29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5AYFA CUMHURİYET 27EKİM1992SAJJ 14 DIZIYAZI Çok sağol,sol ayağuıı SOL AY AĞIYLA DÜŞÜNENADA SALÂH BİRSEL kendi ellennden nefret etmeye başlı- yordur. Sallanan kafasından, çarpık ağzından iğreniyordur. Kardeşlerinin iierek yürüttükleri tekerli arabasında olduğu vakitler, insanlann bakışlann- dan da arük tedirgin oluyordur. Yok- sa, eskiden o bakışlann varlığını bik sezmiyprdur. O E: — 1 — (y okur, dünya karmakanşık ol- maya başladı. LÜlâhımızı önümüze koyup dü- şünün>ck. kalabalıkta pek belli olma- masına karşın, yaşama sevincini ve- renlerin yine de sanalçılardan, şairler- dcn başkası olmadığına vannz. de bugün burada okurlanmı- zın yüreğini bir sanatçıyla üsıelik fele- ğin gönlünü ikişe yarmış. cam başına sıçramış, yolda yol şaşmış. fılıufanı de- nilen lufanın içinden geçmiş. çevresin- dc laleş yani çaresiz kalmış, kendi avında ve kuşunda, bedenscl özürlü bir yazarla dolduracağız. Uünyaya sakat olarak. sadece boynuyla sol ayağını oynatarak mer- habasını çeken Christy Brown'ın öy- küsüdür bu. Sol ayağınm parmaklan- nı kullanarak hem yazar. hem ressam olmayı başarmış bir üstün insan. Bir dcv. M. am 60 yıl önce, 5 haziran \Q32'- dc. İrlanda'da, Dublin'dc Rotunda Hastanesi'nde dünyaya gözlcrini aç- mış. Annesiyle babası. Dublin'in en yoksul mahallelerinden birinde ya- şamlarmı sürdürüvorlarmış. Baba duvarcıdır. Anne de dünyaya fırlattığı 22 çocuğa bakabilmek için ev kadını rolünü üstlenmiştir. Christy onuncu çocuğudur. Nc ki bu 22 vavrudan dör- dü, genç yaşla ömür dersini bütünle- yccekvir. V_/hristy"nin normal bir çocuk ol- madığını ilk anası sezer. O zamanlar yavru dörl aylıktır. Oğlunun ağzına biberonu dayadığı zaman başının ar- Tümailemutfakta, büyük sobamnçevresinde toplannuştır. Yahuz Mona ile Paddy bir köşede, nünik bir tahtaüstiinde, bir tebeşhrletoplamlar yaptyordur. Chris onlardanpek uzakta değiMr. Boyuna kardeşlerinin eller'mdekisan tebeşiridikijiyordur. Birden kızkardeşininyapnğınıyapmak isteğiuyamr içinde. Sol ayağtyla Monay run elinden tebeşirikapar. Chris bunu yaptnca duralaı: Ordakilerin topu da suspus olmuştur. kaya kaydığım görüjordur. Nedir, çocuk yaş aldıkça örnek dişı oluşu da- ha iyi ortaya çıkar. Elleri yumuk yu- mukiur. Hiç mi hiç açtlmıyordur. Üsıelik Christy onlan önünde değilar- kasında tutuyordur. Dudaklan ise anasının meme ucunu kavrayamıyor- dur. Çcncsi iyisinden kenetlidir. Ağzı- nın açilmasma meydan vermiyordur. İlerde anılannı yazarken şöyle diye- cektir. -Sol aşağımı neden kullanmıştım? Hiç bilmiyordum. Birçok kişi için bu. bir bilmece oldu. Ben de akılerdireme- dim. İlk zamanlardan beri sol ayağı- mtn parmaklanna ilgi duymuştum ama. o güne değin onlan hiç kullan- mamıştım. Ayağımın baş parmağıyla ikinci parmağımın arasına tebeşiri sı- kıştırdım ve taş tahtanın üstüne karga- ok burgacık bir şeylcr çizdim. B,,»ir yaşını doldurduğu vakit arka- sına yastık koymadan. herhangibir yerde oluramadığı anlaşılır. Doklor- lar çocuğun geri zekâlı olduğunu ve yaşamı boyumra bahiının açıîamaya- cağını söylemişlerdir. "enememızi yanlış kantarlama- mak için şunu da belirtelim ki anne. oğlunun hiç mi hiç iyıleşmeyeceği savı- nı kabul etmemiştir. Hele onun tam bir hemenneka olduğuna inanmıyor- dur. V-/hnsty beşyaşına geldiği vakit de tas-ııs bir uttur. rVnne: "Bakm a gidiler! Benim oğ- lum hebenneka değil. Bedeni sakat ama beyninin fılan öyle değil.'" VJelgelelim Chris'in ağzından bir lek söz çıkmıyordur. Zekâ adına hiç- bir varlık da göstermiyordur. Yalnız sol ayağında ve de sol ayağın parmak- lannda, aferin onlara. canhlık vardır. s bunu yapınca duralar. Şaş- kın şapalak bir durumdadır. Gözlerini tebeşire dikmiştir. Ne yapacağını kes- tiremivordur. Ama tebeşirin sol ayağı- na nasıl konduğunu azçok anımsıyor- dur. Ordakilerin topu da suspus olmuştur. Kimse yerinden kıpırdaya- mıyordur. Mona da. gözleri fal taşı, ona bel bel bakıyordur. Sobanın öbür yakasında oluran babası. elleri dizle- inde, öne doğru eğilmiştir. Anne mut- fağın gerisinden geliyordur. Elinde yeni demlenmiş çayla dopdolu birçay- danlık. Yan volda, masa ile ocak ara- sında, zınk diye durur. Odada bir şey- ler döndüğünü sezmişıir. Birden gözü Chris'e, sol avak parmaklanndaki te- beşire lakılır. Çaydanhğj hemen yere bırakır. Bir solukta oğlunun yanına gelir. Her zamanki gibi yanında yere diz çöker ve şöyle der. "Onu nasıl kul- lanacağını. istersen öğretim sana." xVnne bunun üzerine Mona'dan bir başka tebeşir alır, yere. oğlunun önüne kocaman bir A harfi çizer. Son- '. arük dünyanın içinde olan biri değildir. Dünyay\ seyreden biridir. Anne. oğlunun en küçük bir davranı- şını kaçırmayan anne, ondaki değişik- liği çakmıştiT. Evet o, Chrıs"in tüm duygulannı o duygular kendi içinde depreşiyormuşçasına hep sezegelmiş- tir. Şimdi kederli, içine kapamk biri oluveren ve bütün gün sobanın yarun- daki koltuktan kalkamayan oğluna yardım için elinden geleni yapıyordur. Chris"i allak bullak eden yalnızlık ucu- rumundan çekip çıkarması gerekiyor. Onu oyalamak için birtakım masallar anlatıyor ve deChris'in buanlaülanla- n sol ayağının parmaklan arasmda tuttuğu kurşun kalemle -dolmakalem kullanmayı hiç sevmemiştir- küçûk okul defterlerine aktarmasına göz ku- lak oluyordur. Bu da Chris'in kendi anlatım yollannı bulmasına yol açı- vordur. V^hris, gûn geçtikçe boyalannı da- ha çok sevmeye başlar. Ve de değişik konular üzerinde çahşır. Peterın bir portresini de yapmıştır. Aynca içinde balıklann oynaştığı sepetlerden olu- şan bir ölüdoğa, bir natürmort. Kom- şu evin kedisi Trilby balıklann koku- sunu alıncava değjn işini bitirmiştir. rVnne, ona başka boyalar, başka fırçalar, başka kurşun kalemleri de al- mıştır. Bir sürü de albüm. Albümler onun anlalım olanaklann» genişleü- yordur. z\nne ile baba da oğullannın mut- luluğunu artırmak yolunda her gün yeni bir şeyler buluyorlardır. Resim kâğıdmın oynamaması için onu yer raptiye ile tutuşluruyorlardır. Yanı şö- valesi olmadığı halde Chris dil lakla- kasına sahip akuareller boyuyordur. Kendini resme kaptırdıkça da içinde bir şeylerin, duru diri oynadığıru anlı- >ordur. Artık kendisine bir soru yö- neltildiği vakit de ağzından ters bir karşılık, bir vığütı, bir homurtu yük- selmiyordur. Resim yaşamının büyük aşkı olmuştur. Boya ve fırça evrenin- den başka bir yerde soluk almıyordur. mıştır. Gazetenin ortalık yerinde de ciğerdelen bir fotogrartsi: Kısa pantol- lu birçocuk. Ayağının bin öbür ayağj- mn altında. Kaşlar kaleye ışaret kaldı- nyor. Yandan uzanan bir el Chris'in daha iyı pozvermesi için onu tutuyor. ki saat sonra sevgilisi Delahunt da boy gösterir. Ödül kazanmış ressamı- mızınelini avuçlannın içine alır, alnına bir öpücük kondurarak kendisiyle gu- rurlandığını söyler. iVal! Myeceğim, Chris on yaşının orta- lannda artık eni konu kendi içine, içi- nin derinliklerine dalmaya başlarruş- tır. Oyıl Noel'de kardeşlerinden biri bir kutu boya armağan armışur. Chris de kurşunerierden oluşan bir kutu. Bi- zimkisi boyaları görünce, ne yapıp yapıp onlan elde etmek ister. Bu mavi, kırmızı, san, yeşil. beyaz boyalar ken- disini aaamakıllı büyülemiştir. Ak- şam, kardeşi Paddy, boya ve fırçalar- la, eski bir ayakkabı mukavvasının üstüne sulu zırtlak resimler yapmaya başlar. Doğrusu bizimkisi kardeşini iyisinden kıskanmıştır. Az-biraz sonra Paddy elinden fırçasmı atarak: '"Bu- nunla bir yere vanlmaz. Bu daha çok kvzlan oyalayacak bir şey" diye b n iki yaşındadır ki bir gün, bir pazar günü. yine aylardan arahkta. Chris Sunday Independent gazetesini ayağıyla çevirip okurken bir resim ya- nşmasının açıldığjnı öğrenir. Kardeş- kri kiliseye gitmiştir. Anne, arka mut- fakta lahana yıkıyordur. Baba, pence- renin kenannda. Yanşmanm konusu Pamuk Prenses'le Sevimli Prens'tir. Chris iyisinden coşmuştur. Annesini çağınr. yanşma haberini gösterir. An- ne. "Katılsana." ğul omuz silker. İşin kolay ol- madığın.ı belirtir. Anne: "Gülünç ol- ma, bu iş için dahi olmaya gerek yok. Hem katılmakla neyi yitirirsin ki?" Bizimkisi büyük bir sevinçle annesi- nin öğüdüne uyar. Hemen o gün. öğle- den sonra da tablosuna başlar. Resim Ibimizi sıcak tutan şudur ki 13 yaş Chrise bir başka sevgjîi de geüre- cektir. Jenny. Evi bitişiktedir. tki adım ötede. Esmer. bukleli, yeşil parlak göz- lü bir kız. Kendilerine bir bakış ftrlat- ması için mahallenin tüm kopilleri birbirleriyle kavga ediyorlardır. Topu da ona kesiktir. V^hriseskisi gibi,kardeşlerinin,ar- kadaşlannın yürüttüğü tekerli sandal- ye ile dışarı çıkmıyordur. Onlarla oynamaya da gitmiyordur. Ne ki, Jenny'yi odasınm penceresinden sey- redebiliyordur. Kıza öylesine vurul- muştur ki resim yapmayı bile unut- muştur. Sokaktan, onun sesi gelir gelmez pencereye koşuyor, onu arka- daşlanyla ordan oraya koşarken tzli- yordur. Bir gün Jenny gözlerini Chris'- lerin evine doğru kaldınnca bizimki- nin kendisinidikizlediğini görür. Chns kızararak geri çekilir. Aralıkta Jenny ona gülümsemiştir. Chris yeniden pencereye yaklaşarak bir karşı gülüm- semeyi rayına koyar. Kız ise bu kez kendisine bir öpücük gönderir. JL avru ressam o akşam not defte- rinden bir sayfa kopanr. Kurşun kale- mini yine sol ayağının parmaklan arasına kıstırarak Jenny'ye bir mek- tup yazar. Ertesi gün de kardeşlerin- den birinin aracılığı ile onu Jenny'ye iletir. Mektupta Jenny'ye, mahallenin en güzel kızı olduğunu yazıyordur. Ayrıca resmini yapmaya izin verip vermeyecegini soruyordur. Dipnotta Yönetmen Jim Sheridan sinema dünyasma ilk adımını, sol ayak parmaklannı kullanarak resim yapan, kitap \azantrlandah Christy Browı'unhayatını an- tattığı "My Left Foot-Sol Ayağım" fılmivle attı. Fılmde Christy Brown'u canlandıran Daniel Day Lewis bu rolüyle en iyi erkek oyuncu Oscar ıru kazandt ra da 'Hadi Chris, sen de benim yaptt- ğımı yap." \_/hris harfı yazmak için birkaç kez uğraşır. Başaramaz. Ama caymaz da. Sonunda harftn bir yanını çizmiş- tir. Ardından da öbür yanını. Böylece ünlü yazar Christy Brown yaşamında ilk kez A harfini çizmiş bulunuyordur. nr. biricik harf artık ona yeni bir dünyanın yolunu işaret ediyordur. Chris: -Bana kafa özgürlüğümün anahta- nnı veriyordu. rVnne. o günden başlayarak ona tüm alfabeyi öğretir. Her gün yere te- beşirle bir harf çiziyor. sonra onu sile- rek Chris'e kafadan yinelettiriyordur. İlk öğrendiği şey de kendi admm ilk harfleri olur: C.B. K, Ler gün mutfakta sırtüstü yatı- yor. Sıcak ve güneşli günlerde de, yine sırtüstü gevşemek üzere.bahçeye çıka- nlıyordur. Ama anne yine inançlıdtr. Bir gün bu bağlanışının bir karşılığım da görür. Aralık ayının bir öğle sonra- sıdır. Dışarda sokaklar karlarla örtü- lü. Rüzgâr küçük kar tanelerini hava- landınrcasına esiyor. JL üm aile mutfakla, büyük soba- nın çevresinde toplanmıştır. Yalnız Mona ile Paddy bir köşede, minik bir tahta üstünde, bir tebeşirle toplamlar \apıyordur. Chris onlardan pek uzak- ta değildir. Boyuna kardeşlerinin elle- rindeki san tebeşiri dik'ızliyordur. osa zamanda tüm alfabeyi sök- müştür. Harfleri birleştirerek sözcük yapmayı. sözcükleri birleştirerek tüm- ce kurmayı da kapar. Gelin görün ki, işler o kadar kolay gitmiyordur. An- nenin bakmak zorunda olduğu 7 küçük \avru daha vardır. bitince, bir ara, yanşmaya katılmama- ' yı düşünürse de, hadi annesini umur- C samayabilir diyelim ama sevgilisinin hris fırsatı yitirmez. Kendi kur- üstlemelerini nasıl savacakür. Çünkü,* şun erlerini ayağıyla Paddyye doğru çünkü o yaşta Chris'in bir de sevgilisi iter ve bir dizi homurtuyla onlan boya vardır Katriona Delahunt. 18yaşında kutusu ve fırçalarla değişebileceğini çıtı pıü bir kız. anlatmaya çalışır. T^T P lNedir, yine de yanşmayı kazana- addy sevmediği bir oyuncaktan mıyacağma kesin gözle bakıyordur. kurtulduğu için sevinir ama kardeşine: Dahası, bir avuntu ödülü kaldıramı- "Sen bununla ne yapabüirsin ki?" diye yacağını bile düşünüyordur. Hoş o da sorar. Doğnısu. Chris. o anda bunlar- önemli değildir. Kaülmakla sevgiUsini la ne yapabilecegiui pek bilmiyordur. memnun etmiştir ya. Ne ki, Noel günlerinin sonunda, bir Tpv gün mutfaktaki dolapta duran boya U a h a sonraki günlerde yanşmayı kutusunu, dolabı sol ayağıyla acarak iyisinden unutur. Her zamanki gibi alır. Anne de mutfaktadır. Ve de ışi kendini yineresimçalışmalanna adar. çakmıştır. Ertesi cuma günü ise hiç beklenmedik -Ne o resim mi yapacaksın? bir şey olur. Sevgilisi Delahunt, Y Chris'e haber vermeden, Sunday Inde- iğit çocuk ciddi ciddi başını pendent gazetesinin fotoğrafçısını ve eğer. Fırçayı sol ayağının parmakla- muhabirini getirir. Onlara yanşmaya nyla kavrar, ucunu tükrükle ıslatır, kaulanlardanbırininresimlerrsolaya- sonra onu en çok hoşlandığı mavi bo- ğıyla yaptığını haber vermiştır. Onlar- yayabatınp sol ayağının üstüne vurur. da konuyu çok ilginç bulduklan için da kıza olan sevgısını açıga vuruyor- dur. JL anm saat sonra Jenny şıp diye çıka gelir. Süveterinin altında bir pu- sula tutuyordur. Onu biamkine uza- ür. Chris de onun orda olduğunu bir an için unutarak, pusulayı hırsla oku- maya başlar. Kız ayaktadır. Chris'e "Acaba buçocuk kaçık mı?" gibüerden tuhaf tuhaf bakıyordur. Chris ise bu pusulayı boyuna yeniden yeniden okuyordur. Tünler günleri kovalarken Chris sol ayağından yararlanmayı daha da ilerletir. Evet, diş dünya ileilişki kura- bileceğj başlıca aracın sol ayağı oldu- ğuna iyisinden inanmıştır. ö i z i m Yiğıt artık 10 yaşındadır. Ama yine ne yürüyebiliyor. ne konu- şabiliyor, ne tek başına yemek yiyebili- yor. nc gi>inebiliyordur. Yalnız yete- neksizliğinin, yetersizligınin bilincine varmıştır arttk. Her şeyi sakat bir ço- Âyakta mavi bir leke. Kendi homurtu Chris'in evine damlamışlardır. işlemiyle annesine: '"Oluyor" der. An- *~v nede: "Dur sana biraz sugetireyim." \J gün röportajcı ile fotoğrafçı K mutfağa girdikleri vakit bizimkisi yeni adıncağız, biraz sonra mutfağın bir peyzajı bitirmiş bulunuyordur. iki gerisinden bir fincan suyla görünür. adam, kıpırdamadan onu seyreder. Onu. oğlunun uzandığı yere bırakır. Anne arkalanndan. Chris biraz buna- Chris'in kâğıdı olmadığı için de kar- Ur gibi olur. Ne yapsın? Yeniden hızlı deşlerinden birisinin defterinden ko- hızlı resme çalışmaya koyulur. Gaze- pardığı bir kâğıdı oğlunun yanına teciler. "Vallahi doğruymuş" diye şaş- bırakır. Chris de fırçayı suya daldır- dıktan sonra bu kez kırmızıya bakar. Ve de kâğıt üzerine -bunları yaparken annesi onu hep gözlüyordu>- bir istav- tec ğ y ş y ş ş kınlıklannı belirtirler. Ve de fotografı üstüne fotografı. ısacası. Chris'le Jenny çabucak dost olurlar. Çok buluşmuyorlardır ama her hafta birbirlerine bir sürü mektup yazıyorlardır. Kız zaman za- man evin arka bahçesinde Chris'e bir merhaba çakıyordur. Gerçekte Peter'- ın da Jenny'ye bir düşkünlüğü vardır. Jenny'nin gönlünü çelmek için o da her şeyi göze alabileceğini söylüyor- dur. Bir gün, buraya dikkat edin. kar- deşiyle sevgilisini arka bahçede yaka- lar. Kızın armağanı bir resimle öykü kitabını inceliyorlardır. Başlan birbiri- ne yanaşlı, yanaşacak. V^hris, kardeşini görür görmez kıpkırmızı kesilir. Kız ise hiç oralı ol- maz. Peter'a şipinişi bir gülücük yolla- dıktan sonra yeniden kitabın üzerine eğilir. Peter ise kardeşine kaçamak bir bakış fırlattıktan sonra eve girer. Ar- kasından da kap\yı şaklatır. Az-biraz sonra kız da kalkar. Bir an düşünür. Sonra yere, loprağa, Chris'in yanına •irden kukardeşinin yaplığını yapma isteği uyanır içinde. Sol aya- ğıyla Mona"nın elinden tebeşiri kapar. roz ışaretı çizer. Daşarmıştır. Annesine gülerek ba- , ,., . kar. Evet burada, beş yıl önce. yine cuğun gözleriyle değerlendiriyordur. annesinin yamacında alfabcnin ilk dent gazetesini sallayarak: Kardeşi Peter'ın esmer ve güçlü elleri- harfini cizmiştir. Böj'. J.jdünya ile -Kazandın. kazandın. ni, kemikli parmaklannı görüyor. on- ilişki kurma işinde yeni bir adım atmış ^71 lan kendilerinkiyle karşılaşünyor ve oluyordur. • Jt-ivet bizimkisi yanşmayı kazan- jErtesı pazar Chris'le kardeşi Peter ? t u r a ™k aln.na aman amanlar bir l d bh kfiüdüük ° jErtesı pazar Chrisle kardeşi Peter ? . yataklannda sabah keyfisürdürürken °.P UC ^. bl , r ? k , ır - B ı a m k . ı s ı Baba merdıvenleri koşarak tırmanır. n ! e r -.Ç. u n k u J «™V ° &** Chris'in yatağmın üstüne oturur ve gözlerinin önünde Sunday Indepen- Ge- disini hiç kucaklamamıştır. Bir şeyler söylemek için ağzını açarsa da sonuç alamaz. Kız da durmaz kaçar. SCRECEK ANKARANOTLABI MUSTAFAEKMEKÇt Izmit'te yaşayan Oralp Basım çok öfkeliydi. Annesi Me-« sude Hanım'ın domuz çiftliği yüzünden onun da başına gelmedik kalmamıştı. Şöyle diyordu Oralp Basım: "Aziz Nesin, 'Bizim nalkımız aptallaştırıtmıştır, hayvan- sal protein alamadığı için domuz yemelidir' deyince kıya- met koptu. Aslında, ona en çok domuz eti yiyin' deyince kızdılar. Gülmece, yazıntn en zor, en çok beyin gücü iste- yen dalıdır. Beyazperdede bir tek Charlte Chapün çıkmış- br, başka da yoktur. Dünyada da en önlerde olan Aziz Nesine ne oldu da, böyle canından çok sevdiği halka ktz- dı? Bu mantık şeytanı, söz ustası 77 yaşında, ne gibi bir mesaj vermek istiyor? (95 kitabından sonra) bütün elesti- rel zekâsı yönünden karştsında pek durulamayan ünlü yazar us, mantık ölçüleri içinde Atatürk'ü de eleştirir, bula- bilirse Tanrıyı da eleştirir. Ama kimi taşkafalar 'hainler' gibi yalanlarla, çamur atarak değil, çağdaş usun süzge- cinden geçirerek, Sezar'm hakkını Sezar'a, Ata'nın hakkı- nı Ata'ya vererek yapar. Zaten eleştiri yapamayan kafa insan kafası değildir. Ben bir KemaUstolduğum halde, (za- ten tutunacak başka hangi dal var) Aziz Nesin'in eleştirile- rinde kızacak bir şey görmedim. Dünya yazınının sayılı beyinlerinden biri olan yazar, bizim yıllardır çok bûyük bir öykü gibi anlattığımız, Ingiliz Kralı Edward'a, Ata'nın verdi- ği yemekte Türk garsonun yemeği yanlışlıkla dökmesini 'Ben bu millete her şeyi öğrettim, uşaklığı öğretemedkn 1 demesi üzerine Aziz Nesin de haklı olarak, 'Ondan önce Türk ulusu yok muydu ve hiçbir şey bilmiyor muydu?" d'ı- yor. Haklı bir eleştiri. Atatürk bizim için Tanrısal bir insan, mazlum ulusların güneşidir. Hepsi onu örnek almıştır. Kuşkusuz 2O.yy.'nin de en büyüğüdür. Bir ara Nesin Vakfı'nda, bana bu garson olayını anlattı, daha sonra da. - Atatürk, çok çok önemlidir! diyerek, onun 'Gençliğe Söylev'ini duvara astı. Hepimiz, bazen umutsuzluğa dû- şer, ağzımıza geleni söyleriz. Bu vatan bizim değil mi, yereriz de, överiz de. Aziz Nesin, gerçeği yüreklice dile getirdiği için. öbürleri de korkudan bunları açıkça söyleye- mediklerinden, ona kızmaktadırlar. Istatistik denen bir şey var; bir ulus pis midir, temiz midir nasıl anlarsınız? Önce, onun harcadığı sabun miktarına bakılır. Dünya ortalamasından çok düşükse pistir. Çünkü, temizlenmek için sabun kutlanılır. Aynı şey zekâ için de geçerli; Türkiyede adam başına düşen et miktarı, bir kar- ganm bir günde yediğinden azsa (20 gram), ekmek, buğ- day tüketimi korkunç boyutlarda olursa (dünyada en yük- sek) o ülkenin insanlarının zekâsı hakkında bir fikir verir. Aziz Nesin haklı çıkar; haklıdır! Yalnız bunu biraz geç söylemiştir. Biz, 1985'te Ekmekçî'- yle birlikte domuz yüzünden ağır bir yobaz saldınsı alt>n- dayken söyleseydi çok daha mutlu olacaktık! Avusturya'da Türk işçi çocuklarını özürlülerle birlikte aynı sınıta vermişler. Gel de Nazım'ın şiirini anımsama: 'Telgrafın tellerinde serçeler/Telgraftan habersiz biça- reler/Bakar kör ettiniz milletimi/Yağlı urganlara gelesice- ler" Evet, ulus bakar kör olmuştur. Suudi Arabistan'da 1600 Türk hacı öldü, öldürüldü, bir kuruş tazminat alamadıkl Üatelik, kuşaklarındaki 'milyarlarca' döviz de atçakça so- yuldu. Sonra da 'Allah verdi, Allah aldı!' deriz. Araplar da, 'Onlar orada ölmeselerdi, hepsi birden başka bir yerde aynı anda öleceklerdü' dediler. Gelelim, hakkında en çok yalan söylenilen hayvana: Ha- la, Türkiyede 'domuz eti yenir mi yenmez mi' tartışması var. Yenmez!' diyen, okumuş bilgisizler de çok. Korkudan seslerini çıkaramayanlar, ortacılar da ayrı. İnsan olan şöyle bir dünyaya bakar, en ileri gelişmiş uluslardan tutun da, ormanda yaşayan ilkel kabilelere dek, hepsi domuzu yiyorlar. Neden? Çünkü en ucuz et, en ucuz hayvansal protein. Yüzde yetmişi et yemeyen toplumda ne beyinsel ne de fiziksel gelişme olur. Başka ulusların yetiştirdiği sporcula- rı alıp, üzerine de milyonlarca dolar yetiştirme tazminat. verip, başkalarınm şeyiyle gerdeğe gireriz! Yetersiz, bilgi- siz, vicdansız yöneticiler, politikacılar bu olaya hâlâ gözle- rini kapamaktadırlar. Kimi ilkokul bitirmiş 'hocalar' bile fetvalarında, Domuz eti, zor durumda yenebilir' diyorlar. Yüzde 70 et yemeyen toplum da zor durumda' demektir. Türk toptumunda hayvansal protein açığı yüzünden kor- kunç bir çöküntü ve gerilemevar. Kısa ya da uzun dönem- de çocuklarda ve büyüklerde ölümle sonuçlanan birçok sayrılığın (hastalığın) nedeni buna bağlıdır. Bu bir toplu kı- yımdır. Bu kıyıma 'dur!' demeyenler, insanlara pahalı etin seçeneğini veremeyenler, hangi görevde olurlarsa olsun- lar, toplu kıyımdan suçludurlar ve yargılanmaları gerekir. Şimdi olmasa bile, tarih onlan, kendi halklarını protein aç- lığına mahkum ettikleri için, gelecek kuşakların da genetik gelişmesini bozduklarından dolayı acımasızca suolaya- caktır. Çok değil, 20-30-50 yıl sonraki kuşaklar, bizim şim- diki dangalaklığımıza çok gülecekler, bize çok acıyacak- lardır..." Bir eczact olan, kendi kendini yetistirmiş Türk aydını Oralp Basım'ın mektubu uzundu, özetledlm; şöyle bitiyor mektubu Oralp Basım'ın: 'Oscar VVilde'ın dediği gibi, 'Insanlar arasında keder- den başka hiçbir şey eşit değil!' Ben asıl, Aziz Nesin'in bizim toplumla ilgili görüşlerini değil; o, sokaklarda sam- ba yapan, harikulade dans eden, çikolata renkli, beyaz yürekli cesur Brezilyalılar için ne düşündüğünü çok merak ediyorum..." BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ İçi astarlı ve su geçir- mez pardösü. 2/ Bir bo- bin ve kontaklardan oluşan ve küçük bir uyarma akımıyla oluşan ve küçük bir uyarma akımıyla bir devreyi aç- maya ya da kapamaya yarayan aygıt... Amaç. 3/ Konut... Balık yu- murtasıyla yapılan bir lür meze. 4/ Elma, ar- mut. erik gibi meyvelerin kurutulmuşu... İslam di- nine göre ölüleri mezannda sorgu- ya cekecek olan iki melekten biri. 5/ Datça Yanmadası'ndaki ünlü anıik kent... Olumsuzluk belirten bir önek. 6/ El, göz ya da baş ile yapılan işaret... Kent. 7/ Yûzeyi ışığa karşı duyarlı bir madde ile kaplı kâğıt üzerine kalıptan çekil- miş resim kopyası. 8/ Tabaklan- mış deri... Şube, dal. 9/ Ticaret mallannı saklamak için nhtımda yapılan büyük depo... Istek, heves. YLKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yüksek rakımb ülkelerde turizm ye dağcıhk etkinlikleri an sında yer alan yürüyüş gezilen. 2/ İki takımın ya da iki spprcı nun birbirleriyle yapuklan ikinci karşılaşma... Karaciğeri salgıladığı aa sıvı. 3/ Yabancı... Japonlann ulusal giysisi.« Kesintilerden sonra kalan mıktaı 8 ... Çıplak toprak. 5/ Bir çe sporceket. 6/ Büyük ve derin karavana... Yeterince aydmlık c mayan. 7/ Bir tanm aracı... Mercanköşk de denilen güzel kok lu bir saksı bitkisi. 8/ Gûvence. 9/ Bir iş ya da sorun hakkın düşünülerek verilen kesin yargı... İlkel bir sılah.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle