Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21 KASIM 1992 CUMARTESİ
14 HABERLER
Amatörgazetecîlik yapan taksici neyse de.
Ben
İstanbul'da
şoförken
A Y D I N E N G İ N
• Anahtanelime
tutuşturdular. Ertesi sabah
işe çıkacağım 34 TFB 34
plakalı Şahin arabayı
gösterdiler.
-1-
Cağaloğlu Taksi'nin komutanı Alaat-
lin Demir'e sözü eveleyıp gevelemeden
önerdim:
- Bana şoförü izin yapan bir araba
ayarlasana Alaattin. dedim. bir vardiya
gündüz. bir vardiya da gece taksı sürmek
istiyorum. Kılı bile kıpırdamadan sordu:
- Yan iş olarak mı ağabey?
Yıllar sonra yeniden mesleğine, gazete-
ciliğe dönen bencileyin biri için hiç de iç
açıa bir yamt değıl doğrusu. Anlaşılan
gazeteci tayfası geçim sıkıntısını hafiflet-
mek için, arük izin günlerinde taksi şoför-
lüğû yapar olmuş.
- Yok. dedim. İstanbul'da bir gün ve
bir gece taksi sürüp kendimle röportaj
yapmak istiyorum.
Alaattin'in yüzünde gcne kılı kıpırda-
madı:
- Tamam abi. fark etmez, dedi. İstersen
yann sabah başla. Cumartesileri işi biraz
kınk olur ama, olsun. Sakin bir günde
başla. acemiliğini çabuk atarsm...
Tartışmaktan, meslek onurunu koru-
mak için yeni açıklamalardan vazgeçtim:
- Tamam dedim, akşamüstü uğrar
anahtan ahnm.
Cuma akşamüstü, Nuruosmaniye'deki
Cağaloğlu Taksi'nin durağına gıttim.
Vardiya değişim saatiydi. Paydos eden
• Bu adamcağızı nasıl
uyandırsam acaba? Sert bir
fren mi yapsam, yoksa
"Eminönü'nde, nerede
ineceksiniz beyim" fılan
diye mi sorsam derken,
benimki kurulmuş saat gibi
gözünü açtı, Üsküdar
Vapur İskelesi'ni gösterip,
beni burda silkeleyiver
anam dedi.
gunduz şoförlen ıle işe çıkmaya hazırla-
nan gece şoförleri durağın önünde çay
içip sohbet ediyorlar. Yaklaşıp selam ver-
dim:
- Ben. dedim, gazeteciyim. Alaattin'le
konuştum, anahtan... Şoforlerden biri
içeriye, aynı zamanda çayocağı olarak
kullarulan Cağaloğlu Taksi bürosuna
seslendi:
- Ali, dedi, Alaattin abide şoförlüğe
başlayacak gazeteci vardı ya! Gelmiş.
Anahtan getirsene!
Anahtan elime tutuşturdular. Ertesi
sabah işe çıkacağım 34 TFB 34 plakalı
Şahin arabayı gösterdiler. Önünde gece
vardiyasına hazırlanan şoför Ayhan du-
ruyor. Tanıştık. Bana biraz bilgi vermesi-
ni. nelere dikkat etmek gerektiğini anlat-
masını, saatin nasıl açıldığını. hangı
durak ve semtlerin iyi iş verdiğini öğret-
mesini istedim. Ayhan omuz silkti:
- Öğrenmesi ne abi. şu düğmeye bas sa-
at açılır; şuna bas saat durur: şuna bas
saat yeniden boşalır. Ondan ötesi... On-
dan ötesi abicim...
Ben Ayhan'dan ayaküstü mesleki kurs
görürken, birkaç adım ötede yanm kulak
bizi dinleyen durak şoförlerine. işe çık-
mak üzere yeni gelen bir şoför yanaştı.
Gözüylc beni gösterip sordu:
- Ne iş?
Karşısmdaki "küçümseyiri" bir gü-
lümsemeyi saklamaksızın omuz silkti:
- Alaattin'in yeni şoförü. Yann başlı-
yor. Tam bir kuş. Bir şey bilmiyor. Gaze-
teci mineymiş...
Hoppalaaa, galiba "yan iş" ya da "ek
iş" olarak taksi şoförlüğüne soyunan
"gazeteci" buralarda pek sıradan, sık
rastlanan bir "olgu" anlaşılan. İyisi mi,
bu röportajdan sonra bu konuya el ata-
yım. Bugüne kadar "yan iş" olarak (ama-
tör) gazeteciiik yapan bir iki şoför tanı-
dıydım. Ama "ek iş" olarak taksi şpförlü-
ğü yapan gazeteciler... Evet, ilginç ve yeni
bir konu bu. Anahtan aldım. Ertesi sa-
12 yıl sonra...
Cumhurivetokuyucusu beni ilkin taksi
şoförü olarak tanıdı. 12 Eylü!
sonrasındabaşla>anvetam 12yılsüren
siv asî göçmenlığim sırasında. o
zamanki adıyla Fedcral Almanya'nın
Frankfurt kenıinde vıllarca taksı şoförü
olarak çalışmış ve başımdan geçen tatlı.
acı. gülünç ya da kedcrli kimı olav lan
""Kendimlc Röporlajlar" biçımindc
>a7i\a dökmüştüm. Bu anı \ c izlenimler
üç > ıl kadar önce Cumhuri>ct"te, yine
bu sav falarda ""Bcn Frankfurt "la
Şoförken" başlığı altında >edı sekiz gün
sürcnbirdızi olarak vavımlandı. Galiba
cpcvccdcilgigördü. Şimdi siyasî
göçmcnlik bitti. Bırbuçuk ay önce
> urda, birkaç hafta öncede kürkçü
dükkânına. 12 >ıl ara verdiğim mesleğe.
gazcteciliğcdöndüm... Döndüm dc." 12
yıl sonra nası! başlamalı?" sorusuna bir
sürc vanıi bulamadım. Sonunda
ÎJUU
kaldığım \erdendcvameimeyi
veğlcdım. 12 \ ıl önce gazetcciliğe.
Mman\a'da taksi şoförlüğüne
başlavarak aravermişiim. Şimdi
"İstanburda taksi şoförlüğü ilc yeniden
meslcğımedöniivorum.Tannanlara
"hoşbulduk".tanıma\anlara
"mcrhaba"..
bah arabayı bulacağım yeri bir iyi belle-
dim. O arada gececi arkadaşım Ayhan da
durağa gelen bir müşteriyi alıp gazladı
gittizaten...
Günaydın İstanbul
Savaş baltalannı gömdüğü yerden çı-
karan bir Kızılderili savaşcının ciddiyeti
ve -ne saklamalı- heyecanı ile ta Fran-
furt'taki taksi şoförlüğü günlerimden beri
sakladığım kolsuz gocuğumu (direksi-
yonda rahatlık sağlar), epeyce yıpranmış,
kâgıt paralar için ayn, metal paralar için
ayn gözleri olan şoför çantamı (arka ce-
binize yerleştirirsiniz. Çıkanp koyarken
pek afili olur. Kendinizi tam bir bıçkın
şoför gibi hissedersiniz) ve soğuk geçir-
meyen ıçı keçeli şoför postallanmı çıkar-
dım.
Saat sabahın 5.30'u. Ortalık henüz ka-
da soğudu değıl mi?" dedim. Arkadan ne
olduğunu anlamadığım bir mınldanma
geldi. Anlaşılan müşteri çene çalma niye-
tinde değil. Ama olsun, yılmamalıyım.
Sohbet etmeliyiz ki benim "röportaj" al-
benili olsun. "Televizyon da hava iyi ola-
cak dediydi. Hiçbirine inanmayacaksm
beyim bunlann..." Sözü sürdürmekten
vazgeçtim: aynadan baktım; benim müş-
teri. hem de günün ilk müşterisi. uyu-
muş...
Bu adamcağızı nasıl uyandırsam aca-
ba? Sert bir fren mi yapsam, yoksa
"Eminönü'nd-e. nerede ıneceksinız be
yim" fılan dıve mi sorsam derken. benim-
ki kurulmuş saat gibi gözünü açtı, Üskü-
dar Vapur Iskelesi'ni göstenp:
- Beni burda silkeleyiver anam... dedi.
fl) bin 200 yazıyor saatte. Bir onbinlik
attı öne, "Hayırlı işler" dedi. indi.
Hımmm, anlaşılan Frankfurt'takı o
remedim bir türlü. Şunu bana bir öğretse-
ne.
Adam s^nki günde birkaç kez taksi şo-
förü kılığına girmiş gazeteci görüyormuş-
çasına. hiç şaşırmadan, derse başladı:
- Şu düğmeye bas açılır. Şuna bastın mı
durur. Şuna bastın mı yeniden boşa gelir.
- Peki şu kırmızı düğme. hani şu en sağ-
daki...
- Onu boş ver. Ona bastın mı her şeyi
siler, saati temizlersin.
Eh, nasıl olsa ahbaplığı kurdum. Ara-
basmdan inmeden sohbeti sürdürüyo-
rum. Ama bu arada öteki şoförlerden
gelen olursa "şoför değil, gazeteci oldu-
ğumu" söylememesinı sıkı sıkı tembih et-
tim. "Tamam abi" dedi ve cumartesileri
hangi durak ya da semtlerin "iyi iş" vere-
ceğini anlatmaya başladı.
Bir yandan sohbet ediyor. bir yandan
da yanımızda tezgah kurmuş salepçiden
aldığımız dumanı tüten saleplerimizi yu-
dumluyoruz. Nasıl olsa durakta bir hare-
ket yok. Gün ışıdı. Ama Beşiktaş iskelesi-
ne birbiri ardına yanaşan dolmuş motor-
"lanndan taksı müşterisi değil. henüz
uykusu tam açılmamış çıraklar, dükkanı-
nı acmak üzere Beşiktaş Çarşısı ^önünde
hızla uzaklaşan esnaf iniyor. Oğretme-
nım ve meslektaşım anlatıyor:
- Saat yedi buçuktan önce müşteri düş-
mez burdan. Bu inenlerin hepsi benim
gibiçulsuztakımı...
Sözünü bitirmesine kalmadı:
- Selamünaleyküm abiler... Rasim, o
ucuz balata aldığım yer. Levent Sanayii'-
ndekı o Urfalı çocuğun yeri miydi lan?..
diyerek bir şoför daha daldı arabava.
Onun da elinde buğusu tüten bir bardak
salep. "Öğretmenim" Rasim. sanki daha
iki dakika önce sıkı sıkı tembih eden ben
değilmişım gibi tanıştırdı beni:
- Abimiz gazeteci oğlum, dedi, taksici-
lerin dertlerini, problemlerini şey edecek
annadın mı?
Ya ben on iki yıllık zorunlu göçmenlik-
ten dolayı ülkemin inlanlannı unutmu-
dılım, henüz Türkiye'deki "milyonlan"
duyup teleffuz etmeye alışmadı ama. gene
de bir çıplak plaka için 450 milyon... Bil-
giç bilgiç ıslık çaldım:
- Yok yav, dedim, o kadar oldu mu?
Doğma büyüme istanbul şoförü Ferit,
olağanüstü şevimli bıçkın şoför ağzı ile
sürdürdü:
- 500 abicim.
- Ne 500?
- Bir daha aya varmaz, AUah seni inan-
dırsın, 500 milyona vurur abicim plaka-
lar. Ondan sonra koyver ipini abicim.
- Nasıl yani? •
- Yanisi abicim, şimdi plakaya 500'ü
sayan şoför esnafı n'apacak abicim
0
Yol-
da keriz kovalayacak. Denk geldi de bü-
yük otellerden birinden bir yabana turist
• Hoppalaaa, galiba "yan
iş" ya da "ek iş" olarak taksi
şoförlüğüne soyunan
"gazeteci" buralarda pek
sıradan, sık rastlanan bir
"olgu" anlaşılan. İyisi mi,
bu röportajdan sonra bu
konuya elatayım.
mi kaptı abicim, Taksim'den Bebek'e
evelallah Küçükçekmece üstünden gide-
cek abicim...
O çaman koy kafayı abi
Benim ilk arkadaş, Adapazarh Rasim
gjrdî söze:
- Büyük otellerden müşteri naal kapı-
lacak ki!..
Ferit kaptı gene sözü:
- Yaşa. Haklı. Rasim haklı abi. Oteller
parsellenmiş. Etap'ta yok Sıvaslılar. yok
Havalimanı'nda Er7urumlular, The
The Marmara'nm önünde durdum. Müşteri, parayı çıkarmak üzere elini cebine attığında, ben de kendimi dışarı attun. Kapısımn
taksici tarafından açdmasına alışık olmayan biçare, az kalsın asfaltın üzerine yayılıp kalıyordu. (Fotoğraf: ZAFER AKNAR)
ranlık. Benim emektar Golfle henüz ışık-
lan yanan. sisler arasındaki Boğaz Köp-
rüsü'nü geçiyorum. Köprünün iki yanın-
dan uzanan İstanbul. sislere gömülmüş.
şafak alacasında, bencileyin ülkeye yeni
dönmüş ve henüz alışamamış birinin yü-
reğini sevinç ve kederle dolduruyor. Çev-
re yolunda araçlar tek tük. İstanbul he-
nüz uyuyorve "taksi şoförü" işegidivor.
Arabamı gazeteye park ettim. Yürüye-
rek Nuruosmaniye meydanına geldim.
Benim taksi. Şahin, gelin gibi yatıyor kal-
dınmın kenannda. Bindim ve Frankfurt
taksicileri adabınca kendime bir "Glück
auf çektim "rasgele!.."
Gerçekten de rastgeldi. Daha elli metre
gitmeden yorgun yüzlü birmatbaaa (eli-
nin, yüzünün ve tulumunun mürekkep
lekelerinden belli), el salladı. Koltuğa gö-
mülürken görünüşünden de yorgun bir
sesle:
- Beni Eminönü'ne atıversene anam...
dedi.
- Tamam beyim, dedim alışkın bir şo-
för edasıyla. Ardından uzanıp taksi saati-
ni açüm. Eminönü'ne iniyoruz. Yollar
bomboş. Sohbet olsun diye "Hava amma
okkalı bahşişleri unutmak gerek. Bura-
larda böyle bir adet yok besbelli.
N'apalım! Ava, müşteri avına devam...
Edeceğim de ilkin şu saati kapatmahyım.
Acaba hangi düğmeye basmak gerek?
Anlaşılan, bir gün önceki ayaküstü "taksi
şoförlüğü kursu" yetmemiş. Rasgele bir
düğmeye basüm ve saatin ekranında bir
sürü rakam gezinmeye başladı. "Eyvah
bozduk galiba" deyip öteki düğmelere
saldırdım. Birkaç rakam belirdi. silindı ve
saat yeniden 5000 lira ile açıldı. Araba bir
yandan yol alıyor ve saat yazmaya devam
ediyor. Anlaşıldı. bir bilene sormaktan
başka çare yok.
Bomboş yo1lardan ilerleyip Beşiktaş
Vapur İskelesi'ne geldim. Saatte de tam
21 bin 800 lira vazıvor. İskelenin önünde-
ki durakta oeş alü taksi var. Ben de ya-
naştım. İndim, önümdeki taksiye yönel-
dim. Ben yaşlarda (Tanımayanlar için
not: 51. bahanmı yaşıyorum). efendiden
bir taksi şoförü. İlk ve son kez. kendi ken-
dime koyduğum kuralı çiğnedim:
- Kardeş dedim. ben aslında gazeteci-
yim. Röpörtaj yapmak için taksı sürüyo-
rum da... Ama şu saati kapamasını bece-
şum ya da bunlara ben yokken bir haller
olmuş. Hani insan bir şaşınr; hiç olmazsa
şöyle bir süzer "şoför rolündeki gazeteci-
yi." I-ıh ünmadı bile bizim yeni ahbap:
- Öyle mi dedi, hangi gasteden abimiz?
Benyanıtladım:
- Cumhuriyet.
- Tamam abi. En büyük Cumhuriyet,
başka büyük yok.
Haydaaaaa! Adam sanki İnterstar'da
yanşma prograrrunda. Kendimi tanıta-
yım bari dedim:
- Aydın. Aydın benim adım.
- Memnun oldum abicim. Ben de Ferit.
Doğma büyüme Ortaköylü, anadan doğ-
ma taksiciyım abicım. Babam da taksi
şoförüdür. Şoför Cemalettin dedin mi,
kime sorsan tanır abi.
Bir soluk arası bile vermeden, ama sesi-
ne belirgin bir "demeç" havası vererek
sürdürdü:
- Şimdi şeker abicim. eğer bir memle-
kette plaka parası 450 milyona vtırmuşsa,
koyver ipini abicim. 450 milyona bir çıp-
lak plaka... Annıyor musun abicim.
Benim en çok binli sayılara abşmış ku-
laklanm, 50 mark. 20 mark filan diven
Marmarada... Günboyu duyacaküm
bunu. Dahası kendim tanık olacaktım.
Büyük otellerin önü. iyi iş veren duraklar
gerçekten de parsellenmiş. Sıvaslılar. Er-
zurumlular, Trabzonlular. Vakfıkebirli-
ler, Erfelekliler. Pötürgeliler... Vay canı-
na, İstanbullu şoförler ne yapıyor acaba
artık sadece orman kanununun geçtiği bu
meslekte? Bunu Ferit'e de sordum. "Bü-
j-ük otellerin önünde bir müşteri el kaldır-
sa, durup alsam, ne olur?" dedim.
- Duraktakiler yamuk yaparlar abicim.
dedi.
- Yani ne yaparlar?
- Sana kelek atarlar abi yani.
- Peki ben ne yapmalıyım Ferit?
- Önce aşağıdan alacaksın abicim. Kar-
deş. ben de ekmek parasının peşinde>im
be. filan diyeceksin.
- Gene diklenirlerse?
- Al bir kere daha aşağıdan abicim. Di-
lin mi aşınacak? Anacım, dersin abi. bak
müşteri efendi gibi binmiş arabava. Şimdi
in demek mesleğe ayıp kardeşim... Filan
diyeceksin.
- Gene olmazlarursa adam peki?
- Kafayı koyacaksın abicim.
- Efendim?
- Koy kafayı. bin arabana, bas gaza
abicim...
Bunu çok sâkin, sanki "Yak bir ciga-
ra" der gibi söylüyor. Ferit'e baktım.
Genç, yapılı, bıçkın. Kafayı koyarsa ger-
çekten devirir. Yani... Yani bana, bir
günlük taksi şoförlüğümde büyük otelle-
rin önünde ekmek yok.
Lfak ufak ucuzlamak
7.30 vapuru iskeleye yanaştı. Tamam.
İşte şimdi taksi müşterileri dökülüyor
ufak ufak. Yolcusunu kapan gazlayıp
uzaklaşıyor. Birden birinci oldum durak-
ta. "Eyvah, herşey şaka bu ciddi. Ya şim-
di binenlerin gitmek istediği yolu bula-
mazsam. Oniki yıllık aradan sonra bu
koca kent..." dememe kalmadı, arka kapı
açıldı. İki genç - laf aramızda pek de güzel
- kız daldı arabaya:
- Günaydıııın!..
Aman ne güzel. Kızlarla birlikte araba-
va sanki bahar geldi. Olanca sevimliliğimi
takınıp bir "Günaydıuın" da ben çektim.
- Sheraton lütfen.
Oh be. İyi. Sheraton'ı hatırlıyorum.
Taksim Parİu içinde bir oteldi. Ben yok-
ken herhalde taşınmamıştır... da, Beşik-
taş İskelesinden oraya giden en kestirme
, yol nasıldı? Akaretler'den yukan mı vur-
sam, yoksa polmabahçe yönünde gidip
ınönü Stadfnın arkasından mı tırman-
sam? Dolmabahçe yolunu yeğledim. Sağ-
dı soldu derken kendimi birden Shera-
ton'ın önünde buldum.
İlk sınavı atlattım böylece. Kızlar te-
şekkür ederek indiler. O anda bana doğal
gelen, bu binerken "Günaydın". inerken
"İyi günler" demenin pek de doğal olma-
dığını günün ve gecenin ilerleyen saatle-
rinde anlayacaktım.
Kızlar indikten sonra şeytan beni dürt-
tü. Taksi durağı henüz kimler tarafından
parsellendiğini bilemediğim Sheraton
Oteli'nin önünde pusuya yattım. Otelin
kapısından bir müşteri çıksa ilk gözüne
çarpan ben olacağım. Otelin önünü hor-
tumla vıkayan kapıct biraz şaşkmlıkla
• Selamünaleyküm
abiler... Rasim, o ucuz
balata aldığım yer, Levent
Sanayii'ndeki o Urfalı
çocuğun yeri miydi lan?..
diyerek bir şoför daha daldı
arabaya. "Oğretmenim"
Rasim, sanki daha iki
dakika önce sıkı sıkı tembih
eden ben değilmişim gibi
tamştırdı beni.
bana bakü ama bir şey demeden işini sür-
dürdü. Ben de iyice kaşınmaya karar ver-
dim. Sık sık eğilip oıelin kocaman kapısı-
na bakarak. "müşteri beklediğimi"
herkese belü ettim. Gerçekten iyi kaşın-
mışım. Bir iki dakika sonra, gözucuyla
süzdüğüm otelin durağındaki taksilerden
birincisinin şoförü indi, arkadaki araba-
lardan brrinin şoförüyle birşeyler konuş-
tu. Ve bir iki saniye sonra açık carrundan
kolumu pek fiyakah uzattığım pencere-
min önüne biri dikildi:
- Hemşerim sen buranın adamı değilsin
di mi?
Anlamazlıktan geldim:
- Nasıl yani?
- Yani bu durağın arabası değil bu di
mi?
Aslında bu "di mi"ler ek yoruma gerek
bırakmayacak kadar açık. Ama dedim ya
ben de bilerek kaşınıyorum.
- Değil de, bugün de buraya takılayım
dedim be anam... diye oldukça bıçkın ya-
rutladım adamı.
İri. yapılı, üç günlük sakalı ve bir çocuk
saflığıyla kırpıştırdığı kapkara gözlerinin
derinliklerine kadar güldü:
- Tamam dedi. hadi bakalım sen ufak
ufak ucuzla burdan.
Bir deneme daha yaptım:
- Yahu arkadaşım, hepimiz ekmek pa-
rası için annadın mı. Yani şurdan...
Pek sakin kesti sözümü:
- Uzatma ağam be. Anla işte, sen ucuz-
layıver bakayım şurdan ufak ufak...
Gözünü sevdiğim Türkçenin tadına
bakın hele siz: Ufak ufak ucuzlamak!...
Ferit'ten aldığım derse göre şimdi sı-
ra... Haa, evet "Kafayı koyacaksın abi-
cim"de. Ama vazgeçtim. Adam en az
1.85 boyunda. Benim önce ondan izin is-
teyip bir iskemle bulmam, sonra iskemle-
nin üstüne çıkıp kafayı... I-ıh. Olacak iş
değil.
Keyifle gülüp arabayı çahşürdım.
Yann: Turlamaya devam
SSK para arıyor Moğultay hükümete rest çekti
• Baştarafi 1. Sayfada
lu. yeni u\gulama doğrultusun-
da. bugün ödenmesi gereken
aylıklann hafta sonu tatili ne-
deniyle pazartesi. pazartesi
ödenmesi gereken aylıklann da
çarşamba günü ödeneceğini bil-
dirdi.
Emekli aylıklannı ödemekte
son aylarda büyük sıkmtılar ya-
şayan SSK. kasım maaşları için
gereken 2.2 trilyon lirayı kendi
kaynaklanndan sağladı. An-
cak, her ayın I5'i olan ödeme
gününün 21 ve 23"üne alınması
nedeniyle ortaya çıkan farklan
düne kadar denkleştiremedi.
Bakan Moğultay, konuyla ilgili
olarak şunlan söyledi:
"SSK ödemelen için bir sı-
kıntımız yok. Cumhuriyet tari-
hinde beiki de iik defa bu ay biz
ödemeleri dengi dengine getir-
dik. Kendi kaynaklanmızla
karşıladık. Biz her ay 2.2 trilyon
lira maaş ödüyoruz. Bu ay 8-10
günlük fazla para ödüyoruz. Şu
an kasamızdaki para 1.8 trilyon
lira. 500 milyar daha bulacağız.
Toplam 2.3 trilyon lira ediyor.
Bu parayı bulduk. Bu ay belkı
fark ödemeleri nedeniyle bir sı-
kıntı olabilir. Ama olmayacağı-
nı sanıyorum. Sigorta tarihin-
deki en yüksek ödeme noktası-
na geldik."
SSK Genel Müdürü Kılıçda-
roğlu da. yeni düzenlemeyle
ayın 21 ve 23'ünde yapılması
gereken ödemelerin. ayın 21'i
hafta sonu tatiline denk geldiği
için 23 ve 25 kasımda yapılaca-
ğını bildirdi. Kılıçdaroğlu, ilk
gün yapılacak ödemelerde bir
sıkıntı olmadığını. ancak ikinci
ödeme günü için gerekli parayı
denkleştirmeye çalıştıklannı
söyledi.
• Baştarafi 1. Sayfada
Meclis aündeminde bekliyor.
Bı/ hizmct ctmck için geldik.
Bı/ım gıdamız hizmet etmektir.
Bu vasaları Meclise.canla baş-
la gctırdık. Bir bakıyorsunuz,
bu vasalann görüşüleceği sıra-
da millctvekilleri yok. Bu bir
alışkanlık oldu. Ben kımseye
"Kasıtlı gclmedi' diye bir suçla-
ma getırmıyorum. Böylc bir
alışkanlığın içinde eğer, hizmel
\apılami\orsa. ben orada otur-
maya mccbur mu>um ki? Böyle
bir durumda bakanlığı değil.
nııllctvekillığini de bırakabilı-
rim. Benim tepkim Meclis'e. Bu
ıcpkımi ortaya koydum."
ILO sözleşmelerinin. k;war
>cicrsa>ısı bulunmaması ncde-
niv lc Mcclis'tc görüşülememesi
üzerınc patlayan Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Meh-
met Moğultay "ın. bugüne ka-
dar bakanlığı ile ilgili birçok
•yeni düzenleme de engellcrle
karşılanmıştı. Moğultay. ilk
olarak işten atılmalarda yargı
yolunu açan "iş güvencesi" ya-
sa taslağı ile özellikle işverenle-
rin boy hedefı olmuştu. Moğul-
tav 'ın bu konudaki yasa taslağı.
işverenlerin baskısıyla Bakan-
lar Kuruluna takılmıştı. Sendi-
kalar ve işçiler tarafından des-
teklenen taslak uzun süredir
Bakanlar Kurulu içinde oluştu-
rulan alt komisyonda bekletili-
yor.
Başbakan Süleyman Demi-
rcl. dün konuya ilişkin sorulan
yanıtlarken "Sayın Moğultay'-
ın bu sebeple istifaya kalkacağı-
nı sanmıvorum. Hem parla-
mentonun işidır bu. Parlamen-
todaki insanlar kimsenin
emrınde değil. Kendileri ba-
ğımsızdır" dedi.
ILO sozleşmelennin salı gü-
nü oylanacağını belirten Demi-
rel. Moğultay ıle görüşüp gö-
rüşmediğine ilişkin bir soruya
şu vanıtı verdi:
"Hayır. İstanbul'dan geliyo-
rum. Ama görüşürüm. Sayın
Moğultav. benim kabıne arka-
daşım. Ovle bir şev yapacağını
sanmıvorum."
Başbakan Yardımcısı Erdal
İnönü de sözleşmelerin Meclis"-
ten geçmemesinin bir sorun ya-
ratmayacağını ifade ederek
"Toplantının sonuna gelindiği
için. muhalefetin bazı engelle-
melen yüzünden kabul edile-
medi. Mesele, bu konudaki
yaklaşımı göstenp bu aşamaya
getirebilmektır. Önümüzdeki
hafta çarşamba günü Meclis'-
ten geçirilecektir" diye konuş-
tu.
ÖzaFın kıılağı Cliııton"da
• Baştarafi 1. Sayfada
Amcrikan-Türk Dostluk
konsovı'nce düzenlcncn ve
Başbakan Sülcyman Demirel"-
in NÖzlcrindcn adını alan üç
günlük loplantıda savunma.
dış poliıika. ckonomik vc kül-
türcl konularda çeşılli konuş-
malar vapılacak ve bir de sergi
dü/cnlenccek.
Bu arada ışadumı Rahmı
Koc'a da "Lstün Ticarcı Ödü-
lii" törcnlc vcrilccck.
Ö/al"ın daha sonra Nev^
York'a gidcrck BM Genel Sek-
rclcrı Butrob Galı ile de lanış-
nıası bckleniyor.
Ö/al gerek VVashington ve
gerek Nevv York'ta çeşılli kuru-
luşlann toplantılannda konu-
şacak ve bu arada bazı gazete
yöneticilerinı ziyaret edecek.
ÖzaFın sağlık denetimi için
Houston'a gidip gitmeyeceği
henüz belirlenmedı.
Göreve yeni başlamasından
hemen bir hafta sonrası için
Özal'dan gelen resmi görüşme
isteminı Clinton'ın kabul edip
etmeyeceği bilinmiyor. Clin-
ton'ın yanıtının ocak ayı başın-
da belli olacağı bildirilivor.
Özal'ın bu görüşme istemi ile
iç polıtikada Demirel'in önüne
geçmeyi amaçladığı ve daha
önce George Bush ile olan diya-
loğunu Clinton'ia da sürdür-
mek istediği biçiminde yorum-
lanıyor.
20 ocakta George Bush'tan
başkanlık görevini resmen dev-
ralacak olan Bill Clinton'ın
danışmanlannın. Türkiye'ye
dönük polıtikalarda temelde
bir değişikliğe gidilmeyeceğinı
Türk tarafına ilettiği bildinldi.
AA'nın habenne göre Was-
hington'da üst düzey bir Türk
yetkili. Clinton'a yakın kişilerle
vapılan temaslarda, ilişkilerin
her alanda guçJendınlmesi ge-
rektiği görüşünün de kendileri-
ne iletildiğini söyledi.
Adının açıklanmasıru isteme-_
yen yetkili, başkanlık seçim
kampanyası sırasında Tür-
kiye'nin. bir partiyi tutar gibi
bir davranış içine girmediğini,
uluslararası hukuka ve ülkenin
iç işlerine saygılı davrandığını
belirttı. Clinton ekibinden bazı
kışilerin ileride alacaklan gö-
rev leri tehlikeye sokmamak için
temaslann gizli tutulmasını,
isimlerinin açıklanmamasını is-
tediklerini kaydeden Türk yet-
kili, bir soru üzerine Yunanla-
nn Clinton vönetimi sırasında,
etkili bir rol oynayıp Türkiye'-
nin menfaatlanna darbe vunıcu
bir etkinlikte olacağım sanma-
dığını söyledi.