Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3KASIM1992SAU CUMHURIYET SAYFA
DIZIYAZI 13
Yayımcı Süleyman Ege, 12 Martdöneminde Uluslararası Af Örgütükayıtlannadünya rekortmeni olarakgeçer
Düııyaııııı en ağıi'fikirsuçlusu
ice bir sûre bilmiyorum, içeride
dolandırn durdum. Sonra her şeyi, ka-
famdaki her düşünceyi öylece bıraküm
çıktım. Dışanda eylûl güneşı ikindiye
doğru sarkmışü. Ataç Sokak'm köşesin-
de Yüksel Demirekler'le karşılaştım.
Yükscl dost bir insan. Bana, durumu
görmeye geliyormuş. Olanlan biliyordu.
Birlikte yürüdük, ayaklanmızın nereye
götürdüğünü düşünmeden. Suskun-
dum. Sözûn anınnın bittiği bir yerde...
Kentin uğultusunda, fırtınadan sonra
dingin bir kıyıda gezinir gibiydim. Ya-
nımda sessizliğimi dostça paylaşan bir
insan... Aramızda yer yer kınk dökük bir
konuşma, kendimızi Selanik'ten Kızüir-
mak Caddesi'ne ürmanmış bulduk. Ora-
dan bir yerlerden yine aşağıya indik.
Başkentin büyûk bulvannı bir baştan bir
başa yürûdûk. Ne güzel bir gündü. Ku-
ğulu Park'ta oturduk biraz. Anneler ço-
cuklannı salıncağa bindiriyorlardı.
Kftabm arkasmdan gözyaşı
Akşam eve dönünce, daha hiçbir kö-
tülüğün ayırdında olmayan ikı yaşın-
daki oğlumu, Fahrettin'i göğsüme bas-
ûrdım. Ayşe'ye "Tamam" dedim, "Bu-
gûn sonu abndı, götûrdüler bütün
kitaplan." Kanm boynuma sanldı. Bir
aydır süren yogun bir gerilimden çıkma-
nın etkisiydi sanınm, nasıl olduysa göz-
lerimden ıkı damla yaş indi. Şir bu
eksikti işte. Elimden hiçbir şey gelmemış-
ti. Kendımi bir aşağüamaya uğramış gibi
.duyumsuyordum.
rfrtesi gün, 10 eylül sabahı, Ma-
mak'a, akıyönetim karargâhına gittim.
Elimde komutanlığa ikinci başvuru yaa-
nnz vardı, onu verdim.
Yayınevi Sıkıyönetim Komutanı'nın
flci cl koyma emrine dayanılarak boşal-
tılmjştı. 6 Ağustos 1982 tarihli ilk emirle
el konmaa bildirilen 16 kitabın yıllarca
önce yargı organlannca aklanmış olduk-
lannı komutanlığa 20 ağustosta yapüğı-
mız başvuruda belgelemiştik. Şimdi de
27 Ağustos 1982'de el konması emredi-
len öteki 14 kitabın yasal niteüğini acıklı-
yorduk. Yine beraat ya da takipsizlik
kararlannın onayh birer ömeğini de ek-
leyerek...
12Eylûl kendine oldukça iyi
bir taban bulmuş, kamuoyunu
uyandtracak kuruhışlann da
çoğunuyıknuş ya da ayıklanus,
sûuürmişi. Olay karşısında "Ne
otuyor?"diyen bir ses
beklenemezdi. Basın sustu.
Barolar sustu. Büim çevreleri,
kitap dünyası sustu. Hakka,
bitime, kitaba sayguun aW
tutubruiştu.
Böylece, yayınevinin 30 kitabının hiç-
birine üişilemeyeceği belgelenmiş olu-
yordu. Yaada, ilk emir üzerine yaptığı-
mız başvuru yanıtlanmadan çıkarulan
ikinci bir emirte yayınevinin tûmüyle bo-
şalülması sonucunu ortaya koyan bir
eylemin yürûtûldüğünü anımsaüyor,
durumun yeniden gözden geçirilerek ki-
taplann yayınevıne iadesine emir veril-
mesine istiyorduk.
Bir yanıt çıkmasa da, yine kös dinlese-
ler de bize düşen zorunlu bir uyanydı bu.
Gerisini artık kendileri bilirdi.
Jjaşvuru yazutıız Mamak'tan dö-
nüşte gazetelere de verildi. Ama biliyor-
dum ki basm da sıkıyönetim gibi olayı
susarak geçiştırecekti. Boşaltma eylemi-
nin başladığı gûn yayınevine koşup gelen
gazetecilerin haberlen çöp sepetine gjt-
miş, olay CiHnhuriyet dışında hiçbir ga-
zetede tek saür yer almamıştı. 12 Eylûl
basını akıyönetimin bu eylemini kamuo-
yuna duyurmanın akıyönetimin işine
gelmeyeceği hesabım yapmış, bundan
uzak durmuştu. Yine öyle oldu. Sıkıyö-
netim KomutanhğYna bu ikinci başvu-
rumuzun haberi yalnızca Cumburiyet'te
çıktı. Kamuoyu yalnızca bu gazetedeki
haberle yargı organlannca aklanmış ki-
taplara elkonularak bir yaymevinin tam-
takır bırakıldığını öğrenebildi.
Nebirscs,pebirtepki
12 Eylül kendine oldukça iyi bir taban
bulmuş, kamuoyunu uyandıracak kuru-
luşlann da çoğunu yıkmış ya da ayıkla-
mış, sindirmişi. Olay karşısında "Ne
oluyor?" diyen bir ses beklenemezdi. Ba-
an sustu. Barolar sustu. Bilim çevreleri,
kitap dünyası sustu. Hakka, bilime, kita-
ba saygının dili tutulmuştu. Sıkıyönetim
uyguîamalan eleştirilemez, sıkıyönetim
yasaklanna karşı çıkılamazdı. Yasaktı.
Ama asıl kötüsü, bir virûs gibi kafalara
işlemiş olan yaygm bir anlayışü: Sıkıyö-
netimin olağanüstü yetkisi vardır ya, sı-
kıyönetim istediğini yapabilir, sıkıyöne-
tim eylemlen karşısında hukuk konuşul-
maz. Sanki sıkıyönetimin bir yasası,
yetkisinin yasal bir sının yoktu. "Olağa-
nüstü"lüğü yasalar üsrü, anırsız büen
salgın bir anlayış, ki sıkıyönetim tam da
buna yaslanıyordu. Gel de bu karanlık-
ta, devletin olduğu yerde olağanüstülü-
ğün de bir anın olduğunu, sıkıyönetimin
bir yasası, yetkisinin de bu olağanûstü
yasayla anırh olduğunu ve asıl nice ola-
ğanûstü olursa olsun hiçbir yetkinin yar-
gı karan üstüne çıkamayacağinı savun.
"Hiçbir zaman tam karanlık
değil gece." Herbir yerde çok gûzel in-
sanlar tanıdım. Bu en karanlık günlerde
KİTABIN
D A S I
SÜLEYMAN EGE
pınl pınl düşûnen, olayı izleyen, bu kaba
hakazlık karşısında duygu ve düşüncele-
rimi paylaşan... Kötülüğün sızamadığı,
geleceğjn dokusuna ilmik olan ınsanlar.
Başvunırnuzun üzerinden epey bir za-
man akıp gjtti. Mamak'tan çıt cıkmadı.
Aslında kitaplann üstûne yatmayı kafa-
ya koymuş sorumlular icin susrnaktan
başka yol yoktu. Mahkemelerce aklan-
mış kıtaplarda suç öğesi bulunduğu ileri
sürülemezdi. Verilecek tek yanıt, "Bir
yanlışlık yapılmışür, ahn kitaplannızı"
demekten bâşka bir şey olamazdı.
12 Mart döneminden anunayo-
rum: 1971'in 27 Mayıs günü yayınevimi
basan sıkıyönetim ekibinin baandaki al-
baydan, götürmek istedikleri kitaplann
yargı kararlannı gösterdiğim zaman,
"Bunlar komünist mahkemelerin karar-
lan" yanıünı almışüm. Bu gerekçesini
bana yazıü olarak vermesini istediğim
zaman da "O kadar değil" demişti albay,
"Yazıb vere>im de başıma bela mı aça-
yım."
Kimbilir belki şimdi" Mamak'taki so-
rumlulann da olaya bakışı böyle bir şey-
di, gerekçelerinin yazıh yanıta geHr bir
yanı yoktu. Üstelik götürdükleri kıtapla-
nn biri de kendi sıkıyönetim mahkeme-
terinde aklanmışü.
nan kitap, dergi, gazete, broşür, afiş, bil-
diri, pankart, plak, bant gibi bilcümle
evrakı, yayın ve haberleşme araçlannı
toplatmak; bunlan basan matbaalan,
plâk ve bant yapım yerlerini kapatmak,
yayma yeni girecek gazete ve dergilerin
çıkanlmasım izne bağlamak;"
KHm ve Sosyalizm Yayınlan'nın
kitapianna el konduktan dört ay sonra,
28 Arahk 1982'de yapılan değişiküUe 3/
c'ye şu hüküm eklendi:
"Müsaderesine karar verihnekle bir-
likte, sıkıyönetim komutanlıklannca
sahiplerine iadesinde sakınca görülenle-
rin ünhası için gerekli önlemleri almak;"
Tavşan şapkadan çtkıyor
İşte şapkanın alüı.lan çıkan tavşan.
Girdikleri açmazda boşuna bir çaba
Belli kı Bilim ve Sosyalizm Yayınlan'nın
kitaplan içın bu yetki biç işlerine yara-
maz. Hiçbir formül yargı karannı orta-
dan kaldıramaz. Aklanmış kıtaplara
imha yetkisi işlemez. Hesap yanhş. Ama
onlar "Biz bu abdestle namaz küanz"
hesabında olmalılar.
I iyet ortada. Kitaplann başma her
an bir şey gelebilir.
"Sizin kitap olayını üzûlerek izliyoruz.
Durumu yakmdan biliyoruz. Yapılan
büyûk bir haksızlık. Sanıyoruz kitaplan-
nızı fazla bekletmez. SEKA'ya gönderir-
ler. Birtazminat davası açsanız iyi olur."
DiBerinin altındaki bakla
Tepkimin ne olacağınu olay karşısın-
da nasd bir yaklaşım icinde bulunduğu-
mu ölçüp tartmaya yönelik bir yoklama.
Ne düşünüyorum, ne yaparlarsa ne ya-
panm, bunu anlamaya çahşıyorlardı. Bir
yandan da sözü döndürüp dolaştınp ay-
nı noktaya getiriyorlardı: "Siz kitaplann
paraanı isteyin."'
Bu "Kitaplardan vazgeçin" demenin
bir biçimiydi. Dillerinin altında yatan
buydu. Onlara şunu söyledim:
"Türkiye Cumhuriyeti modern bir
devlettir, kendi yasalanna, kendi mah-
kemelerinin kararlanna saygıbdır, saygı-
lı olmak durumundadır. Bir yanlışlık
yapılmışur. Durum incelenince bu yan-
lışlık gıderilecekür. Ben bu sonucu bekli-
yorum ve rahaüm. Kitaplar SEKA'ya
gönderilemez. O nedenle bir tazminat
davası açmaya gerek görmüyorum. Ki-
taplar geri gelecektir. Ta2minat davası
açmak, devlet kesesinden üç beş kuruş
ödeme yapüarak bu kitaplan yoketme
hesabında olanlara alet olmak sonucunu
verir. Onlann bu suçu işlemelenne çanak
tutmam. Ben kitaplan beklıyorum."
Oara, boşaltılan yayınevünin ye-
rinde, başka yayınevlerinin ürünlerini
abp kitabevkrine veren bir dağıtım işi
yapıyordum. Çalışan gençlerden Basın
Yayın Yüksekokulu çıkışh Emel Kapıcı
konuşmalara tanık olmuş. Konuklar git-
tikten sonra bana üzgün bu- biçimde:
"Abi çok şaşu-dım'" dedi, "Tûrkiye
Cumhuriyeti modern bir devlettir dedi-
niz. Ben mi yanlış anladım?"
12 Eylûl'ün karanlığında benden duy-
duğu bu sözler kızcağızı gerçekten de
çok üzmüşe benziyordu.
Faşiznı de moderndir
"Emel, dedim, sen modernliği ne sanı-
yorsun? Omeğin faşizm de yüzyıhmızın
bir akımıdır. Faşist devlet de modern
devlettir. Mödern işkence aleti dediği-
miştik. Sıkıyönetim süresince de bekle-
yebilirdik. Elimde tutanak vardı. 7
kamyonla götürdüklen 133 bin 607 kita-
bı ya yayınevine geürip sayıayla teslım
ederler, ya da hesabım vermeyi göze alır-
lardı.
X aymevini 1965 yılında kurmuş-
tum. Yayımladığım ilk kitap Bernal'in
Marx ve Bilim adını taşıyan bir inceleme-
siydı. 1965 mayıanda çıkan bu küçücük
kitap, sanıyorum Türkiye'de otuz yıl
aradan sonra ilk Marksist yayının da
başlangıaydı.
Soğuk savaş yılları
Dünyada soğuk savaşın azgınca sürüp
gittiği yıllar. Türkiye, Amerikan emper-
yalizminin antikomünizm bayrağını dal-
galandırdığı bir ülke. Ceza yasasının
Mussolini faşizminden aktanlan ve
Amerikan emperyalizminin soğuk sava-
şına koşut olarak daha da ağırlaştınlan
141 ve 142. maddeleri Türkiye'deki anti-
komünizm uygulamasında temel bir hiz-
met görûyordu. Bu anükomünizm,
komünizm düşmanlığından apayn bir
şeydi. Emperyalizmin güdümünde bir
"kurulu" dûzene karşı en küçük bir ulu-
sal demokratik belirti; sanatta. büimde,
dûşüncede en küçük bir eleştiri, bir ışık
sızmaa bu maddelerin ağına takılabiür-
di. Bu maddeler yıllar yıh nice ocak sön-
dürmüş, ülkeyi kasıp kavurmuştu. 1%1
Anayasası'nın sınırlı demokratik orta-
mmda bu maddeler yine yürûrlükte kal-
mışü. Bunlar son derece kaypak, tuzak
niteliğinde ilginç maddelerdi. Bu koşul-
larda Marksist bir yayının karşılaşacağı
zorluklar ortadaydı.
F
aha ikinci kitabın yayımlanma-
sıyla, kitapta "komünizm propaganda-
sı" yapıldığı ileri sürülmüş, Türk Ceza
Kanunu'nun 142. maddesine aykınbk-
tan mahkemeye verilmiştim. Sonra da
bu sanıkbk durumu bir daha yakamı bı-
rakmamışü. Yeni kitaplar ve arkasından
gelen yeni davalar... Ağır ceza mahke-
melerinde sonu gelmeyen yargılanma-
lar... Kendimi arabksız süren bir hukuk
savaşımı içinde bulmuştum.
Yayınevinin Marksist yapıtlan bir bir
Sükyman Ege yayıncılığa 1965 yılında Marx ve Bffioı «db kitabı yayımlay arak başladı. Bu kitabı, Komünist Manifesto Qe Derlet ve lhtüal izledi. Ege yayımladığı kitaplar
yüzünden 30 yü ağır hapis >e 16 yıl sürgün cezası sddı. 37 ay hapis yattı. 12 Eyhll döneminde ise 133 bin 607 kitabı Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından y akıldı.
Yalnızca sustular.
îki aya yakm bir zaman geçti, ses yok.
Ekimin sonlanydı sanuım, bir gün Çe-
lenk'le oturup konuştuk: "Gidip bir sor-
sak şunlara, ne yapular, ne ettıler? Baş-
vurulanmıza karşılık ne diyorlar?"
Halit Çelenk Mamak'a gjtü, Komu-
tanlık Adli Mûşavirliğı ile konuştu. Baş-
müşavir Yılmaz Hızlı demiş ki:
"Süleyman Ege otursun oturduğu yer-
de, eğer gizh bir örgüte mensup olsaydı,
onu da abrdık ıçenye. Şimdi bir yasa tas-
lağı hazırbyoruz, belki kendisine bir kâ-
ğıt parası ödenir."
JL ani kitaplan geri vermemenin bir
yolunu bulmaya çalışıyorlar. İşleri zor.
Aklanmış kitaplara el koymayı yasalaş-
ürmak için taslak... Hayü meraklı bir
konu, şapkanın alündan tavşan cıkar-
mak gibi. Bir de, "Bir örgüte mensup
olsaymışım..." Ama he yapsınlar ki öyle
bir bulguya da rastlanmamış. Yoksa bi-
"linen yöntemlerince kitaplara "suç aleti"
işlemi yapar, çıkarlardı işin içinden. Şim-
di çözüm ne olacaktı? Bu minare nasıl
kıhfa girecekti?
Yasadeğiştkljği
Sonuçta, konseye nasıl bir yasa taslağı
sundularsa, Sıkıyönetim Yasaa'nın 3/c
maddesinde bir değişiklik yapıldı. 3/c'-
nin önceki hab şöyleydi:
"Söz, yazı, resim, fılm ve sesle yapılan
her türlü yayım, haberleşme, mektup,
telgraf vesair mersuleleri kontrol etmek,
gazete, dergi. kitap ve diğer yayınlann
basmmı, yayımını, dağıtımını, birden
fazla sayıda bulundurubnasını veya ta-
şınmaanı veya sıkıyönetim bölgesine
sokulmasını yasaklamak veya sansûr
koymak; akıyönetim komutanbğmca
basımı, yayımı ve dağıtılması yasakla-
Zaman zaman haber alabiiiyonım:
Kitaplar Mamak'ta, mûhür altına alın-
dıklan yerde duruyor. Bir yanbşlık ya-
parlar da getirdikleri imha yetkisine
güvenerek kitaplara bir kötülük ederler-
se bunun hesabım veremezler.
Bir de şu var Sıkıyönetim zırhına sığı-
narak bu işin içinden çıkabileceklerini,
bize "otursun oturduğu yerde, yoksa..."
yollu gözdağı verme yöntemleriyle so-
nuç alacaklannı sanmalan bir yanılgıdır.
Bu kitaplan sevgiyle üretmiş, mahkeme-
lerinde, hapishanelerinde yıllarca sûren
bir hukuk savaşımıyla bunlann aklan-
masını sağlamış bir yayma, dayaulan
koşullar nice kötü olursa olsun, bu işin
arkasını bırakmaz. Bunu da iyi hesap et-
meleri gerekir.
tlişki kuruyorlar
Sıkıyönetim Yasası'nm 3/c maddesine
imha yetkisi getiren değişikükten iki aya
yakm bir zaman geçınişti. Ne ölçüp biçti-
lerse, benimle bir ilişki aramayı akıl et-
mişler. '83 şubatıydı; bir gün işyerime hiç
tanımadığun üç kişı geldi. Kırk beş-elü
yaşlannda, efendiden üç adam.
"Biz emniyet hukuk bûrosundanız Sü-
leyman Bey" dediler, "'Şöyle bir çayınızı
içmek. biraz sohbet etmek için uğradık."
"Buyurun" dedim tabii, "Her zaman
çayımız bulunur."
ildiğim kadanyla emniyetin böyle
bir bûrosu yoktu. Kendilerini hukuKçu
olarak tamtan bu kişiler Sıkıyönetim
Adli Müşavirliği'nden olabiürlerdi. Ya
da oraya bilgi iletecek bir yerden... Adla-
nnı sormadım, nasıl olsa saklayacaklar-
dı. Benden yanaymış, bana yararb ol-
mak istiyorlarmış gibi bir hava uyandır-
maya özen gösteriyorlar, konuşmalann-
da, tavırlannda buna dikkat ediyorlardı.
Söyledikleri şuydu:
mizde sen bundan ne anhyorsun?"
"Modern devlet"in siyasal bir tanım-
lama değil, tarihsel konuma ilişkin bir
belirleme olduğunu. 12 Eylül rejiminin
faşist niteUği de içinde, Türkiye Cumhu-
riyeti'nin bir eşkıya devlet gibi hareket
edemeyeceği bir tarihsel konumda bu-
lunduğunu ona anlatmaya çabştım.
Üzûntüsû dağıldı. Sanıyorum kafasında
bir sorun kabnamıştı.
lak yönünden geldiği anlaşı-
lan bu gizb kapaklı yoklama girişimi
nasıl bir değerlendirmeden geçti, hangi
hesaba oturtuldu, burası bizce karanhk.
Ama sanıyorum ki bu yoklama, hiçbir
biçim altında kitaplan gözden çıkarmayı
düşünmediğimi. bu işin arkasını bırak-
mayacağımı sorurnlulara iyice anlatmış
olmah. Getirdikleri imha yetkisine güve-
nemediler de o yüzden mi, yoksa başka
bir nedenle mi bilinmez, kitaplara iliş-
mekten uzak durdular.
Sessizlik sflrflyor
Böylece çok uzun bir zaman geçip git-
ti. Durumda bir değişiklik otaiadı. '84
kışında bir gün Mamaktan SEKA'ya
kitaplar gönderildiği yolunda bir haber
aldıysam da, sonradan bunun bizim ki-
taplarla ilgisi obnadığı anlaşıldı. Bilim ve
Sosyalizm Yayınlan'nın kitaplan orada,
tutıılduklan yerde duruyordu.
O,'layın resmi gidişi, yayınevinin bo-
şalülması eylemini izleyen ikinci başvu-
rumuzla 10 Eylül 1982'de geldiği nokta-
da donup kalmışü. Başvurulanmıza bir
yanıt verilmemışti. Sorumlular susuyor-
du.
Bu aşamada bir sonuç çıkmayacağı
belli olan yeni bir girişimde bulunmayı
da düşünmüyorduk. Beklemesini öğren-
düimize kazandırma çabası böyle bir yol
izliyorâu. Bu arada 1968 kasımında
Marx ve Engels'in ortak yapıtlan Komü-
nist Partisi Manifestosu'nun yayımlanışı.
Lenin'in Marksist devlet teorisini açım-
layan yapıtı Devlet ve İhtilaTin yayımla-
nışı. O zaman bırer yayın olayı olan ki-
taplar...
Öavcılann, daha çok İstanbul Üni-
versitesi Hukuk Fakültesi'nde yuvalan-
mış ve iğne deliğinden "komünizm pro-
pagandası" görmekte ustalaşmış "gedik-
li" bilirkişileri vardı. Bunlar ilginç
raporlar düzenliyorlar, savalara akıl ho-
calığı yapıyorlardı. Macar kontlannın
derebeylik düzenine karşı köylü ayak-
lanmalannı anlatan bir tarih kitabında
suç bulan, sonra da bu yüzden adlan
Yargıtay karanyla "yetersiz bilirkişi"ye
çıkan ünlü cezaalar... Devlet Doktrinle-
ri adb kendi ders kitabında öğrettiği
Marksist devlet teorisiyle ilgüı düşünce-
leri ve bunun için öğrencilerine kaynak
kitap gösterdiği Devlet ve thıilal'i rapo-
runda "komünizm propagandaa"' ola-
rak nitelendiren bir profesör... Aym bi-
çimde, bflirkişilik adını taşıyan kendi
doçentlik tezindeki büırkişibk kurumuy-
la ilgili değerlendirmeleri karşısında, ra-
poruyla tûmüyle ters ve aakli bir konu-
ma giren bir başkası...
Zaman zaman bu gibi bilirkişilerin ra-
porlanna dayandınlan tutuklama karar-
lan. Kelepçeler. Nezarethaneler Hapis-
hane arabalan. Ankara Merkez Kapalı
Cezaevi'nin Kuledibi koğuşu. Burada
kör ışık altında hazırlanan savunmalar.
Tahliyeler...
Bu tutuklamalarda savunma için ge-
rekli gördüğüm belgeleri, kardeşım Se-
dat'la llhan Erdost'un, bu gûzel ıki çocu-
ğun, her zaman eksıksiz sağlamaku
gösterdikleri unutulmazcabalar..
ılım ve
Sosyalizm
Yayınları
yeniden
inceleme
istedi
ANKARA Cumliürt:
osu) *-• Bilim T» Sofl
Tayuıkn «ütübi Sû
je'nln T«kili
»lenk, Ankara Sıkıs
iKomutanlıftı'na yenld
[yurarak yayıngylnln
Cumhuriyet 14 Eylül 1982
Sonuçta, davası her aşamasıyla başh-
başına bir olay olan Komünist Mani-
festo'nun ve yargılandığım öteki bütün
kitaplann bir bir aklanışı...
12 Mart kapıyı çalıyor
Ve 12 Mart...
Daha da kötü günler. Yayınevine ya-
pılan akıyönetim baskını. Aklama ka-
rarlanna "bunlar komünist mahkemele-
rin kararlan" diyen bir anlayışla bütûn
kitaplann ahnıp götürülmesi... Sonra-
dan bu kitaplann çoğunun yıpranmış ve
okunamaz bir durumda geri ahnması...
Mart rejimi altında davası he-
nüz temyiz aşamaanda bulunan kitapla-
nn aklama kararlannın Yargıtay'dan
.geri çevrilmesi. Bu davalarda daHâ^nce
beraat karan vermiş aym mahkemelerin
bu kez mahkûmiyet karan vermeleri.
Dört kitap davaandan 30 yıl ağır hapis
ve 16 yıl sürgün cezası. Ve kitaplar için
zorabm karan. Sırtımda otuz yıl, Kule-
dibi'ne düşüş... Bir ihbar üzerine, kalan
bütün kitaplanma el konulması.
12Eylûl, Büim veSosyaüzm
Yayınları 'nı, tûmüyle
kesinkşnüş takipsizlik ve beraat
kararh khaplanyla bulmuştu.
Yasal olarak yapabilecekleri bir
şey yoktu. Ama onlann derdi
yasalhk değiM. Onlann derdi
kitaptı. 12 Eylûl'ün yayınevine
yönelttiği sayısız baskuı,
arama-tarama girisimleri. Ve
eüerinin boşa çıkması...
Hapishğimin üçüncü yıbnda dışandan
gelen bir haber:
Dünya rekoru
12 Mart rejiminin kırdığı bir dünya re-
koru: Uluslararası Af örgûtünün liste-
sinde o zaman "dünyanın en ağır fikir
suçlusu" ilan edilişim..
12 Mart'ın bir numarab başbakanı Ni-
hat Erim'in, The Guardian yazan bir
Ingiliz gazetecinin sorusuna verdiği il-
ginç yanıt: Yabana gazeteciye kendi özel
kitapbğında bulundurduğu Komünist
Manifesto ve Devlet ve İhtilal'i göstere-
rek, "Bakın, bu kitaplan ben de okuyor,
yararlanıyorum. Bu yayıncı bu kitaplar
yüzünden tutuklanmış olamaz. Mutlaka
gizli bir örgütle ilişiği ohnalıdır. Tür-
kiye'de düşünce özgürlüğûne ibşihne-
miştir, düşünceleri yüzünden hiç kimse
tutuklanmamıştır" diyebilmesi...
Buruna tüy diken bir olay: Bir kıam
yazann ve yayıncmın "1972 Dünya Ki-
tap Yüfnı İcutlamalan. "Bir sen eka'ktin
ayıağı"...
Kaldınldığun hastanenin mahkûmlar
koğuşunda, hasta yatağımda zincire vu-
ruluşum...
Anayasa Mahkemea'nin "aF kara-
nyla 1974 Temmuzu'nda tahbye olunca-
ya dek Ankara ve Adana hapishanele-
rinde geçen 37 ay...
Sonra her şey yeniden..
Yayınevini diriltme çabası
Elde bir tek kitabı bırakılmamış, adın-
dan başka her şeyi yok edilmiş yayınevi-
ni diriltme çabası. Yeni çeviriler, yeni
mürekkep kokulan, yeni kitaplar...
Veyine 142. madde. Yineyargılanma-
lar. Sürüp giden bir hukuk savaşımı...
12 Eylül, Büim ve Sosyalizm Yayın-
lan'nı, tûmüyle keşinleşmiş takıpsizlik ve
beraat kararb kitaplanyla bulmuştu.
Yasal olarak yapabilecekleri bir şey yok-
tu. Ama onlann derdi yasalbk değildi.
Onlann derdi kitaptı.
12 Eylûl'ün yayınevine yönelttiği sayı-
sız baskın, arama-tarama girişimlen. Ve
ellerinin boşa çıkması...
Bütün bu olgulann yaşanmış gerçekli-
ği... 1982 agustosunda 133 bin 607 kita-
bıma el konuluncaya dek geçen 18 yıhn
kitap savaşımı. Bunun mahkemelerde,
içeride, dışanda nice unutulmaz anısı...
Bunlar ayn bir öykünün konusu.
StlRECEK