Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 8MART1992PAZAR
10 PAZAR YAZILARI
Amerikan solıı Kennedy ile bölündüDoğunun en önemli entelektüel merkezi
3Slew York için önsmli akşamlardan bıri.
Town Hall. Amenkan liberallcn, Holly-
*vood'un sol eğılimlı ünlüleri, yazarlar,
^gazeteciler ve diğer siyasetçiler ve sanatçı-
larla hınca hmç dolu. Sahnede ABD'nin en
çok tartışılan fılm yönetmeni, eski taksi şo-
tförü ve Vietnam gazisi Oliver Stone. Wa-
«ergate skandahnı ortaya çıkaran gazeteci-
Aerden Carlbernsein'in eski' eşi feminist ya-
2 a r Nora Ephron, sapına kadar demokrat
.araştırmacı yazar Edvvard Jay Epstein ve
fcir zamaniar en soku Amenkaü yazar ola-
«-ak bilinen ve Amerikan gizli istihbarat teş-
Jcilatı CIA hakkmda 1300 sayfalık "Har-
lot'un Hayaleti" kitabını yazıp yıllarca
CTIA'nın demokrası için en büyük tehlike
olduğunu savunan, ancak geçenlerde CIA
rnerkezine yaptıgı ziyaretten sonra fikrini
cdeğıştiren, yeni dünya düzeninde daha
güçlü bır CIA ihtiyacı olduğunu ilan eden
INİorman Maıler, Nation adlı soicu haftalık
derginin düzenlediği toplantıda JFK fiimi-
rıi tartışıyor.
Oliver Ştone, John F. Kennedy'nin öl-
dürülmesinde Amerikan resmi istihbarat
teşkilatlannın rol aldığını iddia ettığı şüp-
hecifilmiylesadece sağdan değil, özellıkle
soldan büyük eleştiriler toplamaya devam
ediyor. JFK üzerine yıgıniarla makale ya-
zıldı. Yıgıniarla toplanüda fılm tarüşıldı.
Bütün tartışmalar Stone'un fılminin artıs-
tik yanlannda değil, siyasi mesajı ve içeri-
ğinde yoğunlaştı. Town Hall'daki gecede
de aynı şey yaşandı. Stone'un kendisi başta
olmak üzere, tartışılan konu, yönetmenin
bir paranoyası mı yoksa gerçeği mi yansıt-
uğı idi.
Filme soldan ve liberallerden gelen eleş-
tiriler, Türkiye'de uzun süre yasaklanan ve
Batı'da son 20 yıldır Türkıye'nin imajını
belirleyen "Geceyansı Ekspres"ine bir
Türk'ün duyduğu tepki ile paralellik taşı-
yor. Gece Yarısı Ekspresı'nın metin yazan
Oliver Stone, o gün bugündür hemen her
fîlminde değışik seyirciden benzer kızgınlık
lepkisi görmekte. Temelde bir devlet baş-
kanının istihbarat örgütünce ya da başkan
yardımasının darbesiyle öldürülebileceği
şüphesini güçlendirmek, Amerikan de-
mokrasisine derinden ve içten içe inanan
Amerikan solu ve kamuoyu için kolay haz-
ŞEBNEM
ATİYAS
medilemeyecek bir iddia.
Nitekim Tovvn Hall'daki toplantıda
Norman Mailer bu derinden inancı, İstih-
barat örgütü'nün 'nükleer silahlara sahıp
Üçüncü Dünya'nın yaratacağı canavarla-
ra karşı savaşmak için yeniden soğuk sa-
vaştakinden çok daha güçlii bir şekilde dü-
zenlenmesi' talebıyle bağıra bağıra dile ge-
tirdi. CIA'nın yok edilmesini istediği yıllar-
da şikâyet ettiği anti komünizm parano
yasının şimdiki duygulanyla benzerliğine
hiç dikkat etmeden, Mailer,Stone'un fllmini
•çılgınca bir paranoya' olarak nitelendirdi.
Mailer. bu paranoyanın Amerikan toplu-
munda her zaman var olduğuna ve sosyo-
lojik bir özellikte olduğuna dikkat çekti.
Toplantının bitişinde Norman Mailer'a,
bugün CIA'nın güçiendirilmesini talep
ederken içinde olduğu paranoya ile geymiş-
te dünyaya fesatı yayarken anti-komünizm
bahanesine sığınan sağci paranoyanın ben-
zerlik taşıyıp taşımadığını sordum: "Bu
soru, çok geniş bir soru, şimdi kısa sürede
cevap verilebilecek gibi bir şey değü" diye-
rek yanıtlamaktan kaçındı. .
Ştone, Norman Mailer'ın paranoya eleş-
tiriterini fazla umursamadı. Film yönetme-
ni Kennedy'i ABD'nin "en son liberal
cumhurbaşkaru" olarak nitelendirdikten
sonra, tarihin "'tek bakıştan öğretildiğini"
vurguladı. Okullarda çeşitli görüşlerin yer
aldığı tarih kitaplannın okutulması gerek-
tiğjni öne sürdü. Oliver Stonefilmiyletari-
he şüpheyle bakmak gerektigjni anlatmaya
çalıştıgını belirtti. Stone Tılmın beş amacı
vardı. Birincisi JFK'ın katıli olarak nite-
lendırilen Lee Harvey Oswald yalnız değil-
di. Sınırlı merrni teonsi yalandır. Lyndon
Johnson ülkeyi sağa kaydırmıştır. Ken-
nedy ise ülkeyi sola çekmeye çalışıyordu.
CIA ya da askeri istihbarat teşkilatlan sui-
kasta kanşmıştır. Mafya dünyayı yöneten
bir gizli örgüt değildir, çapulculardan olu-
şur, basın suıkastın örtbasedilmesinde kilit
rol oynamıştır" diyerek filmi açıklıyor.
Stone'un iddiası, Kennedy'nin ülkeyi sola
kaydırmasından çekinen sağ kurumlar bu-
na engel oldular.
Stone bu konuyu Yargıç Jim Garrison'-
un sorguladığmı, bu nedenle Garrison'm
bir kahraman olduğunu düşündüğünü de
sözlerineekledi.
Epstein, Gamson'ın kahraman olmadı-
ğını, aksine soruşturma sırasında yargının
adaletine ters düşerek gazetecilen tutuklat-
tığını. anti demokratik yöntemlerle iddia-
lannı kanıtlamaya uğraşuğını belirtti.
Nora Ephron ise, basına karşı Oliver Sto-
ne'un yanında; basını yere batıran, gazete-
cilerin bir çuval skandal avcısı olduğunu,
bunun dışında yönetimi sorgulayacak so-
rumluiuğa sahip olmadıklannı ağzreleştiri-
lerle ortaya seren bir konuşma yaptı. Stone
konuşmayı içten alkışladı. Kürsüye gelen
her konuşmacı "iyi geçirdim mi" edasıyla
kürsüden aynldıkça salonda izleyenler ba-
zen ıslıklarla yuhalayarak bazen alkışlarla
destekleyerek tartışmaya katıldılar.
Türkîye özlemiKarlı bir şubat sabahı Türklerin yoğun
olarak yaşadığı Tırgoviç bölgesıne gıriyo-
ruz. Tırgoviç, Kuzey Bulgaristan'da Etelı-
ormanlar'a yakın yılın büyük bir bölümü
karlarla kapb bır bölge.
Otobüsümüz Osmanpazar köyüne giri-
yor. Karyağışı ve tipi köyü bizden saklıyor
adeta. Köy muhtarlığınm önünde duruyo-
riLz. Otobüsten ınen gazeteci grubunu şaş-
kııı ve ürkek izliyor köy sakinleri.
Köy muhtan bizi kapıda karşılıyor. Tür-
kiye'den geldiğimizi öğrenen muhtar bizi
hetnen içen alıyor. Küçük bir salon, küçük
bir soba, 10 kışılık dikdörtgen bir masa.
Masanın etrafına oturuyoruz. Muhtar bize
ör»ce bir hoşgeldıniz dıyor. Sonra başbyor
arüatmaya. Köyde en büyük sorunun işsız-
lik olduğunu söylüyormuhtar YusufMus-
tafa. Gençlenn artık tarlada çahşmayı be-
ğenmediğini söylüyor. İhtiyarlar ise buğ-
day ve mısır yetiştiriyor.
Köy halkı muhtarlığjn etrafına toplanı-
yor. fçeride konuşulanlan merak ediyor-
lar. Çocuklar salonun camlannda bıriken
karlan silip ıçende olup biteni izliyorlar.
Dışan çıktığımızda bir grup da kapı önün-
de bekliyor. Gazeteci arkadaşlarla aralan-
na giriyoruz. Önce bizimle konuşmaya çe-
kiniyorlar. Ama uzun sürmüyor, hemen
kaynaşıyoruz. Bız köy halkı ile konuşur-
ken çocuklar da omzumuzdaki fotoğraf
makinelenru kurcalıyorlar. Konuştuğu-
muz kışıler Türkıye hasretiyle yanıp tutu-
şuyor. Bazılan 1989 göçüyle dilinin yan-
masına karşın "Türke Türkiye'de yaşamak
yakışır" diyor.
Voğun bir tipi altında etrafımızda biri-
ken yaklaşık 25 kişilik grupla teker teker
konuşuyoruz.
Grubun içinde 60 yaşlannda biri konuş-
masıyla diğerlerinı bastınyor. Adı Hasan
Mustafa Mahmutov. 1989 yılında Tür-
kiye'ye göç eden Hasan Dede. o günlerde
yaşadığı sıkınüyı anımsayınca önce gözleri
doluyor. Karlar Hasan Dede'nin gözyaşla-
nnda eriyor. Hasan Dede Kapıkule'den
girdiğinde. bir süre Soydaşkent'teki çadır-
lara 7 kişilik ailesiyle sığıruyor.
Yaklaşık bir hafta burada kaldıktan
sonra ailesiyle birlfkte İstanbul'a geliyor.
REMZt
GÖKDAĞ
Topkapı otobüs garajına ındiğinde orada
yaşadığı karmaşayı unutamıyor. önce ba-
nnacak bir yer anyorlar. Esenyurt'ta yaşa-
yan tanıdıklan kirahk bir ev buluyor. Yer-
leşıyorlar. Oğlu ve gelini bir iş bulup çabş-
maya başlıyor. Kazandıklan ile kira pa-
rasıru ödeyebilıyorlar. Üç çocuklan ile
anne babası çalışamıyor. 4 ay istanbul'da
gecen kötü günlerden sonra Hasan Dede
veeşı birtrenle Bulganstan'ageridönüyor.
Mustafa Ahmet Yolaşan da 1989'da İstan-
bul'a gelenlerden. 4 kişi geliyorlar İstan-
bul'a, Güneşliköy'e yerleşiyorlar. Hanımı
bır çorap fabnkasında iş buluyor. Kendi de
bır kaynakçının yanında işe başhyor. Fa-
kat uzun süre çalışamıyor. Bir süre sonra
hastalanınca işten aynlıyor. İstanbul'da
bannamayacağını anlayınca Mustafa Ah-
met Yolaşan da ailesiyle birlikte Bulgaris-
tan'a geri dönüyor.
Osmanpazar köylüleri. özellikle gençler
bizden adres istiyor. İstanbul'a gelmeyi
düşlüyor hepsi. Birlikte bir hatıra fotoğ-
rafı çektirdıkten sonra otobüsümüze bini-
yoruz. Köy halkının dalgın bakışlan içinde
Osmanpazar köyünü geride bırakıyoruz.
Otobüsümüz Omurtak kasabasına giri-
yor. Tekrar meraklı gözler bizi izliyor. Bele-
diye binasının önünde otobüsten iniyoruz.
Omurtak kasabasının Türk Belediye Baş-
kanı Necdet İsmail Mollov bizi kapıda
karşılıyor. Mollov'la odasında bir süre ko-
nuşuyoruz. Sorulanmızı şöyle yanıtlıyor:
"Türkçe eğitımın başlamasına çok sevi-
niyoruz. Haftada 4 saat dilbılgisi öğretili-
yor. Şu anda en büyük sorunumuz işsizük.
18 bin nüfusun yaklaşık 5 bini işsiz. Her şe-
ye rağmen sistemin değişmesine seviniyo-
rum. Fakat eski rejime alışanlar yeni rejimc
uyum sağlayamıyor. Kuzey Buigaristan'daki Tırgoviç Deliormanlar'a yakın ve yıim büyük bölümü karlarla kaplı bir bölge.
Atîna'da grev ve kirliliğe rağmen karnavalYunanıstan'da bu yıl kutlanan karnaval
yortulanna, grevlerin ve hava kirliliğinin
gölgesi düştü. Her yıl olduğu gibi bu yıl da
görkemli bir biçimde kutlanan karnaval
yortulan, Yunanlann zaten hareketli olan
gece hayatını daha da renklendirdi. Gece
hayatı renklenmiş olabilir, ancak gündüz
hayatı felce girdi Atina'nın.
Halk otobüslerinin sabah saatlerinde
başlayan uzatmalı grevlerine, "dayanış-
ma" göstermek için metro ve troleybüsle-
rin başlatuklan "kontak kapatma eylem-
leri"nin eklenmesı yetmiyormuş gibi irili
ufaklı işyerlerinde ilan edilen grevlerini yol
ortasında yaptıklan yüriiyüşlerle gösteren-
ler trafîğı de altüst ettiler. Ama Atina'nın
trafiği gecen haftadan itibaren altüst olma-
ya başlamıştı bile. Atina caddelerinde halk
otobüsleri için yapılan özel şentler, zaten
yoğun olan trafiği daha da sıkıştınrken 2
km'lik bir yol şimdi bir saatte kat ediliyor.
Üstüne üstlük havalann açmasıyla bir-
likte Atina'nın semalannda yeniden beli-
ren hava kirliliği, yüzlerce yaşlıyı ve kalp
hastasını hastanelere gönderdi. Her şeye
karşın Atinalılar karnaval denince ve özel-
likle gece vakitleri her şeyi unuturcasına
karnaval maskelerini takıp maskara giysi-
ATINA
STELYO
BERBERAKİS
lerini giydıkleri gibi yollara fırlıyorlar O
gece kulübü senin, bu gece kulübü benim,
tavernalar. pub ve discolan dolduranlar.
sabahın ancak erken saatlerinde yataklan-
na girebiliyorlar. Evlerde düzenlenen mas-
kara partileri ile kıyafet balolannm ise bu-
günlerde ardı kesilmiyor. Gece trafiği nere-
deyse sabah trafiğinı aratacak kadar yo-
ğun.
Yunanistan'daki karnaval yortulan bu-
gün doruklaşıyor. Yann ise tatil günü. Yu-
nanistan'daki en görkemli karnaval şölen-
leri Atina'nın 200 km batısındaki Patras
kentinde düzenleniyor. Fener alaylan, ren-
gârenk maskaraiann geçitleri. bol müzik.
dans ve eğlence karnaval şölenlerinin kaçı-
nılmaz simgeleri. Bu geçitlerde yalnız ın-
sanlar değil arabalar da süslenıp maskara-
lanıyor. Maskaraiann göstenlennde daha
çok güncel konular işlenip eleştirilıyor. Ör-
neğin önümüzdeki günlerde daha da yo-
ğunlaşması beklenen grev dalgalanna ne-
den olan hükümetin yeni gelir sıyasetini be-
lirleyen Maliye Bakanı Yannis Paleokras-
sas ya da Yunanistan'ın dış ilişkilerinde
çıban başı oluşturan Makedonya Cumhu-
riyetı Başkanı Gügorof gibi "'ünlülerin"
karikatürize edilmiş mumyalan ile taşlama
dolu mizah türünde sloganlar yaalı pan-
kartlar "maskeli otolan" süslüyor. Yann-
dan itibaren tam kjrk gün sonra da Orta-
dokslann Paskalya yortusu kutlanacak.
IsveçK
gençlenn
alkolseferi
KOPENHAG
FERRUH
YILMAZ
Cuma akşamlan Malmö'den gelen de-
niz otobüslerinin yanaşüğı nhtım birden
şenlenir, hafta sonunu Kopenhag'da ge-
çirmeye gelen İsveçli gençlerle dolar. Bu
gençlerin bir özelliği, 40 dakikalık yolcu-
luk boyunca alkol derecesi yüksek Dani-
marka biralanndan mümkün olduğunca
çok içerek bu kadar süre içinde sarhoş
olmayı becerebilmeleridir. Pazar günü
öğleden sonra bu gençlerin pek sesi solu-
ğu çıkmaz artık, ya sızmış arkadaşlannı
deniz otobüsüne taşımakla meşguldürler
ya da kendilerini sürümeye çalışmakta-
dırlar. Danimarka polisi de sarhoş topla-
ma arabalanyla bölgede dolasıp, kapı
aralıklannda sızmış Isveçlileri toplar ve
deniz otobüsüne bindirip Malmö'ye geri
gönderir.
Yalanım varsa İsveç birası çarpsın! İs-
veçlılere bir garezim de yok. Danimar-
ka"nm ünlü biralanndan Carlsberg'in si-
nemalarda gösterilen reklamında bile
İsveçli genç, Kopenhag sokaklanna işe-
meyeceğine, kızlara sarkınülık yap-
mayacağına ve de son deniz otobüsüyle
eve geri dönecegine yemin etükten sonra
barmenden birayı alabiliyordu.
İsveçliler nasıl böyle davranmasınJar
ki? Malmö'de yeni açılan kafelerden bi-
rinde şöyle oturup bir bardak bira içmek
için cüzdana esaslı bir şekilde güvenmek
laam. Zaten normal alkollü biralar sü-
permarketlerde falan da satılmaz,
dükkânlann açık olduğu zamanlarda bir
gören var mı dıye etraf kolaçan edıldik-
ten sonra gjrilen ve yıne büyük bır suç iş-
lemiş ınsan haleti ruhiyesiyle sağa sola
hakmadan hızbca olay yerinden kaçar
gibi uzaklaşılan özel devlet
dükkânlanndan alınır. Süpermarketler-
satılan ve "halk birası" olarak tabir edi-
len kutu biralar, zaten ağza sürülür nite-
likte değildir. Danimarka'nın skandal
gazetesi Ekstra Bladet, yediği yemekle-
rin parasını ödemediği için sık sık Dani-
marka'dan sınırdışı edilen bir İsveçli için,
•"İsveçliye ilüca hakkı tanınmahdır.
İsveçli de olsa hcrhangi birini İsveç'in
halk birasına geri göndermek insanhk
suçu sayılmalıdır" diye başlık atmış, o
günkü başyaasını da buna ayırmıştı.
Malmö'yle Kopenhag'm ilişkisı sade-
ce birayla sınırlı değildir. Malmö'de otu-
rup Kopenhag'da çalışan yüzlerce çile-
keş, her gün deniz otobüslerinin cefasını
çekmek zorundadır.
Malmö, aynı zamanda Kopenhag'm
yaşam tehlikesidir. Açık havalarda Ko-
penhag kıyılanndan görülen Malmö'-
nün hemen yanıbaşındakı Barseback
nükleer enerji santraîı, Kopenhaglılann
bılinçaltındakı gelecek korkusudur.
Ama artık Malmö, Kopenhaglılar için
sadece sarhoş gençler ve nükleer santral
kenti değil. Son zamanlarda Malmö,
Kopenhaglılar için cazip bir kültür mer-
kezi olmaya başladı. Malmö'deki müze-
ler birbiri ardma ilginç sergiler düzenle-
yip. trafik akınını hafta sonlannda da
olsa tersine cevirmeyi başardılar. Daha
geçenlerde Paul Klee'nin yüzlerce resmi-
ni seyretmek için deniz otobüslerini dol-
duran Kopenhaglıiar. bugünlerde, lava-
lar altından el dokunulmamış haliyle çı-
kanlan anük Roma kenti Pompei'yi ge-
ziyorlar. "Pompei'yi yeniden keşfet-
mek" adıyla düzenlenen ve Amerika'da
yanm milyondan fazla kişinin gezdiği
sergi, daha önce sergilenmemiş parçalan
da içermesine rağmen daha çok bilgisa-
yar ağırlıkh. Sergideki her bölümün ya-
nına yerieşürilen ekranlardan, Pompei'-
deki yaşam üzerine, yedikleri yemeğin
tarifine kadar her türlü bilgiyi. ekran
üzerine parmak basarak elde etmek
mümkün.
Malmö, kültür kenti olmasına kültür
kenti oldu da halen sergiden sonra bir
kafeye oturup bir bardak bira içmek için
Kopenhag'a dönmeyi beklemek lazım.
Fotokop>i
teknolojisinin
tümustün
özellikleri
bir araya gelirse
ne olur ?
FOTOKOPİ DÜNYASININ
CARL LEVVIS'i
In Tonch \vith Tomorrovv
TOSHIBA U
En yeni Toshiba Fotokopileri tüm dünya ile
aynı anda TOSHIBA
SHOWROOMda
sergileniyor.
----- • Dakikada 50 kopyaya
kadar çekirn
• 9650 - %2O0 araa zoom
• 1 - 999 seri çekim
• Aynı anda arkalı önlü çekim
• Sorter, Feeder takılabilme
• Önden bedemeli kaset sistemi
• Fhoto - Mode ve
maskeleme özelliği
• 17 yıllık Toshiba ve Eeklromak
servis güvenoesiyle
Türtfyv Ostnbutöru
ELEKTROMAKA.}.
SHOVVFOOM: Buyûkdere Cad Basman Han No 4 Kat 2 J^lıJstsnbul Te) 233 01 00/4 Hat fax 240 73 09
Adaıu B64g«si: 1461 17-1461 18Ankara Bölg«si: 439 19 10/4Hat Antalya Bolgesi: 1834 50
BurSJ BolçMİ- 15 14 60/3 Hat Ç<rukkate B6lg«ji: U 807 Enurum Solgası 23446
Izmir Bölg«i: 21 62 19-21 24 07Konya Bolgssi: 17 05 93-17 01 96 Trabton Bülgesi: 23 500
Saıımın Bölgcsi: 107080/81
Alantar'ın dans melekleri
ZÜRİH
ADEM
SAĞLAM
Yaşamının büyük
bir bölümünü, antik
zamanın kültür kenti
sayılan Fransa'da ge-
çirmiş Erdal Alantar.
Sanat iksirini, Paris so-
kaklannı arşmlayarak
yudumlayan ustanın
bir dizi yapıtı Zürih'te
bir galeride sergilendi. ^~~~~""•""~^~^~"
Aytunç Altındaî'm Zürih'teki Modus Vivendi
Sanat Galerisi'nde sergi kapsamında verilen
kokteylde, Alantar ustanın soyut yapıtlan ilgi
odağı oluverdi. Türk ve İsviçre basınının da
hazır bulunduğu kokteyle yaklaşık 120 kişi
katıldı.
Eşi * yetenekll mizisyn
Sanatçıyı onurlandıran Zürih'teki Turizm
ataşelerimız Pekin Yazgan, Bılge Tamer ve
Nebi Turuttan, kokteyle renk kattı. Alantar us-
tayı onurlandıran bir başka konuk da THY
Zürih Müdürü Uçal Dalgıç ve sayın eşi oldu.
Kokteyl çok yoğun geçti. Zaman zaman salon-
da dolaşmak güçleşti. Kokteylde, çok sayıda
Türk akademisyeni boy gösterdi. Kokteyle
katılan tüm konuklar, entel bir Türk havası es-
mesinden çok hoşnut kaldı. Büyük usta Alan-
tar'ın, yaklaşık otuz kadar yapıtının yer aldığı
sergide fiyatlar 1.800 sfr. ile 7.000 sfr. arasında
seyrediyor. Zürih Modus Vivendi'deki sergi 21
şubat ile 21 mart tarihleri arasında sürecek.
Alantar'ın eşi de yetenekli bir müzisyen.
Paris'te bir sanat akademisinde birisi resim, di-
ğenyse müzik öğretmenliği yapıyor. Eşinin
atölyede piyano başında
çaldığj klasik müziğin
izdüşümleri, Alantar ho-
canın salladığı fırçaya
yansımış. Yapıtlanndaki
renk armonisinden mo-
tiflerin can cekiciliğine
dek uzanıyor bu tut-
ku. Çoğu yapıünda, dur-
^"~^""~"^~~™
1
~ gun deniz dalgasmın şa-
lap-şalap kumsala vuruşu gjzli. Renkarmonisi-
nin sıcaklığı, insarun içini rahatlatıyor. Alantar
hoca dınç kalışını. sanatla iç içe olmaya bağlı-
yor. Yıllann verdiği birikimle, saçlan iyice
ağarmış. Altmış yaşının verdiği çevikJikle her-
kese laf yetiştiriyor. Ben de fırsatını bulup yanı-
na yaklaşıyorum. Gözlüğünü çıkartıp başlıyor
anlatmaya. Oldukca ilginç öyküsü içimize su
serpiyor. Alantar'ın yapıtlannda eşinin etkisi
olduğu açık. Çoğunda Schubert'in ezgileri gizli.
Soyut calişma tekniği sayesinde yapıtlan çok
canlı. Hepsi bir müzik armonisi kokuyor. Bir
bakıyorsunuz, Bach'm dans eden melekleri. Bir
de bakıyorsunuz, Rubens'in fırçasırun büyüsü
sizi abp durgun deniz dalgasına bırakıyor. Dur-
gun deniz dalgasmın derinlikjerini anımsatan
tavırlanndaki renk armonisi, büyük ustanın
hünerli ellerinın bir özelliği.
BffinnNiktfâfterlinyası
O hep, bilinmedik düşlerdünyasında tablolar
sunuyor. Ustanın yapıtlannın çoğunda, dışa-
vurumculuğunun ilginç öyküleri yatıyor. Baa-
Iannda da mekanik danslargizli. Büyük birhü-
nerle yaptığı tablolann çoğunda, rakkaselerin
raks edişi saklı.