29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 EKİM1992 PAZARTE! 12 DIZIYAZI Gazi'nin sorulannı doğru yanıtlayan Yalovalı çobankendini biranda sarayda buldu Çobanda ıııilletiıı efendisidir Leyla ya da Açgözlü Genç Kızlar R O G E R V A I L L A N D Çevîren: Feridun M. AKSIN 'azi'yle karşılaşmakyalnızcamerakgkiermeyeyarayanbir olayolarak kalmaz,parlakbir geîeceğinkaynağı da olabilirdi. Gençbir çobanın başınagelenler bunun tanığıdır. Kurakbir arazidekoyunlarmı otlatıyormuş. Biryaz sabahı bir keçiyolunundönemecindegri elbiseli, Panamaşapkalı çokşık bir "bey "le karşı karşıyabulmuşkendini. "Güzelçoban " diyorbupek alışılmadıkbey, "işleriniznasıl gidiyor?" "Allahın izniyle iyigidiyorefendim. Sizin işlerinizdeiyidirinşallah." . Sonra uzunbirkonuşmageçiyoraralarında. GençbirTürkün.yurduna, cumhuriyete, cumhurbaşkanınakarşı negibiduygularbeslemesigerektiği konusundasorularsoruyor çobana, öylesinegüzelyamîlar ahyorki ansızınkim olduğunuaçıkhyor: "Ben Gazi'yim" diyor veekliyor "hadigelbenimle." B -4- iraz sonra da Andre Gide'in Corydoriundaki kanıtian, Remy de Gourmond'un Physitpıe de L 'Amour- dakılerle birbıri içine kartştırarak homoseksüellik üzerine uzun bir övgü düzme^.girişti. Leyla pesediyor Sürekli olarak soğuk bir nezaket, giilümseyen bir sessizlik ve bir yarut olmayan hoş cümlelerle karşıüyorlar- dı onu. Özellikle Osmed Bey görülme- dık tatiı bir nezaketi hıç elden bırakmı- yordu. F.onunda bir koltuğa çöktii. tek kelime söylemeden öylece oturdu kaJ- dı. Akşama doğru beni bir kenara çe- kerek şunlan söyledi: "Dostum, sizi bu yere getirdigim için bağışlayın beni. Bu taşralıiar ara- sında çok sıkılmış olmalısınız." "Boğuluyorum ben burada. Görü- yorsunuz onlan, duyuyorsunuz, şu kasıntı makinalannı. şu iğdişleri, şu hadımağalannı. En küçiik bir tutku- ya. bir sertliğe. şiddete yeteneği olma- yan şu küçiik bakirelere bakın, gülüş- lenne bakın şunlann." "Neyaak ki Mustafa KemaJ bunla- nn hepsını asmadı! Türkiye'de birdev- nm daha yapmak gerekiyor." "Ey Tannm! Ben '"uygar" biri deği- lim. Benirtı damarlanmda kıal bir kan akıyor. Barbanm ben, gerçek bir Scrthe'yimti) 1 B'öylesine gencecik bir kınn ko- nuşmasmdakı aşınlıklar hoş göriilme- lidır. B eminin lüks mevkiye ayrılanbölümünde, Türkiye 'nin ikidönemi arasmdakiayrım açık olarak görülüyordu. Karşımda, iki kızınıgeziyegötüren bir baba, ûşüyormuş gibıyazhk pardösüsünesıkıcasannmıştı. Gençkızlarmyüzleriboyasızdı, birbirlerineyünlüler veriyorlar vegözlerine ilişen tanıdıkları birbaşişareüyle selamlıyorlardı. Leyla 'nın arkadaşlan, tersine,gürühücü ve uygunsuzbir kalabahk oluşturm ordu, ötekiyolcuları küçümserbir tavırlasüzüyor, yüksek seslebağırarak konuşuyorlardı. Kadmlar çok inceelbiselergiymişlerdi. Saçlarıkısa,yüzleriiyice bovalıvdı. 'u arada akşam inmişti. Ay yükselmiş, büyük beyaz bir dinginlik abi Boğaz'ın üstünde asıh duruyordu. Osmed Be>. Pierre Loti'den söz edi- yördu Duyarlı bir ev sahibi olarak genç Rus kıana benim az önce kayığı ıle Göksu'da birgezinti yapma isteğin- de bulunduğumu söyleyerek ricada bulunuyordu. Kaplıcaiar kenti Yalova ya da uygar olmasanatı İki gün sonrası cumaydı. Cuma Tû'rklerin pazar günüdür. Leyla beni bir arkadaş grubuyla Yalova'ya yapa- caklan geziye davet etti. alova'ya gitmek için bırçok neden vardı. Bir kere burası Avrupa modelınde kurulmuş bir kaplıca ken- tıydı gerçek bir küçiik Karlsbad ve Türkiye'de Avrupalı gıbi yaşamak ve özellikle de bir Avrupalı ya kendileri- nin de onlar kadar yaşamın inceiikle- rinden tat alma duygusuna sahip ol- duğunu göstermek hoş bir şeydi. Bir kaplıca kentiyse bu incelikleri doğası gereği içinde caşıyordu. "Kokina! Kokina varî Kokina.'" Beyoğlu sokaklarının >ılbaşı çjçeğidir kokina. Adını Rumca 'kırmızı' demek ofan 'kokino'dan alır. Aralık ayı girdi mi, çinge- neler Beyoğlu'nda kokinasatmavabaşlar.Satışa Balıkpazan'ndanbaşlayarakçe*reveyayılırlar.(Beyoğlu 1930dan. Fotoğraf: SELAHATTİNGÎZ) olarak yaşıyordu. Belki onunla karşı- laşma firsatı da çıkabilirdi. Onunla karşılaşmak yalruzca merak giderme- ye yarayan bir olay olarak kalmaz, parlak bir geîeceğin kaynağı da olabi- lirdi. Genç bir çobanın başına gelenler bunun tanığıdır. Kurak bir arazide koyunlannı otlatıyormuş. Bir yaz sa- bahı bir keçiyolunun dönemecinde gri eJbiseli, Panama şapkalı çok şık bir "bey'le karşı karşıya bulmuş kendini. "Güzel çoban" diyor bu pek alışıl- madık bey, •işleriniz nasıl gidiyor?" "Allahın izniyle iyi gidiyor efendim. Sizin işleriniz de iyidir inşallah." uzun bir konuşma geçıyor aralannda. Genç bir Türkün, yurdu- na, cumhuriyete. cumhurbaşkanına karşı ne gibi duygular beslemesi gerek- tiği konusunda sorular soruyor çoba- na, öylesine güzel yanıtlar ahyor ki ansızın kim olduğunu açıklıyon "Ben Gaa'yim" diyor ve ekliyor "hadı gel benimle." arkadaşlannın Ba(ı bilimferi üstüne eğıtim görmeleri için Gazi'nin kayır- masına gereksınimleri >oktu. Zaten bu eğitimden gecmişlerdi. Çoğu avu- kat. doktor ya da mühendisti. Ama yine de iktidann dikkatini çekmek pek de fena bir şey degildı. Genç kızlara gelince. artık barbar büyükanneleri gi- bi Sultan'ın gözdesi olma umudunu taşryamazlardı. Çû'nkü Türkiye'de I924'te İsvıçre Ceza Hukuku'nun bir bütün olarak kabul edilmesiyle. bir- den fazla kadınla evlenme. günü geç- miş bircok başka âdetie birliİcte yasak- lanmıştı. Ama en azından Gazi'nın kız yeğenleri arasında yer almayı düşleye- bilirlerdi. Hem çok hoş hem de çeşitli ayncahklan olan birkonumdu bu. /eyla bana bunlan Kandilli'den dönüşümüz sırasmda anlatmış. sözle- rinin arasına iktidardan düşmüş aris- tokratlara karşı yeni hakaretler kanş- tırmaktan da geri durmamıştı. nı'n mînareleri hafif bir sis içinde belir- sizleşıyor. geminın dümen suyunda yunus balıklan sıçnyordu. Güvertenin "lüks mevki"ye ay- nlan bölümünde de. Türkiye"nın iki dönemi arasındaki aynm Kandilli'- deki kadar açık olarak görülüyordu. K Türkiye'nin kurtarrası, cumhurbaşkaru, güçlü diktatör ve ay- nı zamanda Yalova'nın kurucusu Gazı Mustafa Kemal Paşa. Ankara'- nın sıcağından kaçarak tam bu günler- de Yalova'ya gelmişu. »öylece çoban sarayda yaşama- ya başlıyor "Galip Komutan"m kız yeğenlerinden ve "Galip Komutan"ın İcendısinden büyük bir şefkat ve sevgi görüyor A\rupa biçimi bir eğitim görmesine karar \eriliyor ve ilerde dev letin temel direklerinden biri olma- sı bekleniyor. MLarmara üzerinde güzel bir vapur yolculuğunun sonuna doğru Yalova'ya - İzmiı Körfezi'nin karşı kı- yısında - yaklaşırken de şunu söyle- mekten kendini alamadı: "Artık. güzel bir yaz sabahında denizin güzellığine karşı biz de Fransızlar kadar duyarlı- >ız." *arşımda, iki ktanı geziyegötü- ren bir baba. ûşüyormuş gibı yazlık pardösüsüne sıkıca sannmıştı. Genç kızlann yüzJeri boyasızdı. katı olma- yan bir biçimde dik duruyoriar. sessiz bir sakınım içinde birbirlerine yünlüler veriyorlar ve gözlerineilişen tanıdıkla- rı bir baş işaretiyle selamlıyorlardı. leyla'nın arkadaşlan. tersine, gürültücü ve uygunsuz bir kalabahk oluşturuyordu, öteki yolculan kü- çümser bir tavırla süzüyor, yüksek ses- le bağırarak konuşuyoriardı. Kadın- lar çok ince elbiseler giymişlerdi. Şaçlan kısa, yüzleri iyke boyahydı. Üsteük bir tanesi bir de bakaîıt göz- lükler takmıştı ve ateşlı bir şekilde, şöyle özetlenebilecek bir tezi sa\unu- yordu: "Beynin salgılan düşünceler- dir. Peki diğer salgılar neden düşünce sayılmasınlar?" tanbul'un sokaklan çok kötü döşeli. Ama biraz bekleyin, yakmda bizim de çocuk bahçelerimiz. yönetici yetıştiren okulumuz olacak. Sarayburnu'nda dünyanın en büyük tatlı su havuzunu yaptıracağız." "Aynca" dıye sözünü kesti bir genç kız, ••şehircilerimiz İstanbul'un. Ga- iata'nın ve Pera'nın benzer görünüm- de olmasma karar verdiler: Kentın bir başından öbürüne benzer binalar ya- ni." k_7özü yenıden genç adam aldı: "'Galata Kulesi ile Süleymaniye Ca- misi, yani her iki yakada egemen nok- talar arasında Halıçin üstünden çok yukardan geçen birmetal köprii kuru- lacak." "1 ocaktan itibaren metre sistemi- nin kullanılması zorunlu olacak. Ar- şm okka, ya da batrnan ölçülerini kul- lanan bütün satıcılar hapseatılacak. " Ve siz Fransızlann hıç düşünmedi- ğiniz bir reform da yaptık biz. Cons- tanunople'un bütün taksiierine styah- san kareler boyanacak. Böylece he- men tanınabilecekler. "Hah!" dedi homurdanarak korıu- şan biri, "herhalde araba boyası teke- tini elinde tutan kişi yetkilı müdüre iyi bir baltfiş vermiştir ' 'urada iktidann en üst düzeyin- den bir yetkililer kalabalığı ile çevrili D enç bir çocuk. bir avukat, ba- alata Köprüsü'nden serin bir na döndü. "Ulkemiz hakkında pek iyi oğrusu Leyla'nm kız ve erkek sabah vaktiyolaçıkmıştık. Ayasofya'- izlenimler edinmiş olmamalısınız. İs- (1) Seythes: Avnıpa'njn do|u, Asya'nın baü kesimlerinde ocurtnuj olan barbar baJklar. SÜRECEK CAUSANLARJN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ SİPAL \ Kadın ya da Erkeğe Dul Aylığı Soru.'Ben. Sosyal Sigortalar Kummu'ndan ve 25 yıllık çalış- ma somında emekli oidum. Eşiıtı ise detlet mentunı ola- rak emekli oldu ve emekli a>lığı almaktadır. Sortnak istediğim, ben ya da eşimtildüğundeemekli maaşlarımızı alıp alamayacağun konusunda. Ben e»ı'n erkeği olarak öldüğümde eşimin benim maaşımı alabile- oepni, eşim ve vefat etti0 zanan emekli maaşının bana bağlanma>acağını sövlediler. Bir kişi (kan-koca) aynı anda iki maaş alamazmış. AJŞ. YANIT: 1985 yılına kadar sosyal güvenlik yasalannda. er- keklerin kendi çalışmalanndan hâk kazandıklan emekli aylık- lan ıle eşlerinin ölümünde, onlann aldıklan emekli aylıklanru almalanna engel hükümler bulunmaktaydı. 1985 yılına kadar yalnızca dul kadın eşlere tanınan bu hak 1985 yılından bu yana erkek dul eşlere de uygulanmaya başla- rruştır. 5434 sajılı T.C. Emekli Sandığı Yasası'nın "dul ve yetim ay- lıklan"nı düzenleyen 68. maddesi, 22 Mart 1985 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan 3166 sayılı yasa ıle değiştirilmiş ve kan- koca ayırımı yapılmaksızın •"Emekli, adi malullük, vazife ma- lullüğü aylığı alan veya iştirakçi olan dul eşe %50 oranında dul aylığı bağlanarak ödenir" denilerek kadınîann yanı sıra erkek- lerın de dul aylığından yararlanmalan sağlanmıştır. Aynca aylık alan yetimin oimaması durumunda bu oran %75'e yük- selmektedir. Aynı uygulama, Sosyal Sigortalar Yasası'nda 27 Mart 1985 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan 3168 sayıJı yasa ile dul ay- lığının. ölen sigortahnın kadın ya da erkek olmasma bakılmak- sızm, ölen sigortalmın hak kazandığı ya da almakta olduğu yaşlılık aylığının "Dul eşine %50'si, aylık olan çocuğu bulun- mayan dul eşine %75'i "oranında bağlanması sağlanmıştır. 22 Mart 1965 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan ve Bağ- Kur Yasası'nın bazı maddelerini değjştiren 3165 sayılı yasa ile Bağ-Kur sigortalılannın da kadın-erkek olduklanna bakıl- maksızın dul aylıklanndan yararlanmalan öngörülmüştür. Bu uygulama ile ölen sigortahnın almaya hak kazandığı ya da al- makta olduğu ayhgın "Dul eş için %50'si, aylık alan çocuğu bulunmayanlann dul eşine %75'i'' bağlanmakladır. Bugünkü uygulamada eşlere, kadın-erkek ayınmı yapıl- maksızın, kendi çalışmalan sonucu hak kazandıklan emekli aylığının yanı sıra eşlerinin ölümündedul aylığı da bağlanmak- tadır. Eşlerin aynı ya da değışık sosyal güvenlik kurumlann- dan emekli aylığı almalan sonucu etk'ilememektedir. Emekli Sandığı emeklilennın ölümünde, Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan yaşlılık aylığı almakta olan eşe dul aylığı bağ- landığı gibi Sosyal Sigortalar Kurumu emeklisi iken ölenlerin, Emekli Sandığı"ndan emekli avlıâ alan eşlerine de dul aylıâı bağlanmaktadır. işçıl Ücretindenİndirim lkpılır ım? Som: Ben 1978'den beri bir belediyede vaafiı isci kadrosunda çalışmaktayım. Kısa bir siire önce yetkililer kadromun kaJdınldığını ve benim vasıfsız jşci statosiine geçiril- diğûni ve vasıfsız işçi staıüsü için belirienen iicreti öde- yebiieceklerini soylediler. Vasıflı işçi statüsiinden aJdığını öcrete göre yeni alacağım iicret çok diişiik. SUtömün değistirilmesi bir yana, iicret kavbım beni endişeJendiriyor. Sonım: İşçi ücretinden indirim ya- pdır mı? Bu konuda yasal hakkım nedir? E.T. YANIT: 1475 sayılı lş Yasası'nın 80. maudesi "ücretten in- dirıne yapılamayacağı"na ilişkindir. "Madde 60 - Her türlii işte uygulanmakta olan günlük veya haftalık çalışma sürelerinin kanunen daha asağı sınırlara in- dirilmesi ve bu kanunun hükümleri gereğince işverene düşen herhaagi bir yükümlülüfün yerine getirilmesi sebebiyle ve ya- but bu kanun hükümlerinden herh^-to. J» âun uygulanması so- nucuna dayanılarak işçi ücretlerinden her ne şekilde olursa olsun eksiltme yapılamaz." Konu ile ilgili yargı kararlan: (1)"(...) Gerçekten Is Kanunu'nun 60'ıncı maddesi hükmün- ce işçinin ücretinden eksiltme yapılamaz. Ancak bu hukuk iş kanunu uygulaması ve sürenin indirilmesi ile ilgili olup, isur niteliği dikkate alınmak suretiyle ve tümü itibari ile işçinin ya- rarma olmak koşulu ile hizmet akitleri ya da toplu iş sözleş- meleri iie yeni ticret tespit edilmesi mümkündür. (...) (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 5.3.1987 tarih, 1987/2175 esas ve 1987/2649 karar) (2) "(...) Davacının vasıflı ve pozisyonla işçi olarak çalış- makta iken bu işe gerek kalrnaraası üzerine dilz işçi olarak 650 lira yevmiye ile çalışabileceği teklif edilmiş ve davacı ve aynı durumdaki arkadaşlan bu teküfi kabulle bir sözleşme imza edip çalışmaya devam etmişlerdir. Aslında iş şartlanndaki bu de- ğişimi, aynı akdi ilişki içinde işçinin rızası dışı bir başkalaşma olmayıp tamamen yeni koşuJJarla ilişki kunnak istemeyen bir kısım işçi de ayrılıp gitmiştir. Olayda İş Kanunu'nun 80'inci maddesinin de uygulama ola- nağı bulunmadığına göre davanın reddi gerekirken, yazıü şe- kilde karar verilmesi isabetli değildir" gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama so- nunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. (...) - Hukuk Genel Kurulu Karan - Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme karannın sü- resinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği düşünUldü: "1475 sayılı Iş Kanunu'nun 80'inci maddesine göre işçi üc- retlerinden her ne şekilde olursa olsun eksiltme yapılamaz. Da- valı işverenin davaanın ücretinden eksiltme yapması kanunun bu emredici hükmune aykmdır. (...)" (Yargıtay Hukuk Ge- nei Kumlu, 21.5.1986 tarih, 1986/9-110 esas ve 1986/540 ka- rar) Yukanya aldı|ımız İş Yasası'nın 60. maddesindeki açık an- latım ve yargı kararları, ücretinizde bir eksiltme yapılamaya- ca|ı yönundedir. Kaynak: (1) Yasa Hukuk Dergisi, ağustos 1987, sayfa: 1202 (2) Yasa Hukuk Dergisi, aralık 1987, sayfa: 1752 POIJHKA VE OTESI MEHMED KEMAL SesJer...Haşmet Zeybek'i, yıllar öncesi bir Antalya FestivaJi'n- de tanımışt/m. Eski dost Erol Ülgen (şimdinerelerde- dir, yitik), belediyenin basın danışmanıydı, bizi de çağırmıştı. Lara plajmda, bakanlıklardan birinin din- lenme kampında yer almıştı. Anımsıyorum, Ecevit- Erbakan koalisyonunun yıkılmaya yüz tuttuğu günler- deydi. Biz yıkılmasın, sürsün istiyorduk. Biz kimdik? Biravuçsolcu... Bir not da burada düşeyim; bugünlere benziyor ya. da bugünler, o günlerde koalisyonun yıkılmamasını is- tiyoruz. Ucundan da olsa iktidann nimetini bizim sol bir' türlü anlamıyor. Oysa Kanuni Suttan Süleyman'dan • beri anlayanîar ve anlatanlar çıkmış... Kanuni, "Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi" demiyor mu? ' Diyor, ama anlayan nerede? Haşmet Zeybek'in o günlerde, "Düğün ya da Davul" diye biroyunu çok gözde idi. İstanbul Şehir Tiyatrosu'n- da sahneye konduğu gibi, yurdun dört bir bucağında da oynuyor, oynatılıyordu. Oyunda bir de gerçek da- ! vulcu vardı. Çok sevdiğim bu davulcuyla oyun sonra- sında serin bir yer bulur kafa çekerdik. Ne güzel bir davulcuydu!.. Şimdi hemen hemen her belediyenin ele aldığı festi- valler, o zaman ilkti. Antalya Belediye Başkanı uygulu- yordu. Erol Ülgen de işler iyi gitsin diye var gücüyle çalışıyordu. Peki, "Düğün ya da Davul" ile ortalığı gümbür gümbür inleten Haşmet Zeybek kimdi? O yıl- larda Brecht'in epik oyunları gözdeydi. Haşmet'in oyunları da Brecht inkilere benziyordu. Bir oyunun ar- dından Irgat, Toprak, Balta, Alpagut Olayı geldi. Haş- met Zeybek, Tarsus'un Gülek köyünden çıkmıştt. Orta- öğrenimini bile tamamlamadan tiyatronun kucağına kendini atmıştı. Meydan oyuncuları tiyatro toplufuğu- nun kurucularındandı. Ondan sonra "Dostlar" ve "Şe- hir Tiyatrosu" geliyordu. Haşmet, geçende, elinde bir tomar kitapla gazeteye düştü. Çoğu oyun olan kitaplarından bana verdi. Şura- da burada yayımlanmış olan yazıların kitap olmasını istiyordu. "Kültür Üzerine" (1975-1985) bunlardan bi- riydi. Haşmet Zeybek, köyden çıkmış, kente gelmiş, kendi- ne iş olarak tiyatroyu seçmiş. Tiyatroda bireysellik yoktur, kolekttf bir uğraştır. Bunu öteki uğraşlann ara- sından çıkarak nasıl seçebilmış, doğrusu şaşkınlığımı saklayamıyorum. Köydekı yaşama koşullarından mı geliyor? Köyde ne varsa. ne denli kişisel olursa olsun, kolektiftir. Haşmet Zeybek özünü bundan almış olabi- lir. Bir aradalık, toplumculuk buradan gelebilir. Bakı-' yoruz Haşmet Zeybek, sadece tiyatronun içinde değil,. toplumsal her eylemin içinde yerini alıyor. 12 Eylül fırtınasının estiği günlerde aydınlarımız top- luca eyleme geçtiler. Örgütlendiler, toplaştılar, ortak dilekçeler yazdılar Bunlan yaparken 12 Eylül'e tosla- mıyorlar mıydı? Tosluyorlardı ama, gene de her şeye karşın ellerinden geleni geri koymuyorlardı. Türkiye Yazarlar Sendikası yöneticileri ve üyeleri için davalar açılmıştı. Davanın sanıklarından biri de Haşmet Zey- bek'ti. Savunmasını yaparken yargıçlara şöyle sesle- niyordu: "Sayın yargıçlar, bu topraklarda beş bin yıl önce ya- zıyı bulduğu için Sümerler ne kadar suçluysa, yine bu 4opraklarda beş bin yıl sonra yazar olduğum için ben de o kadar suçluyum. Çünkü bu davanın konusu, uy- garfık tarihi ve yazarlık olgusu... Beş bin yıllık yazılı kültür tarihinde ilerici, güzel, iyi olan ne varsa ben onun mirasçısıyım. Düşiince tarihi ve akımlar bir gece- de oluşmaz. Damlamazsa akmaz. Bir düşüncenin akım haline gelebilmesi için birikmesi gerekir. Binler- ce yılın birikimi bir kişinin suçu olamaz. Onun için diyo- ruz, düşünce suçu olamaz." 12 Eylül fırtınası bir çukurun içinde ezildi. Tarihin çöplüğüne atıldı. 12 Eylül'le savaşanların haklı olduk- ları, kitaplar yazıldıkça yeniden ışıldıyor. Unutulmadı- ğını bildiğimiz için her kitapta anıyoruz. BÜLMACA SOLDAN SAGA: 1 2 3 4 1/ Pers Imparatorlu- gu döneminde Iran'ı Anadolu'nun batı kıyılarına bağlayan ünlü antik yol. 2/ Menteşe... El ele tu- tuiarak oynanan bir halk oyunu. 3/ Tb- zağa düşürülen şey... Serçenin küçiik bir tüni. 4/ Işık akısı bi- rimi... Eski Türk gu- reşlerinden biri. 5/ Padişahın bir topra- ğı birine mülk ola- rak ya da sadece ge- lirinden yararlanması için vermesi... llkel benlik. 6/ Namus, iffet, cinşel haysiyet... Suyosunu. 7/ Alümin- yum, bakır ve magnezyum kaulmış çinko alaşımlanna verilen ad... Sert bir içki. 8/ Güzel koku... Kitap ge- tirmemiş peygamber. 9/ Tohumlar- dan ezilerek yağ elde edilen yer. YUKARIDAN AŞAĞrYA 1/ Divarbakır ilinde, yapımı sürmek- te olan bir baraj. 2/ Çeşitli dans ve oyunlardan oluşmuş sahne gösterisi... Tûrlü nedenlerle basanlı oîarnayan kimse. 3/ Ender, seyrek... Her şeyde kusur bularak hiçbir şeyden memnun olmayan. 4/ Kadınîann verev katlaya- rak başlarma bağladıklan dört köşe örtü... Hint-lran dil gru- buna verilen ad. 5/ Insan olmayan varlıklara söz söyletme sa- natı. 6/ Elektrik direnç birimi... Hile... Bir soru sözü. 7/ Gemi- lerin baş bodoslamalanmn her iki yanında, çapayı içine alabi- len ve güverteye açılan demir zincirin geçtiği dehk... tşbırakı- mı. 8/ Afrika'da yaşayan bir antilop... Asya'da bir ırmak. 9/ Yüksekokul. ADANA ASLİYE TICARET MAHKEMESt Sayı: 1991/555 Davacı Ser-Nak Nakliyat ve Tic. Ltd. Şti. vekili Av. Savcı Beyaat tarafından davalılar Ömer Şimşek - Salih Şahin aleyhine mahkeme- mize açılan tazmınat davasmda; Davacı vekili dilekçesinde; muvekkilinin Ünilever ts Ticaret ve San. A.Ş.'nin üretligı mallann naküyesini üsllendigini, 12.7.1991 tarihinde mulkiyeti davalı Salih Şahin'e ait diğer davalı ömer Şimşek yöneti- mindeki 63 DD 700 plaka sayılı kamyonla Muş'a 60.865.600.- TL.'lik mal gönderdiklerini, ancak davahların mallann gitmesi gereken yer- lere götürmeyerek başkalarına devrettiklerinin anlaşıJdığuu, 63 DD 700 plakaJı karnyonun zabıta tarafmdan bulunduğunun, halen em- niyet müdürlüğü bahçesinde olduğunun, ancak davaülann bütün ara- malara rağmen izıne rasdanmadığını, bu arada mal bedelı 60.165.600.- TL.'yi Unüever İş firmasma ödemek zorunda kaldığını, bu nedenle bu ıneblağın davaiılardan cahsiline karar verilmesini, bu arada ala- caklannı elde edebilmek için 63 DD 700 plaka sayılı 1977 model 1210 Ford marka kamyonun öncelikle trafik kaydıoa devrinin önlenmesi için ve aynca yedi emine teslimı konusunda haciz mahiyetinde ihti- yati tedbir karan verilmesini istemis ve açılan tazmınat davasının ya- pılan duruşması sırasında; Davalı ömer Şimşek'in adma çıkartılan davetiye bila iade geri dOn- müş ve yapılan emniyet ara$urmasmda da adresi tespit edilemediğin- den bu kere davalının davetiyesinin ilanen yapılmasına karar verilmiş olduğundan, karar gereğince davalı Ömer Şimşek'ın durusma günü olan 17.11.1992 günü saat 09.55'Ie mahkememizde hazır bulunması veya bir vekil gönderrnesi, gelmediği veya vekil de göndermediği tak- dirde gıyabında duruşma yapılacağı ve karar verileceginden iş bu ilan davalı ömer Şimşek'e davetiye yerine kaim olmakttzereilanen teb- iigolunur. 23.9.1992 Basın.-38584
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle