Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 30 ARALIK1992ÇARŞAMBA
OLAYLAR VE GORUŞLER
Buçağdışıgidiş...
Yüzyıllardır bu topraklarda kardeş kardeş yaşamış. birlikte
yuva kurmuş. döl yetiştirmiş insanlann kıran kırana dövüşüne
seyirci kalmak ya da aynlıkçı görüşlere destek vermek. hele
hele ülkenin parçalanmasını demokratik bir olgu olarak gör-
mek hangi sağlıklı ve sorumlu mantığın ürünü olabilir?
Prof.Dr. TÜRKÂN SAYLÂN Çağdaş Yaşamı
Destekleme Derneği Bşk.
Y
eryüzünün tümüyle
altüst olduğu bir yılı
noktalıyoruz şu gün-
lerde. Yaşlı dün-
yamızın gözlerindeki
yaş hıç kurumadı
I992'de. Bir yandan
baskıa yönetimlerden kurtulanlann
özgürlük çığlıklanyla. bir yandan da
savaş gümbürtüleri ve ırzına geçilen,
açlıktan ölen insanlann ıniltileriyle
doldu gökkubbe. Kendi ülkemızde de
yeryüzünün dört bir yanında olup bi-
tenlerin benzerlennı en yoğun biçimde
yaşadık bu yıl. Yaşadık, "ahİadık.
'ofladık da acaba anlamlı. dişe doku-
nur, olumlu neler yaptık dersıniz?
Sanınm "sivil toplurrf özlemlerinin
yaygınlaştığı şu günlerde aynanın
karşıSma oturup kendı kendimize öze-
leştiride bulunmakta yarar vardır.
Bır başından öbür başına yolculuk
ettiğimizde, geceleriyle. gündüzleri)le.
dağlan. ovalan, denızleriy le. birbirin-
den güzel insanlanyla yurdumuzun.
her yabancının ve her ülkenin ıştahını
kabartacağını çok kola> anlanz.
Anadolumuzun uzak ve yakın tan-
hine bir göz atarsak bu var-
sayımımızın nedenli gerçek olduğunu.
nasıl ilk fırsatta yakın-uzak dost (!) ül-
kelerin yurdumuza aç kurtlar gibi
saldınp. onu parcalamak ıstediklenni
anımsarız. Bö>lesine iştah kabartan
bir ülkenin "kurılar sofrasfna düşme-
mesi için yalnız devletinin değil, tek
tek bireylerinin, sivıl kuruluşlannın da
ellerinden aeleni yapması eerekmez
mi?
Yüzyıllardır bu topraklarda kardeş
kardeş yaşamış. birlikte yuv a kurmuş.
döl yetiştirmış insanlann kıran kırana
dövüşüneseyircı kalmak >a da aynlık-
çı görüşlere destek \ermek. hele hele
ülkenin parçalanmasını demokratik
bir olgu olarak görmek hangi sağlıklı
ve sorumlu mantığın ürünü olabilir?
Yetmiş vıl önce temeli atılan Türkı-
ve Cumhunyetı"nin demokratıkleşme
yolundakı en büyük güvencesi olan la-
ik yaşam biçimınin yara almasına. ke-
rameıı kendinden menkul bırtakım
meczupların genç beyınleri esir alarak
robotlaştırmalanna. insanlan çağdışı
bir vaşam bıçımine süruklemelerine ve
çağdaş gelışmenin önüne set çekilme-
ye çalışılmasına nasıl göz yumar ınsan-
İar? Nasıl bütün bu olup bıtenleri ola-
ğan ve sağlıklı gelişmeler oiarak algılar
ve bunlan demokrasınin gereği olarak
yorumlarlar?
"Dinin siyasete alet edılmesf ve "din
sömürüsü' karşısında aydınlanmızın
aymazlığı hatta bir bölümünün "mo-
da'ya uyma amacıyla destekler görün-
mesi bızi. bu ülkeyı ve gelişme yolun-
daki toplumsal yaşantımızı nereye
vardınr. çocuklanmızın ve torun-
lanmızın venı bir kardeş kavgasınasü-
rüklenmeİerinin önüne böyle mı geçi-
lir! Çağdaş Türkiye Cumhurıyeti'ni
oluşturan devnmcıler ve devnmler
hakkında bır sürü ipe sapa gelmez saf-
sata. gerçek olmayan suçlamalar do-
lanıp dururken. yalnızca sorumluluk
bilıncıne sahıp birkaç gözü pek aydın
mı ortaya çıkıp bunlan yajanlamalı.
yoksa bu yurtta yaşayan demokrası-
nin ve laiklığin tüm olanaklanndan
yararlanarak bir yerlere gelmiş. top-
lumda söz hakkı elde etmiş. tüm birev -
lervesivilörgütlermi bu çağdışı gıdışe
"dur" demelidir?
Aydınlar olarak. emekçiler olarak.
siyasetçiler. tüccarlar. sanayiciler kısa-
cası tüm halkımız olarak ilkelerimizle
çıkarlanmızın bir denge oluşturmasını
beklememiz olanaksızdır ve bunu iyice
bilmekte yarar vardır. İster küçük ve
bireysel. isterse daha geniş parasal ya
da siyasal çıkarlanmız olsun. ilkeleri-
mizle çatıştığı anda hangi yana ağırlık
vereceğimızi kararlaştırmak zorunda-
yız.
Çağın insanının ıçinde yaşadığı bü-
yük ikilem de bu olsa gerek! Ilkele-
rimizden. insanlığımızdan ödün ver-
meden. yalnızca kendi çıkarlanmızın
tutsağı olmadan. çevremizle. toplu-
mumuzla ve tüm dünyayla banş ve
kardeşlık duygulan ve hoşgörü sınırla-
n içinde yaşamak. kimsenin bir başka-
sını incitmesine. yaralamasına. yaşa-
ma hakkının. sağlığının ve özgürlüğü-
nün engellenmesine geçit vermemek...
Kolay değıl 21. yüzyılın insanının,
hele hele Türkıye'de yaşayan ın-
sanın yolunu bulması. kendini aş-
ması ve bırey olarak bir şeylerin daha
iyiye gıtmesi ya da elde tdilmiş iyi şey-
lerin korunması ıçin omuz vermesı...
1993"te çok daha uyanık. çok daha bı-
linçli ve katılımcı olmak zorundayız.
Kendimızı kıyasıya eleştirip gücümü-
zün, yeteneğjmızın sonuna dek top-
lumsal gelişimin yanında ve bunu en-
gelleyen her şeyin karşısında olmak
boynumuzun borcudur.
Bize radyasyonlu çayı içirenlere, as-
bestli gemiyi f ürk işçisine parçalatma-
yı çıkarlanna uygun bulanlara. ülke-
mizin bütünlüğüne taş koyanlara. vic-
dan özgürlüğünün temeli olan laik ya-
şam biçimımize ve çağdaş eğitım düze-
nımıze set çekmek isteyenlere. ka-
dınlanmızı hala bırer cinsel-tecimsel
mal ya da eve hapsedilmiş ikincıl yara-
tıklar olarak görenlere. siyaset yapa-
cağım. oy toplayacağım diye her türlü
dalavereye başvuranlara. döne döne
başı dönenlere ödün vermemek ve
karşı çıkmak bızim temel insanlık öde-
vimizdir.
1993'te, "toplumsal gelişime bireysel
katkının erdemı'ni yakalamamız dile-
ğiyle.
ARADABIR
Dr. YAMAN ORS
Dr.N.YASEMİNOĞUZ
Ankara Tıp Fakülîesi Tıbbi Etik Birimi
ve Hasta HaMan
Son yıllarda değişik zamanlarda psikoloji (ruhbilim)
alanınm psikiyatri (ruh hekimliği) karşısındaki toplum-
sal-uğşalsal kortumundan sık olarak söz açıfmıştır.
Cumhuriyet'in Tartışma köşesi, bu konuda da değişik
görüşlerin sergilendiği bir ortam sağlamıştır. Psikolog-
lara "hasta bakma", muayenehane açma" gibi klinik tıp
etkinliğinin yetkilerini vermek amacını güden son yasa
tasansı, konuyu yeniden gündeme getirmiştir.
Biz, bu tartışmalarda genelde gözden kaçan iki temel
noktayı ele almak istiyoruz. Bunlardan birincisi, biryön-
tem bilgisi (metodoloji) sorunudur. Psikoloji, duygu dün-
yamızda, tutum ve davranışlarımızla, düşünme süreçle-
rimizle ilgili olguları konu edinen bir bilimdir ve bütün
temel bilimler gibi kapsamına giren olgu ve süreçlerin
anlaşılmasına yönelik bir etkinliktir. Onun. çocuk psiko-
lojisi, eğitim psikolojisi. işyeri psikolojisi gibi uygulamalı
uzantılannın bulunuşu, bu ilk felsefi çıkış noktasını göz-
den kaçırmamızın nedeni olmamalıdır.
Psikiyatri ise tıp uğraşımının bir parçası olarak, psiko-
biyososyal bir varlıkolan insanın psikolojikyönlerindeki
işleyiş bozukluklarının. sağlık-hastalık sorunlannm ele
alındığı uygulamalı bir alandır. Bilime dayanmakla bir-
likte onun en önde gelen amacı anlamak ve açıklamak
değil, değiştirmektir. Bu yönü onu teknik bir uzmanlık
alanı yapmaktadır. "Temel bilim + uygulama" biçi-
minde özetleyebileceğimiz ruhhekimliği alanını yürüte-
bilmek için ilk gerekli ve olmazsa olmaz koşul, tıp diplo-
masına ve psikiyatri uzmanlık diplomasına sahip ol
maktır. Psikologlar arasında da ancak klinik psikoloji
alanında yetişmiş olanlar. ruhsal patolojisinin belli ko-
nularında etkinlik gösterebilmektedirler.
ikinci temel noktamız bir etik sorunudur. Ruhsal yakı-
nmaları nedeniyle sağaltılmak üzere hekime başvuran
kişi, kendisinin bedensel ve ruhsal bir bütün olarak algı-
lanacağını varsayar. Psikoloğun onu ancak ruhsal
sağlığı yönünden değerlendirebilmesi kimi hasta
haklarının kaybolmasına neden olacaktır; çünkü yakı-
nmalarm kökeninde bedensel bir etken varsa ya da o
andaki yakınmalar göz önüne alındığında anlamlı olabi-
lecek bir belirti söz konusu ise psikolog bunu gözden
kaçıracaktır. Ayrıca ilaç verme yetkisi bulunmayan psi-
koloğun ancak uzunsürelitedavi ile ulaşabileceği kimi
başarılısonuçlar ilaçyardımı ile çok daha kısazamanda
elde edilebilmektedir; kişiyi bu olanaktan yoksun bırak-
mak da önemli bir hak kaybına neden olacaktır. Bu ne-
denle psikoloğun tek başına hasta tedavi etmesi yerine
ruh hekimi ile ortak bir çalışma yürütmesi, hasta hakları
yönünden daha doğru bir yoldur.
Günümüzde klinik tıbbın uygulayıcısı olan hekimlerin
hastalarına davranışlan. insana ve topluma bakışları,
teknik kişiler ve eğitimciler olarak tutumları vb. bütün
dünyada, bu arada ülkemizde büyük eleştirilere uğra-
maktadır. Bu eleştirilerde haklılık payı olduğu ölçüde,
bunlara hedef olan hekimlerin, uğraşlarının yeterli ko-
şullannı gerçekleştirmemiş oldukları söylenebilir. Psi-
kologlar, psikiyatri, genelde de tıp uygulaması sırasında
saptadıkları yanlışları akademik-uğraşsal bir baskı gru-
bu olarak diie getirebilirler. Ancak gerekli koşula sahip
bulunmadan, "yasal yollarla" psikiyatristlerin işlevini
tümüyle üstlenmeye çalışmak ne akademik anlayışla.
ne temel haklar açısından, ne de etik yönden doğru
olanla bağdaşacaktır.
OKURLARDAN
MC8 Ur4h yHtara
Bir gazete diş macunu verip 1.5 milyona bir başka gazete
de bedava Omo verince günlük 2 milyon tiraja ulaşıyor.
Bunun yanında yıllardır günlük tirajı 3 milyonu geçmeyen
gazete satışlan da 5 miJyona ulaşıyor.
Eh! Oldukça güzel bir tiraj. Okur yazarlanmızın artüğı,
ama ne yazık ki gazete tirajlannın yerinde saydığı
ülkemizde, bu rakama ulaşmak insanı sevindiriyor.Peki
bu 5 milyon tiraja nasıl ulaşılıyor?
Sabahleyin gazetemi aiıp minibüse binince, şoför bana
bir gazete uzattı. Bu ne deyince, "'ben beş tane aldım
Omo'lardan 20 bin lira kânm var" dedi.
Daha sonra o gazetenin 2 milyon tiraj yaptığını duyunca.
Türkiye genelinde beşer onar gazete alanlan düşündüm.
Böyle hesaplayınca gazete tirajının aldatıahğı ortaya
çıkjyor.
Zaman zaman yapılan anketlerde. bir gazeteyi okuyan
okur sayısının birden fazla olduğu ortaya çıkıyor. Demek
bundan sonra okur sayısı birden bile az olacak.Ama,
amaç kazanmak ve yalancı bir tiraja ulaşmak olsun da ne
olursa olsun anlayışı, ister istemez haberciliği de bir yana
itıveriyor.
İstanbul'da fuhuşun artmasına neden tepki gösteriyoruz?
Sağhğa zararlı yiyecek maddeleri satanlan neden
azarlıyonız?
Ne yazıktır ki, dördüncü güç basın, Türkiye'deki serbest
piyasa anlayışını (!) kendısi kanıtlamayaçalışırken,
toplumsal yozlaşmanın ekmeğine yağ sürmekten öteye
gıdemiyor.
5 mılyonluk tiraj hepimize kutlu ve mutlu olsun!
OrhanTez
TARTIŞMA
'Size hiç yakıştıramadım Nail Bey...'
.^_ ^ _ - uayene
^ k M sırâsı
1 % / • alabilmek
I % / I umuduyla
I ^kf I sabaha karşı
-X~ • -Ak- geldiğinız
hastanenin bahçesınde
beklerken. donarak
ölmüşsünüzNail Bey... PTT
emeklisiymışsiniz. Cebinizden
emekli cüzdanmız. ılaçlannız ve
çok az para çıkmış. Doğrusu
size hiç yakıştıramadım... 1992
y ılında. bu ülkenin başkentınde
ve en büyük devlet
hastanelennden bınnin
bahçesinde sessizce
donuvermışsinız. Hiçolur
mu?..
52 yaşındaymışsınLZ. Sız daha
nicealacakaranlıklarda yollara
düşüp. muayene kuyruklannda
bekleyecektinızoysa... Daha
kaç kereler kapıcılardan.
hastabakıcılardan
hemşirelerden azar
ışitecektinız... Elimzde
kâğıtlarla. oradan oraya sızınle
aynı yazgıyı paylaşan bir sürü
msanla, yaşama da ölüme de
lanetlerokuyup. koşuşup
duracaktınız. Daha çok ıtilip
kakılacaktınız. Doktora
ulaşabildınızseeğer,
yüreğinizden sevinçkuşlan
havalanacaktı sizi muayene
ettiği lOdakıkaboyunca.
"Allah devletezeval vermesın"
diyecektiniz. Sizjn vekillerinizin
devletin paralannı oluk oluk
akıttığı. şık, temiz, bakımlı ve
nıtelikli özel hastanelerin
adlannı bile bilmeyecektiniz.
Check up. ultrasound, CT fılan
sızinıçindeğıldıkızaten...
Randevulu muayeneler,
bekleme salonlan, özen ve
güleryüz sizin için değildi ki...
Boşverecektiniz...
Doğrusu hiç yakıştıramadım
Nail Bey... 1992yılında.bu
ülkenin başkentinde ve en
büyük dev let hastanelennden
birinin bahçesinde donarak
ayıp ettiniz... Hani dağ
köylerinde fılan yaşasaruz, hanı
kar yollan kapasa fılan neyse...
Üstelik iki anahtan
bekleyecektinizdaha... Sağlık
reformunu... Yorgun
geçirdiğiniz bır günün sonunda
TV izlerken, neden sağlık
müdürlüklerinin denetlemelen
ve haberdar olmalan gereken,
uygunsuz yerlerde. ruhsatsız
çahşan polikliniklen keşfetmeyi
televizyonculara bıraktıklanru
düşünecektiniz... Akıl
erdiremeyecektiniz... Halk
ekmek kuyruğunda.
önünüzdeki kişının gazetesine
kaçamak bakışlar atarken. bir
emeklinın daha, kuyruklann
herhangı birinde beklerken
öldüğünü okuyuverecektiniz...
Ürperecektiniz... Otobüs
kuyruklannda, semt
pazarlanrun toplanma
saatlerinde. kömür-odun
depolannda. tanzim satış
mağazalannda, banka
önlerinde maaş-vergi ıadesi
günlerinde. hastanelerde hep
itiş itiş, hep kakış kakış
bekleyecektiniz... "Yaşam
buymuşyahu" diyerek..
Sizin yaşamınız buydu Nail
Bey... Azıcık daha
bekleseydinız de iki anahtanruz
olmayacakü... Arada birde
olsa, biryerlere taksi ile
gidemeyecektiniz... Üzerine
altın tozu serpilmiş
çorbalardan geçtık, şöyle bir
kebapçıya olsun
dalamayacaktınız...
Vitrinlerdeki markalar sizin
için değildi... Size değildi viskili,
çikolatalı yılbaşı sepetleri...
Seyahat fırmalan tatil ilanlarını
sizin için vermediler hiç...
Sosyetenin özel yaşamını
anlatandergilersizokuyun
diye basılmadılar... Sizin özel
yaşamınız da onlan hiç
ilgilendirmezdı zaten... Yılbaşı
için seçüğiniz eğlenceden sonra,
içkili araba kullanmamak için
beşyıldızlıbirotelde
konaklay acak olan da siz
değildiniz... Gazetede
ölümünüzle ilgili bir haber
çıktı. Nail Efendi'liğe layık
görüldünüz... Hepsi o kadar...
Artık düşler, umutlar ve yann
size ne ifade edecekü ki?..
1992 y ılında, bu ülkenin
başkentinde. en büyük devlet
hastanelennden birinin
bahçesinde. alacakaranhkta
beklerken donuvermekle
doğrusu çok ayıp ettiniz Nail
Bey... Oysa siz daha çok çile
cekecektiniz...
Dr. Mehtap Pasin
Ankara
ARKfTEKT'TEN DUYURU
YılbaşıArmağam EBRU
DERGİNİN İÇİNDE ÖZEL NUMARASIYLA SADECE SİZİN
YASAMA SANATI
r -
SEZEN AKSU
Melcâıtda sezentiler
CONRAD HILTON
VE AKSOYLAR...
BAHÇE ŞEHİRLER
VE ÜSTÜN ALSAÇ
NEZIHE ARAZ EVI
JALE ERZEN EYİ
AHMET CÜLGÖNEN EVI
Ytlbaşı armağam
ÖZGÜN BA5KI
"CoIIector's ttem"
Sanot«ıt KÖKSAL ÇİFTÇİ
^Herkese Orijinal El İşi Tam Sayfa Ebru
PENCERE
Şallak Mallak..
llginç bir esinti başladı. Ardından ne gelecek? Hava!
nasıl rüzgârlanacak?
Yaşamını takada geçirmiş Laz, hemen duyumsar ha-
va değişimini, vaziyet alır; Yıldız mı? Poyraz mı? Lodor
mu? Karayel mi gelecek, önceden bilir.
Dünya ekonomisinde de önce ufaktan bir esinti başlı-
yor, sonra hava rüzgârlanıyor.
Kimi zaman da patlıyor. !
•
1970lerin başında ve sonunda patlayan iki petrol şo-'
ku, Türkiye'yi allak bullak etmişti. Dışsatımının üçte ikisi-
ni ham petrole yatıran bir ülke nasıl iflah olur? Anadolu'-
da demokratik solun yükselmesi de tam bu sürece rast-
ladı, gerçek bir talihsizlik ve yıkım oldu.
Ardından 12 Eylül kapıyı vurdu.
Neolıberalizmle birlikte enflasyon, 83 rejimiyle Tür-J'
kiye'ye yerleşti, yapısallaştı. Dile kolay, 1980'lerde halk;
enflasyonla kalktı, enflasyonlayattı.
Enflasyona ilişkin yazılar, incelemeler, araştırmalar,
kitaplar yayımlandı.
Hep birlikte okuduk..
Enflasyon canavarı da kendisi için yazılanları oku-
muş, sanınm çok gülmüştür.
•
Batı'dan yine ilginç bir esinti başladı; sağda solda,
ötede beride, şu gazetede bu dergide rüzgârlanan ha->
berlerin satırlarında Keynes'in adı geçmeye başladı.
Basına yansıyan esintinin ardından bakalım neler çıka-
cak? önceki gün Cumhuriyet'in ekonomi saytasında bir;
haber yayımlandı:
' Ingiltere 'Güle Güle Friedman' dedi..
Sıra Avrupa'da..
İyi ki döndün Keynes.. '•
Margaret Thatcher döneminde gözbebeği haline ge-\
len parasalcılık' İngiliz ekonomisini içinden çıkılamaz' •
yollara sürükleyince bir kenara itildi. ingilizlerin yeni
gözdesi, 2. Dünya Savaşı sonrasındaki canlanma döne-
minin 'istihdam yaratmaya yönelik' Keynesçi 'devletçi-
lik' anlayışı.."
Ekonomide bir kitap var, bir de hayat!.. önemli olan
nedir? İster Keynesçiliği benimsesin, ister Friedmancılı-
ğ\ yeğlesin, Batı arabasını dağdan aşırıyor, yoksul düz
yolda şaşırıyor. 1970'lerde patlayan her iki petrol şoku-
nun faturasını da Batı, Üçüncü Dünya'ya ödetmesini bil-
di. Biz şallak mallak olunca elimize bir reçete tutuştur-'
dular:
- Bu ilacı günde üç kez alın, hiçbir şeyiniz kalmaz..
83 rejiminde militarizmin postalıyla neoliberalizmir
arabeskini ezip suyunu çıkardık.
Sonuç:
Enflasyon canavarı öylesine palazlandı ki ne versen
yiyip yutuyor, bana mısın demiyor.
•
Peki, bu kez de Batı'nın patronları Friedman'dan vaz-
geçip yine Keynes'e dönerlerse biz ne yapacağız? Hay-
di bakalım, sil baştan mı diyeceğiz?
1930'lar, 1940'lar, 1950'ler..
Sonra 6O'lar.7O'ler..
Türkiye bu on yıllarını karma ekonomiyle ve devletçi-
likle yaşamadı mı?
*Evet..
Geçmişte enflasyon canavarı neden bu kadar palaz-
lanmadı. Yan gelip de iman tahtamıza oturmadı?..
Sanınm bu soruya ekonomi uzmanlarımızın biryanıt
araması zamanı gelmiştir. 1980'lere kadar kalkınma hız-
ları ve enflasyon oranları bakımından Türkiyenin karne-
sinde son 10 yıla oranla daha iyi notlar var. Bugün bela
sayılan KlT'ler niçin bir zamanlar ekonominin lokomoti-
fiydi?
Diyelim ki o dönpm aşıldı, artık yeni bir dünya var..
Güzel..
Yine de soru boşlukta kalıyor: Türkiye'de uygulanan
"arabesk neoliberalizm " son 10 yılda enflasyonun yapı-
sallaşmasına neden olmasın?
Ters bir soru; ama koşullanmış kafaları belki silkeler
diye yineliyoruz.
Türkiye' mizin kalkınmaya
gönül vermiş, katılımcı,
cesur, politik, uzak görüştü,
kadın / erkek, ünrverslteli,
sanatçı, yönetici ve
çahşan insanlan:
Sizi
TARTIŞMA
SÜRECİ YAZILARI
lDEVRİMCİLER TART1ŞIYOR :
* Birtartışmoplotformu için
ön notlar ya da sahrbajları
* Sotırbaşları belgesi üzerine
eleştıriler, yanırlar,
söyleşiler.
' Kürt sorunu üzerine tarhîmo
notlorı
* Sosyalizmin iktisodi
sorunları, teknolojik değişim,
ideolojik sorun ve
protik-poliNk mücodele
üzerine araştırma ve
incelemeyazıları...
SU TERAZİSİ SOKAK SÜRMEU İŞHANI NO 10 KAT 3
TEL: 5 1 83653 - SULTANAHMET - JSTANBUL