19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12MAYIS1992SAU 12 DIZI-YAZI Altın, gümüş, sürüve peynir; budur işte yörüklüğün taşıdığı zenginliğin adı Yörüğün yüreği körüktür Analann çocuk büyütmeye, bakmaya, onlarla ilgilenmeye zamanlan olmaz pek. Büyümeleri zamana bırakılmıştır çocuklann. Saçlan kökünden kesilmiş, ince boyunlannın üstünde kararmış birer sukabağına benzeyen şekilsiz başlanyla, uçurumlu kaya üstlerinde, bir düzlükteymiş gibi koşarcasına yürürler. Vörükler (5) Renk yükü kilimlerinin, çullannın. heybelerinin, üzerine, dağçiçeklerinin. geyiklerin -renklerini ve yüzlenni do- kur çizerler kadınlar. Çuvallannı. hararlannın yayla ısdarlannda dokur- lar. Göç başlayınca ısdar tezgâhlannı yerinden sökerek kara gömerler. Ertc- si yıl tekrar yaylaya çıktıklannda ısdarlannı kardan çıkanr kuraflar. Analann çocuk büyütmeye. bak- maya, onlarla ilgilenmeye zamanlan olmaz pek. Büyümeleri zamana bıra- kılmıştır çocuklann. Saçlan kökün- den kesilmiş, ince boyunlannın üstünde kararmış birer sukabağına benzeyen şekilsiz başlanyia çocuklar, önleri uçurumlu kaya üstlerinde, bir düzlükteymiş gibi koşarcasına yürür- ler. Yükseklikten en ufak başlan dönmez. Ovalann değil. yükseklikle- rin insanıdırlar onlar. Aynı zamanda birer doğa bilginidirler. Soğuğa, rüz- gâra, sele. yağmura karşı dayanıklıdır- lar. Ne yapacaklannı bilirler. Yağmurun ne zaman, ne yönden yağacağını, keçilerin tıksınşıyla, top- rağın kokusundan anlarlar. Gece karanlığında ormanın içinde yürürler- ken yönlerini şaşırmazlar. Önlerine çıkan çukurlan, taşlan, büklen, döne- meçleri. çalılan. baıağı, geçidi iyi tanır, bilirler. En kapalı, puslu havalarda bi- le ayın gökyüzündeki devinimini de.... Torosun yüzündc ne kadar bitki, ağaç varsa bilirler. Hangisınin yenile- ceğini, manlann zehirlisini, zehirsizini, hangi ot vc yaprak türiinün koyunu, keçiyi ishal edeceğini... Poyraz yakığı yüzleri, yeşil fidesınin üstünde kararan bir biber kadar siyah- lır. Bodur çalılar örneği kısa, ki.ı, sağlam olur boylan. Toros kayalık'a- nnın direncini, özelliklerini taşırlar. Türkülerini, elleri kulaklannda. kendi yalnızhklannı besleyen doğanın Jipjjsuz ıssızlığına karşı bağıra çağıra i-«öyîet1er. Türküleri. seslenişleri. To- roslann poyrazından esinlenmiş gibi- dir ve derin çığhklan anımsatırlar. Yanık. dertli ve uğultuludurlar. Alınlan paralı analar. kızlar, gelin- ler öylesine yalın, içten gülerler ki. yüreklerindeki o saflık gülüşlerine ay- nen yansır. Sadeliklerini, gülüşlerinde- ki yalınlığı o dağlardan alırlar. Bazen benekli kuzulara sanlarak. kaya üstle- rinde, çalı diplerinde korkusuzca yatarlar. Doğumlannı, kıl keçe üstüne yatıp, bacaklannı da iki yana açarak, çığlık üstüne çığlıklar atarak yaparlar. Dünyaya canlının bir yenisini getirir- lerken ölenler olur bazen. "Dünya eskisiyle yenisini bir arada tutamaz. Doğuran ölecek ki, bir yenisine yer açıla!" der, çıkarlar işin içinden. Üç etekli renkli fîstan T K Y 0 A 0 R L R OSM A 0 1 Ü SL : L KL ŞA A E E 111 R R R B Türkülerini, elleri kulaklannda, kendi yalnızlıklannı besleyen doğanın sonsuz ıssızlığına karşı bağıra çağıra söylerler. Türküleri, seslenişleri, Toroslann poyrazından esinlenmiş gibidir ve derin çığlıklan anımsatırlar. Yanık, dertli ve uğultuludurlar. Yörüklerin renkli dünyasında develer bile birer kilim \e nakış yüküdür (solda). 2800 merre yükseklikte ısdar tezgahının başında bir yörük kadını (sağda). Giyim kuşamlan, develeri ile atlan- nın koşum takımlanna vanncaya değin, ala kırmızı kiraz dalından fark- sız. başlı başına bir renk ve nakış yüküdür. Üç etekli renkli fistanlar gi- yer kadınlar. Erkekler ise dar paçalı. yün kıl kanşımı, kahverengi siyah şal- varlar giyerler. O şalvarlarla rahatlıkla koşabilir. önlerine çıkan taşı. çalıyı. hendeği aşabilir. ata eşcğe. traktöre bir sıçrayışta binebılirler. Yüzlerce yıllık bir göc \e ıklim deneyiminin ortaya çı- kardığı bir giysi tüfüdür. Dağ duası, AUah ağacı Yaşlı kadınlar, içlerini dökmek. dertlenmek. bazen de kcndilerine kö- tülüğü dokunan birilerine ilenmek için. en yakın. cn yüksek dağın üstüne. dağ duası yapmaya çıkarlar. Dağ. tepe yoksa. yüksekçe bir ulu ağacın dibıne gider. içlennı döker rahatlarlar. O tür ağaçlara da "Allah ağaa" derlcr. Sermayelerinin tümü önlerindekı sürüdür. Yörüklüğün umudu. gelece- ğidir o sürüler. Yünleri ısıtır. sütü ayranı içilir. yoğurdu. etı. peyniri ye- nir. Her sürü. yürüyen. soluk alan. yer değiştiren canlı birer et. süt. yağ. pey- nir ve yün deposudur. Onlann iyi beslenip beslenmemesine bağlıdır ge- lecekleri. Sürü bir kez burnunu ottan. topraktan a>ırdı mı. yörüklüklerinin ufku da kararmış demektır. Bu yüz- dcn çobanlık önemlidir. Ve her gün çobanlann aklından geçen lek soru. sürüyü o gece ne yana sürüp ollata- caklan düşüncesidir. ŞalgabaOtu Kuru dağ yüzlerinc bakıldığında. onca sürü nerede yayılır da. hangi ota başlannı eğerler dıye soracağı gclir in- sanın. Görünürlerde bir lck yeşile. ota. yaprağa rasllanmazçünkü. Ama iyicc cğilip "bakıldığında. toprağın yüzüyle bir duran. loprağa uy um vermiş boz renkli. eklemleri boğumlu "Şalgaba Olu" denilcn bir oı cinsi gözc çarpar ki. yörük malcılığını ihya eden ot odur. Gece gündüz Şalgaba Otunu yer. kc- mırirler sürüler. Şalgaba Otunun balı da nefıs olur. Anlar, şalgabalann dalı- na. yaprağına. çiçcğine yapışır kalır- lar. Şalgaba balı gibisi yoktur Toroslar'da. Düz. ovalık yerlerde, dizboyu yon- calann. otlann içinde otlatılan ya da başı ipe bağlı. yemle. küspcylc besiye çekilen hayvanlar hareketsiz oldukla- nndan tartıda ağır çekcrler. Ama elleri köpüklü. gevşek. yağlı olur. Yayla hayvanının ise temiz havada sürekli ge- zip dolaştıklan içın cti sık ve lezzetli olur. Odun ateşinde pışirilen yemeğin ladıyla. tüpgazda pişirilen yemcğin tat farkı gibi. Tulum peyniri Güçlü erkekler, iyi düzülmüş kalın piynar vc mcşcdcn sopalarla. yaş deri ıçlerinc tuzlanmış peynir basarlar. "Yaş den bastıkça alır" sözü oradan gclir. Kcnısoylulann markctlcrdc "tu- îum pcyniri' ya da "dcri peyniri' dedik- leri yan kütiü peynirin aslı odur. Dışlan kıllı pe> nir dcrilcrini çadırlann önünc sıra sıra dizcrlcr. Sayılan bazen >üzü. ikiyüzü bulur. B\r yörük obası- nın bir ya/da eldc etliği emcğinin i d l valdız ve iğle yer yer dclerler ki. obruğa konulduklannda. peynir içınin suyu- nu azar azar dışına versin, süzsün. Pcynir derilcrini obruğa götürüp koy- mak için hayvanlanna yüklerler. Otuz beş kırk hayvanlık bir peynir kcrvanı yola çıkar. Kadınlarerkckİcn- ni uğurlarlarken kcndilcrinden gcçcr- cesine zilli tefler çalarak dolu dolu bir kıvancı yaşarlar. Genç kızlar büklüm büklüm saçlarını gcrilerine akıtarak. altın. gümüş vc paralannı bilekleri ilc alınlanna lakarlar. Altın. gümüş. sürü ve pcynir: budur ıştc yörüklüğün taşı- dığı zenginliğin adı. Obruk: Doğal buzdolabı Her obanın birer obruğu olur. Ob- ruk içleri yaz kış kar lular. İçlcri serin. onar onbeşer metre derinlikteki mağa- ralann adıdır obruk. Doğal bircr bu/dolabıdırlar. özctidir onlar. Dcrilcrinin dışlannı çu- SlJRECIîK. Amerika cephesinde olay var Bug ABD 0 1 Ü 'd u n e y le n 0 pd ele r e p — 3 — SEDAT tLHAN Global düzeydeki serbest ticareti. yayılımcı ulusal hedefınin temel öğesi yapan ABD: bu tür alım ve satımdaki kısıtlamalan GATT öncülüğünde yok etmeye çalışma çabasında iki büyük engelle karşılaşmaktadır. Birincisi Ja- ponya'nın dışalımlanna koyduğu kı- sıtlamalarla ABD aleyhine yılda 41 milyar dolar dış ticaret açığına mal olan direnci, ikincisi de ATnin çiftçile- rini açıktan desteklemek suretiyle ucu- za malettiği tanm dışsatımı ile ABD tanm ürünlerinin dışpazarlarda satışı- nı zorlamasıdır. Bu iki etki. ulusal he- defteki global serbest ticaret öğesinin karşısına, daha çok Demokratlarca benimsenen, ancak ulusal hedefe aykı- nhğından dolayı açıkça söylenemeyen içedönük ekonomik uygulama görü- şünü, yeni bir deyimle, 'hakça alım ve satım düşüncesi'ni gündeme getirmiş- tir. Serbest ticaret uygulamasma ABD kadar önem vermeyen ve bloklaşan 12 üyesiyle dünya serbest ticaretinin ge- lişmesini önleyen bir kurum \e kuru- luş olan AT; Japonya'nın hükümet ve özel sektörünün el ele ve ulusal hedefı- nin gereği bir yöntemle uyguladığı alım ve satım işlevinin olumsuz etkile- rinı önceden görerek. bu ülkenın AT- ye dışsatımını bazı mallarda yüzde 16 ile sınırlamıştır. Bu karan ile AT. Ja- ponya'ya aynı ekonomik silahla yanıt vermiş, ABD'yi Japonya karşısında yalnız bırakmış ve bu iki devletin ulu- sal hedeflerinden (global ticarete ege- men olma) kaynaklanan bir ulusal çıkar çatışması yaraiabilmiştir. Son zamandakı bütün gelişmeler: günlerin. aylann ve yıllann anlaşmaz- lıklannın yarattığı olaylar olmayıp. birbirini izleyen sanayi devrimleri ça- tışmalannın (I ve II. Dünya harpleri- nin) devamıdır. ESAP-ekonomik. sosyo-külıürel. askeri ve politik güçler arası topyekûn çatışmada sadece aske- ri öğe 1945"lerde aktif olarak durak- layarak soğuk harbe dönüşmüş ve diğer güçler arası çatışmalar günümü- ze kadar sürdürülmüştür. Bugün dün- ya ekonomik. sosyal. kültürel. politik ve teknolojik güçlerin egemen olduğu global bir harbin içindedir. Aktif aske- ri gücün galiplen ABD. SSCB ve İngil- tere. bugün: eski düşmanlan Almanya ve Japonya karşısında ekonomik. sos- yal, kültürel. bilimsel \c teknolojik güçler çatışmasında harbi yitiren laraf olarak gözükmektedirler. Bugün ABD-Japonya arasındaki anlaşmazlıklar. süregelen harbin gö- rülebilen çatışmalandır. Global ticaret ve üretimin toplam yüzde 40"ına ula- şan ekonomik güçlen ile bu iki devin çatışması. ister istemez bütün dev letlc- ri ilgilendirmektedir. Uzak bir olasılık olmakla beraber. bu iki gücün ilgi alanlannı belirleyip anlaşarak AT kar- şısına birlikte. yüzde 40'lık bir ekono- mik güçle çıkmalan birçok yönetici- nin. özellikle Başkan Bush"un arzula- dığı bir yöntem olarak da düşünülebil- mektedir. Bu beraberliğin Kuzey Amerika (ABD. Kanada ve Meksika) stratejik işbirliği ile Pasifik stratejik iş- birliği şekhnde genişletilmesi de bekle- nebilecektir. Ancak tek ve çok önemli bir ulusal hedef koşulunda -global ti- carete egemen olmada- ABD ve Ja- ponya'nın yöntemlerini çatışmadan anlaşmaya dönüştürmelerinin güçlü- ğü de görülebilmektedir. Japonya'nın amacı Yukanda belirtilen geçmişe dönük temel nedenleri, bugünkü ABD- Japonya anlaşmazlığıyla birlikte de- ğerlendirdığimizde; her iki tarafça da çok ince ve dikkatli bir politikanın uy- gulandığını. Japonya yaranna sağla- nan durumun sürdürüldüğünü ve ABD"nin patlama noktasına yaklaştı- ğını gözlemleyebiliyoruz. Akıif askeri çatışmanın yenilmişi Japonya, ada ya- şantısının yarattığı jeostratejik sınırla- malannı da dikkate alarak. global ticarete egemen olma ulusal hedefınde bir ara hedef seçmiştir. ABD'nın sağ- ladığı askeri güvenlik örtüsü altında bu ülkeyi ekonomik yönden sarsacak bir yerinden vurmak. Japonya ara he- def olarak büyük işsizlik sorunu yara- tacak olan otomotiv ve elektronık alanını seçmiştir. Bugün Japonya: Ge- neral Motors. IBM gibi dev kuruluşla- niçineyuvarladığı acıklı durumla. ara hedefine ulaşmanın se\inci içindedir. Bu arada iki ülkenin bu durumu gö- rüşmek için bir araya gelışlerindc. ABD Başkanı'nın ilginç bir rastlantı sonucu Japonya Başbakanı'nın kuca- ğına kusarak bayılışı. kutlamayı Ja- ponya için unutulamayacak birolayla da renklendirmiştir. Japonya her yerde Çatışmada Japonya"nın kullandığı araçlar -silahlar- ABDnin global ser- best licaretin yaygınlaşması için verdi- ği ödünlerden çok yararlanmaktadır. Aynca. soğuk savaşın yaralannı sar- mada gereksinim duyduğu banş orta- mının sağlanması için PAXAM (Pax Americana) aracı olarak kuvvctli bir askeri gücü elde bulundurması da Ja- ponya"nın işini kolaylaştırmıştır. Oto- motiv veelektronikara hedefine ilave- ten Japonya. ABD'de de\ yatınmlar yaparak, sanay i atılımını ülkesinin dar ada çerçevesinden kurtarmışiır. Araç- lannın büyük bir bölümünü ABD"dc üreten Japonya. Colorado'daki fede- ral hükümetin ormanlık sahalannı kayak alanı olarak kullanmak da da- hıl. her yönden ABD'ye yayılmış ve bu ülkenin kendisinc kar>ı dışalınıı yüzde 16 ile sınırlama gibi benzer bir girişim de bulunmasını olanaksızlaşiırmıştır. Bugün Japonya. ABD'dc her yerde- dir. ABD Başkanı Bush'un. Japonya'ya gezisi süresince uçtuğu "Hava Kuv- vetleri Bir" uçağında dahi yemeği. dünya uçak mutfak ve lavabo sanayi- inde egemen olan Japon Jamco şirketi sunmuştur. Mecazi anlamda Japonya. ABD Başkanfnın mutfağına kadar girmiştir. ABD'ye yayılan Japonya için bu dev letin kısıtlayıcı önlem alma- sı olanaksızlaşmamış olsa dahi. en azmdan artık çok güçleşmiştir diyebi- liriz. Sivrisinek \ öntemi Japonya bu çatışmada ne yapıyor'. 1 Negibi bir yöntem kullanıyor? Bunun yanıtı. sivrisinek yöntemi olabilir. Amerikan devinin elrafında uçuşan Japon sivrisinek şirketleri. iş olanağı sağlıyoruz uyutmacasıy la iğncsini ba- tınrken hissettirmemektcdir. Ancak sızı vc kaşıntı ış ışten gcçtıktcn sonra başlamaktadır. Amerikan yapısının her alanına yayılan hükümet güdümlü Japon şirketleri. ABD"dc en ileri pro- paganda yönıemleriyle dc kamuoyu- nu Amerikan nıalından. sosyal yapı- sından ve yaşantısından soğutmakia \e yöneticiler kamuoyunun dcsieğıni islerken Japon örncklcri vercrck bu propagandaya dolaylı olarak yardım- da bulunmaİctadırlar. Japon çalışkan- lığı, dısiplini. eğııim yöntemi. kalııc kontrolü. araşlırma ve geliştirnıe dü- zeyinın üslünlüğü bugun. ABD ço- cuklarına varıncaya kadar her dü/ey- dc kabul edılmiş bulunmaktadır. SCKECEK ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKd Krims'tan .(1) Yazının başlığına bakıp da, Kıbns'ta olduğumu, ora- dan yazdığımı sanmayın, bu "Ankara Notian'nı Aliağa'dan yazıyorum; ancak günlerdir Kıbrısiı dost- larla Kıbrıs'ı, oradaki yönetimi, orada yaşayan insan- ların sorunlarını konuşuyorum. Kendim orada olma- sam da, kafam orada, o bakımdan her dakika düşündü- ğüm olayı başlığaçıkmam yadırganmamalı... Bilmiyordum, öğrendim yıllar içinde, pek çok kişi Kıbrıs yurttaşı olmuşlar! Bunların arasında bir ben yo- kum gibi geliyor; kimler var? Bülent Ecevit (Haydi o Kıbrıs fatihi, olabilir!), AN Tanrıyar (Hacı Tö'nün baca- nağı, ben severim Ali Bey'i. GS'li olsun, ne çıkar), Ab- dullah Tenekeci (Tenekeci Paşa, Yıldırım Akbulut döneminde Kıbrıs eşgüdüm bakanıydı). Daha çok var, bir örnek daha vereyim: Seren Serengil! Rauf Denktaş için "Seni Seviyorum" şarkısını söyledi diye mi yurttaş oldu Seren Serengil? Elbette değerli bir sanatçı; yurt- taşlığı bir öpücüğe mi veriyorlar sanırsınız? Bunlar iyi hoş da, son üç-dört yılda binlerce kaçak iş- çi Kıbns'ta nasıl yurttaş yapıldı? Işadamlan nasıl yurt- taş oluyorlar? Kıbrıs'a yurttaş yapılanlar, Kıbrıs toplu- munun iç siyasal dengelerini de mi bozuyorlar? Dışarı- dan gelenlerin yurttaşlığa alınmalarında kimler yardımcı oluyorlar? Kaşgar Oteli'nin sahibi Eyüp Zafer Gökbilen, altına Mercedes arabayı nasıl almış? Kuzey Kıbns'ta demokratlık, sosyal demokratlık değil de, fa- şoluk mu geçerli? Kuzey Kıbns Eğitim Bakanı Eşber Serakırtcı hangi egilimde ki? Bir açıklasın da ogrene- yim... 12 Eylül'ü yaşayan Türkiye'de, yıllar var köprülerin altından çook sular geçti; Türkiye, Türk halkı demokra- siye yöneldi; gelgelelim, Kuzey Kıbrıs'ta Rauf Denktaş bir türlü demokrasiyi içine sindiremedi mi? Artık geçti, sindiremez de mi? Kenan Bey'i, Hacı Tö'yu bundan sonra "demokrat" yapabilir misiniz? Geçmiş ola mı? Seçime girip, seçimi yitireceksiniz, kuzu kuzu muhale- fete geçeceksiniz, demokratlık budur! "Ah, keşke şöy le yapsaydım, elimden kaçırmazdım!" demeyeceksi- niz. "Elime bir fırsat geçse de, şunu şunu bir astr- sam!" demeyeceksiniz. Zor iştir demokratlık, zor zanaattır! Rauf Denktaş ne mi yaptı? Kuzey Kıbrıs'ın ana muha- letet lideri özker özgür'ü bir yazısında büyük harflerle "Baba" yazdı diye mahkemeye verdi, 200 milyon lira tazminat istedi. Mahkeme sonunda özker Ozgür, 60-90 milyon liraya mahkûm edildi. Özker Özgür meclisi boy- kot ettiğinden emekli ikramiyesine elkondu. Haczedil- di. Girne yolundaki arsası satışa çıkarıldı. Bu arsayı da kim mi aldı? Denktaş. Bizim basın, Rauf Denktaş'ı pek tutar! Bilmez ki, Kıb- ns'ta çözüm, Rauf Denktaş'ın oradaki Türk kesiminin tepesinden gitmesine; bir demokrat yönetimin gelme- sine bağlıdır. Türk-Rum topluluklarının bir arada yaşa- malarına olanak vardır, ancak bu "demokrat" bir anla- yışın egemen olmasıyla gerçekleşebilir. Kıbrıstan esintileri sürdüreceğim, kulaklara küpe olması için... Uçakla izmir'e, oradan Aliağa'ya geçtJm. Aliağa Be- lediye Başkanı Hakkı Ülkü'nün çağrılısıyım. Pazar gü- pü Aliağa'da, Gencelli'de "şenlik" var. Hakkı Ülkü'nün Halkla llişkiler Danışmanı Şahap Bey, havaalanına, üzerinde "Aliağa Belediyesi" yazısı olan bir açık kam- yon yollamıştı. Ucakta, halk ozanı Musa Eroğlu'yla bir- likteydik. Şoför: - Yolda, isterseniz Menemen'e uğrayalım, orada bir nişan varmış, Şahap Bey'ler orada olacaklar, dedi. - Olur, dedim, uğrayalım! Eroğluna "Hoşçakal" de- yip ayrıldım. Aliağa'nın Gencelli'sinde, zeytinlerin altında, Aliağa Termik Santralı'na direnişin, Danıştay karannı kutJa- manın cümbüşü vardı. Bakırçay Belediyeler Birliği'ne bağlı belediye başkanları, Yeşiller, gazeteciler, sanat- çılar oradaydılar. Kemal Anadol, termik santralın en- gellenmesi için Hakkı Ülkü'yle birlikte savaşım vermiş, bu sonuca uîaşmada büyük katkısı olmuştu. Köy Ensti- tüleri'nde, Tonguç'un sağkolu Ferit Oğuz Bayır, Foça'- dan gelmişti. Doç. Meryem Koray, Veli Aksoy, llhan Irem, Hale Gür, Arif Kemal, Hüseyin Yurttaş, Osman özgüven, Nihat Dirim, Hüseyin Gürer, Yeşiller'den Ali Sarar, Süleyman Güral, Makina Mühendisleri Odası'- rvdan Fasih Kutluay, Nâzmi Yüksel, daha pek çok ko- nuk. Gazeteci Feyzi Hepşenkal, Hürriyet'in "Ege" baskısında güzel bir yazı yazdı; hâlâ termik santralı açmaktan, kurmaktan söz eden Enerji Bakanı Ersin Fa- ralyalı'ya yazısında şöyle dedi: "... Aslında Ersin Faralyah'nın adım adım 'cami du- varına' yaklaşması umurunda bile değil. Ama takındı- ğı, hak, halk ve hukuk tanımaz o tavır yok mu... Cidden kaygı ve sıkınü yaratıyor..." Ozan Hüseyin Yurttaş anlattı, Aliağa yakınındaki "Habaş" çelik fabrikasının yarattığı kirlilikten göz gö- zü görmüyormuş. Danıştay'ın da kararından sonra Hakkı Ülkü de, köylüler de kararlı; Aliağa'ya termik santralı kurdurmayacaklar, yörelerini kirlettirmeye- cekler. Hakkı Ülkü, piknik yapan şenlikçilere "Her mayısın ilk pazarında burada buluşmak üzere" dedi. Sözleştiler... BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Argoda görgü- süz, kaba saba, yontulmamış kim- se. 2/ Un, et ve bamya ile yapılan bir yemek... Ateş. 3/ Judo ve karate- deki en üst derece- lere verilen ad... AvTupa'nın Lado- ga'dan sonra ikinci büyük gölü. 4/ Piut. 5/ Türlü bit- kilerin yaprak ve kabuklan ile koku- landınlmış acımtı- rak bir içki... Uluslararası Okçuluk Federasyonu'nun simgesi. 6/ Türk muziğinde kullanılan büyük zilsiz tef... Radon elementinin simgesi. 7/ Ağır bir şeyi denizden çıkarmak ya da oraya indirmek işinde kullanı- lan büyük vinçli deniz teknesi. 8/ Şaka. 9/ Dört Halife'nin üçüncü- sü... Borsada belli miktardaki his- se senedini belirtmekte kullanılan işlem birimi. YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/ At yanşlannda binicilerin ki- losunu tamamlamak için eyere ya da eyeıin alündaki örtüye konan kurşun levhalar. 2/ Üstün bir yetkinin gücünü simge- leyen değnek... Şeker üretiminde billurlaşan şeker alındıktan sonra kalan posa. 3/ Özütünde kuvvet verici, yorgunluk gi- derici ve afrodizyak etki bulunan Uzakdoğu kökenli bitki. 4/ Isim... Deveye takılan büyük çan. 5/ Sıvı durumuna getiril- mis havadan elde edilerek ışık araçlannda kullanılan element... Asya'da bir ülke. 6/ Böbrek iltihabı. 7/ Kansızlık... Afrika'da bir ırmak. 8/ Gümüşün simgesi... Kent elektrik akımını sağ- layan kuruluş. 9/ Türk muziğinde bir makam... Bir gıda mad- desi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle