Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
5AYFA CUMHURİYET
27EKİM1992SAJJ
14 DIZIYAZI
Çok sağol,sol ayağuıı
SOL AY AĞIYLA
DÜŞÜNENADA
SALÂH BİRSEL
kendi ellennden nefret etmeye başlı-
yordur. Sallanan kafasından, çarpık
ağzından iğreniyordur. Kardeşlerinin
iierek yürüttükleri tekerli arabasında
olduğu vakitler, insanlann bakışlann-
dan da arük tedirgin oluyordur. Yok-
sa, eskiden o bakışlann varlığını bik
sezmiyprdur.
O
E:
— 1 —
(y okur, dünya karmakanşık ol-
maya başladı.
LÜlâhımızı önümüze koyup dü-
şünün>ck. kalabalıkta pek belli olma-
masına karşın, yaşama sevincini ve-
renlerin yine de sanalçılardan, şairler-
dcn başkası olmadığına vannz.
de bugün burada okurlanmı-
zın yüreğini bir sanatçıyla üsıelik fele-
ğin gönlünü ikişe yarmış. cam başına
sıçramış, yolda yol şaşmış. fılıufanı de-
nilen lufanın içinden geçmiş. çevresin-
dc laleş yani çaresiz kalmış, kendi
avında ve kuşunda, bedenscl özürlü
bir yazarla dolduracağız.
Uünyaya sakat olarak. sadece
boynuyla sol ayağını oynatarak mer-
habasını çeken Christy Brown'ın öy-
küsüdür bu. Sol ayağınm parmaklan-
nı kullanarak hem yazar. hem ressam
olmayı başarmış bir üstün insan. Bir
dcv.
M. am 60 yıl önce, 5 haziran \Q32'-
dc. İrlanda'da, Dublin'dc Rotunda
Hastanesi'nde dünyaya gözlcrini aç-
mış. Annesiyle babası. Dublin'in en
yoksul mahallelerinden birinde ya-
şamlarmı sürdürüvorlarmış. Baba
duvarcıdır. Anne de dünyaya fırlattığı
22 çocuğa bakabilmek için ev kadını
rolünü üstlenmiştir. Christy onuncu
çocuğudur. Nc ki bu 22 vavrudan dör-
dü, genç yaşla ömür dersini bütünle-
yccekvir.
V_/hristy"nin normal bir çocuk ol-
madığını ilk anası sezer. O zamanlar
yavru dörl aylıktır. Oğlunun ağzına
biberonu dayadığı zaman başının ar-
Tümailemutfakta, büyük
sobamnçevresinde toplannuştır.
Yahuz Mona ile Paddy bir
köşede, nünik bir tahtaüstiinde,
bir tebeşhrletoplamlar
yaptyordur. Chris onlardanpek
uzakta değiMr. Boyuna
kardeşlerinin eller'mdekisan
tebeşiridikijiyordur. Birden
kızkardeşininyapnğınıyapmak
isteğiuyamr içinde. Sol
ayağtyla Monay
run elinden
tebeşirikapar. Chris bunu
yaptnca duralaı: Ordakilerin
topu da suspus olmuştur.
kaya kaydığım görüjordur. Nedir,
çocuk yaş aldıkça örnek dişı oluşu da-
ha iyi ortaya çıkar. Elleri yumuk yu-
mukiur. Hiç mi hiç açtlmıyordur.
Üsıelik Christy onlan önünde değilar-
kasında tutuyordur. Dudaklan ise
anasının meme ucunu kavrayamıyor-
dur. Çcncsi iyisinden kenetlidir. Ağzı-
nın açilmasma meydan vermiyordur.
İlerde anılannı yazarken şöyle diye-
cektir.
-Sol aşağımı neden kullanmıştım?
Hiç bilmiyordum. Birçok kişi için bu.
bir bilmece oldu. Ben de akılerdireme-
dim. İlk zamanlardan beri sol ayağı-
mtn parmaklanna ilgi duymuştum
ama. o güne değin onlan hiç kullan-
mamıştım. Ayağımın baş parmağıyla
ikinci parmağımın arasına tebeşiri sı-
kıştırdım ve taş tahtanın üstüne karga-
ok burgacık bir şeylcr çizdim.
B,,»ir yaşını doldurduğu vakit arka-
sına yastık koymadan. herhangibir
yerde oluramadığı anlaşılır. Doklor-
lar çocuğun geri zekâlı olduğunu ve
yaşamı boyumra bahiının açıîamaya-
cağını söylemişlerdir.
"enememızi yanlış kantarlama-
mak için şunu da belirtelim ki anne.
oğlunun hiç mi hiç iyıleşmeyeceği savı-
nı kabul etmemiştir. Hele onun tam
bir hemenneka olduğuna inanmıyor-
dur.
V-/hnsty beşyaşına geldiği vakit de
tas-ııs bir uttur.
rVnne: "Bakm a gidiler! Benim oğ-
lum hebenneka değil. Bedeni sakat
ama beyninin fılan öyle değil.'"
VJelgelelim Chris'in ağzından bir
lek söz çıkmıyordur. Zekâ adına hiç-
bir varlık da göstermiyordur. Yalnız
sol ayağında ve de sol ayağın parmak-
lannda, aferin onlara. canhlık vardır.
s bunu yapınca duralar. Şaş-
kın şapalak bir durumdadır. Gözlerini
tebeşire dikmiştir. Ne yapacağını kes-
tiremivordur. Ama tebeşirin sol ayağı-
na nasıl konduğunu azçok anımsıyor-
dur. Ordakilerin topu da suspus
olmuştur. Kimse yerinden kıpırdaya-
mıyordur. Mona da. gözleri fal taşı,
ona bel bel bakıyordur. Sobanın öbür
yakasında oluran babası. elleri dizle-
inde, öne doğru eğilmiştir. Anne mut-
fağın gerisinden geliyordur. Elinde
yeni demlenmiş çayla dopdolu birçay-
danlık. Yan volda, masa ile ocak ara-
sında, zınk diye durur. Odada bir şey-
ler döndüğünü sezmişıir. Birden gözü
Chris'e, sol avak parmaklanndaki te-
beşire lakılır. Çaydanhğj hemen yere
bırakır. Bir solukta oğlunun yanına
gelir. Her zamanki gibi yanında yere
diz çöker ve şöyle der. "Onu nasıl kul-
lanacağını. istersen öğretim sana."
xVnne bunun üzerine Mona'dan
bir başka tebeşir alır, yere. oğlunun
önüne kocaman bir A harfi çizer. Son-
'. arük dünyanın içinde olan biri
değildir. Dünyay\ seyreden biridir.
Anne. oğlunun en küçük bir davranı-
şını kaçırmayan anne, ondaki değişik-
liği çakmıştiT. Evet o, Chrıs"in tüm
duygulannı o duygular kendi içinde
depreşiyormuşçasına hep sezegelmiş-
tir. Şimdi kederli, içine kapamk biri
oluveren ve bütün gün sobanın yarun-
daki koltuktan kalkamayan oğluna
yardım için elinden geleni yapıyordur.
Chris"i allak bullak eden yalnızlık ucu-
rumundan çekip çıkarması gerekiyor.
Onu oyalamak için birtakım masallar
anlatıyor ve deChris'in buanlaülanla-
n sol ayağının parmaklan arasmda
tuttuğu kurşun kalemle -dolmakalem
kullanmayı hiç sevmemiştir- küçûk
okul defterlerine aktarmasına göz ku-
lak oluyordur. Bu da Chris'in kendi
anlatım yollannı bulmasına yol açı-
vordur.
V^hris, gûn geçtikçe boyalannı da-
ha çok sevmeye başlar. Ve de değişik
konular üzerinde çahşır. Peterın bir
portresini de yapmıştır. Aynca içinde
balıklann oynaştığı sepetlerden olu-
şan bir ölüdoğa, bir natürmort. Kom-
şu evin kedisi Trilby balıklann koku-
sunu alıncava değjn işini bitirmiştir.
rVnne, ona başka boyalar, başka
fırçalar, başka kurşun kalemleri de al-
mıştır. Bir sürü de albüm. Albümler
onun anlalım olanaklann» genişleü-
yordur.
z\nne ile baba da oğullannın mut-
luluğunu artırmak yolunda her gün
yeni bir şeyler buluyorlardır. Resim
kâğıdmın oynamaması için onu yer
raptiye ile tutuşluruyorlardır. Yanı şö-
valesi olmadığı halde Chris dil lakla-
kasına sahip akuareller boyuyordur.
Kendini resme kaptırdıkça da içinde
bir şeylerin, duru diri oynadığıru anlı-
>ordur. Artık kendisine bir soru yö-
neltildiği vakit de ağzından ters bir
karşılık, bir vığütı, bir homurtu yük-
selmiyordur. Resim yaşamının büyük
aşkı olmuştur. Boya ve fırça evrenin-
den başka bir yerde soluk almıyordur.
mıştır. Gazetenin ortalık yerinde de
ciğerdelen bir fotogrartsi: Kısa pantol-
lu birçocuk. Ayağının bin öbür ayağj-
mn altında. Kaşlar kaleye ışaret kaldı-
nyor. Yandan uzanan bir el Chris'in
daha iyı pozvermesi için onu tutuyor.
ki saat sonra sevgilisi Delahunt da
boy gösterir. Ödül kazanmış ressamı-
mızınelini avuçlannın içine alır, alnına
bir öpücük kondurarak kendisiyle gu-
rurlandığını söyler.
iVal!
Myeceğim, Chris on yaşının orta-
lannda artık eni konu kendi içine, içi-
nin derinliklerine dalmaya başlarruş-
tır.
Oyıl Noel'de kardeşlerinden biri
bir kutu boya armağan armışur. Chris
de kurşunerierden oluşan bir kutu. Bi-
zimkisi boyaları görünce, ne yapıp
yapıp onlan elde etmek ister. Bu mavi,
kırmızı, san, yeşil. beyaz boyalar ken-
disini aaamakıllı büyülemiştir. Ak-
şam, kardeşi Paddy, boya ve fırçalar-
la, eski bir ayakkabı mukavvasının
üstüne sulu zırtlak resimler yapmaya
başlar. Doğrusu bizimkisi kardeşini
iyisinden kıskanmıştır. Az-biraz sonra
Paddy elinden fırçasmı atarak: '"Bu-
nunla bir yere vanlmaz. Bu daha çok
kvzlan oyalayacak bir şey" diye b
n iki yaşındadır ki bir gün, bir
pazar günü. yine aylardan arahkta.
Chris Sunday Independent gazetesini
ayağıyla çevirip okurken bir resim ya-
nşmasının açıldığjnı öğrenir. Kardeş-
kri kiliseye gitmiştir. Anne, arka mut-
fakta lahana yıkıyordur. Baba, pence-
renin kenannda. Yanşmanm konusu
Pamuk Prenses'le Sevimli Prens'tir.
Chris iyisinden coşmuştur. Annesini
çağınr. yanşma haberini gösterir. An-
ne. "Katılsana."
ğul omuz silker. İşin kolay ol-
madığın.ı belirtir. Anne: "Gülünç ol-
ma, bu iş için dahi olmaya gerek yok.
Hem katılmakla neyi yitirirsin ki?"
Bizimkisi büyük bir sevinçle annesi-
nin öğüdüne uyar. Hemen o gün. öğle-
den sonra da tablosuna başlar. Resim
Ibimizi sıcak tutan şudur ki 13
yaş Chrise bir başka sevgjîi de geüre-
cektir. Jenny. Evi bitişiktedir. tki adım
ötede. Esmer. bukleli, yeşil parlak göz-
lü bir kız. Kendilerine bir bakış ftrlat-
ması için mahallenin tüm kopilleri
birbirleriyle kavga ediyorlardır. Topu
da ona kesiktir.
V^hriseskisi gibi,kardeşlerinin,ar-
kadaşlannın yürüttüğü tekerli sandal-
ye ile dışarı çıkmıyordur. Onlarla
oynamaya da gitmiyordur. Ne ki,
Jenny'yi odasınm penceresinden sey-
redebiliyordur. Kıza öylesine vurul-
muştur ki resim yapmayı bile unut-
muştur. Sokaktan, onun sesi gelir
gelmez pencereye koşuyor, onu arka-
daşlanyla ordan oraya koşarken tzli-
yordur. Bir gün Jenny gözlerini Chris'-
lerin evine doğru kaldınnca bizimki-
nin kendisinidikizlediğini görür. Chns
kızararak geri çekilir. Aralıkta Jenny
ona gülümsemiştir. Chris yeniden
pencereye yaklaşarak bir karşı gülüm-
semeyi rayına koyar. Kız ise bu kez
kendisine bir öpücük gönderir.
JL avru ressam o akşam not defte-
rinden bir sayfa kopanr. Kurşun kale-
mini yine sol ayağının parmaklan
arasına kıstırarak Jenny'ye bir mek-
tup yazar. Ertesi gün de kardeşlerin-
den birinin aracılığı ile onu Jenny'ye
iletir. Mektupta Jenny'ye, mahallenin
en güzel kızı olduğunu yazıyordur.
Ayrıca resmini yapmaya izin verip
vermeyecegini soruyordur. Dipnotta
Yönetmen Jim Sheridan sinema dünyasma ilk adımını, sol ayak parmaklannı kullanarak resim yapan, kitap \azantrlandah Christy Browı'unhayatını an-
tattığı "My Left Foot-Sol Ayağım" fılmivle attı. Fılmde Christy Brown'u canlandıran Daniel Day Lewis bu rolüyle en iyi erkek oyuncu Oscar ıru kazandt
ra da 'Hadi Chris, sen de benim yaptt-
ğımı yap."
\_/hris harfı yazmak için birkaç
kez uğraşır. Başaramaz. Ama caymaz
da. Sonunda harftn bir yanını çizmiş-
tir. Ardından da öbür yanını. Böylece
ünlü yazar Christy Brown yaşamında
ilk kez A harfini çizmiş bulunuyordur.
nr.
biricik harf artık ona yeni bir
dünyanın yolunu işaret ediyordur.
Chris:
-Bana kafa özgürlüğümün anahta-
nnı veriyordu.
rVnne. o günden başlayarak ona
tüm alfabeyi öğretir. Her gün yere te-
beşirle bir harf çiziyor. sonra onu sile-
rek Chris'e kafadan yinelettiriyordur.
İlk öğrendiği şey de kendi admm ilk
harfleri olur: C.B.
K,
Ler gün mutfakta sırtüstü yatı-
yor. Sıcak ve güneşli günlerde de, yine
sırtüstü gevşemek üzere.bahçeye çıka-
nlıyordur. Ama anne yine inançlıdtr.
Bir gün bu bağlanışının bir karşılığım
da görür. Aralık ayının bir öğle sonra-
sıdır. Dışarda sokaklar karlarla örtü-
lü. Rüzgâr küçük kar tanelerini hava-
landınrcasına esiyor.
JL üm aile mutfakla, büyük soba-
nın çevresinde toplanmıştır. Yalnız
Mona ile Paddy bir köşede, minik bir
tahta üstünde, bir tebeşirle toplamlar
\apıyordur. Chris onlardan pek uzak-
ta değildir. Boyuna kardeşlerinin elle-
rindeki san tebeşiri dik'ızliyordur.
osa zamanda tüm alfabeyi sök-
müştür. Harfleri birleştirerek sözcük
yapmayı. sözcükleri birleştirerek tüm-
ce kurmayı da kapar. Gelin görün ki,
işler o kadar kolay gitmiyordur. An-
nenin bakmak zorunda olduğu 7
küçük \avru daha vardır.
bitince, bir ara, yanşmaya katılmama-
' yı düşünürse de, hadi annesini umur-
C samayabilir diyelim ama sevgilisinin
hris fırsatı yitirmez. Kendi kur- üstlemelerini nasıl savacakür. Çünkü,*
şun erlerini ayağıyla Paddyye doğru çünkü o yaşta Chris'in bir de sevgilisi
iter ve bir dizi homurtuyla onlan boya vardır Katriona Delahunt. 18yaşında
kutusu ve fırçalarla değişebileceğini çıtı pıü bir kız.
anlatmaya çalışır. T^T
P lNedir, yine de yanşmayı kazana-
addy sevmediği bir oyuncaktan mıyacağma kesin gözle bakıyordur.
kurtulduğu için sevinir ama kardeşine: Dahası, bir avuntu ödülü kaldıramı-
"Sen bununla ne yapabüirsin ki?" diye yacağını bile düşünüyordur. Hoş o da
sorar. Doğnısu. Chris. o anda bunlar- önemli değildir. Kaülmakla sevgiUsini
la ne yapabilecegiui pek bilmiyordur. memnun etmiştir ya.
Ne ki, Noel günlerinin sonunda, bir Tpv
gün mutfaktaki dolapta duran boya U a h a sonraki günlerde yanşmayı
kutusunu, dolabı sol ayağıyla acarak iyisinden unutur. Her zamanki gibi
alır. Anne de mutfaktadır. Ve de ışi kendini yineresimçalışmalanna adar.
çakmıştır. Ertesi cuma günü ise hiç beklenmedik
-Ne o resim mi yapacaksın? bir şey olur. Sevgilisi Delahunt,
Y Chris'e haber vermeden, Sunday Inde-
iğit çocuk ciddi ciddi başını pendent gazetesinin fotoğrafçısını ve
eğer. Fırçayı sol ayağının parmakla- muhabirini getirir. Onlara yanşmaya
nyla kavrar, ucunu tükrükle ıslatır, kaulanlardanbırininresimlerrsolaya-
sonra onu en çok hoşlandığı mavi bo- ğıyla yaptığını haber vermiştır. Onlar-
yayabatınp sol ayağının üstüne vurur. da konuyu çok ilginç bulduklan için
da kıza olan sevgısını açıga vuruyor-
dur.
JL anm saat sonra Jenny şıp diye
çıka gelir. Süveterinin altında bir pu-
sula tutuyordur. Onu biamkine uza-
ür. Chris de onun orda olduğunu bir
an için unutarak, pusulayı hırsla oku-
maya başlar. Kız ayaktadır. Chris'e
"Acaba buçocuk kaçık mı?" gibüerden
tuhaf tuhaf bakıyordur. Chris ise bu
pusulayı boyuna yeniden yeniden
okuyordur.
Tünler günleri kovalarken Chris
sol ayağından yararlanmayı daha da
ilerletir. Evet, diş dünya ileilişki kura-
bileceğj başlıca aracın sol ayağı oldu-
ğuna iyisinden inanmıştır.
ö i z i m Yiğıt artık 10 yaşındadır.
Ama yine ne yürüyebiliyor. ne konu-
şabiliyor, ne tek başına yemek yiyebili-
yor. nc gi>inebiliyordur. Yalnız yete-
neksizliğinin, yetersizligınin bilincine
varmıştır arttk. Her şeyi sakat bir ço-
Âyakta mavi bir leke. Kendi homurtu Chris'in evine damlamışlardır.
işlemiyle annesine: '"Oluyor" der. An- *~v
nede: "Dur sana biraz sugetireyim." \J gün röportajcı ile fotoğrafçı
K mutfağa girdikleri vakit bizimkisi yeni
adıncağız, biraz sonra mutfağın bir peyzajı bitirmiş bulunuyordur. iki
gerisinden bir fincan suyla görünür. adam, kıpırdamadan onu seyreder.
Onu. oğlunun uzandığı yere bırakır. Anne arkalanndan. Chris biraz buna-
Chris'in kâğıdı olmadığı için de kar- Ur gibi olur. Ne yapsın? Yeniden hızlı
deşlerinden birisinin defterinden ko- hızlı resme çalışmaya koyulur. Gaze-
pardığı bir kâğıdı oğlunun yanına teciler. "Vallahi doğruymuş" diye şaş-
bırakır. Chris de fırçayı suya daldır-
dıktan sonra bu kez kırmızıya bakar.
Ve de kâğıt üzerine -bunları yaparken
annesi onu hep gözlüyordu>- bir istav-
tec ğ y ş y ş ş
kınlıklannı belirtirler. Ve de fotografı
üstüne fotografı.
ısacası. Chris'le Jenny çabucak
dost olurlar. Çok buluşmuyorlardır
ama her hafta birbirlerine bir sürü
mektup yazıyorlardır. Kız zaman za-
man evin arka bahçesinde Chris'e bir
merhaba çakıyordur. Gerçekte Peter'-
ın da Jenny'ye bir düşkünlüğü vardır.
Jenny'nin gönlünü çelmek için o da
her şeyi göze alabileceğini söylüyor-
dur. Bir gün, buraya dikkat edin. kar-
deşiyle sevgilisini arka bahçede yaka-
lar. Kızın armağanı bir resimle öykü
kitabını inceliyorlardır. Başlan birbiri-
ne yanaşlı, yanaşacak.
V^hris, kardeşini görür görmez
kıpkırmızı kesilir. Kız ise hiç oralı ol-
maz. Peter'a şipinişi bir gülücük yolla-
dıktan sonra yeniden kitabın üzerine
eğilir. Peter ise kardeşine kaçamak bir
bakış fırlattıktan sonra eve girer. Ar-
kasından da kap\yı şaklatır. Az-biraz
sonra kız da kalkar. Bir an düşünür.
Sonra yere, loprağa, Chris'in yanına
•irden kukardeşinin yaplığını
yapma isteği uyanır içinde. Sol aya-
ğıyla Mona"nın elinden tebeşiri kapar.
roz ışaretı çizer.
Daşarmıştır. Annesine gülerek ba-
, ,., . kar. Evet burada, beş yıl önce. yine
cuğun gözleriyle değerlendiriyordur. annesinin yamacında alfabcnin ilk dent gazetesini sallayarak:
Kardeşi Peter'ın esmer ve güçlü elleri- harfini cizmiştir. Böj'. J.jdünya ile -Kazandın. kazandın.
ni, kemikli parmaklannı görüyor. on- ilişki kurma işinde yeni bir adım atmış ^71
lan kendilerinkiyle karşılaşünyor ve oluyordur. • Jt-ivet bizimkisi yanşmayı kazan-
jErtesı pazar Chris'le kardeşi Peter ?
t u r a
™k aln.na aman amanlar bir
l d bh kfiüdüük °
jErtesı pazar Chrisle kardeşi Peter ? .
yataklannda sabah keyfisürdürürken °.P
UC
^.
bl
,
r
?
k
,
ır
-
B ı a m k
.
ı s ı
Baba merdıvenleri koşarak tırmanır.
n
!
e r
-.Ç.
u n k u J
«™V ° &**
Chris'in yatağmın üstüne oturur ve
gözlerinin önünde Sunday Indepen-
Ge-
disini hiç kucaklamamıştır. Bir şeyler
söylemek için ağzını açarsa da sonuç
alamaz. Kız da durmaz kaçar.
SCRECEK
ANKARANOTLABI
MUSTAFAEKMEKÇt
Izmit'te yaşayan Oralp Basım çok öfkeliydi. Annesi Me-«
sude Hanım'ın domuz çiftliği yüzünden onun da başına
gelmedik kalmamıştı. Şöyle diyordu Oralp Basım:
"Aziz Nesin, 'Bizim nalkımız aptallaştırıtmıştır, hayvan-
sal protein alamadığı için domuz yemelidir' deyince kıya-
met koptu. Aslında, ona en çok domuz eti yiyin' deyince
kızdılar. Gülmece, yazıntn en zor, en çok beyin gücü iste-
yen dalıdır. Beyazperdede bir tek Charlte Chapün çıkmış-
br, başka da yoktur. Dünyada da en önlerde olan Aziz
Nesine ne oldu da, böyle canından çok sevdiği halka ktz-
dı? Bu mantık şeytanı, söz ustası 77 yaşında, ne gibi bir
mesaj vermek istiyor? (95 kitabından sonra) bütün elesti-
rel zekâsı yönünden karştsında pek durulamayan ünlü
yazar us, mantık ölçüleri içinde Atatürk'ü de eleştirir, bula-
bilirse Tanrıyı da eleştirir. Ama kimi taşkafalar 'hainler'
gibi yalanlarla, çamur atarak değil, çağdaş usun süzge-
cinden geçirerek, Sezar'm hakkını Sezar'a, Ata'nın hakkı-
nı Ata'ya vererek yapar. Zaten eleştiri yapamayan kafa
insan kafası değildir. Ben bir KemaUstolduğum halde, (za-
ten tutunacak başka hangi dal var) Aziz Nesin'in eleştirile-
rinde kızacak bir şey görmedim. Dünya yazınının sayılı
beyinlerinden biri olan yazar, bizim yıllardır çok bûyük bir
öykü gibi anlattığımız, Ingiliz Kralı Edward'a, Ata'nın verdi-
ği yemekte Türk garsonun yemeği yanlışlıkla dökmesini
'Ben bu millete her şeyi öğrettim, uşaklığı öğretemedkn
1
demesi üzerine Aziz Nesin de haklı olarak, 'Ondan önce
Türk ulusu yok muydu ve hiçbir şey bilmiyor muydu?" d'ı-
yor. Haklı bir eleştiri.
Atatürk bizim için Tanrısal bir insan, mazlum ulusların
güneşidir. Hepsi onu örnek almıştır. Kuşkusuz 2O.yy.'nin de
en büyüğüdür. Bir ara Nesin Vakfı'nda, bana bu garson
olayını anlattı, daha sonra da.
- Atatürk, çok çok önemlidir! diyerek, onun 'Gençliğe
Söylev'ini duvara astı. Hepimiz, bazen umutsuzluğa dû-
şer, ağzımıza geleni söyleriz. Bu vatan bizim değil mi,
yereriz de, överiz de. Aziz Nesin, gerçeği yüreklice dile
getirdiği için. öbürleri de korkudan bunları açıkça söyleye-
mediklerinden, ona kızmaktadırlar.
Istatistik denen bir şey var; bir ulus pis midir, temiz midir
nasıl anlarsınız? Önce, onun harcadığı sabun miktarına
bakılır. Dünya ortalamasından çok düşükse pistir. Çünkü,
temizlenmek için sabun kutlanılır. Aynı şey zekâ için de
geçerli; Türkiyede adam başına düşen et miktarı, bir kar-
ganm bir günde yediğinden azsa (20 gram), ekmek, buğ-
day tüketimi korkunç boyutlarda olursa (dünyada en yük-
sek) o ülkenin insanlarının zekâsı hakkında bir fikir verir.
Aziz Nesin haklı çıkar; haklıdır!
Yalnız bunu biraz geç söylemiştir. Biz, 1985'te Ekmekçî'-
yle birlikte domuz yüzünden ağır bir yobaz saldınsı alt>n-
dayken söyleseydi çok daha mutlu olacaktık!
Avusturya'da Türk işçi çocuklarını özürlülerle birlikte
aynı sınıta vermişler. Gel de Nazım'ın şiirini anımsama:
'Telgrafın tellerinde serçeler/Telgraftan habersiz biça-
reler/Bakar kör ettiniz milletimi/Yağlı urganlara gelesice-
ler"
Evet, ulus bakar kör olmuştur. Suudi Arabistan'da 1600
Türk hacı öldü, öldürüldü, bir kuruş tazminat alamadıkl
Üatelik, kuşaklarındaki 'milyarlarca' döviz de atçakça so-
yuldu. Sonra da 'Allah verdi, Allah aldı!' deriz. Araplar da,
'Onlar orada ölmeselerdi, hepsi birden başka bir yerde
aynı anda öleceklerdü' dediler.
Gelelim, hakkında en çok yalan söylenilen hayvana: Ha-
la, Türkiyede 'domuz eti yenir mi yenmez mi' tartışması
var. Yenmez!' diyen, okumuş bilgisizler de çok. Korkudan
seslerini çıkaramayanlar, ortacılar da ayrı.
İnsan olan şöyle bir dünyaya bakar, en ileri gelişmiş
uluslardan tutun da, ormanda yaşayan ilkel kabilelere
dek, hepsi domuzu yiyorlar. Neden? Çünkü en ucuz et, en
ucuz hayvansal protein.
Yüzde yetmişi et yemeyen toplumda ne beyinsel ne de
fiziksel gelişme olur. Başka ulusların yetiştirdiği sporcula-
rı alıp, üzerine de milyonlarca dolar yetiştirme tazminat.
verip, başkalarınm şeyiyle gerdeğe gireriz! Yetersiz, bilgi-
siz, vicdansız yöneticiler, politikacılar bu olaya hâlâ gözle-
rini kapamaktadırlar. Kimi ilkokul bitirmiş 'hocalar' bile
fetvalarında, Domuz eti, zor durumda yenebilir' diyorlar.
Yüzde 70 et yemeyen toplum da zor durumda' demektir.
Türk toptumunda hayvansal protein açığı yüzünden kor-
kunç bir çöküntü ve gerilemevar. Kısa ya da uzun dönem-
de çocuklarda ve büyüklerde ölümle sonuçlanan birçok
sayrılığın (hastalığın) nedeni buna bağlıdır. Bu bir toplu kı-
yımdır. Bu kıyıma 'dur!' demeyenler, insanlara pahalı etin
seçeneğini veremeyenler, hangi görevde olurlarsa olsun-
lar, toplu kıyımdan suçludurlar ve yargılanmaları gerekir.
Şimdi olmasa bile, tarih onlan, kendi halklarını protein aç-
lığına mahkum ettikleri için, gelecek kuşakların da genetik
gelişmesini bozduklarından dolayı acımasızca suolaya-
caktır. Çok değil, 20-30-50 yıl sonraki kuşaklar, bizim şim-
diki dangalaklığımıza çok gülecekler, bize çok acıyacak-
lardır..."
Bir eczact olan, kendi kendini yetistirmiş Türk aydını
Oralp Basım'ın mektubu uzundu, özetledlm; şöyle bitiyor
mektubu Oralp Basım'ın:
'Oscar VVilde'ın dediği gibi, 'Insanlar arasında keder-
den başka hiçbir şey eşit değil!' Ben asıl, Aziz Nesin'in
bizim toplumla ilgili görüşlerini değil; o, sokaklarda sam-
ba yapan, harikulade dans eden, çikolata renkli, beyaz
yürekli cesur Brezilyalılar için ne düşündüğünü çok merak
ediyorum..."
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ İçi astarlı ve su geçir-
mez pardösü. 2/ Bir bo-
bin ve kontaklardan
oluşan ve küçük bir
uyarma akımıyla oluşan
ve küçük bir uyarma
akımıyla bir devreyi aç-
maya ya da kapamaya
yarayan aygıt... Amaç.
3/ Konut... Balık yu-
murtasıyla yapılan bir
lür meze. 4/ Elma, ar-
mut. erik gibi meyvelerin
kurutulmuşu... İslam di-
nine göre ölüleri mezannda sorgu-
ya cekecek olan iki melekten biri.
5/ Datça Yanmadası'ndaki ünlü
anıik kent... Olumsuzluk belirten
bir önek. 6/ El, göz ya da baş ile
yapılan işaret... Kent. 7/ Yûzeyi
ışığa karşı duyarlı bir madde ile
kaplı kâğıt üzerine kalıptan çekil-
miş resim kopyası. 8/ Tabaklan-
mış deri... Şube, dal. 9/ Ticaret
mallannı saklamak için nhtımda
yapılan büyük depo... Istek, heves.
YLKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Yüksek rakımb ülkelerde turizm ye dağcıhk etkinlikleri an
sında yer alan yürüyüş gezilen. 2/ İki takımın ya da iki spprcı
nun birbirleriyle yapuklan ikinci karşılaşma... Karaciğeri
salgıladığı aa sıvı. 3/ Yabancı... Japonlann ulusal giysisi.«
Kesintilerden sonra kalan mıktaı
8
... Çıplak toprak. 5/ Bir çe
sporceket. 6/ Büyük ve derin karavana... Yeterince aydmlık c
mayan. 7/ Bir tanm aracı... Mercanköşk de denilen güzel kok
lu bir saksı bitkisi. 8/ Gûvence. 9/ Bir iş ya da sorun hakkın
düşünülerek verilen kesin yargı... İlkel bir sılah.