Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12MAYIS1992SAU
12 DIZI-YAZI
Altın, gümüş, sürüve peynir; budur işte yörüklüğün taşıdığı zenginliğin adı
Yörüğün yüreği körüktür
Analann çocuk büyütmeye, bakmaya,
onlarla ilgilenmeye zamanlan olmaz pek.
Büyümeleri zamana bırakılmıştır çocuklann.
Saçlan kökünden kesilmiş, ince boyunlannın
üstünde kararmış birer sukabağına benzeyen
şekilsiz başlanyla, uçurumlu kaya üstlerinde,
bir düzlükteymiş gibi koşarcasına yürürler.
Vörükler (5)
Renk yükü kilimlerinin, çullannın.
heybelerinin, üzerine, dağçiçeklerinin.
geyiklerin -renklerini ve yüzlenni do-
kur çizerler kadınlar. Çuvallannı.
hararlannın yayla ısdarlannda dokur-
lar. Göç başlayınca ısdar tezgâhlannı
yerinden sökerek kara gömerler. Ertc-
si yıl tekrar yaylaya çıktıklannda
ısdarlannı kardan çıkanr kuraflar.
Analann çocuk büyütmeye. bak-
maya, onlarla ilgilenmeye zamanlan
olmaz pek. Büyümeleri zamana bıra-
kılmıştır çocuklann. Saçlan kökün-
den kesilmiş, ince boyunlannın
üstünde kararmış birer sukabağına
benzeyen şekilsiz başlanyia çocuklar,
önleri uçurumlu kaya üstlerinde, bir
düzlükteymiş gibi koşarcasına yürür-
ler. Yükseklikten en ufak başlan
dönmez. Ovalann değil. yükseklikle-
rin insanıdırlar onlar. Aynı zamanda
birer doğa bilginidirler. Soğuğa, rüz-
gâra, sele. yağmura karşı dayanıklıdır-
lar. Ne yapacaklannı bilirler.
Yağmurun ne zaman, ne yönden
yağacağını, keçilerin tıksınşıyla, top-
rağın kokusundan anlarlar. Gece
karanlığında ormanın içinde yürürler-
ken yönlerini şaşırmazlar. Önlerine
çıkan çukurlan, taşlan, büklen, döne-
meçleri. çalılan. baıağı, geçidi iyi tanır,
bilirler. En kapalı, puslu havalarda bi-
le ayın gökyüzündeki devinimini de....
Torosun yüzündc ne kadar bitki,
ağaç varsa bilirler. Hangisınin yenile-
ceğini, manlann zehirlisini, zehirsizini,
hangi ot vc yaprak türiinün koyunu,
keçiyi ishal edeceğini...
Poyraz yakığı yüzleri, yeşil fidesınin
üstünde kararan bir biber kadar siyah-
lır. Bodur çalılar örneği kısa, ki.ı,
sağlam olur boylan. Toros kayalık'a-
nnın direncini, özelliklerini taşırlar.
Türkülerini, elleri kulaklannda.
kendi yalnızhklannı besleyen doğanın
Jipjjsuz ıssızlığına karşı bağıra çağıra
i-«öyîet1er. Türküleri. seslenişleri. To-
roslann poyrazından esinlenmiş gibi-
dir ve derin çığhklan anımsatırlar.
Yanık. dertli ve uğultuludurlar.
Alınlan paralı analar. kızlar, gelin-
ler öylesine yalın, içten gülerler ki.
yüreklerindeki o saflık gülüşlerine ay-
nen yansır. Sadeliklerini, gülüşlerinde-
ki yalınlığı o dağlardan alırlar. Bazen
benekli kuzulara sanlarak. kaya üstle-
rinde, çalı diplerinde korkusuzca
yatarlar. Doğumlannı, kıl keçe üstüne
yatıp, bacaklannı da iki yana açarak,
çığlık üstüne çığlıklar atarak yaparlar.
Dünyaya canlının bir yenisini getirir-
lerken ölenler olur bazen. "Dünya
eskisiyle yenisini bir arada tutamaz.
Doğuran ölecek ki, bir yenisine yer
açıla!" der, çıkarlar işin içinden.
Üç etekli renkli fîstan
T
K
Y
0
A
0
R
L
R
OSM A
0
1
Ü
SL
: L
KL
ŞA
A
E
E
111
R
R
R
B
Türkülerini, elleri kulaklannda, kendi
yalnızlıklannı besleyen doğanın sonsuz
ıssızlığına karşı bağıra çağıra söylerler.
Türküleri, seslenişleri, Toroslann
poyrazından esinlenmiş gibidir ve derin
çığlıklan anımsatırlar. Yanık, dertli ve
uğultuludurlar.
Yörüklerin renkli dünyasında develer bile birer kilim \e nakış yüküdür (solda). 2800 merre yükseklikte ısdar tezgahının başında bir yörük kadını (sağda).
Giyim kuşamlan, develeri ile atlan-
nın koşum takımlanna vanncaya
değin, ala kırmızı kiraz dalından fark-
sız. başlı başına bir renk ve nakış
yüküdür. Üç etekli renkli fistanlar gi-
yer kadınlar. Erkekler ise dar paçalı.
yün kıl kanşımı, kahverengi siyah şal-
varlar giyerler. O şalvarlarla rahatlıkla
koşabilir. önlerine çıkan taşı. çalıyı.
hendeği aşabilir. ata eşcğe. traktöre bir
sıçrayışta binebılirler. Yüzlerce yıllık
bir göc \e ıklim deneyiminin ortaya çı-
kardığı bir giysi tüfüdür.
Dağ duası, AUah ağacı
Yaşlı kadınlar, içlerini dökmek.
dertlenmek. bazen de kcndilerine kö-
tülüğü dokunan birilerine ilenmek
için. en yakın. cn yüksek dağın üstüne.
dağ duası yapmaya çıkarlar. Dağ. tepe
yoksa. yüksekçe bir ulu ağacın dibıne
gider. içlennı döker rahatlarlar. O tür
ağaçlara da "Allah ağaa" derlcr.
Sermayelerinin tümü önlerindekı
sürüdür. Yörüklüğün umudu. gelece-
ğidir o sürüler. Yünleri ısıtır. sütü
ayranı içilir. yoğurdu. etı. peyniri ye-
nir. Her sürü. yürüyen. soluk alan. yer
değiştiren canlı birer et. süt. yağ. pey-
nir ve yün deposudur. Onlann iyi
beslenip beslenmemesine bağlıdır ge-
lecekleri. Sürü bir kez burnunu ottan.
topraktan a>ırdı mı. yörüklüklerinin
ufku da kararmış demektır. Bu yüz-
dcn çobanlık önemlidir. Ve her gün
çobanlann aklından geçen lek soru.
sürüyü o gece ne yana sürüp ollata-
caklan düşüncesidir.
ŞalgabaOtu
Kuru dağ yüzlerinc bakıldığında.
onca sürü nerede yayılır da. hangi ota
başlannı eğerler dıye soracağı gclir in-
sanın. Görünürlerde bir lck yeşile. ota.
yaprağa rasllanmazçünkü. Ama iyicc
cğilip "bakıldığında. toprağın yüzüyle
bir duran. loprağa uy um vermiş boz
renkli. eklemleri boğumlu "Şalgaba
Olu" denilcn bir oı cinsi gözc çarpar ki.
yörük malcılığını ihya eden ot odur.
Gece gündüz Şalgaba Otunu yer. kc-
mırirler sürüler. Şalgaba Otunun balı
da nefıs olur. Anlar, şalgabalann dalı-
na. yaprağına. çiçcğine yapışır kalır-
lar. Şalgaba balı gibisi yoktur
Toroslar'da.
Düz. ovalık yerlerde, dizboyu yon-
calann. otlann içinde otlatılan ya da
başı ipe bağlı. yemle. küspcylc besiye
çekilen hayvanlar hareketsiz oldukla-
nndan tartıda ağır çekcrler. Ama elleri
köpüklü. gevşek. yağlı olur. Yayla
hayvanının ise temiz havada sürekli ge-
zip dolaştıklan içın cti sık ve lezzetli
olur. Odun ateşinde pışirilen yemeğin
ladıyla. tüpgazda pişirilen yemcğin tat
farkı gibi.
Tulum peyniri
Güçlü erkekler, iyi düzülmüş kalın
piynar vc mcşcdcn sopalarla. yaş deri
ıçlerinc tuzlanmış peynir basarlar.
"Yaş den bastıkça alır" sözü oradan
gclir. Kcnısoylulann markctlcrdc "tu-
îum pcyniri' ya da "dcri peyniri' dedik-
leri yan kütiü peynirin aslı odur.
Dışlan kıllı pe> nir dcrilcrini çadırlann
önünc sıra sıra dizcrlcr. Sayılan bazen
>üzü. ikiyüzü bulur. B\r yörük obası-
nın bir ya/da eldc etliği emcğinin
i d l
valdız ve iğle yer yer dclerler ki. obruğa
konulduklannda. peynir içınin suyu-
nu azar azar dışına versin, süzsün.
Pcynir derilcrini obruğa götürüp koy-
mak için hayvanlanna yüklerler.
Otuz beş kırk hayvanlık bir peynir
kcrvanı yola çıkar. Kadınlarerkckİcn-
ni uğurlarlarken kcndilcrinden gcçcr-
cesine zilli tefler çalarak dolu dolu bir
kıvancı yaşarlar. Genç kızlar büklüm
büklüm saçlarını gcrilerine akıtarak.
altın. gümüş vc paralannı bilekleri ilc
alınlanna lakarlar. Altın. gümüş. sürü
ve pcynir: budur ıştc yörüklüğün taşı-
dığı zenginliğin adı.
Obruk: Doğal buzdolabı
Her obanın birer obruğu olur. Ob-
ruk içleri yaz kış kar lular. İçlcri serin.
onar onbeşer metre derinlikteki mağa-
ralann adıdır obruk. Doğal bircr
bu/dolabıdırlar.
özctidir onlar. Dcrilcrinin dışlannı çu- SlJRECIîK.
Amerika cephesinde olay var
Bug
ABD
0 1
Ü
'd
u
n
e
y
le
n
0
pd
ele
r
e
p
— 3 —
SEDAT tLHAN
Global düzeydeki serbest ticareti.
yayılımcı ulusal hedefınin temel öğesi
yapan ABD: bu tür alım ve satımdaki
kısıtlamalan GATT öncülüğünde yok
etmeye çalışma çabasında iki büyük
engelle karşılaşmaktadır. Birincisi Ja-
ponya'nın dışalımlanna koyduğu kı-
sıtlamalarla ABD aleyhine yılda 41
milyar dolar dış ticaret açığına mal
olan direnci, ikincisi de ATnin çiftçile-
rini açıktan desteklemek suretiyle ucu-
za malettiği tanm dışsatımı ile ABD
tanm ürünlerinin dışpazarlarda satışı-
nı zorlamasıdır. Bu iki etki. ulusal he-
defteki global serbest ticaret öğesinin
karşısına, daha çok Demokratlarca
benimsenen, ancak ulusal hedefe aykı-
nhğından dolayı açıkça söylenemeyen
içedönük ekonomik uygulama görü-
şünü, yeni bir deyimle, 'hakça alım ve
satım düşüncesi'ni gündeme getirmiş-
tir.
Serbest ticaret uygulamasma ABD
kadar önem vermeyen ve bloklaşan 12
üyesiyle dünya serbest ticaretinin ge-
lişmesini önleyen bir kurum \e kuru-
luş olan AT; Japonya'nın hükümet ve
özel sektörünün el ele ve ulusal hedefı-
nin gereği bir yöntemle uyguladığı
alım ve satım işlevinin olumsuz etkile-
rinı önceden görerek. bu ülkenın AT-
ye dışsatımını bazı mallarda yüzde 16
ile sınırlamıştır. Bu karan ile AT. Ja-
ponya'ya aynı ekonomik silahla yanıt
vermiş, ABD'yi Japonya karşısında
yalnız bırakmış ve bu iki devletin ulu-
sal hedeflerinden (global ticarete ege-
men olma) kaynaklanan bir ulusal
çıkar çatışması yaraiabilmiştir.
Son zamandakı bütün gelişmeler:
günlerin. aylann ve yıllann anlaşmaz-
lıklannın yarattığı olaylar olmayıp.
birbirini izleyen sanayi devrimleri ça-
tışmalannın (I ve II. Dünya harpleri-
nin) devamıdır. ESAP-ekonomik.
sosyo-külıürel. askeri ve politik güçler
arası topyekûn çatışmada sadece aske-
ri öğe 1945"lerde aktif olarak durak-
layarak soğuk harbe dönüşmüş ve
diğer güçler arası çatışmalar günümü-
ze kadar sürdürülmüştür. Bugün dün-
ya ekonomik. sosyal. kültürel. politik
ve teknolojik güçlerin egemen olduğu
global bir harbin içindedir. Aktif aske-
ri gücün galiplen ABD. SSCB ve İngil-
tere. bugün: eski düşmanlan Almanya
ve Japonya karşısında ekonomik. sos-
yal, kültürel. bilimsel \c teknolojik
güçler çatışmasında harbi yitiren laraf
olarak gözükmektedirler.
Bugün ABD-Japonya arasındaki
anlaşmazlıklar. süregelen harbin gö-
rülebilen çatışmalandır. Global ticaret
ve üretimin toplam yüzde 40"ına ula-
şan ekonomik güçlen ile bu iki devin
çatışması. ister istemez bütün dev letlc-
ri ilgilendirmektedir. Uzak bir olasılık
olmakla beraber. bu iki gücün ilgi
alanlannı belirleyip anlaşarak AT kar-
şısına birlikte. yüzde 40'lık bir ekono-
mik güçle çıkmalan birçok yönetici-
nin. özellikle Başkan Bush"un arzula-
dığı bir yöntem olarak da düşünülebil-
mektedir. Bu beraberliğin Kuzey
Amerika (ABD. Kanada ve Meksika)
stratejik işbirliği ile Pasifik stratejik iş-
birliği şekhnde genişletilmesi de bekle-
nebilecektir. Ancak tek ve çok önemli
bir ulusal hedef koşulunda -global ti-
carete egemen olmada- ABD ve Ja-
ponya'nın yöntemlerini çatışmadan
anlaşmaya dönüştürmelerinin güçlü-
ğü de görülebilmektedir.
Japonya'nın amacı
Yukanda belirtilen geçmişe dönük
temel nedenleri, bugünkü ABD-
Japonya anlaşmazlığıyla birlikte de-
ğerlendirdığimizde; her iki tarafça da
çok ince ve dikkatli bir politikanın uy-
gulandığını. Japonya yaranna sağla-
nan durumun sürdürüldüğünü ve
ABD"nin patlama noktasına yaklaştı-
ğını gözlemleyebiliyoruz. Akıif askeri
çatışmanın yenilmişi Japonya, ada ya-
şantısının yarattığı jeostratejik sınırla-
malannı da dikkate alarak. global
ticarete egemen olma ulusal hedefınde
bir ara hedef seçmiştir. ABD'nın sağ-
ladığı askeri güvenlik örtüsü altında
bu ülkeyi ekonomik yönden sarsacak
bir yerinden vurmak. Japonya ara he-
def olarak büyük işsizlik sorunu yara-
tacak olan otomotiv ve elektronık
alanını seçmiştir. Bugün Japonya: Ge-
neral Motors. IBM gibi dev kuruluşla-
niçineyuvarladığı acıklı durumla. ara
hedefine ulaşmanın se\inci içindedir.
Bu arada iki ülkenin bu durumu gö-
rüşmek için bir araya gelışlerindc.
ABD Başkanı'nın ilginç bir rastlantı
sonucu Japonya Başbakanı'nın kuca-
ğına kusarak bayılışı. kutlamayı Ja-
ponya için unutulamayacak birolayla
da renklendirmiştir.
Japonya her yerde
Çatışmada Japonya"nın kullandığı
araçlar -silahlar- ABDnin global ser-
best licaretin yaygınlaşması için verdi-
ği ödünlerden çok yararlanmaktadır.
Aynca. soğuk savaşın yaralannı sar-
mada gereksinim duyduğu banş orta-
mının sağlanması için PAXAM (Pax
Americana) aracı olarak kuvvctli bir
askeri gücü elde bulundurması da Ja-
ponya"nın işini kolaylaştırmıştır. Oto-
motiv veelektronikara hedefine ilave-
ten Japonya. ABD'de de\ yatınmlar
yaparak, sanay i atılımını ülkesinin dar
ada çerçevesinden kurtarmışiır. Araç-
lannın büyük bir bölümünü ABD"dc
üreten Japonya. Colorado'daki fede-
ral hükümetin ormanlık sahalannı
kayak alanı olarak kullanmak da da-
hıl. her yönden ABD'ye yayılmış ve bu
ülkenin kendisinc kar>ı dışalınıı yüzde
16 ile sınırlama gibi benzer bir girişim
de bulunmasını olanaksızlaşiırmıştır.
Bugün Japonya. ABD'dc her yerde-
dir.
ABD Başkanı Bush'un. Japonya'ya
gezisi süresince uçtuğu "Hava Kuv-
vetleri Bir" uçağında dahi yemeği.
dünya uçak mutfak ve lavabo sanayi-
inde egemen olan Japon Jamco şirketi
sunmuştur. Mecazi anlamda Japonya.
ABD Başkanfnın mutfağına kadar
girmiştir. ABD'ye yayılan Japonya
için bu dev letin kısıtlayıcı önlem alma-
sı olanaksızlaşmamış olsa dahi. en
azmdan artık çok güçleşmiştir diyebi-
liriz.
Sivrisinek \ öntemi
Japonya bu çatışmada ne yapıyor'.
1
Negibi bir yöntem kullanıyor? Bunun
yanıtı. sivrisinek yöntemi olabilir.
Amerikan devinin elrafında uçuşan
Japon sivrisinek şirketleri. iş olanağı
sağlıyoruz uyutmacasıy la iğncsini ba-
tınrken hissettirmemektcdir. Ancak
sızı vc kaşıntı ış ışten gcçtıktcn sonra
başlamaktadır. Amerikan yapısının
her alanına yayılan hükümet güdümlü
Japon şirketleri. ABD"dc en ileri pro-
paganda yönıemleriyle dc kamuoyu-
nu Amerikan nıalından. sosyal yapı-
sından ve yaşantısından soğutmakia
\e yöneticiler kamuoyunun dcsieğıni
islerken Japon örncklcri vercrck bu
propagandaya dolaylı olarak yardım-
da bulunmaİctadırlar. Japon çalışkan-
lığı, dısiplini. eğııim yöntemi. kalııc
kontrolü. araşlırma ve geliştirnıe dü-
zeyinın üslünlüğü bugun. ABD ço-
cuklarına varıncaya kadar her dü/ey-
dc kabul edılmiş bulunmaktadır.
SCKECEK
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKd
Krims'tan .(1)
Yazının başlığına bakıp da, Kıbns'ta olduğumu, ora-
dan yazdığımı sanmayın, bu "Ankara Notian'nı
Aliağa'dan yazıyorum; ancak günlerdir Kıbrısiı dost-
larla Kıbrıs'ı, oradaki yönetimi, orada yaşayan insan-
ların sorunlarını konuşuyorum. Kendim orada olma-
sam da, kafam orada, o bakımdan her dakika düşündü-
ğüm olayı başlığaçıkmam yadırganmamalı...
Bilmiyordum, öğrendim yıllar içinde, pek çok kişi
Kıbrıs yurttaşı olmuşlar! Bunların arasında bir ben yo-
kum gibi geliyor; kimler var? Bülent Ecevit (Haydi o
Kıbrıs fatihi, olabilir!), AN Tanrıyar (Hacı Tö'nün baca-
nağı, ben severim Ali Bey'i. GS'li olsun, ne çıkar), Ab-
dullah Tenekeci (Tenekeci Paşa, Yıldırım Akbulut
döneminde Kıbrıs eşgüdüm bakanıydı). Daha çok var,
bir örnek daha vereyim: Seren Serengil! Rauf Denktaş
için "Seni Seviyorum" şarkısını söyledi diye mi yurttaş
oldu Seren Serengil? Elbette değerli bir sanatçı; yurt-
taşlığı bir öpücüğe mi veriyorlar sanırsınız?
Bunlar iyi hoş da, son üç-dört yılda binlerce kaçak iş-
çi Kıbns'ta nasıl yurttaş yapıldı? Işadamlan nasıl yurt-
taş oluyorlar? Kıbrıs'a yurttaş yapılanlar, Kıbrıs toplu-
munun iç siyasal dengelerini de mi bozuyorlar? Dışarı-
dan gelenlerin yurttaşlığa alınmalarında kimler
yardımcı oluyorlar? Kaşgar Oteli'nin sahibi Eyüp Zafer
Gökbilen, altına Mercedes arabayı nasıl almış? Kuzey
Kıbns'ta demokratlık, sosyal demokratlık değil de, fa-
şoluk mu geçerli? Kuzey Kıbns Eğitim Bakanı Eşber
Serakırtcı hangi egilimde ki? Bir açıklasın da ogrene-
yim...
12 Eylül'ü yaşayan Türkiye'de, yıllar var köprülerin
altından çook sular geçti; Türkiye, Türk halkı demokra-
siye yöneldi; gelgelelim, Kuzey Kıbrıs'ta Rauf Denktaş
bir türlü demokrasiyi içine sindiremedi mi? Artık geçti,
sindiremez de mi? Kenan Bey'i, Hacı Tö'yu bundan
sonra "demokrat" yapabilir misiniz? Geçmiş ola mı?
Seçime girip, seçimi yitireceksiniz, kuzu kuzu muhale-
fete geçeceksiniz, demokratlık budur! "Ah, keşke şöy
le yapsaydım, elimden kaçırmazdım!" demeyeceksi-
niz. "Elime bir fırsat geçse de, şunu şunu bir astr-
sam!" demeyeceksiniz. Zor iştir demokratlık, zor
zanaattır!
Rauf Denktaş ne mi yaptı? Kuzey Kıbrıs'ın ana muha-
letet lideri özker özgür'ü bir yazısında büyük harflerle
"Baba" yazdı diye mahkemeye verdi, 200 milyon lira
tazminat istedi. Mahkeme sonunda özker Ozgür, 60-90
milyon liraya mahkûm edildi. Özker Özgür meclisi boy-
kot ettiğinden emekli ikramiyesine elkondu. Haczedil-
di. Girne yolundaki arsası satışa çıkarıldı. Bu arsayı da
kim mi aldı? Denktaş.
Bizim basın, Rauf Denktaş'ı pek tutar! Bilmez ki, Kıb-
ns'ta çözüm, Rauf Denktaş'ın oradaki Türk kesiminin
tepesinden gitmesine; bir demokrat yönetimin gelme-
sine bağlıdır. Türk-Rum topluluklarının bir arada yaşa-
malarına olanak vardır, ancak bu "demokrat" bir anla-
yışın egemen olmasıyla gerçekleşebilir.
Kıbrıstan esintileri sürdüreceğim, kulaklara küpe
olması için...
Uçakla izmir'e, oradan Aliağa'ya geçtJm. Aliağa Be-
lediye Başkanı Hakkı Ülkü'nün çağrılısıyım. Pazar gü-
pü Aliağa'da, Gencelli'de "şenlik" var. Hakkı Ülkü'nün
Halkla llişkiler Danışmanı Şahap Bey, havaalanına,
üzerinde "Aliağa Belediyesi" yazısı olan bir açık kam-
yon yollamıştı. Ucakta, halk ozanı Musa Eroğlu'yla bir-
likteydik. Şoför:
- Yolda, isterseniz Menemen'e uğrayalım, orada bir
nişan varmış, Şahap Bey'ler orada olacaklar, dedi.
- Olur, dedim, uğrayalım! Eroğluna "Hoşçakal" de-
yip ayrıldım.
Aliağa'nın Gencelli'sinde, zeytinlerin altında, Aliağa
Termik Santralı'na direnişin, Danıştay karannı kutJa-
manın cümbüşü vardı. Bakırçay Belediyeler Birliği'ne
bağlı belediye başkanları, Yeşiller, gazeteciler, sanat-
çılar oradaydılar. Kemal Anadol, termik santralın en-
gellenmesi için Hakkı Ülkü'yle birlikte savaşım vermiş,
bu sonuca uîaşmada büyük katkısı olmuştu. Köy Ensti-
tüleri'nde, Tonguç'un sağkolu Ferit Oğuz Bayır, Foça'-
dan gelmişti. Doç. Meryem Koray, Veli Aksoy, llhan
Irem, Hale Gür, Arif Kemal, Hüseyin Yurttaş, Osman
özgüven, Nihat Dirim, Hüseyin Gürer, Yeşiller'den Ali
Sarar, Süleyman Güral, Makina Mühendisleri Odası'-
rvdan Fasih Kutluay, Nâzmi Yüksel, daha pek çok ko-
nuk. Gazeteci Feyzi Hepşenkal, Hürriyet'in "Ege"
baskısında güzel bir yazı yazdı; hâlâ termik santralı
açmaktan, kurmaktan söz eden Enerji Bakanı Ersin Fa-
ralyalı'ya yazısında şöyle dedi:
"... Aslında Ersin Faralyah'nın adım adım 'cami du-
varına' yaklaşması umurunda bile değil. Ama takındı-
ğı, hak, halk ve hukuk tanımaz o tavır yok mu... Cidden
kaygı ve sıkınü yaratıyor..."
Ozan Hüseyin Yurttaş anlattı, Aliağa yakınındaki
"Habaş" çelik fabrikasının yarattığı kirlilikten göz gö-
zü görmüyormuş. Danıştay'ın da kararından sonra
Hakkı Ülkü de, köylüler de kararlı; Aliağa'ya termik
santralı kurdurmayacaklar, yörelerini kirlettirmeye-
cekler. Hakkı Ülkü, piknik yapan şenlikçilere "Her
mayısın ilk pazarında burada buluşmak üzere" dedi.
Sözleştiler...
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Argoda görgü-
süz, kaba saba,
yontulmamış kim-
se. 2/ Un, et ve
bamya ile yapılan
bir yemek... Ateş.
3/ Judo ve karate-
deki en üst derece-
lere verilen ad...
AvTupa'nın Lado-
ga'dan sonra ikinci
büyük gölü. 4/
Piut. 5/ Türlü bit-
kilerin yaprak ve
kabuklan ile koku-
landınlmış acımtı-
rak bir içki... Uluslararası Okçuluk
Federasyonu'nun simgesi. 6/ Türk
muziğinde kullanılan büyük zilsiz
tef... Radon elementinin simgesi. 7/
Ağır bir şeyi denizden çıkarmak ya
da oraya indirmek işinde kullanı-
lan büyük vinçli deniz teknesi. 8/
Şaka. 9/ Dört Halife'nin üçüncü-
sü... Borsada belli miktardaki his-
se senedini belirtmekte kullanılan
işlem birimi.
YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/ At yanşlannda binicilerin ki-
losunu tamamlamak için eyere ya da eyeıin alündaki örtüye
konan kurşun levhalar. 2/ Üstün bir yetkinin gücünü simge-
leyen değnek... Şeker üretiminde billurlaşan şeker alındıktan
sonra kalan posa. 3/ Özütünde kuvvet verici, yorgunluk gi-
derici ve afrodizyak etki bulunan Uzakdoğu kökenli bitki. 4/
Isim... Deveye takılan büyük çan. 5/ Sıvı durumuna getiril-
mis havadan elde edilerek ışık araçlannda kullanılan element...
Asya'da bir ülke. 6/ Böbrek iltihabı. 7/ Kansızlık... Afrika'da
bir ırmak. 8/ Gümüşün simgesi... Kent elektrik akımını sağ-
layan kuruluş. 9/ Türk muziğinde bir makam... Bir gıda mad-
desi.