06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1KAS4M1992PAZAR 12 DIZIYAZI •• • Hz.Omer, Islam hukukunun gelişmesi ve adalet kavramının şekillenmesine katkılarda bıüundu ve devlet:Hz.Omer İslamda ilk ayrılıklar Hz. ALİ MUAVİYE KAVGASI ORAL CALISLAR ve 'Siz ne çabuk fıkrinizden dönmüş- sünüz. Bu kıyafetle beni karşılamaya mı çıktınız?" diye onlan azarladı, On- lar da: 'EymüminlerinEmiri.bukuru bir gösterişten ibarettir. Üzerlerimizde yalnız silahlanmız vardır" deyip özür dilediler." z.Ebubtk.r ölmeden önce Ömer"i. kendi yerine halife olarak gös- terdı. Halifeliğe. bütün zorluklanna ve sorunlanna rağmen yine de geniş bır kcsime danışarak seçilen Ebubekir, bu jccz çok daha dar bir çevreye danışa- rak ve ölümûnden sonra herhangi bir seçim olanağı bırakmamak amaayla böylebiradımattı. Hz.Ali taraftarlan, bu seçimin de büyük bir haksızlık olduğunu düşü- jıürler. Zaten Hz.Ali, Hz.Ebubekir'e, ancak kansı Fatma'run ölümûnden sonra ve büyük ölçüde gönülsüz şekil- de biat etmişti. Hz.Ömer'e de aynı şe- kilde davrandı. Peygamberin ölümûn- den bu yana sürdürdüğü içine kaparuk yaşamı değiştirmedi. Daha çok okuyarak ve kcndini dine vererek za- manını değerlendirmek yolunu seçti. Ortaya çıkan sorunlarla ilgili sorulara ccvap yermek ve çözüm önermek dı- şmda. îslam devletinin günlük gailele- riyle uğraşmadı. Hz. ÖmerMn özellikleri İkinci halife Hz.Omer. İslamın ku- ruculan arasında çok sert, kadınlann örtünmesi veeve kapanması konusun- da cn ateşli. atılgan, adaletlı ve acıma- sız önderlerden biri olarak tanınır. Pe\ gamber döneminde kadınlarla ilgi- li olumsuz ayetlerin, genellikle Hz Ömer'in bu konudaki ısranndan son- İkinci halife Hz.Ömer, İslamın kuruculan arasında çok sert, kadınlann örtünmesi ve eve kapanması konusunda en ateşli, atılgan, adaletlı ve acımasız önderlerden biri olarak tanınır. Peygamber döneminde kadınlarla ilgiliolumsuz ayetlerin,genellikle Hz.Ömer'in bu konudaki ısrarından sonra emrolunduğu iddia edilir. ra emrolunduğu iddıa edilir. Örtünme ayetiyle ilgili anlatılan rivayet ömer'in katı tutumunu çok güzel sergiler. Sa- hih-i Buhande anlatıldığına göre, Peygamberin eşi Sevde'nin bir akşam tuvaiet amaciyla dışanya çıküğını gö- ren Ömer, Se\de ye müdahale cder ve akşam vakti evinden dışan çıkmaması gerektiğini söyler. Hz. Ömer Peygam- bere olayı anlatır. Durumu öğrenen Peygambere, olayin gerçckleştiği gece Ayşe'nın yanında iken. kadınlann ih- tiyaçlannı görmek ıçin evlerinden çık- malan halinde örtünmelerini emreden vahy gelir. Hz.Omer. İslam hukukunun geliş- mesine ve İslamda adalet kavramının şekillenip biçimlenmesine önemli kat- kılarda bulundu. Miras. evlenme. bo- şanma. namaz. apdest alma. zekâtın dağıtılması gibı bırçok konuda Ku- ran'a ve Peygambenn sözlerine daya- narak yeni hükümler koydu. r \ r t ı k yavaş yavaş şekillenen İs- lam de\ leti. Hz.Omer zamanında yeni bölgelere yayıldı ve en hızlı gelişmeyi bu dönemde yaptı. Mısır. Suriye, İran. Irak. Anadolu'nun güney kısımlan Ömer'in önderlığinde İslam toprakla- nna katıldı. Bu gelışme İslam devleti- nin çok kısa süre içinde 3-4 rnisli büyü- mesi anlamına geliyordu. Ömer"ın on yıllık yönetimi sırasında İslamiyet küçük bir Arap kabilesinin dini ol- maktan çıktı. büyüklüğü ve etkisi ne- deniy le evrenselliğin sınırlanna dayan- dı. Savaşlardan ve fethedilen yerlerden elde edılen ganimet. sade ve kendi ha- hnde yaşayan Medine'yi ve İslam akıncılarını olağanüstü zenginleştirdi. güçlü birer devlet kuruculan haline dönüştürdü. Ömer'in korkusu İkinci halife Ömer, bu hızlı büyüme- nin bedevi savaşçılığını yumuşataca- ğından ve elde edilen zenginlikle bede- vilerin toprağa yerleşeceğinden. düzene uyacaklanndan korkuyordu. Çünkü. İslamiyetin bu kadar hızlı bü- yümesinin gerisinde çöl göçebelerinin büyük dinamizmi ve dayanıklı savaş- çılıklan vardı. Tıpkı. Moğol ve Türk- men göçebeleri gibi. büyük bir gözü- pcklikle savaşa aülıyorlardı. Kazan- dıklan ganımetin yanında, cennete ulaşma ıdeali de itici bir rol oynuyor- du. Hz.Omer, İslam savaşçılan olarak dinamizmlerini korumak amaayla Araplann ışgal ettıkleri yerlerde top- rak mülkiyeti edinmelerine engel olan kararlar çıkarmıştı: "Ömer Araplann ele geçirdikleri topraklarda her türiü toprak mülkiyeti hakkından yoksun bırakılmalan yasasını yürûrlüğe sok- muştu. Amacı, Araplann yerleşikliği- ni önlemekti. Ömer, halkının yerleşik düzene geçerek. belli bir toprağa bağ- lanır bağlanmaz, savaşçı havasını kay- bedeceğını, halk ve kabile bilincinin zayıflayacağını. başka bir dizi yeni çı- kar ve ilgilerin türeyeceğini ve devletin güçlere egemen olma olanağının yitip gıdeceğini düşünüyordu." Zenginlik ve lfiks Hz.Ömer devleti adım adım şekil- lendirip bürokrasiyi kurarken, kendisi hâlâ eski göçebelik ve sadelık günlenni î.Ömer. büyük bir imparator- luk haline dönüşen İslamiyetin artık zenginlerin yönetimine doğru gittiğini bilmek zorundaydı Onca zenginlıği ele geciren askeri komutanlann elle- rindeki bu olanaklarla sade bir yaşam sürdürmeleri mümkün değildi. Ama. eski gelenekten gelen ve İslamiyeti eski eşitlik ve sadelik günleriyle birlikte ilerletmek isteyen Ömer'in tepkisi o günün gerçeğiyle çelişiyordu. İslam önderleri, artık büyük zenginlıklerin üzennde oturuyorlar ve bu zengmlik- leri kullanıyorlardı. Yoksullarm tepkisi Öte yandan. bu zengınliğe ve bu zengınlığe bağlı olarak gelişen eşitsizli- ğe Omer'le birlikte eski gelenekten bir çok insan tepki göstenyordu. Özellıkle bu zenginlikten pay alamayan çölün yoksullannın tepkisi daha fazlaydı. Daha sonraki aynlıklann temeli de bu farklılaşma ve değişim içinde olgunla- şıyordu. X oplumsal kurumlaşma ve dev- (İslam toplumunun) maaşlannın be- lirlenmesi işini bitirir, sıra kendi maa- şının saptanmasına gelir: "Hz.Ömer, anlatıldığı gibi maaşlan tertip ettikten sonra Ashabına hitaben dedi ki: 'Ben bir tüccardım; ticaretle ailemi geçindirirdim. Siz beni bu işle meşgul ettiniz. Ne düşünüyorsunuz? Bu maldan harcamak bana helal olur mu?" deyince her biri bir söz söyledi- ler. Hz.Ali susuyordu. Hz.Ömer: "Sen ne dersin ey Ali?' dedi. Hz.Ali de: % Sana ve ailene yete- cek kadar helal olur fazlası olmaz' dedi. Ötekiler de onu tasdik ettiler. "Bunun üzerine Hz.Ömer günlük yiyeceğini Beytülmal'den alıyor fakat kifayet miktannı pek dar tuttuğun- dan. ailesi geçim sıkıntısı çekiyordu." Hz.Ömer'in hazıneden çok az para alması ve ailesinin sıkıntıya düşmesi. İslam ileri gelenlerini üzdü. Onun da- ha fazja aylık alması için Peygamberin eşi ve Ömer'in kızı olan Hafsayı araya koyarak sorunu çözmek istediler. Kı- zının bu aracılığma Hz.ömer kızdı. o sade yaşamayı seçmişti ve fazlasmı is- temiyordu. Kıa Hafsa'ya şu cevabı verdi: "İkı arkadaşım, yani Resulullah ile Hz. Ebubekir ile benim halim, bir yola gıden üç yolcuya benzer ki, biri azığını aldı. giıti ve gideceği yere vardı, ikincisi de onun izinden gittı ve ona ulaştı. Sonra üçüncüsü geldi. Eğeron- lann izinden giderse onlara ulaşır; git- ralan. cesur olanlar ve hizmet etmiş olanlar asker sayıldılar ve cesaretlerine ve görevde eskiliklerine göre ayhk al- dılar. Asker olmak isteyen kimselerbu divanın başkanına bir dilekçe verirler- di. Dilekçe sahibinin askerliğe uygun, özgür, ergin, Müslüman, sağlam, ce- sur ve calışkan olduğu anlaşıbrsa as- kerliğe kabul ediIirdi."Büyük bir imparatorluğu adım adım kuran insan olmasına rağmen Hz.Ömer, eski sade- lik günlerinden hiç vazgeçmedi. Ama çevresinin zenginlerle ve bu zenginli- ğin yarattığı eğlencelerle dolduğunu görüyor, çaresiz şekilde bunlara dire- nereİc yaşamını sürdürüyordu. Ünlü Sufi El-Haraz, Abbasi dönemindeki lüks ve eğlenceyi gördükçe, o eski gün- leri hatırlıyor ve ömer'in sadeliğinı şöyle tanımlıyordu: "O, ayağırun al- urtda inanılmaz hazineler yatarken, üzerinde düzınelerle yaması olan elbi- seler giyiyordu." •><• :.Ömer de tıpkı Hz.Ebubekir gibi, İslam toplumunun denetimi al- nndaydı, henüz bir ımparatorun inisi- yaü'f ve diktatörlüğü ortaya çıkma- mışü. Koca ordulara komuta ederken bile eski kabile geleneklerinden miras kalan meclıslere danışarak işlerini yü- rütüyordu. İslam cemaatinin, ömer zamanında işlcrin yönetilmesi ve alı- nacak kararlar üzerinde büyük etkisi vardı. İslam önderlerinin işlerine İs- lam cemaatinin sürekli müdahale et- mesinin işleri zorlaştırdığı ıddialar arasındadır. "Peygamberin eski asha- bının bir senato üyesi gibi onun aldığı kararlan kontrol etmeleri karşısında Ömer güç durumda bulunuyordu." Tarihçiler. cemaatin bu müdahale- leri nedeniyle Ömer'in tslam devleti- nin ıstikrarlı organizasyonu ile uğraşa- madığını bile belirtirler. Xslam devletinin hâkim olduğu topraklann olağanüstü büyümesi hızlı düzenlemeleri gerektiriyordu. Vergile- rin toplanması ve sınıflandınlması, Müslüman olmayan halklarla ilişkiler, şehir ve ülkelerin yönetimi. savaşlar- dan elde edılen ganimetın pay laşılması gibi bir dizi sorun cevap bekliyordu. Omer. bu tür sorunlarla on yıllık ikti- dan boyunca sürekli uğraştı ve çözüm aradı. İslam devletinin kurumlaşma yönündeki birçok adım ömer zama- nında atıldı. Halifeliğinin onuncu se- nesinde, 644 yılında bir köle tarafın- dan öldüriildüğünde. henüz hiçbir şey yerli yerine oturmamıştı. Ama, İslam devleti artık vardı, azçok bazı kuralla- n belli olmuştu ve devletin merkezini tutan İslam ileri gelenlen olağanüstü zenginleşmişlerdi. iskinin yoksul günleri, Medine'- de iktıdan elinde tutan İslam ileri ge- lenleri açısından geride kalmıştı. Bu zenginlik, İslam öncesi Mekke aris- tokrasisini oluşturan ailelerin de ön plana çıkmasının koşullannı hazırlı- yordu. Zaten daha önce büyük servet- îere sahip olan Mekkeli tüccar aıleleri, İslamiyeti benimsedikten sonra iyice zenginleşmişler, İslam devletinin çeşit- li kademelerinde etkin görevler alarak siyasi otoritelerini de artırmışlardı. Yeni bir dönem başlıyor Omer'ın ölümüyle, İslamiyet açısın- dan bir aşama daha sona eriyordu. Bu aşama, Hz.Muhammed"le ba|lamış, HzEbubekir'le sürmüş, Hz.Ömer'k olgunluk kazanmıştı. tslam savaşçıla- n, küçük bir Arap kabile dini olarak ortaya çıkan İslamiyeti, önce Mekke, Medine ve Taif şehirlerinde başanya ulaştırmışlar, bir tarihçinin deyimiyle Araplar. önce kendi Arabistanlannı fethetmişler, daha sonra Arabistan'ın tümünden çevreye yayılan hızlı bir bü- yümeyi gerçekleştirmişlerdi. Hz. Ömer'in on yıDık yönetimi sırasında bir Arap kabilesinin dini olmaktan çıkıp, evrenselliğin sınırlanna ulaşb. İmparatorlllk ve göçebelik unutmuyor ve zenginleşen tslam sa- vaşçılannın davranışlannı kontrol al- tına almaya çahşıyordu. Gösterişli hayat yaşanmasma karşı çıkıyordu. Ahmet Cevdet Paşa. Ömer"in böyle bir öyküsünü anlatır: "O gün Şam ku- mandanlan Çabiye'ye gelip kendısıyle görüştüler. Önce Ebu Ubeyde ile Ebu Süfyan oğlu Yezıd ve sonra da Hz. Halid görüştü. Hz.Ömer yamalı göm- lekle bir kısrağa binerek Cabiye'ye ge- lirken. onlar daha üstün atlara binip güzel elbiseler gjymiş olduklan halde ileri gidip karşıladılar. "'Hz. Ömer onlan böyle görünce hıddetlendi ve atmdan inerek yerden taşlar alarak onlan taşlamaya başladı letleşmenin ulaşuğı boyutlar. henüz bir tek kişinin istediği gibi hareket ede- bileceğı ve bu zengjnlikleri keyfınce kullanabileceğı şekilde belirginleşmiş değildi. Örneğin Ömerin ne kadar maaş alacağına yine kendisi değil İs- lam ileri gelenlerinin oluşturduğu ku- rullar karar veriyordu. Devletin ve zenginlığin tek hâkimi, halife-kral tü- rü yönetıciler henüz ortaya çıkmamış- tı. Hz. Ömer'in maaşı İkincı halife ile ilgili anlatılan şu öy- kü. o zamanki durumu çok güzel tas- vir ediyor. Ömer. önce bütün ashabın mezse ulaşmaz." X üm Müslümanlann savaşçı sa- yılması gelenegi de Ömer döneminde varlığını sürdürdü. O zamanın kayıt- lannda bu uygulamanın adım adım düzenli devlete uygun olarak geliştiği de gözlenebilir. Tüm inananlann sa- vaşçı olması henüz devletleşmenın tam otunnadığının da önemli bir gös- tergesidir. Ömer döneminde kurulan ve adına divan denen askerlik kayıtla- nnda, askerlikle ilişkisi olan kimsele- rin künye ve sicilleri, ajdıklan aylıklar ve görevleri yazıhrdı. "İlk önceleri, bü- tün erkek, ergin hür Müslümanlar asker sayılırlar ve aylık alırlardı. Son- Cemaatin denetleme gücü "mer dönemini anlaian çok sayıda ö> kü, İslam cemaatinin o dö- nemdeki denetleme gücünü güzel tasvireder. Bu öykülerden birini bu- raya aynen alıyoruz: "Yemen savaşında bırçok kumaş ganimet olarak ele geçjniştı. Dığcr Müslümanlar gibi Hz.Ömer"e ve oğ- luna da bırer parça düştü. Fakat Hz.Ömer, bir elbiseye muhtaç oldu- ğundan (ve bir parçanın kendisine kafi gelmemesinden dolayı) oğlu Abdullah. kendine düşen parçayı babasına verdi. Ömer(R.A.). bu el- bise ile hutbeye çıktı ve: -"Ey insanlar! Dinleyin ve itaat edin" deyince Selman ayağa kalka- rak- -"Ne dınleriz. ne de itaat ederiz" dedi. Ömer: -"Nıçin?" diye sorunca, o ceva- ben: -"Bu elbiseyi nereden buldun? Sa- na da bir parça düşmüştü. Halbukı uzun boylu olduğun için. bir parça- dan bu elbise olmaz" dedi. O zaman Hz.Ömer: -"Acele etme" der ve oğluna ulta- ben: -"Ey Abdullah! Kalk cevap ver" demesine karşılık kimse cevap ver- mez. Tekrar: -"Ey Ömcr oğlu 4t^..iıı n ! Kalk cevap ver" deyince Abdulluıı: -"Buyurunuz, Ey muminlenn Emiri" der. Hz.Ömer ona şöyle so- rar. -"Allah aşkına söyle oğlum, üze- rimdeki elbisenin kumaşının yansı senin midir? Yoksa benim midir?" Abdullah: -"Allah'a yemin ederim ki benim- dir" cevabını verir. Bunun üzerine Salman: -"Emret Ey Ömer, şimdi dinliyo- ruz ve itaat ediyoruz" der." z.Ömer dönemi, yönetenler- le yönetilenlenn arasının henüz tam anlamıyla açılmadığı bir dönemdi. İslam topluluğunun, denetleme ve kararlara müdahale gücü hâlâ varlı- ğını koruyordu. İslamın ilk üç önderi döneminde ka- zanılan topraklann ve elde edilen ga- nimetlenn olağanüstü büyüklüğü, bu üç önderin dini yaymaya başladıklan günlerde düşünemeyecekleri boyutla- ra ulaşmışu. İslamiyet, artık bir impa- ratorluk olmanın sınınna gelip dayan- mıştı. Öte yandan, eski göçebe gelt- nekleri de tam olarak ortadan kalkmamıştı. O günlenn ve alışkanlık- lann insanlan hayattaydı, kararlar hâlâ cemaate dayanılarak eski usul yöntemlerle alınıyor, Şûra sistemi yü- rüyordu. İslamiyetin düzenli bir devle- te dönüştüğü hâlâ söylenemezdi. Bir çok ilişki eski kabile şefıyle, kabilesi arasındaki ilişkiye benziyordu. ^Jenginleşmenin ve zaferlerin ge- tirdiğı büyüme, eski ilişkileri çözüyor, yeni bir ahlak ve toplumsal yaşam an- layışmı da beraberinde getinyordu. ömer. birçok konuda yeni kanunlar koyan bir devlet adamıydı. Öte yan- dan gündelik hayatında eski usul dav- ranışlannı ve ilışkılenru sürdürmek- teydi. Zenginlerin sefahat veeğlencele- rine geleneksel tepkıler göstenyordu. Elde edılen servetler, eski usul kanun- lan dinlemeyecek kadar büyümüştü. İslam dünyasına yeni kanunlar ve yeni tür önderler gerekiyordu. İslamiyet ar- tık imparatorlara ihtiyaç duyuyordu. Dünyaya, yeni bir dinamizm ve canlı- lık getiren bu dinin savaşcılan ve ön- derleri. şimdi bu kazancın meyvelerini yemek noktasına gelmişlerdı. İslam'ın kuruluş aşamasında Ömer dönemi, önemli bir adım olmuştu. SCfRECfK AJNKARANOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ AlmanHannover Havaalam'nda düşüp sırtüstü yuvarlanaca- ğım dünyada usuma gelmezdi. Içimden: - Bu Almanlar da nasıl temiz, yerleri sabunlu suyla yu- muşlar, ayağım ondan kaydı! diye geçirdim. Adamın biri: - Ben söylemiştim olacağı! dedi, biri düşecekti, işte düs- tü! Uçaktan inmiş, pasaportdenetiminden geçmiş, bavulla- rın bulunduğu yere gelmiştim. Daha adımımı atar atmaz, kendimı sırtüstü yerde buldum! Ellerimden yapışanlar da kaldıramıyorlan tam kaldıracakları sırada, yine kayıyor- dum. işin içyüzü şuymuş: Bizim Türk işçilerden biri, Tür- kiye'den zeytinyağı getirmiş; uçakta delinmiş zeytinyağı tenekesi. Valizlerin konduğu yere akmış, durmuş; yerler, zeytinyağı gölü olmuş. Baktım, herkes durduğu yerde kay- mamaya çalışıyor, dengesini koruyor. Ben, biraz geç gel- dığim için zeytinyağı gölune basıp kaymışım! - Peki yolcu nerede? - Adam hiçbir şey olmamış gibi aldı valizlerini gitti! Ben, kuzu gibi yerde yatıyorum; kalkmak için çırpınıp duruyorum; ı-ıhh... boşuna! Pantnlonum vıcık vıcık yağ içinde; ellerim öyle. Ne yapa- cağım? Sonra anlattılar Benim başıma gelen bir şey de- ğilmiş; uçakta patlayan zeytinyağı tenekeleri, yolcuların üstüne sızarmış. Yurt özlemiyle Turkiye'ye giden işçiler, oradan salça, bulgur bulamaç, pekmez, bal, peynir, zeytin ne bulurlarsa getirirlermiş - Pekı, bunlar Almanya'da yok mu? - Var, ama onlar köyden geleni yeğliyorlar! Beni Almanya'ya çağıran Nebahat Hanım, dışarıda sa- ğa sola bakınıyor, görmeye çahşıyordu. Kısaca, başıma geleni anlattım, Nebahat Hanım'ın arabasıyla havaalanın- dan Bielefeld'e gideceğiz. - Benim oturacağım yere bir gazete serelim de arabanın koltuğu batmasın! dedim. Indiğımizde baktım, gazete yağ içinde kalmıştı. Sabah pantolonu temizleyiciye verdik: bereket bir yedeği vardı! Nebahat Hanım, başıma gelenlere kahkahalarla gülüyor- du. Nebahat Hanım'ın kahkahaları ünlüydü. Geçmiş yıllar- da bir gezimizde, Tank Zafer Tunaya Nebahat Hanım'a "Bayan Kahkaha!" demişti. Almanya'ya ilk, 1964 yılında Hasan özkan'la birlikte gel- miştim, "Çanklılar" başlıklı bir yazı dizisi, Milliyefte çık- mıştı. O zaman da merakla sorardım, "İşçiler domuz eti yiyor mu?" diye. Hasan özkan: - Biz yiyoruz abi! demişti. Arkadaşımız Ahmet, besmele de çekiyor, "burada nimetbu!" diyor. Hasan Özkan Berlin'de oturur; üniversitede çalışır. Onunla konuştum, telefonda şöyle diyordu - Beklıyoruz Berlin'e, kalk gel! İnsan kapıya gelir de içeri girmez mi? Senin için bir "Almankuzusu' da pişiririz! Ge- çen yıl Cumhuriyet Bayramfnda bir Alman kuzusu, bir Türk kuzusu pişirdik; isteyen istediğinden yedi! Yıllarca, Almanlarla Türklerle çalışan bir arkadaşım an- lattı: Türkler için bir eğitim seminerinde bir yemek verile- ceğinde uyarırmış Almanları: - Türkler çokluk-domuz eti, domuz salamı yemezler. Peyniri filan daha çok koyun! dermiş. Bir gün mutfak sorumlusu Alman şöyle demiş: - Siz öyle dediniz ama her yemekte, her kokteylde do- muz etleri ve salamlar bitiyor, peynirler hemen hemen olduğu gibi duruyor! (Domuz etlerinin tükenmesi, evde az etyendiğindenmi?) Gerçekte, Almanya'da yaşayan göçmen gruplan içinde Türkler, Alman toplumuyla en güç uyum sağlayabilecek kişiler. Portekiz, Ispanyol, Italyan, Grekler öyle değil: On- ların dil, din, tecimsel (ticari), ekinsel (kültürel) yönden or- tak paydaları var. Türkler ıse onlara bakarak en az Avrupalı olanlar. Almanlara gelince, çok ekinli (kültürlü) bir toplu- mu benimseyememiş olmaları nedeniyle, onlar da uyum sağlamada güçlük çekiyorlar. 70 yıl önce Kanada'ya gö- çen Almanlar, orada Almanya'daki ekinlerini korumaya çalışıyorlar. ikinci Dünya Savaşı sonlarında, Almanlar bı- rakalım çok ekinli toplumu, çok renkli giysilerledonanmış bir yaşamı, güneyli goçmenler, örnegin italyanlar, Grek- ler, Türkler Almanya'ya akın ettikten sonra görüp öğrendi- ler. Giysileri genellikle kara, gri renklerden oluşurdu. Kırmızıyı bilmezler miydi? Burada Türk kadınları bilinçlenmeye başladılar. Yapılan bir araştırmaya göre ülkesine dönmek ıstemeyenlerin ço- ğu kadın. Çalışmayan kadının kocasına yemek yapmaktan başka işi yok! Musluğu açtı mı su akıyor, hem de sıcak su. insanlar buraya da alıştı artık; temizliği, düzeni, sağınını, (doktorunu) secebilme özgürlüğü var. 1964 yılında buraya geldiğimde, Türk işçilerinin sayısı 80 bin kadardı. Şimdi ise 1 milyon 750 bin dolayında Türk var. Bunların çoğu ar- tık Turkiye'ye dönmek istemiyor. Turkiye'ye dönmek istemeyenler önemli bir nedenle ka- ra kara düşünmeye başladılar. Bu da Almanya'daki ya- bancı düşmanlığı! Kalp krizi geçirip üç dakikada sayrıevine kaldırılan bir Türk, kurtarıldıktan sonra komadan yeni çıkmışken: - Gidelim buradan, burada bizi öldürürler! diye çırpını- yordu! Eşi dil döküyordu: - Kimse bir şey yapmaz, hem bu halinle nereye gidelim? dese de, nhh.. Bu yıl dazlakların saldırısı sonucu 11 kişi ölmüştü. Çok kimse, "Hitler döneminde Yahudilerin gaz odalarında ya- kılmalan gibi bizi de bir gün yakarlar mı ki?" diye kara kara düşünmeye başladı... BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Adalet... Uzun ve yorucu çalısma. 2/ Gözün rengini veren tabakası... "Dost elinden iç- miş deliyim / Üstü kan köpüklü meşe seliyim" (Pir Sultan Abdal). 3/ Götürü, toptan iş... Küçük mağara. 4/ Tespihle- rin baş tarafına takı- lan uzunca parça... Ağız mukozasında olusan ytizeysel yara. 5/ Kara batmamak 9 için ayağa takılan bir çeşit örgülü ayaklık. 6/ Bir türde ya da bireyde bulunan, aynı cinsten başka hiçbir türde ya da bireyde rastlanılmayan... Yerine koyma, yerinde kullanma. 7/ Bir nota... Tektonik çukur. 8/ Arap- larda ve daha başka Müslüman ül- kelerde bir kavim, kent ya da ülke- nin başı... Yavaş, ağır. 9/ tskambil- de bir kâğıt... Yapıtlar. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/Okyanusya halklannın bereket ve erkeklik tanrısı... Vazife. 2/ Faiz... Doğu ve Güneydoğu Ana- dolu'da konar-göçerlerin kıl cadırlarından oluşan yayla yerleş- mesi. 3/ Küçük kitap... Vilayet. 4/ Mantık... Kumtaşı. 5/ İslam inancına göre ölüleri mezannda sorguya çekecek olan iki me- lekten biri. 6/ Büyük erkek kardeş... Tropikal Afrika'da yetişen ve odunu doğramacılıkta kullanılan bir ağaç. 7/ Molibden ele- mentinin simgesi... Akarsu kıyılarındaki çalı ve ağaçlann üze- rinde de yasayabilen bir balık. 8/ Arap abecesinde bir harf... Ticaret malı. 9/ Ağır, kalın, dayanıkb ve sağlam... Bir tür ya- banmersini.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle