Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12 KASIM 1992 PERŞEMBE
12 • *
DİZİ YAZI
SYASI
Gerekli duygularm kazandınlması
Ix Yükseköğretim
Yasası'nın
değişmeyen maddelerif. Azrak: Bakanlığın lasansında, yasanın 4 v e 5. maddelerinde hiç bir değişik-
lik öngöriilmüyor. Bu maddeler çok önemli. Bö>le şeyler, nasyonal sosyalist
Almanya'nın üniversitelerini düzenleyen statülerde vardı. 0ZM EPMM: YÖK'-
ün. koordinasyonla sınırlandınldığı iddia ediliyor ama gerçekte böyle değıl.
YÖK'ün bazı önemli yetkilerinedokunulmamış Mffat hmihc Üniversitelerle
ılgili yasanın, çerçeve yasa niteliğinde olması gerekir. Öğrenci konseyi olumlu-
dur. Ancak işlevi az. Kurula öğrenci temsilcisi, öğrenci konseyince seçilmelidir.
Soru - Milli Eğitim Bakanhğı 2547 sa-
yılı Yükseköğretim Yasası'nda bazı de-
ğişiklikler yapılmasıru öngören bir ta-
san hazırladı. Bu tasanyı değerlcndinr
misınız?
Ülkû Azrak:
Mılli Eğıtım Bakanhğı'nın hazırladığı
yükseköğreum kanunu değişikhği tasa-
nsı. adından da anlaşılabileceğı gibi eski
kanunun temehne dayatılmış, onun sa-
dece bazı maddelenrun değişünlmesıni
öngören bir çalışma. Bir kere yanhşlık
buradan kaynaklanıyor. Çünkü 2547
sayıh kanun. temelinden çarpıklıklan
ıçeren bir kanun. Bu kanun bugüne ka-
dar ifade edildiğıne göre, 10-15 kez de-
ğiştinldi. Şimdı birazdaha kapsamlı bi-
çimde bir değışiklik öngörülüyor. So-
nuç bir yamalı bohça. Ustelık de eski
felsefesı ayakta kalmak koşuluyla yara-
tılan bır yamalı bohça. Kanunun 4. ve
5. maddelerinde hiçbır değışiklik öngö-
riilmüyor. Bu maddeler çok önemli.
Yükseköğretimin amacını, ana ilkeleri-
ni, öğrencilerin nasıl yetıştınlmesi ge-
rektiğını anlatıyor. Bu maddelerin için-
de ünıversitenm nasıl öğrenci yeüştire-
ceği konusunda öyle ifadeler var ki, ko-
lay kolay kabul edilebilır gibi dcğil. Me-
sela. Türk milletinin mılli, ahlakı, in-
sani, manevı, küî'ürel değerlenni taşı-
yan. Türk olmanın şeref ve mutluluğu-
nu duyan, toplumun yarannı kişisel
çıkannın üstünde tutan, aile, ülke ve
mıllet sevgısıyle dolu. beden, zihin, ruh,
ahlak ve duygu bakımından dengeli ve
sağhklı şekiide gelışmiş. ılgi ve yetenek-
leri yönünde yurt kalkınmasında ihti-
yaçlaracevap verecek, örf ve adetlerimi-
zebağlı kişilerolacak bu öğrencıler. De-
mek ki biz. bu öğrencileri ideal ınsanlar
olarak yetıştırmek zorundayız. Üniver-
sıte hocalan bunu nasıl gerçekleştire-
cek? Örf ve adetlerimizi öğreteceğiz.
duygulannı geliştıreceğiz. Üniversıtede
verilmesi gereken duygular neyse? Böy-
le şeyler. nasyonal sosyalist Almanya'-
nın üniversitelerini düzenleyen statüler-
de yardı.
Üniversitede ö/gür düşünce ortamı
geliştirilmek istenmiyor. Ama Türk mil-
letinde r>? gibi örf ve adetler varsa onla-
nn hepsinı öğrencilere vereceğiz.
Türkçe zorunlu ders. Millı Eğitim Ba-
kanhğı 11 yıl boyunca okullarda öğren-
cilere.Türkçe öğretemediğini itiraf edi-
yor. Üniversıtelerde. bu öğrencilere 11
yıl boyunca Türkçe öğretilmediğini var-
sayarak. 4-5 yıl Türkçe öğreteceğiz.
Dünyanın hıçbir yerinde ana dil üniver-
sitede öğretilmez.
Bunlar kanunun temelindeki bozuk-
luklar.
Değiştirilen hükümler üzerinde dura-
hm. Yükseköğretim Kurulu'nun belki
daha plüralist bir yapıya kavuşturulma-
sı düşüncesi var. Ö yüzden de ışçi sendi-
kalan. ışveren sendikalan konfederas-
yonlan temsilcileri sokuluyor. Sanki
yükseköğretim kurulu iktisadi konulan
tartışacak. Görevlerine gelince, koordi-
nasyon kurulu olduğu ıddiasıyla çelişi-
vor. Ünivcrsite denetleme kurulu yine
YÖK'e bağlı, onun patronajı altında.
Bağımsız bir denetleme söz konusu de-
ğilşe, o. denetleme dcğıldir.
Ünıversitelenn organlanna gelince,
ünıversite yönetım kurulu içinde yerel
yönetiın temsilcileri yer alacak. Bu, ünı-
versıte yönetim kurulunun yaptığı işin
ve niteliğinin ne olduğunu bılmemekten
kaynaklanıyor. Çünkü. üniversite yö-
neum kurulunun bu kişılenn katılma-
sıyla yapabıleceğı bir şey yoktur. Aca-
ba. böy lelikle bır mütevelli heyeti yapısı-
nı üniversitenin içersıne sokma hazırhğı
mı var?
Rekıör seçıminde seçıd kurul var. Bi-
nnci seçmenler, ikinci seçmenler. fki de-
recelı bir seçimle ufak bir çevre içinde
rektör adayının belirlenmesi yoluna gi-
dilmış. Çok sağlıksız bir çözüm. Araş-
tırma görevlilerinin statüsü de çok zayıf.
OZM Erizden:
Butün bu eleştirilere ben de katıhyo-
rum. YÖK'ün, bu taslakta belirtildiği
gibi koordinasyonla sınırlandınldığı id-
dia ediliyor ama gerçekte böyle değil.
YÖK'ün bazı önemli yetkileri hala ye-
rinde. YÖK'ün yapısına gelince, toplam
lökişilik kurulun 8'ı üniversite dışından
kişilerden oluşuyor.
Bazı olumlu noktalan da \ar. YÖK'-
ün yetkilerinin büyük ölçüde üniversite-
lerarası kurula devredılmiş olması, rek-
törlerin mali konulardaki yetkilerinin
kısılıp. bunlann senatolara devredilmiş
olması, fakültelere tekrar tüzel kişilik
verilmesi olumlu. Yöneticilerin tekrar
seçimle gelmesi fikrinin benimsenmesi
ilke olarak olumlu ama getırilen meka-
nizma çarpık Araştırma Görevlileri
Derneği. yönetici seçimlerinin tüm öğ-
retim üye ve yardımcılannın katılacağı
ancak öğretim üye yardımcılannın oy-
lânnın belli bir yüzdeyle dikkate alına-
cağı bir sistemle gerçekleştirilmesini
önermektedir
Araştııma görevlileriyle ilgıli düzenle-
me, vürürlükte bulunan yasadan daha
geri. Yeniden atamalı statü. olduğu gibi
korunuyor. Araştırma görevlilerinedai-
mi slatü venlmek istenmiyorsa, yapıl-
ması gereken, araştırma görevlileri be-
lirli bir süre alansin ama bu süre sonun-
da objektif ve son derece somut olgular
ilen sürülmediği takdirde atama otoma-
tikman yenilensin ki, rahat bilimsel ça-
lışma yapabilmek ıçin gerekJi olan ba-
ğımsızlığa ve güvenceye kavuşabilelim.
MVII HKMPK
Üniversıielerle ilgili yasanın, çerçeve
yasa niteliğinde olması gerekir. Öğrenci
konseyi olumlu, ancak ışlevı çok az.
Yükseköğretim kuruluna öğrenci tem-
sikrisi seçilmesi öngörülmüşse de bunun
Millı Eğıtım Bakanhğı'nın seçeceği bir
kişi olması behrtilmiş. Bunun da öğren-
ci konseyince seçilmesi gerekır.
SÜRECEK
Bilkent'te görüşdiğümüz öğrencilerin çoğunluğu, en büyük rahatsızlıkJannın, kamuoyunun yarattığı zengin-
ler üniversitesi yargısı> la okuldaki mütevelli heyetinin varlığı olduğunu söylüyor. (Fotoğraf: RIZA EZER)
( f ) ODTÜ ve Bilkent'te
en büyüköcü, siyaset
AYŞE SAYIN
ANKARA - Eski YÖK Başkanı
Ihsan Doğramacı'nın, Amerikan
üniversitelenni örnek alarak kur-
duğu Bilkent Üniversi-
tesi, yeni binalan. öğ-
renci lojmanlan, öğrenci
kafeleri, oteli, sosyal te-
sislen ile modern bir
üniversite tipi çiziyor.
YÖK'ün hemen yanı-
başındaki bu dev İcam-
pusta vTzır vızır ışleyen
son model otomobiller
dikkat çekiyor önce.
Kamuoyunda "Zengin
çocuklannın gittiği üniversite" ola-
rak lanımlanan ilk özel üniversite
olan Bilkent, 8 bini aşan öğrencisi-
ne eğitim veriyor.
Bilkent kampusunu tırmarurken.
bir yandan da "Bilkentli öğrencinin
ne gibi sorunlan olabilir?" diye dü-
şünüyoruz. Bir süre sonra, Öğrenci
Konseyi'nin lokalinde, Konsey
Genel Sekreteri Uğur Çavuşpğlu
ile tanışıyoruz. Çavuşoğlu'nun ya-
flBTİ'de siyaset, diğer üniversitelere oranla biraz
daha fazla ürkütücü. Gençler bunun nedenini,
üniversite geçrnişinde yaşanan olaylara bağlıyor.
BKkMt öğrcncılerinin parlamentosu var ama si-
yaset yasak. Doğraraaa'run kurduğu üniversite-
nin öğrencileri, devlet üniversıtelılerine tanınan
haklardan yararlanamaraaktan yakınıyor.
nısıra, daha sonra aramıza katılan
konseyin başkan yardıması Burak
Erdoğan, konseyin faaliyetlerini
anlatıyor. Burak ve Uğur'un anlat-
üğına göre. öğrenci konseyi, Ame-
rikan üniversiteleri örnek ahnarak
oluşturulmuş. Üniversitenin kuru-
luşundan bu yana faaliyet gösteren
konsey, her yönüyle rektörlüğe
bağlı. Konsey üyeleri, her fakülte-
den seçimle gelen temsilcilerden
^ oluşuyor. Amaa, öğ-
renciler arasında yakj-
nlaşmayı sağlamak ve
öğrenci sorunlanyla il-
gilenmek. Uğur, "Bu-
rayı bir parlamento
gibi düşünebiliriz.
Ama siyasetin konu-
şulmadığı bir parla-
^ mento" diyor. Burak,
arkadaşının sözünü,
"Tüzel kişilıği olmadığı için biraz
da havada kalmış bir parlamento
denilebilir. Önümüzdekı yıl, tüzük
değişiklıği yaparak, • konseyin
bağımsız hale gelmesini sağlaya-
cağız" diye tamamlıyor.
|C«l>ifc>LAR,S?#VSEr ATEÇı"
YÖK, amacına ulaşmıştır
ProCDr.
TÜRKAN SAYLAN
Üniversitelerimizin tepe-
sine YÖK'ün gelişinin on-
birinci yıldonümüne vardı-
ğımızı düşünmek bik in-
sanı ürpertiyor. Böylesine
verimsiz, olumsuz, göz
göre göre gerileyen ve
avuçlanmızdan uçup gi-
den bir on yıh daha önce
yaşadığımızı hiç sanrruyo-
•rum.
Son geniş kaühmlı fa-
külte kurulunda son kez,
yıllardır görev yaptığımız
planlama komisyonunda
biriikte çaiıştığımız arka-
daşlarla grup olup fotoğ-
raflar çektirmiştik.
O günkü dekarumız ne
iyi akıl etmişü de kurula
belgesel nitelikte fotoğraf-
lar çekmesi için birisini ge-
tirtmişti. Bu son fakülte
kurulunda biriikte okiuğu-
muz nıeslektaşlanmızın
pek çoğuyla ve o tarihten
sonra fakültemize katılan-
JarJa son YÖKlü onbir yıl
içinde, aynı kampusta
çaiıştığımız halde bir daha
bir araya gelmek, tartı-
şmak ve konuşmak ola-
nağı ne yazık ki olmadı.
otamadı! Hcrkes hallaç pa-
muğu gibi atıldı bir köşeye,
ardı ardına 1402*lıkfer
aynldı aramızdan, kimse-
nin scsı çıkmadı; herkes
"sıra bana gelecek mi?"
diye kaygılandı ve olup bi-
ten gariplikleri olabildiğin-
ce az zararla geçiştirmeye
çalışü.
Gelineri nokta
Son onbir yıl içinde üni-
versitelerimizin geldiği
nokta iyi göziemlenirse
YÖK'ün kendi mantığı
içinde amacına ulaşüğı
yadsınamaz. Ünrversiteler-
de öğrencilerle öğretım
üyeleri arasında kesin bir
aynşma oluşmuş, öğretim
üyeleri kendi aralannda
hızla kopmuş ve üniversite
kendi kabuğuna çekilerek
toplumdan da kendini tam
anlamıyla soyutlamışü.
Aradan geçen onbir yıl
içinde insanlann aralannı
sevgisizlik, güvensizhk ve
hoşnutsuzluk doldurmuş-
lu ve bu yülar içinde kapı
komşu birimlerde bile ne-
ler olup bittiğinden, kimle-
rin öğretim üyesi olduğun-
dan, sayılannın kaça j-ûk-
seldiğinden, neler yapıp et-
ükJerinden haberimiz yok-
tu. Bir gün içinde tüm ku-
rullar yok edilmiş, yetkiler
topiatılmış ve tepemize, üs-
telik anayasanın icazeti ab-
narak her şeyi bilen ve elin-
de tutan büyük biraderler
getirilmişti.
Kurulu oh^turanlar
Aramızdan çıkıp bu yeni
kuruluşu oluşturanlar ar-
uk kendilerini uzaydan ge-
len farkh ve güçlü yaraük-
lar olarak göriiyor, aynca-
lıklannı kendilerine göre
en iyi şekiide değerlendiri-
yorlardı. YÖK adlı kuru-
gitmesini isteyenlerce çeşit-
fi eleştiriîer almış, hatta
kendi içindekilerce kıyası-
ya eleştiriimiş olabilir; an-
cak geriye dönüp
baktığımızda, akademık
kurullarda fakültelerimi-
zin her türlü bilimsel, yö-
netsel, eğitim-öğretime,
öğrencilere yönehk konu-
lannm, atama ve yükseltil-
melerinin, birimlerin çalı-
şma raporlannın görüşül-
düğü, kıyasıya tartışıldığı
ve sonunda oylanarak ka-
rara vanldığı gerçeği yok
edilemez!
Yargı yolu kapalı
Bugün aradan geçen on-
bir yılın sonunda geriye
baktığımızda pek çok öğ-
retim üyesinin, çeşitH du-
yumlara (!) dayanılarak
sorgusuz sualsiz, hiçbir tar-
• Herkes hallaç pamuğu gjbi bir köşeye atıldı.
ardı ardına 1402'likler aynldı aramızdan, kim-
senin sesi çıkmadı; herkes "Sıra bana gelecek
mi?" diye kaygılandı ve olup biten gariplikleri
olabildiğince az zararla geçiştirmeye çalîştı.
• Kuşkusuz YÖK öncesinde de üniversitele-
rin pek çok eksikleri. pek çok sorunlan vardı.
Ancak yine pek çok insan, bu eksiklikleri ve
sorunlan özgürce dile getirebiliyordu.
luşım daha sonra tek
adamın iradesi, karar ve
yetki gücü haline dönüştü-
ğünü ve YÖK'ün on küsur
yıtlık değişmez başkanıyla
özdeşleştığini, tüm toplum
olarak hiçbir tepki göster-
meden gözledik ve yaşa-
dık.
Kuşkusuz YÖK önce-
sinde de üniversitelerin pek
çok eksikleri, pek çok so-
runlan vardı. Ancak yine
pek çok insan, bu eksiklik-
leri ve sorunlan özgürce
dile getirebiliyordu ve her
Şeyden önce dile getirebile-
ceği kurumlara, herkesi,
tüm öğretim üyelerini bir
araya getiren. her şeyin ra-
hatça larüşılabildiğı geniş
kaühmlı fakülte kurullan-
na sahipti, yönetıciierini ve
organlannı kendi seçebili-
yordu.
YÖK öncesı fakülte ktırul-
lan, her şeyin daha iyiye
tışma olanağı ve yargı yolu
olmaksızın standart birer
emirle birkaç dakika içinde
görevlerinden alınıp boşlu-
ğa bırakıldıklan, çok de-
ğerli bazı öğreüm üyeleri-
rün olup bitenleri hazme-
demeyip üniversiteierini
terk ettikleri, geri kalanla-
nnsa yeni düzene ya da
karmaşaya alışmaya uyum
sağlamaya çalışmış olduk-
lan görülmektedır.
Kamuoyu, ne yazık ki
bütün bu aa gerçelüeri
gözleyememiş, bu konuda
bilgılenememiştir. Ünlü
beyaz kıtaplardakı sayılar
ve sütunlarla dolduruşa ge-
tirilen toplumumuz her şe-
yin yolunda gittiği sanısma
varmış, yine bu kanaldan
edindiği izlenimlere göre
aksayan her şeyin sorum-
lusunun da tembel. özveri-
si olmayan, bencil ve para-
göz öğretim üyeleri ol-
duğuna inandınlmıştır.
Sıfıra sıfır
Her alanda üniversite-
toplum işbirüğinin ve ileti-
şıminın sağlanması ve ge-
lışürilmeşi gerekirken, üni-
versıtelerimizde üretilebiie-
cek bilgi ve becerinin tüm
toplumumuzun yaranna
yöVüendiritaaesinın çağdaş
üniversite anlayışmm te-
mel unsurlanndan biri ol-
duğu bilinirken bugiin var
olan nokta yine bir sıfırdır.
Üniversıteyle toplum
arasında işlevsel bir bağ
kurulacağma. adeta bir
düşmanlık, dışlanma ve
tam bir kopukluk yaratü-
mışor.
YÖK ile biriikte yaşadı-
ğımız son 10 yıh değerlen-
dırmeye kalkmak için des-
tanlar yazılmasj gerekir.
Yitirilen on yıl ne yazık ki
geri geürilmesı olanaksız
yıpranmalara yol açmış ve
en azından ınsanlarda
"olumlu gelişmeler bekle-
me". "bir şeyleri değiştir-
mek için çaba gösterme
duygusu"nu yok etmiştır.
Çözüm bekliyoruz
Gerek toplum, gerek bi-
rfy \e gerekse üniversite
elemanlan olarak bugün
getirildiğimiz noktadaki
ruhsal yapıdan ve duyar-
sızlıktan sıynlmak zorun-
dayız. Aynca siyasal ya-
şantımızı ve yönetimimizi
ellerinde bulunduranlann
üniversitelerin içine düşü-
rüldüğü bu karanlığı gözle-
yip bir an önce çözüm ge-
tirmeleri gerekmektedir.
Üniversiteler on yıl önceki
olumsuz değişiku'klere ve
tepeden inme YÖK yöneti-
mine karşı çıkmayıp sus-
kun kalmanın cezasını faz-
lasıyla ödemişJerdir. Bu-
gün hepimızin dileği; geç-
mişi, on yıl öncesini geri ge-
tirmek değil, ama dünyada
olduğu gibi, sıyasaiotorite-
nin güdümünde olmayan,
özerk, dcmokratik, kendi
kendini yaratan. üretcn,
kendisiyle, yönetimiyle ve
toplumuyla banşık, çağdaş
bir ünıversitedır.
Konsey'e 130 milyon
Öğrenci Konseyi'ne mali kay-
nak, rektörlükçe sağlanıvor. Bu yıl
130 milyon lira yardım alan konse-
yin amacı. bağımsız olarak örgütle-
nebılmek.
Bilkent'te Öğrenci Konseyi
dışında, öğrenci kulüpleri de var.
Sayılan 56'ya ulaşan bu kulüplere
herkes hiçbir bedel ödemeden üye
olabiliyor. Öğrenciler hemen her
konuda bir kulüp oluşturmuş du-
rumda. Fikir Kulübü, Kadın So-
runlan Kulübü. Doğa Sporlan
Grubu. bunlardan bir kaçı.
Konuşmaya, Endüstri Mühen-
dislıği Bölümü Öğrencisi Halil Ko-
çer ile Resim Bölümü öğrencisi Bir-
dal Tezer de katılıyor. Tezer, kon-
seyin öğrena isteklerini yeterince
karşılayamaması nedenıyle öğrenci
derneği kurulması için uğraş veren-
lerden.
Bir yandan ünıversitedeki güven-
lik önlemlerinden yakınırken. bir
yandan da elındekı fotoğraflan
göstererek. "Bakın bu yıl alternaüf
açılış yapmak istedik. Ama korku-
dan kimse gelemedi. Kimse olma-
masına rağmen. rektörlüğün önün-
de yığılan güvenlik araçlanna
bakın. Burası en demokratık oldu-
ğu iddia edilen bir üniversite, ama
öğrencinin eylem hakkı yok" diyor.
Zenginler üniversitesi
Daha sonra gittiğimiz kafeterya-
da 9 öğrencivle sohbet ediyoruz.
Bilkentli öğrenciler, en büyük ra-
hatsızlıklarını. kamuoyunun yarat-
tığı "zengjnler üniversitesi'" yargısı
ile okuldaki mütevelli heyetinin
varlığı olarak özetliyorlar. "Eğlen-
mek, dınlenmek için nerelere gidi-
yorsunuz?" sorumuza öğrenciler-
den biri sert tepki veriyor:
"Ankara, Gazı Üniversitesi öğ-
rencileri nerelere gidiyorsa biz de
oralara gidiyoruz. Bilkentli deyin-
ce, illa çok para harcayan, lüks yer-
lere takılan öğrenci ımajı akla geli-
yor. Öğrenci her yerde öğrenci. Pa-
rasını har vurup harman savuran-
lar, parasıyla ha\a atanlar yok de-
ğil. Ama bu kesimin yanhşlannın
bütün öğrencilere yüklenmesi yan-
lış. Burada burslu okuyan arkadaş-
lanmız da var. Okulun yüzde 12'-
sini oluşturuyorlar. Kendi parasıy-
la okuyan öğrencılerin hepsı para-
sıyla hava atan ınsanlar değil ki!"
Burslu-burssuz
Bilkent'te bır de burslu-burssuz
öğrenciler var Aylık 600 bin lira
burs alan öğrenciler. daha "maz-
but" bir yasam süriıyor. Öğrenciler
bunu, "Burslular tabldot yiyor.
kendi parasıyla okuyanlar. kafelere
takılıyorlar" diye açıkhyorlar. Ko-
nuştuğumuz öğrenciler arasında
hem burslu hem de kendi parasıyla
okuyanlar var Bu öğrenciler, ara-
lannda sorun olmadığını belirtir-
ken. "bazı zengin çocuklannın bu
aynmı yapabildiklerine" dikkat çe-
kiyorlar.
Öğrencilerin ikinci rahatsızlığı,
mütevelli heyeti. Özgür Cengiz adlı
öğrenci, okulda 6. yıh olduğunu be-
lırterek. "Mütevelli heyeti, öğrenci-
nin bulunmadığı toplantıiannda
öğrenci adına karar venyor. Bu
yanlış bır uygulama. Burası Tür-
kiye'nin cn demokratik üniversitesi
olmasına rağmen durum böyle" di-
yor.
SÜRECEK
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Figen Er ile Ural Armay..Ural Armay, bir Sinop canlısıydı, öldü! Yaşadığı yöreyi
bu denli seven insanı az gördüm. Sinop şenliklerinin tü-
müne çağırdı. Sayrılığımı öne sürerdim.
- Canım, Sayın Ekmekçi bu denli kendini dinleme; ben
de sayrıyım! derdı. Samsun'a uçakla gel, biz seni ara-
bayla uçaktan alırız, hiç yorulmazsın! Dikili'ye, Torbalı'-
ya gıdıyorsun, Sinop'a da kesinlikle bekliyoruz!
Sonra sonra umudunu kesti. Sinop'a kim giderse, se-
lam yollardım. Sinop'ta "Dost Kitabevi'ni yönetiyordu.
istanbul'lara ne gittiğinde, eski kitapçılara uğrar, kitap-
lar satın alırdı. Bunlardan bana yolladıkları olurdu:
- Filanın anılarını buldum, sızin işinize yarayabilır; za-
man zaman anılardan alıntılar yapıyorsunuz, sizde bu
kitap olmalı! derdi. Benden istediklerini de ben ona yol-
lardırp Çoluk-çocuk, Sinop'a gıtmiş, bir yaz orada din-
lenmiştik Odinlencenin sonunda, Sinop Güzellemesi"
dizisı Cumhuriyet'te yayımlanmıştı "Sinop Güzelleme-
si " çalışmasında, Ural Bey'in çok yardımı dokunmuştu.
O, Sinopla ilgili bir "güzelleme" yazdığım için mutluy-
du. O geziyi sık sık anardık; eşı Semra Armay'ın konuk-
larına pışırdığı güveci ben anlata anlata bitiremez,
Semra Hanım'a, "Güveç pişirirseniz gelirim Sinop'a"
diye takılırdım. Sinop'ta yayımlanan "Beldemiz" gaze-
tesinı surekli yolladıUral Bey, orada yazılarda yazıyordu.
Askerlıkten sağlık nedeniyle emekli olmuştu. Faik Ah-
met Barutçu'nun anılarını Türkçeleştirmiş, güzel bir
yapıt ortaya çıkarmıştı. Harp Okulu öğrencileri için dü-
zenleyip yaymladığı "Türkçe " kitabı, sivil kesimde pek
duyulmamışt.. Toktamış Ateş, bu yapıtın çok önemli bir
yapıt olduğunu söyler. Kitabevının adını "Dost" koyma-
sı, onun kitap dostluğunun bir simgesi olmalı. Canını da
kitap yolunda vermiş. 7 Kasım Cumartesi akşamı Si-
nop'tan Istanbul'a gitmiş. Orada, TÜYAP kitap sergisirv
de bulunup dönecekmiş. Pazar sabahı, arkadaşı Tokta-
mış Ateş'ın evine gider doğruca. Iki dost söyleşirler.
Armay, arkadaşından izin ister
- Ben Harbiye Orduevi'ne gidip, bir traş olayım, dinle-
neyim. Saat ikide buluşur, TUYAP'a gideriz!
Gidiş o gidiş. Saat 14.00 olur. Ural gelmez, gelmeyin-
ce Toktamış Ateş, merak etmeye başlar; Harbiye Or-
duevi'ne gider, odasını açıp bakarlar ki, yüreği durmuş,
yatağında ölmüş.
Ural Armay, ertesi günü Sinop'ta toprağa verildi. Si-
nop tan bir aydını, yılların dostunu yitirmenin acısını
duydum yüreğimde. Eşı Semra Hanım'a, babası Orhan
Armay'a başsağlığı diledim. Ural'ın yakın dostu Hamdi
Konur'la söyleştik. acımızı paylaşmaya çalıştık. Sinop'-
tan bir öğretmen. izzet Bahadır şöyle dedi:
- öğretmenler öksüz kaldı, bizim her şeyimizdi!
Kitapsız kalan insan öksüzdür.
• • •
Bır yıl önce bugün ölmüştü Figen Figen Er, Danıştay
savcısıydı Geçen yıl, 6 Kasım'da Cumhurıyet'i bırakan-
lar arasında olduğum için, onunla ilgili bir şey yazama-
mıştım. Bu yıl, Figen'i yakın tanıyanlardan Yıldırım Uler'i
aradım. Prof. Yıldırım Uler'e:
- Figen Er'in hjkukculuğu nasıldı. nasıl değerlendirir-
sin? diye sordum. Benım yazacaklarım, nasıl olsa duy-
gusal olur, bir hukukçu olarak ne dersin?
- Olur, söylerim, ancak benden sonra, eşim Pıtırcık da
konuşmak istiyor. O da hukukçudur biliyorsun. Yasa
önunde eşitlik burjuva hukukunun temelidir. Kurtla kuzu
eşitlığine dayalı bir adalet anlayışıdır bu. Figen'in böyle
bir adalet anlayışı yoktu, tam bır sorumluluğu vardı. Ay-
dının bir sorumluluğu vardı. Hukukta bunu temsil eden
bir kişiydi o Her haksızlığı, her olayı son derece ciddiye
alırdı. Yargıçdeğildide. savcıydı biliyorsurr, "formültak-
mak " derler Danıştay da. hiçbir dosyasmda formül yok-
tur Figen'in.
- Formül mü?
- Formül takmak derler Danıştay'da, kimse anlamaz
onu, sadece Danıştay mensupları an'ar, boşver onu. Ya-
ni, her olayı son derece ciddiye alır, bunun eline düşen
diyelim, adaletteki yalnızlıktan kurtulur. Çok yüklü bir
sevgiyle yaklaşır bilesin, bu işe Ben, eşime Pıtırcık'a
vereyim ..
- Olur. iyi ki sormuşum...
- Günaydın, Yıldırım'ın söylediklerine katılıyorum ben,
ne söyleyeceğini bilmiyordum; yani o aydın sorumlulu-
ğu vardı, bir de, insana nasıl yaklaşırsa Figen, hepimize
tek tek, dosyalarda o insanı bulup çıkarırdı, zaten. Evet,
hiçbir zaman basmakalıp, alışılmış hukukçu formülleriy-
le bir dosyayı havale etmezdı. karmaşık da olsa. Ve
büyük bır bilinçle, dürüst kişiliğiyle ona yansıtırdı. Adalet
dağıtıldığı bilincinde olurdu her zaman için. Çabuk kav-
rardı bir kere; karmaşık şeylerin içinden pırıl pırıl zekası,
ona yansırdı, kavrardı; ona düşen çok yararlanırdı, yani
insan gibi muamele ederdi onlara. Yani, o inceliğiyle, o
zekası ile, o dürüstlüğüyle, o adil bir duyguyu yansıtmak
için Onu çok iyi biliyorum, yani usulen "çıksın, çıksın"
değil, her dosyayı büyük birtitizlikle ircelerdi. Yani, böy-
le kavrayan bir insan İnsan, nasıl dostlarını kavrar, dos-
yayı da öyle yapardı. O artık, dosya değil, bir insan,
oradaki hukuk meselesi, insan meselesi halindeydi.
Ben bunu söyleyebileceğim Savcı olarak çalışto; yani
dosyaları böyle derinlemesine incelerdi. Bir meslek, bir
iş değildi yaptığı iş onun için bana kalırsa. Tümünü verir-
di, kendini verirdi ve ordan güzel şeyler çıkarırdı. Onu
biliyorum. Her bir dosyaya, bir insana eğilir gibi eğiliyor-
du. Adil olmaya çaltşırd
1
ve olurdu da. Çok mersi, sağo-
lun!
Figen için, Cebeci Gömütlüğü'nde bugün saat 13.00'te
bir anma toplantısı yapılıyor. Figen Er'in gömütü, dör-
düncü kapı, A 544-19'da.
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1
2 3
1/ Maddi şeylere de-
ğer vermediği için gi-
yim kuşamına özen
göstenneyen derbe-
der kimse. 2/ Güney
Anadolu'da bir
dağ... Bir nota. 3/
Pornografi filmle-
rinden daha erotik
filmler için kullanı-
lan sözcük... Kullan-
ma süresi. 4/ Brezil-
ya'run plaka işareti...
Bir deniz teknesinin
başka bir tekneye ya
da iskeleye yanını ve-
rerek yanaşması. 5/ Gelecek... Mut-
lu Olmak Sanaü, Soyleşijer gibi ya-
pıtlan dilimize de çevrilmiş ünlü
Fransız filozofu. 6/ Doğru yolu ara-
ma, doğru yola girme. 7/ Anlama ye-
teneği... Türkçede ilgi adılı. 8/ Yan-
kı... Bir tür erkek deve 9/ Anlaşma,
uyuşma.
YUKARIDAN AŞAGlYA:
1/ Osmanlı sarayının sınırları için-
de yalnız padişahla yakınlanna ay-
nlmış bahçe ve bostanlar. 2/ Piyangoda en küçük ikramiye...
Bir bağlaç. 3/ Sergen... Zekâ yaşı 25'in altında olan ve en geri
zekâ grubunu oluşturan insan tipi. 4/ Bir duvarın başını ya da
iki duvarın köşesini oluşturan gömme ayak... Ender, seyrek. 5/
Sümerlerde saglık tannçası... Türk müziğinde bir makam. 6/
Yapılarda dolgu maddesi olarak kullanılan delikli tugla. 7/ Ge-
lir... Bir nota. 8/ Eskiden lise derecesindeki okullara verilen ad...
Sazı kunnaya yarayan burgu. 9/ Asıl, esas, doğru.