Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13KASIM1992CUMA
12 DIZIYAZI
Derneğin yasa
tasansı, öğrenci
açfsıhdan daha olumlu
Pnt. AZPlt: Altematif yasa tasansında. faaliyetlerin, çağdaş bilimsel esaslara
uygun. laik ve demokratik bir anlayış doğrultusunda sürdürübnesi dûşünüldü.
Mirat İKMİhc Bu taslak da. çerçeve yasa niteliğinde değil. Öğrenciler açısından,
Milli Eğitim Bakanlığı tasansına oranla çok daha olumlu. Ozan ErtataK Tasan-
ya, öğretim üye yardımalannın düzenlendiği bölümlere kadar eleştirim yok.
Ancak, araştırma görevliliği statüsünün tekrar düzenlenmesine itirazlanm var.
Şpru - (İM Amlf a) Üniversite Öğretim
Üyeleri Derneği'nin hazırladığı altema-
tif yasa tasansını ana hatlanyla anlata-
bilir misiniz? _
Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği.
bu iktidann oluşmasından önce bir tas-
lak hazırlamak için titiz bir çalışma
yapmıştı. Bu çalışma. dört başı mamur
hale geürilerek, üniversite kamuoyuna
ve Milli Eğitim BakanhğVna sunuldu.
Amaçladığımız hususlardan en önemli-
si, kendi kendine yeten başlı başına bir
kanun olmasıydı ve bu çahşmaya. bü-
tûn yükseköğretim kurumlannın aynı
torbaya atılmasına karşı olduğumuz
için eskiden olduğu gibi Üniversiteler
Kanunu adını verdik. Demin eleşürdi-
ğim 2547 sayılı kanunun genel ilkelerine
alternatif oluşturacak ve üniversiteye
gerçekten çağdaş, modern bir kimÜk
kazandıracak genel ilkeler öngörüldü.
Bunlann ilkini, ûniversitenin asıl göre-
vinin özgürce bilim üret-
mek. ileri düzeyde öğretim
yapmak, ulusal ve ulusla-
rarası düzeyde sorunlann
çözümüne yönelik bilimsel
araşürma ve incelemeler
gerçekleşürmek olarak be-
lirledik. Burada faaliyetle-
rin, çağdaş bilimsel esaslara
uygun, laik ve demokratik
bir anlayış doğrultusunda
sürdüriilmesi dûşünüldü. Bu. 2547
sayılı kanunda yer almayan bir husus.
Aynca, çok duyarh olunması gereken
bir konuda, cinsiyet, ırk. din, etnik kö-
ken ve siyasi inanç farkblığı nedeniyle
aynm yapılmasının önlenmesi üzerinde
titizlikİe duruldu.
Gelfşmekte olan üniversiteler konu-
sunda. 27. maddede üniversitelerarası
kurulun gelişmekte olan üniversitelerin
özelliklerini ortaya koymasını istedik.
Buna göre, bu üniversitelerin fiziki me-
kanlan, bilimsel yaymlan, eğitim öğre-
tim faaliyetleri. fakülte sayısı, kadrolu
öğretim üyesi sayısı. lisansüstü öğretim
programlan sayısı. öngörülen organ-
lann oluşup, oluşmadığı. kitaplıktaki
bilimsel yayın sayısı, laboratuvarlann
gelişmişlik derecesi ve mali yardım alıp
almadığı gibi konularda ölçütleri belir-
leyip hangı üniversitelerin gelişmiş. han-
gilerinin gelişmekte olduğunu ortaya
koymasıistendi.
Üniversite organlanna gelince, se-
nato, üniversite yönetim kurulu, rektör
ve kurulması ihüyari olan üniversite
danışma kurulu olarak öngörüldü.
Rektörün bütün öğretim üyeleri ve
yardımalannın katılacağı bir kurul ta-
rafından seçilmesı öngörüldü. Görev
süresi 3 yıla indirildi. *
Fakültelerin iç yapılannı belirleme
konusunda ünıversitelere büyük özgür-
lük tarundı. '
Araştırma görevlilerine gelince, 'fa-
külte alt birimlerinin araştırma, ince-
leme ve deneylerinde yardımcı olmak
üzere kadrolu veya sözleşmeli olarak
çalıştınlacak araşürma görevlileri. fa-
külte kurulunun teklifî ve üniversite yö-
netim kurulunun onayı ile rektör tarafı-
ndan atanacaktır' denildi. Bunun yanı-
nda bir de eski üniversite mevzuatında
öngörülmüş olan asistan kategorisi tek-
rar oluşturuldu. Asistanlık. araştırma
görevliliğine nazaran daha
sürekli ve güvenceli bir gö-
rev olarak dûşünüldü.
Öğretim harcı ve bursu-
na gelince öğretim gjderle-
rine katılım paylan üniver-
sitelerarası kurul tarafı-
ndan belirlenecek ve fonda
toplanacak. Fonda topla-
nan katılım paylan. eğitsel:
kültürel ve sosyal amaçlı
faaliyetlerde kullanılmak üzere öğrenci
sayısına göre fakülteler ve üniversiteler
arasında pay edilecektir. Öğrenci örgüt-
lerine gelince. Üniversite öğrenci birliği
düzenlendi, üniversiteye ve yüksek tek-
noloji enstitüsüne kayıtlı her öğrenci, bu
birliğin doğal üyesi olacaktır.
Disiplin hükümleri büyük ölçüde
1750 sayılı üniversiteler kanunundaki
usule göre oluşturuldu.
Soru - (İnceoğlu ve Erözden'e) Öğ-
retim Üyeleri DerneğTnin taslağını de-
ğerlendirir misiniz?
Bu taslak da, çerçeve yasa niteliğinde
değil. Aynca, yeni getirilen bilimlerarası
kurulun ve yükseköğretim danışma ku-
rulunun işlevleri tam olarak açıklana-
bilmiş değil. Öğrenciler açısından Milli
Eğitim Bakanlığı tasansına oranla çok
daha olumlu.
OzMErtzlM:
Tasanya, öğretim üye yardımcılan-
nın düzenlendiği bölümlere kadar eleşti-
rim yok. Asistan statüsünün tekrar geti-
riliyor olması son derecc olumlu. An-
cak, araştırma görevliliği statüsünün
tekrar düzenlenmesi noktasında itiraz-
lanm var. Bu statünün ışlevsel olmaya-
cağını düşünüyoruz. Mevcut araştırma
görevlilerinin hangi statüye gireceği ko-
nusunda kuşkulanmız var. Bu konuda
geçici maddeye ihtiyaç var. Mevcut
araşürma görevlileri, doğrudan asis-
tanlık statüsüne alınmah, isteyenler
araşürma görevliliğine getirilmeli.
Doktora tezi aşamasına gelen asis-
tanlann bir yıl süreyle yurtdışında
araşürma yapabilmelerine olanak sağ-
lanmalı. Öğretim üye yardımcılan. siya-
si partilere üye olabilme, siyasi parti faa-
liyetlerine katılabilme özgürlüğüne sa-
hipolabilmeli.
Enstitü bünyesinde görev yapan
araştırma görevlileri, burada öğretim
üyesi kadrosu bulunmadığı için dokto-
ralannı tamamladıklannda kendilerini
kapı önünde buluyorlar. Bu kadrolann
fakültelere aktanlmast gerekJı. Soru -
Üniversitelerde polisin varlığı, özel gü-
venlik birimlerinin oluşturulacak ol-
ması öğrencilerin tepkisini çekiyor. Siz-
ce Türkiye polissiz üniversiteye ne za-
man kavuşacak
1
Polisin üniversiteye hiçbir zaman gir-
memesini savunmak doğru değil. An-
cak, polisler hergün kimlik kontrolü
yapıyor ve çantalanmıa anyorlar.
Bunu yapma yöntemleri de gerçekten
çok saygısızca. Üniversitelerde polisin
bulunması gerekli ama üniversite yöne-
tim kuruluna bağlı özel bir birlik olmalı
ve gmenlık görevlileri davranışlannı
değiştirmeli.
O E i N
Üniversitede polisin varhğı rahatsız
edici ama gerekli. Üniversitede ciddi bir
güvenlik sorunu var. Polisin yerine. üni-
versitenın kendı güvenlik birimini oluş-
turması çok daha sağlıkh olur.
BİTTİ
MSL'lüİsmaa'in
özeleştirisişöyle:
Okula ilk gelen,
sanatçı olarak
yetişeceğini
zannediyor. Ancak
4. sınıfa geldiğinde
değil sanatçı,
bütünüyleilgili
zanaatçı bile
otanadığını anüyor.
(Fotoğraf:
IBRAHİM
GÜNEL)
Giyimine bak, aııla
hangiüniversitedendir
• Mimar Sinan Üniversitesi'nin kapısından ilk girildiği andan itibaren
hem öğrenci hem de sanatçı olunur. Erkeklerin saçlaru eğer at kuyruğu bi-
çiminde bağlanmamışsa özgürce omuzlara sahnmıştır. Yuvarlak camlı tel
gözlüklere, sol kulağı küpeli erkeklere, bu okulda çokça rastlanır.
FİGEN ATALAY
Türkiye. belki de dünya üzerinde
500 ki$ilik amfide hukuköğrenimi
verilen tek ülke. Derslerin saat 18.
OO'de tamamlandığı, kitaplığin
bundan bir saat önce kapandığı fa-
kültelerin bulunduğu
başka bir ülke de olma-
yabilir.
İstanbul Üniversitesi
Hukuk Fakültesi, işte
böyle bir okul. Fakülte-
nin kitaplığı yetersiz.
anfıleri ısmmıyor, ba-
zen sulan aylarca akmı-
yor, kalabahktan derse
kaülmak mümkün ol-
muyor.
v
Fakültenin 3. sınıf öğrencisi Ha-
kan Yazıcı, "YÖK'ü. yıllardır bü-
tün sorunlann kaynağı gibi gör-
dük. Dpğramacı'nın isüfasından
sonra YÖK eskisi kadar etkilı değil
ama üniversitelerde herhangi bir
düzelme meydana gelmedi" diyor.
Ûniversitenin en büyük sorununun
bilim üretememesi olduğunu belir- ne kaülmalan gerektiğini söyleyen
ten Yazıcı. öğrencilerin de. öğretim Gökçe Güler'in bir başka isteği de,
görevlilerinin de bilimsel çahşmaya fakülteye ahnan öğrenci sayısının
karşı ilgisiz olduklannı söylüyor. düşüriilmesi. Güler, "Müfredat
Oğrencilerin anlattıklanna göre, çok ağır, hocalar mükemmel yetiş-
bazı derslerde öğrenci sayısı, 600"e memizi istiyorlar ama kalabalık
ulaşıyor. Erkenden gelip yer kapa-
• 1Ü Hukuk Fakültesfnde, bazı derslerde
öğrenci sayısı, 600'e ulaşıyor. Erkenden gelip
yer kapamayanlar, dersi merdivenlere
oturarak dinlemek zorunda kalıyorlar.
Hocalar, çok kalabalık anfilerde öğrencileri
derse katmak ve ilgiyi arttırmak için
olağanûstü çaba harcıyor.
mayan öğrenciler. dersi merdiven-
lere oturarak dinlemek zorunda
kalıyorlar. Ece Aküren, hocalan-
nın, çok kalabalık amfılerde öğren-
cileri derse katmak ve ilgiyi arür-
mak için olağanûstü çaba harca-
sınıflarda mümkün değil. Bu yıl fa-
kültemize 950 öğrenci
alındı. Bu sayının düşü-
rülmesi mutlaka gerek-
li. Mezun olunduktan
sonra da Baro'ya kayıt
olmak için sınav konul-
masının yararlı ola-
cağını düşünüyorum."
Üntaç Güner, ABD'-
deki birçok üniversiteyi
ve hukuk fakültelerini
— •* görmüş. Georgetown
Üniversitesı'nde bir sırufta yalnızca
30 kişinin öğrenim gördüğü hukuk
fakültesi öğrencilerine. "sınıfta 450
kişiyiz" dediğinde, ne demek istedi-
ğini bir türlü anlayamamışlar. O da
söylediğine pişman olmuş. Her öğ-
dıkjannı belirtiyor. rencinin birkaç klüpte aktif olduğu,
li- öğrencilerin söz hakkının bulundu-Öğrencilerin üniversite yönetimi-
SERGÜZEŞT-t İHSAN KEMALGÖKHAN
devRedHd;... bu biRincj fkfta dönem'min aRdından
2ie^('rn sab^Mı »ftep ayni// devp-i daim ge&çeki&şıne& bif-
İ
de. biteK
ıhsan
ğubuüniversitede,birbaşka "garip-
ük" daha varmış: Kütüphanenin
24 saat boyunca açık olması.
MSÜ' ye girer gırmez
Bilkent'li: Bilimsel özerklik yok
ODTÜ'lü: Barijandarma olsunna Bilkent Üniversitesi-
nde olduğu gibi güvenlik
kontrolundan geçtikten
sonra girebiliyoruz.
Zaten kampustan içeri
adımınızı attığıruz andan
itibaren, jandarma ve su-
baylarla karşılaşıyorsu-
nuz. 12 Eylül sohrasmda,
"muhtemel" terörolaylan-
na karşı önlem almak
amaayla, "jandarmalı gü-
venlik sistemi'"nin getirildi-
AYŞESAYIN
ANKARA-YÖK un es-
ki başkanı Doğramacı ta-
rafindan kurulan Bükent"-
in öğrencilerine, YÖK sis-
temi hakkında ne düşün-
düklerini soruyoruz. Öğ-
rencilerden bir bölümü,
sistemı "bilimsel özerklik
yok" diye tarumJarken.
Mehmet Güvendi adlı öğ-
renci buna karşı çıkıyor:
Bir kurum olmalı
"YÖK'ün eleştirilecek
yönkri olabilir ama bu ko-
nu kamuoyunda çok abar-
üldı. Bu tepki biraz da
YÖK'ün 12 Eylül sonra-
smda kurulmuş olmasın-
dan kaynaklanıyor. Ben
devlet . üniversiteierinde
devlet kontrolü olması ge-
rektiğine inanıyorum.
Çünİcü bu üniversitelere
devlet para veriyor. Para-
sal denetim yapıhnalı. Bu-
nu yapacak da bir kurum
olmalı." . ği ODTÜ kampusunun
Murat Özkan. bu görüşe içinde bir de jandarma ka-
"'Üniversitelerde bugûn rakolu bulunuyor. Öğren-
yayılan" bir öğrenci gru-
buyla sohbet ediyoruz.
İstatisük Bölümü 3. sınıf
öğrencisj Hülya Çatpınar,
kampus yaşamından son
derece memnun. "Biz bu-
rada ayn bir kent oiuştur-
duğumuza inanıyoruz. Or-
tam ve çevre güzel ama
ağır ders yûkünden dolayı.
bu güzelKklerden yetennce
yararlandiğımıza inanmı-
yorum"' diyor. Gruptaki
cüerden birisi. dersler dı-
şmda kitap okuyamadıgı
gibi. gazetekrin de yalmz-
ca spor sayfalanna baka-
bildiğini vurguluyor.
Kulüpkr
• Bilkentli Mehmet: YÖK'-
ün eleştirilecek yönleri olabi-
lir ama bu konu kamuoyun-
da çok abartıldı. Bu tepki bi-
raz da YÖK'ün 12 Eylül son-
rasında kuralmuş olma-
sından kaynaklanıyor.
• ODTÜ'lüler, derslerin çok
ağır olması nedeniyle, hemen
hemen hiçbir şeyle ilgilenemeyecek
duruma geldiklerini belirtiyorlar.
araştırma yapılabiiiyor
mu? Öğrencifcr sıruflarda
rahatlıkla görüşlerini açık-
layabiliyor mu? Kaç bilim-
sel çalışma var? Durum or-
tada. Bu da YÖK siste-
minin getirdiğı bir durum.
Şu anda üniversiteler üni-
versite niteliği taşımıyor.
Biz buna kendi aramızda
ileri lise diyoruz" diye karşı
çıkıyor. ODTÜ kampusu-
ciler. bu duruma ahşmış
göriinseler de zaman za-
man tepkilerini dile getiri-
yorlar.
Yetişmiş ağaçlanyla,
"en güzel manzarab üni-
versite" sayılabilecek OD-
TÜ'nün öğrcncileri de bu
ağaçlann gölgesınden fay-
dalanmayı ihmal etmiyor.
Yeşiü görünce kendi de-
yimleriyle "otlann üzerine
diğer öğrenciler de Hürya
1
-
ya hak verirken, "ODTÜ-
lünün bir sloganı vardır;
'Çok sürün.çok eğlen' di-
ye. Gerçekten sınav za-
manlan sabahlara kadar
çalışıyoruz. Ama fırsaünı
buldugumuzda da çtlgınlar
gibi eğleniriz" diyorlar.
ODTÜ'lüter. derslerin çok
ağır otaıası nedeniyle, he-
men hemen hiçbir şeyle il-
gilenemeyecek duruma
geldiklerini de belirtiyor-
lar. Gruptaki erkek öğren-
ODTÜ'de öğrencilerin
örgütlü olarak faaliyet gös-
terebüdiği tek yer öğrenci
kulüpleri. Sayılan 36'yı bu-
lan öğrenci kulüpleri dışın-
da bir de ögrenci demeği
var. Ancak. öğrenciier, "si-
yaset yapılıyor" endi^siy-
le. dernek olayına pek yak-
•aşmak istemediklerini be-
lirtiyorlar. ODTÜ'de si-
yaset, diğer üniversitelere
oranla biraz daha fazla ür-
kütücüdür. öğrenciler bu-
nun nedenini, üniversite-
nin geçmişinde yaşanan
olaylara bağbyorlar. Eği-
tim yıhnın başlangıa ve 1
Mayıs gibi günlerde OD-
TÜ'de güvenlik önkmleri-
nin çok sıkılaşüğıro anla-
tan öğrenciler, heükopter-
lerle kampusun denetlen-
diğini beürtiyoriar. "Jan-
darmalı öğrenciliği" nasıî
karşıladıklannı sorduğu-
muz öğrencilerden Hûrya,
"Jandarma poUsten iyidir"
diye yamtbyor. Hülya'ya
göre, "jandarma emir
kulu, süresi dolunca terhis
olup gider. O yüzden öğ-
reneilere fazla bulaşmaz.
Ama poüs bu işten ekmek
yiyor." Gnptaki öğrenci-
lerden Mert "Sivıl polis her
an aramızda" diyor.
Mimar Sinan Üniversitesi'nin
kapısından ilk girildiği andan itiba-
ren hem öğrenci hem de sanatçı
olunur.
Erkeklerin saçlan. eğer at kuyru-
ğu biçiminde bağlanmamışsa öz-
gürce omuzlara salınmışür. Yuvar-
lak camlı tel gözlüklere, sol kulağı
küpeli erkeklere, bu okulda çokça
rastlanır.
Öteki aksesuarlar. genellikle bü-
yük boyudu gümüş takılardan olu-
şur. En çok bluejean giyilir. Kot ya
da siyah deri montun alündaki
koyu renkli kazak ya da gömlek
pantolonun üstüne çıkanlarak,
dağınık ve salaş bir görünüme
ulaşılır.
Temel eğitim sorunu
"Sanatçı olma" ve "Farklılık"
konusuna gelince. _ Mine Tuduk,
"Mimar Sinan Üniversitesi'nin
öteki üniversitelerden hiçbir farkı
yok. Çünkü, Türkiye'de temel eği-
tim sorunu var.
Öğrenciler, okula lise zihniyetiyle
geliyor. Öğretim üyeleri de aynı
zihniyette. Bu ûniversitenin öğren-
cileri, saç uzaüp. kot-monüar giye-
rek popüler bir tipoloji yaraüyor
ama bu biçimsel bir olay. Akade-
mik formasyon oluşamıyor. sa-
natçı yetiştirmede başanlı olunamı-
yor" diye konuşuyor. İsmail'in bu
konudaki değerlendirmesine göre
ise, "Okula ilk gelen. sanatçı olarak
yetişeceğini zannediyor. Ancak. 4.
sınıfa geldiğinde değil sanatçı, seçti-
ği bölümle ilgili zanaatçı bile ol-
madığını anlıyor "
Kokteyl ve sergi
Görüştüğümüz öğrenciler oku-
lun belli başlı sorunlannı. kitaplık-
tan yeterince yararlanamama, bir
alanda uzmanlaşamama, spor sa-
lonunun bulunmaması. öğretim
üyelerinin gelmemesi nedeniyle ba-
zı derslerde, "araştırma görevlisine
mahkum olma", kültürel ve sosyal
etkinliklerin. "kokteyl ve sergi ta-
kip etmekle" sınırlı kalması diye sı-
ralıyor.
Ancak, herşeye rağmen öğrenci-
ler, okuldaki "sıcak" ortamdan
hoşnutlar. A^han Savaşan, "Mi-
mar Sinan Üniversitesi öğrencisi
bir parça özenti. Ama öğrenciler
arasında güzel bir iletişim var" di-
yor.
YARIN:100.Yıl,Dicle,
Cumhuriyet, İnönü,
Âkdeniz üniversiteleri
ANKARA,AI\KA
MÜŞERREF HEKİMOĞLU
Solmayan BahartarYıllar boyunca çok gezdim; değişik ülkeler, kentler,
başkentler gördüm. Prag'ı unutamam. Belki de Prag ba-
hann/n mimarı nedeniyle. Ölüm haberini öğrenince ne-
ler canlandı gözümde... Prag'a 1970'li yılların başında,
mayıs ayında gittim ilk kez. Havada leylak kokusuyla
mor bir başkent kucakladı beni. Hradchany tepeleri, ba-
rok sarayların, evlerin bahçeleri, delirmiş gibi açmış
leylaklar! Kenti gezmeye, barok saraylarda barok müzi-
ğin büyük ustalarını dinlemeye doyamadım. Yanımda
eski dostlarım Büyükelçi Haluk Kura ve eşi, iki haftanın
günlerini de saatlerini de güzel değerlendırdim, güzel
yaşadım. Kafka'nın kitaplarmı daha iyi anladım. Aslan
Asker Şvayk'a daha çok gülümsedim o yolculukta.
Havada leylak kokusu, leylaklar da delirmiş, ama gü-
zel kentte baharın coşkusu yok! Çeklerin Küçük Ana
(Matieka) dediği güzel başkent hüzünle kucaklıyor beni.
Kimi yerlerde Sovyet tankları var, ortada değil, ama
gözden kaçmıyor. Bir gece Çek filmi görmek istedim, si-
nemaya gittim. Filmde iki küçük öğrenci ABD'ye gitmeyi
hayal ediyorlar. Salonda gülüşmeler ve alkışlar! Bir esk-
rim maçında Sovyete karşı Türk eskrimciyi coşkuyla
alkışlıyor seyirciler. Solan baharın tepkisi her şeyde his-
sediliyor sözün kısası. Baharın mimarı Ankara'dan dön-
müş, bir orman işletmesinde sürgünde. Ama halkı onu
sevmekten geri kalmıyor. Soğuk kış gecelerinde karlı
tepelere, beyaz parklara kocaman harflerle DUBÇEK
yazıyorlar. Dubçek sürgünde, ama adı tepelerde. Baskı-
yakarşınyazılıyor..
Gelişen olayları birlikte yaşadık. Prag baharı yeniden
yeşerdi, mimarı da surgünden parlamento başkanlığına
geldi. Halkı onu en güzel biçimde ödüllendirdi, onurlan-
dırdı. Solmayan bir baharın mimarı olarak...
Bir ulusun özlediği baharı soldurmak olası değil. Çi-
çekleri yoluyorlar, dalları kesiyorlar, ama kökten fışkırı-
yor bahar. Tohum yeşeriyor birden... Bahar mimarları
da çok acı faturalar ödüyor. ama amaca giden yol düz
değil hiçbir zaman. Yokuşları var, dikenleri var, parmak-
lıklar var, sürgün var, işkence ve ölüm var...
Ama o ölümle neler yeşeriyor! TV'de Güney Afrika'nın
özgürlük şarkısını anlatan filmi gördünüz mü? Kimi sah-
neleri evinde, sokağında yaşar gibi insan! O filmin ger-
çeği kaç ülkede yaşanıyor şu günlerde. Kara Afrika'da
bir savaş; karalar aklanıyor, özgürlük özlemiyle ağart-
yorlar yaşamlarını. Öte yandan kimi beyazlar da nasıl
kararıyor! Beyaz da olsalar insanlık tarihinde kara bir
leke onlar. O filmde beyaz bir gazeteciyi, karanlığı delen
eylemleriyle mesleğimize de bir uyarı gibi düşündüm
ben. Ödün vermeden çalışıyor; gerçekleri yansıtmak,
kamuoyu oluşturmak için tehlikeli serüvenler yaşıyor.
Beyazperdeye yansırken abartılar da olabilir, ama mes-
leğimizin gerçekçizgisini, itici gücünü de belirtiyor.
• • •
Bir gazeteci de Çetin Işıközlü'nün "Aşk ve Barış" adlı
yapıtında var. Barış adlı bir kızla tanışıyor, bir barış sar-
kısı dinliyor. Yurtta barış dünyada barış şarkısı. Soropti-
mistler 10 Kasım gecesınde Devlet Operası'nda bir top-
lantı düzenleyerek andılar Atatürk'ü. Sanata verdiği
önemi vurguladılar. Izmırli soroptimistlerden Ayla Sel-
çuk, Atatürk'ün kadın devrimiyle amaçladığı eşitliği, la-
ikliği vurguladı. Gaziosmanpaşalı soroptimistlerden
Hacettepe Üniversitesi SanatTarihi Kürsüsü profesörle-
rinden Günsel Renda da Atatürk'ün sanata, sanatçıya,
sanat kuruluşlarına verdiği önemi anlatn. Güzel bir ko-
nuşmaydı. İlgiyle izlendi. Cumhurbaşkanı Özal, Parla-
mento Başkanı Cindoruk, Kültür Bakanı Fikri Sağlar da
izleyenler arasında
Böyle bir gecede Aşk ve Barış yapıtının yer alması bi-
raz ilginç geldi bana. Atatürk görseydi nasıl yorumlardı
acaba? Müzik devrimındeki duraklamalarla belki de.
Cumhuriyetimizin ilk kuşak bestecılerinden sonra bir
duraklama yaşandığı yadsınamaz bence. Erkinler, Say-
gunlar, Aksesler kuyrukluyıldızlar gibi; arkadan Ferit
Tüzün, Nevit Kodallı, ilhan Usmanbaş, Bülent Arel parl»-
yor, ama sonra?.. Bu soruya eğilmek, yanıtlarını bulmak
gerekir. Kültür Bakanlığı'nın bir görevi de bu olmalı ben-
ce. Son günlerde operadaki bahar, kompozisyon dalını
da yeşertir belki. Bakanlığın da özendirici yarışmalar
açması, ayrıca bir kompozisyon komisyonu oluşturması
iyi olur. Vaktiyle böyle deneyler olumlu sonuçlar verdi.
Devlet Operası'nda bir Türk yapıtını başka bir düzey-
de görmeyi diliyor insan. Her şeyden önce çağdaş dü-
zeyde. Okul sahnesi değil orası! Belirtmek zorundayım;
sahnedekiler ellerinden geleni yapıyor, ama müzik hayli
geride. Güvercinler uçuyor, New York'taki özgürlük
Anıtı'na benzer sahneler oluşuyor, nükleer bombalar
patlıyor, ama kulağımızdaki müzik boşluğu dolmuyor
hiç! • • •
Opera dönüşü, TV'de Ali Baransel'in yönettiği birotu-
rum izledim Konuşmacılar Profesör Ibrahim Agah Çu-
bukçu, Profesör Ergun Özbudun, Profesör Mehmet
Sağlam. Laiklik ilkesini anlattılar. Baransel ilginç soru-
larla irdeledi konuyu. Dinlerken Atatürk'ü düşündüm.
Anadolu baharını... Karşı çabalar, çağdışı davranışlar,
politikalar, ama cumhuriyetimizin ilkeleri gerçeğini de,
doğrultusunu da koruyor. Atatürk yalnız Anadolu'nun
değil dünyamızın, yüzyılımızın da en güzel baharını
oluşturan mimar. Giderek güçleniyor, boyutlanıyon
dünden bugüne, bugünden yarına bir uyarı gibi, herkesi
görevecağırırgibi...
Çağdaş yaşam Anadolu baharında gelişir ancak. O
baharı soldurmayan çağdaş çabalarla; mimarını sözler-
le değil. davranışlarla severek...
Mutlu bir olay. Bu tür çabalar giderek yoğunlaşıyor.
Duygusallıktan bilince geçiyoruz galiba.
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Posta ile gönderi-
len paket, telgraf,
mektup gibi şey. 2/
"Irlanda Cumhuri-
yet Ordusu"... Kah-
veci Tepsisi 3/ Neo-
dim elementinin
simgesi... Sürüp git-
me, uzama. 4/ Edir-
ne*de Osmanlı mi-
marlığının başyapıtı
olarak nitelenen ün-
lü cami. 5/ Baş ço-
ban... Bir işi yapura-
bilme gücü. 6/ Leke-
li postu palto yapı-
mında kullanılan memeli bir hayvan.
7/ Tektonik çukur... Evıensel alıcı
olan kan grubu. 8/ Arapçada
"ben"... Islam dinini korumak ya da
yaymak amacıyla yapılan kutsal sa-
vaş. 9/ Güney Amenka'daki dağ sı-
rası... Padisahların ödüllendirmek
için birine giydirdikleri değerli
kaftan.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Kuvvet verici, yorgunluk gideri-
ci, cinsel gücü artıncı etkileri bulunan bir Uzakdoğu bitkisi.:
Uzak yolculuklarda şoförlerin yollardan aldıklan yolcu... Evcil
bir geyik. 3/ Olumsuzluk belirten bir önek... Bir fotoğraf, de-
sen ya da karikatürün temsil ettiği şeyi belirten yazı. 4/ Boru
sesi... Oyunda cezalı çocuk. 5/ Kadınsı davranışlan olan erkek.
6/ lskambillerle oynanan bir tür oyun... Halk dilinde nezleye
verilen ad 7/ lyilik... Bir renk. 8/ Fiyat... Üye. 9/ Hint-lran
dil grubu. verilen ad... Kaba, biçimsiz.