15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA__ CUMHURİYET 12MAY1S1992SAU 16 HABERLERIN DEVAMI BURASITÜRKİYE HALUKŞAHİN YIIHI En Keyifli Yazısı Artık alışkanlık oldu. Son üç yıldır mayıs ayının kütür kü- tür can erikleri gibi tat vermeye başladığı şu günlerde yı- lın en keyifli yazısını yazıyorum: Beşiktaş'ın şampiyonluk yazısını. Her şeyin ya sallantıda ya da sürüncemede olduğu, en olurgörünen işlerin bozulduğu, postadaki mektuplann sır- ra kadem bastığı, nişanların atıldığı ve insanların açık art- örmayla satıldığı şu kaygan ve kaypak dönemde yalnız Beşiktaş'ın kara beyaz treni tam zamanında istasyona gi- riyor. Bu treni çalışma, ciddilik, dayanışma, kardeşlik, disipiin ve inanç gibi belki biraz eski moda değerlerden oluşan bir lokomotif çekiyor. Daha doğrusu bunların çagdaş çerçevelerde yorumu: Uzmanlığa saygı, uzun dönemli plana yaşama hakkı, öz kaynağagüven... Ben üç yıldır yılın tam şu sıralarında yazdığım Beşiktaş'- ın şampiyonluk yazısında, "show" öğesi düşük olduğu için bir süredir pek rağbet görmeyen bu değerlerin ve yönte- min Türkiye'ye de örnek olabileceğini söylüyorum. Söyle- yen başkâtarı da var. Beşiktaş böyle giderse, Mayıs'tan Mayıs'a da olsadaha çok söylenecektir. Ne iyi. • * » 1980'ler Türkiye'sine egemen olan değerler konusunda pırılölı bir kitap (Cilalı imaj Devri) yazmış olan Can Koza- noğlu bu türden yazılara, Fenerbahçeli olduğundan ola- cak, biraz bozulmuş. Sonra bu kızgınlığını şöyle rasyonali- ze etmiş: "Ve bazı Beşiktaşlılara çok kızıyorum. Taraftarlığın ras- yonel bir açıklamasını yapmak gerekmiyor, yapılamaz da zaten. 'Ben bu takımı çok seviyorum' de, iş bitsln. Yok hem taraftarlığın coşkusunu yaşayacak, hem de taraftarlığma rasyonel, üstelik toplumcu bir açıklama getirecek. Beşik- taş yenince ilericilik kazanmış olacak. Bu açgözlülükten başka bir şey değil." (Ekonomik Panorama, 10 Mayıs, 1992) Yok be kardeşim. Bu söylediklerimizin ilericilikle gerici- likle, toplumculukla liberalikle bir ilgisi yok. Artık o terimle- rin bir şeylerin açıklanmasında pek bir işe yaramadıklarını hepimiz biliyoruz. Söylediklerimiz çok daha basit, temel şeylerle ilgili. En azından , benim niyetim öyle. Her şeyin karmaşık bir entrika gibi yaşandığı ve bu yüz- den en iyi entrika yapanların en başarılı sayıldığı günümüz Türkiyesinde Beşiktaş'ın başarısı neredeyse sıkıcı dene- cek kadar açık ve yalın olduğu için önem taşıyor. Bize çok eskiden öğretilmiş (ya da öğretilmiş olması ge- reken) bazı şeyleri hatırlattığı için anlamlı... Ne gibi mi? "Çalışan kazanır" gibi. Geçen yıl Amerika'da "en çök satan kitaplar" listesin- den aylarca düşmeyen bir kitap vardı: adı "Gerçekten Bil- mem Gereken Her şeyi Anaokulundayken Öğrendim." Yazarı Robert Fulghum, gerçek bilginin, hatta bilgeliğin en basit olaylarda gizli oldugunu söylüyor, mutluluğa gi- den yolun da oradan geçtiğini söylüyordu. işin hoş tarafı, tüm bunların, herkese, daha anaokulundayken öğretilmiş olmasıydı. İşte "gerçekten bilmemiz gerekenler" listesinden bazı örnekler: "Paytaş." "Mızıklama." "Bir şeyte işin bitince, aldığın yere koy." "Kendi kirlettiğini kendin temizle." "Başkalarına ait olan şeyleri alma." "Birisini kırınca özür dile." "Dtşarıya çıkınca arkadaşlarından ayrılma. El ele tutuş." 'Tuvaletten çıkınca sifonu çek." Bu kadar basit. Bu kadar temel. Oarısı tüm kulüplerimi- zin başına. Tüm kurumlarımızın, tüm insanlarımızın... 60 YIL ONCE Cumhuriyet Mühim bir eser 12 MAYIS 1932 Vilâyet Ziraat müdürü Tahsin B. İstanbul Vilâyeüne ait çok şayani dikkat bireser vücude getirmiştir. İstanbul Vilâyetinin ahval ve vaziyeti umumiyei ziraiyesi ismini taşıyan bu eser çok şayani dikkattir. Eserde vilâyet ve mülhakatındaki arazinin cinsi, çiftliklerin kime ait olduğu, nüfusu, mesahai sathiyesi, yapılan zeriyat miktan, nehırler, dereler, sulann tahbl neticeleri, kullanılan ziraat alâtveedevatı, İSTEYS^T sebzecibk, bağcılık, tavukçuluk, hayvanat hakkında malûmatı ihtiva etmektedir. •»!>•«. barurı' M«r. u'1>** '•«L TLEROEN »KINlK ıkıntı ve uzüntüden husuie gelen .1?. <n n^ı 30 YIL ONCE Cumhuriyet Fidel Castro'nun demeci 12 MAYIS 1962 Küba Başbakanı Fidel Castro, birkaç gün önce Matancas'ta yapmış olduğu ve bugün baan tarafından yayınlanan konuşmasında, Küba Marksist-Leninist Partisi içinde bir buhrana yol açan "Sektarizm" ve diğer hatalan yeniden tenkit etmiştir. Castro, bu arada partinin halkın güvenini kazanana kadar birleşmiş ihtilâlci teşekküller (O.P.İ.) adını taşıyacağını ve şimdibk sosyalist ihtilâlin Birleşik Partisi P.U.R.S. adını almıyacağını belirtmiştir. Başbakan Castro, "diğer hatalar" beyanında Marksist ilkelere sadakatsizliği, kast ahniyetini, yolsuzluklan, yakın akrabalan önemli mevkilere getirme temayülünü, adam kayırmayı ve oportûnizmi saymışür. Castro, bu arada birçok keyfı hareketi de tenkitetmiş ve "bütün bu hatalar kanşıklık ve anarşi doğurdu ve hoşnutsuzluk meydana getirerek ihtilâli zayıflattı" demiştir. Küba Başbakanı devamla demiştir ki: "Sosyalizm anarşi demek değildir. Fakat her tarafı müdahale edilen de anarşi olmuştur. Bir işçi bu bakımdan hoşnutsuzluğunu ifade ederse, haklıolacakür." VEFAT 1908 (1324) Iskeçe doğumlu aile büyüğümüz NECDET KIRCTyı 10.5.1992 günü kaybettik, aamız sonsuzdur. , KIRCI ve GÜZEY AİLELERİ "Çocuklarunı koltuğım • Baştarafi 1. Sayfada Ve emziğinin biri ağzında biri elinde küçük oğul: Senat. Emine Hasiç Bosna-Hersek'- te savaş çıkınca iki çocuğunu alarak Saraybosna'dan kaçmış. Bir Boşnak Müslüman. Zaten 'Boşnak' sözcüğü de 'Bosnalı' anlamına geliyor. Kocası hâlâ orada savaşıyor; babası, amca- sı, kayınpederi savaşıyor; kom- şulan, akrabalan da öyle... Emine Hasiç'e yaşını sormu- yorum. Yaşı yurdunu sevenle- rin yaşında, yurdundan ayn kalanlann yaşında, özlemlerin, gurbetlerin, sılalann yaşında... Bir elinde yanmamış sigarası, ötekinde yeşil bir çakmak, göz- leri dipsiz bir dalgınlığjn sula- nnda anlaüyor Emine Hasiç: "Savaştan önce Saray- bosna'nın merkezindeki ünlü katedralin yan tarafından bir bilgisayar programlama fır- mam vardı. İşlerim son derece iyiydi. Ailemle oldukça mutlu bir hayat yaşıyordum." Mutlu günlerinin üzerine sa- vaşın gölgesi düşüyor. Vatanın- dan ayn düşmüşe 'vatan'dan başka ne sorulabilir? Önce sözün üzerinden sava- şm gölgesini aralayahm: "Hırvatistan'da savaş başla- yınca bu savaşın Bosna-Her- sek'e de atlayacağım biliyor- duk. Bununla ilgili olarak kocam ve arkadaşlan hüküme- te ve yetkili organlara sık sık uyanlarda bulundu. Ama maa- lesef Bosna-Hersek yönetimi bu uyanlan dikkate almadı. Hırvatistan'da savaş sürerken Bosna-Hersek topraklanndan, özellikle de Saraybosna içinden büyük ölçüde askeri mühim- mat ve teçhizat geçiyordu." Tarih 13 Mart 1992. Geceya- nsı silahlar konuşmaya başlı- yor. Sabaha karşı bir Sırp komşusu hanım Emine Hasiç'i telefonla arayarak Saray- bosna'da savaşın başladığmı, 'lütfen' işyerine gjtmemesini söylüyor. Böylece ilk olarak işyerini terk ediyor Emine Hasiç. Bu, birinci aynbğı... Sigarasını yakıyor, sözün kandilinide... "Aynı günün akşamı "Baş Çarşı' denilen, Müslümanlann yoğun olarak bulunduğu semt- te bir Müslümanın düğünü var- dı. İki Sırp papaz, düğün alayı geçerken aleyhte hareketlerde bulundu, el kol hareketi yaptı. Düğün alayındaki bir delikanh silahını çekerek iki papazdan birini öldürdü. Asıl olaylar da böylece başlamış oldu." Gözümün önüne Birinci Dünya Savaşı'nın başlaması geliyor. Ve 15-16 mart günleri Sırp ordusu Saraybosna'nm strate- jik noktalanna yerleşmeye baş- lıyor. Federal ordu ve topçular, kenti işgal etmeye haarlanıyor. Bu sırada Devlet Başkanı Alia Izzetbegoviç televizyonda ko- nuşarak halkı sakin olmaya çağınyor. Fakat Sırp ve Müslü- man mahalleler arasında çok- tan barikatlar kurulmuş, milis- ler ellerini silahlannın tetiğjne dayamıştır. Savaşın kızgın baltası değdiği her yeri ve her şeyi yakmaktadır artık. Bu ortamda Emine Hasiç'in şimdilık Türkiye'de son bulan kaçış öyküsü de yazılmaya baş- lanıyor. Yüzüne bir hüzün bulutu mu iniyor, umudun güneşi mi parb- yor gözbebeklerinde pek belli değil. Ama umutsuzluk yok onun ikliminde; boyun eğmek yok; kaderi kabullenmek, inançsızlığı yüklenmek de... Birden ayağa kalkıyor, sonra . oturuyor. Oğlu Senat'ı kucağı- na ahyor, kızı Maya'run boynu- na sanlıyor. Şimdi sıra yaşadığ kenti terk edişinde. Bu. ikinci aynlığı... "Savaş hükmünü sürerken ben, kocam, aile büyükleri ve bir avukat arkadaş toplarup durumu görüştük. Ben, kocam- la birlikte kaçmayı önerdim. Ve kocamı kırdım. Kocamsa bizı kent dışında emin bir yere gö- türmeyi teklif etti. Şimdi onun- la kavga ettiğime pişmanım ve onun ne kadar haklı oldugunu görüyorum. O sırada Saraybosna Havaa- lanı açıktı. Belgrad üzerinden Türkiye'ye gelmek üzere büet aldım. Sırplar bize uçak büeti sattılar, arkasından da havaala- nını trafiğe kapattılar. Yüzlerce insan biletleri ellerinde, ortada kaldı. Şansıma UNICEF yetişti. Federal Ordu'yla yapılan bir anlaşma gereği, kadın ve ço- cuklann bir başka ülkeye nakli- ni sağlamıştı UNICEF. Üç bin çocuk Saraybosna'- dan Belgrad'a aktanlacaktı. Ben de çocuklanmı alarak ha- vaalanına gıttim. Fakat Fede- ral Ordu'daki kimi general, bu anlaşmaya uyarken kimisi uy- muyordu. Bu yüzden Sırp as- kerleri havaalanına giden oto- büslere ateş açtı. Şoförler cocuklan koltuklann altına saklamak zorunda kaldüar." Yolculuk çok kötü koşullar- da 40-45 dakika sürüyor. UNI- CEF'in uçaklan yanında Sırp- lann askeri malzeme taşıyan uçaklan da var. Sıcaklık elli de- rece, oturacak yer yok. Belg- rad'a inince askerlerden oluşan bir koridordan geçiliyor. Ve bir otele yerleşiliyor. Otelin önü de muhafızlar tarafından tutul- muş... Emine Hasiç artık üçüncü kaçışının hazırbğında. İşyerin- den, yaşadığı kentten sonra ül- kesini de terk edecek... Bir ara çocuklannı otele bıra- karak otelden çıkıyor. BirTürk seyahat acentesi buluyor. San- caklı bir Müslüman ilgileniyor kendisiyle. Çok tehlikeli bir iş, ama yapacak da başka bir şey yok. Istanbul'a gelecek bir oto- büste iki kişilik yer buluyor Emine Hasiç, "Ertesi gün çocuklanmı ote- lin mutfak penceresinden kaçı- rarak otobüse yetiştim. 7-8'i Müslüman, ötekiler Sırptı yol- culann. Sırp askerleri belli nok- talarda kimlik kontrolü yapı- yordu. Ben en arkadaydım iki çocuğumla. Bir seferinde Sırp askeri tam benim kimliğimi so- racak, Sancaklı şoför imdadı- ma yetişti. "Yahu ne bakıyor- sun, o da bir Sırp işte" dedi. Asker de kimliğime bakmadan otobüsten indi. Bu ise benim en büyük şansımdı. Eğer yakalan- saydım şimdi kimbilir neredey- dirn. O vatandaşa çok müteşek- kirim." Şoförün adını soruyorum. Duraksamadan söylüyor: "Gürses Turizm'in şoförü Ahmet..." "İstanbul" diyorum, İstan- bul sözcüğünü duyunca umu- dun fılizi yeniden sürgün veri- yoryüzünde... "Daha önce bir kez gelmiş- tim Istanbul'a. O zaman tanıdı- ğım bir aile vardı. Hemen ona gün sürmüş, 19 gündür de İs- tanbul'da. Kaçış öyküsünün heyecanı yerini 'vatan hasreti'ne bırakı- yor. Şimdi yürekte yanan 'dö- nüş'ün heyecanı, umudu, bek- lentisi... Gözleri doluyor, sanki Sa- raybosna'da 'ünlü katedral'in önünde: "Ülkem güzel bir ülke. Sırp milliyetçilerinin yarattığı bu katliam bir gün duracak. An- cak orada kalıcı banşın sağlan- ması Saraybosna'da bir tek Sırp milliyetcisinin kalmaması- na bağlı. Çünkü bu savaş bizle- rin Sırp halkıyla olan ilişkilerini son derecede zedeledi. Ama ne olursa olsun ülkeme bir an önce dönmeyi düşünüyorum." Küçük Senat iç odada oyun- caklannın dünyasında. Maya, olanlara inanamıyor gibi. Sa- raybosna'da bile savaş oldugu- nu unutup sokakta paten yapmak istermiş. Soru sorar- sam yanıtlayacağını söylüyor. Ne sorulabiür ki savaş ortasm- da bile oyunu düşünen küçük bir kıza? Boynuna sanlıp kir- piklerinin ucundan öpmek isti- yorum. Dûşleri silah sesleriyle hacze- dilmiş çocuklar geliyor gözleri- min önüne. Emine Hasiç sözü ahp Saray- TRT kavgası • Genel Müdiir Erdem: Ben TRT'yi dünyanın . ikinci büyük televizyonu haline getirdim. • Kİ1 Komisyonu Ba^kanı Gazioglu: Starl'in480 - kişiyle yaptığı işi siz 13 bin kişiyle yapıyorsunuz. * telefon ettim. Gelip beni aldılar. bosna'ya çağınyor beni. "Her On gün kadar kaldım bu evde. kentin bir kalbi vardır" diyor, Ancak aile kalabalıkü, çok ço- cukluydu. Kendilerini daha fazlarahatsızedemezdim.Bana Yugoslav Göcmenleri Der- neği'nden söz ettiler. Dernekle ilişki kurdum. Genel Sekreter Selim Yusufoğlu çok ilgilendi. Başkan Zahit Gürdal da bu evi buldu. Çok teşekkür ediyorum kendilerine... Emine Hasiç'in Saraybosna'- dan İstanbul'a yolculuğu beş '•'Saraybosna'nm da bir kalbi vardır. Bu kalbinin sevgisi bü- tün insanbğı banndırmaya ha- zır." Emine Hasiç'le savaşlann, yokluklann obnadığı, çocukla- nn gönüllerince oyun oynaya- bileceği yakın bir gelecekte Saraybosna'da buluşmak üzere sözleşiyoruz. Hem de o 'ünlü katedral'in önünde... ANKARA(Cumhuriyet Bû- rosu)- TBMM KİT Komis- yonu'nun TRTnin 1990 yıh kesin hesaplannı ibra etmeye- rek kendisine mahkeme yolunu açması, Genel Müdür Kerim Aydın Erdem'i kızdırdı. Er- dem, kurumun hesaplannın ib- ra edilmemesi üzerine sinirlene- rek komisyon başkanı DYP'li Mehmet Gazioğlu'na, "Ben TRT'yi, dünyanın ikinci büyük televizyonu haline getirdim" dedi. Gazioglu ise "Ama Starl'in 480 kişiyle yaptığı işi, siz 13 bin kişiyle yapıyorsunuz" karşıbğını verdi. TRTnin 1988, 89, 90 yıh ke- sin hesaplannın görüşüldüğü KİT Komisyonu'nda Erdem, hem iktidar hem de muhalefet partilerinin milletvekilleri tara- fından sert biçimde eleştirildi. Muhalafet milletvekilleri tara- fından "İktidann borazanı" olmakla suçlanan Erdem'e en ağır eleştirileri yöneltenler ise DYP ve SHP'liler oldu. Komis- yonun SHP'li Başkan Vekili Hatay Milletvekili Fuat Çay, Erdem'i "Yeni iktidarla uyum sağlamaya çalışmakla" suçladı ve "Sizin yerinizde olsam çok- tan istifa ederdim" dedi. Komisyonun DYP'ü Başka- nı Gazioglu ise Erdem'e, top- lantıdan sonra da eleştiri yağ- dırdı. Gazioglu, 1990 yıb kesin hesaplannın ibra edilmemesi üzerine kendisine, "TRT'yi, dünyanın ikinci büyük televiz- GUNCEL • Baştarafi 1. Sayfada "bizim müdahalemiz" olabilir mi? Sezinlediğimize göre Başbakan şöyle düşünüyor: Neresine müdahale edece- ğiz? Kıbns, ki bizim canımız, "On beş yıl Kıbns'ı yutmadık mı? " Sindirmek anlamında bir sözcük "yutmak." Kuşkusuz "her şeyin bir vakti, bir zamanı var". BM Gü- venlik Konseyi, başvurumuzu dikkate alarak soruna ke- sin çözümler getirebilir mi? Mantık elbette doğru. "Soru- nu çözecek başka bir yol, BM'den başka bir zemin yok." Gerçekten, Demirel, bu yıl "leyleği havada görmüş" ki, 14 mayısta Bologna'da (Italya) konuşuyor, 18'inde Maca- ristan'da olacak. 25-26 mayıs arasında Moskova'da. 31 mayısta, gündemde Arnavutluk var... llginç gezi, galiba Brezilya. Çevre toplantsı. Dünyanın önemli isimleri bir araya geliyor 10-15 haziranda. Siyasal sambalar yapılacak Brezilya'da ve Başbakan, Başkan Bush'la bir araya gelecek. Başka ikili görüşmeler de ya- pacak. Zirvede işitilmemiş öyküler Demirel, Aşkabat'taki zirvenin "çok iyi geçtiğini" söy- lerken kuşkusuz, ayrıntıya girmiyor. Hele "Orta Asya'da yapılacak çok iş" olduğuna değinirken, Rafsancani'li Iran'ın gizliden gizliye yürüttüğü işlerden söz etmiyor. Ne var ki başka kaynaklardan alınan bilgiler değişik renklerde. Aşkabat'ta zirvenin iki seansında yaşanan işi- tilmemiş iki gerçek öykü hem güldürüyor hem de düşün- dürüyor. Dikkat edilirse, zirveden sonra yayımlanan ortak bildiri- •de her şey, örneğin gaz boru hattı, Karabağ, Bosna-Her- sek var. Ama Kazakistan'ın zengin petrol yataklarını Iran'ın Basra Körfezi'ne taşıyacak 'pipeline'a tek sözcük- ledeğinilmiyor. Kazakistan'a petrcflün stratejik bir madde olduğu, zaten akaryakıt sorununda gözden ırak tutulmayan Iran'a bir de Kazak petrolünün verilmesinin boru hattını finanse ede- cek Batılıların işine gelmeyeceği, hele gereken fizibilite raporları olmadan böylesi bağlantıların gereksizliği "ta- rafımızdan" anlatıldıktan sonra... Kapalı oturumlardan birinde, Kazakistan Devlet Başka- nı Nazarbayev ayağa kalkt. Iran Cumhurbaşkanı Rafsan- cani'yi şaşkına çeviren bir cümle söyledi: "Petrol boru hattının yapımından vazgeçtik!" dedi. Buz gibi bir hava esti iran heyeti üzerinden ve daha önce sonuç bildirisinde yer alması beklenen petrolle HgilPparagraflar hemen "ip- tal edildi." Yine kapalı oturumlardan birindeTürkmenistan Başba- kanı Kerimov, Iran lideri Rafsancani'ye döndü, "Tacikis- tan'da silahlı iç kavgayı Iran körüklüyor" diyerek söze başladı. Rafsartcani, "Iran'ın hiçbir ülkenin iç işlerine ka- nşmadığını" söylemesine karşın Kerimov, duraksamak- sızın hemen Tacikistan'a telefon etmesini, oradaki etkile- yebilecegi liderlere kavgayı durdurmalarını söylemesini istedi. Rafsartcani, istemi "daha sonraya" ertelemeye çalıştı, ama Kerimov'un direnciyle karşılaştı. Zirveye katılan öte- ki liderlerin önünde Tacikistan'ı aradı. Şii ve Iran yanlısı olan müftüyü bulamadı. Ne var ki Tacikistan Cumhurbaş- kanı Rakhmon Mabiyev'le ilişki kurabildi. Türkiye, "böylesi gelişmeler içeren uluslararası bir konferansla ilk kez karşılaşıyordu". Ancak dün sabah ajansların geçtiği haberde şunlar yazılıydı: "Tacikistan'da 'taraflar bir koalisyon için' görüşmeye hazırlanıyorlar." Deıııiıel, Bush'tan 6 ügi 9 istedi ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Başbakan Süİeyman Demirel, ABD Başkanı George Bush ile görüşerek, Karabağ olaylan konusunda ilgisini iste- di. Başbakan, Bush'tan, BM Güvenlik Konseyi'nin harekete geçirilmesi konusunda destek istedi. Demirel. Bush'un Erme- nistan Devlet Başkanı Petros- yan ile görüştüğünü beürterek, ABD Başkanfna Bosna-Her- sek'te meydana gelen olaylar- dan üzüntü duyduğunu da dile getirdi. şılık verdi. Demirel, hükümeti, Karabağ Başbakan Süİeyman Demi- ve Nahcıvan olaylanna "seyirci rel, dün Ekonomik Koordinas- kalmak"la suçlayan ANAP yon Kurulu toplanüsına gebşi Genel Başkanı Mesut Yılmaz sırasında gazetecilerin, hükü- ile DSP lideri Bülent Ecevit'i metin izlediği dış pobtikaya ibş- sert bir dille eleştirdi. Demirel, Yılmaz ve Ecevit'e, "Aman ca- nım, dinime küfreden bari Müslüman olsa.'Kendileri hızb Emlakbank'ı soymuşlar • Baştarafi 1. Safyada Emlakbank Genel Müdürü Şükrü Karahasanoğlu bazı fır- malara ibşkin aynntılı bilgi ve- rirken ESKA Insaat Grubu'n- dan tahsil edilmesi gereken batık kredi tutannın 8.7 milyar lira, Camel Turizm'den de 8.3 milyar b'ra oldugunu belirtti. Bankaya borçlu olan başta Kutlutaş grubu obnak üzere di- ğer firmalarla riskin tasfiyesi görüşmelerinin devam ettiğini bildiren genel müdür, bankayı zor duruma sokan bir başka konunun da Denizbank'tan sa- tın alınan gayri menkul oldugu- nu söyledi. Karahasanoğlu, Deniz- HAVA DURUMU bank'tan 255 milyar liraya alı- nan binanın halen 190 milyar lirasının ödenemediğini, bu ne- denle de Denizbank'ın, Emi- nönü'nde bulunan binayı geri abnasını istediklerini söyledi. Emlakbank konutlannın metre kare fıyatının 4 milyon li- ra oldugunu acıklayan Şükrü Karahasanoğlu. bankanın 1990 yıb toplam reklam gideri- nin de 20 milyar bra oldugunu bildirdi. Bankanın konut satış- larmdan büyük zarara uğradı- ğını ve Anadolu Bankası ile birleşmesinin. Emlakbank'a iyi sonuç getirmediğjni kaydeden genel müdür, bankaya fahiş fı- yatlarla satılan arsalann soruş- olmuşlar da ne yapmışlar? Çır- pınıyonız. didiniyoruz. Mesele- yi ele silah alarak çözmek mümkün değil" sözleriyle kar- turmalannın devam ettiğini bildirdi. Emlakbank Genel Müdürü, İstanbul Ataköy'de milletvekil- lerine satılan konuüann, banka personebne uygulanan şartlar çerçevesinde satışının yapüdığı- nın belirlendiğini söyledi. Ka- rahasanoğlu, banka personeli- ne konutlann yüzde 25'i peşin obnak üzere yüzde 15 kredi fai- zi uygulandığını bebrterek bu rakamlann normal vatandaşla- ra yüzde 50'si peşin olmak üze- re yüzde 36 kredi faizi şekbnde uygulandığını kaydetti. Genel müdür, toplam 10 mil- letvekiline İstanbul Ataköy'de konut satışının yapıldığının saptandığını bildirdi. Komis- TÜRKİYE'DE kin sorulannı yanıtladı. Demi- rel, Karabağ ve Nahcıvan konusunda ANAP lideri Mesut Yılmaz ile DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit'in eleştirilerini yanıtlarken, "Ne yapılacak da yapılmamış" diye sorarak, "SÖyleyeceklerini düşünerek yon üyesi milletvekillerinin ıs- ranna rağmen KİT Komisyo- nu Başkanı Mehmet Gazioglu, izin vermediği için İstanbul Ataköy'de konut alan milletve- killerinin isimleri açıklanmadı. İbra edilmedi Öte yandan TBMM KİT Ko- misyonu, Türkiye Emlak Ban- kası'nın 1988, 1989 ve 1990 yıl- lanna ilişkin hesaplannı ibra et- medi. KİT Komisyonu'ndan Başba- kanbk Yüksek Denetleme Kuru- lu'nun ağırlıkla batık kredilere ilişkin saptamalan banka genel müdürü Şükrü Karahasanoğlu tarafından da doğrulandı. DÜNYA'DA söyleseler daha iyi olur. Dünya- da bu arkadaşlardan başka adam mı yok? Daha fazla söy- lemeyeyim, 'Demirel taham- mülünü kaybetti' derler" diye konuştu. Başbakan Demirel, dün ak- şam görüştüğünü bildirdiği ABD Başkanı George Bush'- tan Karabağ olaylan konusun- da Ugi istedi. Demırel, Bush'un Ermenistan Cumhurbaşkanı Petrosyan ile görüştüğünü bil- dirdi. yonu hab'ne getirdim diyen Er- dem'e, "Ama, Starl'in 480 kişiyle yaptığı işi, siz 13 bin ki- şiyle yapıyorsunuz. Çok başan- b olduğunuzu söyleyemezsiniz. Bugün TRT, Türkiye'de çok tutulan bir kanal değil" yanıtını verdi. TRT'nin Meclisle ilgili haber- leri veriş biçimini de eleştiren Gazioglu şöyle konuştu: "Meclis'te görülen müzakere- lcrden daha önemb çok mu konu var? TRT'nin, Meclis'in açık olduğu günlerde gûnde bir saat ayınp, eskiden radyoda ol- duğu gibi 'Mecbs Saaü' progra- mı yapması lazım. Millet ora- da, seçtiklerinin ne yapüğı bülün detaylanyla görür. Seçi- lenler de, seçmenleri ne yapüğı- nı gördüğü için daha dikkath' olur. Meclis'te millet arasındaki köprü, televizyondur. Biz KİT komisyonunda, KİTlerin bi- lançolannı, faaliyetlerini denet- liyoruz. Siz, KÎT Komisyonu'n- dan, 'ibra edildi' veya 'ibra edilmedi' diye haber veriyorsu? nuz. Neden ibra edibnediğini^ ne kadar zaran oldugunu ver- miyorsunuz. Türkiye KİPleri özerkleştirme, özelleştirme sü- recine girmiştir. Bu konuda kamuoyunun oluşturubnası ge- rekir. Onun için bize yardım etmeniz gerekir. Hangi kuru- mun kaç kişi çabştırdığuıı, kaç lira borcu olduğünu verin ki, kamuoyu da bunlann artık özelhştirilmesi gerektiğini gör- sün." Ermenistan î • Baştarafı 1. Sayfada cıvan ve Ermenistan arasında- ki sınır bölgelerini bombala- ması ile başladığı iddia edildi. Azerbaycan'ın bu bölgelere gerçekleştirdiği bombardı- manlann, bu cumhuriyetteki aşın unsurlara karşı olan Nahcıvan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev'in durumunu sarsmaya yönebk olduğu da iddia edilen bildiride, Erme- nistan'ın, AGİK, İran veya "diğerlerinin" arabuluculuk girişimlerinin devamı için ça- balanna devam edeceği beUr- tildi. Azerbaycan Devlet Başkan- Vekili Yakup Mehmedov, dün televizyonda yaptığı konuşma- da Şuşa'nın Ermenilerce alindı- ğını kabul etti. Ve kentin kay- bedilmesini "hainlik" olarak ni-* teledi. AA'nın haberine görc, Mehmedov, Şuşa'nın duşmesin- de sorumluluğu olanlann bunun bedelini ödeyeceğini söyleyerek, savunma bakanlığının cumarte- si günü Şuşa'nın kurtanldığı yo lunda haber vermesini eleştirdi. Memedov, Rusya Devlet Baş- kanı Boris Yeltsin'e ve hafta so- nunda Aşkabat'ta toplanan 7 ülkenin liderlerine de birer me- saj gönderdi. Şuşa'yı ele geçiren Ermenile- rin Laçin'i de alarak Ennenis- tan'ı Karabağ'la birleştirmek is- tediklerini söyleyen Memedov, Karabağ konusunun cuma gü- nü Taşkent'te yapılacak BDT doruğunda ele almmasını istedi. Ermeni birliklerinin, Şuşa'yı ele geçirdikten sonra, Ermenis- tan'la Karabağ arasında dar bir koridor oluşturan Laçin bölge- si üzerinde saldınlannı yoğun- laştırdıklan bildiriliyor. Turan Ajansı, cephedeki Azeri kaynaklara dayanarak verdiği haberde, Enneni mili- tanlann Karabağ'dan Laçin'e doğru ilerlerken Zaraşb köyünfl ele geçirdiklerini ve Laçin'e sa- dece 20 km. uzakbkta bulun- duklannı kaydetti. Devlet Bakanlığı Meteoroto|i Genel Mûdüriüğü'nden alınan bılgıye göre, Trakya ile Do<Ju Anadolu'nun gûneydoğusu sağanak ve gökgûrûltülü sa- ğanak yağışlı, ötekı yerter az bulutu ve aç* geçecek HA- VA SICAKLIGI Havasıcaklı- ğında önemtı bir değışık ot- mayacak. Rüzgâr, kuzey ve batı yönlerden hafif, ara sıra orta kuvvette esecek. Denızlerirrnale riagâr, Kara- denız'de gûndoğusu ve poyraz, ötekı denizlerimizde gûn batısı ve lodostan 2-4 kuvvetinde, saatte 4-16 denu mili hızta esecek. Van Gölü'nde hava, parçalı bulut- lu, bir ara sağanak yagışlı geçecek. Adana Afywı AJn Ankara Antalya Aydtn Bura Çanakkale öyarbakır Edıme Erzurum Eskşetiır istanbul Izmır Kats Konya Meran Samsun Trataon A A A A A A B B B Y A A B A A A A A A 25° 23° 15° 23° 27° 30° 27° 25° 24° 27° 16° 24° 23° 29° 15° 23° 25° 21° 20° 14° 8° 6° 10° 14° 14° 10° 13° 10° 12° 2° 8° 13° 14° 4° 8° 15° 13° 12° ZonguMak A 20° 12° apk bulırtu yaomurtu aslı y, an A-açık B-bulutlu G-gûneşlı K-kartı S-sıslı Y-ya(|murlu Batı'da ve özellikle Üçüncü Dünya'da örnekleri görülen gazeteci yazar türünün ülkemizdeki seçkin adlarından biridir, Hikmet Çetinkaya. "Parola Ankara İşareti Çankaya" kitabıyla da Türkiye'nin çalkantılı gerçekliğinde kişiliğini ve kaleminin varoluşunu kanıtlamıştır. İLHAN SELÇUK SEL YAYINCILIK Merkez: Nariıbahçe Sok. No 8-4 Cağaloğlu / İST. Tel.: 511 10 05 Şube: istiklal Cd. Fitaş Pasajı, Dünya Sineması Kitabevi Beyoğlu / İST.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle