Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17KASIM1992SAU
OLAYLAR VE GÖRÜŞLER
Teröre Karşı Lüks Planı!..
Dr. NEZtH H. NEYZİ Ulaşiırma Bakanlığı E. Danışmam
I
nanılır gjbi bir haber değildi:
Ulaştırma Bakanı Yaşar
Topçu'nun emriyle gemi yan-
gınlanna karşı şehir hatü ge-
milerinde "lüks mevki" uygu-
laması başlatılacaku. Nitekım
'"Kanlıca" ve "İnkılap" vapurlannda
bu uygulama başlatıldı.
Yapılan araştırmalarda gemi yan-
gınlannın kıç taraftakı salonda çıkma-
sı üzerine. Bakan Topçu'nun bu bölü-
me giriş ve çıkışlan denetim altına
almak amacı ıle "lüks mevki" uygula-
ması ıçin emir verdıği. bir basın top-
lantısı ile açıklanmıştı.
Denizcilik İşletmeleri Genel Mü-
dürlüğü. Ulaştırma Bakanlığı"na bağlı
KİTlerden biridir. Şehir hattı gemile-
rini bu idare işletir. Daha önce bu işlet-
me Denizcilik Bankası TAO'ya bağlı
bir müdürlük olarak yönetiliyordu.
Denizcilik Bankası üç bölüme aynlın-
ca tersaneler ayn. deniz işletmeleri (ge-
miler, lımanlar ve kıyı emniyet) ayn ve
Denizcilik Bankası ayn genel müdür-
lükler oldular.
Lüks mevki niçin kaldınldı: 1974 yı-
lında deniz yollannda 420 çeşit bilet
vardı. Birinci, ikinci ve lüks mevkiler
birkaç bölgeye aynlrtuş ve yük biletleri
ıle birlikte bilet türü zamanla bu sayıyı
bulmuştu. Şehir hatlannda yolcuyu
birinci ve ikinci diye ayırmak gereksiz-
di. Trende, otobüste ve tünelde mevki
farklan çoktan kalkmıştı. Bu durum-
da birinci ve ikinci mevki aynmına son
verildi; ancak lüks mevki kaldınlmadı.
çünkü bu kaynaktan yılda 10 milyon
lira gibi 1970"lerde çok önemli sayılan
bir gelir elde edihyordu. Bir de bu
mevkinin alışılmış bir yolcusu ve İs-
tanbula özgü bir özelÜği vardı. Va-
purlar tek mevki oldu vejeton uygula-
ması ile bilet ortadan kaldınldı.
İstanbul nüfusunun hızlı artışı va-
purlarda da kendini gösterdi ve insan-
lar vapurda da ayakta gider oldular.
Bakanlar ve işletmeler: Sayın bakan
acaba gemilerin motor dairesırun iyi
çalışıp çalışmadığına bakabilir mi?
Doğru mu bir bakarun işletmelerin ic
ışlerine bu kadar kanşması? Hangi
araştırmaya göre lüks mevkinin teröre
karşı geleceği saptanmış? İstinye tersa-
nesi kapauldığında denizcilik konula-
nndan anlayanlar makaleler yazdılar,
hesaplar yaptılar, denizciliğimize yılda
kaç rrulyar zarar getirdiğini anlattüar
ve çare aradılar; acaba Sayın Bakan
bu önemli konuyla neden ilgilenmedi-
ler?
İstanbul'da çahşan şehir hatlan iş-
letmesi yılda yaklaşık 110 milyon yol-
cu taşır. Türkiye nüfusunu iki kez taşı-
yor demektir. Çok önemli bir görevi
vardır. Asya ve Avrupa kıtalannı bir-
birine bağlar, Istanbul'un Yalova ve
Çınarcık gibi hinterlandına. Adalara
sürekli hizmet verir.
İşletme ise bir yandan devamlı iskele
kapatır, tarifeleri değiştirir, çünkü hep
tepeden tazyik altındadır. Zarar etü'ği
için hatlar ve iskeleler iptal edilir. ts-
tanbullu bu idareden çok şikayetçidir
Ne tstanbul halkının denizden ulaşım
derdi araştınlır. ne de bu işletmenin
asıl zarar nedenleri incelenir. Durup
dururken birden tepeden inme bir ka-
rarla lüks mevki uygulamasına geçilir.
Yapıhşlan gereği lüks mevki uygu-
lanamavan öbür şehir hatü gemilen.
hepsi teröre kurban mı gidecekler?
Bir bakanlık, işletmelerin genel poli-
tikalannı düzenler ve bir planın uygu-
lamalannı denetkr. Aynntılara girin-
ce işletmeler çalışamaz olurlar ve
verimlilik sorumluluğu bakanhğa
yüklenir. Bakanlığın başansı gündeük
kararlan işletmelere bırakarak genel
politikaya uyum sağlaması ile olur.
Aynnülara bakanhklar kanştıkça
lüks ve terör birbirine kanşır ve so-
nunda hizmet akşar.
Yolcu lüks mevkide de ayakta kalmak
dunımuna düşünce şehir hatlan idare-
si bu mevkii kaldırarak vapurlann
yolcu kapasitesini artürma yoluna git-
ti.
Anarşik olaylar ve vapurlar: 1978'-
de İstanbul'da anarşi olaylan arünca
vapur kaçırmak bir gösteri halini al-
mıştı. Genellikle bır şehir hatü vapuru
zorla yolundan çevriliyor ve böylece
huzursuzluk yaraülıyordu. Vapurla-
nn karinesine yakın yerlere bomba
yerieşürildiği olmuştu. öntem olarak
her iskelede yolcular indikten sonra
vapurlann kanepe altlan ve kıyı buca-
ğı denetleniyordu. Mürettebat devam-
lı bir gözetleme içinde idi. Zamanla bu
vapur kaçırma eylemlerinin bir amaca
ulaşamayacağj görüldü ve terk edildi.
Bütün KİTler bir bakanhğa bağh-
dır. Reorganizasyon konusuna gelin-
ce, bakanbklar hasisleşiverirler. Ba-
kanlıklann önemi biraz da kendilerine
bağlı kuruluşlardan doğmaktadır. Bu
nedenle Denizcilik Bakanlığı bir türlü
gerçekleştirilemez. Yıllardır "'Tür-
kiye'nin üç tarafırun denizlerle çevrili"
olduğu edebiyaü yapıkr. fakat bir tür-
lü deniz ve suyollan ile ilgili bir bakan-
lık kurulamaz. Bu konunun açıklan-
mayan önemli bir yönü, Ulaşürma
Bakanlığı'nın bölünmesi ve önemin-
den bir şeyler yitirme korkusudur.
Lüks mevkiye tepkiler: Yolcular
oturacak yer bulamazken vapurun bir
bölümünü "lüks" diye ayırmak ve üs-
tüne binlerce lira bilet kesmek bugün-
kü hayat anlayışı içinde insanlara ters
geliyor. İstanbul rahat bır şehirken ve
vapurlarda her zaman yer bol bol bu-
lunurken 25 kuruş fark verip bir koltu-
ğa kunılmak zevkli bir şeydi. Bir de
kahve ya da çay ısmarlayıp bu keyfı
doruk noktasına vardırabilirdi yolcu,
pek canı çekince... Şimdiki lüks simge-
leri o zaman yoktu; yatlar, tekneler ve
özel yüzer saraylar düşünülemezdi bi-
le.
ARADABIR
HALİT ÇELENKHukukçu
'Gözyaşları da ÇiçekAçar"
istanbul'da Atatürk Kültür Merkezi toplantı salonun-
dayız. Çağrılı olduğumuz "Işkence ve Tıp Mesleği"-
konulu uluslararası sempozyum başlıyor. Karşımızda
büyük boy bir resim: Ağlayan gözler ve bu gözlerden
damla damla süzülen gözyaşları. Damlacıklar yere dü-
şüyor, uçlarında pembe ve yeşil çtçekler... Resmin üs-
tiinde şunlan okuyoruz: "Gözyaşları da çiçek açar."
ölesiye duygulanıyorum, işkence görmüş yüzlerce ve
binlerce insan gözlerimin önünde canlanıyor.
Sempozyumu, "Uluslararası işkence Kurbanları Re-
habilitasyon Konseyi", Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve
Turk Tabipler Birtiği ortaklaşa düzenlemiş. Konseyin
Başkanı Öle Esperson, sempozyumu açıyor. Konuş-
masında, dünyada işkence olgusu üzerinde bilgiler ver-
dikten sonra, işkence suçlularını yargılamak üzere ulus-
lararası bir mahkemenin kurulması gerektiğini söylü-
yor. Ulusal mahkemelerin işkence suçlularını yargıla-
mada yansız olamadıklarını, yetersiz kaldıklarını açıklı-
yor.
Türkiye insan Hakları Vakfı Başkanı Yavuz önen ve
Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi Başkanı Selim öl-
çer de birer açış konuşması yapıyorlar. Yavuz önen, iil-
kenin birçok sorununa değindikten sonra konuşmasını
"insanlık onuru işkenceyi yenecek " sözleriyle bağlıyor.
Selim Ölçer, 1948 yılında kabul edilerek 1983 yılında
geliştirilen Cenevre Bildirgesi'nde "Hekimlerdin, ulus.
ırk. parti politikalan ya da toplumsal durumlarla ilgili de-
ğerlendirmelerin, görevi ile hastanın arasına girmesine
izin veremezler" ilkesinin bir mesleğe bağlılık yemini
olarak yer aldtğmı anımsatıyor. Ekim 1975te kabul edi-
len Tokyo Bildirgesi'ndeki şu ilkeleri de sempozyumda
okuyor ve açıklıyor. "Silahlı çatışma ya da sivil kavgalar
da içinde, hiçbir durumda hekim. işkenceyi ve zalimce,
insanlık dışı ya da aşağılayıcı başka hiçbir işlemi onay-
lamayacak, hoşgörmeyecek ve bunlara katılmaya-
caktır; suçu ne olursa olsun, bu işlemlerle karşılaşan
mağdurun inançları ve güdüleri ne olursa olsun, tster
kuşkulanılan kişi. ister sanık, isterse suçlu olsun bu du-
rum değışmez."
"Hekim, tıbbi açıdan sorumlu olduğu kişinin bakımıyla
ilgili bir karar verirken klinik yönünden bütünüyle
bağımsızolmalıdır. Hekimintemel görevi, izlediğı kişile-
rin sıkıntısını azaltmaktır; kişisel. toplumsal ya da politik
hiçbir güdü, bu yüce amaçtan daha üstün sayılmaya-
caktır."
Amerika'dan Yunanistan'a, Ingiltere'den Belçika'ya
kadar dünyanınçeşitli ülkelerindengelen uzmanhekim-
ler, profesörler. Türkiyeli hekimlerle birlikte işkence ol-
gusu üzerindeki araştırmalannı bildiriler halinde slay-
tlarla anlatıyor ve açıklıyorlar. işkence konusunun bilim-
sel açıdan tüm yönleriyle ele alınarak irdelenmesi, ince-
lenmesi ve özellikle doktorların meslek yeminlerinin ön
plana çıkarılarak anımsatılması, yıllar gectikten sonra
işkence kalıntılannın saptanması kuşkusuz gerek işken-
ceyi önleme mücadelesi, işkencecileri teşhir etme ve
gerekse hukuk açısından önemli ve yararlıdır. Ancak
burada iki noktayı anımsatmakta yarar görüyoruz:
Birincisi, bütün baskı ve işkencelere karşın kendi ki-
şiliğini, inançlarını, hakça toplumsal bir düzen yaratma
çaba ve kararlılığını sürdüren, ruh sağlığını koruyan in-
sanların yüce erdemini ve üstün bilincini yadsımayalım.
Ve yine uluslararası arenada hekimlerin, bilim adam-
larının, işkencenin niteliğini, amaçlarmı ve kalıntılarını
saptama doğrultusundaki ciddi çabaları karşıstnda ül-
kemizde, koalisyon iktidarının işkencenin önlenmesine
yardımcı olabilecek birkaç maddelik yasa değişikliğini
bir yıldan beri gerçekleştirmemesindeki ciddiyetten
uzak tutumunu da unutmayalım.
OKURLARDAN
Özenlidavranmalıyız! '
U nurlu bir yaşam savaşımı veren gazetemiz Cumhuriyet'in
bu kavgasının başından beri yanında oldum. İyi ve kötü
gününde. Belki sizin (ya da herkesin) duymaya alıştığı bir
söz var:'Kırk yıldır Cumhuriyet okuruyum." Evet, bunu bir
kcz daha yineliyorum kı ben de öyleyim. Ashnda kırk yıldan
da fazla. Çocukluğumda evimize Cumhuriyet ve Yeni Sabah
gırerdi. Benim evimeiseCumhuriyet'ten başka gazete
girmedi Şunu ıçıenliklesöylüvorum ki gerek kültürel, gerek
yaşamsal vc gerekse meslekı açıdan gazetem bana çok şey
kazandırdı. önüme yeni ufuklar açtı. Ama bugünlerde siz
Curnhuriyeıçalışanlannındadikkatiniçekenbirşeyvarmı?
(Eskiden olmu>ormuydu''Oluyordu. Ama bu kadar yoğun
dcğıl...)Sözünü etmek istediğım düzeltmeye (bizim
alıştığımız sözcükle 'tashih'e) karşı gösterdığiniz özensizlik.
İstanbul'da nasü olduğunu bilmiyorum (çünkü bir kaç ayn
bölgosel baskınız olduğunu sanı>orum) ama, burada
aldığım okuduğum Cumhuriyet'te inanılmayacak kadar
Türkçe vedilbilgisi yanlışı var. Kelime-cümle-harf-vurgu!..
Hatta haberle ilgisi olmayan başlık ya da arabaşlık gibi..
Hatta ve hatta haberin birdenbıre (anlaşılamayan bir
biçimde)bitmesi yanm kalmasıgibi.
Sözü daha fazla uzatmadan yalnızca şunu söylemek
istıyorum: Lütfenbırazdahaözen!..
Ekrem Özer
. Adana
TAR1TŞMA
Koruma kurullan nasıl kurulmalı?
1
951 yılında 5805 sayılı
yasa ile kurulan ve 1973
yılında çıkanlan 1741
sayılı yasa ile değişikliğe
uğrayan 'Gayrimenkul
Eski Eserler ve Anıtlar
Yüksek-Kunılu' (GEEAYK).
1951 yıhndan 1983yılınadek
ülkemizdeki sit alanlanru ve
anıtlan oldukça iyi
korumuşlur. Sit alanlannın
büyük bır bölümünüyine bu
kurul saptarruştır. GEEAYK
her ne kadar bakanhğa bağlı ise
de, üyelerinin çoğu
üniversiteden seçiliyordu.
1983 yılında 2863 sayılı Kültür
veTabiat Varhklannı Koruma
Yasası'nın yürürlüğe girmesiyle
kültür ve doğa yarlıklanmu
için karanlık günler başladı. Bu
Yüksek Kurul, 1983-1987
yıllan arasında görev yapmış ve
çok sayıda 1. derecede Sit
Alanını. 3. dereceye indirerek
yapılanmaya açmışür.
Kültür vedoğa varhklanmızın
karşılaştıâ en büyük felaket
2863 sayılı yasanın birtakım
maddelerini değiştiren 3386
sayılı yasanın 1987 yılında
kabul edilmesiyle başladı. Bu
yasa asbnda Kültür ve Tabiat
Varlıklannı Koruma Yasası
değil, 'Kullanma Yasası'dır. Bu
değjşiklikle Yüksek Kurul,
bölgelerdeki Koruma
Kurullanna hernen hemen tüm
görev veyetkilerini devretmiş
ve oldukça önemsiz bir
konuma gelmiştir.
Kurullar günlük ve politik
çıkar hesaplanndan uzak,
bilimsel temellere göre
çalışmahdır. Bilimsel
çalışmanın vazgeçümez koşulu,
özerkliktir. Bakanhğa bağlı
olması ise politik çıkarlar
doğrultusunda islev görmesi
demektir, bu nedenle kurullar
özerk olrnahdır. Kurul
üyeterinin büyük bir bölümü
ilgili bilim daflanndaki
üruversite öğretim üyelerinden
seçilmehdir. Üyelerkendı
kendilerini yenilemeli ve
başkanlannı da kendileri
seçmebdirler. Bölge Kurullan.
Yüksek Kunıla önen getiren,
konulan araşürarak sunan bir
kurul olarak sürmelidir. Tüm
yetkiler Yüksek Kurul'da
toplanmahdır. Yüksek Kurul
sık sık toplanmalı, gerekirse her
gün biraraya gelmelidir.
Aynca kurul kararlan
yayımlanarak yapılan islerin
karnuoyu ve basın tarafından
bilinmesi sağlanmalıdır.
Böylelikle kurullann kontrolü
de sağlanmış olacakür.
Son derece zengın ve çeşitli
kültür mirasına ve doğa
güzelliklerine sahip olan
ülkemizin bu korkunç yasayla
eşine rasüanmay an değerlerini
yıtirmesine dur demerun
zamanı çoktan geçü bile!.. Bu
değerler tükenmeyen bir
zenginlik kaynağı değildir. En
kısa sürede yeniden
düzenlenecek olan yasanın bu
büyük soruna çözüm
getireoeğine inaruyoruz.
Doç.Dr.ÖmerÖzyiğit
Ege Üniversitesi
Yorumlannızda etki altındasınız...
sayın Oral Çabşlar;
Cumhuriyet
gazctesınde
yavımianan
'İslamda ilk
aynbklar, Hz. Ali
Muaviye kavgasf başlıklı
arasurmanızdan dolayı sizi
kutlanm.
Yazı dizinizde her ne kadar
tarafsız kalmaya özen
gösteriyorsanız da. yer yer
yorum yapmaya çalışıyorsunuz
ve bu yorumlannızda etki
altınd'a kaldığınız izlenimini
edinmiş bulunuyorum.
Şöyle ki; 'Hz. Ali'nin Muaviye
ile uzlaşmasırun tepkilerinin
asıl nedenı, onun tslam
Aristokrasisi ile uzlaşması,
kuzeyde iktidan eline geçiren
eski Mekke zenginlerine
ıradesini teslim etmesidir'
diyorsunuz. Eğer Hz. Ali'nin •
böyle bir uzlaşma düşüncesi
olsaydı, bu kadar acıh ve uzun
bir yoldan geçmeden bunu taa
Medine'de y apar. yaşarnının
son çeyreginde huzur içinde,
'bir eli yağda, bir eli balda'
yaşar giderdi.
Sağlıklı bir yorurn yapabilmek
için işin özünü bilmek lazım.
Konuyu özümlemeden bir
yargıya varmak söz konusu
değildir.
İslamiyet, Antika Tarihte
Medine'den (kent) çıkma
orijinal medeniyetler zincirinin
senteze varmış en son
halkasıdır. Hz. Muhammed.
medeniyete geçiş
kapısındaki Arap toplumu ve
dolayısıyla tüm insanlığı. yitip
gitmekte olan insani değerlen,
o günkü şartlarda belirlı bir
programa sokabilir miyiz
uğraşı içinde; görünüşte küçük.
aslında lslamlığın en büyük
savaşı olan Bedir gazvesinde,
herşeylerini insanlık yoluna
harcayacaklanna emin olduğu
dava arkadaşlannın ganimet
kavgasına düştüğünü görünce
bir sükütu hayalden sonra
kendini çabuk toparlayarak;
Kuran'da Enfal suresinin ilk
ayetinde: 'Sana ganimet
soruyorlar, de kı; ganimet
yolda kabnışın, yoksulun,
yetimin olmak üzere
peygamberindir' dedi.
Fakat geçen zaman içinde
Muhammed'in ülküdaşlan
dışında pek çok insarun, yitip
gitmekte olan insanbğa meteük
vermediğini gözlemleyince,
kendi koymuş olduğu Enfal
suresinin ilk ayetiniyedi, sekiz
yıl sonra değjştirerek; tamamı
yoksulun olan ganimet hakkını
beşte bire düşürerek, hem
yoksulun hakkını bir nebze
olsun korumuş, hem de
Bedevilerle (orta barbarlar)
onlan yönlendirecek olan
Aristokratlara (yukan
barbarlari vererek, kokuşmuş
Bizans ile Iran medeniyetıni
'yelle-yuf edecek dinamizmi
harekete geçirmiştir.
Ebu Bekir ile Ömer'in aynı
yoldan gitügjni, Osman'ın ise
Aristokratlar lehine
dönüştürdüğü ibreyi tekrar
Bedeyiler leruneçevirmek için
Ali'nin teslim edilen bayrağı
yükselunek için var gücüyle
çahşüğı herkesçe bibnmektedir.
Hal böyle olunca; Hz. Ali'yi
'Aristokrasi ile uzlaşmacı'
göstermek insaf ölçülerini
zorlamış oymuyor mu?
Saygılanmla çabşmalannızm
devamını temenni ederim.
Turgay Mızrak
Ankara
PENCERE
Ufkunuz Geniş Olsun
Soluğunuz Derin...
Öğrenciyken yakası bağrı açık gezip dolaşmayı öz-
gürlük sayardım; yaşama atılıp az çok kendime gelince
kravatı attım, çoğunlukla ceket de giymiyorum, bir kazak
yetiyor, bir de rahat pantolon; oh ne âlâ yaşam!.. Giyim
kuşamda devrim sürüyor, kimse kimseyi yadırgamıyor,
artık rahatlık geçerli...
Geçenlerde bir iki yere çağrılı idim, birden ayrımsa-
dım ki giyilecek doğru dürüst elbisem yok; hazır giysi
satıcılarından bir şeyler almak istedim. Aaa, o ne? 40'-
larda ya da 50 li yıllarda moda olan biçimlerden ve
kesimlerden gayrısı yok; geniş yakalı, kruvaze bol kos-
tümler!..
Moda böyledir.
Dönersin, dolaşırsın, al baştan yaparsın, kadın giyi-
minde de öyle değil mi? Uzat etekleri. kısalt etekleri,
daraltomuzları. genişletomuzları!.. Gelgitler hem deği-
şiklik rüzgârı sanılıyor hem kapitalizmin doruklarından
üflenen reklamlarlapıyasa canlanıyor, pazarlardasatış-
lar sürüyor. insanlar da eğleniyor.
•
Ancak pek eğlenceli olmayan modalar da var; kesimi
ve biçimı yine Batı'da saptanıyor.
Şimdi Bush modası geçti, Clinton modası başlıyor;
Reaganizmin, Thatcherizmin de pabucu dama atıldı;
Monetarizm ya da Friedmanizmin gözden düştüğünü
kuşlar haber verdi, Amerika'daki cumhurbaşkanı se-
çimlerinde Clinton hapşırdı...
Şimdi bizimkiler nezle olur.
Ne diyorsunuz? Artık sosyal devlet modası mı başla-
yacak? Keynesçilik devreye mi girecek? Devlet müda-
haleciliği tu kaka olmuştu; ama, yine baştacı mı edile-
cek? Neoliberalizm gözden düşerse Babıâli'de yeni
biçim ve kesimler nasıl olacak?
Türkiye. Reaganizm ya da Thatcherizmi benimseye-
rek çağ atlamıştı değil mi?
Atladığımız yerden geri mi döneceğiz?
Batı'da moda değişiyor...
Eloğlunun keyfinin kâhyası değiliz ya!.. Canı istediği
zaman değiştiriyor...
Ben çoktan kravatı attığım için rahatm, çoğunlukla
ceket de giymiyorum!.. Giyim-kuşam o kadar önemli de-
ğil, ama ekonomiye gelince iş değişiyor. Çünkü ülke-
mizde "ciddi" adamlar var; giyim-kuşamda modayı
yakından izliyorlar, en seçkin markaları ceketlerınde,
kravatlarında, gömleklerinde taşıyorlar; ekonomide Ba-
tı hapşırdı mı bizimkiler nezle oluyorlar. Siyasal partiler
kesiminde neoliberalizme bağlanmış, ekonomide şab-
lonculuğa yamanmış ünlüler güç durumda kalmayacak-
lar mı? Babıâli'dekiler nasıl dönüş yapacaklar?
Ergin Yıldızoğlu, dün Cumhuriyet'te çıkan "Ekonomik
Politikalar Tekrar Değişirken" başlıklı yazısındasıkıntıyı
yansıtıyordu:
- "Ekonomi yazarlan tekrar utana sıkıla Keynes'in adı-
nı anmaya başladılar."
İş bu kertede kalsa yine iyi...
Arkasıdagelecek...
•
Arkası ne?
Sosyalizm...
Sovyetler'in yıkılmasıyla sosyalizm tükendi sananlar
da aldanıyorlar; kapitalizm sürecek; ama, sermayecili-
ğe, sömürüye, emperyalizme karşıt dünya görüşünün
varlığı da kaçınılmaz biçimde sürecek!.. Amerika'da
halk muhalefeti, KörfezSavaşı'nın kahramanı Bush'uyı-
karken, milyarlarca yoksul insani barındıran gezegeni-
mizde sosyal adaleti dışlayan sistemlerin muhalefetleri
silinir mi?
Hiç merak etmeyin ya da sevinmeyin; sosyalizm, bu-
günden yarına olacak bir iş değil...
Uikunuz geniş olsun...
Soluğunuz derin...
Şimdilik Batı'dan gelen "şablon" değişiyor, "Abdül-
mucit keser biçer, hemen kafasındaki şablonu yeni
modaya uyduracak; rüzgâr güllerine takacak; etekler ya
uzayacak ya kısalacak, ceketlerde omuzlar ya dar ya
geniş...
KABÎRLt 1. KADASTRO
MAHKEMESİ'NDEN
Mahkememizden verilen 28.12.1990 gün ve 1982/74 esas, 1990/549
sayüı karan ile Kadirli Bahadırlı köyüne ait 61.250 m
!
yüzölçttmOo-
deki 74 nuraaralı parselin davasınm görevsizlik nedeniyle Kadirli As-
liye Hukuk Mahkemesi'nde görülraesine üişkin kararın taraflardan
Kazım Balcüar ile Mustafa evlatlan Ahmet ve Mehmet mirasçılanna
tebliğ edilemediği, zabıta araştırmasında da adresleri tespit edileme-
diğindeıı, mahkememizin 20.10.1992 gün 1982/174 esas, 1990/549 karar
sayüı müteferrik karan ile adı geçenlere mahkeme karannın gazete
ilanı yoluyla tebliğine karar verilmiş bulundugundan, mahkeme ka-
ranrun ilan taribinden 15 gün sonra Ugililere tebliğ edilmi; sayılacağı
hususu ilan olunur. 20.10.1992
Basın: 51303
Sasıracalcsımz!!
Bir Aygaz Bayii'ne gelip, buzdolabından ütüye,
fınndan şofbene geniş ürün yelpazesini ve
uygun ödeme koşullarını gördükten sonra...
ToınofnfayacaİESfmz
Aygaz
tLAN
ÇATALCA
I. KADASTRO
HÂKİMLİĞİ'NDEN
Esas No: 1988 1665
Davacı Malı\e Haanesi vekili
Çalaka ilçesı Çanakça kövü hu-
dutlan dahılinde kalır 760 m
1
yü-
zölçûmündekı 262 parselde hakkı
\ar olduğu ıddıası ile mahkeme-
mıze kadastro tespıtıne ıtiraz da-
\ası açmıştır Tespit mahklenn-
den Mehmet kızıGülüzarölüdür.
Dava dılekçesı \e dunışma gunü
Güliizar kızı Nebiye Dağ'a ola-
ğan usullerk tebliğ edilmemiş ve
tum aramalara rağmen de açık
adresınin tespitı mümkun olama-
dığından gazete ile ılanına karar
serilmiştır.
Nebiye Dae yargılamanm atılı
bulumiuğu 23. İ 993 gunü saat 9.
10"da Çiüalca I. TapuUma Mah-
kemesi'nde elinızdekı tüm delılk-
nniz ıle birlikte hazir bulunmanız.
duru^maya gelmedığıniz takdirde
djvanm yokluğunuzda yapılarak
>onuçlandınlacağı. dava dilekçe-
Mnin ilanen tebliğ edilmiş sa>ıla-
caâ 7201 s Tebligat Kanunu'nun
29 \e muteakip maddeleri gere-
ânce ilanen teblıâ olunur. 10.11.
İ992
Basın: 42528
İNSAN SICAĞI
Erdal Atabek
5. bası 10.000 lira (KDV içinde)
Çağdaş Yayınlan Turkocağt
Cad. 39-41 Cağaloğlu-htanbul
Odemeli gönderilmez.
Onaylı hcKadan trafikte drek-
si\ on dcrsleri verilır.
506 78 99