooo Cad. 119 S. No: 1 Ku I, TU: 19 37 52 (4 hal), Tekı; 62155, Ptoc (71) 1975 ")»
TAKVİM:13MAYIS1992 Imsak: 3.57 Güneş: 5.42 Öğle: 13.05 İkındı: 17.00 Akşam:20.19 Yatsı: 21.56
İngilîere Veliahtı'nın
Türkiye ziyareti
Charles,
Islam
mimarisi
ve arkeoloji
gezisinde
Haber Merkezi - Bir süredir
Türkiye'de bulunan Ingiltere
Veliaht.Prensi Charles'ın gezi-
sinin "İslam mimarisi ve ar-
keoloji" ile ilgili özel bir ziya-
ret olduğu belirtildi. Prens
Charles'a eşlik eden ve cocuk-
Iuk arkadaşı olduğu söylenen
Oliver Hore'un ise Türİc anti-
kacılar çevresinde "Türk ve
Islami eser pazarlayıcısı" ola-
rak bilindiği öğrenildi. Hore'-
un ismi daha önce Türk
kamuoyunda Ayşegûl Na-
dir'le ilgili "Yalı aşkı" ve "Ka-
nuni Sultan Süleyman" döne-
mine ait iki tombağın yurtdı-
şına çıkanlması olaylanyla
duyuldu.
Türkiye'nin çeşitli bölgele-
rini kapsayan geziler yapan
Prens Charles ve beraberinde-
ki heyet Zile, Sulusaray, To-
kat ve Sıvas'ta kaa _yerlerinde
incelemeler yaparak bu bölge-
leri video kamerayla görüntü-
lüyor. Charles, gezinin ikinci
gününde Sıvas'ta tarihi ve tu-
ristik eşya satan mağazalan
gezdi.
Bu arada Prens Charles'ın
beraberindeki heyette yer alan
Oliver Hore'un Londra'da
"Ahyane" isimli islami eserle-
ri pazarlayan bir galerisi bulu-
nuyor. Aynı zamanda Türk
basınında Ayşegül Nadir'le
yaşadığı aşkla da gündeme ge-
len Hore'un adı gazetemiz
Genel Yayın Yönetmeni Öz-
gen Acar'ın, 25-26 mayts 1991
tarihlerinde yayımlanan,
Bursa'dan çalınan şamdan ve
tombak ibriklerle ilgili haber-
lerinde de geçmişti. Söz konu-
su haberlerde Hore'un Ayşe-
gül Nadir'in özeljetiyle dışan-
ya İslami eser götürdüğü
savlanna da yer verilmışü.
Bu arada isminin açıklan-
masını istemeyen bir müze
görevlisi, Prens Charles ile
Hore'un çocukluk arkadaşı
olduğu ve Londra'da İslami
eserlerle ilgili Hore'un açuğı
sergi açıhşlanna Prens Char-
les'ın da katıldığını söyledi.
Prens Charles'ın beraberin-
deki heyette, Oliver Hore dı-
şında, İslam mimarisi uzmanı
yazar-ressam Derrick Hill de
bulunuyor. Charles, Sıvas'ta
Şifaı Medresesi'nin içinde yer
alan tarihi ve turistik eşya sa-
tan mağazalan gezıp, orada
bir süre dinlendi. Charles'ın
mağazalardan alışveriş yap-
madığı öğrenildi.
Yeşillerden
tepki
Istanbd Haber Servisi - Yeşil-
ler Partisi sözcüsü Aydın Ayas,
Arjanün Curnhurbaşkanı Car-
los Menem'in, "Gayri resmi
nükleer santrallar üzerine ko-
nuştuk" şeklindekı açıklaması-
na, SHP-DYP iktidannın açık-
lık getırmesını ıstedı.
Parti sözcüsü Ayas, dün bir
biküri yayımlayarak "Balığımı-
a, kadtmmızı ve İstanbulumu-
zu çok beğenen ve bu arada
kendisine bir de bürokrat pasa-
portu verilen Arjantın Cum-
hurbaşkaru Menem ile SHP-
DYP hükümeti arasında nükle-
er santrallar konusunda geçen
konuşmalann kamuoyuna
açıklanması gerektiğini" belirt-
ü.
Yeşiller Partisi olarak Me-
nem'in gezisinde "kara nokta-
lar" gördüklerini vurgulayan
Ayas, demokrasilerin kapalı
kapılar arkasında yapılan pa-
zarhklarla yıpranacağını ifade
ctti.
Batık kent Atlaııtis Troya ım?
yvv ıvıvııuuv vKiuoaojuıı uıaıuıv luıvıvııuııu
di. Iddia şöyle: Atlantis Atlantik Okyanusu'nda
batmış bir ada değil, Troya'nın ta kendisi.
DtLEK ZAPTÇIOĞLU
• "Batık şehir" Atlantis, fılozof Eflatun'un öy-
küsündeki gibi Batı uygarhgında bir tür kaybe-
dilmiş cennetin, ütopyanın simgesi oldu. Fransız
araştırmaa Cousteau Atlantis'i boşuna aradı.
•Troya'da kazılan sûrdüren Korfmann, "Der
Spiegel"in sorusu üzerine, Zangger'in "Atlantis
Troya" teorisini "saçma" olarak niteledi. Oysa
Atlantis'inTroyaolduğuiddiası yabana atılamaz.
BERLİN - Türkiye'yi yakın-
dan ilgilendiren bir iddia. şu
günlerdearkeologlanve"Atlan-
tis" merakhlarırun yüreğıni
hoplauyor. Alman bir arkeo-
log, yayımladığı "Atlantis, Bir
Efsane Çözülüyor" adb kitapta
binlerce yılbk batık ada Atlan-
tis'in üzerindeki esrar perdesini
yırttığı kanısında. öğrenimini
Ingiltere'de, Cambridge ve Ox-
ford üniversitelerinde tamam-
layan 33 yaşındaki arkeolog
Eberhard Zangger'in iddıası bi-
lim çevrelerinde "sansasyon"
olarak nitelendi. İddia şöyle:
"Atlantis, hep zannedildiği
gibi Atlantik Okyanusu'nda
batmış bir ada değil, Troya me-
deniyetinin ta kendisidir."
Alman arkeolog bu tezini,
Atinalı fılozof Eflatun'un kale-
minden çıkan "Atlantis" tasviri
ile Troya arasında yaptığı kar:
şılaştırmaya dayandınyor. MÖ
427 yılında doğan Eflatun, veya
Batı dillerindeki adıyla Platon
"Atlantis"i şöyle tasvir ediyor-
du:
"Atlantik Okyanusu'nda,
yani Cebelitank'ın ardında bir
ada vardı ki, bu kutsal adanın
insanlan altın ve gümüş içinde
yüzüyor, Poseidon'un Tkpı-
nağı'nda krallar koskoca boğa-
lan bir yumrukla öldürüyor ve
zengin sofralannda. tükenmez
bollukta yetişen meyvelerden
yiyorlardı." Adanın toprağı al-
tın ve gümüş madenleriyle kay-
nıyor; halk hipodromda at ya-
nşlan seyrediyor; sıcak ve so-
ğuk sulara giriyor; Eflatun'un
deyişiyle "haksız elde ettiği bir
zenginkk içinde yüzüyordu".
Bu haksız elde edilen zenginlik
Atlantislilerin sonunda ahla-
ken çökmesine ve efsanevi
adanın okyanusun dennlikle-
rinde kaybolmasına yol açmış-
ü.
Eflatun "Atlantis" hakkında
bu bilgiyi, MÖ 640-560 yıllan
arasında yaşamış olan Atinalı
komutan Solon'dan almıştı.
Solon ise Atlantis'in öyküsünü
Ütopyakeşfedildi
Alman arkeoloğun Eflatun'un tanımlamasındanyola
çıkarak yaptığı Atlantis-Troya benzetmesi.
EGEDENİZI
YUNANİSTAN
»Troya
Peki, Atlantis bir ada değil miydi? Ege sahilindeki Troya'yla nasıl aynı mekân olabilir?
Kayalann içine
Itloyulmuşdoklar
9km uzunluğundak
ana kanal
Mısır'daki bir hiyeroglif pano-
dankopyaetmişti.
Alman arkeolog, Eflatun'un
atalannın Solon'la dost oldu-
ğunu da kanıtladığını iddia edi-
yor.
"Batıkşehir", "kayıp ada'"
Atlantis, Eflatun'un öyküsün-
den beri Batı uygarlığında bir
tür kaybedilmiş cennetin. ütop-
yanın simgesi oldu. Romanlan.
hayalleri süsledi. Ünlü Fransız
deniz araşnrmaası Cousteau, At-
lantis'i boşuna aradı. Ama ar-
keologlar arasında Atlantis'i
aramak, gayri ciddiliğın göster-
gesi sayıldı, ayıplandı.
Almanya'da yayımlanan
"Der Spıegel" son sayısında Al-
man arkeolog Eberhard Zang-
ger'in tezıne genış yer ayırdı.
Genç Alman arkeolog "Atlan-
tis Troya'dır" diyor ve tezini şu
noktalara dayandınyor:
- Eflatun'un efsanevi kenti
Atlantis "bın ıkıyüz gemıden"
oluşan bir donanmaya sahiptir;
Troya'nın donanması (Home-
ros'un anlatımıyla) bin yüz sek-
sen beş gemıyi İcapsıyordu.
- Atlanis'te şimalden kuvvetli
bir rüzgâr eser; Akdeniz'in en
güçlü kuzey rüzgârlan Canak-
kale Boğazı'nın girişinde. Tro-
ya'nın önünde esmektedir.
- Atlantis'wbiri sıcak, biri so-
ğuk ikı su kaynağı vardır. Tro-
ya'da da (Homeros'a göre) biri
"ateş gibi yakıcı", öteki "kar
gibi soğuk" ikı kaynak vardı.
- Atlantis halkı. "Orihalkos"
adını verdiği pinnçalaşımını bı-
liyor ve kullanıyordu; bu ala-
şım antik dünyada sadece Tro-
ya'nın 80 km. güncybatısındaki
Edremit'te üretiliyordu.
- Eflatun'a göre Atlanüs'in
kent merkezi "beş stadyum"
çapındaydı, yani 900 metreydi.
Troya'da saray bölgesinin, yani
kent içının çapı tam 900 metre.
- Atlantisliler denız kenann-
dakı kayalıklarda delik açarak
gemılenni banndıracaklan
küçük limanlar ve doklar inşa
etmişti. Deniz kıyısındaki li-
man gırişi 30 metre enindeydi.
Troya'da da sahilde kayalıklar
30 metre eninde bir açıklık gös-
teriyor.
- Atlantisliler denızden kent
merkezine 9 km'lik bir kanal
açmışlardı. Troya'da da Beşik
Koyu'ndan Saray Bölgesi'ne
kadar giden yol 9 km. uzunlu-
ğunda.
- Atlantis halkı karada kaya-
lıklara derin çukurlar açarak
gemilerini bu havuzlarda tamir
ediyorlardı. Trova'yı talan
cden Alman arkeolog Heinrich
Schliemann da kentin gerisinde
bu tür derin mağaralara rastla-
mıştı.
Alman arkeolog Zangger,
Eflatun'un diğer eserleriyle At-
lantis tasvirini bilgisayarda bir
"üslup analizi"ne tabi tuttu. Ve
analizde Atlantis öyküsünün
gerçekten Eflatun'un bütün di-
ğer eserlerindeki üslubundan
çok farklı olduğu saptandı. Bu,
Zangger'e göre Eflatun'un At-
lantis öyküsünü gerçekten bir
Mısır hiyeroghfınden aldığını
kanıtlıyor.
Atlantis'in "depremlerle bat-
tığı" yolundakı bilgi de Ana-
dolu'nun Ege sahillerinin o yıl-
larda büyük zelzelelerie sallan-
dığı, ünlü ticaret kentlerinin
yangınlarla ve depremlerle yı-
kıldığı yolundaki tarihsel bılgi-
ye uyuyor.
Teori yanlış mı?
Peki Atlantis bir ada değil
miydi? Ege sahilindeki Troya'y
la nasıl aynı mekân olabilir?
Arkeolog Zangger bunu şöy-
le açıklıyor: Atinalı Solon, hiye-
roglifi okurken bir tercüme ha-
tası yapmıştı. Mısır yazısında
"ada"yı gösteren işaret, aynı
zamanda "sahil", "kumsal" ve
"Nil deltasının ötesınde yaban-
cı bır toprak" anlamına da gel-
mekteydi. Yani "ada" işareti
Troya'yı tanımlıyor olabilirdi.
Hiyerogliflerde Atlantis'in
bir "Boğazda" yer aldığı yazı-
lıydı.
"Boğaz" deyince Solon Ce-
belitank Boğazı'ndan baş-
kasını düşünmemişti ve Atlan-
tis'i Cebeütank'ın Ötesine. yani
Atlantik Okyanusu'na yerleş-
tirmiş, bır ada saymıştı. Oysa
Atlantis devrinde daha hiç kim-
se Cebelitank'a kadar yelken
açmamıştı.
Troya'da bugün Mercedes-
Benz'in mali desteğiyle kazılan
sûrdüren Alman arkeolog
Manfred Korfmann; Troya'-
nın bir "korsan yuvası" oldu-
ğuna inanıyor.
froyalılann Çanakkale Bo-
ğazı'nı geçmeye gelen gemileri
banndırdıklan, belki kılavuz-
luk hizmetleri sunduklan ve bu
ticaretten -veya korsanlıktan-
çok zengin olduklan tahmin
ediliyor.
Troya'da kazılan sûrdüren
Korfmann, "Der SpiegeF'in so-
rusu üzerine. Zangger'in "Atlan-
tis = Troya" teorisini "saçma"
olarak nileledi. Ancak dergı,
"hiçbir arkeoloğun tam kazı-
lann ortasındayken bir ya-
bancının farklı planlar ortaya
atmasına sevinmeyeceğini" be-
lirtiyor.
Atlantis'in Troya olduğu yo-
lundaki sansasyonel iddia, ya-
bana atılmayacak kanıtlarla
besli olduğundan arkeoloji
dünyasında bomba etkisi yaptı.
Cambridge Üniversitesi'nden
İngiliz arkeolog Anthony
Snodgrass "Kitap öyle sağlam
temellere oturuyor ki farklı
alanlardan uzmanlan uzun sü-
re meşgul edecektir" diyor.
Binlerce yıldır sırn çözüleme-
yen Atlantis gerçekten Troya'-
daysa. bu ilkönce Troya'yı ba-
nndıran Türkiye'yi ilgılendire-
cek.
Smırı aşıııaııııı çekiciliği
Amerikalı fotoğrafçı Mapplethorpe'un fotoğraflannda cinsellik odakta
FERRUHYILMAZ
KOPENHAG - Her sanatçı bir arayış
içindedir. Aradığmı bulmuş bir sanatçı,
sanatçı olmaya devam edebilir mi?
Genç yaşta AIDS'ten ölen Amerikalı
fotoğrafçı Robert Mapplethorpe, bu
arayışı en belirgin yansıtan örneklerden.
Ancak eşcinsel olduğu daha ilk
fotoğrafında gözecarpan
Mapplethorpe, cinsel kimliğini
aramıyor. O, erkek ve kadın cinsleri
arasındaki "ne o ne öbürü" ya da belki
de her ikisi birden olan cinselliği anyor.
İki yıl önce bir sergisi nedeniyle
Amerika'yı birbirine katan ünlü
fotoğraf sanatçısı Robert
Mapplethorpe'un resimleri bugünlerde,
Danimarka'nın ünlü Modern Sanatlar
Müzesi Louisiana'da.
Kadınla erkek arasındaki o tarifi
belirsiz bölgede gezinirken. provoke
etmeyi de ihmal etmeyen Mapplethorpe
hakkında, Cincinattis Cotemporary
Arts Center'daki sergisi dolayısıyla
"pornografi" suçlamasıyla dava
açılmış. Amerika'yı birbirine katan bu
dava, "sanatçmın sansür edi-
lemeyeceği" karanyla sonuçlanmıştı.
Robert Mapplethorpe'un fotoğraflan
öyle pek bildik şeyler değil. Birkaç
portre çabşması dışında neyı fotoğraf-
îarsa fotoğraflasın sonuç olarak
cinsellik odakta.
Bir orkide de bir pathcan da,
Mapplethorpe'un objektıfı önünde
cinsel bir kimliğe bürünüyor. Tüm
resimleri en ince aynntılanna kadar
düzenlenmiş kompozisyonlar içeren
Mapplethorpe, fotoğraftaki motifle,
miotifm bulunduğu mekânm ilişkisini
tamamen kopanyor. Mekân yokluğunda
motif tam da Mapplethorpe'un
istediği şekilde öne çıkıyor.
Fotoğraflar pornografık olmasına
pornografık de. Mappleıhorpe'un
kendisinin pornografık olmayı
amaçladığı kesin değil. Mapplethorpe
sanki daha çok izleyeni kışkırtmanın
peşinde. Fotoğraflar cinsel cazibeden
daha çok cinsel bir ıtıcilık taşıyor. Bunu
Mapplethorpe'un Katolik yeüştirilme
tarnyla açıklayanlann sayısı fazla.
Mapplethorpe, Katoüsizmle feci şekilde
provokatif bir tavırda hesaplaşırken
ibre, cinselliğin çekiciliğine değil. "sının
aşmanın" dayanılmaz çekiciliğındeki
iticilikle-çekicilik arasındaki belirsizliğe
dönüyor.
Daha çok siyah modellerle çalışan
Mapplethorpe'un fotoğraflanndaki
erkeklerin. genellikle aşın ölçülerdeki
organlannın veçiçek
kompozisyonlarının mükemmelliğıne
hayran olan izleyia, fotoğraflarda
kendi eğjlimıni ya da önyargılannı
sınıyor.
Mapplethorpe'da bu oldukça bilinçli
bireylem: Eşcinsel ilişkinin olduğu gibi
yansıtıldığı bazı fotoğraflar. bıraynayla
birlikte çerçevelenmis.
Kendisini kâh kadın, kâh maço erkek,
kâh gangster, kâh şeytanın kendisi
olarak fotoğrailayan Robert
Mapplethorpe, ahlaki değer yargılanndan
sıynlmış sınır ötesi bölgelerde kendini
anyor. Çiçegin kınlgan cazibesiyle
sado-mazoşızmin ürkütücü şiddeti
arasındaki yerlerde gezinen
Mapplethorpe. izleyiciyi belki daha
önce tanımadığı bir dünyaya sokuyor, o
dünyanınduygulannı yaşatıyor. Baka-
lım sizde öyle düşünecek misiniz?
Çandarlı definesi
kazısı yanm kaldı
IZMİR (Cumhuriyet Ege
Bürosu) - Çandarlı Defmesi'-
nin arandığı kazılarda Helenıs-
tik döneme ait duvar ve bazı
seramik parçalan bulundu.
Daha önce 55 gümüş sikke ve
Afrodit heykelinin çıkanldığı
Çandarlı Definesi kazılanna
dün son verilirken Ordinaryüs
Prof. Dr. Ekrem Akurgal böl-
genin çok önemli olduğunu
belirtip bir an önce SİT ve kazı
çalışmalannm başlaülmasını
istedi.
Çandarb'da geçen hafta bır
yurtaşın bulduğu gümüş
sikkelerin ardından başlayan
Çandarb Definesi arama çabş-
gal, Çandarb'da kazı cabşma-
lannın sürdürülmesi gerektiği-
ni belirtti. Ord. Prof. Dr.
Akurgal önceden yaptığı kazı
çabşmalannda ortaya çıkartı-
lan eserlerin bugün başta İs-
tanbul olmak üzere İzmir ve
Bergama müzelerinde bulun-
duğunuîeurterek şunlan söy-
ledi:
"Çandarb çok önemli bir
antik kent. Biz yaptığımız ça-
bşmalarda MÖ 8-5. yüzyıllar
arası döneme ait mezarlan bul-
muştuk. Şımdi esas şehri bul-
mak lazım. Bu bakımdan en
son ortaya çıkanlan duvar çok
önemli.
• Ord. Prof. Ekrem Akurgal, antik kentin ortaya
çıkanlması için kazılann sürdürülmesini istedi.
Son olarak Helenistik bir duvar bulundu.
malannda son olarak Helenis-
tik döneme ait bir duvar orta-
ya çıkanldı. İzmir Arkeoloji
Müzesi yetkilileri, duvann yer-
leşim birimlerinin altında kal-
dığını. bu nedenle kazı çalış-
malanna son verüdiğini belirt-
tiler. Böylece 55 gümüş sikke,
bir Afrodit heykeli ve Helenis-
tik duvann bulunduğu kaala-
ra dün son verildi.
1960'b yıllarda Çandarb'da
kaa yapan MÖ 8-5. yüzyıl me-
zarlanru ortaya çıkaran Ordi-
naryüs Prof. Dr. Ekrem Akur-
Atık toplamada etkisiz sistem
Türkiye'de henüz etkin bir katı atık toplama
sistemi oluşturulmadı.Yıl sonuna kadar 5
bin ton atık toplanması öngörülüyor.
TÜREY KÖSE
IZMIR - Katı Atıklann
Kontrolü Yönetmeliği yürürlü-
ğe gireli üç ayı aşkın süre geç-
mesine karşın etkin bir toplama
sistemi oluşturulamadı. Türki-
ye pazannın büyük bölümünü
elinde tutan firmalann temsilci-
lerinin yer aldığı Çevre Koru-
ma Vakfı Yürütme Kurulu
Başkanı Prof. Dr. Ali Beba.
"Yönetmelik gereğince yıl so-
nuna kadar toplanması gere-
ken miktar 5 bin ton. Toplana-
cak miktarlar önemli olmaya-
bilir. Mesele sadece endüstrinin
meselesi değildir" dedi. tzmir
Yeşiller Partisi üyeleri ise kota
sisteminin suiistimale çok açık
bır sistem olduğunu savunarak
"Malın icinı satın almahyız.
ambalajını değil. Bunun içinde-
pozito sistemine geçilmeli" de-
diler.
Çevre Bakanbğı tarafından
hazırlanarak 1 Şubat 1992 tari-
hinde yurttrlüğe giren Katı Atık-
lann Kontrolü Yönetmeliği
ile firmalann katı atıklannı de-
pozito ya da kota yöntemlerin-
den birini seçerek toplaması
öngöruldü. Yönetmeligın kap-
samına giren Pet-PVC, metal,
alüminyum kaplann üretim ve
dolumunda pazann büyük bö-
lümünü elinde tutan 55 şirketin
üyesi bulunduğu Çevre Koru-
ma Vakfı (ÇEVKO) Yürütme
Kurulu Başkanı Prof. Dr. Alı
Beba, yürüttükleri çahşmalar
konusunda şu bilgileri verdi:
"3 bin ton cam, 360 ton alü-
minyum, 2 bin 600 ton pet ol-
mak üzere diğer plastiklerle bir-
likte yaklaşık yıl sonuna kadar
5 bin ton dolayında atık toplan-
ması gerekiyor. Yönetmelik
kapsamına giren miktarlar
bunlar. Ancak toplanacak mik-
tarlar önemli olmayabilir. Me-
sele sadece endüstrinin meselesi
değil. tüketicilerin. yerel yöneti-
min, Çevre BakanhğVnın da
meselesi. Bakanlık iyi niyet gö-
rürse yıl sonunda miktarlan 10
puan düşürebilir ya da arttı-
rabilir. Bu rakamlaryüksek. Şu
anda SASA, toplama merkez-
leri açtı. PVC firmalan kendi
aralannda protokol yaptılar.
10 satın alma merkezi açtılar.
Pefin kilosu 3500, PVCnin 2
bin. alüminyumun 3 bin lira-
dan alınıyor. Vatandaş kendi
başına da toplayabilir; top-
layıcılar. hurdacılarda toplaya-
bilir."
Prof. Dr. Ali Beba, yaz ayla-
nnda turistik merkezlerde top-
lama çalışmalannın hızlandın-
lacağjnı belirterek, "29 haziran
- 5 eylül tarihleri arasında An-
talya'da 16-22 yaşlan arasında-
ki gençlerden oluşan 30'ar kişi-
lik gruplar ambalaj atıklannı
toplayacak. Eğitim semineri dc
yapacağız" dedi.
İzmirli Yeşiller ise depozito
zorunluluğu getirilmemesinin
yanlış olduğunu söylediler ve şu
görüşleri dıle getirdiler:
"Kota sistemi garip bir sis-
tem. Yönetmelikte beyanın na-
sıl yapılacağı söylcnmiyor.
'yüzde 25'i topla' deniyor. Yıl-
lık üretiminin yüzde 25'ini bir
depoda biriktircrek, gclin alın
mı diyecekler. Suiistimale çok
açık."
NUMEROLOjl
ATA NİRUN sizi,
bu gizemli
dünyayla
tanıştınyor.
ARAY1N,
MADDE
DÜNYASININ
STRESLERİNDI
BİRANİÇİN
ARININ...
Gerçi yerleşim yerinin alün-
da kazı yapmak çok güç ama
bir araşnrma yapılmab. Her
şeyden önce SÎT alanlaruube-
lirlemek lazım, eğer bu oEnâ-
mışsa."
Çandarb'ya "el atdması" ge-
rektiğini vurgulayan Ord.
Prof. Dr. Akurgal, bölgede
Roma dönemine ait vazo yapı-
rrunda kullarulan fınnlann
varhğımn bilindiğini, bir grup
oluşturularak çalışmalara baş-
lanıbnasuıın zorunlu olduğu-
nu da dile getirdi.
0900160Uğurlu sayınız hangisi ?
Sayılann gizemini biliyor
musunuz?