15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 KASIM 1992 PERŞEMBE 12 • * DİZİ YAZI SYASI Gerekli duygularm kazandınlması Ix Yükseköğretim Yasası'nın değişmeyen maddelerif. Azrak: Bakanlığın lasansında, yasanın 4 v e 5. maddelerinde hiç bir değişik- lik öngöriilmüyor. Bu maddeler çok önemli. Bö>le şeyler, nasyonal sosyalist Almanya'nın üniversitelerini düzenleyen statülerde vardı. 0ZM EPMM: YÖK'- ün. koordinasyonla sınırlandınldığı iddia ediliyor ama gerçekte böyle değıl. YÖK'ün bazı önemli yetkilerinedokunulmamış Mffat hmihc Üniversitelerle ılgili yasanın, çerçeve yasa niteliğinde olması gerekir. Öğrenci konseyi olumlu- dur. Ancak işlevi az. Kurula öğrenci temsilcisi, öğrenci konseyince seçilmelidir. Soru - Milli Eğitim Bakanhğı 2547 sa- yılı Yükseköğretim Yasası'nda bazı de- ğişiklikler yapılmasıru öngören bir ta- san hazırladı. Bu tasanyı değerlcndinr misınız? Ülkû Azrak: Mılli Eğıtım Bakanhğı'nın hazırladığı yükseköğreum kanunu değişikhği tasa- nsı. adından da anlaşılabileceğı gibi eski kanunun temehne dayatılmış, onun sa- dece bazı maddelenrun değişünlmesıni öngören bir çalışma. Bir kere yanhşlık buradan kaynaklanıyor. Çünkü 2547 sayıh kanun. temelinden çarpıklıklan ıçeren bir kanun. Bu kanun bugüne ka- dar ifade edildiğıne göre, 10-15 kez de- ğiştinldi. Şimdı birazdaha kapsamlı bi- çimde bir değışiklik öngörülüyor. So- nuç bir yamalı bohça. Ustelık de eski felsefesı ayakta kalmak koşuluyla yara- tılan bır yamalı bohça. Kanunun 4. ve 5. maddelerinde hiçbır değışiklik öngö- riilmüyor. Bu maddeler çok önemli. Yükseköğretimin amacını, ana ilkeleri- ni, öğrencilerin nasıl yetıştınlmesi ge- rektiğını anlatıyor. Bu maddelerin için- de ünıversitenm nasıl öğrenci yeüştire- ceği konusunda öyle ifadeler var ki, ko- lay kolay kabul edilebilır gibi dcğil. Me- sela. Türk milletinin mılli, ahlakı, in- sani, manevı, küî'ürel değerlenni taşı- yan. Türk olmanın şeref ve mutluluğu- nu duyan, toplumun yarannı kişisel çıkannın üstünde tutan, aile, ülke ve mıllet sevgısıyle dolu. beden, zihin, ruh, ahlak ve duygu bakımından dengeli ve sağhklı şekiide gelışmiş. ılgi ve yetenek- leri yönünde yurt kalkınmasında ihti- yaçlaracevap verecek, örf ve adetlerimi- zebağlı kişilerolacak bu öğrencıler. De- mek ki biz. bu öğrencileri ideal ınsanlar olarak yetıştırmek zorundayız. Üniver- sıte hocalan bunu nasıl gerçekleştire- cek? Örf ve adetlerimizi öğreteceğiz. duygulannı geliştıreceğiz. Üniversıtede verilmesi gereken duygular neyse? Böy- le şeyler. nasyonal sosyalist Almanya'- nın üniversitelerini düzenleyen statüler- de yardı. Üniversitede ö/gür düşünce ortamı geliştirilmek istenmiyor. Ama Türk mil- letinde r>? gibi örf ve adetler varsa onla- nn hepsinı öğrencilere vereceğiz. Türkçe zorunlu ders. Millı Eğitim Ba- kanhğı 11 yıl boyunca okullarda öğren- cilere.Türkçe öğretemediğini itiraf edi- yor. Üniversıtelerde. bu öğrencilere 11 yıl boyunca Türkçe öğretilmediğini var- sayarak. 4-5 yıl Türkçe öğreteceğiz. Dünyanın hıçbir yerinde ana dil üniver- sitede öğretilmez. Bunlar kanunun temelindeki bozuk- luklar. Değiştirilen hükümler üzerinde dura- hm. Yükseköğretim Kurulu'nun belki daha plüralist bir yapıya kavuşturulma- sı düşüncesi var. Ö yüzden de ışçi sendi- kalan. ışveren sendikalan konfederas- yonlan temsilcileri sokuluyor. Sanki yükseköğretim kurulu iktisadi konulan tartışacak. Görevlerine gelince, koordi- nasyon kurulu olduğu ıddiasıyla çelişi- vor. Ünivcrsite denetleme kurulu yine YÖK'e bağlı, onun patronajı altında. Bağımsız bir denetleme söz konusu de- ğilşe, o. denetleme dcğıldir. Ünıversitelenn organlanna gelince, ünıversite yönetım kurulu içinde yerel yönetiın temsilcileri yer alacak. Bu, ünı- versıte yönetim kurulunun yaptığı işin ve niteliğinin ne olduğunu bılmemekten kaynaklanıyor. Çünkü. üniversite yö- neum kurulunun bu kişılenn katılma- sıyla yapabıleceğı bir şey yoktur. Aca- ba. böy lelikle bır mütevelli heyeti yapısı- nı üniversitenin içersıne sokma hazırhğı mı var? Rekıör seçıminde seçıd kurul var. Bi- nnci seçmenler, ikinci seçmenler. fki de- recelı bir seçimle ufak bir çevre içinde rektör adayının belirlenmesi yoluna gi- dilmış. Çok sağlıksız bir çözüm. Araş- tırma görevlilerinin statüsü de çok zayıf. OZM Erizden: Butün bu eleştirilere ben de katıhyo- rum. YÖK'ün, bu taslakta belirtildiği gibi koordinasyonla sınırlandınldığı id- dia ediliyor ama gerçekte böyle değil. YÖK'ün bazı önemli yetkileri hala ye- rinde. YÖK'ün yapısına gelince, toplam lökişilik kurulun 8'ı üniversite dışından kişilerden oluşuyor. Bazı olumlu noktalan da \ar. YÖK'- ün yetkilerinin büyük ölçüde üniversite- lerarası kurula devredılmiş olması, rek- törlerin mali konulardaki yetkilerinin kısılıp. bunlann senatolara devredilmiş olması, fakültelere tekrar tüzel kişilik verilmesi olumlu. Yöneticilerin tekrar seçimle gelmesi fikrinin benimsenmesi ilke olarak olumlu ama getırilen meka- nizma çarpık Araştırma Görevlileri Derneği. yönetici seçimlerinin tüm öğ- retim üye ve yardımcılannın katılacağı ancak öğretim üye yardımcılannın oy- lânnın belli bir yüzdeyle dikkate alına- cağı bir sistemle gerçekleştirilmesini önermektedir Araştııma görevlileriyle ilgıli düzenle- me, vürürlükte bulunan yasadan daha geri. Yeniden atamalı statü. olduğu gibi korunuyor. Araştırma görevlilerinedai- mi slatü venlmek istenmiyorsa, yapıl- ması gereken, araştırma görevlileri be- lirli bir süre alansin ama bu süre sonun- da objektif ve son derece somut olgular ilen sürülmediği takdirde atama otoma- tikman yenilensin ki, rahat bilimsel ça- lışma yapabilmek ıçin gerekJi olan ba- ğımsızlığa ve güvenceye kavuşabilelim. MVII HKMPK Üniversıielerle ilgili yasanın, çerçeve yasa niteliğinde olması gerekir. Öğrenci konseyi olumlu, ancak ışlevı çok az. Yükseköğretim kuruluna öğrenci tem- sikrisi seçilmesi öngörülmüşse de bunun Millı Eğıtım Bakanhğı'nın seçeceği bir kişi olması behrtilmiş. Bunun da öğren- ci konseyince seçilmesi gerekır. SÜRECEK Bilkent'te görüşdiğümüz öğrencilerin çoğunluğu, en büyük rahatsızlıkJannın, kamuoyunun yarattığı zengin- ler üniversitesi yargısı> la okuldaki mütevelli heyetinin varlığı olduğunu söylüyor. (Fotoğraf: RIZA EZER) ( f ) ODTÜ ve Bilkent'te en büyüköcü, siyaset AYŞE SAYIN ANKARA - Eski YÖK Başkanı Ihsan Doğramacı'nın, Amerikan üniversitelenni örnek alarak kur- duğu Bilkent Üniversi- tesi, yeni binalan. öğ- renci lojmanlan, öğrenci kafeleri, oteli, sosyal te- sislen ile modern bir üniversite tipi çiziyor. YÖK'ün hemen yanı- başındaki bu dev İcam- pusta vTzır vızır ışleyen son model otomobiller dikkat çekiyor önce. Kamuoyunda "Zengin çocuklannın gittiği üniversite" ola- rak lanımlanan ilk özel üniversite olan Bilkent, 8 bini aşan öğrencisi- ne eğitim veriyor. Bilkent kampusunu tırmarurken. bir yandan da "Bilkentli öğrencinin ne gibi sorunlan olabilir?" diye dü- şünüyoruz. Bir süre sonra, Öğrenci Konseyi'nin lokalinde, Konsey Genel Sekreteri Uğur Çavuşpğlu ile tanışıyoruz. Çavuşoğlu'nun ya- flBTİ'de siyaset, diğer üniversitelere oranla biraz daha fazla ürkütücü. Gençler bunun nedenini, üniversite geçrnişinde yaşanan olaylara bağlıyor. BKkMt öğrcncılerinin parlamentosu var ama si- yaset yasak. Doğraraaa'run kurduğu üniversite- nin öğrencileri, devlet üniversıtelılerine tanınan haklardan yararlanamaraaktan yakınıyor. nısıra, daha sonra aramıza katılan konseyin başkan yardıması Burak Erdoğan, konseyin faaliyetlerini anlatıyor. Burak ve Uğur'un anlat- üğına göre. öğrenci konseyi, Ame- rikan üniversiteleri örnek ahnarak oluşturulmuş. Üniversitenin kuru- luşundan bu yana faaliyet gösteren konsey, her yönüyle rektörlüğe bağlı. Konsey üyeleri, her fakülte- den seçimle gelen temsilcilerden ^ oluşuyor. Amaa, öğ- renciler arasında yakj- nlaşmayı sağlamak ve öğrenci sorunlanyla il- gilenmek. Uğur, "Bu- rayı bir parlamento gibi düşünebiliriz. Ama siyasetin konu- şulmadığı bir parla- ^ mento" diyor. Burak, arkadaşının sözünü, "Tüzel kişilıği olmadığı için biraz da havada kalmış bir parlamento denilebilir. Önümüzdekı yıl, tüzük değişiklıği yaparak, • konseyin bağımsız hale gelmesini sağlaya- cağız" diye tamamlıyor. |C«l>ifc>LAR,S?#VSEr ATEÇı" YÖK, amacına ulaşmıştır ProCDr. TÜRKAN SAYLAN Üniversitelerimizin tepe- sine YÖK'ün gelişinin on- birinci yıldonümüne vardı- ğımızı düşünmek bik in- sanı ürpertiyor. Böylesine verimsiz, olumsuz, göz göre göre gerileyen ve avuçlanmızdan uçup gi- den bir on yıh daha önce yaşadığımızı hiç sanrruyo- •rum. Son geniş kaühmlı fa- külte kurulunda son kez, yıllardır görev yaptığımız planlama komisyonunda biriikte çaiıştığımız arka- daşlarla grup olup fotoğ- raflar çektirmiştik. O günkü dekarumız ne iyi akıl etmişü de kurula belgesel nitelikte fotoğraf- lar çekmesi için birisini ge- tirtmişti. Bu son fakülte kurulunda biriikte okiuğu- muz nıeslektaşlanmızın pek çoğuyla ve o tarihten sonra fakültemize katılan- JarJa son YÖKlü onbir yıl içinde, aynı kampusta çaiıştığımız halde bir daha bir araya gelmek, tartı- şmak ve konuşmak ola- nağı ne yazık ki olmadı. otamadı! Hcrkes hallaç pa- muğu gibi atıldı bir köşeye, ardı ardına 1402*lıkfer aynldı aramızdan, kimse- nin scsı çıkmadı; herkes "sıra bana gelecek mi?" diye kaygılandı ve olup bi- ten gariplikleri olabildiğin- ce az zararla geçiştirmeye çalışü. Gelineri nokta Son onbir yıl içinde üni- versitelerimizin geldiği nokta iyi göziemlenirse YÖK'ün kendi mantığı içinde amacına ulaşüğı yadsınamaz. Ünrversiteler- de öğrencilerle öğretım üyeleri arasında kesin bir aynşma oluşmuş, öğretim üyeleri kendi aralannda hızla kopmuş ve üniversite kendi kabuğuna çekilerek toplumdan da kendini tam anlamıyla soyutlamışü. Aradan geçen onbir yıl içinde insanlann aralannı sevgisizlik, güvensizhk ve hoşnutsuzluk doldurmuş- lu ve bu yülar içinde kapı komşu birimlerde bile ne- ler olup bittiğinden, kimle- rin öğretim üyesi olduğun- dan, sayılannın kaça j-ûk- seldiğinden, neler yapıp et- ükJerinden haberimiz yok- tu. Bir gün içinde tüm ku- rullar yok edilmiş, yetkiler topiatılmış ve tepemize, üs- telik anayasanın icazeti ab- narak her şeyi bilen ve elin- de tutan büyük biraderler getirilmişti. Kurulu oh^turanlar Aramızdan çıkıp bu yeni kuruluşu oluşturanlar ar- uk kendilerini uzaydan ge- len farkh ve güçlü yaraük- lar olarak göriiyor, aynca- lıklannı kendilerine göre en iyi şekiide değerlendiri- yorlardı. YÖK adlı kuru- gitmesini isteyenlerce çeşit- fi eleştiriîer almış, hatta kendi içindekilerce kıyası- ya eleştiriimiş olabilir; an- cak geriye dönüp baktığımızda, akademık kurullarda fakültelerimi- zin her türlü bilimsel, yö- netsel, eğitim-öğretime, öğrencilere yönehk konu- lannm, atama ve yükseltil- melerinin, birimlerin çalı- şma raporlannın görüşül- düğü, kıyasıya tartışıldığı ve sonunda oylanarak ka- rara vanldığı gerçeği yok edilemez! Yargı yolu kapalı Bugün aradan geçen on- bir yılın sonunda geriye baktığımızda pek çok öğ- retim üyesinin, çeşitH du- yumlara (!) dayanılarak sorgusuz sualsiz, hiçbir tar- • Herkes hallaç pamuğu gjbi bir köşeye atıldı. ardı ardına 1402'likler aynldı aramızdan, kim- senin sesi çıkmadı; herkes "Sıra bana gelecek mi?" diye kaygılandı ve olup biten gariplikleri olabildiğince az zararla geçiştirmeye çalîştı. • Kuşkusuz YÖK öncesinde de üniversitele- rin pek çok eksikleri. pek çok sorunlan vardı. Ancak yine pek çok insan, bu eksiklikleri ve sorunlan özgürce dile getirebiliyordu. luşım daha sonra tek adamın iradesi, karar ve yetki gücü haline dönüştü- ğünü ve YÖK'ün on küsur yıtlık değişmez başkanıyla özdeşleştığini, tüm toplum olarak hiçbir tepki göster- meden gözledik ve yaşa- dık. Kuşkusuz YÖK önce- sinde de üniversitelerin pek çok eksikleri, pek çok so- runlan vardı. Ancak yine pek çok insan, bu eksiklik- leri ve sorunlan özgürce dile getirebiliyordu ve her Şeyden önce dile getirebile- ceği kurumlara, herkesi, tüm öğretim üyelerini bir araya getiren. her şeyin ra- hatça larüşılabildiğı geniş kaühmlı fakülte kurullan- na sahipti, yönetıciierini ve organlannı kendi seçebili- yordu. YÖK öncesı fakülte ktırul- lan, her şeyin daha iyiye tışma olanağı ve yargı yolu olmaksızın standart birer emirle birkaç dakika içinde görevlerinden alınıp boşlu- ğa bırakıldıklan, çok de- ğerli bazı öğreüm üyeleri- rün olup bitenleri hazme- demeyip üniversiteierini terk ettikleri, geri kalanla- nnsa yeni düzene ya da karmaşaya alışmaya uyum sağlamaya çalışmış olduk- lan görülmektedır. Kamuoyu, ne yazık ki bütün bu aa gerçelüeri gözleyememiş, bu konuda bilgılenememiştir. Ünlü beyaz kıtaplardakı sayılar ve sütunlarla dolduruşa ge- tirilen toplumumuz her şe- yin yolunda gittiği sanısma varmış, yine bu kanaldan edindiği izlenimlere göre aksayan her şeyin sorum- lusunun da tembel. özveri- si olmayan, bencil ve para- göz öğretim üyeleri ol- duğuna inandınlmıştır. Sıfıra sıfır Her alanda üniversite- toplum işbirüğinin ve ileti- şıminın sağlanması ve ge- lışürilmeşi gerekirken, üni- versıtelerimizde üretilebiie- cek bilgi ve becerinin tüm toplumumuzun yaranna yöVüendiritaaesinın çağdaş üniversite anlayışmm te- mel unsurlanndan biri ol- duğu bilinirken bugiin var olan nokta yine bir sıfırdır. Üniversıteyle toplum arasında işlevsel bir bağ kurulacağma. adeta bir düşmanlık, dışlanma ve tam bir kopukluk yaratü- mışor. YÖK ile biriikte yaşadı- ğımız son 10 yıh değerlen- dırmeye kalkmak için des- tanlar yazılmasj gerekir. Yitirilen on yıl ne yazık ki geri geürilmesı olanaksız yıpranmalara yol açmış ve en azından ınsanlarda "olumlu gelişmeler bekle- me". "bir şeyleri değiştir- mek için çaba gösterme duygusu"nu yok etmiştır. Çözüm bekliyoruz Gerek toplum, gerek bi- rfy \e gerekse üniversite elemanlan olarak bugün getirildiğimiz noktadaki ruhsal yapıdan ve duyar- sızlıktan sıynlmak zorun- dayız. Aynca siyasal ya- şantımızı ve yönetimimizi ellerinde bulunduranlann üniversitelerin içine düşü- rüldüğü bu karanlığı gözle- yip bir an önce çözüm ge- tirmeleri gerekmektedir. Üniversiteler on yıl önceki olumsuz değişiku'klere ve tepeden inme YÖK yöneti- mine karşı çıkmayıp sus- kun kalmanın cezasını faz- lasıyla ödemişJerdir. Bu- gün hepimızin dileği; geç- mişi, on yıl öncesini geri ge- tirmek değil, ama dünyada olduğu gibi, sıyasaiotorite- nin güdümünde olmayan, özerk, dcmokratik, kendi kendini yaratan. üretcn, kendisiyle, yönetimiyle ve toplumuyla banşık, çağdaş bir ünıversitedır. Konsey'e 130 milyon Öğrenci Konseyi'ne mali kay- nak, rektörlükçe sağlanıvor. Bu yıl 130 milyon lira yardım alan konse- yin amacı. bağımsız olarak örgütle- nebılmek. Bilkent'te Öğrenci Konseyi dışında, öğrenci kulüpleri de var. Sayılan 56'ya ulaşan bu kulüplere herkes hiçbir bedel ödemeden üye olabiliyor. Öğrenciler hemen her konuda bir kulüp oluşturmuş du- rumda. Fikir Kulübü, Kadın So- runlan Kulübü. Doğa Sporlan Grubu. bunlardan bir kaçı. Konuşmaya, Endüstri Mühen- dislıği Bölümü Öğrencisi Halil Ko- çer ile Resim Bölümü öğrencisi Bir- dal Tezer de katılıyor. Tezer, kon- seyin öğrena isteklerini yeterince karşılayamaması nedenıyle öğrenci derneği kurulması için uğraş veren- lerden. Bir yandan ünıversitedeki güven- lik önlemlerinden yakınırken. bir yandan da elındekı fotoğraflan göstererek. "Bakın bu yıl alternaüf açılış yapmak istedik. Ama korku- dan kimse gelemedi. Kimse olma- masına rağmen. rektörlüğün önün- de yığılan güvenlik araçlanna bakın. Burası en demokratık oldu- ğu iddia edilen bir üniversite, ama öğrencinin eylem hakkı yok" diyor. Zenginler üniversitesi Daha sonra gittiğimiz kafeterya- da 9 öğrencivle sohbet ediyoruz. Bilkentli öğrenciler, en büyük ra- hatsızlıklarını. kamuoyunun yarat- tığı "zengjnler üniversitesi'" yargısı ile okuldaki mütevelli heyetinin varlığı olarak özetliyorlar. "Eğlen- mek, dınlenmek için nerelere gidi- yorsunuz?" sorumuza öğrenciler- den biri sert tepki veriyor: "Ankara, Gazı Üniversitesi öğ- rencileri nerelere gidiyorsa biz de oralara gidiyoruz. Bilkentli deyin- ce, illa çok para harcayan, lüks yer- lere takılan öğrenci ımajı akla geli- yor. Öğrenci her yerde öğrenci. Pa- rasını har vurup harman savuran- lar, parasıyla ha\a atanlar yok de- ğil. Ama bu kesimin yanhşlannın bütün öğrencilere yüklenmesi yan- lış. Burada burslu okuyan arkadaş- lanmız da var. Okulun yüzde 12'- sini oluşturuyorlar. Kendi parasıy- la okuyan öğrencılerin hepsı para- sıyla hava atan ınsanlar değil ki!" Burslu-burssuz Bilkent'te bır de burslu-burssuz öğrenciler var Aylık 600 bin lira burs alan öğrenciler. daha "maz- but" bir yasam süriıyor. Öğrenciler bunu, "Burslular tabldot yiyor. kendi parasıyla okuyanlar. kafelere takılıyorlar" diye açıkhyorlar. Ko- nuştuğumuz öğrenciler arasında hem burslu hem de kendi parasıyla okuyanlar var Bu öğrenciler, ara- lannda sorun olmadığını belirtir- ken. "bazı zengin çocuklannın bu aynmı yapabildiklerine" dikkat çe- kiyorlar. Öğrencilerin ikinci rahatsızlığı, mütevelli heyeti. Özgür Cengiz adlı öğrenci, okulda 6. yıh olduğunu be- lırterek. "Mütevelli heyeti, öğrenci- nin bulunmadığı toplantıiannda öğrenci adına karar venyor. Bu yanlış bır uygulama. Burası Tür- kiye'nin cn demokratik üniversitesi olmasına rağmen durum böyle" di- yor. SÜRECEK ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Figen Er ile Ural Armay..Ural Armay, bir Sinop canlısıydı, öldü! Yaşadığı yöreyi bu denli seven insanı az gördüm. Sinop şenliklerinin tü- müne çağırdı. Sayrılığımı öne sürerdim. - Canım, Sayın Ekmekçi bu denli kendini dinleme; ben de sayrıyım! derdı. Samsun'a uçakla gel, biz seni ara- bayla uçaktan alırız, hiç yorulmazsın! Dikili'ye, Torbalı'- ya gıdıyorsun, Sinop'a da kesinlikle bekliyoruz! Sonra sonra umudunu kesti. Sinop'a kim giderse, se- lam yollardım. Sinop'ta "Dost Kitabevi'ni yönetiyordu. istanbul'lara ne gittiğinde, eski kitapçılara uğrar, kitap- lar satın alırdı. Bunlardan bana yolladıkları olurdu: - Filanın anılarını buldum, sızin işinize yarayabilır; za- man zaman anılardan alıntılar yapıyorsunuz, sizde bu kitap olmalı! derdi. Benden istediklerini de ben ona yol- lardırp Çoluk-çocuk, Sinop'a gıtmiş, bir yaz orada din- lenmiştik Odinlencenin sonunda, Sinop Güzellemesi" dizisı Cumhuriyet'te yayımlanmıştı "Sinop Güzelleme- si " çalışmasında, Ural Bey'in çok yardımı dokunmuştu. O, Sinopla ilgili bir "güzelleme" yazdığım için mutluy- du. O geziyi sık sık anardık; eşı Semra Armay'ın konuk- larına pışırdığı güveci ben anlata anlata bitiremez, Semra Hanım'a, "Güveç pişirirseniz gelirim Sinop'a" diye takılırdım. Sinop'ta yayımlanan "Beldemiz" gaze- tesinı surekli yolladıUral Bey, orada yazılarda yazıyordu. Askerlıkten sağlık nedeniyle emekli olmuştu. Faik Ah- met Barutçu'nun anılarını Türkçeleştirmiş, güzel bir yapıt ortaya çıkarmıştı. Harp Okulu öğrencileri için dü- zenleyip yaymladığı "Türkçe " kitabı, sivil kesimde pek duyulmamışt.. Toktamış Ateş, bu yapıtın çok önemli bir yapıt olduğunu söyler. Kitabevının adını "Dost" koyma- sı, onun kitap dostluğunun bir simgesi olmalı. Canını da kitap yolunda vermiş. 7 Kasım Cumartesi akşamı Si- nop'tan Istanbul'a gitmiş. Orada, TÜYAP kitap sergisirv de bulunup dönecekmiş. Pazar sabahı, arkadaşı Tokta- mış Ateş'ın evine gider doğruca. Iki dost söyleşirler. Armay, arkadaşından izin ister - Ben Harbiye Orduevi'ne gidip, bir traş olayım, dinle- neyim. Saat ikide buluşur, TUYAP'a gideriz! Gidiş o gidiş. Saat 14.00 olur. Ural gelmez, gelmeyin- ce Toktamış Ateş, merak etmeye başlar; Harbiye Or- duevi'ne gider, odasını açıp bakarlar ki, yüreği durmuş, yatağında ölmüş. Ural Armay, ertesi günü Sinop'ta toprağa verildi. Si- nop tan bir aydını, yılların dostunu yitirmenin acısını duydum yüreğimde. Eşı Semra Hanım'a, babası Orhan Armay'a başsağlığı diledim. Ural'ın yakın dostu Hamdi Konur'la söyleştik. acımızı paylaşmaya çalıştık. Sinop'- tan bir öğretmen. izzet Bahadır şöyle dedi: - öğretmenler öksüz kaldı, bizim her şeyimizdi! Kitapsız kalan insan öksüzdür. • • • Bır yıl önce bugün ölmüştü Figen Figen Er, Danıştay savcısıydı Geçen yıl, 6 Kasım'da Cumhurıyet'i bırakan- lar arasında olduğum için, onunla ilgili bir şey yazama- mıştım. Bu yıl, Figen'i yakın tanıyanlardan Yıldırım Uler'i aradım. Prof. Yıldırım Uler'e: - Figen Er'in hjkukculuğu nasıldı. nasıl değerlendirir- sin? diye sordum. Benım yazacaklarım, nasıl olsa duy- gusal olur, bir hukukçu olarak ne dersin? - Olur, söylerim, ancak benden sonra, eşim Pıtırcık da konuşmak istiyor. O da hukukçudur biliyorsun. Yasa önunde eşitlik burjuva hukukunun temelidir. Kurtla kuzu eşitlığine dayalı bir adalet anlayışıdır bu. Figen'in böyle bir adalet anlayışı yoktu, tam bır sorumluluğu vardı. Ay- dının bir sorumluluğu vardı. Hukukta bunu temsil eden bir kişiydi o Her haksızlığı, her olayı son derece ciddiye alırdı. Yargıçdeğildide. savcıydı biliyorsurr, "formültak- mak " derler Danıştay da. hiçbir dosyasmda formül yok- tur Figen'in. - Formül mü? - Formül takmak derler Danıştay'da, kimse anlamaz onu, sadece Danıştay mensupları an'ar, boşver onu. Ya- ni, her olayı son derece ciddiye alır, bunun eline düşen diyelim, adaletteki yalnızlıktan kurtulur. Çok yüklü bir sevgiyle yaklaşır bilesin, bu işe Ben, eşime Pıtırcık'a vereyim .. - Olur. iyi ki sormuşum... - Günaydın, Yıldırım'ın söylediklerine katılıyorum ben, ne söyleyeceğini bilmiyordum; yani o aydın sorumlulu- ğu vardı, bir de, insana nasıl yaklaşırsa Figen, hepimize tek tek, dosyalarda o insanı bulup çıkarırdı, zaten. Evet, hiçbir zaman basmakalıp, alışılmış hukukçu formülleriy- le bir dosyayı havale etmezdı. karmaşık da olsa. Ve büyük bır bilinçle, dürüst kişiliğiyle ona yansıtırdı. Adalet dağıtıldığı bilincinde olurdu her zaman için. Çabuk kav- rardı bir kere; karmaşık şeylerin içinden pırıl pırıl zekası, ona yansırdı, kavrardı; ona düşen çok yararlanırdı, yani insan gibi muamele ederdi onlara. Yani, o inceliğiyle, o zekası ile, o dürüstlüğüyle, o adil bir duyguyu yansıtmak için Onu çok iyi biliyorum, yani usulen "çıksın, çıksın" değil, her dosyayı büyük birtitizlikle ircelerdi. Yani, böy- le kavrayan bir insan İnsan, nasıl dostlarını kavrar, dos- yayı da öyle yapardı. O artık, dosya değil, bir insan, oradaki hukuk meselesi, insan meselesi halindeydi. Ben bunu söyleyebileceğim Savcı olarak çalışto; yani dosyaları böyle derinlemesine incelerdi. Bir meslek, bir iş değildi yaptığı iş onun için bana kalırsa. Tümünü verir- di, kendini verirdi ve ordan güzel şeyler çıkarırdı. Onu biliyorum. Her bir dosyaya, bir insana eğilir gibi eğiliyor- du. Adil olmaya çaltşırd 1 ve olurdu da. Çok mersi, sağo- lun! Figen için, Cebeci Gömütlüğü'nde bugün saat 13.00'te bir anma toplantısı yapılıyor. Figen Er'in gömütü, dör- düncü kapı, A 544-19'da. BULMACA SOLDAN SAĞA: 1 2 3 1/ Maddi şeylere de- ğer vermediği için gi- yim kuşamına özen göstenneyen derbe- der kimse. 2/ Güney Anadolu'da bir dağ... Bir nota. 3/ Pornografi filmle- rinden daha erotik filmler için kullanı- lan sözcük... Kullan- ma süresi. 4/ Brezil- ya'run plaka işareti... Bir deniz teknesinin başka bir tekneye ya da iskeleye yanını ve- rerek yanaşması. 5/ Gelecek... Mut- lu Olmak Sanaü, Soyleşijer gibi ya- pıtlan dilimize de çevrilmiş ünlü Fransız filozofu. 6/ Doğru yolu ara- ma, doğru yola girme. 7/ Anlama ye- teneği... Türkçede ilgi adılı. 8/ Yan- kı... Bir tür erkek deve 9/ Anlaşma, uyuşma. YUKARIDAN AŞAGlYA: 1/ Osmanlı sarayının sınırları için- de yalnız padişahla yakınlanna ay- nlmış bahçe ve bostanlar. 2/ Piyangoda en küçük ikramiye... Bir bağlaç. 3/ Sergen... Zekâ yaşı 25'in altında olan ve en geri zekâ grubunu oluşturan insan tipi. 4/ Bir duvarın başını ya da iki duvarın köşesini oluşturan gömme ayak... Ender, seyrek. 5/ Sümerlerde saglık tannçası... Türk müziğinde bir makam. 6/ Yapılarda dolgu maddesi olarak kullanılan delikli tugla. 7/ Ge- lir... Bir nota. 8/ Eskiden lise derecesindeki okullara verilen ad... Sazı kunnaya yarayan burgu. 9/ Asıl, esas, doğru.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle