Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 Şubat 1992 kültür Cumhuriyet 13
Pozitifbûyûyop
J Kültür Serrisi -1989 yılından bu yana
çeşıtli sanatsal elkinliklerle işmini
duyuran Pozitif Tanıtım ve Üretim AŞ
çağdaş müzik çerçevesi dışında kalan
sanatçılann da Türkiye'ye getirilmesi
konusunda çalışmalara başladı. Pozitif,
bu nedenle 1967den beri müzik
dünyasının en önemli pazan kabul
edilen MIDEM Fuarı'na katıldı. 400'ü
aşkın katılımcı ve 54 ülkeden 8000
kişinin gezdiğı MIDEM Fuan'nda 5
kıtadan prodüklör, menajer, konser
organizatörü, yayıncı ve üreticilerle yetıi
anlaşmalar üzerine görüşmelerini
tamamlayan Pozitif AŞ yetkilileri
ılstanbul'a yeni isim veen yeni
• teknolojilerle sergilenen sanatsal
'yaklaşımlan getireceklerini bildirdiler.
1992'ye ıddiah girdiklerini açıklayan
Pozitif AŞ ortaklan çok yakında MESE
Halkla İlişkiler ve Figen Işbir'le de Arts
& Projects Group (APG) ısminde bir
şirket kurarak çok büyük projelerin
:hazırhğı içinde olduklannı duyurdular.
ŞelMrtariNeri
• Kültür Senisi - Pandora
Kitapevi'nde bugünden itibaren 9
şubat gününe dek Türk yayın tarihinde
önemli bir yer tutan 'şehir tarihi'
.kitaplan sergilenecek.Geçen ay Naam
Hikmet kitaplarının yer aldığı
yitrinde,IO-23 şubat tarihleri arasında
ise bir dönem yaalı kültürün önemli
•ayakları olan ve bugün bir kısmı
.yayınını durdurmuş dergilerin
;koleksiyonlan görûlebilecek.
Banşaşansverin
| • Kültür Servisi - İstanbul Belediyesi
Şehir Tiyatrosu sanatçılannın
hazırladığı "Barışa Şans Verin" adlı
pop-rock müzikal yeniden sahnelerde.
Şehir Tiyatrosu'nun genç
sanatçılanndan Can Doğan'ın yazıp
yönettiği oyunun mûziklerini tiyatro
Drkestrasının genç üyesi Ali Otyam
besteledi. Dekor ve kostümlerini Nihal
Kaplangj'nın yaptıgı oyunun ışık
tasarımı da Murat Işçi'ye ait. Oyunda
Etfal Gülbudak, Nilüferözcan, Murat
Ersan, Sevengül Yalçın, Hakan Arlı,
Can Başak, Nergis Çorakçı, Murat
'Bavli, Derya Kurtuluş, Yeşim Eracar,
Naşit özcan, Ergün Işıldar, Özlem
Savş$, Elif Girgin, Bınnur Uyar, Aslı
Omağ, Yılmaz Meydaneri, Erhan
Ozcelik, Can Doğan, Tuğrul Arsever,
Volkan Severcan, Gökhan Özkara,
Dilek Özgen ve Murat Ahlatçı rol
alırken orkestra Ali Otyam, Engin
Gürkey, Mertol Şalt, Esra Şensoy ve
Ayhan Saymer'den oluşuyor. Müzikal
oyun 3 şubat pazartesi günü saat
20.30'da Harbiye Muhsin Ertuğrul
Sahnesi'nde özel bir gösteri ile seyirci
önüneçıkacak.
AFSAOfotoğrafioiPSlan
• ANKA (Ankara) - Ankara Fotoğraf
Sanatçılan Derneği 57. ve 58. dönem
fotoğraf temel eğitim seminerleri içın
aday üye kayıtlanna başladı. Teorik ve
pratık çalışmalardan oluşan ve 6 hafta
sürecek seminerlerde fotoğrafa giriş ve
fotoğraf makineieri, ışık ölçümü ve
fılmler, ışıklama, kompozisyon,
yardımcı aksesuarlar, karanlık oda
geüştirme ve baskı tekniklerinin aynntıh
olarak işleneceği açıklandı.
AFSAD'dan yapılan açıklamada hafta
içi kurslarının 3 şubat tarihinde, hafta
sonu kurslannın da 8 şubat tarihinde
başlayacağı bildirildi.
• AA (Ankara) - Yurtdışındaki başanlı
çalışmalan ile tanınan sanatçı Okay
Temiz, 4yıllık uğraşı sonucudevlet
desteği sağladı. Önlü sanatçı ve
topluluğu bundan sonra Kültür
Bakanüğı adına "Devlet Modern Folk
Müziği Topluluğu" olarak müzik
yapacak. 23 yıldır yurtdışında İsveç
hükümetinin desteği ile müzik yapan
Temız kurduğu 12 kişilik toplulukla
bundan sonra yurtdışında Kültür
Bakanlığı adına konserler verecek. Dış
ülkelerde, festivallerden kaynaklanan
tanıdık dinleyici topluluğu
bulunduğunu, ancak Türk
müzisyenleriyle çahşmak için
Türkiye'ye yerleştiğini söyleyen Temiz,
"Üç ay boyunca Gülhane'de çalmak
bana çok şey öğretti. İlk üç hafta
boyunca yuhalandık ama sonra
dinlemeyebaşladılar"dedi. Yaptığı
müzığın her şeyiyle yeni bir tür
olduğunu, Anadolu ve pek çok kültürün
kesişme noktasında bulunduğunu
belirten Temiz, "Ben Türküm, annem
ud çahyordu. Ben klasik müzik çalmaya
başlayınca radyoyu kapatan bir aileden
değüdim" diye konuştu.
Kültür tarihi üzerine
• Kültür Servisi - 21. yüzyıla girerken
kültür tarihinin amacını ve önemini
irdelemeyi amaçlayan yuvarlak masa
toplantılannm ikincisi, 5 şubat
çarşamba günü saat 18.00'deAvusturya
Kültür Ofısi'nin Teşvikiye'deki
salonlannda gerçekleştirılecek. Bilkent
Ünıverşitesi'nden Vasıf Kortun, Mimar
Sinan Üniversitesi'nden Deniz Şengel,
ressam İsmet Doğan ve
çevirmen/yayıncı Cemal Ener'in
konuşmacı olarak katılacaklan
toplantıyı Ahmet Cemal yönetecek.
Kültür tarihini konu alan yuvarlak
masa toplantılannm ilki 22 ocak
çarşamba günü gerçekleştirilmişti.
Zümrüt Yasemin Radau'nun sergisi 4 ocak günü Taksim Sanat Galerisi'nde
Tüm zamanlara açılan pencerelerHÜSAMETTİN KOÇAN (Istanbııl)-
Zamanı akıp giden bir süreç ola-
rak algılamamak mümkün mü?
Tarihi bağlantılannız kopmuş
dahi olsa, anılarımz en sonunda
sizi olduğunuz basamağa doğru
sürüklüyor 0nun için anım-
samalarda bizi sürekli haklı
çıkarma eğilimleri vardır.
Bu gerçeği bildiğimiz için geçmişle he-
saplaşmayı kişısel düzlemden toplumsal
bağlama, tarihe doğru kaydınnz. Çünkü
ancak bu yolla kendimizi olumsuzluk-
lann dışında tutabiliriz. Tarihle bağ-
lanmızı kurarken de tavnmız gerçeği
kavramaktan yanadır. En gerçek olanı
yakaladığımız an, sorunlann çözüleceği-
ni umanz. Halbuki elimizdeki merceğın
deforme olmuş yüzeyi, sisler arkasında
kalmış gerçeği, en gerçek haliyle nasıl
yansıtabilir ki? Bu durumu kavrayan bi-
rileri, insanoğlunun yaşamını anlamak
için geçmişe yönelirken, kişisel mercek
üretmek zorundadır.
Radau'un kişısel merceği, çok yüzeyli
bir kristal küre gibı farklı şeyleri bir anda
kendi kadrajı içinde topluyor. Sunduğu
görüntü hıçbir zaman kesitine ait değil.
Aynı anda tüm zamanlara kapılar aralı-
yor. Bu açıdan, resimlerde karşımıza
çıkan görsel mantık, üst üstelikler değil,
yan yanalıklar sunuyor, tekrarlar sunu-
yor. Resmin çatkısı bu yanyana sunulan
yaşam yansımalanna yaslanarak zama-
na uzanıyor.
Bu resimler karşısında tarih düşüncesı
izleyiciyi yalnız bırakmaz. Fakat bu bir
kuşatmadan daha çok, bir anımsatma
durumudur. Çünkü kullandığı yöntem,
tarih bilgılerinin onaylanması yerine,
geçmişle bugün arasında bağlar kurma-
ya yöneliyor. Zamanın akıp giden, sü-
rükleyen girdabında insan gerçeğine
renkli göndermeler yaparak, doyumsuz-
luklann ve yok edici davranışlann bizim
yabancılanmız olmadıklanna işaret edi-
yor.
Bu resimlerde öncelikle birbirine zıt iki
elemandan söz etmek gerekir. Bunlardan
birincisi, izleyiciye öykü arahğı açan fı-
gür, öteki ise mekân rolünü üstlenen par-
seller. Kaynak ve inşa sistemleri bakı-
mından ayn noktalara yönelen bu iki
ana elemanın buluştuklan ortak nokta,
yaşamla doğrudan yansıtıcı bir görsel
ilişkiye girmeden, sadece araştırmaya
yönelik olmalandır. Bu anıştırma fıgürle
geçmişe, mekânla şımdiki zamana yöneli-
yor. Işte resimlerde anıştırmaya olanak
tanıyan zaman faktörünün önü böylece
açılmış olur. öteki ise donuklaştınlmış
fıgüre yöneltilen ya da fıgürden dışa doğ-
ru fışkıran renkli ve dınamik müdahale-
dır.
Genç sanatcı Zümrüt Yaaemin Radau halen Mannara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde yüksek lisans öğrencisi.
Fıgürün gri monumental inşaatı
gözü geçmişe doğru çekerken, enerjik
saldırılann çıkardığı ses, bu fıgürü şimdı-
ki zamana bağlıyor.
Sanatçının hiİcâye anlatmak gibi her-
hangi bir tasası olmadığı halde, öykülere
kapılar aralanmasının nedeni; özellikle
zaman kavramının resmin görsel yapısı-
na sinmesinden kaynaklanır. Bir başka
nedense fıgürün olduğu yerde izleyicinin
hikâyearama alışkanhğıdır. Radau'ın fi-
güründeki temsili durum, insanı insan
olarak ele alıyor. Kim olduğuna dair işa-
retler, ınsanın varlığına ve süreklıliğine
feda edümiş. Buradaki insan figürünün
tok yapısı, aynntılarda erimeye uğrar.
Karşımıza gri görüntülü kitlesel bir güç
olarak çıkar. Bu kitlesel sembol, çoğu
kez parçalanmalarla mekân parantezleri-
ne dağılır. Aymlaşma biçiminde beüren
bu parçalanmalar eşzamanlı ve tarihsel
yaşam benzerliklerine dikkat çekiyor.
Radau'un resmınde mekân, yüzeye
açılmış pencereler gibidir. Başka bir de-
yişle, bu pencereler yüzeyde oluşturul-
muş hücrelerdir. Bu hücreler, hiçbir za-
man tüm duvarlarıya inşa edilmemişler.
Yani hem birbirlerinden ayndırlar hem
de birbirlerine açık. Mekânlar yan yana
gelişleri gibi içlerindeki yaşam parçalan-
malan ile de bir ören yeri görüntüsü su-
narlar. Bu ören yeri, başkalan tarafın-
dan yaşanmış dramatik öykülerin iyim-
ser bir yaklaşımla hatırlatılmasıdır.
tşin başında bir sanatçı olan Radau'un
resmi, kendi sözlüğünü üretme doğrultu-
sunda önemli bir yol almıştır. Gerek renk
kullanmadakı cesareti, gerekse teknik
gösterinin öteki yüzünde kendine özgür
bir alan seçmesi, karşımıza gözü pek bir
sanatçı nodeli çıkarıyor. Onun için de
kolaylıkla güncel angajmanlardan ve
toplumsal baskılardan sıynlabıliyor.
Tual yüzeyindeki reliefik kaynaşmalar
ve renkli yükseklikleronun içiı» birer göl-
ge gerekçesi değildir. Bu gerekçeler sa-
natçının ulaşmak istediği yeni dil
arayışının yansımalandır.
Radau, resminde tarihe kapılar açar-
ken bizi kendi boşluğumuza doğru çeker.
insan yaşantılanyla anılanmızın kanş-
masına neden olur. Ve anılanmız, bizi
bulunduğumuz basamağa sıkıştırarak şu
itirafa zorlar: Biz yeniyız, fakat içimizde
hiç tükenmeyen bir eskı var.
Şahane Züğürtler 28 yıl sonra yeniden Dormen Sahnesi'nde
Nasıl bîr dünyada yaşamalı?NALAN MANYASLI (Istanbul)-Bulvar tiyatrosunun önemli yapıt-
lanndan olan, Jacques Deval'in "Şahane Züğürtler" adlı oyunu,
28 yıl sonra yeniden Dormen Tiyatrosu'nda...
Deval'in 1933'te yazdtğı "'Şahane Zü-
ğürtler" beş yıl öncesinin Parisi'nde geçi-
yor. 1917 Ekim devrimini izleyen yıllarda
AvrupaVa yayılan Rus soylulan konu
alıyor. Ozgün adı "Tavorich" (Yoldaş)
olan ve 1960'larda bu sözcük kullanıla-
madığı için "Şahane Züğürtler" olarak
Türkçeleştirilen oyunun iki kahramanı
var. Prens Mikael Aleksandroviç Urati-
yef ve Granddüşes Tatiana Petrovna
Uratiyef. Varlannı yoklarını tükettikleri
için yeni zengin ve sosyalist bir milletve-
kilinin evinde hizmetçi olarak çalışmaya
başlayan Uratiyefler, bu evde-Rusya'-
dan tanıdıklan Goroçenko ile karşılaş-
tıklannda, aç kalma tehlikesi içinde bu-
lunan yoldaşlan için kendilerinden iste-
nen 104 milyar rublelik serveti, bu göre\ -
üye teslim ederler. Parayj, belki de artık
var olmayan bir düzen uğruna vermiş ve
yoksul yaşamlanna dönmüşlerdir, ama
soyluluk da zaten böyle bir yardımı ge-
rektirmez mi?..
1963-64 tiyatro sezonunda Erol Kes-
kin'in sahnelediği o_yunun yönetmeni bu
kez Metin Serezli. Ilk sahnelenişte Tun-
cel Kurtiz'in yorumladığı Goroçenko ro-
lünü turnelerde ve dönüşte İstanbul'da
yineleyen Metin Serezli, "Şahane Zü-
ğürtler"in ikinci sahnelenişıni 1985'ten
bu yana düşündüklerini fakat Tatiana
rolünü caniandıracak oyunculan ol-
madığı için ertelediklerini söylüyor. Nev-
ra Serezli geçen sezon Dormen Tiyatro-
su'na dönünce oyun bu sezon için hazır-
lanmaya başlamış.
Metin Serezli, "bir paradoks" olarak
nitelediği oyunda neleri öne çıkarmış?
Kendisinden öğreniyoruz:" Aristokratla-
nn, çevrelerine göre daha bilinçli insan-
lann, kültür ve zevk düzeyi yüksek, ufuk-
lan geniş olan insanlann kendilerinden
daha aşağı seviyede olan kişilerin
hizmetkân durumunda olmalan, ama
bunu yaşamak, aç kalmamak için yap-
Şahane Züğûrtler'deDormen, M.A.Uratiyef i; SerezJi iseTatiana'yı canlandırıyor. malan ve bunu yaparken de umutlannı
asla kaybetmemeleri, yaptıklan iş ne
olursa olsun, bunu severek yapmalan
oyunumuzun konusunu oluşturuyor.
Aynca, günümüzde anlamını gittikçe yi-
tiren banş, dostiuk, sevgi, saygı, özveri,
hoşgörü ve umut gibi kavramlan da ele
alıyor oyun. İzleyicinin de oyunda gör-
mesi ve alması gereken nokta, bu kav-
ramlann olmadığı bir dünyanın yaşan-
maz olacağı kanısındayım."
28 yıl önce Ayfer Feray'm kişiliğinde
canlanan Tatiana'yı bu kez Nevra Serez-
li'den izliyoruz. Rolü için 19. yüzyıl Rus
şarkılarını ezberleyen Nevra Serezli, Ta-
tiana'yı çok sevdiğini söylüyor: "Tatiana
bir Granddüşes, Rus kültüründen gel-
miş, görmüş geçirmiş bir kadın. Etli kanlı
bir insan, günlük yaşamımızda rastlaya-
bileceğimiz bir kadın. Rus geleneği içinde
yetişmesine karşın dış dünya ile hep ilgi-
lenmiş; güncel, esprili, modern bir kadın
Tatiana. "
"Şahane Züğürtler"in 14 kişilik kadro-
sunda değişmeyen tek oyuncu var, Mika-
el Aleksandroviç Uratiyef rolündeki
Haldun Dormen. 40 yıllık sanat yaşa-
mında sayısız rolde oynayan Dormen, 28
yıl önce Mikael'den aynldığında üzül-
müş bir tek. İkinci buluşmayı olabildi-
ğince uzun tutmak istiyor. İki oyıın arası-
nda neler değişti diyorum? "Hiçbir şey
değişmese oyuncular da izleyiciler de 30
yıl yaşlanıyorlar, duygu ve düşünceleri
gelişiyor, hayata bakışlan değişiyor, ni-
tekim Rusya bile değişti" diyor sanatçı
ve sözlerini şöyle sürdürüyor: "Oyunda
benim bir sözüm var, yannın Rusyası'-
nın ne olacağı belli olmaz, diyorum. İlk
sahnelenişte gerçekten böyle düşünüyor-
dum, ama şimdi Rusya değişiyor. Urati-
yef de zaten parayı rejime değil, Rusya'-
ya veriyordu. üç hafta önce Ingiltere'de
izledim oyunu, boş salona oynuyordu,
kötü ve yanlış sahnelenmişti. Biz oyunu
bir dram olarak ele aldık, onlar komedi
olarak oynuyorlardı. "
Kübalı sanatçıdan Türkiye'ye övgüAA(Adana)-Dünyaca ünlü Kübalı sa-
natçı Rafael De La Torre Guerro, Tür-
kiye'nin çok zengin ve köklü bir kültür
yapısı na sahip olduğunu belirterek,
"Türk kültürünü bilmeden dünya kültü-
rünü, evrensel kültürü bilmek ve öğren-
mek mümkün değildir" dedi.
Sosyalist Parti'nin düzenlediği 'Enter-
nasyonal Şenlik'e "Kardeşlik Şarkılan"
sunmak üzere katılan 'yeni türkü'
akımının kuruculanndan besteci, şarkıcı
ve oyuncu Rafael De La Torre Guerro,
kültür, müzik ve ülkesiyle ilgili sorulan
yanıtladı.
Anadolu topraklannda binlerce yıl süren
bir uygarlık zincırinin izleri bulunduğu-
nu ve Türk kültürünün de önemli bir
etkiye sahip olduğunu belirten Rafael,
konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Türkiye'nin çok zengin ve köklü bir
kültür yapısı var. Kültürel yapısı, üzerin-
de yaşayan halklann, uygarlık zincırinin,
binlerce kavimin, tarihi bir geçmişin üze-
rine kurulmuş. Bu nedenle, bir insan
dünya kültürünü, evrensel kültürü öğ-
renmek, bilmek istiyorsa, öncelikle Türk
kültürünü öğrenmek zorunda. Türkiye'-
de bulunmaktan, Türk kültürünü, bu
topraklarda daha da yakından tanımak-
tan çok mutluyum. Bu benim için çok
önemli bir keşifti. Çünkü, Türk kültürü,
çok önemli ve dikkat edilmesi gereken bir
kültür."
Türkiye denince aklına Nazım Hikmet'-
in geldiğıni ifade eden Rafael, şairin
İspanyolca'ya çevrilmiş bütün şiirlerini
okuduğunu belirterek, "Nazım, benim
başucu kitabım. Nazım'ın şiiri olmadan
Türk kültürü eksiktir. " dedi. Rafael üe La Torre Guerro
"Tann"nm yönetmeni Çalışkur
'Oyuncuları
soymakta
ısrarhyım'
HAKAN AYGÜN (Ankara) - So-
yunma sahnesi yüzünden tartış-
malara yol açan Woody Allen'-
ın "Tanrı" adlı oyununun yö-
netmeni Cüneyt Çalışkur, sana-
tın ne ahlakı ne de yasası oldu-
ğunu savunarak "Oyuncuların
soyunmasmda ısrarhyım" dedi.
Çalışkur'un yanıtlan şöyle:
- Soyunma tartışmasının ardından kaç
oyuncu provaları bıraktı?
ÇALIŞKUR - 25 kişilik oyuncu kadro-
muzdan 7-8 kadarı oyunu bıraktı. Ama
hepsinin ayrılma nedeni çıplaklık sorunu
değil. Bazı oyuncular huzursuz bir ortam-
da çahşmak istemediler. Fakat hemen o
eksikliği gidereceğim. Çıplaklık yüzünden
ayrılanları anlamıyorum. Oyundaki kos-
tümlerde de çıplaklık yok. Kaldı ki bir
oyunun yönetmeni çıplak olacaksınız di-
yebilir. Picasso'ya bu resmi niye böyle yap-
tın diye bir soru herhalde sorulamaz. Sa-
natta böyle bir şey yoktur.
- Çalışmalar ne zaman başladı ve tartış-
ma çıktı?
ÇALIŞKUR - Üç gün sürdurebildik.
Amerika'da Eric Morris diye bir adam var.
Çok ünlu bir adam. Bu adamın uyguladt-
ğı bir şok yontemi var oyunculara karşı.
Ben de bunu uygulayabilmek ve belli ah-
laki kaygıları giderebilmek için hayatta hiç
küfür İcullanmadığım halde birtakım kü-
furlu konuşmalar yaptım.
- Bayan oyunculardan mı, erkeklerden
mi daha çok tepki geldi
9
ÇALIŞKUR - Daha çok bayanlardan.
Ben de kimseyı takmayacağımı söyledim.
Üç-dört bayan oyuncu da beni destekledi.
Tepkilerin muhafazakâriıktan kaynaklan-
dığını sanmıyorum. Kimi sevgilim, kimi
kocam kızar diye düşündu. Kimi de belki
memesi sarkık olduğu için vucuduna gu-
venemedi. Benden çekinen de olabilir.
- Sanınm orijinal metinde soyunma sah-
nesi var.
ÇALIŞKUR - Evet. Ayrıca oyuncu ar-
kadaslarıma Londra'da oynanmış oyun-
lardan fotcğraflargetirdim. Insanlar çırıl-
çıplak soyunmuşlar oralarda. Kaldı ki bi-
zim oyunun son sahnesinde soyunan ba-
yanın altından revu kıyafeti çıkıyor. Çırıl-
çıplak soyunma anlamında da değil. Dün-
yada tiyatro sahnesinde yapılmayan şey
kalmadı.
- So^nma konusundaki düşünceniz ne-
dir?
ÇALIŞKUR - Oyunculan soyundurabi-
lirim. Bu konuda ısrarhyım. Asla ödun
ver-meyeceğim. Oyuncular eğer bir oyun-
da soyunmalan gerekiyorsa soyunur. Ban-
yoya girerken nasıl insanın soyunması ge-
rekiyorsa, elbise ile yıkanamıyorlarsa, ora-
da da soyunacaklar.
Bütün oyunculan soyabilirim
- Ankara Tiyatro Müdurü, oyun devle-
te yakışır şeklinde oynanacaktır dedi.
ÇALIŞKUR - Bu Türkiye Gazetesi ağ-
zıdır. Devlet yasalarına göre sanat yapıl-
maz. Sanatın ne ahlakı ne de yasası var-
dır. Ama sanınm burokrat olduğu için is-
ter istemez bu dili kullanmak istiyor. Yok-
sa boyle bir şey yok. Ben istersem butun
kostümleri iptal edip butun oyuncuları çı-
rılçıplak sahneye çıkartabilirim. Herkes bir
organının olduğunu kabul etsin yani.
- Sizin rezil ve kepaze bir insan olduğu-
nuz yönündeki eleştirilere ne diyorsunuz?
ÇALIŞKUR - Doğrudur. Onların rezil-
lik ve kepazelik dediği her şey bende var.
Hatta rezil ve kepaze bir babayım. Çocu-
ğumu da rezil ve kepaze yetıştirmek isti-
yorum. Şunu da açıkça soylemek istiyo-
rum: Çok mazbut bir insanım. Üç aydır
kimseyle yatmadım inanır mısınız? Belki
de biraz bunun için oyunculann soyunma-
sını istemişimdir.
Bakanlık'ta
kayıp filnüer
AA (Ankara) - Yasaya aykın ol-
dukları gerekçesiyle geçmiş dö-
nemlerde toplatılarak piyasadan
kaldınlan yasak fihnlerin bu kez
de muhafaza edildikleri kutular-
da yok olduklan ortaya çıktı.
Kültür Bakanlığı'nda yapılan bir ince-
leme sonucu İçişleri Bakanlığı'nca deği-
şik dönemlerde toplatıldıktan sonra yasa
değişikliği ile Sinema Müdürlüğü'ne dev-
redilen çok sayıda fılmin kutulannda bu-
lunmadığı belirlendi.
Kültür Bakanı Fıkri Sağlar'ın tali-
matıyla, konuyla ilgili geniş çaplı soruş-
turma başladığı bildirildi.
Kültür Bakanhgı Telif Haklan ve Sine-
ma Genel Müdürü Necmettin Kara-
erkek, yaptıgı açıklamada Polis Vazife ve
Selahiyetleri Yasası'na göre İçişleri Ba-
kanlığı tarafından toplanan ve 1990 yılı
içinde Kültür Bakanlığı'na devredilen
798 filmden büyük çoğunluğunun kutu-
lannda bulunmadığını ya da kullanı-
lamaz durumda olduğunu belirledikleri-
ni söyledi.
Yıllarca toplanmış fılmlerin sayısının
sadece 798 adet olmasının da şaşırtıcı ol-
duğunu belirten Karaerkek, eldeki film-
lerin büyük çoğunluğunun bobinleri
eksikli olarak kutularda yer aldığını,
bazılannın da üzerinde kuş pislikleri gö-
rüldüğünü söyledi.
Aralannda çok sayıda erotik nitelikli
fılmin de yer aldığı depoda yapılan ince-
lemede, Yılmaz Güney'in "Sürü" filmi,
teslim tutanağında gözükmesine karşın
bulunamazken 204sıra numaralı "Umut-
suzlar", 260 sıra numaralı "Endişe", 323
numaralı "Arkadaş", 515 numaralı "Hu-
dutlann Kanunu" gibi yapımlann da bo-
binleri eksik, üzerleri tozlu ve teknik ola-
rak kullanılamayacak durumda olduğu
ortaya çıktı.