Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 1KAS4M1992PAZAR
12 DIZIYAZI
•• •
Hz.Omer, Islam hukukunun gelişmesi ve adalet kavramının şekillenmesine katkılarda bıüundu
ve devlet:Hz.Omer
İslamda ilk ayrılıklar
Hz. ALİ
MUAVİYE
KAVGASI
ORAL CALISLAR
ve 'Siz ne çabuk fıkrinizden dönmüş-
sünüz. Bu kıyafetle beni karşılamaya
mı çıktınız?" diye onlan azarladı, On-
lar da: 'EymüminlerinEmiri.bukuru
bir gösterişten ibarettir. Üzerlerimizde
yalnız silahlanmız vardır" deyip özür
dilediler."
z.Ebubtk.r ölmeden önce
Ömer"i. kendi yerine halife olarak gös-
terdı. Halifeliğe. bütün zorluklanna ve
sorunlanna rağmen yine de geniş bır
kcsime danışarak seçilen Ebubekir, bu
jccz çok daha dar bir çevreye danışa-
rak ve ölümûnden sonra herhangi bir
seçim olanağı bırakmamak amaayla
böylebiradımattı.
Hz.Ali taraftarlan, bu seçimin de
büyük bir haksızlık olduğunu düşü-
jıürler. Zaten Hz.Ali, Hz.Ebubekir'e,
ancak kansı Fatma'run ölümûnden
sonra ve büyük ölçüde gönülsüz şekil-
de biat etmişti. Hz.Ömer'e de aynı şe-
kilde davrandı. Peygamberin ölümûn-
den bu yana sürdürdüğü içine kaparuk
yaşamı değiştirmedi. Daha çok
okuyarak ve kcndini dine vererek za-
manını değerlendirmek yolunu seçti.
Ortaya çıkan sorunlarla ilgili sorulara
ccvap yermek ve çözüm önermek dı-
şmda. îslam devletinin günlük gailele-
riyle uğraşmadı.
Hz. ÖmerMn özellikleri
İkinci halife Hz.Omer. İslamın ku-
ruculan arasında çok sert, kadınlann
örtünmesi veeve kapanması konusun-
da cn ateşli. atılgan, adaletlı ve acıma-
sız önderlerden biri olarak tanınır.
Pe\ gamber döneminde kadınlarla ilgi-
li olumsuz ayetlerin, genellikle Hz
Ömer'in bu konudaki ısranndan son-
İkinci halife Hz.Ömer,
İslamın kuruculan
arasında çok sert,
kadınlann örtünmesi ve
eve kapanması konusunda
en ateşli, atılgan, adaletlı
ve acımasız önderlerden
biri olarak tanınır.
Peygamber döneminde
kadınlarla ilgiliolumsuz
ayetlerin,genellikle
Hz.Ömer'in bu konudaki
ısrarından sonra
emrolunduğu iddia edilir.
ra emrolunduğu iddıa edilir. Örtünme
ayetiyle ilgili anlatılan rivayet ömer'in
katı tutumunu çok güzel sergiler. Sa-
hih-i Buhande anlatıldığına göre,
Peygamberin eşi Sevde'nin bir akşam
tuvaiet amaciyla dışanya çıküğını gö-
ren Ömer, Se\de ye müdahale cder ve
akşam vakti evinden dışan çıkmaması
gerektiğini söyler. Hz. Ömer Peygam-
bere olayı anlatır. Durumu öğrenen
Peygambere, olayin gerçckleştiği gece
Ayşe'nın yanında iken. kadınlann ih-
tiyaçlannı görmek ıçin evlerinden çık-
malan halinde örtünmelerini emreden
vahy gelir.
Hz.Omer. İslam hukukunun geliş-
mesine ve İslamda adalet kavramının
şekillenip biçimlenmesine önemli kat-
kılarda bulundu. Miras. evlenme. bo-
şanma. namaz. apdest alma. zekâtın
dağıtılması gibı bırçok konuda Ku-
ran'a ve Peygambenn sözlerine daya-
narak yeni hükümler koydu.
r \ r t ı k yavaş yavaş şekillenen İs-
lam de\ leti. Hz.Omer zamanında yeni
bölgelere yayıldı ve en hızlı gelişmeyi
bu dönemde yaptı. Mısır. Suriye, İran.
Irak. Anadolu'nun güney kısımlan
Ömer'in önderlığinde İslam toprakla-
nna katıldı. Bu gelışme İslam devleti-
nin çok kısa süre içinde 3-4 rnisli büyü-
mesi anlamına geliyordu. Ömer"ın on
yıllık yönetimi sırasında İslamiyet
küçük bir Arap kabilesinin dini ol-
maktan çıktı. büyüklüğü ve etkisi ne-
deniy le evrenselliğin sınırlanna dayan-
dı. Savaşlardan ve fethedilen yerlerden
elde edılen ganimet. sade ve kendi ha-
hnde yaşayan Medine'yi ve İslam
akıncılarını olağanüstü zenginleştirdi.
güçlü birer devlet kuruculan haline
dönüştürdü.
Ömer'in korkusu
İkinci halife Ömer, bu hızlı büyüme-
nin bedevi savaşçılığını yumuşataca-
ğından ve elde edilen zenginlikle bede-
vilerin toprağa yerleşeceğinden.
düzene uyacaklanndan korkuyordu.
Çünkü. İslamiyetin bu kadar hızlı bü-
yümesinin gerisinde çöl göçebelerinin
büyük dinamizmi ve dayanıklı savaş-
çılıklan vardı. Tıpkı. Moğol ve Türk-
men göçebeleri gibi. büyük bir gözü-
pcklikle savaşa aülıyorlardı. Kazan-
dıklan ganımetin yanında, cennete
ulaşma ıdeali de itici bir rol oynuyor-
du. Hz.Omer, İslam savaşçılan olarak
dinamizmlerini korumak amaayla
Araplann ışgal ettıkleri yerlerde top-
rak mülkiyeti edinmelerine engel olan
kararlar çıkarmıştı: "Ömer Araplann
ele geçirdikleri topraklarda her türiü
toprak mülkiyeti hakkından yoksun
bırakılmalan yasasını yürûrlüğe sok-
muştu. Amacı, Araplann yerleşikliği-
ni önlemekti. Ömer, halkının yerleşik
düzene geçerek. belli bir toprağa bağ-
lanır bağlanmaz, savaşçı havasını kay-
bedeceğını, halk ve kabile bilincinin
zayıflayacağını. başka bir dizi yeni çı-
kar ve ilgilerin türeyeceğini ve devletin
güçlere egemen olma olanağının yitip
gıdeceğini düşünüyordu."
Zenginlik ve lfiks
Hz.Ömer devleti adım adım şekil-
lendirip bürokrasiyi kurarken, kendisi
hâlâ eski göçebelik ve sadelık günlenni
î.Ömer. büyük bir imparator-
luk haline dönüşen İslamiyetin artık
zenginlerin yönetimine doğru gittiğini
bilmek zorundaydı Onca zenginlıği
ele geciren askeri komutanlann elle-
rindeki bu olanaklarla sade bir yaşam
sürdürmeleri mümkün değildi. Ama.
eski gelenekten gelen ve İslamiyeti eski
eşitlik ve sadelik günleriyle birlikte
ilerletmek isteyen Ömer'in tepkisi o
günün gerçeğiyle çelişiyordu. İslam
önderleri, artık büyük zenginlıklerin
üzennde oturuyorlar ve bu zengmlik-
leri kullanıyorlardı.
Yoksullarm tepkisi
Öte yandan. bu zengınliğe ve bu
zengınlığe bağlı olarak gelişen eşitsizli-
ğe Omer'le birlikte eski gelenekten bir
çok insan tepki göstenyordu. Özellıkle
bu zenginlikten pay alamayan çölün
yoksullannın tepkisi daha fazlaydı.
Daha sonraki aynlıklann temeli de bu
farklılaşma ve değişim içinde olgunla-
şıyordu.
X oplumsal kurumlaşma ve dev-
(İslam toplumunun) maaşlannın be-
lirlenmesi işini bitirir, sıra kendi maa-
şının saptanmasına gelir:
"Hz.Ömer, anlatıldığı gibi maaşlan
tertip ettikten sonra Ashabına hitaben
dedi ki: 'Ben bir tüccardım; ticaretle
ailemi geçindirirdim. Siz beni bu işle
meşgul ettiniz. Ne düşünüyorsunuz?
Bu maldan harcamak bana helal olur
mu?" deyince her biri bir söz söyledi-
ler. Hz.Ali susuyordu.
Hz.Ömer: "Sen ne dersin ey Ali?'
dedi. Hz.Ali de:
%
Sana ve ailene yete-
cek kadar helal olur fazlası olmaz'
dedi. Ötekiler de onu tasdik ettiler.
"Bunun üzerine Hz.Ömer günlük
yiyeceğini Beytülmal'den alıyor fakat
kifayet miktannı pek dar tuttuğun-
dan. ailesi geçim sıkıntısı çekiyordu."
Hz.Ömer'in hazıneden çok az para
alması ve ailesinin sıkıntıya düşmesi.
İslam ileri gelenlerini üzdü. Onun da-
ha fazja aylık alması için Peygamberin
eşi ve Ömer'in kızı olan Hafsayı araya
koyarak sorunu çözmek istediler. Kı-
zının bu aracılığma Hz.ömer kızdı. o
sade yaşamayı seçmişti ve fazlasmı is-
temiyordu. Kıa Hafsa'ya şu cevabı
verdi: "İkı arkadaşım, yani Resulullah
ile Hz. Ebubekir ile benim halim, bir
yola gıden üç yolcuya benzer ki, biri
azığını aldı. giıti ve gideceği yere vardı,
ikincisi de onun izinden gittı ve ona
ulaştı. Sonra üçüncüsü geldi. Eğeron-
lann izinden giderse onlara ulaşır; git-
ralan. cesur olanlar ve hizmet etmiş
olanlar asker sayıldılar ve cesaretlerine
ve görevde eskiliklerine göre ayhk al-
dılar. Asker olmak isteyen kimselerbu
divanın başkanına bir dilekçe verirler-
di. Dilekçe sahibinin askerliğe uygun,
özgür, ergin, Müslüman, sağlam, ce-
sur ve calışkan olduğu anlaşıbrsa as-
kerliğe kabul ediIirdi."Büyük bir
imparatorluğu adım adım kuran insan
olmasına rağmen Hz.Ömer, eski sade-
lik günlerinden hiç vazgeçmedi. Ama
çevresinin zenginlerle ve bu zenginli-
ğin yarattığı eğlencelerle dolduğunu
görüyor, çaresiz şekilde bunlara dire-
nereİc yaşamını sürdürüyordu. Ünlü
Sufi El-Haraz, Abbasi dönemindeki
lüks ve eğlenceyi gördükçe, o eski gün-
leri hatırlıyor ve ömer'in sadeliğinı
şöyle tanımlıyordu: "O, ayağırun al-
urtda inanılmaz hazineler yatarken,
üzerinde düzınelerle yaması olan elbi-
seler giyiyordu."
•><•
:.Ömer de tıpkı Hz.Ebubekir
gibi, İslam toplumunun denetimi al-
nndaydı, henüz bir ımparatorun inisi-
yaü'f ve diktatörlüğü ortaya çıkma-
mışü. Koca ordulara komuta ederken
bile eski kabile geleneklerinden miras
kalan meclıslere danışarak işlerini yü-
rütüyordu. İslam cemaatinin, ömer
zamanında işlcrin yönetilmesi ve alı-
nacak kararlar üzerinde büyük etkisi
vardı. İslam önderlerinin işlerine İs-
lam cemaatinin sürekli müdahale et-
mesinin işleri zorlaştırdığı ıddialar
arasındadır. "Peygamberin eski asha-
bının bir senato üyesi gibi onun aldığı
kararlan kontrol etmeleri karşısında
Ömer güç durumda bulunuyordu."
Tarihçiler. cemaatin bu müdahale-
leri nedeniyle Ömer'in tslam devleti-
nin ıstikrarlı organizasyonu ile uğraşa-
madığını bile belirtirler.
Xslam devletinin hâkim olduğu
topraklann olağanüstü büyümesi hızlı
düzenlemeleri gerektiriyordu. Vergile-
rin toplanması ve sınıflandınlması,
Müslüman olmayan halklarla ilişkiler,
şehir ve ülkelerin yönetimi. savaşlar-
dan elde edılen ganimetın pay laşılması
gibi bir dizi sorun cevap bekliyordu.
Omer. bu tür sorunlarla on yıllık ikti-
dan boyunca sürekli uğraştı ve çözüm
aradı. İslam devletinin kurumlaşma
yönündeki birçok adım ömer zama-
nında atıldı. Halifeliğinin onuncu se-
nesinde, 644 yılında bir köle tarafın-
dan öldüriildüğünde. henüz hiçbir şey
yerli yerine oturmamıştı. Ama, İslam
devleti artık vardı, azçok bazı kuralla-
n belli olmuştu ve devletin merkezini
tutan İslam ileri gelenlen olağanüstü
zenginleşmişlerdi.
iskinin yoksul günleri, Medine'-
de iktıdan elinde tutan İslam ileri ge-
lenleri açısından geride kalmıştı. Bu
zenginlik, İslam öncesi Mekke aris-
tokrasisini oluşturan ailelerin de ön
plana çıkmasının koşullannı hazırlı-
yordu. Zaten daha önce büyük servet-
îere sahip olan Mekkeli tüccar aıleleri,
İslamiyeti benimsedikten sonra iyice
zenginleşmişler, İslam devletinin çeşit-
li kademelerinde etkin görevler alarak
siyasi otoritelerini de artırmışlardı.
Yeni bir dönem başlıyor
Omer'ın ölümüyle, İslamiyet açısın-
dan bir aşama daha sona eriyordu. Bu
aşama, Hz.Muhammed"le ba|lamış,
HzEbubekir'le sürmüş, Hz.Ömer'k
olgunluk kazanmıştı. tslam savaşçıla-
n, küçük bir Arap kabile dini olarak
ortaya çıkan İslamiyeti, önce Mekke,
Medine ve Taif şehirlerinde başanya
ulaştırmışlar, bir tarihçinin deyimiyle
Araplar. önce kendi Arabistanlannı
fethetmişler, daha sonra Arabistan'ın
tümünden çevreye yayılan hızlı bir bü-
yümeyi gerçekleştirmişlerdi.
Hz. Ömer'in on yıDık yönetimi sırasında bir Arap kabilesinin dini olmaktan çıkıp, evrenselliğin sınırlanna ulaşb. İmparatorlllk ve göçebelik
unutmuyor ve zenginleşen tslam sa-
vaşçılannın davranışlannı kontrol al-
tına almaya çahşıyordu. Gösterişli
hayat yaşanmasma karşı çıkıyordu.
Ahmet Cevdet Paşa. Ömer"in böyle
bir öyküsünü anlatır: "O gün Şam ku-
mandanlan Çabiye'ye gelip kendısıyle
görüştüler. Önce Ebu Ubeyde ile Ebu
Süfyan oğlu Yezıd ve sonra da Hz.
Halid görüştü. Hz.Ömer yamalı göm-
lekle bir kısrağa binerek Cabiye'ye ge-
lirken. onlar daha üstün atlara binip
güzel elbiseler gjymiş olduklan halde
ileri gidip karşıladılar.
"'Hz. Ömer onlan böyle görünce
hıddetlendi ve atmdan inerek yerden
taşlar alarak onlan taşlamaya başladı
letleşmenin ulaşuğı boyutlar. henüz
bir tek kişinin istediği gibi hareket ede-
bileceğı ve bu zengjnlikleri keyfınce
kullanabileceğı şekilde belirginleşmiş
değildi. Örneğin Ömerin ne kadar
maaş alacağına yine kendisi değil İs-
lam ileri gelenlerinin oluşturduğu ku-
rullar karar veriyordu. Devletin ve
zenginlığin tek hâkimi, halife-kral tü-
rü yönetıciler henüz ortaya çıkmamış-
tı.
Hz. Ömer'in maaşı
İkincı halife ile ilgili anlatılan şu öy-
kü. o zamanki durumu çok güzel tas-
vir ediyor. Ömer. önce bütün ashabın
mezse ulaşmaz."
X üm Müslümanlann savaşçı sa-
yılması gelenegi de Ömer döneminde
varlığını sürdürdü. O zamanın kayıt-
lannda bu uygulamanın adım adım
düzenli devlete uygun olarak geliştiği
de gözlenebilir. Tüm inananlann sa-
vaşçı olması henüz devletleşmenın
tam otunnadığının da önemli bir gös-
tergesidir. Ömer döneminde kurulan
ve adına divan denen askerlik kayıtla-
nnda, askerlikle ilişkisi olan kimsele-
rin künye ve sicilleri, ajdıklan aylıklar
ve görevleri yazıhrdı. "İlk önceleri, bü-
tün erkek, ergin hür Müslümanlar
asker sayılırlar ve aylık alırlardı. Son-
Cemaatin denetleme gücü
"mer dönemini anlaian çok
sayıda ö> kü, İslam cemaatinin o dö-
nemdeki denetleme gücünü güzel
tasvireder. Bu öykülerden birini bu-
raya aynen alıyoruz:
"Yemen savaşında bırçok kumaş
ganimet olarak ele geçjniştı. Dığcr
Müslümanlar gibi Hz.Ömer"e ve oğ-
luna da bırer parça düştü. Fakat
Hz.Ömer, bir elbiseye muhtaç oldu-
ğundan (ve bir parçanın kendisine
kafi gelmemesinden dolayı) oğlu
Abdullah. kendine düşen parçayı
babasına verdi. Ömer(R.A.). bu el-
bise ile hutbeye çıktı ve:
-"Ey insanlar! Dinleyin ve itaat
edin" deyince Selman ayağa kalka-
rak-
-"Ne dınleriz. ne de itaat ederiz"
dedi. Ömer:
-"Nıçin?" diye sorunca, o ceva-
ben:
-"Bu elbiseyi nereden buldun? Sa-
na da bir parça düşmüştü. Halbukı
uzun boylu olduğun için. bir parça-
dan bu elbise olmaz" dedi. O zaman
Hz.Ömer:
-"Acele etme" der ve oğluna ulta-
ben:
-"Ey Abdullah! Kalk cevap ver"
demesine karşılık kimse cevap ver-
mez. Tekrar:
-"Ey Ömcr oğlu 4t^..iıı n
! Kalk
cevap ver" deyince Abdulluıı:
-"Buyurunuz, Ey muminlenn
Emiri" der. Hz.Ömer ona şöyle so-
rar.
-"Allah aşkına söyle oğlum, üze-
rimdeki elbisenin kumaşının yansı
senin midir? Yoksa benim midir?"
Abdullah:
-"Allah'a yemin ederim ki benim-
dir" cevabını verir. Bunun üzerine
Salman:
-"Emret Ey Ömer, şimdi dinliyo-
ruz ve itaat ediyoruz" der."
z.Ömer dönemi, yönetenler-
le yönetilenlenn arasının henüz tam
anlamıyla açılmadığı bir dönemdi.
İslam topluluğunun, denetleme ve
kararlara müdahale gücü hâlâ varlı-
ğını koruyordu.
İslamın ilk üç önderi döneminde ka-
zanılan topraklann ve elde edilen ga-
nimetlenn olağanüstü büyüklüğü, bu
üç önderin dini yaymaya başladıklan
günlerde düşünemeyecekleri boyutla-
ra ulaşmışu. İslamiyet, artık bir impa-
ratorluk olmanın sınınna gelip dayan-
mıştı. Öte yandan, eski göçebe gelt-
nekleri de tam olarak ortadan
kalkmamıştı. O günlenn ve alışkanlık-
lann insanlan hayattaydı, kararlar
hâlâ cemaate dayanılarak eski usul
yöntemlerle alınıyor, Şûra sistemi yü-
rüyordu. İslamiyetin düzenli bir devle-
te dönüştüğü hâlâ söylenemezdi. Bir
çok ilişki eski kabile şefıyle, kabilesi
arasındaki ilişkiye benziyordu.
^Jenginleşmenin ve zaferlerin ge-
tirdiğı büyüme, eski ilişkileri çözüyor,
yeni bir ahlak ve toplumsal yaşam an-
layışmı da beraberinde getinyordu.
ömer. birçok konuda yeni kanunlar
koyan bir devlet adamıydı. Öte yan-
dan gündelik hayatında eski usul dav-
ranışlannı ve ilışkılenru sürdürmek-
teydi. Zenginlerin sefahat veeğlencele-
rine geleneksel tepkıler göstenyordu.
Elde edılen servetler, eski usul kanun-
lan dinlemeyecek kadar büyümüştü.
İslam dünyasına yeni kanunlar ve yeni
tür önderler gerekiyordu. İslamiyet ar-
tık imparatorlara ihtiyaç duyuyordu.
Dünyaya, yeni bir dinamizm ve canlı-
lık getiren bu dinin savaşcılan ve ön-
derleri. şimdi bu kazancın meyvelerini
yemek noktasına gelmişlerdı.
İslam'ın kuruluş aşamasında Ömer
dönemi, önemli bir adım olmuştu.
SCfRECfK
AJNKARANOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
AlmanHannover Havaalam'nda düşüp sırtüstü yuvarlanaca-
ğım dünyada usuma gelmezdi. Içimden:
- Bu Almanlar da nasıl temiz, yerleri sabunlu suyla yu-
muşlar, ayağım ondan kaydı! diye geçirdim. Adamın biri:
- Ben söylemiştim olacağı! dedi, biri düşecekti, işte düs-
tü!
Uçaktan inmiş, pasaportdenetiminden geçmiş, bavulla-
rın bulunduğu yere gelmiştim. Daha adımımı atar atmaz,
kendimı sırtüstü yerde buldum! Ellerimden yapışanlar da
kaldıramıyorlan tam kaldıracakları sırada, yine kayıyor-
dum. işin içyüzü şuymuş: Bizim Türk işçilerden biri, Tür-
kiye'den zeytinyağı getirmiş; uçakta delinmiş zeytinyağı
tenekesi. Valizlerin konduğu yere akmış, durmuş; yerler,
zeytinyağı gölü olmuş. Baktım, herkes durduğu yerde kay-
mamaya çalışıyor, dengesini koruyor. Ben, biraz geç gel-
dığim için zeytinyağı gölune basıp kaymışım!
- Peki yolcu nerede?
- Adam hiçbir şey olmamış gibi aldı valizlerini gitti!
Ben, kuzu gibi yerde yatıyorum; kalkmak için çırpınıp
duruyorum; ı-ıhh... boşuna!
Pantnlonum vıcık vıcık yağ içinde; ellerim öyle. Ne yapa-
cağım? Sonra anlattılar Benim başıma gelen bir şey de-
ğilmiş; uçakta patlayan zeytinyağı tenekeleri, yolcuların
üstüne sızarmış. Yurt özlemiyle Turkiye'ye giden işçiler,
oradan salça, bulgur bulamaç, pekmez, bal, peynir, zeytin
ne bulurlarsa getirirlermiş
- Pekı, bunlar Almanya'da yok mu?
- Var, ama onlar köyden geleni yeğliyorlar!
Beni Almanya'ya çağıran Nebahat Hanım, dışarıda sa-
ğa sola bakınıyor, görmeye çahşıyordu. Kısaca, başıma
geleni anlattım, Nebahat Hanım'ın arabasıyla havaalanın-
dan Bielefeld'e gideceğiz.
- Benim oturacağım yere bir gazete serelim de arabanın
koltuğu batmasın! dedim.
Indiğımizde baktım, gazete yağ içinde kalmıştı. Sabah
pantolonu temizleyiciye verdik: bereket bir yedeği vardı!
Nebahat Hanım, başıma gelenlere kahkahalarla gülüyor-
du. Nebahat Hanım'ın kahkahaları ünlüydü. Geçmiş yıllar-
da bir gezimizde, Tank Zafer Tunaya Nebahat Hanım'a
"Bayan Kahkaha!" demişti.
Almanya'ya ilk, 1964 yılında Hasan özkan'la birlikte gel-
miştim, "Çanklılar" başlıklı bir yazı dizisi, Milliyefte çık-
mıştı. O zaman da merakla sorardım, "İşçiler domuz eti
yiyor mu?" diye. Hasan özkan:
- Biz yiyoruz abi! demişti. Arkadaşımız Ahmet, besmele
de çekiyor, "burada nimetbu!" diyor.
Hasan Özkan Berlin'de oturur; üniversitede çalışır.
Onunla konuştum, telefonda şöyle diyordu
- Beklıyoruz Berlin'e, kalk gel! İnsan kapıya gelir de içeri
girmez mi? Senin için bir "Almankuzusu' da pişiririz! Ge-
çen yıl Cumhuriyet Bayramfnda bir Alman kuzusu, bir
Türk kuzusu pişirdik; isteyen istediğinden yedi!
Yıllarca, Almanlarla Türklerle çalışan bir arkadaşım an-
lattı: Türkler için bir eğitim seminerinde bir yemek verile-
ceğinde uyarırmış Almanları:
- Türkler çokluk-domuz eti, domuz salamı yemezler.
Peyniri filan daha çok koyun! dermiş.
Bir gün mutfak sorumlusu Alman şöyle demiş:
- Siz öyle dediniz ama her yemekte, her kokteylde do-
muz etleri ve salamlar bitiyor, peynirler hemen hemen
olduğu gibi duruyor! (Domuz etlerinin tükenmesi, evde az
etyendiğindenmi?)
Gerçekte, Almanya'da yaşayan göçmen gruplan içinde
Türkler, Alman toplumuyla en güç uyum sağlayabilecek
kişiler. Portekiz, Ispanyol, Italyan, Grekler öyle değil: On-
ların dil, din, tecimsel (ticari), ekinsel (kültürel) yönden or-
tak paydaları var. Türkler ıse onlara bakarak en az Avrupalı
olanlar. Almanlara gelince, çok ekinli (kültürlü) bir toplu-
mu benimseyememiş olmaları nedeniyle, onlar da uyum
sağlamada güçlük çekiyorlar. 70 yıl önce Kanada'ya gö-
çen Almanlar, orada Almanya'daki ekinlerini korumaya
çalışıyorlar. ikinci Dünya Savaşı sonlarında, Almanlar bı-
rakalım çok ekinli toplumu, çok renkli giysilerledonanmış
bir yaşamı, güneyli goçmenler, örnegin italyanlar, Grek-
ler, Türkler Almanya'ya akın ettikten sonra görüp öğrendi-
ler. Giysileri genellikle kara, gri renklerden oluşurdu.
Kırmızıyı bilmezler miydi?
Burada Türk kadınları bilinçlenmeye başladılar. Yapılan
bir araştırmaya göre ülkesine dönmek ıstemeyenlerin ço-
ğu kadın. Çalışmayan kadının kocasına yemek yapmaktan
başka işi yok! Musluğu açtı mı su akıyor, hem de sıcak su.
insanlar buraya da alıştı artık; temizliği, düzeni, sağınını,
(doktorunu) secebilme özgürlüğü var. 1964 yılında buraya
geldiğimde, Türk işçilerinin sayısı 80 bin kadardı. Şimdi
ise 1 milyon 750 bin dolayında Türk var. Bunların çoğu ar-
tık Turkiye'ye dönmek istemiyor.
Turkiye'ye dönmek istemeyenler önemli bir nedenle ka-
ra kara düşünmeye başladılar. Bu da Almanya'daki ya-
bancı düşmanlığı!
Kalp krizi geçirip üç dakikada sayrıevine kaldırılan bir
Türk, kurtarıldıktan sonra komadan yeni çıkmışken:
- Gidelim buradan, burada bizi öldürürler! diye çırpını-
yordu! Eşi dil döküyordu:
- Kimse bir şey yapmaz, hem bu halinle nereye gidelim?
dese de, nhh..
Bu yıl dazlakların saldırısı sonucu 11 kişi ölmüştü. Çok
kimse, "Hitler döneminde Yahudilerin gaz odalarında ya-
kılmalan gibi bizi de bir gün yakarlar mı ki?" diye kara
kara düşünmeye başladı...
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Adalet... Uzun ve
yorucu çalısma. 2/
Gözün rengini veren
tabakası... "Dost
elinden iç-
miş deliyim / Üstü
kan köpüklü meşe
seliyim" (Pir Sultan
Abdal). 3/ Götürü,
toptan iş... Küçük
mağara. 4/ Tespihle-
rin baş tarafına takı-
lan uzunca parça...
Ağız mukozasında
olusan ytizeysel yara.
5/ Kara batmamak
9
için ayağa takılan bir çeşit örgülü
ayaklık. 6/ Bir türde ya da bireyde
bulunan, aynı cinsten başka hiçbir
türde ya da bireyde rastlanılmayan...
Yerine koyma, yerinde kullanma. 7/
Bir nota... Tektonik çukur. 8/ Arap-
larda ve daha başka Müslüman ül-
kelerde bir kavim, kent ya da ülke-
nin başı... Yavaş, ağır. 9/ tskambil-
de bir kâğıt... Yapıtlar.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/Okyanusya halklannın bereket ve
erkeklik tanrısı... Vazife. 2/ Faiz... Doğu ve Güneydoğu Ana-
dolu'da konar-göçerlerin kıl cadırlarından oluşan yayla yerleş-
mesi. 3/ Küçük kitap... Vilayet. 4/ Mantık... Kumtaşı. 5/ İslam
inancına göre ölüleri mezannda sorguya çekecek olan iki me-
lekten biri. 6/ Büyük erkek kardeş... Tropikal Afrika'da yetişen
ve odunu doğramacılıkta kullanılan bir ağaç. 7/ Molibden ele-
mentinin simgesi... Akarsu kıyılarındaki çalı ve ağaçlann üze-
rinde de yasayabilen bir balık. 8/ Arap abecesinde bir harf...
Ticaret malı. 9/ Ağır, kalın, dayanıkb ve sağlam... Bir tür ya-
banmersini.