07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 KASJM 1992 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 11 SuatTaşer amlıyop • Kültür Servisi-Türkiye Yazarlar Sendikası'nın etkınlikler çerçevesinde şair, çevirmen. tiyatro sanatçısı Suat Taşer. ölümünün İO.yılı nedeniyle 16 kasım pazartesi günüsaat 18.00'de Beyoğlu ' araca Tiyatrosu'nda ^nılacak. Oktay Akbal'ın açış konuşmasını yapacağı toplantıya Asım Bezirci, Sabahattin Batur. Mehmet Çerezcioğlu, H.ZaferŞahin konuşmaa olarak katılacaklar. "Fausr sahneleniyop • Kültür Servisi-İstanbul De\ let Opera ve Balesi. 14 kasımda C.F.Gounod'nun "Fausf operasını repertuanna katıyor. Alman yazan Goethe'run aynı adlı romanından Jules Barbier ve Michel Carre tarafından oluşiurulan operada orkestrayıBonn Operası'ndan konuk gelen Bulgar asıllı orkestra şefi Ivan Anguelov'un idare edecek. 'Tarihçinin Mutfağı' • Kültür Servisi-Tukiye Ekonomik Toplumsal ve Kültür Vakff nın düzenlediği "Tarihçinin Mutfağından" konferans dizisınin sekizincisinin konuğu sanat tanhçisi Prof.Dr. Filiz Yenişehirlioğlu Konferans Marmara Belediyeler Birlıği Konferans Salonu'nda cumartesı günü saat 14.00'te. Kitap Fuarı'nda •lugün • Kültür Senisi-11.İstanbul Tüyap Kitap Fuan"nda Türkıye Yazarlar Sendikası ile Alman Kültür Merkezi'nin düzenlediği "Çocuk veGençlik Edebiyaü Semineri" yapılacak. Kültür Bakanı Fikri Sağlar veTYS Genel Başkanı Oktay Akbal'ınsaat 16.30'daaçılış konuşmasını yapacağı seminerde saat 17.00'de Mirjam Pressler ile Cengiz bektaş "Neden Çocuk ve Gençler İçın Yazıyorum" konulu bir sohbet yapacak. TÜYAP'taimza günleri I kültür Servisi-Kitap Fuan'nda bugun.TYS standında Afet Ilgaz, Eray Canberk, Gülsüm Akyüz, Murat Aykaç Erginöz. Ulufer Oğuzcan. Vahap Okay.ZekiÖztürk kitaplannı imzalayacaklar. Broy yayınlan standında ise Elgıs Pamir A> saat 15.00- 18.00 arasında okurlanyla birlikteolacak. Japonca konuşma yarışması • Kültür Servisi-Japon Başkonsolosluğu'nun Türk-Japon Kadınlan Yıstluk ve Kültür Derneği . e Japon Cemiyeti ile birlikte düzenlediği II. istanbul Japonca Konuşma Yanşması cumartesi günü şaatlO.OO'daYıldız Üniversitesi Odıtoryum'unda yapılacak. bugün bilsak UKaaaPcrşmbe: 19.00 CBumgirSeniiKrkri 4 TÜ8KÎYEDE SÎVİLLEŞME VE DEMOKRASİ SORUNU 1. Demoknanin Tarihsd ve DOşünselTemelleri EkonomikveSiyas Mekanlaıdaki Evrim: UlosalTek-Pazar'dan UluslarüstüOnakPazara Sungur SAVRAN Nihai FALAY ErolMANlSAU G«rsd Sanat Atölyekri Mehmet GÜLERYÜZ yöneonunde Perşembe-Cuma Fotografve Snena Atölyesi SdçukTURANLI StnmikAtNjts KadnyeEzd AÖAOÖLU yflnetıminde Salı-Perşembe-Cumartesi RıısDiBÇalışnıalan Pazaıtesi-Perşcmbe 19.00-21.00 Cafe-Foyer-Bar(Giriş) Rock Cafe-Bar(SJCat) GrapTCesroeŞclccr" Ünlü caz beste ve yorumcusu John Surman üç konser için Türkiye'de Solo performansların ustası İngiliz Kültür Heyeti'nin davetlisi olarak ve Pozi- tifin organizasyonuyla Türkiye'ye gelecek olan Surman, İstanbul'da bu- gün ve yann Taxim Night Park'ta, cumartesi günü ise Ankara'da De- deman Oteli'nde bir dizi solo konser verecek. MEHMET ULUĞ Cazın Avrupa kıtasındaki geüşimi Amerikalı siyah müzis- yenîerin bu kıtaya gelerek Pa- ris, Londra ve Kuzey Avrupa'- nın belli başh büyük şehirlerini kendilerine üs edinmeleriyle başlamaktadır. Özellikle 6O'lı yıllar boyunca anavatanlannda "anlaşıhnayan" birçok Ameri- kah caz müzisyeni Paris'e yerle- şerek, uzun yıllannı bu şehirde geçirdiler. Bu dönemi anlatan en bilinen örnek de kuşkusuz başrolünü Dexter Gordon'un oynadığı. Lester Yaung ve Bud Povvell'ın yaşamlanndan bir kesitın Paris sayfalannı aktaran "Round Midnight" fümidir. Caz müzi- ğinin Avnıpalı müzisyenler ta- rafından icra edilerek, saygınlık kazanmaya başlaması da yine aynı dönemlere rastlar. Django Reinhart ve Stephane Grappel- li gibi devlerin 6O'lı yıllarda caz tarihinde kendilerine haklı bir yer edinmeleriyle başlayan ge- lişmenin öncüleri arasında John McLaughlin. Jan Garba- rek ve John Surman gibi Avnı- palı usta cazcılar ilk akla gelen isimlerdir. John Surman'ın uluslararası caz kitlelerince benimsenmesi- nin John McLaughlin'in ilk jazz-rcck yapıtlanndan biri olan "Extrapolation"adlı al- bümde, bariton ve soprano saksofon çalarak başladığı sanılmakla birlikte, sanatçının bir yıl önceki 1968 Montreux Caz Festivali'ndeki bariton saksofon performansıyla en iyı 'Bariton saksofon, soprano saksofon >e b&s klarnet gibi nefesliler ailesinin ilginç fertlerini seven- ler John Surman gibi usta bir müzisv eni solo dinlemekten büv ük key if alacaklar. solist secildiğinı unutmamak la- zım. Müzık yaşamına saksofon aılesırun en zor aleıi kabul edı- len bariton saksofon ile başla- yan ve bu aletı çalmayı ekilip bi- çilmemiş bir tarlada çift katlı otobüs kııllanmaya benzeten Surman'ın ikina aleti, saksofon ailesinin üvey evladı kıvrak soprano saksofon oldu. Bir süre sonra caz dünyasının en- der kullanılan aletkrinden biri olan bas klarneti de cephanesı- ne katan Surman. bununla da yetinmeyerek müziğini elektro- nik teknolojjinin yenilikleriyle zenginleştirdi. Sanatçı 1944yılındanİngilte- re'nın Devon şehrinde dünyaya geldikten sonra ünlü İngiliz müzisyen Mike Westbrook'tan dersler alarak müzik yaşamına başladı. 19601ı yıllarda London Col- lege of Music ve ardından Lon- don University Institute of Education'da öğrenim gördü. 60'U yıllar boyunca da Dave Holland, Chris McGregor ve John McLaughlin gibi genç tn- gihz müzisyenleriyle de çahş- malar yaptı. 70'li yıllann başı- nda Barre Phillips ve Stu Mar- tin ile "Trio" adlı topluluğu kurdu. 73-75 yıllan arasında Mike Osborne ve Alan Skid- more ile birlikte SOS adlı sak- sofon üçlüsünü kurdu. 80'li yı- llarda çalışmalar yaptığı proje- lerin başında 11 nefesli sazdan oluşan "Brase Project" ve ünlü büyük orkestra şefı Gil Evans- ın kurduğu "BntishOrchestra" gelir. John Surman nefesli sazlar- dakı ustalığının yanısıra günü- müzün önemli besteci ve icracı- lanndan biridir. Birçok zengin ve değişık müzik kaynağanın bı- leşimi olan Surman'ın müziği, caz geleneğine ve de özellikle Duke Ellington'un müziğıne bağlı olduğu kadar, koral müzi- ğin melodik yapısına ve İngiliz folk müziğine de ayru derece bağlıdır. John Surman'ın bir zaman- lar paleolitık insanın yaşadığı, masallar ve folk hikayeleriyle zengin biryöresi olan İngiltere'- nin Cornvvall bölgesinin tarih ve doğasından esinlenerek ECM plaklan ıçin yaptığı "Road to Saint Ives"*adlı son solo çalışması da cazm kilise ve folk müzikle kucaklaşmasının güzel bir örnegi. Bu yapıtta ba- riton ve soprano saksofonun yanında bas klarnet ve perküs- yon aletleri de calan Surman, müziğin alt yapısını da prog- ramladığj elektronik aletler ve synthesizer'lerdan almakta. Yeni plağı"Anadolu" Columbia şirketi tarafından yayımlanan Aydın Esen: 20. yüzyılmüziğidahayapılmadıEVtN tLYASOĞLU Müzik çalışmalannı uzun sü- redir Nevv York'ta sürdüren. Fransa ve Japonya'da da plak- lar yapan Aydın Esen'in yeni plağı 'Anadolu'. Columbia şir- keti tarafından yayımlandı. Al- tıncı plağı 'Anadolu' ile birlikte bundan böyle Aydın Esen de Columbia sanatçılan arasında. Onca yıldır yaşamını Nevv York'un onasında sürdüren. en ünlü gece kulüplerinde ça- lan, ünlü caz müzisyenleriyle calışan Aydın Esen, bir yandan klasik müzik kökenli çalışmala- nnı da ihmal etmiyor. Ama İs- tanbul Belediye Konservatuva- n çıkışlı Esen'in "Anadolu' adlı plağı, basmakalıp ölçülenn dı- şına çıkabilmiş bir müzik ola- rak, en tanınmış imzalardan övgü dolu eleştinler almış. Ay- dın Esen adı, bugün gerek ABD'de, gerek Avrupa'da ken- dine özgü müziğıyle özdeşleşi- yor. 'Columbia gibi bir şirketin sanatçısı olmak ayn bir sonım- luluk gerektiriyor' diyor Aydın Esen. 'Sözleşmeyi tamamla- mak bile 5-6 ay aldı. Bana hiç baskı yapmadılar. İstediğim toplulukla istediğim vapıtlan sestendirme özgürlüğü tarudı- lar. Müzik oyuncak değil, ciddı bir şey. Ben İdasık müzik beste- alennden yola çıktım. Yüzyıl- lann bırikiminden. Montever- di'den Debussy'ye hepsini din- ledım. Her müziği dinliyorum. Dünden ve bugünden müzikle Aydın Esen: "Ben bugünün müziğini yazmaya çalışıvorum." doluyum Mozart gibi, Bach gibi yazmak artık teknik bir so- run. Klasik kahpta yazan bir müzısyenin tekniği güçlü. ama doğaçlaması çok sırurlı. Benim. yazdığım müzik, kağıt üstünde- ki mutlak müzik. Doğaçlamayı klasik kahplar içinde notava döküyorum." Peki. biz bugün Aydın Esen'- in müzığiru nasıl sınıflandırabı- lıriz? Bestelediği yapıtlara nasıl bir başlık koyabilinz? 'Artık insanlann ıızun şeyler- le uğraşmay a vakti yok. Müzik, yaşadığunız hayatla birleşti. Çirkinüği, güzelliği, pisliği, sa- natıyla müak iç içe. Benim mü- ziğım bugünün müziği. Caz da değıl, hafıf müzik de değil. Maın Stream dıyebiliriz. Belki 150 yıl sonra bu yaptığımız mü- ziğin duyulmamış notalan ay- dınlanacak. Bence 20. yüzyıl müziği daha vapılmadı. Herhalde 21. yüzyıl da insanlar bu çağdan yeni tınılar bulacak, değişik sonori- teler duyacak. Ben bugünün müziğini yazmaya çalışıyorum. Senfonik olarak bugünün in- sanı neredeyse ben oradayım. Şımdilerde yaşamış olsaydı Mozart da çaresiz bugünün müziğini yapacaktı. Başkayolu yok bunun. En önemli şeyi en karmaşık teknikle yapacakü. 1992'de bir avuç ınsan ciddi müzık dinliyor. Beethoven'ın yazdıklannın bile 5-6 yılı dinle- niyor. Oysa son kuartetleri ne kadar yoğun ve karmaşık Stra- vinsky için de aynı şey gecerli. Hep ilk dönem yapıtian dinle- niyor. ölümüne yakın yazdı- klan değil." Aydın Esen, süreklı bir kon- ser ve turne akışı içinde. Bunca konser ve turneyı nasıl gerçek- leştirdiğini merak ediyor insan: 'Çok ünlü bir menacerim var. Her şeyi ayarhyor. Her defasın- da ayn topluluklarla çalmam gerekebiliyor. En güzeli de, fes- tivallerde yeni insanlar taru- mak, eski dostlara rastlamak. Bu arada, yalnızca konserler değil, master kurslan da veriyo- rum. Armoni, kompozisyon ve klavyeli çalgılar üstüne. Türkiye'den de bir ara Bil- kent Üniversitesi için böyle bir öneri gelmişti, ama sonra ne oldu bümiyorum. Gençlerle birlikte olmak çok keyifli. Biz 20 yıl öncenin okullanndan ge- liyoruz. Şimdi dünyamıza elektronik sesler, synthesizer'- lar eklendi. Mesele akustik. ge- leneksel tınılarla elektronik olanı birleştirebilmekte. Doğa- da var olan ile var olmayanı bir araya getirebilmekte.' 'Anadolu' adlı yeni plağı ABD'de 15 dolara saülan Ay- dın Esen, 'İkı günde de plak ya- pan var, iki yılda da' dıyor. 'İnsan çevreden beslenmeli. Tek başmıza yaratamazsınız. Birlikte çaldıklannızla paylaş- malısmız. Önemli olan, yazılan notanın ardında, bestecinin söyledigini yakalayabilmek. Tuşlann ardında doğru vardır, bunu duvabilmek...' bibalc, sıraselviler cad., sogancı sok. 7 cihangir 243 28 79-99 ORADAKİ Elton John Plaklanyla vakfı destekleyecek EltonJohnAIDS VakfıkurduLONDRA(AA) Son üç yılda İngiltere'dekı AIDS'le mücadele kuruluşlanna 500 bin Sterlin bağışta bulunan ünlü pop şarkıcısı Elton John. bu kez de kendi adına bir AIDS vakfı kurdu. Elton John (45), Londra'da yaptığı açıklamada, "Elton John AIDS Vakfı" adındakı vakfın, çağm vebası AIDS'e yakalananlann tedavisi ve bakımı ile ılgileneceğirü. AIDS virüsüne karşı vürütülen tıbbi araştırmalara parasal katkı- larda bulunacağım söyledi. AIDS'le mücadelede elin- den gelen her türlü yardımı yapcağını belirten Elton John, "Bu öldürücü hastalıktan pek çok arkadaşımı kaybetıim. yüzbinler- ce kadın, erkek ve çocuk bu hastalığın pencesınde ölüm-kabm mücadelesı venyor. Bu davaya küçük bir katkıda bulunursam ne mutlu bana" dedi. Biseksüel Elton John. kurduğu vakfın gelırlerinın kendı plak- lannın satışından sağlanacağmı belirtü. Aııkaıa dayeni biryayınevi ÜmftYayıncıhk" ANKARA(AA) "Ümit Yayıncıük" yayın yaşamına Ankara- da başladı. Gazeıeci Ümit Gürtuna"nın kurduğu yaymevinin yayın sorumluluğunu Sevgi Özel üstlendi. İlk kıtaplarise. "68"lı Olmak" ve "Dikkat Dünya Tektir". Tüm bilim ve sanat adamlanna kapılannı aralayan yayınevi, "Ufuk Dizisi" olarak adlandınlan genel kültüre yonelik kitap- lan okurlara sunacak. Yayınevi aynca hem büyüklere hem de çocuklara yönelik "tclıf' ve "çeviri" yazınsal yapıtlar hazırla- yacak. Yayınevi, dizgi ve baskı işlemlerini de kendi basımevin- de gerçekleşürecek. Ufuk Dizisi"nin ilk kitabı Toktamış Ateş'in yazdığı "68"lı Ol- mak". Ateş, kitabının önsözünde şu satırlara yer venyor.: "68"li olmak ne kuru kuruya övünülecek, ne de yeRnılecek bir şeydir, sadece bir olgudur. 194O'lı yıllarda doğan, sözde demokrasi içinde 1950'lerin başkısını yaşayan ve 1961 Anayasa'nın özgür ortamı içinde yeni bir dünya kurabileceğını sanan bir bölüm ın- sanın yaşadığı umut ve sevgi dolu, heyecanlı bir macera ıdi 68 olaylan." Kapaklannda yukardan aşağı ınen mavi çızgılenn yer aldığı "Ufuk Dizisi"nin ik'ınci kitabı ise, SHP Tekırdağ eskı milletve- kili Güneş Gürseler'in yazdığı "Dikkat Dünya Tektir". Kita- bın gırişinde Gürseler şunlan söylüyor: "Bu kitabın amacı. ger lecek kuşaklara aktanlacak çevresel bunalımlann tohum- lannın atıldığı günümüzü yaşayan ve bunun sorumluluğunu duyan bir insan olarak, egemen kavramlan sorgulamak, gün- demimize gınnesine ve tartışmamız gerektiğine inandığım kav- ramlan gözler önüne sermektir." Çevrenin çoğulcu ve demokratık bir yapı içinde sürekh bir banş ortamında korunması mümkündür. Bu ortamı oluştur- manın ve gelışmişlik farkhlıklannın ortaya koyduğu ekonomik sorunlann çevreye zarar vermeden gidenlmesının yolu, yaşanı- lan gerçekleri algılamak ve bu gerçekleri yönlendırebılmektcn geçmektedir." Alkışlar Yaşar Kemal'e kültür Senisi - Çukurova'dan) etişerek. kendı veTürk ınsanımn scâni tüm dünyaya duyuran. 11 İstanbul Kitap Fuan'nın "Onur Yazan" ünlü edebiyatçımız Yaşar Kemal için düzenlenen gcce. dün akşam AKM'deyapıldı Türkıye Yazarlar Sendikası, İstanbul Büyükşchır Belediyesi ile Kültür BakdnhğVrun katkılanyla gerçekleştırÜen "Yaşar Kemal Gecesi'ni ilgınin oldukça \oiksek olması nedeniyle davetlilenn çoğu avakıa izlemek zorunda kaîdı. Atılla borsay'ın sunduğu gecede Kültür Bakanı Fikri Sağlar. TYS Başkanı Oktay Akbal ve Fransa Kültür Bakanı Jack Lang'ın danışmanı Philippe Boucher de birer konuşma yaptı. Yaşar Kemal Belgeselı'nin ardından, Zülfü Livanelı konseriyİe süren gecede aynca bale ve tiyatro gösterilen sahnelendi. Bini aşkm davethnin kaüldıâ aecede tüm alkışlar "sevgi yumağı"" ıçıne abnan Yaşar Kemal içindı. Fotograf: MUHARREM AYDIN | 'New York- İstanbul' sergisinde 8 Amerikalı 33 Türk sanatçının yapıtian yer alıyor Çağdaşyorıırnlardanseçflenkoleksiyon 'New York İstanbul' sergisi 28 kasuna kadar sürecek. FERtHA BÜYt KÜNAL Atatürk Kültür Merkezı Sergi Salo- nu'nda 5 Kasım 1992 günü açılan Nevv York- İstanbul sergısinde 8 Amerikalı sanatçı ile 33 Türk sanatçının yapıtlan yer alıyor. 1950 lerde sanatsal etkinliklerinı arttıran Amerikan toplumu, özellikle Nevv York'ta Avrupa sanat merkezlen- nin uzantısı konumuna geçerek yeni bir sanat ortamı oluşturur. Bu oluşum maddesi bir toplumun tüm verilerinı kullanarak günümüzün dünya sanat merkezini Nevv York olarak kabul ettı- rir. Ünlu ressamlanmızdan Burhan Do- ğançay. Erol Akyavaş ve Tosun Bay- rak. Amerika'yı Avrupa, özellikle de Paris sanat ortamına tercih ederek yapı- tlannı orada üretir. piyasada yerlerinı alırlar. 1980"li yıllann başında da Bedri Ba>kam'ın Nevv York ve İsıanbul bağ- lamlı sanat serüvenleri başlar. Daha sonra da Yankı Erimten, Suzan Batu, Balkan Nacı İslimyelı'nin aynı plat- fonnda uğraş verdiklerini görmekteyiz. Devlet sanat politikamızın çağdaş sa- natçılanmıza dünya piyasalannda tam- nma fırsatı yaratmayışı kişisel çabaian gerektirir. 1975"den bu yana kurduğu "Galeri Baraz" çahşmalan içinde Yahşi Baraz'ın 1990'da başladığı gırişimleri ile Amerikalı sanatçılann yapıtlan Türk muz bazı sanatçılann dışında çağdaş yorumlan ile seçilmiş bir koleksiyon olarak değerlendirebiliriz. Resim sanatında üslup. önce yetenek sonra başan sorunudur. Genç kuşak sa- natçılanmızın sergide yer alan başanlı yapıtlannı ızlerken önceki çahşmalan- ndaki arayışlannın değışırhlenni gör- • Ülkemizdeyaygın birbeğerdolan, yabancı sanatçılardanesinlenme tutkusu bu sergide yeralan yapıtlanntekranndananlaşılarak gözden kaçmayacaktır. resmının yanında yer alır. Uluslararası pazarlarda pek çok konuda gerçekleşen ıletişim nihayet sanatta da başlar. Sanat eğilimlerini sürdüren gençlerin basın yolu ile izlemeye çahştığı dünya sanatınınorıuiu*' orneklerinıizlemesıaz sayıda yapıt oısa bile önemlidir. Ağırîığını Türk resım sanatının oluş- turduğu sergiyi, eksikliklerini duyduğu- mekteyız. Ortaya çtkan işlerin, kendini tekrarla- maya götüreceği korkusu olarak varol- duğunu düşündüğümüzde de gerek kendilen. gerek izleyici için endişeler doğmaz mı? Orta kuşak ve üzeri sanatçılanmızın sağlam üsluplan ile zevkle izlenen yapı- tlannda, sanat süreçlerinde fazla değj- şimler aramadıklannı kararb çalışmalar yaptıklannı görmekteyiz. Neşet Günal'ın sergide yer alan 1953 imzalı Fernand Leger atölyesi etkisinde yaptığı tuvalin, denenerek terk edildiğj- ni diğer resimlerden anlayabildiğimiz gibi... Sergide Adnan Çoker. Mustafa Ata, Neşe Erdok, Balkan Naci İslimyeli, Ze- kai Ormancı. Kemal Önsoy, Kadri Özayten, Ömer Uluç, İpek Aksüğür Duben'in çahşmalan, sanatçılann öz- gün üsluplannın en güzel ömekleri ola- rak izleniyor. Hakan Onur'un, Davıd O'Connell ile yanvana sergilenen >apıtlannda ayn ülkc sanatçılan olduklan halde çağdaş bir bütünlüğü yakaladıklannı görebili- riz. Ülkemizde yaygın bir beğeni olan, yabancı sanatçılardan esinlenme tutku- su bu sergide yer alan yapıtlann tekran- ndan anlaşılarak gözden kaçmaya- caktır. AKM'den aynlırken aklımdan gecen korku da , Tony* King'in tuval üzerine yaptığı bir dolar resminin "TL" olarak ne zaman karşıma çıkacağı idi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle