15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
«4ŞUBAT1992CUMA CUMHURfYET SAYFA GüNDEMDEKİ SANATÇI PAYAMKORYAK Neşelî Günler'in Maria'sıPayam'la ilk tanıştığımız günü hatırhyorum. Müzisyenlerin, çalışma koşullannın ağırlığından ötürü dışa birazkapalı birdünyalan oJduğunu biürim. Payam öyledeğildir. Arkadaş canlısı, dışa açık, yaşamda hareketliliği seven bir insan. Bu sevimli, gençdostumuzun aynı zamanda operamızm en yetenekli sanatçılanndan biri olduğunu aradan geçen yıllarda öğrendim. Oynadığı operalan, verdiği resitalleri izleyerek. Zaman zaman koloraturpartisyonlan da icra eden çok güzel bir lirik soprano ses. Operaya olan ılgım biraz tuhaf başladı. Operanın kendisınden önce opera sa- natçılanyla tanıştım. l%0 öncesinde A Dergisi'ni çıkaran bir ayuç öğrenci-yazar, Saraçhane'ye ya- kın bir yerde, bulvar üstünde, Zekeriya Usta 'nın küçük lcahvesinde toplanırdık. Cemal Süreya'dan Kemal Özer'e şairler, Yılmaz Güney den Adnan Özyalçıner'e hikâyecıler, Akşıt Göktürk'ten Asım Be- zira'ye denemeci ve eleştırmenlerle bir- likte. Piposu ve tavırlanyla Hoş Memo'- nun Boncuk Baba'sını haürlatan Zekire- ya Usta, bir gazoz ısmarlanınca tezgâhın arkasına geçer, "Gazoz bıır" diye bağınr, sonra garson ve ocakçı olmadığı ıçin ga- zozu kendısi açıp getinrdi. Arkadakı boşlukta bir langırt aleünin bulunduğu kahve genellıkle tenha idi. Caddeye ba- kan camın önündeki masada ise hep orta yaşlı, saçlan biraz dökülmüş bir adam otururdu- Suphi Bey. Bu yalnız ve sakin adamı, önce tuhaf bir "tik"i ıle tanımıştık. Arada sırada. sankı genzine bir şey kaçrruş gıbı gırtla- ğjndan garip birses çıkanr, sonra birtah- ta nefesli çalgıdan çıkmışa benzeyen bir- kaç nota ıle bu tikı tamamlardı. Meraklı arkadaşlanmızdan bin, Suphi Bey'ın opera sanatçısı olduğunu, o "tik" sandığımız hareketle de "düşen sesıni çı- kardığını" öğrenmişti. Yirmı yaşlannda öğrenciler olan ve operasız bir kentte yaşayan biz gençler ONAT KUTLAR terseniz size başka ve çok güzel bir ıcrayı tavsıye edeyim" dedi. "Jenser..." Bu Jen- ser'in kim olduğunu çıkaramadım. soran gözlerle baktım. Yaşlı hanım çok şaşırdı. "Nasıl?" dedi, "Hıç dınlemediniz mi? Harikulâdedır.." Sonrâ gıttı ve bir plak- la döndü. Şaşkınlık ve sevınçle doidu ıçim. Jenser, tezgâhtar kadının Fransızca telaffuzu yüzünden çıkaramadığım bu sanatçı, bizim Leyla Gencer'den başkası değıldi. Son yıllarda dünya bu öldü sanılan sa- nat dalıyla, operayla yeruden ve çılgınca ılgılenıyor. Bızım burjuvalanmız bile uyanık îtalyan tenoru Pavarotti yüzün- den Viyana'ya opera dinlemeye gidiyor- lar. Bense her yurtdışı yolculuğumda plakçılan dolaşıp, çoğu korsan kaydedil- miş olan Leyla Gencer plaklannı, CD'- leri anyorum. Ve çok üzülüyorum, arada geçen yıl- larda başta çok genç yaşta yitirdiğimiz Ferhan Onat olmak üzere operamızın güzel sesleriru yeterince izJeyemediğim için. "Ne dersın sevgili Payam, dünyaya pa- ralel olarak son yıllarda bızde de operaya ilgi artn mı?" Filiz Kutlar'ın objektifinden opera sanatçısı Payam Koryak ıçın opera, doğrusu biraz komık bir olay- dı. Kısa süre sonra fakülte arkadaşı ola- rak tanıştığım ve bugün operamızın en seçkın sanatçılanndan biri olan bariton Mete Uğur bana farklı bir bakış açısı ka- zandırdı ama yeryüzünün en olağanüstü "çalgı"sı olan insan sesi ile asıL. birden başlayan madrıgal tutkum sayesinde ta- nıştım. Gesualdo, Luca Marenzio, derken Monteverdi ve opera. Sonra arkası çorap söküğü gıbi geldi. flk yıllarda biraz kan- şık gıttı doğrusu. Bir yandan gençlik sev- dalan yüzünden Wagner'in "Tnstan ve Jsolde"sine hayran olurken öbür yandan Fısher-Dıskau'nun Bach kantatlanru dinliyor, Bel Canto'nun bana biraz "ha- fif' gelen nağmelerinin arkasındaki mü- zikal tadı yakalamaya calışıyordum. Ben ne kadar geç tanışmış olursam olayım, opera dünyası. olağanüstü güzel- liklerledoluydu. O yıllarda kurulan İstanbul Devlet Operasfnm temsıllerine hem merak, hem çoşkuyla gjttim. Bu güzel girişim. henüz bir başlangıç oluşturduğu için ben de opera plaklannın yarattığı etkiyi ya- ratmıyordu ama gene de "bizim" olduğu için her temsiü "sevecen bir hoşgörüyle" ızlıyordum. Sonralan belkı bu "hoşgörü" süresinin fazla uzadığını düşündüğümden, belkı başka alanlarla ılgılendığımden operayla biraz uzak düştük. Bir Türk Diva'sını yeniden keşfedince- ye kadar. Leyla Gencer'den söz edıyorum. Birkaç yıl önce Vıyana'da bir plakçı- dan opera plaklan alıyordum. Tezgâhta- ki yaşlı kadınla Tosca'nın, Anna Bo- lena'nın. Travıata'nın çeşitli icralannı tartışıyorduk. Acaba Callas mı, Suther- land mı. Kın Te Kanawa mı? Kadın, benim Türk olduğumu bilmeksizin, "Is- AKM'nin bildik gri atmosferine san saçlan, mavi gözlen, pembe yanaklan ile renklı bir esinti getiren genç soprano- muz, "Neşeli Günler"ın Mana'sı Payam Koryak, alçakgönüllü bir gülümsemeyle yanıtlıyor beni: "Biraz arttı galiba" diyor "üstelik bili- yorsun, bızde iletışim araçlannın ılgı ala- nı dışındadır opera. Gereksiz bir lülcs gibi görürler. Buna rağmen artü. Dünyada da bir ara operanın öldüğünü söyleyen- ler vardı. Oysa opera, yüzlerce yılhk bir sanat geleneği. Büyük yapıtlar vermış bir dısıplın. İnsan sesinin henüz enşılemeyen bir enstrüman oluşunun yanı sıra bırçok sanatın da bileşımi: Müzık, edebıyat, tı- yatro, dans. Böyle bir sanatın ölmesı mümkün değil. Medyalar biraz daha ilgi- lenseler, gençler daha da çok sevecek operayı..." Son yıllarda müzikseyerlerin Çingene Aşkı'nın Zonca'sı, Sıhirli Flüt'ün Pa- mina'sı, La Bohem'in Musette'i ve Neşeli Günler'in Maria'sı olarak zevkle izledık- len Payam Koryak, tstanbul, Beykozlu bir yalı çocuğu. Babası opera ıle ılgisız bir alanın. tıp alanının uzmanı. tanınmış bir hekim. Mürşıt Koryak. Annesi ise mü- zisyen Suzan Yedican (Koryak). "Bir müzik ortamı içinde doğdum ve büyüdüm" diyor Payam. '"Annem yete- nekli bir sanatçıydı. Evlenince Ankara Devlet Operası'ndan aynlmış. Önce pi- yano ile başladım müzik çalışmalanna. konservatuvar Şan Bölümü'nde Işık Kurt, Yüksek Bölüm'de Sabahat Teke- baş'tan eğitim gordüm. Operada ise ger- çekten çok üstün sanatçılanmızla çalış- ma olanağı buldum: Belkıs Aran... Ferhan Onat. 1980'de henüz öğrencıy- ken iki opera esennde başrol üstlenmek gıbı bir şansım oldu: 4. Murat ve Lucia Di Larnmermoor'da.' Payam'la ilk tanıştığımız günü hatırlı- yorum. Müzisyenlerin, çalışma koşulla- nnın ağırlığından ötürü dışa biraz kapalı bir dünyalan olduğunu bilirim. Payam öyle değildir. Arkadaş canlısı, dışa açık, yaşamda hareketliliği seven bir insan. İş- te öyle canlı, neşeli bir arkadaş topluluğu ıle yenilen bir yemekte, eski arkadaşım yazar ve felsefeci Önay Sözer'le "göbek dansı" üstüne tartıştıklan bir akşam tanı- mıştım. Bu sevimli. genç dostumuzun. aynı zamanda operamızın en yetenekli sanatçılanndan biri olduğunu aradan ge- çen yıllarda öğrendim. Oynadığı opera- lan, verdiği resitallen izleyerek Zaman zaman koloratur partisyonlan da ıcra eden çok güzel bir lınk soprano ses. Tıpkı Erol Uras, Atılla Manizade, Me- te Uğur, Yekta Kara gibi onunla da bir dostluğum bulunmasından onur duyu- yorum. Ama kamuoyumuz ne kadar az tanı- yor bu gerçek "ses sanatçılanmızı?" Gene gülümsüyor Payam. "Bilıyormusun Onat" diyor; "bu biraz da sistemle ılgilı. Baü opera sanatçılan- nın emprezaryoian vardır. Ve sözleşme- lerle çahşırlar. Dolayısıyla emprezaryo o sanatçıyı kamuoyuna tanıtmak, onun et- kinlik alanını genişletmek zorundadır. Sanatçı da çaplı ve yetenekli ise bir süre sonra star olur. Starbk değjl elbette önem verdiğim şey. Ama devlet memurluğuna dayalı sıstemimizin sınırlayıcı olduğunu unutmamak gerekır. Örneğın Leyla Gencer elbette çok büyük bir sanatcıdır. Ama acaba ttalya'ya gıtmeyıp burada kalsaydı bugün ulaşüğı tanınmışlık nok- tasma ulaşabılır miydi? lyi ki gitmış ve büyük kişiliğının sonuçlannı görebildiği bir ortamda çalışmış... Leyla Gencer "mukemmel"ı gercekleştırmış bir sanat- çıdır. Onu Türkıye, bugün bıle yetennce tanımıyor..." Söz Türkiye'den açılmışken aklıma ta- kılan soruyu sormadan edemıyorum. Hani şu "Ulusal Türk Operası" tartış- ması... "Her sanat dalı, her sanat yapıtı evren- sellik kadar ulusallık da ıçerir. Bir Boris Godounov'un, bir Travıata'nın, bir Si- hirli Flüt'ün evrenselliği kadar Rusluğu- nu, îtalyanlığını, Almanlığını gözardı edebilir miyiz? Bir Türk opera eseri de, Türk motiflerin sahip olduğu kadar ev- rensel fonn ve standartlan da yakalamış olmalıdır. Zaten büyük bir besteci, bütün bunlan hesaplamaksızın yapıtını hem ulusal, hem evrensel kılar..." AKM'nın kafeteryası prova arasında dinlenmeye gelen, bir ıçıp ıki laf etmeyı seçen sanatçılarla dolmaya başlıyor. Ne- jat Boran dostlanyla şakalaşıyor, eski arkadaşım Mete Uğur bizim film festıva- linın rezervasyonlannın ne zaman başla- dığını soruyor. Daldığımız güzel söyleşiyi noktalamak için sözü Neşeli Günler'e getiriyorum: "Senı tedırgın etmeyeceksem biraz ay- kın bir soru sormak istiyorum Payam" dıyorum. "Eyvah" diyor Payam, gülerek. "Yanıtlayıp yanıtlamamakta özgür- sün. Sence doğru bir karar mı Neşeli Günler'i sahnelemek? Hele bir zamanlar bunca popüler olmuş fılmden sonra?" Bir an düşünüyor. Sözcüklerini dik- katfc seçerek konuşuyor: "Filmın olanaklanyla sahnenin öla- naklan aynı değil. Gerçı şu anda artık o kadar popüler değil. Ama gene de güzel bir yapıt. Devrinı kapadı diyemeyiz. Oyunda, fılme yakın bir yorum getiril- mek istendi. Ama bu, sahneleme zorluk- lannı da beraberinde getırdı. Örneğin fonlann sıksık inip kalkması gıbı. Kısaca dar olaiıaklarla filme yakın bir yorumu gerçekleştırmek çok zor. Ama benim ıçın yeni ve güzel bırdeneyim. Bırmüzikal. ne tam operadır ne de tam tiyatro, ıkisi arası bir başka deneyim. Benim için zevkli bir çalışmaydı." Bir an daldı. Acaba söyleyemediği şeyleri mi düşü- nüyordu? "Hayır, hayir" dedi içtenlikle, "Yenı oyunu düşünüyorum: Fıgaro'nun Dü- ğünü." Her sanatçı için en güzel eser. henüz gerçekleşmemış olandır. Geleceğin yeni bir Dıva'sıyla vedalaş- mamak gereİcır. "Gene görüşmek üzere Pavam." KtM KİME DUM DUMA BEHİÇAK İLAN İZMİR 11. ASLtYE HUKUK MAHKEMESt HÂKİMLİĞİ'NDEN 1990/1098 Davacı Ali Gezer tarafından nüfus müdürlüğu, Duriye Gezer, Niyazi Birscn, Emine Yassıer, Ayşe Erol, Ferdane Tektaş, Faik Birsen, Türan Erol, Ayfer Erol aleyhine açümış olan kayıt tashihi davasının yapılan duruşmasında 'verilen ara karan gereğince: Davalı Niyazi Birsen'in 353/5 Sk. No: 187 Izmir adresine, davalı Emine Yassıer'üı 353/5 Sk. No: 187 Bayramyeri Izmir adresine, diğer davalı Ayşe Erol'un 285/5 Sk. No: 147 Bahçelievler Izmir adresine dahili dava dilekçesi ve dava dUekçesi tebliğ edileraemiş olup Cumhuriyet Başsavalığınca yapılan arama ve tahkikatlara rağmen de davalılar Niyazi Birsen, Emine Yassıer ve Ayşe Erol'a dava dUekçesi ve dahili dava dilekçesinin ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiş olup davablar Niyazi Birsen, Emine Yassıer, Ayşe Erol'un 5.3.1992 günü saat 4.10'da Izmir 11. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde yapılacak iuruşmada hazır bulunmalan ya da kendilerini kanuni bir vekil ile kemsil ettirmeleri, dunışmaya gelmedikleri taJcdirde tahkikatın ve duruşmanın yokluklarında devam edip karar verileceği hususları meşruatlı davetiye yerine seçerli olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 31.1.1992 Basın: 19241 İLAN ANKARA ASLtYE İKİNCİ TÎCARET MAHKEMESİ BAŞKANLlCl'NDAN DOSYA NO: 1990/418 Davacı Batı Sigorta A.Ş. tarafından davalılar Kemal Aşağı ve Muzik Çankaya aleyhlerıne mahkememize açılan tazmınat davasının yapı- lan duruşması sonunda venlen karar ile; DavaJann kısmen kabulu ıle tahsılde tekerrür olmamak koşulu ile 28.267.500 TL'nın 5.2.1990 tarihınden itibaren %40 reeskont faızi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesıne, davacı sigor- ta şirketinin fazla istemınin reddine, Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 282.675 TL harçtan pe- şın alınan 144.700 TL'nin mahsubu ıle bakıye 137.975 TL harcın da- valılardan tahsilıne, avukatlık ucret tarıfesı gereğince davacı vekili için takdir edilen i.240.350 TL vekâlet ücretınin ve davacı tarafça yapılan 647.500 TL yargılaraa gıderlerinın davalılardan alınarak da- vacıya verilmesıne karar verilmiş bulunmaktadır. Davalılar Kemal Asağı ve Muzık Çankaya adlarına daha önce çı- , kaıtılan duruşma gunlü teblıgatlar adreslerinden aynldıldanndan bah- sile bila tebliğ iade edilrnış olduğundan mahkeme karannın da aynı şekilde ilanen tebligine karar verilmiş bulunmakla; Verilen karar gereğince davalılar Kemal Asağı ve Muzik Çanka- ya'nın verilen bu karan dıledikleri takdirde süresi içensinde temyiz etmelen, aksi takdirde kararın bu şekilde davalılara tebliğ edilip ke- sınleşmiş sayılacagı hususu ilanen tebliğ olunur. 23.1.1992 Basın: 19304 arada birde JAVA^MAK n>ç,n ? PİKNİK PİYALEMADRA HIZLIGAZETECİ NECDETŞEN UİN ALIAH HE8EYE TLAB1LIİ? dü m GARFIELD JIM DA VIS BLACKIE VVHITE CARLOS TRILLO-ERNESTO R.GARCIA SEIJAS BULUT BEBEK NURA Y ÇİFÇTİ Sen henivn şarkımı musun ? Afernn... söyle, Aâidzz'âan
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle