Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
•7ARALIK1992PAZAR CUMHURİYET SAYFA
HABERLER 15
Prof. Kınaa: Çernobil faciası sonrasında iktidar üniversitelerle işbirliğine yanaşmadı, bağımsız ölçümlerin duyurulmasıru yasakladı
Radyasyonölçümündeiktidarbaskısı*• Çernobil faciası sırasmda Ege Üniversitesi Nükleer Bilimler
Enstitüsü Başkanı olan Prof. Dr. Selman Kınacı, Çay-Kur'un
piyasaya sürdüğü çaylarda normalin bin kat üzerinde radyasyon
ölçtüklerini açıkladı. Kınacı çayı radyasyondan anndırmak için
önerdikleri prpjeye yanıt verilmedigini söyledi.
• Hükümetin üniversitelerle işbirliğinden kaçınmasını eleştiren Prof.
Kınacı, 'Üzerimizde baskı vardı. Ama o zaman da söyledim.
Kararname çıkararak Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'ndan
başka hiçbir kurumun radyasyon ölçmeye yetkisi olmadığını
bildirdiler* diye konuştu.
ASUMAN ABACIOĞLU
İZMİR - Ege Üniversitesi Nükleer Bi-
limler Enstitüsü eski Başkanı Prof. Dr. Sel-
man Kınaa, görev yaptığı dönemde mey-
dana gelen Çernobil faciası sonrasında
Çay-Kur'un Ege Bölgesi'nde pıyasaya sür-
düğü çaylarda normalin bin kat üstünde
radyasyon ölçtüklerini söyledi. .
Bu ürünlerin ambalajında "1985 yılı ürü-
nüdür" diye yaaldığını vurgulayan Prof.
Dr. Kınacı. Türkiye Atom Enerjisi Ku-
rumu'nun üniversitelerle kesinlikle işbirli-
ğine yanaşmadığını söyledi. Prof. Dr.
Kınacı, çaylann radyasyondan anndınl-
ması için Çay-Kur'a öneride bulunmalan-
na karşın başvurulanna "yanıt bile" veril-
medigini belirtti.
O dönemde ölçüm yapan kuruluşlann
•"Çaylann yüksek oranda radyasyon ıçerdi-
ğini bildiklerini" vurgulayan Prof. Dr.
Kınacı, '•Üzerimizde baskı vardı. Ama ben
o zaman da söyledim. Kararname çıkara-
rak Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'ndan
başka hiçbir kurumun rady asyon ölçmeye
yetkısi ohnadığını bildirdiler" diye konuş-
tu.
Ege Üniversitesi Nükleer Bilimler Ensti-
tüsü eski Başkanı Prof. Dr. Selman Kınacı,
6 Mayıs 1986 tarihinde mevdana gelen
Çernobil faciasından sonra bir ay içerisin-
de İzmir ve çevresinde havada ve toprakta
yaptıklan ölçümlerde yüzde 50 oranında
bir radyasyon fazlalığı bulduklanm söyle-
di.
Bu dönemde çaylardakj radyasyon mik-
tannı da ölçtüklerini belirten Prof. Dr.
Kınacı, normalden bin kat daha fazla
oranda radyasyon saptadıklannı anımsa-
tarak şunlan söyledi:
"Çay-Kur damgalı ürünlerde normalde
40-50 bekerel olması gereken radyasyon
miktan ölçümlerimizde 50-60 bin bekerel
olarak saptandı. Ustelik bunlann bazıla-
nnda 1985 yılı ürünüdür diye yaalıydı.
1985 yılı ürünü çaylarda hiçbir şekilde rad-
yasyon olmaması gerekirken, bunlann
icin'de cayır cayır radyasyon vardı ve piya-
sada satılıyordu."
Ege Bölgesı'nde yetişen ürünlerde rad-
v asyon ölçümlerinin normal çıktığını belir-
ten Prof. Dr. Kınaa. "O dönemde ölçüm
sonuçlannın açıklanmamasıyla ilgili üzeri-
nizde bir baskı var mıydı" sorusuna şu
yanıtı verdi:
"Evet vardı. O zaman bir kararname çı-
kardılar. Bakanlararası bir kurul oluştur-
dular. Bu kararnameyle. Türkiye'de
•Atom Enerjisi Kurumu'ndan başka hiçbir
kurum radyasyon ölçmeye yetkili değildir'
dediler. Hatta o dönemde biz ihraç ürünle-
rinde ölçüm yapıyorduk. bunu da engelle-
diler. Ama ben yine de yaptım.
Sonuçlar normaldi. Ege Bölgesi Çerno-
bil'den etkilenmedi. Çok az bir miktar etki-
lendi, sadece bir ay. Ama Edirne. Trakya
bölgesinde ve Karadeniz'de toprakta ve
havada radyasyonun 5-10 bin bekerele çık-
tığını tahmin ediyorum. Bızım vasıtamız
olmadığı için oralara gidemedik."
Prof. Dr. Kınacı, o dönemde yapılması
gerekenlerin ne olduğuna ilişkin sorumuza
"O çaylann radyasyonlu olduğunu biliyor-
lardı. bal gibi biliyorlardı. Bu çaylan bir
kere kesinlikle piyasaya satmayacaklardı,
yani çayı kullanma>acaklardı. O dönemde
ban önlemler alınabilirdi. Hatta o dönem-
de Çay-Kur'a teklif ettim. ellerinde 45 bin
ton çay vardı. beraber proje yapakm de-
dim. Radyasyonu, çaylann içerisinden çı-
kanp atahm dedim. Cevap bile vermediler.
Bu 45 bin ton kesinlikle çay olarak kulla-
nılmamalıydı. Piyasaya verilmemesi gere-
kirdi. Bu çaydan radyasyon antılabilirdi,
ama bu 5-10 milyon dolara mal olurdu.
Belki bu para fazla geldi, 45 bin ton çayı
kaybetmek istemediler, Rusya'ya satmak
istediler, ama kimse almadı. Almanya da
Türkiye'den çay almayı kesti. Fındıkta da
aynı şevler oldu" şeklinde yanıt verdi.
O dönemde bütün Avrupa ülkelerinde
sürekli ölçümler yapıldığmı, ancak Türki-
ye Atom Enerjisi Kurumu'nun böyle bir
faaliyeti olmadığını kaydeden Prof. Dr.
Kınacı, "Çernobil olayı olduğu zaman
Türkiye'deki durumlann gerek üniversite-
lerin gerekse Türkiye Atom Enerjisi Ku-
rumlu'nun hiçbir tcrübesi yoktu. Bir aleti.
cihaa yoktu yerinde ölçüm yapacak. Me-
sela İsveç. hudutlanna yerleştirdiği cihaz-
lar sayesinde Çernobil'i dünyaya ilk haber
veren ülke oldu. Ruslardan bile önce. Biz-
de böyle hiçbir şey yoktu. nerelere gidile-
cek. ne yapılacak, kimse bilmiyordu. Yani
hiçbir hazırlığımız yoktu bu konuda. Za-
ten Türk halkı da radyasyon konusunu
Çernobil ile öğrenmiş oldu. Şunu da belir-
teyim; biz bazı ölçümler yapıyorduk, mese-
la çaydaki radyasyonu ölçtük, herkes de
ölçtü. Kalkıp çayda radyasyon yoktur de-
mek çok büyük yanhştı. Ben şunu söyle-
mek ıstiyorum, radyasyon ölçüm sistemle-
nmiz vardı, ama sınırlara yerleştirilmiş
değildi ya da araziye dağıülmış değıldi.
Mesela ben İzmir'de ölçüyorum, ama Ay-
dında da Bahkesir'de de arazide ölçmek
lazım" dedi.
Prof. Dr. Kınacı. Türkiye"nin bugün için
yeni bir radyasyon tehlikesi karşısında ha-
zır olup olmadığına ilişkin bir sorumuza,
"Şimdi sınırlarda alarm sistemleri var.
Trakya'ya yerleştirdiler. çünkü Bulgaris-
tan'da üç tanesi çalışan beşreaktör var,
bunlar eski tip reaktörler. Universiteleri-
miz ve Türkiye Atom Enerjisi Kurumu iş-
birliğı yaparak ölçüm sistemlerini yurt
sathına dağıtması lazım. Türkiye Atom
Enerçisi Kurumu üniversitelerle kesinlikle
işbirliği yapmıyor. Büyük hata burada.
Halbu kı sadece İstanbul'da, Ankara'da
şubeleri var" yanıtını \erdi.
Aliağa
Asbesttarlasında
ömür tüketmek
tZMİR(Cumhuriyet Ege
Bürosu) - Aliağa'daki gemi sö-
küm tesislerinin "asbest tarlası"
olduğu belirtıldi. Aliağa Beledi-
ye Başkanı Hakkı Ülkü, "Bu-
rası asbest tarlası. Alman bili-
madamlan yöreyle ilgili kitap
azdı. Ölümler oluyor. Çevre
ölüyor, ancak nedendir kimse-
nin sesi çıkmıyor" dedi.
Aliağa yöresinde kurulu ge-
mi söküm yöresi çevreyi asbeste
boğmayı sürdürüp. çeşitli kuru-
luşlann tepkileri artarken yet-
kiİilerin, 'kayıtsızlığı' büyük
tepki yaratıyor. Yörede incele-
meler yapan Alman bilima-
damlannın büyük tehlikeye
dikkat çeken kitaplaştınlmış
sonuçlan kimsenin ilgisini çek-
mezken Zonguldak Kilimü'de
bir söküm tesisi kurulma çalış-
masının başlatıldığı haberleri
de kızgınlık yarattı. Aliağa Be-
lediye Başkanı Hakkı Ülkü
Aliağa'ya gösterilen duyarsızhk
karşısında istanbul'da bir gemi
için kopartılan fırtınanın gös-
termelik olduğunu belirterek şu
görüşlere yer verdi:
"Yıllar önce radyasyonlu ça-
yı içerek 'bir şey yok' diyen ba-
kanla asbest parçalannı alıp
yüzüne süren bakan arasında
pek büyük fark yok. Yani olaya
bakış açısı değişmemiş. Konu-
nun uzmanlan asbestin kanse-
rojen etkisini kitap haline getiri-
yor bizi uyanyor. Çevre Baka-
nımız Doğancak Akyürek
asbest yüklü parçaaklan eline
alıp televizyonda insanlan ra-
hatlatıyor. Bizim burası asbest
tarlası. Yıllardır ehmizden ge-
len her şeyi yaptık, ama hiç
kimsenin ilgjsinı çekmeyi başa-
ramadık. Böyle şey olmaz."
Berlin Üniversitesi öğretim
üyesi Prof. Dr. K.E. Lerber ve
arkadaşlannın gemi söküm yö-
-•sinde inceleme yaparken özel
giysiler giydiklerini anlatan
Alıağalı yurttaşlar da Çevre Ba-
kanı'run televizyonda yayımla-
nan görüntülerini eleştirerek
"Ne yapmak istediğini anlama- _
dık" dediler.
Öte yandan önceki akşam
Aliağa'da yapılan toplantıda
Gemi Söküm Yönetmeliği'nin
yetersiz olduğu ve değiştirilmesi
gerektiği savunuldu. Toplantı-
ya kaulan Ulaştırma Bakanlığı
Deniz Ulaştırması Genel Mü-
dürlüğü Gemi İnşa Dairesi Baş-
kanı Türkan Çoban. Zongul-
dak Kilimli'de de bir gemi
söküm tesisi kunılması çalış-
malannın başlatıldığını belirte-
rek "Bu tesisi Aliağa'dan ders
alarak kuracağız" dedi.
Asbest nasıl öldüriiyor?
Eski gemilerin yalıulmasında
kullanılan "asbestos" kınlma ve
parçalanma sırasında havaya
kanşıp yörenın yakıiHnda bulu-
nan insanlara soluk almayla
giriyor. Akciğerlere yerleşen as-
best lifçikleri 5-10 yıl arasında
akciğer kanserine neden oluyor
ve sonuç kaçmılmaz ölüm olu-
yor. Alman profesör Lerber'in
Aliağa gemi söküm yöresinde
yaptığı incelemeler sonucunda
asbest tozlannın yörenın her
yerinde saptandım belirtilerek
şöyle deniliyor:
"Gemi söküm yöresinde işçi-
lerin teneffüs ettikleri havadan
alınan ömeklerde yoğun biçim-
de asbest tozlanna rastlanruış-
tır. Sökümlerin yapıldığı yer-
den uzakta çalışan üç işçide
yapılan ölçümlerde de asbest
tozuna rasüandı. Aliağa yöre-
sinde çalışan işçiler ölümcül
tehlikeyle karşı karşıyadır.
Aliağa'da yaşayan insanlar da
bundan etkılenebilir. İş giysisiy-
le Aliağa'ya giden bir işçi elbise-
leriyle bu tozu uzaklara da
götürebilir."
Cevreye koruma
Atanan profesör Lerber, Aliağa gemi söküm yöresinde yaptığı incelemeler sonucunda asbest tozlannın yörenin her yerin
tandığını belirtti. (Fotoğraf: ÜMIT OTAN)
sap-
Asbestli gemi,sökümiçinABD
9
de 21 yıl bekledi
HAKAN
Armatör Kahraman Sadıkoğlu'nun satın ala-
rak İstanbul'da Tuzla Tersanesfne çektirttıği
asbestli geminin Türkiye'de onanlmasına yöne-
lik tepkiler giderek yoğunlaşıyor. Asbestin kan-
serpiçn bir madde olduğuna dikkat çeken Boğa-
ziçi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Knton
Curi. "'Geminin Türkiye'de onanma alınması
facia yaratır Gemi Amerika'ya gen gönderilme-
li onanmı orada yapılmalıdır" derken, tersane
işçilen geminin Türkive'de onanma alınmaması
için imza kampanyası başlattılar.
işçiler 1500 imza ile Dok Gemi-Iş Sendikası'-
na başvurdular. Dok Gemi-İş Sendikası Genel
Başkanı Nazım Tur. '"İşten kovulma pahasına
gemiye hiçbir işçimızı sokmayız"dedı. Doğal
Hayatı Koruma Derneğı. transatlanüğın gemi
değil "tehlikeli atık" olarak değerlendirilmesi
gerektiğini öne sürdü.
Armatör Kahraman Sadıoğlu tarafından sa-
tın alman dünyanın 3. büyük transatlantiği
"United States" 7 temmuz akşamı Tuzla Tersa-
nesi'ne çekilmişü. Yüzer otel haline getırilmesi
planlanan geminin yoğun miktarda asbest içer-
diği öne sürüldü. Geminin Türkiye'de onanma
alınmasının facia yaratacağını söyleyen Boğazı-
ci Üniversitesi Çevre Mühendıslığı Bolumu n-
den Prof. Dr. Kriton Çuri asbestin son derece
kanserojen bir madde olduğuna dikkat çekti.
'urtdışında bu konuda uzmanlaşmış kuruluş-
lar bulunduğunu ve geminin asbestten temızlen-
mesi işınin bunlar tarafından yapılması gerekti-
ğini belirten Prof. Dr. Kriton Curi şunlan söyle^
di:
"Geminin çok özel yöntemlerle ve özel giysiler
içerisindekı işçiler tarafından onanlması gerekır
Bu sırada çcvrcyc dc asbest yayılmamalıdır. Ay-
nca çıkanlan asbestin dc tchlıkcli atık olarak
bertaraf edılmesi de başlı başına bir sorundur.
Gemi bir an önce Türk karasulanna çıkanlmalı
ve yurtdi!}inda bu konuda uzman olan kurulu>-
larca asbestten temizlenmclıdır."
C,'evrc Bakanlığı'na geminin Türkiyc'de sö-
külmemesı ıçın yazı gönderen Doğal Hayatı
Armatör Kahraman Sadıkoğlu tarafından satın alman dünyanın 3. büyük transatlantiği "United
States" 7 temmuz akşamı Tuzla Tersanesi'ne çekilmişti. Yüzer otel haline getirilmesi planlanan
geminin yoğun miktarda asbest içerdiği öne sürüldü. Geminin Türkiye'de onanma alınmasının
facia yaratacağını söyleyen Boğaziçi Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü'nden Prof. Dr.
Kriton Curi asbestin son derece kanserojen bir madde olduğuna dikkat çekti. V urtdışında bu ko-
nuda uzmanlaşmış kuruluşlar bulunduğunu >e geminin asbestten temizlenmesi işjnin bunlar tara-
fından yapılması gerektiğini belirten Prof. Dr. Kriton Curi şunlan söyledi: "Geminin çok özel
yöntemlerle ve özel gijsiler içerisindeki işçiler tarafından onanlması gerekir. Bu sırada cevreye
de asbest yavılmamalıdır. Ayrıca çıkanlan asbestin de tehlikeli atık olarak bertaraf edilmesi de
başlı başına bir sorundur. Gemi bir an önce I ürk karasulanna çıkanlmalı ve v urtdışında bu konu-
da uzman olan kunıluşlarca asbestten temizlenmelidir." (Fotoğraf: MUHARREM AYDIN)
Altan, "Transaılantiğin asbest söküm ışlemı
yapılmadan satın alınıp ülkeye sokulması, tehli-
keli madde ve atık ticareti kapsamında cle alın-
Koruma Derncğındcn Mellem Altan ise gemi-
nin 1950'lerde inşa cdilip daha sonra Amerikan
hükümeti tarafından savaşdurumunda birlikle-
ri taşıyacak birgcmıycdönüştürüldüğünü söyle-
di. Gemi yapımında bu ncdcnleçok daha yoğun
miklarda yanma/ ve hafif bır madde olan asbest
kullanıldığını vurgulayan Allan. geminin 21 yıl
Amcrika'nın Vırgıniarıhtımında asbest söküınu
yapılmadan bekletildiğınc dikkat çekti.
malıdır" dedi. Gelişmiş ülkelenn kurtulmak için
caba sarfcttığı her türlü eski tcknoloji ve zehirli
atık ticaretine karşı olduğunu belirten Altan.
"United States'ı satın alan Marmara Denizcilik
Şirket'"ni transatlanliği asbest söküm işi ıçın
ürctildıği ülkc olan Amcnka'ya gcri göndcrmc-
ye davet ediyoruz. Hükümetin de gerekli önlem-
leri ivedilikle alması ve bundan sonra benzeri
konularda daha duyarlı davranıp daha fazla
teknik bilgiyle donandıktan sonra harekete geç-
mesi gerektiğini düşünüyoruz" diye konuştu.
DHKD tarafından Çevre Bakanlığı'na gön-
derilen mektupta da Türkiye'de bu tehlikeli
maddenin sökümü için gerekli teknolojinin ve
düzenleyici yasalann olmaması, 3-4 yıl sürecek
bu asbest söküm işleminin cevreye ve ınsan sağ-
lığına vereceği zararlan artüracâğı vurgulandı.
Mektupta. "Bu konuda gelişmiş bir teknolojiye
sahip ve asbest kullanımının yasaklandığı ülke-
leden biri olan Almanya'nın. asbest kaynaklı
hastalıklar için ışçilere ve ailelerine ödediği 6.5
milyar markı bulan tazmınat. asbestin zararlan-
nı anlatmak için yeterlıdir sanınz" denildi.
Tersane ışçileri de geminin Türkiye'de onan-
ma alınmaması için harekete geçtiler. İmza kam-
panyası başlatan işçiler yaklaşık 1500 imzayia
sendikaya başvurarak. gemi sökümünün Tür-
kiye'de yapılmaması ıçın harekete geçilmesini
istediler. Konuyla ilgili olarak görüşünü aldığı-
mız Dok Gemı-İş Sendikası Genel Başkanı
Nazım Tur. "Gemiye hiçbir ışçimızi sokmayız"
dedi. Geminin onanmının Türkiye Gemi Sanayi
A.Ş'ye verileceği haberi üzerine yetkililerle te-
masa geçtıklerini belirten Tur. "Gemi ile ilgili
olarak hangi tersane ile anlaşma yapıldığı konu-
sunda şu anda bilgi yok. Ancak sendika olarak
Tuzla'dakı tersanclerin herhangi birinde, ister
üyemiz olsun ister olmasın. onanma mâni ol-
mak için elimizdcn gelenı yapacağız. İşten ko-
vulma pahasına bile olsa gemiye hiçbir işçimizi
sokmayacağız" diye konuştu.
Türk işçisinin yaşamının da Amerikan işçisi
kadar değerlı olduğunu belirten Tur. "Neden
gemıyi Amenka'da onarımadılar? Onlar birinci
sınıf insan da biz üçüncü sınıf mıyız? Kimsenin
göz göre göre böyle bır tehlikeyeatılmasına izin
veremeyiz" dedi. Geçcn hafta içindc Halıç Tera-
ncsi'ne çckilcn Denv. Yollan'na ait Yeşil Ada
gcmısinde de ben/cr bır işin gündcme geldiğini
vurgulayan Tur. ışçilerın bu işı yupmadıklannı
açıkladı.
Kirleticilere
kapatma karan• Aliağa yöresinde kirliliğe neden olan Habaş ve
Çukurova Demir-Çelik işletmelerinin 1 Ocak 1993
tarihinden itibaren kapatılrftası kararlaştınldı.
Mahalli Çevre Kurulu'nca alınan karar valinin
onayından geçtikten sonra yürürlüğe girecek.
LTMİTOTAN
İZMİR - Yıllardır Aliağa yö-
resini kirliliğe boğan Habaş ve
Çukurova Demir-Çelik işlet-
meleri için kapatma karan alın-
dı. Mahalli Çevre Kurulu'nun
kapatma karan valilik onayma
sunulurken Aliağa Belediye
Başkanı Hakkı Ülkü kararla il-
gili olarak. "geç bile kahndı"
dedi.
Yöreyle ilgili bilirkişi raporu-
nun haarlanmasında bulunan
Prof^)r. Aysen Müezzinoğlu
da Aliağa yöresinde yaptınmın
şart olduğunu belirterek. "Bu
kadar da kirlilik obnaz. Devle-
tin yaptınm gücünü göstermesi
gerekiyordu" diye konuştu.
Tüm uyanlara karşın bacala-
nna fıltre takmayan ve Aliağa
yöresinde büyük bir kirlilik
oluşturan Habaş ve Çukurova
Demir-Çelik'le ilgili önceki gün
toplanan Mahalli Çevre Kuru-
lu, "kapatma' karan aldı.
Vali Yardımcısı Nejat Efe-
oğlu'nuıi başkanlığında topla-
nan kurula İl Sağlık Müdürlü-
ğü, İl Turizm Müdürlüğü,
Belediye Sağlık Daire Başkanlı-
ğı, Sanayi ve Ticaret Müdürlü-
ğü, İl Çevre Müdürlüğü ve
Tanm İl Müdürlüğü yetkilileri
katıldı.
Kurul oy birliğiyle Habaş ve
Çukurova Demir-Çelik tesisle-
rinin 1 Ocak 1993 tarihinden
ıtibaren kapatılması karannı
aldı ve bu karan valilik onayma
sundu.
Karan alan kurul üyeleri ko-
nuyla ilgili bilgi vermekten ka-
çınırken kurula başkanlık ya-
pan Vali Yardıması Nejat
Efeoğlu, "Hemen nereden ha-
ber abyorsunuz. Daha vali beye
sunulacak. Onaydan sonra ke-
sinleşecek. Şimdiden büyütme-
yin bu işi. Sonra çok tepki olu-
yor" diye konuştu.
İl Çevre Müdürü Bülent Be-
cerik de kapatma karannın
doğnı olduğunu belirterek şun-
lan söyledi:
"Konu kirlilik yönünden,
fıltrelerin takılıp takılmadığı ve
iyi niyetin olup olmadığı yö-
nünden tartışıldı. Kurul bu iş-
letmelerin kapatılması yönün-
de tavsiye karan aldı. Tabii bu
karar, valinin karanna daya-
nak olacak. Bu karar vali ona-
yından sonra yürürlüğe gire-
cek."
Dokuz Eylül Üniversitesi'ne
bağlı Çevre Mühendisliği Bölü-
mü öğretim üyesi Prof.Dr. Ay-
sen Müezzinoğlu da kapatma
karannı olumlu karşüayarak şu
görüşlere yer verdi:
"Çukurova Demir-Çelik İş-
letmesi'nin Japonlara yapürdı-
ğı bir projeleri var. Ancak sü-
rekli zaman istiyorlar. Habaş'ın
böyle bir çalışmasını duyma-
dım. B'i işletmelerin bulunduğu
yöre bir felaket. Tam anlamıyla
kötü bır yer. Bu bölgede yapü-
nm şart. Devletin artık burada
kendini hissettirmesi lazım,
yaptınm gücünün olduğunu
göstermesi lazım. Devlet, 'Bu
topraklar bu kadar da kirletile-
mez' demelidir. Bu yörede ön-
celik sanayiye mi yoksa turizme
mi ait olacaktır. Bunun karan
en kısa zamanda verilmelidir."
Santrallar eskidi
Dünyanükleer
enerjidenkaçıyor
Haber Merkezi - Dünyada
nükleer santraldan kaçış başla-
dı. Dünyadaki 400'ün üzerinde
nükleer santralın önemli bir bö-
lümü eskidi. ABD'de yapılan
bir araştırmaya göre Amerika-
lılann yüzde 80'i nükleer sant-
rallara olumsuz yaklaşıyor.
Nükleer santrallann yüzde
80'i allı büyük sanayileşmiş ül-
kede ve eski Sovyetler Birüği'n-
de bulunuyor.
Nükleer santral sayısı bakı-
mından birinci sırayı Amerika
Birleşik Devletleri alıyor.
ABD'de 112 nükleer santral
var.
Ancak son yirmi yıldır hiçbir
yeni nükleer santral projesi ka-
bul edilmedi, üstelik karar alın-
mış ve inşa aşamasına gelınmiş
olan 118 ıiükleer santraldan da
vazgeçildi.
Bunun nedeni Amerikan hal-
kının nükleer enerjiden kork-
ması. Son yapılan kamuoyu
araştırmalanna göre halkın
yüzde 75'i nükleer enerjiyi en
tehlikeli enerji olarak görüyor.
ABD. en çok nükleer santra-
la sahip olmasına karşın elekt-
rik eneriisi gereksiniminin yal-
nızca yüzde 20'sini nükleer
enerjiylekarşılıyor.
En çok nükleer santrala sa-
hip ikınci ülke Fransa. 56 nük-
leer santral bulunan Fransa'da
clcklrik cnerjisi gereksiniminin
yüzde 75'i nükleerenerjiyle kar-
şılanıyor. Fransa 2010 yılına
kadar bu oranı yüzde 80'in üze-
rine çıkartmayı hedefliyor. Oy-
sa Fransa dışındaki bütün
OECD (Ekonomik İşbirliği ve
Kalkınma Örgütü) üyesi ülke-
ler. önümüzdeki yirmi yıl içinde
nükleer enerjinin oranını azalt-
mayı hedefliyor.
45 nükleer santrah olan Ba-
ğımsız Devletler Topluluğu'n-
da. Çernobil kazasının olum-
suz izleri silinmediği için nükle-
er santrallar birer birer kapatıh-
yor. Santrallarda birçok kaza
oluyor ve bu nedenle gecici ya
da sürekli olarak kapılanna ki-
lit vuruluyor.
41 nükleer santral bulunan
Japonya'da halkın yüzde 80'i
nükleer enerjiden endişe ediyor.
İngiltere'de 37 nükleer santral
var ve bunlann çoğunluğu 6O'lı
yıllarda inşa edilmiş.
Almanya'da 21 nükleer sant-
ral var. Federal Almanya'da,
son on beş yıldır hiçbir nükleer
santral inşa edilmedi. İki Al-
manya birleştikten sonra. Do-
ğu Almanya'daki dört reaktör
güvenlik nedeniyle kapatıldı ve
ınşası sürmekte olan beş nükle-
er santral askıya alındı.
Kanada'da 20, Isveç'te 12
nükleer santral var. Geri kalan
80 kadar santral ise yirmi kadar
ülkeye dağılmış bulunuyor.