15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5AYFA CUMHURİYET 24 ŞUBAT1992 PA2ARTESİ 10 DTJNYADA GEÇEN HAFTA Kürtaja kinı karsı INGÎLTERE EDtP EMtL ÖYMEN (Londra) - l'landa anayasasına göre kürtaj yasak. Hiç kimse, hıçbır nedenle yasal olarak kürtaj yaptıramıyor. Oysa her yasak g bi kürtaj yasağı da coktan delinmiş. Isteklilere Ingiltere klinikleri açık. İrlanda makamlan hamilelikten haberli değilse sorun, karşı kıyıda, yol ve diğer işlem masraflanyla birlikte 5)0 sterline (5 milyon lira) çözülüyor. Ama resmi makamlar işe kanşırsa rnümkun değil. Tecavüze uğrayıp hamile kalan 14 yaşında bir kız çocuğunun bile kürtaj olamayacağı mahkeme karanyla kesinleşti. Dublin ve Londra'da feministlersokaklara döküldüler. Dublin'de polisle feministler yer yer çatıştılar. İrlanda, İngiltere'nin gedikli eski sömürgesi, anadili trlandaca olmakla birlikte, Ingiliz dilinin Ingiltere dışında en başanyla işlendiğı komşu bir ülke sıfatıyla, Kuzey İrlanda sorunundaki Katoliklik-Protestanlık boyutu nedeniyle sürekli olarak Ingiltere'nin gûndeminde kalan bir ülke. Bu nedenle, 14yaşındakitalihsizkızın dramı İngiltere'de geçen hafta boyunca yankılandı. "Times" gazetesi, bir koca sayfayı bu konuya ayırdı ve bircümledeözetledi: "İrlanda, cinselliğin ne olduğunu bilmiyor." BBC televizyonunda bir açıkoturymda Katolik papaz, "İrlanda halkı, kürtaja karşı" deyince salondaki kadın izleyicilerin sahneye fırlayıp papaza bir saldırmadıklan kaldı. "Halk değiJ, kilise öyle istediği için bu çağda bu dram" diye bağın yordu kadınlar. Kadın haklan dayanışması, iki ada arasındaki denize aldırmadan, trlanda'daki drama Londra'nın göbeğinde sahipçıktı: "Vurdumduymaz hükümet de tecavûz kurbanına destek olmuyor" yazılı el ilanlan dağıtıldı. Feministler, radyo ve televizyonda, "Erkeğin canı istediği zaman çocuk yapma hakkı var, kadının bunu reddetme hakkı yok mu" diye sordular. Soru-yanıt sürerken kız çocuğu, ırzına geçen sefilin çocuğunu karnında büyütüyor. Çok yakında, kürtaj için tıbbi sınır da aşılmış olacak. Taklitvi mafya lideri ABD ŞEBNEM ATtYAS (New York) - Nevv York yeraltı dünyasının en güçlü adamı olarak nitelendirilen John Gotti'nin mahkemesi, iddianın telefon konuşma kayıt bantlannıjüriye dinletmesi ile sürüyor. Telefon konuşmalannda John Gotti, "Dokunulamayanlar" filmindeki rolü ile Chicago mafya liderini canlandıran Robert de Niro'yu hatırlatan bir havada konuşurken peşpeşe ölüm fermanlan veriyor. Geri planda Mona Lisa müziği çalarken romantik bir sesle konuşan Gotti, iddiaya göre filmlerde izlediği mafya liderlerini taklit ediyor. Gotti'nin yeraltındaki sağ kolu olarak bilinen Frank Locasio'nun banda aldığı telefon konuşmalanndan birinde, Gotti'nin mafya liden olduğunu ispatlayan ifadesi söyle: "Eğer egoist bir patron olsaydımmilyarderolurdum. Bizimle ters düşen bir ortağamız olursa her zaman sonu ölüm olur." İddianın mahkemeye getirdiği teyplere göre Gotti, New York'taçeşitli mafya makamlannda sorumlu olduklan bilinen ve öldürülen üç kişinin ölüm fermanını onayladı. Bunlardan bir tanesi New York'un en önemli sendikalanndan Local 282'den sorumlu Robert Dibernardo. Gotti, mafya içinde "Dib" olarak isimlendirilen Dibernardo'nun öldürülmesi emrini hapiste ıken verdi. 1986'da ortadan kaybolan Dibernardo hakkmda Gotti, kayıt bandında, "Sammy bana onun arkamdan konuştuğunu söyledi, ben de bunu doğru kabulettim" ifadesini kullandı. Aynı bantta Gotti, vücudunda yedi kurşunla ölü bulunan bir mafya üyesi hakkmda şunlan söyledi. "Louie Dibono niye ölecek biliyor musun? Gel dediğimde gelmedi de ondan. Bundan başka birsuçu yok." Gotti, Dibono, Dibernardo ve Gambino ailesinin lideri Paul Castello'nun ölümü dahil çeşitli yasadışı faaliyetlerden yargılanıyor. İddia, tek başına kayıt bantlannın Gotti'yi hapise göndermeye yeterli delil oluşturduğu görüşünde. ÇAIJŞANLAREV SORULARI SORUNLARI Yılmaz Şipal 8.000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yaymlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-tstanbul ödaadi göadeıtimez. Güzel bir kadınve basm özgürlüğüDtLEK ZAPTÇIOĞLU (Berlin) - Berlin Sulh Ceza Mahkemesi, geçen hafta ele aldığı bir davayla kamuoyunu meşgul etti. Basın özgürlüğünü ve ülkenin belli başlı saygın basın-yayın kurumlarını da ilgilendıren dava bu yanıyla "basının sınırlan nerede başlayıp biter" sorusunu gündeme oturttu. Alman VVestdeutscher Rundfunk radyo-televizyon kurumunda çahşan iki gazeteci, eski Doğu Alman istihbaratı STASI ile sol terör örgütü Kızıl Ordu Fraksıyonu (Baader-Meinhof) arasındaki yakın ışbirlığıni incelemiş ve araştırmanın sonuçlannı bir kitapta toplamışlardı. Kitap ünlü Rowohlt Yayınevi'nce basıldı. Basıldı ama dağıtılamadı. Çünkü kitapta teröristlerle bağlantılı olduğu belirtilen, onlarâ yataklık yapan bir "güzel kadın"dan söz edilmekteydi. Eğer "güzel kadın", kimliği kamuoyuna açıklanmasaydı kitabın dağıtılıp satılmasına karşı gelmeyecekti; karşı gelse bile hâkimleri ikna edemeyecekti. Ancak De'r Spiegel dergisi, yayınevinden aldığı izinle kitaptan bölümler yayımlamaya başlayınca, ve "güzel kadın"ın aslında Frankfurt'ta yaşayan Monika Haas olduğunu açıkça yazınca olayın rengi değişti. Üç çocuğunun ve kendisinin can güvenliğinden endişe duyan "güzel kadın" hemen mahkemeden kitabın dağmmının durdurulmasına ilişkin geçici bir kararçıkarttı. Bu arada ALMANYA gazetelerejnülakatlar vererek teröristlerle bütün baglantılannı inkâr etti ve bir komploya kurban edilmek istendiğını anlattı. Geçen hafta fotoğrafçılan ve kameramanlan sevindirip bizzat duruşmaya gelen Monika Haas, mahkemede "güzel kadın"ın kendisi olduğuna ve hakkında yazılanlann bir iftiradan ibaret olduğuna dair yemin etti. Nitekim hâkim de "bütün" işaretlerin davacının, kitapta adı geçen güzel kadın olduğunu gösterdiğine karar verdi ve kitabın bu haliyle yayımlanmasını yasakladı. Veya gazetecüer iddialannı kamtlayacaklardı. Olan tabii konuyu aylarca araştınp belgeleyen gazetecilere oldu. Kendileri dışındaki bir derginin, Der Spiegel'in '"işgüzarlığı"na kurban giden gazetecilerin elinden bir şey gelmiyor. Kitabın dağıtımı, ancak yazarlarının mahkemede iddialannda haklı olduklannı kanıtlamalanyla mümkün. Ama bilgi kaynağı olarak kullandıkları "muhbirler" çoğunlukla devlet memuru. Bu sıfatlanyla "güzel kadın" aleyhindeki iddialannı ve kanıtlarını gelip mahkemeye açıklamaları neredeyse imkânsız. Buna öncelikle kendi amirleri karşı. Onlar, "Bu bilgiler şimdi açıklanırsa devletin teröre karşı yürütmekte olduğu operasyonlann tehlikeye gireceğini" savunuyorlar. Böylece gazeteciler, haber kaynaklannı mahkemeye tanık olarak getirtemiyor. Son yıllarda Almanya'da yapılmış olan en iyi araştırmacı gazetecilik örneklerinden biri böylece ya hepten yayınevinin depolannda çürüyecek ya da kitap en iyi ihtimalle "güzel kadın"a ilişkin bölümlerine kara bant atılarak, yani sansüre uğrayarak satışa çıkartılacak. Herikidurumdada kaybeden, basın özgürlüğü oldu. Der Spiegel dergisi ise bir ismi yayımlamakla ne kadar iyi haber aldığını göstereyim derken daha önemli bir bilgiler paketinin kamuoyuna ulaşmasını önlemiş olmakla elbette övünemiyor. PAPA, KARA AFRİKA'YI TAJKDİS EDÎYOR — Papa II. John Paul, Afrika gezisinde. Önceki giin Senegal'in başkenti Dakar'a ulaşan Katolik lider, olağaniistü büyiik bir ilgiyle karşıiaştı. Papa tarafından takdis edilmek isteyen ve üJkenİD en büyiik stadyumu olan Dakar Stadyumu'nu tıka basa dolduran Senegaüiler, Papa'ya yoğun sevgi gösterilerinde bulundular. On binlerce kişilik kalabalıgı bir arada kutsayan Papa II. John Paul, diin bir başka Afrika iilkesi olan Gambiya'ya geçti. Papa'nın gezisinin bir sonraki duragı ise Gine. (Fotograf: REUTER) Enrico Maciasb seçim kampanyası FRANSA MİNE G. SAULNIER (Paris) - MarsilyaO.M.futboltakımının.Adidas ayakkabılannın ve daha bir sürü başka şirketlerin sahibi Bernard Tapie, Cumhurbaşkanı François Mitterrand'ın eski göz bebeği ve yeni göz ağnsı olarak Sosyalist Parti saflanndan bağımsız, ama sosyalistlerle birlikte hareket eden birmilletvekili. Halk arasında büyük bir sempatizan grubu olan Tapie, başanlı bir işadamı. başanlı birpolitikacı. Ulusal Cephe lideri Jean Marie Le Pen'in ise can düşmanı. 22 martta yapılacak bölge seçimlerinde, Marsilya'yı içine alan Var eyaletinde büyük bir düşüş kaydeden Sosyalist Parti, Bernard Tapie'nin tarafsız sosyalist yakınlığından yararlanarak bu eyaletteki aday listesini parti eliyle j belirlemek yerine onun yapacağı bir aday listesini desteklemek karannı almıştı. Kısacası bu bölgede Bernard Tapie, "Cumhurbaşkanlığı Tercihi" adı altında bağımsız bir liste ile seçimlere katılmak ve kampanya yürütmek üzere sosyalistlerden açık kart elde etmişti. Genç veyakışıklı politikacı, türlü çeşitli maceralardan sonra geçen hafta, "Güney Enerji" adı altındaki siyasal görüşünün bölge konseyine girmek üzere seçimlere katılan aday listesini açıklamış bulunuyor. Bozacının $ahidi kim olur? Elbette şıracı. Adidas ayakkabılannın sahibi Bernard Tapie'nin liste başı ise ünlü modacı Daniel Hechter. Fakat seçiıtfadaylan sıralamasından çok bir "varyete" programını andıran Tapie'nin listesinde, bizim gençliğimizin sanşın bombası Mylene Demongeot da üçüncü sırada. Onuncu sırada ise Türkiye ve Fransa'da "Bütün dünya çocuklan, silahlannızı atın ve yaşamaya bakın" (Enfantsde tous pays...) diye başlayan şarkısıyla pek tanınan Mağrip asıllı şarkıcı Enrico Macias var. Bernard Tapie'nin, bizim İbrahim Tatlıses usulü aday listesi açıklandıktan sonra Sosyalist Parti saflan epeyce kanştı. Bölgenin en önemli kenti Marsilya'nın belediye başkanı ve Sosyalist Parti'nin "büyük başlanndan" Robert Vigouroux, nazik bir dille, "Başka tür bir listeyi tercih ederdim, ancak kişisel oyumu parti disiplini gereği yine de Bernard Tapie'nin listesine vereceğim" dedi. Vigouroux kadar nazik olmayan bazı sosyalistler, Mitterrand'ın desteklediği bu renkli politikacıyı sert bir dille eleştinyor ve "şaklabanlıkla" suçluyor, politikanın müzikhol sahnesi olmadıgını ileri sürerek ateş püskürüyorlar. Bernard Tapie'nin şaşırtıcı "varyete" listesi karşısın3a en~ ~ koşulsuz Tapie yandaşlan bile küçük dillenni yutarken Tapie türü seçim kampanyası, hiç umulmadık bırisi tarafından desteklendi. Hırçınlığı ve kendisini beğenmişliğiyle tanınan kadın yazar Marguerite Duras, televizyon kameralannın içine baka baka, "Ben," dedi, "Bernard Tapie'yebayılıyorve her yaptığını beğeniyorum. Onda bakan olacak bir yetenek var. Her alanda bakan olabilir, hatta kültür bakanı bile olabilir. Ben Tapie'yi istiyorum!" Adidas'ın patronuna bayılan Marguerite Duras, herkese karşı böyle hoşgörülü değil. Le Pen, Boris Yeltsin, Arafat ve Georges Habbaş'tan nefret ediyor. Fransız patinaj yıldızlan Duchesnay, Mitterrand, sosyalizm ve Paris belediye başkanı Jacques Chirac'a iyi not veriyor, son olarak " Aşık" (L'Amant) kitabını sinemaya uyarlayan yönetmen Jean Jacques Annaud'ya tahammül edemıyor. Kendisi için "Kötü yürekli bir kadın" diyen ve Türkiye seyircisinin "Ayı" filminden tanıdığı Jean Jacques Annaud, Marguerite Duras'nın gerçek yaşantısını anlattığı "Âşık" kitabından son olarak müthiş güzellikte bir film yaptı. Paris seyircisinin görmek için uzun kuyruklar oluşturduğu bu filmi, Marguerite Duras, henüz gidip görmeyi reddediyor. Qelki gidip Bernard Tapie ile seyreder, sonra da yönetmen Annaud'yu birlikte eleştirirler. Yaşadığımız günler, bir "Al gülüm, ver gülüm," dünyası değil mi... Rus polisindenTürk işçisine dayakHAKAN AKSAY (Moskova) - Moskova'da ENKA firrnasına bağlı Türk işcilerinin greyinde gerginlik had safhaya tırmandı. Önceki gün grevci işçiler ile Rusya polisi arasında olaylar çıktı. Polisçok sayıda Türk işçisini coplarla dövdü. Bazı grevciler gözaltına alındı. Grev komitesi üyeleri, haksızlıklarla mücadele etmek için çeşitli eylemler düzenleyeceklerini açıkladılar. Bir ay önce başlayan greve, önceki gün doğumevi şantiyesinde çalışan ışçilerin de katılma karan alması ortalığı kanştırdı. ENKA Moskova yöneticileri, bazı grevci işçilerin zorbalıkla öteki işçileri yönlendirmeye çalıştıklannı, doğumevi inşaatında çalışan Rus işçileri evlerine gönderip altı teknik elemanı rehin alarak olay çıkardığını ve söz konusu teknik elemanlann ailelerinin polise başvurduğunu ifade ettiler. Grevci RbSYA işçiler ise Rus işçilerin kendilerinı desteklediklerini, altı teknik elcmanın da gönüllü olarak şantiyede kaldığını, ancak polisle sıkı işbirliği içindeki fırma yönetiminin, aileleri kandırarak İcendilerine karşı kışkırtma yoluna gittiğini söylediler. Cuma günü bir grup polisle, grevci işçiler arasında çıkan tartışmada polisin göz yaşartıcı sprey kullanması sonucu on bir işçi yaralandı. Aynı günün akşamı otobüslerle söz konusu şantiyeye baskın düzenleyen çelik yelekli, kalkanlı ve coplu polisler çok sayıda Türk işçisini dövdü. Olayı gazetemize bildiren işçilerden Kubilay Çelebi, bazı arkadaşlannın kan içinde kaldığını, kimisinin ayakta duramayacak halde olduğunu belirtti. Çelebi, polisin uyan ateşi açtığını, coplarla saldınya geçtiğinı ve daha sonra da onlarca işçiyi gözaltına aldığını söyledi. Gözaltına alınanlann bir kısmı daha sonra bırakıldı. Ancak, ENKA tarafından vizelerinin iptal edildiği açıklanan51 grev önderinden 12'si bırakılmadı. Gerek bu işçilerin, gerekse de henüz yakalanmayan öteki 39 grevcinin sınır dışı edileceği açıklandı. Grev komitesi başkanı Hüseyin Çam, grevci 1300 işçinin, önderlerini korumaya kararlı olduklannı, kimsenin Türkiye'ye geri gönderilmesine izin vermeyeceklerini ve ekonomik-sosyal taleplerini alana kadar mücadelelerini sürdüreceklerini açıkladı. Çam, komitenin işçilere hâkim olmakta güçlük çektiğini, bazı işçilerin, ENKA'nın Moskova'daki çeşitli birimlerine baskın ve sabotaj düzenlenmesi yolunda çaba sarfettiğini, ancak kendilerinin demokratik yöntemlerin kullanılmasından yana olduklannı dile getirdi. Rusya yönetimiyle ternasa geçmeye çalıştıklannı, seslerini duyurmak için çeşitli yürüyüş ve gösteriler düzenleyebileceİclerini kaydeden Çam, Türkiye resmi çevrelerinin kendilerine ilgi göstermesini ve Moskova'ya birinceleme heyeti göndermesini istediklerini, devletin ilgi göstermekte gecikmesi halinde oldukça tatsız olaylann yaşanabileceğinden korktuğunu ifade etti. ENKA'nın Moskova'daki yöneticilerinden Sinan Bora, gazetemize yaptığı açıklamada, olaylan çıkaranlann bir grup militan işçi olduğunu ve bunlann yakın zamanda sınır dışı edilmesini beîclediklerini vurguladı. Trafik cezalanna beş misli zam geldiSTELYO BERBERAKİS (Atioa) - Atina'da geçen hafta "ulusal birlik" havası yaratılmaya çalışıldı. Yunanistan Cumhurbaşkaru Konstantin Karamanlis başkanlığında toplanan parti liderleri, ülkenin dış ilişkileri konulannda ortak bir siyaset uygulanmasının yollannı aradılar. Başbakan Konstantin Mitsotakis, ana muhalefet PASOK lideri Andreas Papandreu, sol ittifak SYNASPISMOS Başkanı Maria Damanaki ve Komünist Parti Genel Sekreteri Aleka Papariga, Cumnurbaşkanı ile aynı masaya oturdular ve kartlarını açtılar. Liderler dış politika konusunda kendi gorüşlerini sıraladılar, anladılar ki herkesin başka bir telden çalmasınm ulusal çıkarlara hiç biryaran yok. Liderler, Yunanistan'ın komşu ülkeleriyle olan ilişkilerine ayn ayrı gölgeler düştüğünün bilincine YUNANİSTAN vardılar ve Yunanistan'ın çeşitli tehlikelerle karşı karşıya kalabileceği görüşünde birleştiler. Arnavutluk, Bulgaristan, Makedonya Cumhuriyeti ve tabii ki Türkiye karşısında "ortak cephe" oluşturmaya karar verdiler. Ancak liderler yalnız Türkiye ilişkilerinde tam bir görüş birligi sağlayamadı.Herkes Türkiye ile ilişkilerin sürdürülmesini istiyor. Ama kimse yöntem konusunda Başbakan Mitsotakis ile aynı görüşü paylaşmıyor. Bu durum, parti liderlerinin Türk-Yunan ilişkilerini birbirleri için hâlâ bir malzeme olarak kullandığını gösterdi. Yunanistan'ın Makedonya Cumhuriyeti ile arasındaki isim ihtilafı geçen hafta içinde de yakından izlcndi. Dışisleri Bakanı Andonis Samaras, Lizbon'da toplanan AT'li meslektaşlanna, Makedonya Cumhuriyeti'nin bu isim altında tanınmasınm getireceği zarar ve ziyanlan maddeler halinde sıraladı. Samaras'ın Lizbon'da "İlgiyle izlenildiği" bildirildi. Ancak ne derece başan sağladığı öğrenilemedi. Bu da AT'nin ileride Makedonya Cumhuriyeti'ni bu isim altında tanıyıp tanımayacağına bağlı. Arnavutluk'taki Yunan azınlıgının "Omonia" yani "Birlik" adı altında kurmuş olduklan siyasi partinin bu ülkede yapılacak genel seçimlerden "ıskat" edilmesi Atina ile Tiran'ın arasını açtı. Güney Arnavutluk'ta yaşayan Yunan azınlıgının bu arada "Arnavut eşkıya"lann saldınsına uğradığı, ,' dükkânlannın yağma edildiği, kadınlanna tecavüz edildiği gibi Atina'ya ulaşan haberler Yunan millliyetçiliğini körükledi. Öyle ki bazı "Fanatik Yunanhlar" Arnavutluğun bu bölgesine "asayişi koruması gerekçesiyle" ordugönderilmesini bile istedi. Son olarak maliye bakanı Yannis Paleokrassas'ın geçen hafta içinde açıkladığı bir "mini vergi sistemi" ile yeni trafik cezalan özellikle özel oto sahiplerinin tüylerini ürpertti. Maliye Bakanı, tüm Yunanistan'da 350 binden fazla oto ile 100 binden fazla dairenin vergi beyannamelerinde gösterilmediği için ağır cezalar konulacağını açıkladı. Trafıkteki kırmızı ışığı ihlal edenlere, yanlış yere park etme ve her türdeki trafik kuralını ihlal edenlere konulan cezaların beş kat arttınlması da panik yarattı. Mültedlere savaş DANÎMARKA FERRUH YILMAZ (Kopenhag) • Avrupa ülkelerinin hükümetleri, son yıllarda artan mülteci akınını durdurabilmek için yasal olsun olmasın her türlü yolu deniyorlar. Danimarka'da, eski Adalet Bakanı Erik Ninn-Hansen'in Tamil mültecilerinin eşlerini veçocuklannı yanlanna getirmelerini, yasalara aykın bir şekilde engellemesiyle başlayan ve şimdilerde Başbakan Poul Schlüter'in siyasi yaşamını tehlikeye sokan skandaldan sonra Adalet Bakanlığı bünyesinde Filistinli mültecilerle ilgili yapılan idari "yanhşlıklar" birbiri ardına ortaya çıkanlmaya başlandı. Şubat ayının başmda Kopenhag'da bir kiliseye sığınan Filistinü mültecilere "insani nedenlerle" oturma izni vermeye yetkisi olmadıgını savunan Adalet Bakanı'nın kendi hukukçulanna haarlattığı ve yetkisi olduğunu belirten bir notayı kamuoyundan sakladığının ortaya çıkmasından sonra bu sefer de bakanlığın Birleşmiş Milletler Mülteci Komiserliği'nden gelen bir mektubu yanlışlıkla hem parlamentonun Adalet Komisyonu'ndan hem Mülteciler Kurulu'ndan hem de Filistinlilerin avukatlanndan sakladığı ortaya çıktı. Danimarka hükümeti, Lübnan'daki durumun artık eskisi gibi tehlikeli olmadıgını ve Lübnan'dan gelen Filistinli mültecilerin geri gönderilmesinde sakınca bulunmadığını savunuyor ve Filistinli mültecilere sığınma haîckı tanımamakta ısrarediyordu. Birleşmiş Milletler Mülteci Komiserliği'nin Danimarka Dışisleri Bakanlığı'na gönderdiği mektupta ise Lübnan'daki duruma ilişkin karanlık birtabloçiziliyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle