06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Sahibi: Cumhuriyet Matbaaolık ve Gazetecüik TOrk Anonim Şirketi adına Bccta Nadl • Genel Yayın Yönetmcni: öifen * w • Genel Yayın KoordinatOrû: BSkmti Çctfakayı • Yaa Ijleri Müdüıleri: Fttsu ötMfea (Sorumlu), Cdai B**lus>( • *an Işleri Müdür Yardıması: • Sayfa Düzeoi Yönetmeni: Ali Acar • Adana Ttansücisi: lç Poütika: Metoet Ikskam, trtanbul Haberieri: Ş«aaj KaDcaa, Dış Haberler EifM Balo, Külttlr: Miqtt Brirt«M«, Makalder Smi K m t m , Spor: AMAlkadtr Yücdnu, DOzeltme: AMallah Yaaa • Koordinatör Akaet Korebu • Mali İjler Erol Erkat • Muhasebe: BUent %acr • Bütçe-Plaıüama: Serfi Oaaaab<feo|hı • Idare: Bitttjim Gflrer • Uletme: Oader Çetik • Bilgi-tşlem: Nıll Ual • Penond: Srrfl Boftuootia taaoı «e Wwuı CumburiKI Mabucılık yc Ouaedlik TA4. Tflrtocalı Câd. 39/41 Cfcfslotla 34334 tn. PK 246 IsUnbuL TU, 512 05 05 (20 lul), 1Uec 22246, Ffcu 0) 526 60 T2 • M k Aılnn: Zıy» GakMİp BK. lnfal«p S. Na 19/4, Tfefc 433 11 41-47,1Uec 42344, FİL (4) 433 PS 6J • brtn H. Zij» Blv. 1352 S. 2/3, Tkt 13 12 30, TSou 52359. Euc <ü) 19 J3 60 • iH^K Jnooo Cad. 119 S. No: 1 Ku I, TU: 19 37 52 (4 hal), Tekı; 62155, Ptoc (71) 1975 ")» TAKVİM:13MAYIS1992 Imsak: 3.57 Güneş: 5.42 Öğle: 13.05 İkındı: 17.00 Akşam:20.19 Yatsı: 21.56 İngilîere Veliahtı'nın Türkiye ziyareti Charles, Islam mimarisi ve arkeoloji gezisinde Haber Merkezi - Bir süredir Türkiye'de bulunan Ingiltere Veliaht.Prensi Charles'ın gezi- sinin "İslam mimarisi ve ar- keoloji" ile ilgili özel bir ziya- ret olduğu belirtildi. Prens Charles'a eşlik eden ve cocuk- Iuk arkadaşı olduğu söylenen Oliver Hore'un ise Türİc anti- kacılar çevresinde "Türk ve Islami eser pazarlayıcısı" ola- rak bilindiği öğrenildi. Hore'- un ismi daha önce Türk kamuoyunda Ayşegûl Na- dir'le ilgili "Yalı aşkı" ve "Ka- nuni Sultan Süleyman" döne- mine ait iki tombağın yurtdı- şına çıkanlması olaylanyla duyuldu. Türkiye'nin çeşitli bölgele- rini kapsayan geziler yapan Prens Charles ve beraberinde- ki heyet Zile, Sulusaray, To- kat ve Sıvas'ta kaa _yerlerinde incelemeler yaparak bu bölge- leri video kamerayla görüntü- lüyor. Charles, gezinin ikinci gününde Sıvas'ta tarihi ve tu- ristik eşya satan mağazalan gezdi. Bu arada Prens Charles'ın beraberindeki heyette yer alan Oliver Hore'un Londra'da "Ahyane" isimli islami eserle- ri pazarlayan bir galerisi bulu- nuyor. Aynı zamanda Türk basınında Ayşegül Nadir'le yaşadığı aşkla da gündeme ge- len Hore'un adı gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Öz- gen Acar'ın, 25-26 mayts 1991 tarihlerinde yayımlanan, Bursa'dan çalınan şamdan ve tombak ibriklerle ilgili haber- lerinde de geçmişti. Söz konu- su haberlerde Hore'un Ayşe- gül Nadir'in özeljetiyle dışan- ya İslami eser götürdüğü savlanna da yer verilmışü. Bu arada isminin açıklan- masını istemeyen bir müze görevlisi, Prens Charles ile Hore'un çocukluk arkadaşı olduğu ve Londra'da İslami eserlerle ilgili Hore'un açuğı sergi açıhşlanna Prens Char- les'ın da katıldığını söyledi. Prens Charles'ın beraberin- deki heyette, Oliver Hore dı- şında, İslam mimarisi uzmanı yazar-ressam Derrick Hill de bulunuyor. Charles, Sıvas'ta Şifaı Medresesi'nin içinde yer alan tarihi ve turistik eşya sa- tan mağazalan gezıp, orada bir süre dinlendi. Charles'ın mağazalardan alışveriş yap- madığı öğrenildi. Yeşillerden tepki Istanbd Haber Servisi - Yeşil- ler Partisi sözcüsü Aydın Ayas, Arjanün Curnhurbaşkanı Car- los Menem'in, "Gayri resmi nükleer santrallar üzerine ko- nuştuk" şeklindekı açıklaması- na, SHP-DYP iktidannın açık- lık getırmesını ıstedı. Parti sözcüsü Ayas, dün bir biküri yayımlayarak "Balığımı- a, kadtmmızı ve İstanbulumu- zu çok beğenen ve bu arada kendisine bir de bürokrat pasa- portu verilen Arjantın Cum- hurbaşkaru Menem ile SHP- DYP hükümeti arasında nükle- er santrallar konusunda geçen konuşmalann kamuoyuna açıklanması gerektiğini" belirt- ü. Yeşiller Partisi olarak Me- nem'in gezisinde "kara nokta- lar" gördüklerini vurgulayan Ayas, demokrasilerin kapalı kapılar arkasında yapılan pa- zarhklarla yıpranacağını ifade ctti. Batık kent Atlaııtis Troya ım? yvv ıvıvııuuv vKiuoaojuıı uıaıuıv luıvıvııuııu di. Iddia şöyle: Atlantis Atlantik Okyanusu'nda batmış bir ada değil, Troya'nın ta kendisi. DtLEK ZAPTÇIOĞLU • "Batık şehir" Atlantis, fılozof Eflatun'un öy- küsündeki gibi Batı uygarhgında bir tür kaybe- dilmiş cennetin, ütopyanın simgesi oldu. Fransız araştırmaa Cousteau Atlantis'i boşuna aradı. •Troya'da kazılan sûrdüren Korfmann, "Der Spiegel"in sorusu üzerine, Zangger'in "Atlantis Troya" teorisini "saçma" olarak niteledi. Oysa Atlantis'inTroyaolduğuiddiası yabana atılamaz. BERLİN - Türkiye'yi yakın- dan ilgilendiren bir iddia. şu günlerdearkeologlanve"Atlan- tis" merakhlarırun yüreğıni hoplauyor. Alman bir arkeo- log, yayımladığı "Atlantis, Bir Efsane Çözülüyor" adb kitapta binlerce yılbk batık ada Atlan- tis'in üzerindeki esrar perdesini yırttığı kanısında. öğrenimini Ingiltere'de, Cambridge ve Ox- ford üniversitelerinde tamam- layan 33 yaşındaki arkeolog Eberhard Zangger'in iddıası bi- lim çevrelerinde "sansasyon" olarak nitelendi. İddia şöyle: "Atlantis, hep zannedildiği gibi Atlantik Okyanusu'nda batmış bir ada değil, Troya me- deniyetinin ta kendisidir." Alman arkeolog bu tezini, Atinalı fılozof Eflatun'un kale- minden çıkan "Atlantis" tasviri ile Troya arasında yaptığı kar: şılaştırmaya dayandınyor. MÖ 427 yılında doğan Eflatun, veya Batı dillerindeki adıyla Platon "Atlantis"i şöyle tasvir ediyor- du: "Atlantik Okyanusu'nda, yani Cebelitank'ın ardında bir ada vardı ki, bu kutsal adanın insanlan altın ve gümüş içinde yüzüyor, Poseidon'un Tkpı- nağı'nda krallar koskoca boğa- lan bir yumrukla öldürüyor ve zengin sofralannda. tükenmez bollukta yetişen meyvelerden yiyorlardı." Adanın toprağı al- tın ve gümüş madenleriyle kay- nıyor; halk hipodromda at ya- nşlan seyrediyor; sıcak ve so- ğuk sulara giriyor; Eflatun'un deyişiyle "haksız elde ettiği bir zenginkk içinde yüzüyordu". Bu haksız elde edilen zenginlik Atlantislilerin sonunda ahla- ken çökmesine ve efsanevi adanın okyanusun dennlikle- rinde kaybolmasına yol açmış- ü. Eflatun "Atlantis" hakkında bu bilgiyi, MÖ 640-560 yıllan arasında yaşamış olan Atinalı komutan Solon'dan almıştı. Solon ise Atlantis'in öyküsünü Ütopyakeşfedildi Alman arkeoloğun Eflatun'un tanımlamasındanyola çıkarak yaptığı Atlantis-Troya benzetmesi. EGEDENİZI YUNANİSTAN »Troya Peki, Atlantis bir ada değil miydi? Ege sahilindeki Troya'yla nasıl aynı mekân olabilir? Kayalann içine Itloyulmuşdoklar 9km uzunluğundak ana kanal Mısır'daki bir hiyeroglif pano- dankopyaetmişti. Alman arkeolog, Eflatun'un atalannın Solon'la dost oldu- ğunu da kanıtladığını iddia edi- yor. "Batıkşehir", "kayıp ada'" Atlantis, Eflatun'un öyküsün- den beri Batı uygarlığında bir tür kaybedilmiş cennetin. ütop- yanın simgesi oldu. Romanlan. hayalleri süsledi. Ünlü Fransız deniz araşnrmaası Cousteau, At- lantis'i boşuna aradı. Ama ar- keologlar arasında Atlantis'i aramak, gayri ciddiliğın göster- gesi sayıldı, ayıplandı. Almanya'da yayımlanan "Der Spıegel" son sayısında Al- man arkeolog Eberhard Zang- ger'in tezıne genış yer ayırdı. Genç Alman arkeolog "Atlan- tis Troya'dır" diyor ve tezini şu noktalara dayandınyor: - Eflatun'un efsanevi kenti Atlantis "bın ıkıyüz gemıden" oluşan bir donanmaya sahiptir; Troya'nın donanması (Home- ros'un anlatımıyla) bin yüz sek- sen beş gemıyi İcapsıyordu. - Atlanis'te şimalden kuvvetli bir rüzgâr eser; Akdeniz'in en güçlü kuzey rüzgârlan Canak- kale Boğazı'nın girişinde. Tro- ya'nın önünde esmektedir. - Atlantis'wbiri sıcak, biri so- ğuk ikı su kaynağı vardır. Tro- ya'da da (Homeros'a göre) biri "ateş gibi yakıcı", öteki "kar gibi soğuk" ikı kaynak vardı. - Atlantis halkı. "Orihalkos" adını verdiği pinnçalaşımını bı- liyor ve kullanıyordu; bu ala- şım antik dünyada sadece Tro- ya'nın 80 km. güncybatısındaki Edremit'te üretiliyordu. - Eflatun'a göre Atlanüs'in kent merkezi "beş stadyum" çapındaydı, yani 900 metreydi. Troya'da saray bölgesinin, yani kent içının çapı tam 900 metre. - Atlantisliler denız kenann- dakı kayalıklarda delik açarak gemılenni banndıracaklan küçük limanlar ve doklar inşa etmişti. Deniz kıyısındaki li- man gırişi 30 metre enindeydi. Troya'da da sahilde kayalıklar 30 metre eninde bir açıklık gös- teriyor. - Atlantisliler denızden kent merkezine 9 km'lik bir kanal açmışlardı. Troya'da da Beşik Koyu'ndan Saray Bölgesi'ne kadar giden yol 9 km. uzunlu- ğunda. - Atlantis halkı karada kaya- lıklara derin çukurlar açarak gemilerini bu havuzlarda tamir ediyorlardı. Trova'yı talan cden Alman arkeolog Heinrich Schliemann da kentin gerisinde bu tür derin mağaralara rastla- mıştı. Alman arkeolog Zangger, Eflatun'un diğer eserleriyle At- lantis tasvirini bilgisayarda bir "üslup analizi"ne tabi tuttu. Ve analizde Atlantis öyküsünün gerçekten Eflatun'un bütün di- ğer eserlerindeki üslubundan çok farklı olduğu saptandı. Bu, Zangger'e göre Eflatun'un At- lantis öyküsünü gerçekten bir Mısır hiyeroghfınden aldığını kanıtlıyor. Atlantis'in "depremlerle bat- tığı" yolundakı bilgi de Ana- dolu'nun Ege sahillerinin o yıl- larda büyük zelzelelerie sallan- dığı, ünlü ticaret kentlerinin yangınlarla ve depremlerle yı- kıldığı yolundaki tarihsel bılgi- ye uyuyor. Teori yanlış mı? Peki Atlantis bir ada değil miydi? Ege sahilindeki Troya'y la nasıl aynı mekân olabilir? Arkeolog Zangger bunu şöy- le açıklıyor: Atinalı Solon, hiye- roglifi okurken bir tercüme ha- tası yapmıştı. Mısır yazısında "ada"yı gösteren işaret, aynı zamanda "sahil", "kumsal" ve "Nil deltasının ötesınde yaban- cı bır toprak" anlamına da gel- mekteydi. Yani "ada" işareti Troya'yı tanımlıyor olabilirdi. Hiyerogliflerde Atlantis'in bir "Boğazda" yer aldığı yazı- lıydı. "Boğaz" deyince Solon Ce- belitank Boğazı'ndan baş- kasını düşünmemişti ve Atlan- tis'i Cebeütank'ın Ötesine. yani Atlantik Okyanusu'na yerleş- tirmiş, bır ada saymıştı. Oysa Atlantis devrinde daha hiç kim- se Cebelitank'a kadar yelken açmamıştı. Troya'da bugün Mercedes- Benz'in mali desteğiyle kazılan sûrdüren Alman arkeolog Manfred Korfmann; Troya'- nın bir "korsan yuvası" oldu- ğuna inanıyor. froyalılann Çanakkale Bo- ğazı'nı geçmeye gelen gemileri banndırdıklan, belki kılavuz- luk hizmetleri sunduklan ve bu ticaretten -veya korsanlıktan- çok zengin olduklan tahmin ediliyor. Troya'da kazılan sûrdüren Korfmann, "Der SpiegeF'in so- rusu üzerine. Zangger'in "Atlan- tis = Troya" teorisini "saçma" olarak nileledi. Ancak dergı, "hiçbir arkeoloğun tam kazı- lann ortasındayken bir ya- bancının farklı planlar ortaya atmasına sevinmeyeceğini" be- lirtiyor. Atlantis'in Troya olduğu yo- lundaki sansasyonel iddia, ya- bana atılmayacak kanıtlarla besli olduğundan arkeoloji dünyasında bomba etkisi yaptı. Cambridge Üniversitesi'nden İngiliz arkeolog Anthony Snodgrass "Kitap öyle sağlam temellere oturuyor ki farklı alanlardan uzmanlan uzun sü- re meşgul edecektir" diyor. Binlerce yıldır sırn çözüleme- yen Atlantis gerçekten Troya'- daysa. bu ilkönce Troya'yı ba- nndıran Türkiye'yi ilgılendire- cek. Smırı aşıııaııııı çekiciliği Amerikalı fotoğrafçı Mapplethorpe'un fotoğraflannda cinsellik odakta FERRUHYILMAZ KOPENHAG - Her sanatçı bir arayış içindedir. Aradığmı bulmuş bir sanatçı, sanatçı olmaya devam edebilir mi? Genç yaşta AIDS'ten ölen Amerikalı fotoğrafçı Robert Mapplethorpe, bu arayışı en belirgin yansıtan örneklerden. Ancak eşcinsel olduğu daha ilk fotoğrafında gözecarpan Mapplethorpe, cinsel kimliğini aramıyor. O, erkek ve kadın cinsleri arasındaki "ne o ne öbürü" ya da belki de her ikisi birden olan cinselliği anyor. İki yıl önce bir sergisi nedeniyle Amerika'yı birbirine katan ünlü fotoğraf sanatçısı Robert Mapplethorpe'un resimleri bugünlerde, Danimarka'nın ünlü Modern Sanatlar Müzesi Louisiana'da. Kadınla erkek arasındaki o tarifi belirsiz bölgede gezinirken. provoke etmeyi de ihmal etmeyen Mapplethorpe hakkında, Cincinattis Cotemporary Arts Center'daki sergisi dolayısıyla "pornografi" suçlamasıyla dava açılmış. Amerika'yı birbirine katan bu dava, "sanatçmın sansür edi- lemeyeceği" karanyla sonuçlanmıştı. Robert Mapplethorpe'un fotoğraflan öyle pek bildik şeyler değil. Birkaç portre çabşması dışında neyı fotoğraf- îarsa fotoğraflasın sonuç olarak cinsellik odakta. Bir orkide de bir pathcan da, Mapplethorpe'un objektıfı önünde cinsel bir kimliğe bürünüyor. Tüm resimleri en ince aynntılanna kadar düzenlenmiş kompozisyonlar içeren Mapplethorpe, fotoğraftaki motifle, miotifm bulunduğu mekânm ilişkisini tamamen kopanyor. Mekân yokluğunda motif tam da Mapplethorpe'un istediği şekilde öne çıkıyor. Fotoğraflar pornografık olmasına pornografık de. Mappleıhorpe'un kendisinin pornografık olmayı amaçladığı kesin değil. Mapplethorpe sanki daha çok izleyeni kışkırtmanın peşinde. Fotoğraflar cinsel cazibeden daha çok cinsel bir ıtıcilık taşıyor. Bunu Mapplethorpe'un Katolik yeüştirilme tarnyla açıklayanlann sayısı fazla. Mapplethorpe, Katoüsizmle feci şekilde provokatif bir tavırda hesaplaşırken ibre, cinselliğin çekiciliğine değil. "sının aşmanın" dayanılmaz çekiciliğındeki iticilikle-çekicilik arasındaki belirsizliğe dönüyor. Daha çok siyah modellerle çalışan Mapplethorpe'un fotoğraflanndaki erkeklerin. genellikle aşın ölçülerdeki organlannın veçiçek kompozisyonlarının mükemmelliğıne hayran olan izleyia, fotoğraflarda kendi eğjlimıni ya da önyargılannı sınıyor. Mapplethorpe'da bu oldukça bilinçli bireylem: Eşcinsel ilişkinin olduğu gibi yansıtıldığı bazı fotoğraflar. bıraynayla birlikte çerçevelenmis. Kendisini kâh kadın, kâh maço erkek, kâh gangster, kâh şeytanın kendisi olarak fotoğrailayan Robert Mapplethorpe, ahlaki değer yargılanndan sıynlmış sınır ötesi bölgelerde kendini anyor. Çiçegin kınlgan cazibesiyle sado-mazoşızmin ürkütücü şiddeti arasındaki yerlerde gezinen Mapplethorpe. izleyiciyi belki daha önce tanımadığı bir dünyaya sokuyor, o dünyanınduygulannı yaşatıyor. Baka- lım sizde öyle düşünecek misiniz? Çandarlı definesi kazısı yanm kaldı IZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - Çandarlı Defmesi'- nin arandığı kazılarda Helenıs- tik döneme ait duvar ve bazı seramik parçalan bulundu. Daha önce 55 gümüş sikke ve Afrodit heykelinin çıkanldığı Çandarlı Definesi kazılanna dün son verilirken Ordinaryüs Prof. Dr. Ekrem Akurgal böl- genin çok önemli olduğunu belirtip bir an önce SİT ve kazı çalışmalannm başlaülmasını istedi. Çandarb'da geçen hafta bır yurtaşın bulduğu gümüş sikkelerin ardından başlayan Çandarb Definesi arama çabş- gal, Çandarb'da kazı cabşma- lannın sürdürülmesi gerektiği- ni belirtti. Ord. Prof. Dr. Akurgal önceden yaptığı kazı çabşmalannda ortaya çıkartı- lan eserlerin bugün başta İs- tanbul olmak üzere İzmir ve Bergama müzelerinde bulun- duğunuîeurterek şunlan söy- ledi: "Çandarb çok önemli bir antik kent. Biz yaptığımız ça- bşmalarda MÖ 8-5. yüzyıllar arası döneme ait mezarlan bul- muştuk. Şımdi esas şehri bul- mak lazım. Bu bakımdan en son ortaya çıkanlan duvar çok önemli. • Ord. Prof. Ekrem Akurgal, antik kentin ortaya çıkanlması için kazılann sürdürülmesini istedi. Son olarak Helenistik bir duvar bulundu. malannda son olarak Helenis- tik döneme ait bir duvar orta- ya çıkanldı. İzmir Arkeoloji Müzesi yetkilileri, duvann yer- leşim birimlerinin altında kal- dığını. bu nedenle kazı çalış- malanna son verüdiğini belirt- tiler. Böylece 55 gümüş sikke, bir Afrodit heykeli ve Helenis- tik duvann bulunduğu kaala- ra dün son verildi. 1960'b yıllarda Çandarb'da kaa yapan MÖ 8-5. yüzyıl me- zarlanru ortaya çıkaran Ordi- naryüs Prof. Dr. Ekrem Akur- Atık toplamada etkisiz sistem Türkiye'de henüz etkin bir katı atık toplama sistemi oluşturulmadı.Yıl sonuna kadar 5 bin ton atık toplanması öngörülüyor. TÜREY KÖSE IZMIR - Katı Atıklann Kontrolü Yönetmeliği yürürlü- ğe gireli üç ayı aşkın süre geç- mesine karşın etkin bir toplama sistemi oluşturulamadı. Türki- ye pazannın büyük bölümünü elinde tutan firmalann temsilci- lerinin yer aldığı Çevre Koru- ma Vakfı Yürütme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ali Beba. "Yönetmelik gereğince yıl so- nuna kadar toplanması gere- ken miktar 5 bin ton. Toplana- cak miktarlar önemli olmaya- bilir. Mesele sadece endüstrinin meselesi değildir" dedi. tzmir Yeşiller Partisi üyeleri ise kota sisteminin suiistimale çok açık bır sistem olduğunu savunarak "Malın icinı satın almahyız. ambalajını değil. Bunun içinde- pozito sistemine geçilmeli" de- diler. Çevre Bakanbğı tarafından hazırlanarak 1 Şubat 1992 tari- hinde yurttrlüğe giren Katı Atık- lann Kontrolü Yönetmeliği ile firmalann katı atıklannı de- pozito ya da kota yöntemlerin- den birini seçerek toplaması öngöruldü. Yönetmeligın kap- samına giren Pet-PVC, metal, alüminyum kaplann üretim ve dolumunda pazann büyük bö- lümünü elinde tutan 55 şirketin üyesi bulunduğu Çevre Koru- ma Vakfı (ÇEVKO) Yürütme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Alı Beba, yürüttükleri çahşmalar konusunda şu bilgileri verdi: "3 bin ton cam, 360 ton alü- minyum, 2 bin 600 ton pet ol- mak üzere diğer plastiklerle bir- likte yaklaşık yıl sonuna kadar 5 bin ton dolayında atık toplan- ması gerekiyor. Yönetmelik kapsamına giren miktarlar bunlar. Ancak toplanacak mik- tarlar önemli olmayabilir. Me- sele sadece endüstrinin meselesi değil. tüketicilerin. yerel yöneti- min, Çevre BakanhğVnın da meselesi. Bakanlık iyi niyet gö- rürse yıl sonunda miktarlan 10 puan düşürebilir ya da arttı- rabilir. Bu rakamlaryüksek. Şu anda SASA, toplama merkez- leri açtı. PVC firmalan kendi aralannda protokol yaptılar. 10 satın alma merkezi açtılar. Pefin kilosu 3500, PVCnin 2 bin. alüminyumun 3 bin lira- dan alınıyor. Vatandaş kendi başına da toplayabilir; top- layıcılar. hurdacılarda toplaya- bilir." Prof. Dr. Ali Beba, yaz ayla- nnda turistik merkezlerde top- lama çalışmalannın hızlandın- lacağjnı belirterek, "29 haziran - 5 eylül tarihleri arasında An- talya'da 16-22 yaşlan arasında- ki gençlerden oluşan 30'ar kişi- lik gruplar ambalaj atıklannı toplayacak. Eğitim semineri dc yapacağız" dedi. İzmirli Yeşiller ise depozito zorunluluğu getirilmemesinin yanlış olduğunu söylediler ve şu görüşleri dıle getirdiler: "Kota sistemi garip bir sis- tem. Yönetmelikte beyanın na- sıl yapılacağı söylcnmiyor. 'yüzde 25'i topla' deniyor. Yıl- lık üretiminin yüzde 25'ini bir depoda biriktircrek, gclin alın mı diyecekler. Suiistimale çok açık." NUMEROLOjl ATA NİRUN sizi, bu gizemli dünyayla tanıştınyor. ARAY1N, MADDE DÜNYASININ STRESLERİNDI BİRANİÇİN ARININ... Gerçi yerleşim yerinin alün- da kazı yapmak çok güç ama bir araşnrma yapılmab. Her şeyden önce SÎT alanlaruube- lirlemek lazım, eğer bu oEnâ- mışsa." Çandarb'ya "el atdması" ge- rektiğini vurgulayan Ord. Prof. Dr. Akurgal, bölgede Roma dönemine ait vazo yapı- rrunda kullarulan fınnlann varhğımn bilindiğini, bir grup oluşturularak çalışmalara baş- lanıbnasuıın zorunlu olduğu- nu da dile getirdi. 0900160Uğurlu sayınız hangisi ? Sayılann gizemini biliyor musunuz?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle