Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
21 KASIM1992 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 11
Cazkonseri
• Kültûr Servisi- Oaha önce
New Orleans Brass and ve
20. Uluslararası İstanbul
Festivali'nde Wynton
Marsalis ile çaz müziği çalan
saksofoncu Ümit Onartan ve
kontrbasçı Haldun Özşakar,
30kasımsaatl9.00'da
İstanbul Fransız Kültûr
Merkezi Salonu'nda
verecekleri konserde
kontrbas ve saksofon
birlikteliğini yaşatacaklar.
Anadolu folkloru
• Költür Servisi- İsmet Zeki
Eyuboğlu, 22 kasım saat
15.00'tetümkitap
dostlannın davetli olduğu
Maltepe Kitap
Kulübü'ndeki söyleşıde
"Anadolu folkloru" üzerine
bir konuşma yapacak. 24
kasımsaatl9.30'dadal9
yıllık sualtı fotoğraf
çalışmalanndan oluşan
Hidayet Saraç"ın saydarn
gösterisi Maltepe Fotoğraf
Dostlan etkinlikleri
çerçevesinde. Maltepe Sosyal
Dayanışma ve Kültûr
Derneği salonunda
yapılacak.
Bir konu, bir
• Kültûr Servisi-
Kuruluşunun ikinci yılını
kutlayan Yeni Asya Kültûr
Merkezi'nin (Aksaray)
'"Cumartesi Toplantılan""adı
altında düzenlediği dızı
seminer., panel, forum ve
sohbet toplantılannın kasım
ayı programı şu şekildc: 21
kasım saat 13.00'teDr.Bahri
Dayıoğlu tarafından
"Esma-i Hûsna'dan bir
demet" konulu konuşma ile
28 kasım saat I3.00'te
'Türkiye'nin eğitrm
-ıroblemleri".
Japon seramik
konferansı
• Kültür Servisi- 24 kasım
saat 10.00 ve 25 kasım saat
13.3O"da, Marmara
Cniversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi Konferans
Salonu'nda, Japon seramik
sanatçısı Nurcan Kato,
"Geçmişten Günümüze
Japon Seramik Sanatı
Tarihi","16.yy Momayama
Seramik Sanatı".
"Japonya'nın Tacimi
Kentinde Bulunan 200 Yıllık
Kobei Seramik Stüdyosunun
Öyküsü". "Japonya'daki
Resim, Heykel. Grafık ve
Seramik Sanatçılanrun
Oluşturduklan Çağdaş
Seramik DuvarPanolan"
konulu konferanslan
vereceV
Fotoğraf
akımları
• Kültûr Servisi- Modern
fotoğraf sanatındaki değişık
tarzlan ve farkh eğılimleri
vurgulamak amaayla "yeni
nesil" 11 Fransız
fotoğrafçısımn 88 eserinden
oluşan "Fotoğrafta Yeni
Akımlar" sergisi 2-15 aralık
tarihleri arasında Resim
Heykel Müzesi Şeker Ahmet
Paşa Salonu'nda
gerçekleştirilecek.
Aralıkta117
temsil
• İSTANBUL(AA>-
İslanbul Devlet Tiyatrosu,
aralık ayı içındc 10 değjşik
sahnede 15 değişik oyunla
117 temsil verecek. Aralık
ayının ilk haftası Taksim
Sahnesinde Labiche'in
"Lourcine Sokağı Cinayeti",
AKM Konser Salonu ve Oda
Tiyatrosu'nda ise 5-13 aralık
tarihleri arasında "Kahvede
Şenlik Var" oyunu, 18-20
aralık tarihleri arasında
İstanbul Devlet Tiyatrosu,
Bakırköy Belediye
Tiyatrolan'nda Aziz Nesin'e
perdelerini açacak.
bugün
bilsak
Orleans Sinema Günleri kapsamında 1 Japon Sineması Bienali gerçekleştirildi
21 Kasm Cumartesi:
Görsel Sanat Atölyeleri
Mehraet GÜLERYÜZ
yönetiminde
Persembe-Cuma
Fotoğraf ve Sinema Atölyesi
Selçuk TURANU • '
Seramik Atölyesi
KadriyeEzel AĞAOĞLU
yönetuninde
Sah - Perşembe-Cumartesi
Rus Dili Çalışmaları
Pazartesi-Perşembe
19.00-21.00
Cafe-Foyer-Bar(Giriş)
Rock Cafe-Bar(5.Kat)
Grup Kesmeşeker
Genç
MEHMET BASUTÇU
ORLEANS-Adalet kavramı.
insan yaşamının vazgeçilmez
manevi boyutlanndan biri değil
midir? Evet, her şey adalet adı-
na yapılır; iyilik, adil olduğu
oranda onur verirken, kötülük
te kendine haklı gösterecek ne-
denle arayıp dürur, adalet ör-
tüsünün gerisine saklanmaya
çabalar... Kanun dışıişlere gi-
renler bile kendilerine özgû bir
tür adalet düzeni kurmamışlar
mıdır?
Herkes şu noktada birleşir:
Adalet, herşeye karşm yerine
getirilmelidir. Doğru, ama
nasıl? Tarih boyunca yaşanan
acı deneyimlerden sonra.
bağımsız adalet kavramı dün-
yamıza hakim olmuştur. ol-
muştur da, son sözü kimin söy-
leyeceği konusunda görûş birli-
ği yoktur. Özel ya da askeri
mahkemeler gibi adil olmayan
koşullarda oluşturulmuş mah-
kemeleri bir yana bırakırsak.
bazı ülkelerde bir yargıç, baa-
lannda ise yargıçlar kurulu
adaleti yerine getirir. Kaçını-
lmaz yanılgılann günahı bu
profesyonellerin boynunadır...
Bir kısım ülkede ise, büyük suç-
lulann cezasını halk arasından
seçilen jüriler verirler...Bu
yargıçlann halka güvenmesin-
den mi, yoksa halkın yargıçlara
güvenmemesinden mi böyledır,
orası tartışılır... Yargı mekaniz-
masının işleyişi, suç ve ceza or-
,tadan kaldmlamayacağına
göre, senaryo yazarlan için bol
damarh sonsuz bir kaynakür.
Fransa'nın Orleans kentinde,
3/ 11 Kasım tarihleri arasında
yapılan 1.Japon Sineması Bie-
n sineması luııııt verıyor
Bienalin yanşmalı bölümünde birincilik ödülü alan Shun Nakahara'nın "12 Sevimli Japon" ve Toru Kawashima'nın "Mirage" adh filmlerinden.
nali'nin yanşmalı bölümünde
birincilik ödülünü alan Shun
Nakahara. ' 12 Sevimli Japon'-
(The Gentle Twelve) adb fıl-
minde, işte bu duyarlı konuya
eğiliyor. Bir çinayet olayını
hükme bağlayacak 12 kişilikjü-
rinin son toplanusını, iki saat
boyunca rahathkla izlenen, ge-
rimli bir mizansenle sinemaya
aktarmayı başaran . kırk bir
yaşındaki yönetmen, 1991
yapımı olan bu beşinci fılmiyle,
kuşağının usta adlanndan biri
olarak Orleans'da alkışlanıyor-
du. Gerçekten de zor bir işi ba-
şarmıştı Nakahara. Kaldı ki,
"12 Sevimli Japon" kağıt üze-
rinde John Ford "un "On İki
Kızgm Adam" (Twelve Angry
Men) adh klasik yapıtının bir
kopyası olarak değerlendiri-
lebihrdi. Senaryonun çıkış nok-
tası, her ne kadar Ford'un fil-
minden esinlenmiş olsa da, Ja-
pon yönetmen hem içeriği, hem
de biçimiyle farklı, özgür ve öz-
gün bir çahşma sergiliyordu.
Film boyunca. ülkesinin top-
lumsal yapısı, kültürel gerçekle-
ri ve güncel sorunlan. satır ara-
lannda bir bir parlıyor, konu-
nun temel boyutuna renkli
yansımalar getiriyordu. Mizah
unsuru, dramatik yapı içine us-
tahkla yedirilmişti.
Aralarında üç kadının bu-
lunduğu on iki jüri üyesini do-
yurucu bir tipleme çalışmasıyla
besleyen senarist Koki Mitanı
inandıncı bir ömekleme ger-
çekleştirmiş. Bu jüri, eski ko-
casını bir kamyonun altına ite-
rek ölümüne neden olmakla
suçlanan sanığın suçlu olup ol-
madığına oybirliğiyle karar
vermek zorundadır. Üyelerin
bir bölümü çok kararsız, bazı-
lan ise tüm mantıksal açıkla-
malara kulak tıkayacak kadar
gözleri ve be>inleri kapalı,
inatcı insanlardır...
Adalet terazisi bir o yana bir
bu yana çalkalamp durur...
Bazı üyeler duygusal davranı-
rlarken, bazılan kişisel sorun-
lannın etkisiyle, bir türlü ta-
rafsız ve nesnel olamazlar. Ki-
misi bu görevi bir satranç oyu-
nu gibi görür, kimisi de bir göv-
de gösterisi olarak algılar.
Liderlik taslayan, ilgisiz dav-
ranan, kızarak bağınp çağıran,
fırsat eline gecmişken ceza-
larjdırma içgüdüsünün dizgin-
lenni koyveren, bırbirleriyle
çatışan, daha doğrusu inaüa-
şan, göz göre göre yalan söyle-
yen ve sonuç olarak. bin bir do-
yumsuzluğun ya da farkh hu-
zursuzluklann etkisiyle, o oda-
da bulunuşlannın asıl nedenini
unutan. kimi zaman alabildiğj-
ne zayıf. kimi zaman ise yüce bi-
rer kişilik sergileyen insanlar...
"Vah zavallı adalet" mi
demeli, yoksa, "Gerşek adalet
farkb görûş ve duygulann delil-
lerle buluşmasından doğar" so-
nucuna mı varmalı? Toplumsal
gerçeklere ve insan gerçeğine, o
gerçeklerin çevresinde durma-
dan dönüp duran bir ayna tu-
tan yönetmen. dudaklannda
alaylı ince bir gûlümsemeyle
göz kırçıyor: İnsanoğluna hem
çok güveneceksiniz, hem de hiç
güvenmeyeceksi niz!...
Orleans'da her iki yılda bir
yinelenecek olan bu ilk bienalin
ikincilik ödülünü ise daha genç
bir yönetmen, otuz üç yaşında-
ki Hirotaka Tashiro alıyordu.
"Gözlerim Yaş Dolu" ( Swim-
ming With Tears) adlı bu film-
de, güncel, topjumsal bir konu
irdelenmekte. İlk uzun filmini
gerçekleştiren Tashiro, Japon-
ya'nın kırsal bölgelerinde kadın
nüfusunun yetersiz olması ne-
deniyle. Filipinler'den getirile-
rek, Japon köylülerle evlendiri-
len genç kadınlann dramını,
duyarlı, taptaze bir bakışla an-
latıhyor.
Geçen yıl, "Türk Sineması-
nda Kadın" başlığı altında su-
nulan doyurucu bir toplu göste-
riyle, sinemamızın kadın yönet-
menlerini ve kadınlarla ilgüi
fıhnleri tanıtan Orleans Sinema
Günleri, Japon sinemasında
özlemini çektiği özgünlüğü bul-
muş oluyor. Resmi kuruluş-
lann yanısıra, Hltachi gibi özel
şirkeüerin de destekleriyle de-
vamb olması kararlaştınlan Ja-
pon Sineması Bienali düzeyli
fılmler üreten bu güçlü uhısal
sinemanın Fransa'da daha
yakından tanınmasına katkıda
bulunacak.
Böylece, Kurosawa, Mizo-
gushl, Oshima ve Ozu gibi usta-
lann yanısıra, genç kuşak Ja-
pon yönetmenlerin yapıtlannı
da daha yakından tanıma ola-
nağı bulacağız.
Sonuç olarak şu noktanın
altıru çizmeliyim: Japonlar,
dünya piyasasını tekelinde tu-
tan A.B.D. damgah fılmler
karşısmda çok ciddi rekabet
oluşturacak güçte bir yedinci
sanata sahipler. Günün birin-
de, sinema ürünlerinin de dış
pazarlara açılmasına öncelik
tanırlarsa, köklü ve zengin Ja-
pon kültürünün sıradan televiz-
yon izleyicisine "zor" gelen öz-
günlüğüne karşın, Japon fılm-
lerini büyük ya da küçük ek-
ranlarda daha sıkça görebiliriz.
İstanbul Devlet Tiyatrosu Shakespeare'in "Macbeth"ini yanndan itibaren sahnelemeye başlıyor
îktidann kan kızılı müthiş orgazmı...I*-J«A , r.~. II/.H. oı.^ „ Gönderen: \ViUiam Shakesoeare. -Tek amacı, sevdiği erkeein yûksel- bedenseiuyuşumlan belkı onlara yet- cadı, cinselhği olmayaMacbeth / Eser: William Shakespeare
I Çeviren : Sabahattin Eyuboğlu ,
Reji- Dramaturji: Kenan Işık / Müzik:
Server Acim ı Koştüm: Sefpil Tezçan '
Dekor: Nurettin Özkönü / Işık: Önder
Arık ı Cadı: Ali Düşenkalkar , Mac-
beth: Atilla Olgaç / Lady Macbeth :
Sıanru Yavrucuk j Duncan: Dünaar
Müftüoğlu i Malcolm: Zafer Algöz /
Macduff ı Payidar Tüfekçioğlu j
İstanbul Devlet Tiyatrosu.
FATMAORAN
"Yaşar Ne Yaşar, Ne Yaşamaz",
tvan İvanoviç Var mıydı. Yok muy-
du?'\ "Afife Jale" gibi başanh oyun-
lara imzasını atan Kenan Işık, Shakes-
peare'in belb başb dört büyük tra-
gedyasından Macbeth'i. kendine özgü
yorumuyla tiyatroseverlerin karşısına
çıkanyor.
Yalnız Elizabeth dönemi İngiltere-
sinin değil. bütün dünyanın gelmiş
geçmiş en büyük oyun yazan olarak
değerlendirilen Wilbam Shakespeare-
in 1605-1606 yıUannda yazdığı, konu-
sunu İskoçya söylencelerinden alan
Macbeth, Hamlet, Othello ve Kral Le-
ar'dan sonra bu büyük edebiyatçının
'kahramanın kışilığindeki zayıf yan-
lann onu kaçınılmaz biçimde yok etti-
ğini" vurguladığı tragedyalardan so-
nuncusudur.
Macbeth'in 'tema'sının dünya dön-
dükçe hiç eskimeyeceğini söyleyen
Kenan Işık, antik ya da klasik eserin
bugün eğer sahneye konulacaksa, bi-
çim ve içeriğinin sadeleştiribniş ve çağ-
daş obnasmdan yana bir yönetmen.
"Bizim Macbeth'imiz bugün yaalmış
gibi sanki" diyor ve sürdürüyor ko-
nuşmasını:
"Ben bir oyun metnini sahneye koy-
mak istiyorsam, o oyunun metninde
bugünün insanının ve bugünün dün-
yasının sorunlanna göndermeler ol-
mab. Macbeth'in müthiş evrensel bir
boyutu var. Beş yüzyıl öncesinden gü-
nümüze postalanmış bir mektup gibi.
Gönderen: \ViUiam Şhakespeare.
Mektubu açtığmızda, hiçbir şey sizi
şaşırtmıyor. Icinde bulunduğunuz
dünyanın ve ülkemizin durumu "Mac-
beth'e öyle çok benziyor ki..."
Bir Ortadoğu Macbeth'i de diyebih-
riz, Kenan Işık'm yorumladığı Mac-
beth'e.
"Bu oyunu Türkiye'de sahneliyor-
sak, mutlaka oryantalliğe yakınbğı ol-
amacı, sevdiğj erkeğin
mesi, kral olabilmesi olan Lady Mac-
beth için de geçerli değil mi, bu? So-
nunda -istemeden- bir "kurt adam"a
dönüştürse de kocasııu?
"İlışkilere baküğınızda, öyle de dü-
şünülebilir, ama ben öyledüşünmüyo-
rum. Bence çok hoş insanlar, bunlar.
Finalde istiyorum ki, 'yazık oldu bun-
lara' densin."
uyuşumlan belki onlara yet-
miyor. Bu, piyesin leithmotiv'i aslı-
nda.."
Işık'ın Macbeth'inde taht. yani ikti-
dar koltuğu bir sakat iskemlesiyle
temsil ediliyor. O koltukta bir keramet
olduğunu söylüyor Işık. "O paylaşıla-
mayan koltukta oturan herkes gerçek-
ten 'etkisiz' hale gelir. Bizdeki simge-
selllik bu anlamda bir simgesellik. Bu
Kenan Işık'ın yönettiöi "Macbeth"de' Lad> Macbeth' Sumnı Yavrucuk, 'Macbeth' Atffla Olgaç.
mah. Zaten "bu tarz' Uişkileri demok-
rakrasileri gelişmiş ülkelerde bulmak
çok zor. Oradaki sistem, iktidara gele-
cek olanı biraz daha denetliyor. çün-
kü. doğu ülkelenndeki sistem ise, ma-
lum..."
Bir politikacımızın uzun süre espri
konusu olan "'Kendim için bir şey isti-
yorsam namerdim" sözünü hatı-
rlatıyorum Kenan Işık'a ve soruyo-
rum:
Beş perdelik oyunu iki perdeye, otuz
altı kişilik oyuncu kadrosunu da on iki
kişiye indiren Kenan Işık, metnı' yo-
rurnlarken bir ölçü de 'erotizm'
kattığını söylüyor işin içine. Ama
'farkb' bir erotizm bu. İktidann erotiz-
mi. Gücü, erki elinde tutmanın da, in-
sanda müthiş bir orgazm uyandırdığı
görüşünde. ^Devamb bir orgazm hem
de, düşünebiliyor musunuz, Lady
Macbeth-Macbeth ilişkisinde tensel-
savaş, koltuğun savaşıdır.
Macbeth de Duncan'ı öldürdükten
sonra şöke olur, ne yaptığını bilemez.
Kansıyla karşı karşıya kaldığı anda
dizlerinin bağı çözülür, elindeki kanlı
hançerle düştüğü yer, o iktidar koltu-
ğudur..."
Üçyerine bir cadı var bu Macbeth'-
te. "Üç tanesi biraz fazlaydı" diyor
Kenan Işık, nedenini sorduğumda.
'Kader Baası" olarak tanrmlanan bu
cinselhği olmayan biri ve dün-
yanın düzenini elinde tucanlann bir
temsilcisi. Bir sürü şapkası var Cadı'-
nın; bir tanesi melonsa. bir diğeri gaze-
teden v^apılmış. Öyle ya. basının rolü
de çok önemli 'iktidar' olayında..
Korkunç bir fırtınanın uğultulan,
uzaktaki savaşın yankılan arasında
ıssız ve karanhk bir bir yerde oturmuş
televizyon seyreden bir Cadı'yla başb-
yor bizim Macbeth. Cadı, büyük ek-
ranb televizyonda savaşı izbyor; bu
Bosna-Hersek savaşı olabilir. Taraf-
lardan birinin kazanmasını dört gözle
beklerken de sihirli topuyla konuşu-
yor: "Hele savaş bir bitsin, kaybeden
kazanan bir bilinsin." Ondan sonra da
artık Wall Street mi olur, Tokyo bor-
sası mı, neyse gücü, yani 'para'yı elin-
de tutan, ona oynayacaktır Cadı...
Günümüzde hepimizin toplumsal
bir örgütlenme içinde yaşadığımızı
söylüyor Kenan Işık, Macbeth'in gü-
nümüzdeki yansımalannı sorduğum-
da ve sürdürüyor sözlerini: "Bu orga-
nizasyon içinde insanın dünyayla
banşık olarak yaşaması için ne gereki-
yor acaba? Oriceîikle insanın kendine
ve ilişkilerine çeki düzen vermesi
lazım. Bu ilişkiler de ne yazık ki, hep
bu örgütlenme içinde 'empoze' edilen
ilişkiler. İnsanoğlu bu organizasyon
içerisinde neredeyse 'kendi' olmaktan
çıkmış. kendi özgür ilışkilerini özgürce
kurabılme hakkı elinden alınmış. Bu,
tüm dünyahlar için geçerli. Organizas-
yonlar insanı sıkboğaz ediyor. Ya-
şamın tadı tuzu kalrrnyor.
Macbeth'de de bunlar üst düzeyde,
yani tahtla, iküdar hırsı ile açıklanı-
yor. Ama çok küçük anlamda bir 'mü-
dürlük koltuğu' bile böyle bir mücade-
leyi ve entrikayı içerir. Iftira atmak
gibi. Hayatı paramparça edersiniz,
farkında olmadan küçük dnayetler iş-
lersiniz. Bu küçük cinayetler adam öl-
dürmek, kan akıtmak anlamında de-
ğildir ki. Birini kırmak bile bir küçük
cinayettir. İçten içe kötü bir sanat ürü-
nü yaratmak da küçük bir cinayettir;
sanau öldürür...
İDSO'nun bu haftaki solisti Erden Bilgen, Avrupa'da Telemann'ın sol majör trompet konçertosunu seslendirecek
4
SolistsanatçûarTürkiye'de yaşayamaz'NURAN BAYER
bilsak, sıraselviler cad.,
soğancı sok. 7 cihangir
243 28 79-99
1991 yıhnda Kültür Bakanb-
ğı tarafından "Solist Sanatçı"
kadrosuna alınan Erden Bil-
gen, birçok trompet konçerto-
sunun compact disc olarak
kaydını gerçekleştiren bir sa-
natçı. 1991 yıbnda Zürih. Bern,
Cenevre, Hamburg, Düssel-
dorf, Köln, Freiburg ve Stut-
gart'ta solo konserler veren Bil-
gen, İstanbul konserinden he-
men sonra gideceği Avrupa tur-
nesinde, Köln Oda Orkestrası'-
nın solisti olarak Haendel ve
Vivakdi konçertolannın yani
sıra eserin film kayıtlanndan
deşifre edilmesine ve düzenlen-
mesine kadar her aşamayı ken-
disinin gerçekleştirdiği Tele-
mann'ın sol majör konçertosu-
nun, Trompet Konçertosu ola-
rak ilk seslendirisini gerçekleşti-
recek.
Sanatçının "İnanılmaz bir
besteci, çaldıkça içine giriyorsu-
nuz" dcdiğı barok besteci Ge-
org Philipp Telemann aynı za-
manda dünyada ilk kez "orkest-
rayla turne yapan" kişi olma
özelliğini taşıyor. Kurduğu
10-15 kişilik gruplarla müzık ta-
rihinde ilk kez orkestrayla turne
yapan besteci. yolda sürekli
grup üyeleri için beste yapıp gjt-
tikleri yerlerde de seslendiriyor-
lardı.
• İstanbul Devlet Senfoni Or-
kestrası'nın olağan hafta sonu
konserinde Telemann'ın Re
Majör Konser Sonatı'nı seslen-
direcek olan Erden Bilgen, "Te-
lemann öyle bir besteci ki, hiç-
bir eserini diğerine benzetemez-
siniz.
Bir Mozart, Beethoven ya da
Brahms'ın eserlerini dinledi-
ğınizde hemen anlayabüirsiniz
ama Telemann'ı anlamanız ola-
naksızdır. Hereserinin karakte-
ri farkh, temalan hiç birbirine
benzemez. Dinlediğinızde bu
Telemann'dır demek çok zor-
dur" diyor.
Müziğin sürekli gelişen bir
sanayi olduğunu bebrten sa-
natçı, bu gelişimine ayak uydu-
rabilmek için özellik'le sohstle-
rin. calgılardaki gelişmelerden
yorumlardaki farkbbklara" ve
yeni anlayışlara kadar her olayı
sürekli izleyen bir kişi olması
gerekbliğini vurgularken Tür-
yen bir ülkede sobstin bir yılda
verebileceği konser sayısı da en
fazla 2 olmakta. Bu da onun
kendini geliştirmesi için kesin-
likle yeterti değil.
Oysa birçok oda müziği top-
luluklan olsa, onlann sürekli
solıste gereksinmeleri olacağı-
• Erden Bilgen,
İstanbul konserle-
rinde Telemann'ın
re majör konser so-
natını seslendire-
cek.
kiye'de özelbkle üflemeli çalgı-
larda "solist sanatçı'" olmanın
zorluklannı da dile getiriyor:
"Solistlerin Türkiye'de yaşa-
yabilecekleri bir ortam ne yazık
ki yok. Ülkemizdeki müzik ya-
şamı bir solisti kaldıracak ka-
pasitede değil henüz.
Orkestra sayısı 3-4'ü geçme-
ndan, sanatçılar kendilerini ge-
liştirme olanağı verecek konser-
ler yapabiürler. Benim sobst
olabilmemdeki en büyük katkı
yurtdıştnda olabibnemdi. Av-
rupa ülkclennde, cumartesi-
pazar dahil, sürekli çalabilme
olanağınız var: Bugün Alman-
ya'da, yann Fransa ya da İsviç-
re'de... Ancak yurtdışında iyiy-
senizvarsınız.
Yüzlerce trompetci arasında
var olabilmeniz için kendinizi
sürekli yenileyerek ve çahşarak
ayakta tutabilirsmiz. Rekabet
olduğu için solistler sürekli baş-
kalannın çalamayacaklannı
düşündüklen zor eserleri seçer-
ler.
Avrupa'da ügınç bir •trom-
pet pazan' vardır. Bu pazarda
çeşitli isimler yer alır. Bunlar
tek tek sanatçılar olduğu gibi
iki-üç kişilik gruplar da olabilir.
Herhangi bir orkestranın ses-
lendireceği eserde eğer zor olan
bir trompet partisi varsa, o par-
Jiyi hangi sanatçılann daha iyi
çalacağı bilindiğinden. orkestra
üyeleri bunun için herhangi bir
çabagöstermez.
O sanatçılar ya da sanatçı
çağnlır, eserdeki yalnızca trom-
pet partisini çalar. Öyle eserler
vardır ki içindekı 3-4 dakikalık
solo için, o eserde uzmanlaşan
sanatçı çağnlır ve karşıbğında
3-4 bin mark alıp gjderler..."
Erden Bilgen de bu trompet
pazannda kendini kabul ettir-
miş bir sanatçımız. Yalnız ken-
di değil yanına seçtiği 2-3 iyi
trompetçiyle oluşturduğu "Er-
den Bilgen Ensemble" dıye büi-
nen ve aranan bir grup Av-
rupa'da...
"Müziği hep zevk olarak ele
alan bir toplumuz. Oysa bunun
insan yaşamıyla bağdaşan hiç-
bir yani yok. Kültürlü oîmak is-
teyen kişi aynı yabancı dil gibi
yabancı müziğe de ilgi duymab*
Yabana dil öğrenmeye mecbur
değilsiniz, ama öğrendiğinizde
yeni bir dünya açıhr size... Mü-
zik deöyledir..."
Sobstliğini ve şefliğini üstlen-
diği Ankara Barok Solistler ad-
lı oda müziği grubu üyelerinin,
en büyük sorunlarının gerekli
ve yeterh' müzik ortamının yok-
luğu olduğunu belirten Bilgen,
bu şartlarda Türkiye'de oda
müziği gruplannın yaşaması-
nın çok zor olduğunu söylüyor.
Windsor
Şatosu9
nda
yangın
LONDRA- (Cumhuriyet) -
İngiltere Krahçesı İkina Eli-
/abeth"ın. Londra'ya40kilo-
mctrc uzaklıktaki Windsor
kasaba^ındaki sarayında
dün çıkan yangın. yapının
önemli bir bölümünde bü-
> üli hasura yol açtı.
Sarayın. kraliyet ailesine
aıl Ö7el bölümünde giriş katı-
ndaki kilisede öğleyin çıkan
\angm. gün boyunca söndü-
riilemedi. Sarayın. resmi da-
\cilcrdckullanılan büyük tö-
rcn salonu da yandı. Sarayda
bulunan paha bicilmez tablo,
kıiap. halı. seramik. ve diğer
lanhi eş\alar. askeri birlikle-
nn dc yardımı ile taşındı. An-
cak Rembrandt veCanalelto
pbı sanatcılann tablolannın
kurianlamadığı anlaşılıyor.
Nabil buşladığı bilinmeyen
vanginın. 850 yıllık VVindsor
Şatosunun bodrumundaki
\cnilcmc çalışmalan sırası-
nda çıkmış olabileceği tah-
min edıli>or.
Yangııun. sarayın ortaçağ-
dan kalma bölümünde sür-
mesi. ıılaiycnin müdahalesi-
nı güçlcşıirdı. Yangın sırası-
nda sıravda sadece Kraliçe'-
nın ortunca oğhi York Dükü
Andrcvv sardı. Windsor Sa-
nş ı. orıaçağdan bu yana hü-
kümdarlann yaptırdıklan
eklerle Topkapı Sarayı gibi
bü\u\en sarayın önemli bir
#bölümünün yanması karşısı-
nda Kraliçcnin "dehşet ve
elem du\duğu" bildirildi.
İki gün sürecek
AFSAD
4. Fotoğraf
Sempozyumu
Kültür Servisi- AFSAD'ın
(Ankara FotoğrafSanatçılan
Derneği) düzenlediği 4. Fo-
toğraf Sempozyumu cu-
martesi \e pazar günleri, Mil-
li Kütüphane'de gerçekleşti-
nlecck.
Ankara Büyükşehir Be-
lcdiycsi'nin katkılanyla dü-
zcnlcncn scmpozyum, Türki-
>e'nin ilk ve tek fotoğraf sem-
pozyumu.
İl'ki 1982. ikincisi 1987,
üçüncüsü 1989 yıllannda dü-
zcnlenen sempozyumda, fo-
loğraf derneklerinin. devlet,
ycrcl \ önetimler ve dernekler-
lc ılişkisi irdelenecek. günü-
müzde geçerli olabilecek fo-
ıcğraf dcrnckciliği ve işlevleri
tartışılacak.
İki gün boyunca sürecek
sempozyuma fotoğraf yazar-
lan, sanat çevresinde kendi
alanlannda uzman kişiler,
amatör ve profesyonel fotoğ-
raf sanatçılan katılacak,
Sempozyumda 24 bildiri
sunulacak. Bildiriler sempoz-
vıım sonunda kitap haline ge-
tırilccck.
Bildiriler. 'Fotoğraf Der-
neklcri ve Örgütlenmesi",
"Fotoğraf Eğitimi ve Tekno-
lojı. Fotoğraf Sanalı" ana-
başlıklan altında sunulacak
\c tartışılacak.