05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 KASIM1992 CUMARTESf 12 DIZIYAZI Emanetçi generallerin kurduğu Atavatan Partisi'nde, Yahudi aydınlar da bulunuyordu OlmayaııIstaıdmlBildirg Hitler'den Hitler'den AytunçALTINDAL vJregor ve Otto Strasser kardeşler, Hitler'in ılk dava arkadaşlanydı. Bu iki kardeşten Gregor, genç yaşta öl- müştü. Otto da bir sürc sonra Hitlerle bozuşmuştu. "Kara Cephe"adlı faşıst örgütün yönetıcileriyle ters düşen Ot- to. bir ara Hitler'den daha ünlü hale gelmişti. Daha sonra Gestapo'nun hışmına uğrayan Otto, Fransa'ya gi- derek burada 1940"ta '"Hiller veBen" adı altında anılannı yazmıştı. Buna göre Hitler, daha siyasetle tanıştığı ilk günlerden itibaren Pan-Germanizm"- in etkisi altındaydı. Gözü bundan baş- ka bir şey görmüyordu. Otto'va göre Hitler. Pan-Germanizm'i, tüm Av- rupa'yj Alman egemenliği altına soka- bilecek tek düşünce tarzı olarak algıla- mıştı. Yine Otto"ya göre Hitler. ancak 1870'lerde başlayabilmiş olan Alman kapitalizminden de nefret ediyordu; bunun Alman An ırkına karşı hazır- lanmış bir komplo olduğunu ve bu en soylu ırkın tüm tarihse! değerlerini yı- kmakla görev lı olduğunu düşünüyor- du. Hitler'e göre, kapitalizm gibi bol- şevizm de. Yahudilerin. dünva ege- menliği kurabilmek için başvurduklan biryoldu. Doğuştan suçlular Hitler'e göre kapitalizm ve bolşe- vizm, bir paranın iki yüzü gibi birbirle- rine bağlıydı. İkisinin de kaynağı Ya- hudilikti. Hitler"ın anti-semitizmi, l9J0'larda henüz bunun ötesine geçe- rek Yahudi olmanın doğuştan bir suç olduğu aşamasına gelmiş dcğildi. Hit- ler döneminin tanıklanndan ve Hit- ler'e çok yakın olan bir başka Alman'- ın. Konrad Heiden'ın I936'da yayım- lanan kitabında belirttiği gibi. 1. Dün- ya Savaşı öncesinde Hitler'in anti- semitizmi, Almanya'daki anti-semitiz- mın ulaşmış olduğu sınırla tanımlıydı. Bu sınırlar içinde de henüz Yahudile- rin topluca soykınma uğratılrnalannı planlamış ve bunu açıkça sijasi birey- lem olarak sunmuş her hangi bir örgüt yoktu. İlginçtir ki. Hitler'e göre. Ya- hudi olan Karl Marx'ın din konusun- daki görüşleri. Yahudi olmayan Lud- wig Feurbach'tan ve yine Yahudi ol- mayan Engels'ten kaynaklanmak- taydı. Öteyandan. Yahudi ticaret bur- juvazisi de Katolik ve Protestan siya- setçilerin kurduklan ve yönettikleri partilerin üyelenydı. Kısacası, Hei- den'ın anlattıklanna göre. Hitler için komünizm. bir Yahudi oyunu olması- na rağmen. gerçekte Marx'ın kendisi anti-semitti! Diğer taraftan. Yahudile- rin neredeyse tamamı da anti-komü- nistti! Heiden. bu carpık değerlendir- me tarzının. Hitler'in patolojisini yansıtmak bakımından iyi bir ömek olduğunu göstermiştır. Atavatan Partisi Heiden'm belırtıiğine göre. 1918'- den sonra anti-semitizm birdenbire katlanarak yükselmişti. Bunu gerçek- leştiren şahıs da Hitler değil. Prusyalı general von VVrisberg olmuştu. Gene- ral. 1919'da yayımladığı istatistikler- de, savaşta çok az Yahudi'nin yurdu savunma uğruna canını tehlikeye atlı- ğmı, buna karşılık banşdöneminde ül- keyi ticari alanda sömürmekle bırbır- leriyle yanşmakta olduklannı öne sür- müştü. Bu görüşler, kısa bir süre önce kurulmuş olan Iiberal ve burjuva eği- limli "Vatan Partisi" (Vaterlandspar- tei = Almanlar anavatan yerine atava- tan terimini kullanır) taraftarlannca benimsenmeye başlandı. Saflannda bazı Yahudi aydınlan da banndıran bu parti, amiral von Tirpitz tarafından kurulmuştu. Burada Türkiyeli okurlar için bir anımsatma yapmak gerekiyor. Parti ve siyasi örgüt kuruculannın hep as- ker kökenli aristokratlar olması şaşır- tıcıgelebilir. Bununnedeni. 1900lüyı- 1larda ve hatta 1950'li yıllara kadar Avrupa'da, özellikle de Almanya, Avusturya ve Belçika'da. mevzuat ge- reği vegenel bir uygulama olarak, açık siyasi hayata girmek isteyen partilerin daima bir asker-aristokrat bulup o şahsı öne çıkarmalanydı. Bunu yapa- rak devlete olan bağlılıklannı göster- mekteydiler. Örneğin Türkiye'de Türk ya da Öztürk soyadını taşıyan birçok Kürt de siyasi partilerden çok devlete bağlılıklannı tescil ettirmek için bu soyadlannı almışlardı. L.şte bu iki ana akım. Hitler'den çok önce. anti-semitizmi bir siyasi akım olarak bünyelerinde banndır- maktaydı. Bunlara. ünlü general Lu- dendorf da eklenince, anti-semitizm bir anda açık düşmanlığa dönüşüver- mişti. List Topluluğu'nun üyesi ve Thule bağlantılı general Ludendorf. çağının en ünlü Pan-Germarüstlerin- den biriydi ve Yahudilere duyduğu düşmanlığı da her fırsatta açıklamıştı. Ludendorf un katılmasıyla, anti-semi- tizm, Almanya ve Avusturya'da, yak- laşık bir milyon tarafian ve üyesi olan Vatan Partisi içinde kendisine sağlam bir yer edinmişti. Siyon yaşldarının protokolü Hitler'in tüm iktidan eline aldığı 1936'dan itibaren. şu kesinlikle söyle- nebilir ki, Almanca konuşulan top- lumlarda anti-semitizm. son 50 yıl içinde kademeli olarak gelişerek son şeklini -soykınmcılık/Holacaust Poli- tik- almak üzere olan bir akımdı. Hit- ler'e. kala kala. bu yangını çıkartacak kibriti yakmak kalmıştı. H.itler'in anti-semitizminin kay- nağının. o yıllarda çok bilinen şu ünlü "Siyon Yaşlılannın Protokolü" adlı gizli belge olduğu çok söylenmiştir. Gerçekte, Yahudilerin böyle bir pro- tokolü olmamıştı. Bunu. Yahudileri karalamak isteyen Çarlık gizli polisi hazırlamışü ve "Kara El" adlı bir gizli örgüt aracılığıyla yaymıştı. Bu düzme- ce belge. Almanya'ya Thule örgütü ta- rafindan sokulmuştu vc Hitler'e de onlar tarafından iletilmişti. Nedir ki protokol, sunulmuş olan tek belge de- ğildi. Thule ve Pan-Germanistler. Hit- ler'i etkileyebilmek için. bir belge daha iletmişlerdi kendisine. Protokol kadar bilinmeyen bu belge, "İstanbul Bildir- gesi" başlığını taşıyordu. Buna göre, Siyon Protokolü'nden çok önce, İs- tanbul'daki hahambaşı Yasef, bir bil- diri yayımlayarak Yahudilerden, din- lerini gjzleyerek Hıristiyanlann yap- tıklan tüm işleri yapmalannı ve Hıris- tiyanlık dünyasmı içinden çökertmele- rini istemişti. Bu nedenle de sinagogla- nnı korumak isteyen Yahudiler, Av- rupa'da dinlerini gizleyerek. doktor- luk, tüccarhk, avukatlık vb. meslekle- re girip yükselmişlerdi. Cephe'de yayımlanıvor Bu belge 1489 tarihliydi \e İspanya'- daki Yahudi topluluğu tarafından 13 Şubat 1489'dagizlicegönderilmişplan bir mektuba cevaben yazılmıştı. Üze- rinde, 21 Aralık 1489 tarihi vardı. Söz konusu belge, 1933 yılında Hans A. Wyss adlı bir Pan-Germanist tarafın- dan Nazilere iletilmişti ve Nazilerin resmi yayın organı "Cephe"de yayım- lanmıştı. y Protokolü gibi bu da düz- mece bir belgeydi. Özel olarak hazır- ianmıştı ve gerek adlar, gerek tarihler Osmanlı Devleti'nin arşivlerinde bulu- Carta de l o s J u d l o s d'Espanna a l o s de C o n s t a n t i n o p l a. Ivdios hoorrados, salud y sraci panna por preîon publico nos haze v Un las haziendas y guirtan las vida Sinajogas, y nos hazen otras vexa confusos, y incierfos de lo que det de Moisen oı rozamos, y suplicarm ayuntamiento, y ünbiarnos con toc (jue en elle huuiereds fecbo. Chamorra Princi. R e s p u e s t a de los I u d i o s â los I u d i o s d' Amados bermanos en Moisen. la qual nos sicmficais los trabajos, de los quales el sentimiento nos a vos-otros. d parescer de los craı sizuiente. A k) que dezis qu°el Rey d'Espa nos, que lo hacais, pues no podeıs Uue os maodan qııitar vuestns hzz mercadores, para que poco a poco que dezis que os quiun las vidas, h y apotecarios. para que les qoıten que os destruyen vuestras Sinag< clericos y theolojos, para que les d Vssusff. Priocipe de los Iudios de Coostantinopla.» I — ı İstanbul Bildirgesi, gördüğünüz gibi vardı ama hiç olmannştı! (solda / özgün baskı, 1933). "Siyon Yaşlılarının Protokolü" de Çarlık gizli polisi tarafından hazırlanmıştı. Nazi'vdi. Haushofer'in oğlu da son zamanlarda yeniden ünlendirilen Nostradamus'u. Ari ırkın görüşlerinin doğruluğunu göstermek amacıyla keş- feden şahıstı. Haushofer. Aryan soyu- nun, yani Ari ırkın. ilk olarak Orta Âs- ya'da ortaya çıktığına kesin inanmıştı; bu nedenle de Hitler'i. İran. Hindistan ve Tibet'le yakın ilişkiye sokmayı ba- şarmıştı. nabilecek tarzda hazırlanmamışlardı. Belge, gizli bir mektup da olsa. Os- manlı-Bizans-Yahudi geleneğine uy- gun olarak yazılmamıştı. Çünkü 1489'da İstanbul'da henüz Sefardim Yahudileri yoktu; dolayısıyla Sefar- dim diliyle mektuplaşabilecek bir ha- hambaşı da yoktu. Sahte olsa da... Ne var ki. bu tip sahte belgeler, iste- nilen sonuçlan getirmiştı. Bunlann sahte ve düzmece olduklan acıklan- mışsa da basın ve yayın. bu açıklama- lan sansüre sokarak halkın gerçekleri öğrenmesini engellemişti. • Aşte bu kargaşalı ortamda. okültiz- min ustalan da boş durmu>oıdu. Hit- ler'in çok yakınlannda bulunmuş olan Karl Haushofer de bunlardan biriydi. Japonya'da askeri ataşe olarak görev yapan Haushofer. burada gizli dini ör- gütlere alınmıştı. Savaş sırasında gene- ral rütbesiyle cephede görev yapan Haushofer, savaş sonrasmda Münih Üniversitesi'nde jeoloji profesörü ol- muştu. Haushofer'in baş asistanı ise. Hitler'in en yakın arkadaşı Rudolf Hess'ti. Hess, Hitler'in yokluğunda Führer Başbuğ vekıli olarak onu tem- sil edebilecek kadarvüksek dereceli bir 1930,'larda Hitler, söz konu- su ülkelcre bilim adamlanndan kurulu araştırma gruplan gönderilmesini iste- mişti. Haushofer. çağımızda da ününü sürdüren GurdjıefTin yetiştirmesivdi. Haushofer'in. Ari ırkın Orta Asyaü ol- duğu şeklindeki tezı, 1930'lar Türki- yesi'nde dc bir hayli elkili olmuştu. Bugun ise. ilginçtir. Almanya'da yer- leşmiş olan bir Kürt partisi. bu tezi be- nimsemiş durumdadır. Bunlara göre de Ari ırkın kökeni Kürdistan'dadır. Hatta Alman ırkının çıkuğı yer de Orta Asya değil. Suriye'dir... Bosna-Hersek'te görev Nasyonal Sosyalizm'in Rasputin'i drye tanınan Karl Maria NVilligut ise I866'da Viyana'da doğmuştu. Asker bir ailenin çocuğuydu. Kendisi de as- keri okulda okumuştu. 1884'te Bosna- Yukarıda, bir bayram günû halkın arasında göriileıı Heinrich Himmler, Rasputin gibi bağhlık duyduğu VVilligut'un, gerçekte bir nıh hastası olduğunu, Führer'ine hiçbir zaman söylememişti! Hersek'te görev almıştı. 1903'te yüz- başı olan Willigut, Habsburg İmpara- torluğu'nun birçok sınınnda bulun- muştu. List gibi VVilligut da doğaya düşkün biradamdı. x\ncak onunki, List'te olduğu gi- bi romantikçe değildi: VVilligut. coğra- fi alanlarda Ari ırkın adlannı ve geç- mişini keşfetmeye adamıştı kendisini. Eski yerleşim bölgelerinden, köy, dağ, nehir adlanndan mitolojik Ari ırkı bu- lup çıkarmak. VViiligut'un okültizm merakı içindeydi. I912'de binbaşılığa yükseltilen VVilligut. 1889'da üyeoldu- ğu güçlü Schlarraffia örgütü sayesinde yayıncılarla tanıştınlmıştı. 1919'da or- dudan emekliye aynlmıştı. Mitolojik geleneğe uygun VVilligut'un ünü 1920'lerdeyayılma- ya başladı. Hitler'in en sert ve aamasız adamlanndan Himmler, VVilligut'un mitoloji, okültizm ve Runeyazıtlann- dan aktararak yazdığı yazılardan etki- lenmişti. 1930'larda Himmler. SS bir- likleri için VVilligut'un anlattığı mito- lojik geleneğe uygun kurallar koyma- ya başladı. Bunun için de özel yasalar çıkarttırdı. Hitler'e "Kanbağı ve Top- rak" tezini kabul ettiren baş kuramcısı VValter Darre'yle birlikte SS subaylan için özel evlilik yasalan hazırlattı. 1931 'de y ürürlüğe giren bu yasa gereği SS'ler. sadece kendileri için seçilen ba- kirelerle evlenebileceklerdi. ırkın dininin, kültürünün ve tüm geçmişinin tarihini Pan-Germa- nist ders sistemı içinde öğreten ve Hı- ristiyanhğı dışiayan VVevvelsberg As- keri Koleji de, yine VVilligut'un birdü- şüncesiydi ve bu da I933'te açılmıştı. Himmler. bu işlerle uğraşırken Wil- ligut'u tanımıştı. VVilligut. o sıralarda, İrminizm diye bilinen eskı.bir Ari ırk dininin temellerinı araştıımakla meş- guldu. Bu inanca göre. Hıristiyanlann ve Yahudilerin kutsal kitabı încij, ger- çekte Almanya'da yazılmıştı. Özgün tarzıvla gerçekte İbranice. Latınce ve Aramice değil. eski Almancaydı. VVil- ligut. bu müthiş keşfini, Lanz'ın Osta- ra dergisinde yayımlamıştı. VVilligut'- un, İrminizm olarak nitelendirdiğı din. gerçekte VVotanizm'in bir dalı olan Alman Tannsı Krist'in (İsa'nın adı Christ = Mesih) diniydi. VVilligut'a göre. Alman Ari ırkının tarihi, İsa'dan tam 228 bin yıl geriye gidiyordu. So- nunda İnninist Peygamber Krist, Wo- tan'a bağlı kalmayı yeğleyen bir toplu- luk tarafından çarmıha gerilmişti. Mehdiciliğin kökeni Ama çarmıha gerilen Krist burada ölmemişti. Çarmıhtan kurtanlmış ve Asya'ya giderek dinini orada yaymış- tı. isa'nın çarmıhta ölmediği, gerçekte Asya'ya gidip yaşadığı şeklindeki tez, neredeyse 2. yüzyıldan bu yana bilinen bir görüştür. Günümüzde ise Mehdi- cılik diye bilinen dinsel-rafızi hareket- lerde geçerliliğini korumaktadır. Amerika'da ve Avrupa'da 20. yüzyıl- da en çok Mazdaznan tarafından iş- lenmiştir. w. Çözülıııe, yabuzcaîstanbulve çe\resiııdedeğildir -14- 18. yüzyıhn görkemli dönemi ile karşılaştınldığında. bütün bir 17. yüz- yıl boyunca uzanan dönem. Sultan 2. Ösman'la 4. Murat. veziriazam Köp- rülü Mehmet Paşa. Fazıl Ahmet Paşa ve Fazıl Mustafa Paşa gjbi. devletin otoritesini ve saygınlığını sürdürmeye kararlı kimi kişiliklere karşın. çok da- ha az parlak bir görünüm sergiler. 1571 "de İnebahtı Savaşı. Hıristiyan Avrupa'da. Osmanlılara karşı veni bir iklim yarattı. zayıflamayı çok kez niteleyen şunlardır: İkıidar. sultanlann elinden valide sultanlara ve haremin bellibaşlı ileri gelenlerine geçer; şu ya da bu kim- seye yandaşlık gelişir, birbirine karşı gruplar oluşur ve idareden sorumlu olanlar. veziriazamlardan başlayarak. yetkileri gözönünde luıularak değil. o anda baskın olan gruba bağlıbk dola- yısıyla seçilirler. _ "smanlılann. 16. yüzyıhn sonla- nnda Macaristan'da Âlman İmpara- toru'nun birlikleri karşısında. 17. yüzyılın başlannda Gürcistan'da ve Azerbaycan'da İranlılar karşısında uğradığı başansızlıklar: Anadolu'dıı. Sııri}c'"dc patlak vercn başkaldınlar. devlcttcki biı /ayıflamanın pek bclir- aın tanıklandır. Lali güçlükler. Anadolu'daki köylü avaklanmalan. daha da belirgın hale getirir bu çaptan düşüşü. 2. Os- man'ın işlereceki düzen getirme girişi- mi, çok acıklı bir biçimde başansızlığa uğrar; çünkü. bir sultan. ilk kez ola- rak. yalnızca tahttan indirilmemiş. aynı zamanda öldürülmüştür de (1622). O s m a n l ı İmparatorluğu T a r i h i • Jean Louis Baıyue-Grammonı • Loms Ba-Jm^ Irene Beldiıeamt> Nicoara BeMUeamıP- PaulDumont> Françoi* Georgeon • Robcrt Manıran • Andre Raymond*-Jtan Paul Roux• SkoUa Vatin^-Gilles Vı-ınslein Çeviren: ServerTANİLÜ ki. yüzyıhn sonlanndaki askeri yenil- giler (1683'teki Viyana kuşatmasının başanya ulaşmaması. Ruslann Uk- rayna ve Kırım'da ilerlemelen) tehli- keye sokar; bütün bunlar gelip Karlof- ça antlaşmasına (1699) vanrlar. Os- manlılann imzaladığı ilk elverişsiz ant- laşmadır bu! Mural (1623-1640). hükümdar- lığının son aşamasında dıırumu dü- zelimcvi ba^mrsa da. ondan sonra ye- niden başlardüzensizlik. Osmanlı dev- letinin bir yirmi yıl boyunca açıkça farkcdilir bir yenilenmeyi yaşadığını görmek için, Köprülü Mehmet Paşa'- nın veziriazamhğa gelişini (1656) bek- lemek gcrekir; o yeniliği de. ne yazık evietin doruğunu ve idarenin çarklannı saran köhneme süreci. dü- şün ve sanat düm asına da bulaşmıştır: Seyrek istisnalar bir yana bırakılırsa. az yenilik, çarpıcı az yapı, özgün az edebiyatçı vardır. Osmanlı dtzeninde- ki çaptan düşüşün ortaya çıkıp daha da belirgin hale geldiği bir dönemdir 17. yüzyıl. Çatlaklaryığınladır ve öyle olunca da, yıkılışa cngel olmak için bir onanp yenileştirme. mutlak olarak zo- runlu halegelmiştir. kezi yönetimin çarklannda kendini gösterir önce. Bu çaptan düşüşün bi- lincine vanş ise, Ruslar karşısında uğ- ranılan yenılgilerden sonradır ve Sul- tan 1. Abdülhamit ile 3. Selim'in yanı sıra çeşitli yöneticı kişilerdir ki bu çö- zülmenin yalnızca İstanbul çevreleriy- le sınırlı olmadığını görürler. Bu iki yüzyıl boyunca Anadolu. Balkan ve Arap eyaletleri, kimi zaman impara- torluğun bütünlüğünü tartışma konu- su haline getirebilecek siyasal ve sosyal kanşıklıkîarla sarsıhrlar. O,smanlı İmparatorluğu'nun I7ve 18. yüzyıllann en büyük bölümü bo- yunca saptanan bozulup >ıpranmış!ı- ğı. devletin doruk noktasında vc mer- •öylece. ımparatorluğa yalnızca başkentten. hatta Türk eyaletlerden bakmamak yerinde olur; Türk olma- yan eyaletlerde günışığına çıkan kan- şıklık. 19. yüzyıhn çok daha yoğun si- yasal hareketlerine bir başlangıçtır. MOsınanlı İmpuraıorluğu Tarihi. önümüzdeki günlerde Say Yuyınlan tarafından kitap olarak yayınlanu- caktır. BİTTİ POLTIIKA VE OTESI MEHMED KEMAL Anadohı OestanasL. Ankara'nın bir Hergele Meydanı vardır, eski alınır, es- ki satılır. Buraya bitpazarı da denir. Aşiret Hanı bu bitpa- zarının ortastndadır. Aşiret Hanı eski hanlara (kervansa- raylara) benzer. Han iki katlıdır. Ortası hayattır, kağnı, araba konur; at, eşek bağlanır. Alt katta da, üst katta da çepeçevre odalar. bekâr odaları... Bir odada beş on kişi birden yatar. Hana göçer kalkarlarından ötürü Aşiret derlerse de asıl adı Kırşehir Hanıdır. Bu hanın bekâr odalarında solcu öğrenciler eyleşir. Ucuzdur, her şeye yatkındır, yoksulu barındırır. Akşam oldu mu, bu handa tencereler kaynamaya başlar. Bul- gur, mercimek, kavurma kokusu ortalığı sarar. Bulgur pilavının kendine özgü bir kokusu vardır. 1942 dersek, bir yarım yüzyıl var, ben Yaşar Kemal'i bu handa tanı- dım. Çıkımnı Çukurovadasırtına vurmuş, bu handaso- luğu almıştı. Çıkınında Çukurova'dan derlediği türküler, masallar vardı. Türküleri sadece derlemez, çığırırdı da... Yanık. dayanılmaz bir sesi vardı, her zaman aranır- dı. Adı, o yıllarda Kemal Sadık Göğceli'ydi. Aşiret Hanında sadece Kemal Sadık Göğceli gibi gur- bete düşenler eyleşmez, İstanbul dan gelenler de konuk edilirdi. Rıfat llgaz bunlann arasındadır. Yazar, şair, ak- tör. öğrenci, solcu tanınan nıceleri vardır. Ya, bir yöreye savcı atanıp da yönünu bu yana verip gitmeyenler, Mu- hittin Ağbi gibileri... Arif Damar, Ahmed Arif, Enver Gök- çe gibi şairler!.. Siz Aşiret Hanı deyip geçmeyin, sanatın nice aşiret beyleri buradan çıkmıştır. Daha yirmi yaşlarımızda değildik, Hanya'yı Konya'yı biliyorduk. Adımız çok erken solcuya çıkmıştı. Bunun polis de farkındaydı, biz de farkındaydık. Topluca bir imece yaşardık. Buna klan da denebilirdi. Gecesi Aşiret Handa, günduzü ya Dil Tarih'te ya hana yakın Onuncu Yıl kahvesinde geçerdi. Çoğumuz öğrenciydi ya da işsiz-güçsüz... İş bulama- sak bile birkaçımızın iş bulması bu kalabalığı doyurma- ya yeterdi. Siyasette bir gösteri olacaksa buradaki işsiz takımı polis için yeterliydi. Birkaçını alır götürür, sanık yaratırdı. Kim derdi ki aylak öğrenciler gibi görünen bu gençle- rin arasından yıllar sonra nice değerli kişiler çıkacak! Kemal Sadık Göğceli yi işte bu hava içinde tanıdım. Masal, öykü derliyor; şiir, koşma topluyordu. Daha kendi kovanını kendi örmemişti. Kovan örülmeyince balının türü de bilinmezdi. Bu çevre içinde dolanıp gezdikten sonra bir yolunu bulup Cumhuriyet gazetesine kapağı atmıştı. Kapağın tencereye uyumu sonucu yazdıklan hemen benimsenmişti. Edebiyat, ona gönül verenlerin baş uğraşıdır. Göğceli'nin de öyle oldu. ilkin adına bir tazelik veripdeğiştirdi. Kemal Sadık Göğceli'yken Yaşar Kemal oldu. Üç Kemal olmuştuk: Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Mehmed Kemal... Kemal Tahir'in zuhuru birkaç yıl sonradır. Falih Rıfkı Atay, Yahya Kemal için "emperyalist Os- manlı destancısı" der."Bu topraklar üstünden birçok şair çıkmıştır, ama Osmanlı olanı Yahya Kemal'dir. Falih Rıf- kı Atay, o yıllarda Yaşar Kemal adında bir Anadolu des- tancısı çıkacağmı nereden bilebilirdi! Üstat Cahit Be- ğenç'in köylü röportajları arasında destancı arıyordu. Destancı bulamıyor, karşısına masalcı çıkıyordu. Halkevlerı dergileri vardı, folklor birikimleri buradan süzülürdü. Halkevlerı dergileri arasında başı çekeni Ülkü'ydü. Ülkü'den ne bulunduysa 1950ye değin onlar bulunmuştu. Homerosların soyundan bir Anadolu des- tancısının çıkacağmı keşfeden belki de Abidin Dino ol- muştu. Küçük öyküler. masallar derken ardından des- tanlar çıkageldi. Destan yaratıcısı sadece yazdıklarına değil, kendine de sığmıyordu. Ince Memet le başlayan macera bütün coğrafyayı kapladı. Bugün Yaşar Kemal'- in yazdıkları Anadolu destanlarıdır. Birbirine ulanarak bir bütünü oluşturuyor. Bu destanlar Anadolu'dan fışkı- rıp bütün dünyayı boşuna dolaşmıyor. Bu Anadolu des- tancısı ile ne denli övünsek yeridir. Tarihte, coğrafyada bu epope yaşıyor. BULMACA illigut. Himmler'le birlikte ha- yatmın sonuna kadar çalıştı. Birlikte !936'dan I944'e kadar SS'lere bu mi- ,' tolojik geçmişi öğrettiler. beyinlerini yıkadılar. VVilligut, okültizminin yanı sıra Satanizmi'i de Naziler'e tanıştırdı ve şeytana tapıcılığın sanıldığı ve Ka- tolik Kilisesi'nin söylediği gibi kötü bir yol olmadıâru anlattı. 3Ocak 1946da ölen Karl Mana VVilligut. SS bölük komutanı rütbesiy- le 1919'da aynldığı orduya yeniden 1936'da dönmüştü. VVeisthor takma adıyla SS bırliklerini yönetem VVilli- gut'un, Alman Ari ırkının coğrafyası- nı çıkartıp. tarihini, mitolojisini ve kül- türünü yeniden yazdığına ınanılmıştı. Askeri hayatında VVeisthor adını kul- lanan VVilligut'un. gerçekte. hayatının uzun bir dönemıni akıl hastanesinde geçırdiğini hıç kimse bilmemişti. Himmler tarafından çelik bir kasa- da saklanarak unutturulan bu rapor, ^ıvaştan sonra Nazi arşivlerinde bu- iunmuştu. Himmler. Rasputin gibi bağhlık duyduğu VVilligut'un, gerçek- te bir ruh hastası olduğunu, Hitler'e hiçbir zaman söylememişti! Yarın: Hitler'den önce vardım SOLDAN SAGA: 1/ Sapiı tencere. 2/ Düz ve geniş arazi... Osmanlılarda kapı- kulu askerlerine ve kimi görevlilere üç ayda bir verilen üc- ret. 3/ Osmanlı do- nanmasında tümge- nerale eş rütbe... Bir gıda maddesi. 4/ Eli ise yatkın, becerik- li... Tavlada bir sa- yı... Gelecek. 5/ De- nizlerin çekilmesiyle olusan ve yurtlan- maya elverişli olan bölge. 6/ tskambil oyunlarında kâ- ğıt atma sırası... Eski dilde kış. 7/ Odenti... Bir seyin ederini artırma. 8/ Bir tür kısa hırka. 9/ Arapların kul- landığı, omuzian da örten püsküllü erkek başörtüsü... Ses. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Pembe çiçekleri olan kaliteli bir yem bitkisi. 2/ Tavana asılan aydın- latma aracı... Bir bağJaç. 3/ Afyon ilinde bir ilçe... Şiirde bir uyaktan ^ sonra yinelenen sözcük ve eklere verilen ad. 4/ Bir hecenin bü- tün harfleri ayrı ayn okunabildiği halde bunlan birleştireme- me şeklinde ortaya çıkan dil bozukluğu. 5/ Bir kumar aracı... At yavrusu. 6/ Muğla'nın bir Uçesi... Hayat arkadaşı... Türkçe- de adm durum eklerinden biri. 7/ Lütesyum elementinin sün- gesi... Alçak enlemlerde esen düzenli rüzgâr. 8/ Doğanın ne- den olduğu yıkım... Uzakhk işareti. 9/ Amonyağın etanol üze- rine etkimesiyle elde edilen bir sıvı. PERTEK TAPULAMA HÂKİMLİĞİ'NDEN ESAS NO: 1974/143 KARAR NO: 1992/75 Pertek-Yenikoy köyunden Fevzi Mut ve müşterekleri tarafından davalı Maliye Hazinesi aleyhine mahkememizde açılan tapulama tes- pitine itiraz davasının yapılan açık yargılaması sonunda; Dav-amn, davacı Hasan Mut yönunden 3402 sayılı yasanın 28. mad- desi gerefince açılmamış sayılmasına, diğer davacı Feva Mut yönün- den kabülune karar veriliniş, Pertek Yeniköy köyû, Cevizlik mevknnde kain 2030 nolu parselin, davacı Fevzi Mut adına tapuya tespit ve tes- ciline, masraflara dair 12.10.1992 tarih ve 1974/143 esas 1992/75 sayılı kararın. adresi bulunamayan davacı Hasan Mut mirasçılan Kezban, Şirin, Kenan, Veysal ve Ali Mut'lar adına tebligat yerine geçerli ol- mak üzere ilan tarıhinden itibaren 15 gün sonra tebliğ edilmiş sayıla- cağı ilanen tebliğ olunur. Basın: 51793 İZMİR 7. SULH HUKUK MAHKEMESİ 1992/1283 Davacı Metin Kaya vekili Av. Murat Yıldınm tarafından davalı Fatma Altıparmak aleyhine açılan tahliye ve alacak davasının yapılan açık duruşmasında: Halil Rıfat Paşa Cad. No: 322 İZMİR adresinde davalı FATMA ALTIPARMAK'ın yapılan zabıta tahkikatına rağmen adresi buluna- madığından dava dilekçesinin ilanen tebliğine karar venldiğinden, da- valının duruşmanın ertelendiği 20.12.1992 günü saat 9.00'da hazır bulunması ve>a kendisini bir vekil marifetiyle temsi! ettirmesi, HUMK'nun 509 ve 510. maddeleri gereğince duruşmaya gelmediği tak- dırde duruşmanın gıyabında yurutüleceği ve karar verileceği davetiye )frine kaım olmak uzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 45599
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle