Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14ŞUBAİ1992CUMA. CUMHURİYET SAYFA
KULTUR SANAT 13
Anıtsa1
yapıt yanşması
KühürSeifisi. Eczacıbaşı topluluğu,
1992'dekıtJayacağı 5O.yıletkinlikleri
kapsamınla bir anıtsal } apıt yanşması
düzenledi Lüleburgaz ilaç tesislerine
dikileeek aııtsal nıtelıktekı bu yapıt ile
Eczacıbaş'nın çağdaş yenilikleri, ileri
teknolojılıre ve uluslararası
standartlaradönük kımiğinin ortaya
konulmasamaçlanıyor 30Nisan 1992
günii sonaerecek olan yanşma,
heykeltıralann yanı sıra konuyla ilgili
tûm sanatolara açık. Secıci kurulunu
YurdaeryAltıntaş, Prof.Dr. Adnan
Çoker, Şatir Eczacıbaşı, Fent Edgü,
Prof.Dr. /li Teoman Germaner, Prof.
Dr. BülenlÖzer ve yüksek mimar
DoğanTeleli'nin oluşturduğu
yanşmadabeş finalist seçılecek, finale
katılanbe<yapıtınherbiri JOmiIyon
lira ile ödülendirilecek.
%
Kit$d, arabesk...'
CUMHURfcr
ET(Aııkara>- Türkiye'de
Görsel Saratlan Destekleme
Derneği'nhSanat '92etkınlikleri
arasındaycralan *'Kitsch, Arabesk,
Popüler Eâetik?" adlı açıkoturum
bugün gerçkleştirilecek
Açıkoturuna besteci Eriuğrul
Bayraktar.Kültür Bakanhğı
Müsteşar v
ardımcısı Gülşen
Karakadıoğlu. ressam ve film
yönetmeni3ülsüm Karamustafa.
Plastık Saratlar Derneğı Başkanı
Hüsamettiı Koçan, ve sosyolog
Ünsal Ostoy katılıyor.
Açıkoturun Vakıfbank Genel
Müdürlüği konferans salonunda saat
18.30'dan libaren J b i l k
Jackscn'ın yeni klibi
Kültür Servısi-' Dangerous" adlı
albümiiyle vine listebaşı olan ve bu
albümdeki It'sBlackorWhite"adlı
parçayla yıne ılgıyı üzenne çeken ünlü
popşarkıcısıMichaelJackson.yeni
video klıbmde Eddie Murphy, Magic
Johnson veünlü manken Iman ile bir
araya geliyor. Gecen günlerde Pepsi ile
imzaladığı anlaşma sonucu yine
magazın basınına konu alan Michael
Jackson, şusıralar yeni çıkacağı "Heal
The World" dünya turnesı ile çocuklar
için ne kadar gelır eldeedebileceğini
düşünüyor olmalı...
'Sanat Dünyamız'
AA(Ankara)- Yapı Kredi Bankası'nın
kültür dergisi Sanat Dünyamız'ın kış
sayısı yayımlandı. Dergi bu sayısmda
ana dosyayı 1954 yilında Yapı Kredi
Bankası tarafından düzenlenen ve
büyük tartışmalara neden olan "10.
Yıl Resim Yanşmasf'na ayırdı. Yayın
yönetmenliğını Enis Baturun
üstlendığı derginın sonsayısında
işlenen dosyada, yanşmada birinciliği
kazanan Al:ye Berger'le yapılan
röportajın >anı sıra o tarihteçeşıtli
gazetelerdekonuya ilişkin
yayımlanmış eleştiri ve görüşlerden
alıntılar da yer alıyor.
ÖzgentüPk'ün söyleşisi
Kültür Servisi- Beyoğlu ve Sinema
Sohbetleri'nin bu haftaki konuğu
senarist-yazar-yönetmen Işıl
özgentürk. Beyoğlu Sinemasında
yann saat 17.00'de başlayacak olan
söyleşide Işıl Özgentürk sinema dergisi
Antrakt'ın sahibi Turgut Yasalar'ın ve
sinemaseverlenn sorulannı
yanıtlayacak." At", "Su da Yanar"
gibifilmlerinsenaryosunuyazan Işıl
özgentürk, gecen yıl çevırdiği "Seni
Seviyorum Rosa" filmiyle
yönetmenliğe ilk adımını atmıştı.
EniyifilmeiOOmilyon
• AA (Ankara) - 4. kez düzenlenen
Ankara Uluslararası Film Festivali'nin
yarışmalı bölümünde binnci seçilecek
fılme bu yıl verilecek para ödülü 100
milyonlıravaçıktı.
Şenlik Yürütme Kurulu Başkanı
Mahmut Tali Öngören. AA
muhabirineyaptığıaçıklamada. 13
yerli filmın katılacağı yanşmalı
bölümde ayrıca en ıyı yönetmene 25
mılyon lira ödül verilmesinin
kararlaştırıldığını söyledi. Çankaya
Belediyesi'rJn ödüller ıçın 250 milyon
lira destek verdiğini. Halk Bankası ve
Zıraat Bankasfnın sppnsorluğu
üstlendiğinı belirten Öngören, 4.
Ankara Film Festivali'nde "en iyi
senaryo>azan"'na25mıl>on, "umut
veren senar, o yazan"na da 15 mılyon
lıralık yeni ödüller dağıtılacağını da
kaydetti.
SİNEMA
Terry Gilliam yenifilmi'Balıkçı Kral'da New York'u, aşkı ve dostluğu anlatıyor
Sokak serserisinin New York efsanesi
ATİLLA
DORSAY
Balıkçı Kral (The Fisher
King) / Yönetmen,: Terry Gilli-
am / Senaryo: Richard LaGra-
venese / Görüntü: Roger Pratt /
Müzik: George Fenton / Oyun-
cular: Robin Williams, JeffSrid-
ges, Mercedes Ruehl, Bradley
Gregg, Amanda Plummer / Bir
Tri Star Pictures yapımı / 137
dakika.
"Monthy Python" serisini -ülkemize
getirilip gösterilmediği için- ancak bö-
lük- pörçük izleyebilmiş, bu ilginç tarih-
sel fantezi dizisinde Terry Gilliam'ın ro-
lünü tam kavrayamamıştık. (Oysa senar-
yo yazan veçoğunda yönetmendi). "Jab-
berwocky"yi görmemiş. "Time Ban-
dits"ı TV'de şöyle bir izlemış. "Brazil"e
ise hiç ısınamamıştık. Terry Gilliam'ı
ciddiye almamız, tstanbul Festivali'nde
gösterilen çılgın tarihsel güldürü "Baron
Münchausen'in Maceraları" ile oldu.
Şımdiyse "Balıkçı Kral"ı görünce kesin
karanmızı verdik: Terry Gilliam, günü-
müzün en özgün ve yaratıcı yönetmen
adlanndan biridir.
"Balıkçı Kral", mitolojiye ilgi duydu-
ğu bildirilen Richard LaGravenese adlı
bir yazann özgün senaryosundan kay-
naklanıyor. (Terry Gilliam ise ilk kez
kendi yazmadığı bir film yönetmiş olu-
yor). LaGranevese, bizlere sayısız film-
den tanıdığımız New York kentini ger-
çekten değişik bir anlayışla. Ortaçağ ef-
sanelerinin, Kral Arthur, şövalye Lan-
celot, Kraliçe Genevievre ve Yuvarrak
Masa Şövalyeleri'nin mekânı da olabılen
garip ve gizemli bir kent olarak sunmayı
denemiş.
Bu kentte, başanlı bir Ortaçağ tarihi
profesörü iken, kentın her gün sahne ol-
duğu anlamsız terör olaylanndan birine
Venedik'te 'Gümüş Aslan' kazanan "Balıkçı Kral" fılminde Robin William8 yine harikalar yaratıvor.
uğrayarak sevdığı kadın yanıbaşında öl-
dürülen bir adam, dengesini yitiriyor ve
"parklara düşerek" bir hippi hayatı sür-
meye başlıyor. Öte yandan, bu olaya (kı-
yım olayına) sunduğu agresif radyo
programlan nedeniyle çok dolaylı olarak
kanşan bir radyo programcısı da, duydu-
ğu sorumluluk duygusuyla işini-gücünü
bırakıyor ve sevecen bir kadının desteği
altında yitik adam rolüne soyunuyor. Bu
iki "kaybetmiş kişi" New York cangılı-
nda bir araya gelecek ve birbirlerini iyi-
leştırmeye çalışacaklardır.
"Balıkçı Kral", eski tarihçi, şimdi ise
tam bir sokak sersensi olan Perry'nin es-
ki sunucu ve disk-jokey Jack'e anlattığı
bir efsanedir. Efsaneye göre İsa'nın "son
yemek" kâsesi yıllar sonra ortaya çıkmış
ve bir "budala" aracılığıyla, ölmekte
olan balıkçı kralın acılannı dındırmıştır.
Perrybukâsenin şimdi. Manhattan'ıngö-
beğinde şato biçimli bır evde yaşayan bir
zenginde bulunduğunu savlar. O kâse elı-
ne geçerse, Perry'nin de tükenmeyen
azabı sona erecektir.
Filmin sonlanna doğru, Jack gerçek-
ten de kâseyı ele geçirmeye sıvanır. Ancak
büyük kentin ve onun cehennemi andı-
ran yaşamının eliyle yaralanmış bu iki in-
san için, kâse yalnızca bir simgedir. Asıl
iyileştiri'ci, yaralan tedavi edıci olan. kuş-
kusuz aşktır, dostluktur, sevgıdir. Ikisi
de, ünlü Central Park'ta bulutlan ayın
örttüğü soğuk bır gecede, "sevişen iki
homo" sanılıp saldınya uğrama tehli-
kesini bile göze alarak sırtüstü yatar ve
gökyüzünün gizlerini düşünürken, arala-
nnda oluşan o benzersiz dostluğu seyirci-
ye de duyumsatırlar. Ikisinin de anlayışl.,
koruyan bırer kadını olması da işin tuzu
biberidır. Balıkçı Kral, oldukça şaşırtıcı
bir film. Günümüz filmlerinin çoğunu
birbirine benzer tüketim öğeleri haline
getiren fantezisi kısıtlı senaryo yazarlan-
ndan tümüyle farklı, zeki, "entelektüel"
bır yazann elinden çıktığı hemen belli
olan, hemen her anı, her diyaloğu, haya-
ta her yaklaşımı özgünlükler içeren pınl
pınl bir senaryo bu...Filmin asıl şansı ise,
yönetmen Gilliam'ın senaryoda tam bir
uyum sağlaması, metni kişiliğine son de-
rece yakın bulması olmuş. Gilliam, bu se-
naryoya şaşılası bir görsel zenginlik sağ-
lamış. New York kenti hiç bir zaman bu
denli gizemli, bu denli "efsanevi" gö-
zükmemişti. New York göklerinde, evet,
uçan adamlar, helikopter takipleri, bin-
bir çeşit akrobasi hareketleri, hatta Wo-
ody Allenın anasının dev bir suretini bile
görmüştük. Ama bu gök, akılla çılgınlık
arasında usturanın üzerinde duran bir
adamın karabasanlanndan çıkma ve
"mahşerin 4 atlısı"ndan biri olduğuna
kuşku bulunmayan o ürkünç süvarinin
at sürmesine hiç tanık olmamıştı. Kentin
varoşlannda serserilerin, uyuşturucu tut-
kunlannın karanlık dünyası hiç böyle
ölümcül gözükmemişti.
Ama yalnız New York göklerinde veya
izbe sokaklannda değil, insan yüreğınde
de anlatılacak çok şey var. En azından
Terry Gilliam böyle düşünüyor. Ve bjzle-
re aşkı bile yeni, görülmemiş bir olay izle-
nimi haline getiren bölümler sunuyor.
örneğin filmdeki iki "aşk itirafı" sahne-
sınin ikisi de unutulmaz güzellikte:
Perry'nin (Robin Williams) sevdiği o be-
ceriksiz ve sakar kıza aşkını açıklaması
ve Jack'in (JefT Bridges) finalde o hem
seksi hem de anlayışlı olmayı bilen uzat-
malı sevgilisi Anne'e (eşsiz Mercedes Ru-
ehl) sevgisini -nihayet- itirafedebilmesi.
Bu iki sahne de, her şeyin söylenmiş,
yapılmış. gösterilmiş olduğunun
sanıldığı bir alanda bile "yeni" ve "öz-
gün" olmanın mümkün olduğunu göste-
rerek bizleri şaşırtıyor.
"Balıkçı Kral", Gilliam sinemasının
ilk kez fantezinin ve hayalgücünün engin
ufuklanndan daha "gerçekçi" bir öykü-
ye kaydığı, sanatçının fantezi/fantastikle
insan boyutlarında bır psıkoloji arasında
ilk kez böylesine kınlabilır, ama sağlam
bir denge kurabildıği son kerte ilgi çekıci
bir film; hem bir "entelektüel sinema" ör-
neği hem de birinci sınıf bir seyirlik. Ro-
bin VV'illiams bır kez daha harikalar yara-
tırken, JefT Bridges'e bu fılmde artık ısın-
maya başladık galıba... Venedik'te Gü-
müş Aslan almış bu ilginç filmi kaçır-
maym deriz...
Freddy kâbuslannın altınası bu kez kadm bir yönetmenden
Freddy bu kez temelli gîdîyorSon Kâbus (Freddys's Death: The Final Nightmare) / Yönetmen:
Rachel Talalay / Senaryo: Michael de Lucaa / Oyuncular: Robert
Englund, Lisa Zane, Shon Greenblatt, Lezlie Dean, Ricky Dean
Logan, Breckin Meyer, Yaphet Kotto / Bir Amerikan filmi.
Freddy dönüyor. Ve (Allaha şfiknr)
sonra da temelli çekip gidiyor. Çağımızın
sinema araahğıyla kolektif simgelerin-
den birine dönüşen 1980'lerin tanımlan-
masında alçakgönüllü de olsa bir yer tu-
tacak olan bu korku filmlen kahramanı,
Amerikan toplumunun ortak bilinçaltın-
dan fırlamış ve Amenkan sinemasının
egemenhği sayesinde tüm dünyada
yaygınlaşmış bir karabasan kişisi. deh-
şetle kankatür, korkuyla resimli roman
esprisi arasında kalmış bu oldukça iğrenç
maske, artık gerçekten de kabak tadı ver-
mişti. Öna canı gönülden bir "güle güle"
çekiyoruz.
Freddy'nin diğer korku film kişilikle-
rinden farkı, onun yalnızca düşlerimızde
yaşayan ve insanlara düşleri içinde zarar
verebilen bir niteliğe sahip olmasıydı. As-
lında ilginç bir düşünce ve özgün bir çıkış
noktasıydı bu: Zamanında oldukça kö-
tülük yapmış, canlara kıymış bir "cana-
var ruh" kitle tarafından cezalandınldık-
tan (yakılarak öldürüldükten) sonra var
olmayan bedeniyle dünyaya geri döne-
miyor, ama tüm İcötülüğüyle ayakta olan
"Aruhu" sayesinde düşlerine girdiği
gençlere kötülük ve ölüm dağıtmayı sür-
dürüyordu. Düşlerimizin yaşama kıyasla
çok daha engin olan sınırlan, çok daha
olasılık içeren dur durak bilmez sonsuz-
luğu düşünüldüğünde, gerçek yaşamdan
bir günahın bedeli gibi düşlerimize taşıdı-
ğımız kişilerden, olaylardan, bir karaba-
sandan ter içinde uyanırcasına etkilen-
memiz, düşlerimizde gerçek yaşamdan
bağımsız "kötü serüvenler" yaşamamız
pekala mümkündü. Ve korku sineması-
nın bu oldukça bâkir "düşler alanf'na el
atması da (Wes Craven'ın ilk ve özgün
buluşu sayesinde) ilginç bir olaydı.
Ne var ki ilk Freddy filmlerinin ve bu
düş-gerçek ikileminin ilk dışavurumu-
nun içerdiğı özgünlükten sonra işler bir
diziye dönüşünce bu filmler de "fıttırdı."
Artık düş ve gerçek arasında görece de
olsa uyulması gereken en küçük bir sınır.
en ufak bır ayrım bile kalmamışu. Mantı-
ğın ve belli bir konumun en alt düzeyi bile
işlemiyor, kahramanlar bır bahçe çitini
atlarcasına düşten gerçeğe ve gerçekten
düşe atlayıveriyorlardı. Gizemin yerını
kan, hayal gücünün yenni somut kıyım-
lar. korku sınemasının kendine özgü soy-
luluğunun yerini alabildiğine ucuzluk
almıştı.
Bu altıncı ve son bölüm, tüm bu ucuz-
luğu doruğuna çıkarıyor. Ve serüvene
noktayı koyuyor. (Elbette yeni korku
kahramanları ve insan mantığını, zevkinı
ve dengesini alabildiğine zorlayan yeni
bir olay dızısi buluncaya dek)... Bu kez
Freddy'nin sonu "aile arasın'da" çözüm-
leniyor. Onun var olduğu sayılan kızı or-
taya çıkıyor, zenci bir doktorun önerısıy-
le Freddy şöyle bir "yakalanıp" düşler
'Freddy dizisi'nin altıncı bölümünde, korkunç varatık Freddy *y i kızı öldürüyor.
dünyasından gerçek dünyaya çekıp alını-
yor. Ve orada oldukça kanlı ve Freudçu
bir sava^ım sonunda "bizzat" öz kızı ta-
rafından haklanıyor.
Her kötü fılmde olduğu gıbi (en azın-
dan çoğuftda) bunda da yer yer ilginç
öğeler var. Bır kez bu baba-kız hesaplaş-
masının ana fikrinin sahıbınin ve de yö-
netmeninin bir kadın olduğunu bılmek il-
ginç. Rachel hanımın babasıyla sorunlan
mı vardı acaba?
Öte yandan filmin dur durak bilmeden
klasik gerilim duygusunu bir yana bıra-
karak süreklı teknik-teknolojik gösterisi
halınde gelışen korku, dehşet, gerilim
duygulannı sessizlikten sonraki bir fırtı-
na gibi patlatmak yerine (klasik gerilim
filmleri öyle yapardı) sürekli bir özel
efekt bombardımanını yeğleyen bu sine-
manın da kendine göre bir tadı var bel-
ki... Sınemanın artık bir öyküyü destek-
lemek yerine neredeyse kendisini, kendi
gücünü kanıtlamak, kendi teknolojisinin
övgüsünü yapmak için var olduğu bir dö-
nemin filmi bu... Bu açıdan biraz da "ib-
retle" izlenebilir.
Ve sonunda o beklenen an geliyor, fil-
mi gösterensinemalanndağıttığT'gözlük-
ler" finalde son 15 dakikada, kadın kah-
ramanla birlikte takılıyor... Ve filmin bu
final bölümü 3 boyutlu olarak izleniyor.
Biraz gözleriniz yoruluyor gerçi... Ama
insanlan ve eşyalan ortada dolaşırken
elinizle tutacakmışsınız gibi görünüyor,
sankı dokunmak istiyorsunuz. Sine-
manın çok eskiden beri bildiği, ancak
1950'lerin başında geniş biçimde uygula-
nan, sonradan gerek gözleri yorması, ge-
rekse çeşitli zorluklan nedeniyle "rafa
kaldınlan" bu yöntem, 1980'lerin başın-
da yeniden birkaç film için) canlanır gibi
olduktan sonra şimdi bir kez daha gün-
deme geliyor.
Ve kuşkusuz tüm bu gecmişi bilmeyen
genç kuşaklar için ilginç ve eğlencelı bir
deney oluşturuyor.
İstanbul Festivali'nden kısa kısa
İstanbul Festivali'nde Van Gogh
9
a üç bakışFT To+n n
u..i ı TI,.^I^^^-.,O, c:i«, Tr^o*;,,^.!; ,,^Hr.o,,,^-. \A i n \A^^* • Sanatlar ve Sinema bölümünde. Saura vıl bir anlamda bır Van Goeh vılII. İstanbul Uluslararası Film Festivali yaklaşıyor. 14-29 Mart
arası yapılacak festival için şizlere rezervasyon öncesinde geniş bir
tanıtım sayfası sunacağız. Şimdilik, festivalle ilgili küçük haber ve
olayları size duyuralım.
• Altın Lale bölümünde ülkemizi daki Yaşam", Jocelyn Moorhouse'un
Oğuzhan Tercan'ın "Uzlaşma" filmi
temsil ediyor. Bu bölümde 2. Türk fijmi
olarak yer alması beklenen Yavuz Öz-
kan'ın "Ateş Üstünde Yürümek"i Altın
Lale'de değil, para ödülü bulunan Ecza-
cıbaşı ulusal yanşmasında yer almayı
yeğledi
"Kanıt" gibi uluslararası şenliklerde
övülmüş filmlerinin yanı sıra, Yunanlı
Lefteris Xantopoulos, bizim Karagöz
oyunumuz üzerine "Gölge Ustası",
Fransa'da çalışan Yunanlı Nıcos Papa-
takis "Cambazlar" adlı son çahşması,
Iran sinemasının son yıllarda birden ilgi
Yine yanşmalı bölüm, bu yıl oldukça çeken yönetmenı Abbas Kiorastami ise
ilginç olacak. Roland GraFın "Tango Pi- "Yakın Plan" adlı son filmiyle seyircimi-
yanisti", Chen Kaige'nin "Telin Ucun- zi özellikle ilgilendirebilır.
hayranlannı sanatçının son filmi bek-
liyor: "Ay Carmela", Mika Kauris-
maki'nin sinemasını geçen yıl sevenler,
onun son filmi olan "Zombi ve Hayalet
Tren"de lstanbul'u da görecekler. Mau-
rizio Nichetti ise canlandırma sinemasıy-
la kanşık biçimde çektiği "Uçmak İstiyo-
rum"la herkesi hayran bırakacak.
# Van Gogh'u sevenler bu yıl
olacak. Çünkü ünlü sanatçı üzerine 3
film birden var. Robert Altman'ın aslın-
da bir TV dizisi olarak çektiği "vincent ve
Theo", Maurice Pialat'nın ilginç tartış-
malar açan son filmi "Van Gogh" ve
Michael Rubbo'nun kişisel bakış dene-
mesi "Vincent ve Ben." Yani festival bu
yor.
Dünya Festivallerinden bölümü bu yıl
yıne büyük ilgi çekecek. Özellikle
Anelopoulos, Miklos Ansco, Alain Tan-
ner, David Mamet gibi bilinen ustalann
son filmlerinin yanı sıra Fransa'dan şa-
şırtıcı 2 siyasal sinema örneği, "Kor-Le
Brasier" ve "Yaşamın Dışında-Hors la
mutlu Vie", İranlı Kiorastami'nin Fransa'da
büyük ilgi gören filmi "Dostumun Evi
Nerede?", Johhn Waters'ın "uçuk
güldürüsü" "Hassas Yavru-Cry Baby",
Jean-Pierre Jeunet'in bır tür "vahşi
mizah" içeren filmi "Delicatlessen"
kaçırılmaması gereken filmler olarak
gözüküyor.
Avrupa sineması
kimlik krizinde
AA(Berlin)-Berlın Film Festivali ön-
cesinde Batı Avrupa sineması siyasi
kimlik krizinde. Doğu Avrupa'daki
ekonomik kriz de sinema sanatında ses
getiren öncü filmlenyle tanınan bölge
ülkelenn sinemasını adeta kuruttu.
Dün başlayan Berlin Film Festivali'-
nin 42.'sinin gerçekleştirildiği bu yıl, si-
nema sanatında geleneksel ünleriyle
Lanınan İtalya ve Çekoslavakya'dan
ödüle aday gösterılecek nitelikte film
çıkmadı.
Avrupa'da gençler siyasetten çok
parayla ilgilenir olmaya, Amerikan
aleyhtarhğı zayıflamaya, Amerikan
pop kültürü olgusu Avrupa'daki kül-
türleri hızla "Anglolaştırmaya yüz tu-
tunca, sinema sanatında Fransızlann
yeni dalga, İtalyanlann yeni gerçekçi-
lik akımlan, Hollyvvood yapımlan
karşısında geriledi. Almanlar başta ol-
mak üzere Batı Avrupalı film yönet-
menlerinin, hem geniş kitlelere yönelik
hem de Avrupa dışında pazarlanabile-
cek nitelikte filmler yapmaktaki istek-
sizlikleri de Hollywood'un Avrupa si-
neması piyasasını fethini kolaylaştırdı.
Avrupalı film yapımcılan, toparlana-
bilmek için finansman ve dağıtım ko-
laylığı sağlayan uluslararası ortak
yapımlara yöneliyor, filmlerini Ingiliz-
ce çekiyorlar.
Cannes Film Festivali'nin ardından
dünya çapındaki beş film festivali ara-
sında yer alan Berlin Film Festivali'n-
de bu yıl toplam 300 adet belgesel, sa-
nat filmi, kısa metrajlı veçocuk filmleri
gösterilecek. Bu yılîci festivalde göste-
rilecek önemli 28 yeni filmden 8*i,
Amerikan yapımı, bunlardan 6'sı ilk
kez gösterime çıkan 25 film arasında
Altın veya Gümüy Ayı ödülünü kazan-
maya aday.
Berlin Film Festivali yetkililerine
göre, seslendirilmiş ve altyazılı Ameri-
kan yapımı filmlerin batı Avrupa pa-
zannın yüzde 85'inden fazlasını eline
geçirmesine rağmen, bu yılki yanşma-
ya katılan filmlerde ABD'lilerin payı,
ancak yüzde 25'de kalıyor. Avrupa'nın
en canlı ulusal sinema sanayiine sahip
olan Fransa'da bile, Hollyvvood
yapımı filmler, Fransa pazannın yüzde
60'ını ele geçirmiş bulunuyor.
Komünist Parti rejimi sırasındaki
sansürle, daha önceleri Doğu Avrupa
pazarına pek giremeyen Amerikan
filmleri, 1989'daki demokratik devrim
sonrasında. yerli film yapımcılanna
yönelik sübvansiyonlann iyice kı-
sılması sonucu, Doğu Avrupa sinema
pazanna iyice nüfuz ettiler.
Doğu Avrupalı film yapımcılan,
krizden çıkış için bir yandan yeni fi-
nansman kaynaklan araştınrken, eski
rejimın ideolojik baskılannı eleştirici
filmlerin artık seyirciyi sıkması nede-
niyle, diğer yandan da yeni ilham kay-
naklan ve yeni konular bulmak zorun-
dalar, Macar sinema sanayii çevreleri,
"Eskisi kadar film yapıyoruz, ancak,
kalite düştü, Hollyvvood'un rekabeti
karşısında Doğu Avrupalı film
yapımcılan yeni bir profesyonel strate-
ji geliştirmek zorundalar" görüşünü
dile getiriyorlar.