28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14ŞUBAİ1992CUMA. CUMHURİYET SAYFA KULTUR SANAT 13 Anıtsa1 yapıt yanşması KühürSeifisi. Eczacıbaşı topluluğu, 1992'dekıtJayacağı 5O.yıletkinlikleri kapsamınla bir anıtsal } apıt yanşması düzenledi Lüleburgaz ilaç tesislerine dikileeek aııtsal nıtelıktekı bu yapıt ile Eczacıbaş'nın çağdaş yenilikleri, ileri teknolojılıre ve uluslararası standartlaradönük kımiğinin ortaya konulmasamaçlanıyor 30Nisan 1992 günii sonaerecek olan yanşma, heykeltıralann yanı sıra konuyla ilgili tûm sanatolara açık. Secıci kurulunu YurdaeryAltıntaş, Prof.Dr. Adnan Çoker, Şatir Eczacıbaşı, Fent Edgü, Prof.Dr. /li Teoman Germaner, Prof. Dr. BülenlÖzer ve yüksek mimar DoğanTeleli'nin oluşturduğu yanşmadabeş finalist seçılecek, finale katılanbe<yapıtınherbiri JOmiIyon lira ile ödülendirilecek. % Kit$d, arabesk...' CUMHURfcr ET(Aııkara>- Türkiye'de Görsel Saratlan Destekleme Derneği'nhSanat '92etkınlikleri arasındaycralan *'Kitsch, Arabesk, Popüler Eâetik?" adlı açıkoturum bugün gerçkleştirilecek Açıkoturuna besteci Eriuğrul Bayraktar.Kültür Bakanhğı Müsteşar v ardımcısı Gülşen Karakadıoğlu. ressam ve film yönetmeni3ülsüm Karamustafa. Plastık Saratlar Derneğı Başkanı Hüsamettiı Koçan, ve sosyolog Ünsal Ostoy katılıyor. Açıkoturun Vakıfbank Genel Müdürlüği konferans salonunda saat 18.30'dan libaren J b i l k Jackscn'ın yeni klibi Kültür Servısi-' Dangerous" adlı albümiiyle vine listebaşı olan ve bu albümdeki It'sBlackorWhite"adlı parçayla yıne ılgıyı üzenne çeken ünlü popşarkıcısıMichaelJackson.yeni video klıbmde Eddie Murphy, Magic Johnson veünlü manken Iman ile bir araya geliyor. Gecen günlerde Pepsi ile imzaladığı anlaşma sonucu yine magazın basınına konu alan Michael Jackson, şusıralar yeni çıkacağı "Heal The World" dünya turnesı ile çocuklar için ne kadar gelır eldeedebileceğini düşünüyor olmalı... 'Sanat Dünyamız' AA(Ankara)- Yapı Kredi Bankası'nın kültür dergisi Sanat Dünyamız'ın kış sayısı yayımlandı. Dergi bu sayısmda ana dosyayı 1954 yilında Yapı Kredi Bankası tarafından düzenlenen ve büyük tartışmalara neden olan "10. Yıl Resim Yanşmasf'na ayırdı. Yayın yönetmenliğını Enis Baturun üstlendığı derginın sonsayısında işlenen dosyada, yanşmada birinciliği kazanan Al:ye Berger'le yapılan röportajın >anı sıra o tarihteçeşıtli gazetelerdekonuya ilişkin yayımlanmış eleştiri ve görüşlerden alıntılar da yer alıyor. ÖzgentüPk'ün söyleşisi Kültür Servisi- Beyoğlu ve Sinema Sohbetleri'nin bu haftaki konuğu senarist-yazar-yönetmen Işıl özgentürk. Beyoğlu Sinemasında yann saat 17.00'de başlayacak olan söyleşide Işıl Özgentürk sinema dergisi Antrakt'ın sahibi Turgut Yasalar'ın ve sinemaseverlenn sorulannı yanıtlayacak." At", "Su da Yanar" gibifilmlerinsenaryosunuyazan Işıl özgentürk, gecen yıl çevırdiği "Seni Seviyorum Rosa" filmiyle yönetmenliğe ilk adımını atmıştı. EniyifilmeiOOmilyon • AA (Ankara) - 4. kez düzenlenen Ankara Uluslararası Film Festivali'nin yarışmalı bölümünde binnci seçilecek fılme bu yıl verilecek para ödülü 100 milyonlıravaçıktı. Şenlik Yürütme Kurulu Başkanı Mahmut Tali Öngören. AA muhabirineyaptığıaçıklamada. 13 yerli filmın katılacağı yanşmalı bölümde ayrıca en ıyı yönetmene 25 mılyon lira ödül verilmesinin kararlaştırıldığını söyledi. Çankaya Belediyesi'rJn ödüller ıçın 250 milyon lira destek verdiğini. Halk Bankası ve Zıraat Bankasfnın sppnsorluğu üstlendiğinı belirten Öngören, 4. Ankara Film Festivali'nde "en iyi senaryo>azan"'na25mıl>on, "umut veren senar, o yazan"na da 15 mılyon lıralık yeni ödüller dağıtılacağını da kaydetti. SİNEMA Terry Gilliam yenifilmi'Balıkçı Kral'da New York'u, aşkı ve dostluğu anlatıyor Sokak serserisinin New York efsanesi ATİLLA DORSAY Balıkçı Kral (The Fisher King) / Yönetmen,: Terry Gilli- am / Senaryo: Richard LaGra- venese / Görüntü: Roger Pratt / Müzik: George Fenton / Oyun- cular: Robin Williams, JeffSrid- ges, Mercedes Ruehl, Bradley Gregg, Amanda Plummer / Bir Tri Star Pictures yapımı / 137 dakika. "Monthy Python" serisini -ülkemize getirilip gösterilmediği için- ancak bö- lük- pörçük izleyebilmiş, bu ilginç tarih- sel fantezi dizisinde Terry Gilliam'ın ro- lünü tam kavrayamamıştık. (Oysa senar- yo yazan veçoğunda yönetmendi). "Jab- berwocky"yi görmemiş. "Time Ban- dits"ı TV'de şöyle bir izlemış. "Brazil"e ise hiç ısınamamıştık. Terry Gilliam'ı ciddiye almamız, tstanbul Festivali'nde gösterilen çılgın tarihsel güldürü "Baron Münchausen'in Maceraları" ile oldu. Şımdiyse "Balıkçı Kral"ı görünce kesin karanmızı verdik: Terry Gilliam, günü- müzün en özgün ve yaratıcı yönetmen adlanndan biridir. "Balıkçı Kral", mitolojiye ilgi duydu- ğu bildirilen Richard LaGravenese adlı bir yazann özgün senaryosundan kay- naklanıyor. (Terry Gilliam ise ilk kez kendi yazmadığı bir film yönetmiş olu- yor). LaGranevese, bizlere sayısız film- den tanıdığımız New York kentini ger- çekten değişik bir anlayışla. Ortaçağ ef- sanelerinin, Kral Arthur, şövalye Lan- celot, Kraliçe Genevievre ve Yuvarrak Masa Şövalyeleri'nin mekânı da olabılen garip ve gizemli bir kent olarak sunmayı denemiş. Bu kentte, başanlı bir Ortaçağ tarihi profesörü iken, kentın her gün sahne ol- duğu anlamsız terör olaylanndan birine Venedik'te 'Gümüş Aslan' kazanan "Balıkçı Kral" fılminde Robin William8 yine harikalar yaratıvor. uğrayarak sevdığı kadın yanıbaşında öl- dürülen bir adam, dengesini yitiriyor ve "parklara düşerek" bir hippi hayatı sür- meye başlıyor. Öte yandan, bu olaya (kı- yım olayına) sunduğu agresif radyo programlan nedeniyle çok dolaylı olarak kanşan bir radyo programcısı da, duydu- ğu sorumluluk duygusuyla işini-gücünü bırakıyor ve sevecen bir kadının desteği altında yitik adam rolüne soyunuyor. Bu iki "kaybetmiş kişi" New York cangılı- nda bir araya gelecek ve birbirlerini iyi- leştırmeye çalışacaklardır. "Balıkçı Kral", eski tarihçi, şimdi ise tam bir sokak sersensi olan Perry'nin es- ki sunucu ve disk-jokey Jack'e anlattığı bir efsanedir. Efsaneye göre İsa'nın "son yemek" kâsesi yıllar sonra ortaya çıkmış ve bir "budala" aracılığıyla, ölmekte olan balıkçı kralın acılannı dındırmıştır. Perrybukâsenin şimdi. Manhattan'ıngö- beğinde şato biçimli bır evde yaşayan bir zenginde bulunduğunu savlar. O kâse elı- ne geçerse, Perry'nin de tükenmeyen azabı sona erecektir. Filmin sonlanna doğru, Jack gerçek- ten de kâseyı ele geçirmeye sıvanır. Ancak büyük kentin ve onun cehennemi andı- ran yaşamının eliyle yaralanmış bu iki in- san için, kâse yalnızca bir simgedir. Asıl iyileştiri'ci, yaralan tedavi edıci olan. kuş- kusuz aşktır, dostluktur, sevgıdir. Ikisi de, ünlü Central Park'ta bulutlan ayın örttüğü soğuk bır gecede, "sevişen iki homo" sanılıp saldınya uğrama tehli- kesini bile göze alarak sırtüstü yatar ve gökyüzünün gizlerini düşünürken, arala- nnda oluşan o benzersiz dostluğu seyirci- ye de duyumsatırlar. Ikisinin de anlayışl., koruyan bırer kadını olması da işin tuzu biberidır. Balıkçı Kral, oldukça şaşırtıcı bir film. Günümüz filmlerinin çoğunu birbirine benzer tüketim öğeleri haline getiren fantezisi kısıtlı senaryo yazarlan- ndan tümüyle farklı, zeki, "entelektüel" bır yazann elinden çıktığı hemen belli olan, hemen her anı, her diyaloğu, haya- ta her yaklaşımı özgünlükler içeren pınl pınl bir senaryo bu...Filmin asıl şansı ise, yönetmen Gilliam'ın senaryoda tam bir uyum sağlaması, metni kişiliğine son de- rece yakın bulması olmuş. Gilliam, bu se- naryoya şaşılası bir görsel zenginlik sağ- lamış. New York kenti hiç bir zaman bu denli gizemli, bu denli "efsanevi" gö- zükmemişti. New York göklerinde, evet, uçan adamlar, helikopter takipleri, bin- bir çeşit akrobasi hareketleri, hatta Wo- ody Allenın anasının dev bir suretini bile görmüştük. Ama bu gök, akılla çılgınlık arasında usturanın üzerinde duran bir adamın karabasanlanndan çıkma ve "mahşerin 4 atlısı"ndan biri olduğuna kuşku bulunmayan o ürkünç süvarinin at sürmesine hiç tanık olmamıştı. Kentin varoşlannda serserilerin, uyuşturucu tut- kunlannın karanlık dünyası hiç böyle ölümcül gözükmemişti. Ama yalnız New York göklerinde veya izbe sokaklannda değil, insan yüreğınde de anlatılacak çok şey var. En azından Terry Gilliam böyle düşünüyor. Ve bjzle- re aşkı bile yeni, görülmemiş bir olay izle- nimi haline getiren bölümler sunuyor. örneğin filmdeki iki "aşk itirafı" sahne- sınin ikisi de unutulmaz güzellikte: Perry'nin (Robin Williams) sevdiği o be- ceriksiz ve sakar kıza aşkını açıklaması ve Jack'in (JefT Bridges) finalde o hem seksi hem de anlayışlı olmayı bilen uzat- malı sevgilisi Anne'e (eşsiz Mercedes Ru- ehl) sevgisini -nihayet- itirafedebilmesi. Bu iki sahne de, her şeyin söylenmiş, yapılmış. gösterilmiş olduğunun sanıldığı bir alanda bile "yeni" ve "öz- gün" olmanın mümkün olduğunu göste- rerek bizleri şaşırtıyor. "Balıkçı Kral", Gilliam sinemasının ilk kez fantezinin ve hayalgücünün engin ufuklanndan daha "gerçekçi" bir öykü- ye kaydığı, sanatçının fantezi/fantastikle insan boyutlarında bır psıkoloji arasında ilk kez böylesine kınlabilır, ama sağlam bir denge kurabildıği son kerte ilgi çekıci bir film; hem bir "entelektüel sinema" ör- neği hem de birinci sınıf bir seyirlik. Ro- bin VV'illiams bır kez daha harikalar yara- tırken, JefT Bridges'e bu fılmde artık ısın- maya başladık galıba... Venedik'te Gü- müş Aslan almış bu ilginç filmi kaçır- maym deriz... Freddy kâbuslannın altınası bu kez kadm bir yönetmenden Freddy bu kez temelli gîdîyorSon Kâbus (Freddys's Death: The Final Nightmare) / Yönetmen: Rachel Talalay / Senaryo: Michael de Lucaa / Oyuncular: Robert Englund, Lisa Zane, Shon Greenblatt, Lezlie Dean, Ricky Dean Logan, Breckin Meyer, Yaphet Kotto / Bir Amerikan filmi. Freddy dönüyor. Ve (Allaha şfiknr) sonra da temelli çekip gidiyor. Çağımızın sinema araahğıyla kolektif simgelerin- den birine dönüşen 1980'lerin tanımlan- masında alçakgönüllü de olsa bir yer tu- tacak olan bu korku filmlen kahramanı, Amerikan toplumunun ortak bilinçaltın- dan fırlamış ve Amenkan sinemasının egemenhği sayesinde tüm dünyada yaygınlaşmış bir karabasan kişisi. deh- şetle kankatür, korkuyla resimli roman esprisi arasında kalmış bu oldukça iğrenç maske, artık gerçekten de kabak tadı ver- mişti. Öna canı gönülden bir "güle güle" çekiyoruz. Freddy'nin diğer korku film kişilikle- rinden farkı, onun yalnızca düşlerimızde yaşayan ve insanlara düşleri içinde zarar verebilen bir niteliğe sahip olmasıydı. As- lında ilginç bir düşünce ve özgün bir çıkış noktasıydı bu: Zamanında oldukça kö- tülük yapmış, canlara kıymış bir "cana- var ruh" kitle tarafından cezalandınldık- tan (yakılarak öldürüldükten) sonra var olmayan bedeniyle dünyaya geri döne- miyor, ama tüm İcötülüğüyle ayakta olan "Aruhu" sayesinde düşlerine girdiği gençlere kötülük ve ölüm dağıtmayı sür- dürüyordu. Düşlerimizin yaşama kıyasla çok daha engin olan sınırlan, çok daha olasılık içeren dur durak bilmez sonsuz- luğu düşünüldüğünde, gerçek yaşamdan bir günahın bedeli gibi düşlerimize taşıdı- ğımız kişilerden, olaylardan, bir karaba- sandan ter içinde uyanırcasına etkilen- memiz, düşlerimizde gerçek yaşamdan bağımsız "kötü serüvenler" yaşamamız pekala mümkündü. Ve korku sineması- nın bu oldukça bâkir "düşler alanf'na el atması da (Wes Craven'ın ilk ve özgün buluşu sayesinde) ilginç bir olaydı. Ne var ki ilk Freddy filmlerinin ve bu düş-gerçek ikileminin ilk dışavurumu- nun içerdiğı özgünlükten sonra işler bir diziye dönüşünce bu filmler de "fıttırdı." Artık düş ve gerçek arasında görece de olsa uyulması gereken en küçük bir sınır. en ufak bır ayrım bile kalmamışu. Mantı- ğın ve belli bir konumun en alt düzeyi bile işlemiyor, kahramanlar bır bahçe çitini atlarcasına düşten gerçeğe ve gerçekten düşe atlayıveriyorlardı. Gizemin yerını kan, hayal gücünün yenni somut kıyım- lar. korku sınemasının kendine özgü soy- luluğunun yerini alabildiğine ucuzluk almıştı. Bu altıncı ve son bölüm, tüm bu ucuz- luğu doruğuna çıkarıyor. Ve serüvene noktayı koyuyor. (Elbette yeni korku kahramanları ve insan mantığını, zevkinı ve dengesini alabildiğine zorlayan yeni bir olay dızısi buluncaya dek)... Bu kez Freddy'nin sonu "aile arasın'da" çözüm- leniyor. Onun var olduğu sayılan kızı or- taya çıkıyor, zenci bir doktorun önerısıy- le Freddy şöyle bir "yakalanıp" düşler 'Freddy dizisi'nin altıncı bölümünde, korkunç varatık Freddy *y i kızı öldürüyor. dünyasından gerçek dünyaya çekıp alını- yor. Ve orada oldukça kanlı ve Freudçu bir sava^ım sonunda "bizzat" öz kızı ta- rafından haklanıyor. Her kötü fılmde olduğu gıbi (en azın- dan çoğuftda) bunda da yer yer ilginç öğeler var. Bır kez bu baba-kız hesaplaş- masının ana fikrinin sahıbınin ve de yö- netmeninin bir kadın olduğunu bılmek il- ginç. Rachel hanımın babasıyla sorunlan mı vardı acaba? Öte yandan filmin dur durak bilmeden klasik gerilim duygusunu bir yana bıra- karak süreklı teknik-teknolojik gösterisi halınde gelışen korku, dehşet, gerilim duygulannı sessizlikten sonraki bir fırtı- na gibi patlatmak yerine (klasik gerilim filmleri öyle yapardı) sürekli bir özel efekt bombardımanını yeğleyen bu sine- manın da kendine göre bir tadı var bel- ki... Sınemanın artık bir öyküyü destek- lemek yerine neredeyse kendisini, kendi gücünü kanıtlamak, kendi teknolojisinin övgüsünü yapmak için var olduğu bir dö- nemin filmi bu... Bu açıdan biraz da "ib- retle" izlenebilir. Ve sonunda o beklenen an geliyor, fil- mi gösterensinemalanndağıttığT'gözlük- ler" finalde son 15 dakikada, kadın kah- ramanla birlikte takılıyor... Ve filmin bu final bölümü 3 boyutlu olarak izleniyor. Biraz gözleriniz yoruluyor gerçi... Ama insanlan ve eşyalan ortada dolaşırken elinizle tutacakmışsınız gibi görünüyor, sankı dokunmak istiyorsunuz. Sine- manın çok eskiden beri bildiği, ancak 1950'lerin başında geniş biçimde uygula- nan, sonradan gerek gözleri yorması, ge- rekse çeşitli zorluklan nedeniyle "rafa kaldınlan" bu yöntem, 1980'lerin başın- da yeniden birkaç film için) canlanır gibi olduktan sonra şimdi bir kez daha gün- deme geliyor. Ve kuşkusuz tüm bu gecmişi bilmeyen genç kuşaklar için ilginç ve eğlencelı bir deney oluşturuyor. İstanbul Festivali'nden kısa kısa İstanbul Festivali'nde Van Gogh 9 a üç bakışFT To+n n u..i ı TI,.^I^^^-.,O, c:i«, Tr^o*;,,^.!; ,,^Hr.o,,,^-. \A i n \A^^* • Sanatlar ve Sinema bölümünde. Saura vıl bir anlamda bır Van Goeh vılII. İstanbul Uluslararası Film Festivali yaklaşıyor. 14-29 Mart arası yapılacak festival için şizlere rezervasyon öncesinde geniş bir tanıtım sayfası sunacağız. Şimdilik, festivalle ilgili küçük haber ve olayları size duyuralım. • Altın Lale bölümünde ülkemizi daki Yaşam", Jocelyn Moorhouse'un Oğuzhan Tercan'ın "Uzlaşma" filmi temsil ediyor. Bu bölümde 2. Türk fijmi olarak yer alması beklenen Yavuz Öz- kan'ın "Ateş Üstünde Yürümek"i Altın Lale'de değil, para ödülü bulunan Ecza- cıbaşı ulusal yanşmasında yer almayı yeğledi "Kanıt" gibi uluslararası şenliklerde övülmüş filmlerinin yanı sıra, Yunanlı Lefteris Xantopoulos, bizim Karagöz oyunumuz üzerine "Gölge Ustası", Fransa'da çalışan Yunanlı Nıcos Papa- takis "Cambazlar" adlı son çahşması, Iran sinemasının son yıllarda birden ilgi Yine yanşmalı bölüm, bu yıl oldukça çeken yönetmenı Abbas Kiorastami ise ilginç olacak. Roland GraFın "Tango Pi- "Yakın Plan" adlı son filmiyle seyircimi- yanisti", Chen Kaige'nin "Telin Ucun- zi özellikle ilgilendirebilır. hayranlannı sanatçının son filmi bek- liyor: "Ay Carmela", Mika Kauris- maki'nin sinemasını geçen yıl sevenler, onun son filmi olan "Zombi ve Hayalet Tren"de lstanbul'u da görecekler. Mau- rizio Nichetti ise canlandırma sinemasıy- la kanşık biçimde çektiği "Uçmak İstiyo- rum"la herkesi hayran bırakacak. # Van Gogh'u sevenler bu yıl olacak. Çünkü ünlü sanatçı üzerine 3 film birden var. Robert Altman'ın aslın- da bir TV dizisi olarak çektiği "vincent ve Theo", Maurice Pialat'nın ilginç tartış- malar açan son filmi "Van Gogh" ve Michael Rubbo'nun kişisel bakış dene- mesi "Vincent ve Ben." Yani festival bu yor. Dünya Festivallerinden bölümü bu yıl yıne büyük ilgi çekecek. Özellikle Anelopoulos, Miklos Ansco, Alain Tan- ner, David Mamet gibi bilinen ustalann son filmlerinin yanı sıra Fransa'dan şa- şırtıcı 2 siyasal sinema örneği, "Kor-Le Brasier" ve "Yaşamın Dışında-Hors la mutlu Vie", İranlı Kiorastami'nin Fransa'da büyük ilgi gören filmi "Dostumun Evi Nerede?", Johhn Waters'ın "uçuk güldürüsü" "Hassas Yavru-Cry Baby", Jean-Pierre Jeunet'in bır tür "vahşi mizah" içeren filmi "Delicatlessen" kaçırılmaması gereken filmler olarak gözüküyor. Avrupa sineması kimlik krizinde AA(Berlin)-Berlın Film Festivali ön- cesinde Batı Avrupa sineması siyasi kimlik krizinde. Doğu Avrupa'daki ekonomik kriz de sinema sanatında ses getiren öncü filmlenyle tanınan bölge ülkelenn sinemasını adeta kuruttu. Dün başlayan Berlin Film Festivali'- nin 42.'sinin gerçekleştirildiği bu yıl, si- nema sanatında geleneksel ünleriyle Lanınan İtalya ve Çekoslavakya'dan ödüle aday gösterılecek nitelikte film çıkmadı. Avrupa'da gençler siyasetten çok parayla ilgilenir olmaya, Amerikan aleyhtarhğı zayıflamaya, Amerikan pop kültürü olgusu Avrupa'daki kül- türleri hızla "Anglolaştırmaya yüz tu- tunca, sinema sanatında Fransızlann yeni dalga, İtalyanlann yeni gerçekçi- lik akımlan, Hollyvvood yapımlan karşısında geriledi. Almanlar başta ol- mak üzere Batı Avrupalı film yönet- menlerinin, hem geniş kitlelere yönelik hem de Avrupa dışında pazarlanabile- cek nitelikte filmler yapmaktaki istek- sizlikleri de Hollywood'un Avrupa si- neması piyasasını fethini kolaylaştırdı. Avrupalı film yapımcılan, toparlana- bilmek için finansman ve dağıtım ko- laylığı sağlayan uluslararası ortak yapımlara yöneliyor, filmlerini Ingiliz- ce çekiyorlar. Cannes Film Festivali'nin ardından dünya çapındaki beş film festivali ara- sında yer alan Berlin Film Festivali'n- de bu yıl toplam 300 adet belgesel, sa- nat filmi, kısa metrajlı veçocuk filmleri gösterilecek. Bu yılîci festivalde göste- rilecek önemli 28 yeni filmden 8*i, Amerikan yapımı, bunlardan 6'sı ilk kez gösterime çıkan 25 film arasında Altın veya Gümüy Ayı ödülünü kazan- maya aday. Berlin Film Festivali yetkililerine göre, seslendirilmiş ve altyazılı Ameri- kan yapımı filmlerin batı Avrupa pa- zannın yüzde 85'inden fazlasını eline geçirmesine rağmen, bu yılki yanşma- ya katılan filmlerde ABD'lilerin payı, ancak yüzde 25'de kalıyor. Avrupa'nın en canlı ulusal sinema sanayiine sahip olan Fransa'da bile, Hollyvvood yapımı filmler, Fransa pazannın yüzde 60'ını ele geçirmiş bulunuyor. Komünist Parti rejimi sırasındaki sansürle, daha önceleri Doğu Avrupa pazarına pek giremeyen Amerikan filmleri, 1989'daki demokratik devrim sonrasında. yerli film yapımcılanna yönelik sübvansiyonlann iyice kı- sılması sonucu, Doğu Avrupa sinema pazanna iyice nüfuz ettiler. Doğu Avrupalı film yapımcılan, krizden çıkış için bir yandan yeni fi- nansman kaynaklan araştınrken, eski rejimın ideolojik baskılannı eleştirici filmlerin artık seyirciyi sıkması nede- niyle, diğer yandan da yeni ilham kay- naklan ve yeni konular bulmak zorun- dalar, Macar sinema sanayii çevreleri, "Eskisi kadar film yapıyoruz, ancak, kalite düştü, Hollyvvood'un rekabeti karşısında Doğu Avrupalı film yapımcılan yeni bir profesyonel strate- ji geliştirmek zorundalar" görüşünü dile getiriyorlar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle