Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8BMART1992PAZAR CUMHURİYET SAYFA
KÜLTÜR SANAT 13
MVuğla'da resim sengisi
• AA(Mu$a)-İzmirResmveHeykel
M TÛzesi, resim atölyesı sanatçılanrun
ka xma resim sergisi Muğla'da açıldı.
M »ığla DevletGüzel Sanatlar
GaJerisi'nde, valı Lale Aytaman
tanafından açılan sergide 14 sanatçıya ait
toplam 34esersergileniyor. Aytaman,
açilış töreninde yaptığı konuşmada,
"IC ültürel faaliyeüer toplıunun aynası
niDeüğini taşır. Bu nedenle
desteklenmelidir"dedi. Serginin, 15
mart tarihine kadar açık kaJacağı
biltfdirildi.
Alman pessamın sergisi
• Kültür Servisi - Akbank Sanat
GaJerileri'nde süren etkinlikler bu ay da
devam ederken Akbank Bebek Sanat
Galerisi AlmanressamGisela
Buchholz'u konuk ediyor. Sanatçı açtığı
bu sergisinde yağlıboya ile yapmış
olduğu fıgüratifresımlerini sergiliyor.
Resimlerde ilk gözecarpan resimlerin
milzik notalan ile kanştınlıtuş olması.
Sarıatçı yaptığı bu çalışmalarla mûziğe
olan düşkünlüğûnü açıkça ortaya
koyduğunu veresimlerinimüzik ile
birlikteyoğurduğunu söylüyor. Akbank
Bebek Sanat Galerisi'nde açılan Gisela
Buchholz Resim Sergisi 33 yağlıboya
yapıttan oluşuyor. 3-20 marta dek
görülebilecek.
Tarihi tiyatro salonu
• AA(Şanlıurfa)-Tiyatro salonu olarak
1917 yılında inşa edilen ve uzun yıllardır
kullanılmayan tarihi tiyatro salonu,
Şanlıurfa Valiliği'nce restore ettirilerek
yeniden hizmeteaçılacak. Şanlıurfa
merkezinde bulunan, son dönem
Osmanlı mimansi ile Avrupa
mimarisinin etkilerini taşıyan tarihi
binayı, valilik, ocak ayı sonunda
imzalanan protokol ile belediyeden
kiraladı. Restore edilmek ve 3 yıl süreyle
işletilmek ûzere kiralanan yapının
restorasyon çalışmalannın 300 milyon
liraya mal olması vesalonun haziran
ayında hizmete girmesi planlanıyor.
Sanat tarihçisi Cihat Kürkçüoğlu,
yapının 1917 yılında tiyatro saionu
olarak yapıldığını, 1940'lardan sonra
uzun yıllar belediye binası olarak
kullaruldığmı anlatü.
Insancıl dergisî
• Kültür Senisi - İnsancıl dergısinın
yeni sayısında A.Necmettin Borteçin
reform hareketinde iki farkb
aydınlanmacı Martin LutherveThomas
Münzer, Özcan Yaacı akhn
özgürleşmesi ve felsefe, İrfan Akgündûz
kültür kavramı ve içeriği, Ömer Naci
soykan sentaktik ve semantik yapılar
arası ilişkiler açısından Türkçede anlam
nasıl oluşuyor. Kadir Yerci profesör,
Aliye Özlü tartışmayın. uzlaşın, Yakup
Şahan Arthur Rımbaud'nun(fotoğrafta)
komüncülüğü. Sennur Sezer şiir
gündemi. Maria Siemens sığınrnacı
kadınlar ve Bırleşmiş Milletler, Mustafa
Sercan Danton'un olümü ve Büchner'in
katli, Mehmet Aydın bir acılar ve
coşkular şairi, Cengiz Gündoğdu yıldız
güncesi adlı yaalanyla yer alıyor.
Aynca, Kezban Özbay'ın "Bu Benim
Seçimim Dağlı Çiçeklere Benzemeyiz
Biz" öyküsüyle AfşarTimuçin'le Nazım
Hikmet"in şiiri üzerine. MuratÇulcu'yla
"çağdaşlaşma ve taassup üzerine''
söyleşiler yer alıyor. Bu sayırun şairleri
ise Neşe Yaşın. Vecihi Timuroğlu, Altay
Öktem, Ali Ersin Günçe, Güngör Tekçe,
Nihat Kumser, Hasan Tahsin Ydmaz,
Hayriye Ersöz ve Turan Oktay.
Kadın-erkek îlişkîleri
• Kültür Servisi - Bugüne değin çeşitli
öykü. şiir ye tiyatro okuma etkinliklerini
sürdüren İnsancıl Okuma Tiyatrosu bu
kez de kadın-erkek ilişkilerini gündeme
getiriyor. Bugün saat 15.00'te Mustafa
Sencan yönetiminde Berrin Taş,
Necmettin Borteçin ve Aliye Özlü, Fırat
KJtap Galerisi'nde (Yasa Cad. Üzerlik
Sok. No: 11 Kadıköy Tel: 349 94 67)
kadın-erkek ilişkilerini tartışacaklar.
Yeni galeride üç kuşak
• AA(Ankara)- Pmar SanatGalerisi
etkinlikterine sanatseverlere dede,
damadı ve torunun resimlerini birarada
sunarak başladı. Sergide, 85 yaşmdaki
Nusret Karaca, damadı Turgut Akan ve
torunu Pmar Akan Dalkılıç'ın yapıtlan
birarada yer alacak. Tunalıhilmi caddesı
102-7 numarada sanat yaşamına
başlayan Pınar Sanat Galerisi'ndeki
sergi, mart ayı sonuna kadar
izlenebilecek.
Çağdaş Türk Dîli
• AA (Ankara) - Dil Derneğj'nm dil ve
edebiyat dergisi "Çağdaş Türk Dili",
beşinci yayın yılına girdi. Derginin bu ay
yayım}anan son sayısında Aziz Nesın,
Asım Öztürk, Ömer Demircan, Yaşar
Erkoç, Ramis Dara, Çengız Bektaş,
Gönül Özgül, Ahmet Özbek, Dinçer
Sezgin, Ali Dündar, Muzaffcr Uyguner,
Mehmet Ersil, Erhan Tığlı, İlyas Tunç'un
• yazı, şiir, öykü ve söyleşileri bulunuyor.
Dergiye, Semih Poroy da bir kankatürle
'• katılıyor.
Modern, post-modern ve neomodern kültür kimliğimiz
20. yy kültür kimliği bunalımıBERAL MADRA (tstanbul) - Dünya
ekonomisiyle bütünleşme ve dünya siyaseti
içinde atılgan ve açık bir davranış sürecine
gıren Türkiye'de. bu ıki köktenci değişımın
yanında ve koşutluk içinde yer alması gere-
ken kültür kimliği var mı? Kültür ve kimük
konulanndaki olumlu olumsuz yönlerin ve
ikilemlenn bilincinde olmak soruyu büyük
ölçüde yanıtlamaktadır.
Burada konuyu çağdaş sanat bağlamın-
da ele ahrken, gerçekte bütün sanat dalla-
nnda benzer bir sorgulamanın yapılması-
nın gerekliliğine inanıyoruz. Modemizmi
yaratan ve yayan ülkelerin kültür kimlikle-
ri içinde "plastik sanatlar"m taşıdığı önem,
her ne kadar giderek bugün "çağdaş sa-
nat"ı kimük belirleyici ölçüt durumuna ge-
tirmişse de -ki bu bir bakımdan da modern
ve çağdaş sanat yapıtlannın dünya ekono-
misi içinde önemli bir yatınm sektörü oluş-
turmasına bağbdır- kültür kimliklerini
oluşturan en önemli olgu, yaraücı bireyle-
rin oluşturduğu progrcsif düşünce bütün-
lüğü ve bunun yaygınlaşmasını sağlayan
sistemlerdir. Burada bütün "düşünce yara-
tan" sanatçılar söz konusudur.
Ülke ile yaratıa bireyin bugünkü duru-
mu arasında bir çelişki var. Ülke fıziksel ve
kavramsal sınırlar içeriyor, oysa yaraücı
birey kendisini küresel-uzaysal açıhmlar
içinde görüyor; sınırsızlık adına üretiyor.
Bu durumda sanatçının küresel-uzaysal
bağlamda sanatıru dünyaya mal eden ko-
numu ile ülkerun "aynhkçı" konumu ara-
sında bir uzlaşma gerekiyor ve her iki taraf
birbirine ödün veriyor.
Yaraücı birey ile ülke kavramı arasında-
ki bu çelişki ve uzlaşma durumu ülkenin
yöneticileri, tüketim ve medya sistemi tara-
fından bilınmiyor. anlaşılmıyor. atgılana-
mıyorsa, kültür kimliği açısından bir bi-
linçsizlik yaşandığı açıktır. Eğer. buna ülke
yöneticilerinin, tüketim ve medya sistemle-
rinin düşünce üretmeyen sanatı kültür
kimliğinin içine yerleştirme çabalan ve eği-
limleri ekleniyorsa. bu artık bir kültür bu-
nalımıdır. Ülke kimliğini yönlendirme gü-
cüne sahıp olan yönetici kadrolann (bü-
rokrasi) düşünce üreten sanatçının yolunu
tıkamasının en belirgin örneklerini Sovyet
Rusya, Doğu Avrupa ve Orta Doğu ülke-
lerinde açıkça görüyoruz.
Türkiye'nin de aralannda olduğu bu ül-
kelerde 2O.yy kültür kimliği, siyaset, eko-
Türldye'de çağdaş sanat ortamının umurJa beklediği Çağdaş Sanat Müzesi. Eyüp'teki Feshane binasında açılacak. 1989 yüında
bir grup sanatçı, burada ilk kez "Serotonin" başlıklı bir sergi düzenlemişti.
nomi ve sapnnlmış tarih bilincinin ve yan-
lış anlaşılmış ve uygulanmış bir moderniz-
mın elınde oyuncak olmuştur. Daha da ile-
ri giderek bütün bu ülkelerdeki kimlık bu-
nakmının, düşünce üreten sanatçısına
saygısını, ilgisini. desteğini ve gücünü ko-
şullu olarak sunanbürokrasiler tarafından
yaraüldığını ve bu sanatçılara Batı Avrupa
ve ABD'nin sahip çıktığını söyleyebiliriz.
Bu kültür bunalımından kurtulmak isti-
yorsak, öncelikle çağdaş sanatın. siyasal.
toplumsal, ekonomik özgürlüğe ve bağım-
sızlığa sahip bir ortamda. düşünce akım-
lan yaratmak, geüştırmek, yaymak oldu-
ğunu çağdaş sanaün özeleşüri, eleştiri ve
inançla beslendiğinı kabul etmemiz gereki-
yor.
Bunlan bilmemiz gerekiyor, çünkü bu-
gün dünyada üretilen milyonlarca yapıtın
çok küçük bir bölümü "çağdaş sanat" ya-
pıüdır. Gen kalanı, modern sanat akımla-
nnın bıraktığı mirasın gittikçe yaygınla-
şan, yaygınlaştıkça yiııelenen ve yozlaşan
bir biçimde paylaşılması, modemizmin or-
taya koyduğu evrenselliğjn bir süre sonra
tüketim mekanizması içinde çarpıtılarak
kitleler için üretilmiş bir "ersatz"a dönüş-
mesidir.
Modern sanatını "tarihleştirmiş" ya da
"müzeleştırmiş" olan ülkeler, günümüzde-
ki kimlik bunahmlannın önemli bir nedenı
olan bu durumdan kurtulabilmiştir. Ger-
çek modern sanat yapıtlannı yada modern
yaratıcı düşünceyi müze sistemi içine sok-
muş olan bir ülkenin insanlanna, modern
sanat "ersatz"lannı ayıklama ve "çağdaş
sanat yapıtı"na geçme olanağı tanınmışür.
Ülkemiz modern sanatı müzeleşmediği ve
dünya sanatı içinde eleştirilip değerlendiril-
mediği için ne ülke halkının ne de dün-
yanın bilincinde tescil edilmişür. Bu
yüzyılın büyük bir bölümünü işgal eden
modem sanatı ve buna bağlı olan "progre-
sif" düşünce bütünlüğü tescil edilmcmış bir
ülkenin. b>r kimlik bunalımı ile karşı karşı-
ya olması doğaldır.
Bu durum. modernizm ve modernizm
sonrası ya da modernizm ötesi gibi kav-
ramlann tartışılmasını da güçleştirmekte-
dir. Çağdaş sanat terimini kullandığımız
zaman, bu terimlen de hemen gündeme ge-
tirmemiz gerekiyor; modernizm, moder-
nizm sonrası, modernizm ötesi, modern
aşın kavramlan ile ideolojileri çağdaş sa-
natın ve çağdaş sanat yapıtının içindedir.
Yalnız modern ideolojilerin yansrmalannı
içeren ve "çağdaş sanat yapıü" olarak su-
nulan bir yapıt, bugün artık ne "modern
sanat yapıtı" ne "çağdaş sanat yapıtı"dır,
yalnız bir "sanat ersatz"ıdır. Sanat ersatz-
lanyla oyalanan bir ülke şiddetli bir kimlik
bunalımı geçiriyordur.
Türkiye'nin modemizmi, kültürel kimli-
ğin değişürilmesi, köklü tarihsel kimliğin
varlığı, tarihsel çokkültürlülüğün varlıgı,
modemizmin kendıliğınden değil de ko-
lonyalizm ve Batılılaşma süreayle gelmesi,
ulusal ve uluslararası ideolojilerin sürekli
çekişme ve çatışma içinde olması, resmi
kültür ideolojilerinin gerçek sanat gelişme-
leri ile sürekli sürtüşme içinde olması gibi
özellikler içermektedir.
Bütün bunlara, neredeyse tarihin baş-
langıcından bu yana var olan Doğu-Batı
ikilemi de eklenince, ortaya oldukça ilginç
bir 2O.yy kültür kimliği bunalımı çıkmak-
tadır.
Oysa, burada sıraladığımız çokkültürlü-
lük, tarihsel geçmişın şimdiki zaman ile bir
bütün oluşturması, dışardan gelen yabana
ideolojilerin uyarlanması ve özümsenmesi,
karşıt kültürlenn yarattığı gerilim ve iki-
lemden yenınin doğuşu gibı özellikler yüz-
yılın ikinci yansında Avrupa ve ABD'de
yaşanan post-modernist sürecin özellikle-
ridir. Bu durumda Türkiye modemist ol-
madan önce bir anlamda post-modernist'-
tir diyebilmekteyiz. Bu durumda. kültür
kimliği bunahmmdan çıkmamız için evren-
sel düşünce düzleminde yollar açılmış, mo-
demizmin bize tanımadığı olanaklan post-
modernizm tanımıştır diyebiliyor muyuz?
Bu olanağı ne kadar kullanabıldığimızı
sorgulamamız gerekiyor.
Küresel-uzaysal bağlamda da düşünce
yaratan sanatçılann şimdilerde girdiği ye-
ni-modernizm (neo-modernizm) ya da
aşkın moderruzm (trans modernizm) süre-
cine, ancak bize özgü bu modernizm post-
modernizm ilişkisini çözümledikten ve bu
kimlik bunalımından anndıktan sonra gi-
rebileceğimiz çok açıktır.
Festivale geri sayım
Kültür Servisi- Bu yıl 14-29 mart tanhleri
arasında gerçekJeştirilecek 11. Uluslararası
İstanbul Film Festivali'ne bir hafta kaldı.
33 ülkeden 140'a yakın filmin yer a(ac^gı
ve dünya sinemasının geniş bir -panora-
masını gözler önüne serecek festival biletle-
rinin yann saat 18.00'e kadar Atatürk Kül-
tür Merkezi Fuayesi'nden ahnması gereki-
yor. Rezervasyondan artan biletler, 12
mart perşembe günü saat 10.00'dan itiba-
ren ilgili sinemalann (Beyoğlu Emek, Be-
yoğlu Atlas, Beyoğlu Beyoğlu, Osmanbey
Gazi, Kadıköy Reks)gişelennde saüşa çı-
kanlacak.
Daha önceki yıllarda olduğu gibi bu yıl
da Uluslararası Istanbul Film Festivali çe-
şitli bölümlerden oluşuyor. Bunlar, "Ulus-
lararası Yanşma", "Sanatlar ve Sinema",
"Van Gogh'un İzinde", "Sinemada Uyar-
lamalar", "Bir Ozanın Sineması:Pier Paolo
Pasolini", "İki Dosta Elveda: Montand ve
Kinski", "Büyülü Fener: Ingmar Berg-
man","Bir Genç Samuray: Akira Kurosa-
wa", "Avustralya'dan Bir Usta:Paul
Cox", "Dünya Sinemasının Genç
Yıldızlan". "Dünya Festivallerinden",
"Gizemli Öyküler", "Erkekler ve Kadın-
lar", "İki Kıtanın Buluşması: 500. Yıl",
"Doğa'nın Çağnsı", "Özgürlük ve Cennet:
Beyazperdede Gençük", "Cahiers Du Ci-
nema'nın 40 Yılı", "Bir Klasiğin Yeniden
Doğuşu", "Ustaya Saygı: Muhsin Ertuğ-
rul" ve "Türk Sineması 91-92". 11. Ulusla-
rarası İstanbul Film Festivali'nde geçen yıl-
larda olduğu gibi bu yıl da en önemli bö-
lüm, "Uluslararası Yanşma". Festivalin
özel temasmı oluşturan 'Sanat ve SanatçT-
nın (edebiyat, tiyatro, müzik, dans, sine-
ma, plastik sanatlar vb)dünyasını irdele-
yen. 11 değişik ülkeden 11 film, "Altın
Lale" ödülü için yanşacak. Türkiye'nin de
yönetmenliğini Oğuzhan Tercan'ın üstlen-
diği "Uzlaşma"filmiyletemsil edileceği bu
bölümde, tsveç'ten Hakan Alexanders-
son'un "Werther"i, Almanya'dan Roland
Graf m "Tango Piyanisti". ABD'den John
Jost'un "New Yorİc'taki Tüm Vermeerler'-
i, Çin'den Chen Kaige'nin "Telin Ucun-
daki Yaşam"ı, İran'dan Abbas Kioras-
tami'nin "Yakın Plan"ı. Polonya"dan
VVoyciecch Marcszevvski'nin "Özgürlük
Sinemasmdan Kaçış"ı, Avuistralya'dan
Jacelyne Moorhouse'un "Kanıt"ı,
Fransa'dan Nico Papatakis'in "Cambaz-
lar"ı, Bulgaristan'dan Dimıter Petkov'un
"Sessizlik"i ve Yunanistan'dan Lefteris
Xanthopoulos'un "Gölge Ustası". Festivalin "Sinemada Uyarlamalar" bölümünde göstcrilecek olan İsveç filmi
"Koruyucu Melek"tePhilip Zanden ve Etienne Glaser başrolleri pa> laşıyorlar.
Herzog retrospektifi
Aykırı
dünyanın
kahramanları
Kültür Servisi- 11. Uluslararası İstanbul
Film Festivali'nde ünlü Alman yönet-
men Werner Herzog'un "Aquirre" fil-
mi nin gösterimi nedeniyle Alman Kül-
tür Merkezi'nin Teutonia binasında
(Galip Dede cad. 85,Tünel) bir Wemer
Herzog retrospektifi gerçekleştirilecek.
Kahramanları "normal" bir dünyaya
uyum sağlamakta güçlük çeken,
dışlanmış, çılgın. sakat, sağır ve dilsiz
olan \Verner Herzog fılmleri, İngilizce
altyazıh olarak gösterilecek.
Wemer Herzog retrospektifi yann
saat 16.30'da Teutonia'da Georg Büch-
ner'in aynı adlı yapıtından uyarlanan
"Woyzeck" filmiyle başlayacak ve saat
18.30'da 1976 yapımı "Stroszek" ile de-
vam edecek. VVemer Herzog'un hapis-
ten cıktıktan sonra Amerikan rüyasının
peşinden koşan başansız kahramanı
Stroszek, turistik bir kartpostal Ameri-
ka'sına değil, insan düşmanı bir ortama,
bir facıaya yolculuk yapıyor.
lOmart salı günü, saat 16.30'da gerçek
bir olaya dayanan "Herkes Kendisi İçin
ve Tann Herkese Karşı" adh filmde,
yaşadığımız dünyayı anlamak isteyen,
bunun için çaba gösteren ancak yine ba-
şansız olan bir kahraman. Kaspar Hau-
ser'in öyküsü anlatıhyor. Aynı gün saat
19.00'daki "Çılgınlar, Sakatlar ve Dilsiz-
ler" başhklıpanele ise konuşmaci olarak
Oruç Aruoba, Yavuzer Çetinkaya ve
Gerhard Bechtold katılacak. Panelde
Wemer Herzog fılmlerinde insan imajı
konusu tartışılacak.
VVemer Herzog retrospektifi, 11 mart
çarşamba günü saat 16.30'daki "Cüceler
de Küçük Başladı"filmiylesona erecek.
Sinema tarihinde ilk defa bütün oyuncu-
lan cücelerden oluşan film, konuya ger-
çekçilik ile yaklaşıyor.
Hakan Onur*ıın üçüncü kişisel seıgisi 10 martta AKM'de sahneleniyor
'Iktidar hırsı'nı sorguluyorKültür Servisi- Hakan Onur, 10 martta Atatürk Kültür Merkezi'nde
üçüncü kişisel sergisini açıyor. Onur'un Yahşi Baraz tarafından dü-
zenlenen bu sergisi 28 mart tarihine dek sürecek.
Genç sanatçı Hakan Onur bu sergide yi-
ne çeşitli sımge ve işareüerin diliyle konu-
şuyor. Sanatçı, geometrik bir titizlikle deği-
şik alanlara böldüğü tuvalinde "cartoon"
ve "fotoroman" dünyasında gezdiriyor iz-
leyicisini.
Sanatçının tuvalinde sık sık karşılaşılan
Mickey Mouse yumruklan, Batman ve Su-
perman imajlan "şiddetin yumuşaklıgım"
gündeme getirmek için. Hakan Onur, "car-
toon" dünyasında şiddetin yanı sıra yumu-
şakbğı, yumuşakhğın yanı sıra tazeliği de
bulabiliyor. Paramparçalıgın hemen ardın-
dan gelen dinginlık yalnızca çizgi roman
karelerine özgü çünkü.
Hem resmini parçalayan hem de etrafın-
da dolaşarak onu çerçeveleyen siyah-beyaz
fotoroman kareleri nostaljik bir gönderme
aslında. Kimi zaman, "Jennifer'm vazgeç-
meye hiç niyeti yoktu" gibi adlar taşıyan
bu yapıtlarla geçmişine sahip çıkıyor, onu
daha bir "kendisinin" kıhyor Hakan Onur.
Ancak resmine sahip çıkışı yalnızca bu-
nunla sınırlı değil. Onur "H 965" plakası
taşıyan resimlerine adının harflerini de so-
kuyor bol bol. Tuvalde kendini görüyor,
göstermek istiyor. Pek çok obje serpmiş
Hakan Onur resmine: Klozetler, ağaç kü-
tükleri, bayraklar... Ama tuvallerinin or-
tak yanı "İcoltuk" fıgürleri. Onur, keskin
bir simetri anlayışıyla, sürekli yinelediği
koltuk figürleriyle "iktidar"a gönderme
yapıyor, "Iktidar hırsı"nı sorguluyor. Re-
simlerin ortak yanlanndan biri de Onur'un
sıkça kullandığı matematiksel işaretler.
Artilar, eksiler ve eşitlerle oynuyor Onur.
New York Times'ın sanat yazarlanndan
William Zimmer, sergi dolayısıyla hazjrla-
nan katalogda yer alan yansında Hakan
Onur hakkında şunlan söylüyor "...Onur,
soluk tonlan ve pastel renkleri tercih edı-
yor. İmajlann daha güçlü belirmelerini
sağlayan bir çeşit suskun fon... Aynı za-
manda açık ifadeli; kendisini iddiah bir şe-
kilde ortaya koymaktan çekinmiyor. Bu
yüreklilik, ressamhğın veya artistik üslu-
bun daha ziyade ıddiasız ve hatta belirsiz
bir dille ifade edildiği çağdaş Türk resmin-
de kolay kolay bulunmuyor. Onur'un gö-
rüntülediği koltuk ve Mickey Mouse eldi-
venleri. bu resimlerin dayanaklan oluyor.
Bütün bunlar 'pop sanat'ın alanına gi-
rer. Elbette ki "pop'u Türkiye'ye getiren
Onur değil İstanbul'u ziyaretimde birçok
resimde Madonna ve Marlboro imajlan
gördüm. Fakat neredeyse kendine özgü re-
sim üslubunun tarafsızlığıru inkaredercesi-
ne... Hakan ise sanatını çok yoğun bir şe-
kilde kişisel hale getirmiş.
Günümüzde sanat dünyası, bütün dün-
yada olduğu gibi kendisini dramatik bo-
yutlarda yenilemekle meşgul.
Bunlara gözünü dıkmiş inceleyen dün-
yanın herhangi yöresındekı bir ressam gjbi
Onur da bazen anlaşılması güç matematik-
sel diyagramlar, çok yoğun siyah beyaz fo-
toğraflar, solgun tuvallere büyük canülık
kazandıran bir üslupla kendisini 'oturt-
muş'. İşte Onur'un resimleri bu kaynaş-
mayla oluşuyor. O, bilimin, kimyanın. fizi-
ğin veya matematiğin tarafsız yüve dilini
kullansa da herhangi bir zorlu formülde de
her zaman her şeyin kendisine döndüğünü
ifade ediyor. Hakan. bütün olup bittilerin
orta yerinde..."
Ressam Hakan Onur, tuvalinde kendini görmek, göstermek istiyor.
BÎRGÖRL
ORUÇ ARUOBA
Bizim Zemanımızda
Hiç unutmuyorum: 68 olaylan sırasın-
daydı -diye başlamam, kimilerinize
babalannızı, hatta dedelerinizi anımsa-
tacaktır. "Bızim zemanımızda..."-; üni-
versitede öğrenciydik; boykot vardı; bir
de saf bir sıruf arkadaşım.
Bir gün içivorduk/ Arkadaşım, epey
içtikten sonra, durdu durdu, kafasını
masadan zorlukla kaldırarak "Yahu"
dedi, "Bu devnm sahiden olursa ne hal-
tederiz bız?" Bu soru arkadaşım için o
kadar sorunsalken, benim kafamda bazı
şeylen halletmeye yaramıştı.
Bu eski anıyı şu yüzden getiriyorum
ortaya: Geçenlerde "İnsan Haklan"
konusunda bir panele katıldım. Benim
gibi 68 kuşağına ait -şimdi herhalde,
gene benim gibi 'dinozor' sayılması gere-
ken- 'aydın'lardan biri, ilginç bir soru
atü ortaya: Yeni kurulan hükümet insan
haklanna sahip çıkıyor, bunlan, Batı de-
mokrasileri düzeyinde gerçekleştirmeye
kararlı gözüküyor: Peki şimdi, insan
haklan savunucusu -ilerici, demokrat,
devrimci- aydmlar olaraktan, ne halte-
deceğiz, biz?
Soru aynı, gördüğünüz gibi. Bir o ka-
dar da yanıtsız. Ya da zaten sorulması
sorunsal olan bir soru.
Ama gene de bu sorulan sorduran
'aydın tutumu' üzerinde düşününce
Cumhuriyet Türkiyesi'nin "münevver'-
likten 'aydın'Uğa geçen 'intelligentia'sı
konusunda bir şeyler söylenebilir.
Yıllar boyu devletin kucağında oturdu,
Türk 'aydın'ı, bir vantnlog kuklası gibı.
Korkusuzca 'muhalefet* ettiği devletin
sahibi saydı kendini; oysa asıl kendisıydi
sahip olunulan: Dzgürlüğüne düşkündü,
çalışkandı, parlak bilım adamıydı. Pro-
fesör oldu; askeri rejimın getirdiği yöne-
tim altında kürsüsünde oturmaya de-
vam etmekte bir sakınca görmedi; gide-
rek, kendi kitabını yasakiayan devletin
resmi danışmanı oldu, giderek, köşeya-
zan ve yine giderek milletvekili oldu.
İcabında bakan da olurdu, cumhurbaş-
kanı da, olur da...
Bu nasıl bir 'aydın'dır?
(Kısa kesmek istiyorum ve özel olarak
hiçbir kişiyı suçlamadığım iyice belli ol-
sun diye yeniden üstüne basıyorum: Bu-
radaki 'biz'in içinde 'ben' de var.)
Bu, kendini aldatan bir 'aydın'dır;
daha kendini bile aydmlatamamış bir
aydın ve dolayısıyla hep 'tırnak içinde'
bir aydın: Hep kendi dışmdaki dayanak-
lara dayarıan. kendi tek özgür kişi olarak
gerçekleştirebileceklerine dayanama-
dan, kendi 'aydın'lığına ek bir güç gerek-
seyen; bunu da yerleşik güçlülük odak-
lanndan devşiren bir 'aydın'. Kişiliğiyle,
iktidann kendisine verdigi 'muhaliF ka-
rakteri başanyla canlandıran bir 'aydın',
oyuncu 'aydtn'; oyuncak 'aydın'.
Aydınlanmamış, aydmlanamamış bir
'aydın'.
Karanlık bir 'aydın.'
Siz sız olun, babalannızı hele hele de-
delerinizi anımsatan; lafa. "Bizim ze-
manımızda..." diye giren 'aydın'lara ku-
lak asmayın.
'Bir yanağmao
tokat alana
öbürünü dm
emvirin" dıyen.]
hılgı edınmek
PJC45
ife ilgili
ısfersenız'
Beyoğlö
İSTANfiüt