06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3KASIM1992SAU DIZIYAZI Hz.Osman'ın öldürülmesinden sonra halife olan Hz. Ali tam olarak iktidan eline geçiremedi Hz. AlTııiıı lıalifelikyıllarıM m/ İslamda ilk ayrılıklar Hz. ALİ MUAVİYE KAVGASI ÖRAL CALISLAR ÎL Ali, Hz.Osman'a yapılan muhalefetin önderiydi. Bu muhalefet içinde çcsitli güçler ve eğüimler bulu- nuyordu. Ali'nîı» Ebu Zer gibi yoksul yanhsı radikal dostlan olduğu gibi, Peygamberin amcası Abbas gibi zen- gin müttefikleri de vardı. Çölün göçe- belerinden, Emevilerin iktidan ele geçirmelerine kızan aristokratlara ka- dar ^eniş bir muhalif kesim, Osman yönetimine tepki gösteriyordu. Ikti- dardan beklentileri farklı olan kesim- ler harekete geçip Hz.Osman'ı devir- meye karar verdiler. Medine civann- daki çeşitli şehirlerden muhalifler Hz. Osman'm evini kuşatülar ve kendisini öldürdüler. ' Hz. Osman öldürüldüğünde yanın- da bir muhafız alayı yoktu, henüz Medine'nin merkezinde düzenli bir or- du oluşmamıştı. Zengjnlik ve düzen, daha kuzeyde, Şam'da Muaviye'nin önderliğinde oluşuyordu. Muaviye, Osman'ın yakın akrabasıydı ve muha- lefetin şiddetlenmesi üzerine kendisini Şam'a çağırmışü. Osman, Peygambe- rin şehrini terk etmeyi kabul etmedi. O hâlâ eski kuşağın devamıydı, impara- tor olacak kadar geçmişten kopma- mışü. Muaviye, onu korumak için muhafız birliğı göndermeyı de önerdi. Osman böyle bır tarza da alışık değildi ve reddetti. halefet gûçlerini harekete geçirecek bir kışkırtmayı da beraberinde geüriyor- du. Muhalifgüçler ve yoksul topluluk- lar bir an önce harekete geçmezlerse ebediyen iktidar odağının dışına itile- ceklerini görüyorlardı. Emevilerdışın- daki tüm güçlerde böyle bir endişe vardı. Osman'ı ölüme, Aü'yi halifeliğe taşıyan gelişme bu koşullarda ortaya çıktı. Hz. Ali iktidar olmuştu fakat, Emevi hanedanı da artık olgunlaşıp büyü- müştü. İslamın en zengin ve güçlü merkezlerinden birisi Şam, onlann elindeydi. Muaviye Şam valisiydi, zen- /L gindi, güçlüydü ve etkiliydi. Yakın Ali'nin yoksul taraflısı tutumunu akrabası Osman'ın ölmesi ve Ali'nin gösteren çok sayıda olay vardır. Ko- *ff e s e * l n ı e s ı d l T m u değıştırmedı. nuşma ve hutbelerinin toplandığı M u a v a £ ' ^ y ^ ^ ^ ^ - Nehc'ül Belaga kitabında da Ali'nin m a z °™??ydl ' , M 5f? h ^ e l " dünya görüşünü ve zamanın olaylan- m m a d l - O s r a a n ı n o l u m u n d e na bakışını yanatan bol örnek buluna- bilir. Aİi, yoksul yanhsı olduğu gibi, eşitsizliklere ve haksızlıklara da karşı çıkar. Ali'nin temel anlayışı, zahid ve abdal adı verilen ve bu dünyanın zen- D i r ?° gmliklerini reddeden ve kendini tapın- z o r a u - maya veren gruplara yakındır. Ko- nuşmalannda bunu görürüz. ? . ?Wugunu soyleyerek, ,nm kan kanşık bir ortamda ve iyice güçlendiği iktidara gelmişti ve işi ' , öl- Tam iktidar olamadı HzAli'nin siyasi statüsü de buna huzur içinde yöneticihk yapamadı. Emevilerin muhalefeti nedeniyle hiç bir zaman tam iktidar olamadı. Ali'ye muhalefet edenler yalnızca m^ndeaktifgörevleralmıŞ,amaikti- ^ ^ ^ ^ ^ ^ A T a l h a v e ^ ^ İ ^ T İ ,?o'fw! hoşnutsuzluklannı dıle getırmişlerdi .,„„.«,«„ a ,c,m 0,0 ^ ^ A]j'yı de ıstemediler. Çünkü on- lar da tslam aristokrasisinin bir başka eğilimini oluşturuyorlardı. Ali'nin ömrü, iktidara hâkım olma kavgasıyla geçti denebilir. Hz.Ali'nin sıkınülar içinde geçen yönetimi döneminde adil bir devlet adamı olduğu ve devlet kesesinin şahsi çıkariar için kullanılmasını engellediği öykülerle anlatılır. En önemli öyküler- den birisi kardeşi Akıyl'le ilgüıdir. . z-Osman dönemindeki birikim bir sıçramayı zorhıyordu, ama ayru zamanda muhalefet gûçlerini harekete geçirecek bir kışkırtmayı da beraberinde getiriyordu. Muhaüfgûçler ve yoksul topluhiklar bir an önce harekete geçmezlerse ebediyen iktidar odağının dışına itileceklerintgörüyorlardı. Emeviler dışındaki tüm güçlerde böyle bir endişe vardı. Osman'ı ölüme, Hz.AWyi hatifetiğe taşıyan gehşme bu koşullarda ortaya çıktı. Hz. Osman'ın bir isyanla öldûrül- mesi ve iktidann eski geleneklerin sa- vunucusu Hz. Ali'nin eline geçmesı. eskiyle yeninin, yoksullarla zenginle rin bir kez daha kapışmasıydı. tktıda- nn zenginlerin ve aristokratlann eline kesın olarak geçtiği endişesine kapılan muhalif güçler. bütün kozlannı öne sûrerek Emevi iktidanna meydan okudular ve bu muhalefetin bileşkesi durumundaki Hz.Aü'yi iktidara getir- diler. Herkese eşit maaş Hz.Ali'nin iktidara gelmesi, Pey- gamberin ölûmünden beri sûregelen hilafet kavasına yeni boyutlar kazan- dırdı. Hz. Ah, öncelikle kendince yıl- lardan beri sûregelen bazı haksızlıkla- ra set çekmek niyetindeydi. Ömer yönetimince oluşturulan ve Osman za- manında iyıce sıstemleşen savaşçılar arasındakı ücret farkını ortadan kaldı- racaktı. X önetime gelir gelmez ilk iş ola- rak, hazinede bulunan ve savaşlarda ele geçirilen mallan halka dağıttı. Son- ra şu konuşmayı yaptı: "HzRasul'ün (S.M.) vefaüannı müteakip halk Ebu-Bekr'i halife yap- ü. O, Ömer'i halife bıraktı; O da halife- nin altı kişılik bir şûra tarafından tayı- nini uygun buldu; Osman halife oldu; bildiğiniz işler de oldu-bitti. Sonra ba- na başvurdunuz. Hiçbiriniz Ebu-Tali- boğlu (Hz.Ali). bizim hakkımızı bize vermedi diyemez. Kim Allah'a inanır, dinimize girer, kıblemize yönelirse, Is- lamın vacib ettiği şeyleri kabul etmek zorundadır. Siz Allah kullansınız; mal da Allah mab... Allah onu aranızda eşitlikle bölmemi emretmiştir. Hiçbiri- nizin öbürûne üstünlüğü yoktur." Bu konuşmasını tamamladıktan sonra yanında bekleyen hazine görev- lisi \mmar'a, şu taliman verir: "Kalk, halka üç dinar ver; bana da beytûhnal- den üç dinar getir." Ali'nin bu emri üzerine hazinede bulunan 300 bin di- nar. üçer üçer, 100 bin kişjye dağıtıldı. Herkesin payı birbirine eşitti. • Hz. Ali'nin iküdara geldikten sonra yapüğı önemli işlerden birisi de, Hz. Osnan zamanında, iktidann gücüyle kendilerine çıkarlar elde eden Emevi aiksinin bu mallannı ellerinden alıp hazneye gelir kaydetmek oldu. Emevi ailsinin mallanna el koyup hazineye deretme karannı şöyle açıkladı: "An- dosun Allah'a ki, onlann gelirleri yü- zûrden, evlendikleri kadınlardan, sa- tın aldıklan cariyelerden. temellük etttleri (mülk edındıkleri) araziden buiirsam, alıp beytülmale geri verece- ğic çünkü adalette genişlik vardır Acıletle iş görmekten aciz olan, cevir- le eziyetle) iş görmede daha da aciz olır." Medineli yoksul dostu orta sınıflara dahil etmek doğru olur. Hz.Ali, Hz.Ebubekir'le yapüğı ikti- dar kavgasını kaybetükten sonra bir köşeye çekilmiş, kendisini dine ve iba- dete vermişü. Hz.ömer dönemi de, bu şekilde geçti. İktidann elinden gittiği- ne hayıflanıyor, secilen haüfelerin hakkını yediğıni düşünüyor, ancak si- yasi gücü hesaplaşma mücadelesi ve- recek yeteriikte olmadığı için bekliyor- du. KJ çüncü halifeliği de Hz.Osman'a kapünnca eski sessiz tutumunu terk etti, aküf bir muhalefete girişti. Osman dönemindeki birikim bir sıçramayı zorluyordu, ama aynı zamanda mu- ş Akıyl, kendisine başvu- rarak çok fazla borcu bulunduğunu ve bu borcun devlet hazinesinden öden- mesini istedığini bildirir. Ali ise o sıra- da kendi geçimini hurma satarak sağ- hyor ve oğlunun hazineden alması gereken hakkını ise herkesin hakkını ödedikten sonra veriyordu. Akıyl'in para istemesinden sonraki gelişmeler şöyle anlatılır: "Hava biraz soğuktu; önünde man- gal vardı. Hz.Ali, mangaldaki ateşe bir demir parçası sokmuş, demir kıpkır- mızı olmuştu, AkıyFe "Sabret" dedi, "Bundan böyle halifelik maaşımı al- dıkça sana veririm. yavaş-yavaş bor- cunu ödersin." "Akıyl, "Beyt'ül-mal elinde değil mi" dedi. Ali, o demiri ucundan tutup, kızgın ucunu Akıyl'e yaklaşürdı. Akıyl,"Ne yapıyorsun?" diye bağmn- ca Ali. "Sen buyurdu. "bu ateşten çekiniyorsun, sonra beni tutuyor, ahi- ret ateşine atmaya kalkıyorsun." "Akıyl, çok müteessir oldu. Kufe'- den çıkıp Şam'a gitü; Muaviye, Akıyl'e yüzbin dinar verdi." J. J-Z.Alı yönetime gelince adalet sistemini, baskı görenleri korumak amaayla kurallara bağladı. Baskı ve zulûmden şikâyet edenkrin başvura- cağı bir divan kurdu. "Divan-ul Me- zalim: Zulûmden yakınanlann ışlerine bakan bu divan bir türlü yargıtay ve danıştay hatta vergi itiraz komisyonu yerindedir; yani kadılardan ve diğer büyük memurlardan yakınanlar bu divana başvururlardı. Hz.Ali'den baş- layarak halifeler halkın bu yoldaki yakınmalannı dinlemeye başlamışlar- dı. XIV.Abbasi halifesi Muhtedi'ye kadar, aralıklarla da olsa, halifeler halkın yakınmalannı dinlerlerdü." Ali, bir yanıyla zenginleşen ve büyü- yen İslam imparatorluğunun despotik ve yoksullardan uzaklaşan yönüne karşı çıkarken. bu devletleşmenin ve o dönemin birçok anlayışmı da benimsi- yordu. örneğin Ali'nin kadınlarlaılgi- h değerjendiraıeleri, Peygamberin ve o günün İslam önderlerinin değerlendir- melerine benzer. Halife seçildikten hemen sonra yapüğı konuşmada şun- lan söyler "Hayvanlann işîeri-gûçleri, kannlannı doyurmaya uğraşmakün yırüçı canavarlann işleri-güçleri, ken- dilerinden başkalanna dûşmanlıkta bulunmaktır; kadmlann kaygılan, dertleri, dünya ziynetiyle bezenmek, dünyada bozgunculuk etmektir." İL ine bir başka konuşmasında ka- dmlara yönelik söylediği şu sözler o günün anlayışlannı yansıtın "Kadm- lann kötülerinden çekinin; hayırlıla- nndan sakımn." Bir gün çevresiyle birlikte oturur- ken, yanlanndan güzel bir kadın ge- çer. Herkesin gözü o kadma takılır, HzAli bunun üzerine şunlan söyler: "Bu erkeklerin gözleri şehvete kapıl- dıklannı belli ediverir, bu bakış şehve- tinin coşkunluğunu gösterir. İçüiizden biri, beğendiği. hoşlandıgı kadına gö- zü kayınca hemen gidip kendi zevcesi- ne yaklaşsm; çünkü bu da kadındır, o da kadın." A iz.Ali'nin kadınlara ilişkin bu sözlerini, peygamberde ve diğer İslam önderlerinde aynen görmek mümkün- dür. Özellikle son cümle, aynen Hz. Muhammed tarafından da kullanıl- mıştif. Mekke aristokrasisinin direnişi Hz. Ali, üçüncü halife Hz.Osman'ın öldürülmesi üzerine iktidara geldi. Kendisine önerilen halifeliği kabul etti ve hemen biat etme törenine gecildi. Ah'nin bu kadar hızlı bir şekilde hali- feliği kabul etmesi oğlu Hasan tarafın- dan da eleşürilmişti. Ali'nin iküdannı, Haşimi aılesı, ve daha sonra Hariciler olarak ortaya çıkacak yoksul güçler ve Osman yönetiminden memnun otaıa- yan çevreler desteklediler. • islam dünyasının bazı önemli isim- len ve kuzeyde Suriye'nin hâkimi Muaviye, Ali'nin halifeliğini tanıma- dılar. Mekke aristokrasisi Ali yöneti- mine karşıydı. Hz.Ali halifeliğine karşı çıkan ve kendisine savaş ilan eden Tal- ha, Zübeyr ve Ayşe'yi, Cemel (deve) savaşında yendi. Bu savaşta iki önemli İslam önderi Talha ve Zübeyr öldürül- dü. Hz.Ali, Peygamberin eşi Hz.Ebube- kir'in kızı Ayşe'yi yendiklen sonra Medine'ye yolladı. Mûminlerin anası olarak bilinen Ayşe'nin adı, bir daha siyaset sahnesinde duyulmadı. Ara- dan yıllar geçtıkten sonra Ali'nin bü- yük oğlu Hasan'ın ölümü sırasında, onu Peygamberin mezan yanına göm- dürmemek için Ayşe'yi yeniden sahne- de göreceğız. 656 yıhndaki Cemel adı verilen sa- vaştan sonra Ali. Medine'de kendisini güvende hissetmedi ve Irak'ın ikinci önemli kenti Kufe'ye taşındı. Ali'nin Kufe'ye taşmmasıyla birlikte İslamın ilk doğduğu ve geliştiği topraklar, yani Hicaz (Mekke, Medine, Taif) kıyıda kaldı ve bir daha hiçbir zaman eski önemine kavuşamadı. Kufe ise Şiiliğin yüzyıllar süren önemli bir propaganda merkezıne dönüştü. EsasrakipMuaviye Hz.Ali'nin esas rakibi Muaviye idi. Şam valisi Muaviye, yakın akrabaa Osman'ın öldürülmesinden Ali'yi so- rumlu tutuyor ve bu ölümün hesabını vermesini istiyor ve Ali'ye biat etmeye- ceğini ilan ediyordu. Şam mescidınde Osman'uı kanlı gömleğini ve Osman'- ın kansı Naile'nin onu korurken ko- pan parmaklannı halka gösteriyordu. Aslında bu kavga iktidar Şam'da mı olacak Arabistanda mı kalacak kav- gasıydı. Soru; zengin Suriye mi, gele- neksel eski eşitlik günlerinin Arap dünyası mı idi? Beyaz atm üzerinde yükselen alev yığmınm ardmdaki Hz.Aü, Hayber Kalesi'nin önünde müşrikkrk savaşıyor. Ali'ııiııyoksul dostu çizgisi An-,i'nin, ışbaşına gelir gelmez, zengin fakir, güçlü zayıf farkı gözet- meden herkese hazineden eşit para dağıülmasını isteyen karan, ban çevrelerde tepkilere yolaçmışü. ör- neğin, bu zenginlerden birisi Hz. Ali'ye gelip, "Dün benim kölem iken azad ettiğim kimseye de, bana da aynı parayı veriyorsun" diyerek serzenişte bulundu. İslamın ileri ge- lenlerinden Talha, Zübeyr, Abdul- lah bin Ömer, Said bin As, Mervan ve bazı Kureyşliler bu üıtumu içleri- ne sindiremediler ve eşit para veril- mesı karanna karşı çıkülar. İçlerin- den birisi, "Osmanın verdiği gibi vermezse, onu bırakır. Şam'a gider Muaviye'ye kaülınz" tehdidinde bulundu. Hz.Ali'nin memurlann- dan bu karann doğru olup olmadığını araştıran bu zengin grubu, daha sonra AH'yi aramaya gjriştiler. Onu güneş alünda bir işçiyle birlikte ku- yu kazarken buldular ve aralannda şöyle bir konuşma geçti: "-Bizim ResuluDah'a yakınlığı- mız var. Islamı ilk kabul edenlerde- niz, savaşlarda bulunduk. Ne Ömer böyle verirdi, ne Osman. lkisi de bizi > ûstün tutardı, sense bizi herkesle bir tutuyorsun." Ali, "-Benden önce mi Müslüman oldunuz?" "-Hayır, sen ilk Müslümansın; ancak Resulullah'ın boyuııJanız; ona yakınhğımız var." "-Benden daha mı yakınsınız?" "-Hâşâ, O'nun senden daha yakı- nı yok. Fakat ona uyduk; müşrik- lerle savaştık." "-Benim kadar mı —•-;*"iz?" "-Hâşâ; senin gibi savaşan yok- tur." "-Andolsun Allah'a, benimle işçi- min arasında bile bir fark gözetmem ben." Bu tarüşma onlan ikna etmedi, ama daha fazla konuşmayı da ge- reksiz görerek, Ali'nin yanından aynldılar. Bir süre sonra bu insanla- nn bir kısmı Ali'ye karşı yürütülen ayaklanmanın başına geçeceklerdir. z.Ali'nin sadeliğj ve yoksul yanlısı tutumuna çok örnek vardır. Nehc'ül Belaga kitabında kendisini şöyle anlatır: "Andolsun Allah'a ki şu yünden dokunmuş abamı ken- dim yamadım; yamatüğım kişiden utandım artık; çünkü bana, "Bu ka- dar yamadan sonra hâlâ mı giyecek- sin, atmayacak raısın artık bunu" dedi. Ben de .uzaklaş benden' de- dim ona." riyeileMezopotamya arasında Fırat kenannda Sıffin adı verilen yer- de. 657 yazında Muaviye ile Ali'nin ordulan karşı karşıya geldiler. 110 günlük savaşın sonunda, Ali'nin zatere yaklaşüğı bir sırada, Suriyeliler mız- raklannın ucuna Kuran sayfalannı takarak, hakeme başvurulmasını iste- diler. Ali, hakeme başvurulması isteğini kabul etti. Bu tutumu, kendi saflann- daki radikal kesimlerin tepkisine ne- den oldu. Onun Muaviye ile uzlaşma- anı ihanet saydılar. Onlara göreyargj- lama hakkı yalnızca Allah'a aitti ve hakem yalnızca Allah olabilirdi. Daha sonra Hanciler ısmiyle İslam tarihinde ün kazanacak olan bu radikal grub, Ali'yi terketti ve aleyhinde propagan- daya girişti. Ali, Muaviye ile giriştiğı bu uzlaşma pazarlığıyla, yoksul kitle- lerin en uç sözcûlerini böytece kaybet- ti. Hakemler toplanıyor İki tarafm gösterdığı hakemler, 658 yıh Ramazan ayında Adruh adı veri- len kasabada bıraraya geldiler. "Bu tarihi buluşmada tam olarak neler ce- reyan etti, neler konuşuldu bunu ifade etmek çok zordur. Değişik kaynaklar- da farklı metinler görülmektedir... Muhtemelen gerçekte cereyan eden şey, her iki hakemin de, iki lideri azlet- tikJeri ve bu durumda kaybedenin Ali olduğudur. Halbuki Muaviye, hilafet makamında değildi ki bundan azledil- sın. Kendisi sadece bır eyaletın valisi durumundaydı. Bizzat hakemlik du- rumu ve vakâsınm ortaya çıkmasıyla- dır ki o, Hz. Ali ile eşdeğer bir seviyeye yükselmişü."' Sonunda Muavıye'nin gösterdiği hakem, bir oyun ile hilafetin Mua- viye'ye geçtiğini açıkladı. Ancak Ali, 661 yılında öldürülünceye kadar Kufe'de oturdu ve halifelikten yazgeç- medı. Muaviye ise Şam'da İslamın halifesi sıfaüyla oturmayı sürdürdü. Ali'nin öldürülmesi üzerine kayıtsız şartsız İslam İmparatorluğunun başı- na Muaviye geçti. SCRECEK ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Essen'de Cumhuriyet Bayraım» Bielefeld'den trenle Essen'e gidiyordum; aktarmalarda güçlük çekmeyeyim diye biletimi aktarmasız almıştım. Sa- at 12.45 treni aktarmasızdı. Nebahat Hanım, arabasıyia trene, istasyona dek getirdi. Saat 12.00'ye dek işindeçalış- mış, ben de onun işyerinde oturmuştum. Saat 13.00'te Bie- lefeld Belediyesi'nde toplantıya katılacaktı. - Mustafa Abi, sen treni bekler, binersin artk değil mi? -Tabii, tabii siz gidin! Ama içi rahat etmedi; orada dolaşan, tren bekleyen bir gence: - Siz Türksünüz galiba, dedi, arkadaşa yardımcı olur musunuz? - Tabii, dedi Diyarbakırlı Ali Akpınar. Tren on dakika ge- cikmeli gelecekti. Geldiii! Tren durur durmaz, aşağı atladım; Ali bavulumu verdi, Berrin'i karşıdan gördüm, içim rahatladı. Demek burada da yitmeyecektim! Server Tanillı takılmışt: -Sevgili Ekmekçi, kaybolmak senin şanındandır. Kaybol ki, senin "Ulus "a gittiğin kadar, Avrupa'ya geldiğini bile- lim! Hem sen, Frenk Mustafendi'nin torunusun, unutma! Böyle diyerek benı yüreklendirmişti, telefonda. Berrin Uyar, 12 Martlar'da, 12 Eylüller'de işkence gör- müş, kendini Almanya'ya atarak kurtulmuştu. "Yıldırım bölge" kadınlar koğuşunda yatmış; 12 Eylül'den sonra, Metris te Reha Isvan'la birlikte, tutukluluğu paylaşmıştı. - İşkence gördün mü? - Evet! istanbul'da yakalanıp, Ankaraya götürülmüştü. Çocuk- luğu Cebeci'de geçmişti. Zerrin de anımsıyordu, Cebeci'- de geçen çocukluk yıllarını. Bavulu, Essen istasyonunda bir dotaba kilitleyip önce hafif bir şeyler yemek istedik. Tutukluluk yaşamından bir- kaç kopuk kesitı anlatıyordu Berrin. - Ali Ulvi yüzunden çok dayak yedim, biliyor musunuz? - Karikatürist Ali Ulvi yüzunden? - Evet! Bakın anlatayım; Ali Ulvi'yi görürseniz selamları- mı söyleyin; gözaltında, bana bir liste verdiler. Bunda bir sürü adlar vardı: Süleyman Demirel'den, bilmem kime dek. Sorduklarının içinde Ali Ulvi de vardı. Ali Ulvi'yi Cum- huriyet'ten, karıkatürlerinden tanıyordum. - AN Ulvi'yi tanıyor musun diye sordular. - Tanıyorum! -Nasıl tanıdın anlat! - öyle tanımadım.. Karikatürlerinden tanıdım.. - Sen bizimle dalga mı geçiyorsun kaltak! Basıyorfardı sopayı. Çok dayak yedim anlayacağınız Ali Ulvi yüzunden. Meğer, Ali Ulvi adında aradıkları bir örgüt lideri varmış; onu sorarlarmış. 12 Martlar'da, benzeri birkaç olayı Tahsin Saraç'tan, başka kimi arkadaşlardan dinlemiştim. Tahsin Saraç'a sormuşlar: - Mustafa Ekmekçi'yi nereden tanıyorsun? - Yazılarındanî'demiş Tahsin. Fakat kendi kendinedüşü- nüp bulmaya çalışmış, "Ekmekçi'yi neden sordular!" diye. Arkasından Mümtaz Soysal'ı sormuşlar. O zaman anla- ' mış niye sorduklarını. Mümtaz'la adlarımızın telefon defte- rinde artardayazıldığını anımsamış. Berrin Uyar, Reha Isvan'ı çok sevmiş Metris'te. "Ne iyi bir insandı" diyor. "Ne olur benim sevgilerjmi, saygılarımı söyleyin!" Tabii söylerim; Reha Isvan'ın son kitabı elimde. Onu okuyorum! "Gün Olur Devran Döner" Bilgi Yayınevi'nden çıktı. Essen'de "Türkiye Araştırmalar Merkezi"nde bir konuş- ma yapacaktım. Ancak Essene vardığım gün 29 Ekim'di; akşam Essen Konsolosluğu'nun düzenlediği kokteyle ka- tılmam istenmişti. Benimse üstümde bayramlık bir şey yoktu! Ne gömlek, ne kravat, ne giysi! Araştırmalar Merkezi'nin başkanı Prof. FarukŞen: - Yoksa blucinle mi geldin? diye sordu. - Evet! Ayağımda da kesler var. - Siz gelin canım, size kımse bir şey demez! ' O andan başlayarak ter basmıştı. Ne yapacaktım? Yürüyerek gıdıyoruz; Berrin Uyar: - Size, dedi, şuradan bir ayakkabı alalım. Belki Salih, -evinde kalacağım Salih Yiğit- giysi konusunda bir şeyler düşünmüştür. Yol üstünde, ayakkabı mağazalarından biri- ne girdik; 41 numara bir ayakkabı aldık. Geriye, giysi, gömlek, kravat kalmışo. Bir nalı bulmuştuk. Usuma, Ali Yüce geldi. Bir gün büroya geldiğinde: - Bak Ekmekçi, demişti, bu paltoyu bana Atatürk aldı! Ali Yüce "Atatürk Şiirleri" yarışmasıha katılmış, aldığı ödülle de paltoyu satın almıştı. Ben de ayakkabıma bakı- yor, içimden "Atatürk'ün ayakkabtsı mı ne?" diyordum. Gerçekten Salih Yiğit bir ceket uydurmuş, çizgili bordo bir gömlekle kravat hazırlamıştı. Kravata bir de iğne iliştirdi. Kot pantolon vardı ama, oncağız olacaktı. Berrin: - Çok alternatif oldunuz! Çok yakıştı! diyordu. içimden: - Mustafa Kemal! Şapka devrimini yaptın, güzel! Neden rahaı bır giysi devrimi yapmadın! diye geçiriyordum. BULMACA SOLDAN SACA: 1/ Pislik çukurlan- nın boşaltılmasında kullanılan depolu araç. 2/ Bir elçiliğe bağlı uzman... Oy. 3/ Tlrpana balığına verilen bir başka ad... fehveci tepsisi. 4/ Makine yağı... Bir renk. 5/ Ustün bir yetkinin gücünii simgeleyen değnek... Zarara uğrama tehli- kesi. 6/ Hayvanlann su içtikleri taş ya da agaçtan oyma kap... Sessiz, uslu. 7/ Uzak... Son derece kavgaa olan gözde bir akvaryum ba- hğı. 8/ Kısa ökçeli ve bağsız ayakka- bı. 9/ Kaş ilçesi açıklarında arkeo- lojik ve turistik bir ada. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Deneyle kanıtlanmamış olmakla birlikte kanıtlanabileceği umulan ku- ^amsa^ düşünce. 2/ Uluslararası Ti- yatro Enstitüsü'nün simgesi... Yurdu- muzun batısında bir körfez. 3/ Akıl- siz, düşüncesiz. 4/ Eskiden harman ürünlerinden onda bir ora- nında alınan vergi... Akarsu yatağı. 5/ Bir soru sözü... Bir isi yaptırabilme gücü... Tavlada bir sayı. 6/ Isyankâr... Futbolda bir mevki. 7/ Üzerinde maden dövülen demir araç... Hızlı yaz- maya elverişli bir yaza yöntemi. 8/ Kekemelik, pepemelik. 9/ Bir zaman birimi... Topun gerisini kapayan kapak. Tiyatro... Tiyatro... Oergüi Reklam bölümünde çaJışacak genç, dinamik eleman arıyor. Tel.: 249 87 37 • 38
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle