Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
5 ARALIK1992 CUMARTESİ • • • • CUMHURİYET SAYFA
HABERLEREV DEVAMI 17
GUNCEL
CÜNEYT ARCAYÜREK
• Baştarafi 1. Sayfada
taşıdığı bır ıdeali var. Belki de 2.5 saat süren dünkü tren
yolculuğunda kafasından bır türlü atamadığı bu düşü ya-
pıyor.
Sigara içilmeyen vagonda eşi Nazmiye Demirel'le bir
<oltuğu paylaşan Başbakan, Istanbul-Ankara tren yolcu-
luğunu 4saate ındirecekolan düşsel projeyle ilgili sorula-
rı duraksamadan yanıtlıyor.
"Turkiye'de demiryolları yeniden yapılmalı" dıyor.
"Bugunkü sistem artık eskimiş. 1882'den beri hizmette.
Biz. İstanbul-Ankara demıryolunu yapacağız. Çifthatola-
cak. Bugun Istanbul-Ankara arasında 30 tren kalkıyor. Bu
rakamı 200'e çıkarmalıyız"
Bu açıklamaları dinleyen işadamı Sakıp Sabancı, hız
trenınin maliyetinı soruyor Demirel'e: "6 milyardolar!"
Projeyi pahah buluyor Sabancı. Başbakan ise karayo-
luylakıyaslamalı birkarşılık veriyor "İyiama.karayoluna
7 milyar dolar harcıyoruz."
Başbakan. geniş pencerelerden hızla akıp giden man-
zaralara dalıyor. içinden belki de Japon doğasına uygun
ağır aksak işleyen Japon çalışma mekanizmasını eleştiri-
yor. Belki de kazançlı çıktığına inandığı gezinin bilanço
sunu yapıyor.
Ya da saati saatine öğrendiği başkenttekı siyasal geliş-
melere yatkın yeni denklemler düzenlıyor kafasında. Ne
kadar sorarsak soralım, açılmıyor. Kapalı bir kutu, renk
vermiyor Demirel.
"Bu gezide umduğunuzu buldunuz mu" diye soruyo-
rum. Ola ki içenğinde olumlu öğeler yatan bir cümleyle,
"Umduğumdan fazlasını buldum " diyor.
Başbakan Demirel'i. açıktan söylemez elbette, ama
mutlu edecek protokol olayları yaşandı Tokyo'da. İmpa-
rator ile imparatoriçe'nin yemeğini, büyükelçiliğimizdeki
akşam yemeğine veliaht prensin katılması izledi. Çevre-
sinden biri, "Bütün bunlar devlet başkanı düzeyinde
muameleler" dedi.
Dudak büküp geçti. Kimi iç gelişmeler yok değil, mutla-
ka var. Örneğin Tö'nün gazete ziyaretlerinde söyledikle-
ri. Bir parti kurmuş sarıki, o parti iktidarın tek adayı sanki.
Türkiye'ye başkanlık, yarı başkanlık ya da parlamenter
yeni bir düzen getirmeyi amaçlayan hazırlıklar yapıyor-
muş!
Yürek varsa yürek TÖ'de; bugün istifa eder Çankaya-
daki görevinden. Kurar partiyi. ANAP'tan koparıp uzak-
laştırdığı siyasetçilere gerçekten oncülük, önderlik ettiği-
ni ve edeceğini kanıtlar.
Hız treni yeşilliklerı, ardı arkası kesilmeyen kentleri,
köyleri, nehirleri delip geçerek, Kyoto'ya dogru koşuyor.
Demirel'in hemen arkasındaki koltukta Devlet Bakanı
Çağlar ile Dışişlerı Bakanı HikmetÇetin oturuyor. Çağlar
dışarıya dalmış. Çetin, kimbilir hangı ülkede. hangi ulus-
lararası sorunla birlikte.
Bu gezı herhalde Hikmet Çetin açısından en kolay gezi
oldu. Japonlarla dış siyasette konuşulacak faz/a bir şey
yok'tu
Başbakan'a göre Sovyetler'in dağılmasmdan sonra
Japonlar dünya siyasetiyle, sorunlarıyla daha faz/a ilgite-
niyorlar'mş. Ne ki, -Çetin söyledi- "Orta Asya'ya ilgileri
her konunun ötesinde". Çünkü, Orta Asya, Japonya'nın
hem iigilendiği kıta hem de bakir bir ticaret alanı.
Kyoto'da eski imparatorluk binaları gezildi. Daha doğ-
rusu Demirel'le beraberindekıler gezdı. Basın. asırlardır
eskimeyen tahtadan yüce kapılara, duvarlara bakınmak-
la yetindi.
Japon resmi görevlisi -nedense- basına pek hoş bak-
mıyor. Itici davranışları her vesileyle sergiliyor. Hava
açık, güneşli. ama rüzgar soğuk. Tıpkı Japon görevlisi gi-
bi. Kimimiz otele dönüyoruz.
Bu sabahı, Türk Hava Yolları uçağına kapağı atacağı-
mız saati bekleyerek...
Gece Kyoto'dan Japonya'ya son bir kez bakıyoruz.
Sanık Alman gazeteci
yargı önünde
DİYARBAKIR(Cumhuri-
yet) - Alman> a-Türkiye-Kuzey
İrak üçgeninde PKK adına
kuryelik vaptığı savıyla tutuk-
lanan Alman gazeteci Stephan
VValdberg'in yargılanmasına
Diyarbakır Devlet Güvenlik
Mahkemesi'nde başlandı.
Çok sayıda yerlı ve yabancı
gazeteci, avukat. parlamenter
ve uluslararası insan haklan ör-
gütleri temsilcilerinin de izlediği
duruşmada savcı. Waldberg
^akkında 5-15 vıl arasında de-
en hapis cezası istedi.
Alman uyruklu gazeteci
Stephan VValdberg dün mahke-
me heyetinin önüne çıkanldı.
Savcı. hazırladıeı iddianame-
de sanık VValdberg'in 18.9.1992
tarihinde Almanya'dan Tür-
kiye've giriş yaptığını. daha
sonra Diyarbakır'a gelerek bu-
radan Viranşehir. Mardin. Nu-
saybin ve Cizre'ye geçip bazı
örgüt elemanlanyla görüştüğü-
. nü ve ardından Kuzey Irak'takı
' 'Mustafa Karasungur. Şehit Be-
rivan. Mustafa Yöndem ve
OLAYLARIN
ARDENDAKI
GERÇEK
M Baştarafi 1. Sayfada
Kaplan, tıpkı Humeynı gibi dı-
şarda hazırlanarak Türkiye'ye
sarkmayı düşünüyor.
Başarabilecek midir?
Busoru boşluktadır; amaşeri-
atçılar A vrupa 'da ve Anadolu da
hummalı bir biçimde çalışıvor-
lar, örgütleniyorlar, Atatürk'e
ve laik Türkıve Cumhuriyeti'ne
koyu bir düşmaniığı aşılayan
eğilimle genç kuşakları yetiştiri-
yorlar.
Kara Ses hazırlığını tamamla-
*..ğı zaman sılaha başvuracağmı
da açıkça söylemektedir.
Biz laik Türkiye Cumhuri-
yeti'nin, varlığınt demokratik bir
yapı içinde koruyabileceğine
inanıyoruz. Ancak gerçek şu ki
ülkeyı ortaçağ karanhğuıa sü-
rüklemek amacınaa olan şeriatçı
güçler, hedeflerinin altyapısım
•vluşiurmak için genç kuşaklar
kesiminde büyük mesafe almış-
lardır.
Yabana atılacak bir tehlike
değüdirbu... •*-*
Banik'teki kamplara gittiğini
savundu. VValdberg'in PKK
militanlanyla çeşitli görüşme-
lerde bulunup fotoğraflar çekti-
ğinı ve röportajlar yaptığını öne
süren savcı. "Sanığın gazeteci
olmadığı. Türkıye-Almanya-
Kuzey Irak üçgeninde terörist-
lere aracılık ve kuryelik vaptığı
üzerinde çıkan belgelerle sap-
tanmıştır" dedi. Savcı, Wald-
berg hakkında TCK'nın 169 ve
3713 sayılı anti-terör yasası ge-
reğince 5- 15 yıl arasında deği-
sen hapis cezası istedi.
Gazeteci NValdberg yaptığı
savunmasında. Almanya'da
Sick Optik adh elektronik şir-
ketinde depo işcisi olarak çalış-
tığını. ancak Almanya'da ayn-
ca Freiburg keminde yayın
yapan "Radio Dreyecland' adlı
bir radyo kuruluşunda görev
yaptığını ve radyo tarafından
Türkiye'dekı Kürtlerin durum-
lanyla ilgili olarak programlar
hazırlamak üzere görevlendiril-
diğini söyledi. PKK'ya kuryelik
yaptığı suçlamalannı reddeden
NValdberg. Turkiye'de bir Kürt
sorunu bulunduğunu, bunun
genel durumunu öğrenmek için
geldiğini kaydettı.
Alman gazeteci Stephan
VValdberg savunmasında, ge-
çen yıl da Irak'a geldiğini ve
burada uluslararası bir yardım
kuruluşunun, Irak KürdistanT-
nın Saddam yönetimi tarafın-
dan yıkılan köylerin onarılıp
onanlmadığı konusunda ince-
leme yaptığını. 2. kez Türkiye'-
ye gelişinde de bu konuyu araş-
tımnak üzere Zaho'nun Banik
köyüne gittiğini, burada bazı
PKK militanlan tarafından rö-
portaj yapmak amacıyla kamp-
lara götürüldüğünü belirterek
"'Banik köyüne gelen PKK'hla-
nn araahğıyla kamplanna git-
tim. Burada militanlarla röpor-
taj yaptım ve fotoğraflar çek-
tinı" dedi. PKK kamplannda
röportaj yaparken Türk güven-
lik güçlerinin Kuzey Irak'taki
kamplara yönelik operasyon
başlattığını, bu sırada kimliğini
kaybettiğinı ve Zaho'dan Tür-
kıye'ye dönerken peşmergeler
tarafından Türk yetkililere tes-
lim edildiğini anlatan VVald-
berg, "Suç belgelen olarak gös-
terilen fotoğraf ve ses bantları
benim PKK militanlanyla yap-
tığım röportajlardır. Onlan
radyom adına yapmıştım" diye
konuştu.
HAVADURUML TURKIYEDE DUNYAOA
Meteoroloji Genel
Mudurluğü nden alı-
nan bılgıye gore, yur-
dun kuzeybatı kesım-
lerı parçalı bulutlu,
dığeryerlerazbulutlu
ve acık gececek İç ve
Doğu bölgelerımızde
sabah saatlerınde sıs
grulecek. Hava sıcak-
lığında onemlı bır değişıklık olmayacak. Rüzgar, kuzey ve batı yon-
lerden hafıf, ara sıra orta kuvvetle esecek Denızlerımızde rüzgar,
Doğu Akdenız de gundoğusu ve keşışleme. dığer denızlerde günba-
tısı ve lodostan 3-5, yer yer kuvvetınde. saatte 1 ,21, yer yer 27 denız
milı hızla esecek Van Gölû nde hava az bulutlu ve acık geçecek
Rüzgar, kuzey ve bat\ yönlerden hatıf, ara sıra orta kuvvette esecek
Adana
Afyon
Ağr
Arkara
Artalya
Aydın
Bu'sa
Canakkale
Dıyaröakır
Edırne
Eskışehır
Istanbul
Izmır
Kars
Konya
Samsun
Trataon
Zonguldak
AmSeföam
Amman
Abna
Bağdat
Bruksel
Csnevre
F'ankfurt
Leftoşa
Petershj-g
Londra
Wadnd
Uılano
Mostova
Mûnıh
Pars
Prag
Rıyad
Ftoma
Vıvana
A
A
Y
A
A
Y
S
A
B
Y
A
Y
B
S
B
A
A
Y
B
10
18#
14'
21'
7
10"
8-
15"
2"
8"
13"
ir
or
r
9:
11'
23"
19'
8'
"Ö: K* vağmur'u A-acn B-bu!ullu G-guTes ı K-karlı S-sısl Y-/ağmur u
Öğretmenden
6
ek iş'e tepkiA\KARA(Cumhuriyet Bü-
rosu) - Mılli Eğıtim Bakanı
Köksal Toptan'ın öğreımenle-
re. kendi mesleklerini vapmala-
n koşuluyla "ek iş olanağı"
sağlayacaklan vönündeki açık-
laması. tepkilere \ol açtı.
Eâitım-Iş ve Eğıt-Sen ile Özel
Dershaneler Bırliği (ÖZDE-
BİR). bu u>gulamanın öğret-
menın saygınlığını zedeleyeceği
\e öğretmenler arasında adalei-
sızliğc yol açacağı görüşünü
savundular.
Milli Eğitim Bakanlığı'ndan
bır üst düze\ yetkili. konuyla il-
gili yasa değişikliği konusunda
çalışmalannı sürdürdüklerinı
belirterek. ilk ve ortaöğretim
yönetmelıklennde yapılacak
değişiklıkle. öğretmenin özel
ders vermesıne olanak sağlana-
cağını söyledi.
Eğitim- İş Genel Başkanı Ni-
yazi Altunya. getirilmek istenen
u\gulamj\la. öğretim kurum-
lannın özelleştirilmesinın
amaçlandığını savundu. Cum-
hurıyet'in sorulannı şanıtlayan
Altunva. Bakan topıan'ın.
"Zaten ek ış vapıyorlar" sözle-
rıni de eleştirerek. "Ben bu za-
ten vapıyorlar sözüne de pek
inanmıyorum. İstanbul gibi bü-
yük kentler dışında. öğretmen
ek ışı nereden buluyormuş? Bı-
lemiyorum. Zaten bu konuda
çok ciddı ıstatistikler yok. Sa-
dece. öğretmenler hamallık
yaparken. çaycılık yaparken.
dıyerek. uç Örnekler venliyor.
Bunun dışında ek iş bulabilen
öğretmen savısı çok az" dedi.
Bakanlığın. "ek ders ücretle-
rini katsavıya bağlamasf'na
ılişkin uygulamaya dikkat çe-
ken Altun\a. bu olanaktan öğ-
retmenlenn büyük bölümünün
yararlanamadığını vurgulaya-
rak. "Bunu yaygınlaştırsa. öğ-
retmenin ek ış yapmasına gerek
kalmayacak" diye konuştu.
Eğıt-Sen Genel Başkanı İs-
met Aktaş da. Milli Eğitim
Bakanlığı'nın bugüne kadar
izlediği politıkanın devletin bu
konudaki yükümlülüklennı gö-
zardı etmeye vönelik olduğunu
söyledi. Oğretmenlerin ek iş
yapmalannın eğitımin ıçınde
bulunduğu çıkmazı daha da
olumsuz bır hale getireceğinı
öne süren Aktaş. "Öğretmen.
öğretmenlik başka iş yapma-
malı. Oğretmenlerin paravla
özel ders vermelerini onaylamı-
vorum. Öğretmen. sınıfında
öğretmenlik yapmak. öğreül-
mesı gercken herşcvi sınıfta ver-
meli. Aksi halde saygınlığı
kalmaz" dedi.
ÖZDEBİR Genel Başkanı
İbrahim Ankan. anayasanın
"Eğitimın devletin denetimi ve
gözetimi altında olduğu" yö-
nündeki maddesıni anımsata-
rak, "Eğiümi eğer devletin
gözetim ve denetiminden çıka-
nrsak, kimin ne yaptığı belli
olmaz. Bu olayda da devlet,
evinde ders veren öğretmeru na-
sıl denetleyecek?" görüşünü di-
le getirdi. Dershanelerin devlet
denetımine tabi olması nede-
niyle, öğretmenlenn dersane-
lerde görev almasını "daha az
mahzurlu" bulduğunu söyle-
yen Ankan. "Bu durumda okul
eğilimı evlere taşınacaktır. Bu
büvük bir mahzurdur. 'Öğret-
mene imkan sağlıyoruz" diyor-
sunuz ama büyük kentlerde
oturan ve belli semtlerdeki ço-
cuklara ders veren öğretmene
sağlıyorsunuz. Kars'taki öğret-
mene sağlamıvorsunuz. Orada
kım özel ders alır?" diye konuş-
tu.
Rüştü Koray ödülleri verildi
ANKARA(Cumhurivet Bû-
rosu) - Mülkiyeliler Bırliği'nin
133. yıl etkinlikleri kapsamında
17.'si düzenlenen Rüştü Koray
Ödülü sahiplerini buldu. Bu yıl
"Anadolu'nun tarihsel. kültü-
rel ve ınsani değerlerinin ortava
çıkanlmasında katkılan" bulu-
nanlara verilmesi kararlaştın-
lan ödüle, Profesör Dr. Ekrem
Akurgal. Prof. Dr. Jale İnan ve
vazar Yaşar Kemal değer gö-
rüldü.
Ödülleri. Ekrem Akurgal'a
seçıcı kurul başkanı Prof. Dr.
Cevat Geray. Jale İnan'a ,
Cumhunyet Gazeıesi Genel
Yayın Yönetmeni Özgen Acar.
Yaşar Kemal'e de Kültür Ba-
kanlığı Müsteşan Prof. Dr.
Emre Kongar verdi.
Prof. Dr. Akurgal, yaptığı te-
şekkür konuşmasında, Mülki-
yeliler Birliği'nin sadece sıyaset-
çi yetiştiren değil. değerli bilim
ve kültür adamlan yetiştiren bir
kurum olduğunu belirterek, bu
ödülün kendisi için bır onur
kaynağı olduğunu söyledi. Gü-
nümüzde arkeolojiye gerekli
önemin verilmemesinden yakı-
nan Akurgal, artık sadece turis-
tik amaçh faaliyeı olarak sür-
dürüldüğüne dikkat çekti.
"Tarih bizim tarafımızdan ih-
mal edilmiştir" diyen Akurgal.
Atatürk döneminde 30 kadar
arkeoloğun yurtdışına gönde-
rildiğini ve aralannda kendisi-
nin de bulunduğu bu ekibin
dünya standartlannda yetişmış
arkeologlar olduğunu anlattı.
Kültür Bakanlığı'nın arkeoloji-
ye ve bu alandaki kitap basımı
ile araştırmalara önem vermesi-
ni isteyen Akurgal. ""Arkeoloji,
Yaşar Kemal ve Prof. Dr. Akutgal, Rüştü Koray ödülünü alanlar arasındaydı. (RIZA EZER)
Atatürk döneminde. bir ideolo- avnlan ödeneklerin arttınlmasını
ji. prestijdi. şimdi artık turistik istedi.
amaçlı çalışma olmaktan öteve Jale İnan da Perge'de yürüt-
gitmiyor" diye konuştu. tüğü kazının çalışmalannı sür-
belirterek, kazıyı
y ] y ş
Prof. İnan'a ödülünü veren
Özgen Acar da, İnan'ın "profe-
sörler yetiştiren" bir hoca ol-
masının yanı sıra. "küçük dev
bilım kadını" olduğunu söyle-
di. Jale İnan'ın, kazısı için Kül-
tür Bakanlığı'nın ödeneğmi
vermesi durumunda. ödül töre-
ninde değil, kazısının başında
olacağını anımsatan Acar. ba-
kanlıktan arkeolojik kazılara
dürdüğünü
"önemli dev bir proje" diye
özetledi.
Yaşar Kemal'e ödülünü ver-
mek üzere kürsüve gelen Prof.
Kongar da. Özgen Acar'ı yanıt-
layarak, "Saym İnan. kazısma
ödenek çıkarabilmek için nasıl
bürokratik engelleri aşmaya ça-
lıştığımızı çok iyi bilirler" dedi.
Unlü Yazar Yaşar Kemal insa-
Video kasette Kâbeli sansür
Haber Merkezi - Cemalettin
Kaplan ve grubuyla ile ilgili
araştırmayı gerçekleştiren Dr.
Fulva Atacan bu grubun üyele-.
ri ile bir süre yaşadı. Dr. Ata-
can, Kaplan ve grubunun Baulı
eğitimın "zehirleyici" olduğuna
inandıklannı belırtti. Dr Fulya
Atacan. Cumhuriyet'in sorula-
nnı vanıtladı.
- Cemalettin Kaplan ve grubu
üzerine bir araştırma yapmaya
nasıl karar verdiniz?
ATACAN - 1984 yılından
beri din konusunda çalışıyo-
rum. Doktora tezim 'Toplum-
sal Değişme ve Tarikatlar:
Cerrahi Tarikatı' idi. Daha
sonra Hollanda. Norvec ve Bel-
çika'daki çeşitli üniversiteler-
den davetler alarak Turkiye'de
dm konulu dersler verdim. Hol-
landa'da kaldığım süre içinde
Av rupa'daki Islami örgütler
üzerinde de araştırmalar yap-
tım. Cemalettin Kaplan gru-
buyla da bu dönemde tanıştım.
İlk ilişkim Hollanda'da oldu.
Daha sonra Köln'e giderek
Kaplan'la görüştüm. bir süre
bu grubun üyesi olan bir aılenin
yanında kaldım. Amacım Batı
Avrupa toplumunda yaşayan
bu grubun dini nasıl algıladığını
ve nasıl yaşadtğını irdelemektı.
- Sizden böyle bir talep gidince
hemen kabul ettilcr mi? Grup
iheleri size nasıl baktı?
" ATACAN - Hollanda'da ta-
nıştığım Kaplancı bır üyeye
araştırma planımı anlattım. Ce-
malettin Kaplan'la görüşmem
gerektığini söyledi. Ve Al-
manya'dakı merkezlerinin tele-
fonunu getirdi. Çeşitli telefon
görüşmeferi ve vazışmalardan
sonra beni Köln'de yaptıklan
bir toplantıya davet ettıler.
Toplantıda güvenlik kontrolü
vapan grup üyelerinden bir ba-
yan benimle ilgılendi. ev ine da-
vet etti. Kaplan'la görüşmemı
sağladı. Daha sonra çeşitli kere-
ler Köln'e gittim. Ve bu aılenin
yanında kalarak araştırmamı
sürdürdüm.
- Gittiğiniz grup üyelerinin ev-
lerinde dikkatinizi ceken ne idi?
Aile bireyleri arasında ilişki na-
sıldı?
ATACAN - Tüm ailelerde
gördüğüm ortak özellik bir mi-
safır geldıği zaman kadınlann
ayn, erkeklenn ayn odalarda
oturmalanydı. Hepsinin evinde
mutlaka TV, video vardı. Vi-
deo ve teyp olmasının nedeni
Kaplan'ın kasetlerinin evierde
dinlenilmesi. Aile içi ıhşkilerde
bir farkhlık gözlemlemedim.
- Alman TV'sira izliyorlar mı,
Türk gazetelerini okuv orlar mı?
ATACAN - Alman TV'sini
zaman zaman haberleri izlemek
BirHEP'li dahaöldürüldü
Haber Merkezi - HEP An-
talya merkez ilçe üyesi Yusuf
Solmaz, kimliklerin belirlene-
meyen kişilerin silahlı saldınsı
sonucu öldürüldü.. Böylece
Antalya'da bu hafta içinde öl-
dürülcn HEP'li sayısı 2'ye yük-
HEP Merke7 İlçe Yönetim
Kurulu üyesi Gül Solmaz'ın eşi
olan HRP üyesi Yusuf Solmaz,
Gü/enlik Mahallesi 264. so-
kakıaki işyerini açarken, iki kişı
olduklan bıldinlen saldırganla-
nn kurşunlanna hedcf oldu.
Kurşunlardan biri başına isa-
bet eden Solmaz. olav yerinde
öldü.
Bilindiği gibi Antalya HEP
Yönetim Kurulu üyesi Diş He-
kimi İdns Çclik de s;»h «ahahı
evının önünde kimiıği belirlene-
meven kışilenn silahlı saldınsı
sonucu hayatını kaybetmişti.
için açıy orlar, gazete okumu-
y orlar. Ökuduklan Cemalettin
Kaplan gnıbunun çıkardığı
Ümmet-i Muhammed dergisi.
Çocuklar ve gençler videoda
fılm sevretmeyı çok sevıv orlar.
Tercih ettiklen fllm lürü karate
fılmleri. Bu fılmlerden birini
ben de ızledim. Çok ilgimi çek-
ti. Bir öpüşme sahnesi başlar
gibi oldu. Birden bir futbol ma-
çı karşıma çıktı. Birkaç dakika
sonra yeniden film devam etti.
Bu tür ailelere video kaseti kira-
layan fınna, açık bulunabilecek
sahneleri kesiyor yerine ya maç
görüntüsu ya da Kâbe gibi Is-
lam açısından önemli olan yer-
lerin görüntülerini yerleştinyor.
- Ailelerin çocuklarının gele-
ceğinc döniik ne tür planları \ ar?
ATACAN - Çocuklann du-
rumu iki yönden sorunlu. Bi-
rincisi yaşadıklan Alman top-
lumundakı eğitim kurumlann-
da başansızlar. Bunun temelin-
de dıl bilmemelen yatıyor. Bu
çocuklann büyük bir kısmı çok
düşük düzeyde eğitim âhyorlar
ya da hiç almıyorlar. Ailelerin
bu konudaki şikâyeti Almanlar
bizim çocuklanmıza 'aptal' di-
yor. Bunun anlamı dil bılmedi-
ği için başansız olan çocuklann
öğrenme güçlüğü çeken dığer
çocuklarla aynı okullara yol-
lanması. ,\ilelerin hiçbiri çocu-
ğunun Almanya'da okuyup
başanlı olacağına ınanmıyor.
Bu sorunun ikincı yüzü ıse İsla-
mı. anlama biçimleriyle ilgili.
Pek çok aile çocuklannın Batılı
eğitim kurumlarında "zehirle-
neceğine' inanıyor. Buna çare
olarak da çocuklannı Türkiye'-
ye Kuran kurslanna yollamavı
düşünüyor ya da yolluyor. Da-
ha sonra Turkiye'de ilkokul ve
ortaokulu dışandan bıtirterek
dıploma almalannı sağlıyor.
- Çocukların dil öğrenmek,
okumak. mestek sahibi olmak,
nı insan yapan öğelerin başında
sözlü kültürün geldiğini belirte-
rek. dili zenginleştirmenin. ya-
zılı edebiyatla mümkün olabile-
ceğini söyledi. Orta Asya'daki
Türklerin dilinın yazılı edebiya-
ta aktanlamadığı için gudük
kaldığmı belirten Yaşar Kemal.
dilin gelişiminde romanın öne-
minedeğindi.
Batı'ya öykünmenin Türk in-
sanına çok şey kaybettirdiğini
ifade eden Kemal, Türk insanı-
nın kendi değerlerine sırtını
dönmemesi gerektiğini söyledi.
en azından babalannın yazgısmı
pavlaşmamak için bir çabalan
yok mu?
ATACAN - Birkaç çocukta
böyle bir eğilim saptadım.
Ama. özellikle kız çocuklan Al-
man toplumundakı eğıtimden
çeşitli >ollarla uzak tutuluvor.
Erkek çocuklann büyük ço-
ğunluğunda ise özel olarak bir
meslek edinme amacı yok. Ge-
lecek üzenne vapılan planlar
Türkiye v e İslam devleti kurma
ile ilişkili olduğu için Alman
toplumunda özellikle eğitim
kanahyla bir ver edinme bu
arubun gündemınde yok.
" - Siz, Hollanda'da, Belçika'-
da, Noneç'te 'Turkiye'de Din'
konulu dersler >erdiniz. Yabancı
öğrencilerin bakış açısı nasıldı?
ATACAN - Hollanda'da
Türkiye'de toplumsal değişme
ve din anlatıyorsanız öğrencile-
rin kafasındaki Türkiye ve din,
Hollanda'daki Türk göçmenler
temelinde örgütlenmış İslami
gruplarla sınırlı. Norveç'te an-
ratıyorsanız, oradakilerin kafa-
sında Türkiye ile Bangladeş
arasında. her ikisı de Müslü-
man olduğu için pek bir fark
yok. Eğer Hollanda'da Refah
Partisı'ni anlatıyorsanız, öğren-
cilerin anladığı. Avrupa Milli
Görüş Teşkilatı. Norveç'te
Türkiye'deki tarikatlan anlatı-
yorsanız, onlann kafalanndaki
resım Sudan'daki tarikat. Bu
resme uyduğu ölçüde Turkiye'-
de tarikat anlaşılabilir. Uyma-
dığı ölçüde "olmaz böyle şey"
reaksiyonugeliyor. Norveç'teki
pek çok insan için Bangladeş"-
teki bır kövde yaşanan İslam ile
İstanbul'daki dini yaşam ko-
laylıkla hiçbir farklılaşma ya-
pılmadan. aynı kabul edilebilır.
Bu kabul edişin temelindeki
varsayım ıse İslamın değişmez.
her yerde geçerh mutlak bir özü
olduğudur.
GOZLEM
UĞURMUMCU
• Baştarafi I. Sayfada
devletin resmı ideolojileridir.
Bugün, Iran İslam Cumhuriyeti'nde de, Libya'da da Is-
lamcı ideoloji resmi ideolojidir.
Atatürk'ün sağlığında ve Inönü'nün cumhurbaşkanlı-
ğında devletin ideolojisi resmidir. Bu resmi ideolojiye
Kemalizm'adı veriliyor.
Demokrasilerde devletin ne tek bir ideolojisi olur nede
dini.
Demokrasilerde devlet, çeşitli ıdeolojiler ile din ve
mezhepler karşısında yansız davranacak kurallar ile do-
natılır.
Laik cumhuriyet' de bu demektir. 'Demokratik hukuk
devleti' cumhuriyetin 'hukukun üstünluğü' ilkesine göre
örgütlenmesini, eylem ve ışlemlerinde hukukun temel
alınmasını gerektirir.
Çok partili düzenlerde devleti kuran ideoloji, çeşitli gö-
rüslerden yalnızca bır tanesidir. Bu görüşe karşı çeşitli
karşıt görüşler varsa o ülkede demokrasi işliyor demek-
tir
Bu açıdan bakarsanız, Türkiye'deki resmi ideoloji'çok
partili yaşama geçtığimiz 1950 ile son bulmuştur. Ancak
1950 lı yıilardakı demokrasi. Batı ülkelerinde örnekleri
görülen turden çoğulcu yapıyı kuramamış ve karşıt ideo-
lojilere de yer verilmemiştir.
Sözgelışi komünıst partileri kurulmamış, dinci partile-
re de yaşama şansı tanınmamıştır.
Askeri müdahale dönemlerinde yeniden tek görüş,
resmi görüş olarak savunulmuştur. Daha doğrusu bu dö-
nemlerde 'yumruğu kuvvetli olanın Atatürkçülüğü' o
dönemlerin resmi ideolojisi sayılmıştır!
Son yıllarda devletin bır resmi ideolojisi var mıdır?
Varsa nedir bu ideoloji?
Bu ideoloji Atatürkçülük ya da Kemalizm ise kim belir-
lıyorbu ideolojiyi?
12 Eylül, Atatürkçülüğün sahtesini resmi ideoloji yaptı.
ANAP, bu dönemden güç alarak 'Turk İslam Senfezı" ve
serbest piyasa ekonomisi'r\\ resmi ideoloji yaptı.
Islamcılık, ilk kez bu kadar yaygın biçimde devlet tara-
Iından desteklendı.
YÛK'ün ilk dekan ve rektörlerine bakın; hemen hepsi,
Türk-islam Sentezi ideolojisini üreten Aydınlar Ocağı-
nın kayıtlı üyeleri arasından seçilmışlerdir. Müsteşarla-
ra, genel müdürlere ve daire başkanlarına bakın; bütün
bu bürokratlar, üçlü kararnamelerden önce tarikatlarca
atanmaları uygun görülenler arasından seçılip atanmış-
lardır. Yüksek Mahkeme üyeliği için bile dincılik, tarikat-
çılık' aranan nitelik olmuştur.
Tarikat, ticaret ve siyaset, devletin resmı ideolojisinın
üç ayağını oluşturmuş: 'serbestpiyasa' adı altında devlet
destekli ayrıcalıklı şirketler, iktidar partisi ile iç içe geç-
mişlerdir.
Resmi görüş de, ticari görüş de. siyaset gorüşü de bu-
dur.
Bugün Atatürkçüler, Kurtuluş Savaşı'nı 'Kuvayı Milli-
ye ruhu'nu, devrimleri ve laikliği savunanlar, aynı za-
manda düşünce ve örgütlenme özgürlüklerini. Islamcı
ideoloji ile Kürtlerin kültürel kimlikleri üzerlerindeki ya-
sakların kaldırılmasını da savunuyorlar.
SS kararnamelerini hazırlayıp kabul edenler, Özal ve
ANAP iktidarıdır. SS karamamelerinın anayasaya aykırı
olduğunu yazıp çizenler de bizler!
Böyle mi olur 'resmi gorüş ve böyle mi olur 'resmi
Ideoloji'?
Atatürkçülük ve laiklik, devleti kuran ideolojinin temel-
leridir. Bu ideoloji, zamanla yozlaşmış. kendi özüne ya-
bancılaşmış ve 12 Eylül döneminde olduğu gibi laikliği
yok edecek bir ideoloji haüne dönüşmüştür.
Son yıllara kadarki resmi ideoloji sahipleri, Türk-lslam
Sentezi' ve 'piyasa ekonomisi görüşlerini savunanlar-
dır.
Bu görüşlerin devlet katındaki en büyük temsilcisi ve
simgesi Cumhurbaşkanı Özal'dır!
Özal'ın kısa özgeçmişi son yıllardaki resmi ideolojinin
de kimler tarafından savunulduğunu gösteren bir temel
kaynaktır!
Atatürkçülük: bu görüşlerle kuşatılan devlete. bu gö-
rüşlerin sergilendiği yüksek tirajlı gazetelere ve 12 Ey-
lül'den bu yana devlet ile iç içe geçmiş bu ideolojiye karşı
savunulan bir inançtır.
Resmilik, devlete özgüdür... Devlete özgüdür ve arka-
larına devleti alıp, başka düşüncelere soz ve örgütlenme
hakkı tanımayanlara..
Sahte nıark operasyonu
Baştarafi 1. Sayfada
soruşıurmada, Sayılır'ın mat-
baasını 50 milyon lira karşılığı
bir haftalığına Mahmut İzgi ve
Bülent Günay'a kiraladığı an-
lasıldı.
Sanıklardan Mehmet Çelik-
siz ilk sorgusunda. reklam ajan-
sında işlerinin kötü gittiğini. bu
arada Bülent Günay'ın gelerek
kirasını ödemek kaydıyla işve-
rinde çahşmaya başladığını bil-
dirdi. Ancak getirdiği fılm
makinesinde ne yaptığını bil-
mediğini öne süren Çeliksiz.
"Bir süre sonra mark kahplan
bastığını anladım. İşyerimden
aynlmasını istedim. Bana.
"Evim hacizli, başka şansım
yok. Paralan bastıktan sonra
sana da yardım edecegiz' diye-
rek çahşmasını sürdürdü" şek-
linde konuştu.
Matbaanın sahibi Mehmet
Sayılır da "Türk parası basıla-
cak olsaydı, kesınlikle izin ver-
mezdim" dedi ve şöyle devam
etti:Once bana, "200 mark basa-
cağjz" dediler. Benim Alman-
lara biraz alerjim var. O vüz-
den izin verdim. Sonra miktar
arttı. bunun üzerine bana iş bi-
tince 50 milyon lira para vere-
ceklerini söylediler. İş bir hafta-
da bitecekti. 6 aydrr devam
ediyor. Şu ana kadar cebimden
7 bin mark harcadım."
Sayılır. ailesinin Almanya'da
yaşadıâını. orada bir trafik ka-
zası geçirdieını de sözlerine ek-
ledi.
Operasyonu yürüten yetkili-
ler. samklann ifadelerinde, sah-
te paralann basımını 10 gün
içinde tamamlayarak Bulgaris-
tan'da piyasaya süreceklenru
anlattıklannı bildırdiler.
Olavla ilgili olarak paranın
basımını gerçekleştiren ustaba-
şı Metin Çetin adlı kişinin de
arandığı belirtildi.
İstanbul'da göreve geldığin-
den bu yana düşük ayarlı altın,
hileli akaryakıt, izin ahnmadan
açılan döviz bürolan ve tefeci-
lik olaylan gibi birçok operas-
yona imza atan mali şube
müdürü Salih Güngör. sahte
Alman Markı operasyonuyla
ilgili soruşturmanın çok yönlü
olarak devam ettiğini bildirdi.
Salih Güngör, sahte Alman
Markı basmak için hazırlanan
fılmin ele geçirilmesinden sonra
başlatılan operasyonlar sırasın-
da. çeşitli hatalan nedeniyle ip-
tal edilen marklar da ele geçiril-
diğini bildirdi.
Türkiye'de ilk kez bir operas-
yonda bu meblağda sahte döviz
ele geçinldiği kaydedildi.
IS VIÇRE YAŞAM
SİZİN VE SEVDİĞİNİZİN
GÜVENCESİ...
İÇİ SEVDA DOLU YOLCULUK
Cahit Külebi
10.000 lira (KDV içinde)