Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12 EKİM1992 PAZARTE!
12 DIZIYAZI
Gazi'nin sorulannı doğru yanıtlayan Yalovalı çobankendini biranda sarayda buldu
Çobanda ıııilletiıı efendisidir
Leyla ya da
Açgözlü Genç Kızlar
R O G E R V A I L L A N D
Çevîren: Feridun M. AKSIN
'azi'yle karşılaşmakyalnızcamerakgkiermeyeyarayanbir olayolarak
kalmaz,parlakbir geîeceğinkaynağı da olabilirdi. Gençbir çobanın başınagelenler
bunun tanığıdır. Kurakbir arazidekoyunlarmı otlatıyormuş. Biryaz sabahı bir
keçiyolunundönemecindegri elbiseli, Panamaşapkalı çokşık bir "bey "le karşı
karşıyabulmuşkendini. "Güzelçoban " diyorbupek alışılmadıkbey, "işleriniznasıl
gidiyor?" "Allahın izniyle iyigidiyorefendim. Sizin işlerinizdeiyidirinşallah." .
Sonra uzunbirkonuşmageçiyoraralarında. GençbirTürkün.yurduna,
cumhuriyete, cumhurbaşkanınakarşı negibiduygularbeslemesigerektiği
konusundasorularsoruyor çobana, öylesinegüzelyamîlar ahyorki ansızınkim
olduğunuaçıkhyor: "Ben Gazi'yim" diyor veekliyor "hadigelbenimle."
B -4-
iraz sonra da Andre Gide'in
Corydoriundaki kanıtian, Remy de
Gourmond'un Physitpıe de L 'Amour-
dakılerle birbıri içine kartştırarak
homoseksüellik üzerine uzun bir övgü
düzme^.girişti.
Leyla pesediyor
Sürekli olarak soğuk bir nezaket,
giilümseyen bir sessizlik ve bir yarut
olmayan hoş cümlelerle karşıüyorlar-
dı onu. Özellikle Osmed Bey görülme-
dık tatiı bir nezaketi hıç elden bırakmı-
yordu.
F.onunda bir koltuğa çöktii. tek
kelime söylemeden öylece oturdu kaJ-
dı.
Akşama doğru beni bir kenara çe-
kerek şunlan söyledi:
"Dostum, sizi bu yere getirdigim
için bağışlayın beni. Bu taşralıiar ara-
sında çok sıkılmış olmalısınız."
"Boğuluyorum ben burada. Görü-
yorsunuz onlan, duyuyorsunuz, şu
kasıntı makinalannı. şu iğdişleri, şu
hadımağalannı. En küçiik bir tutku-
ya. bir sertliğe. şiddete yeteneği olma-
yan şu küçiik bakirelere bakın, gülüş-
lenne bakın şunlann."
"Neyaak ki Mustafa KemaJ bunla-
nn hepsını asmadı! Türkiye'de birdev-
nm daha yapmak gerekiyor."
"Ey Tannm! Ben '"uygar" biri deği-
lim. Benirtı damarlanmda kıal bir kan
akıyor. Barbanm ben, gerçek bir
Scrthe'yimti)
1 B'öylesine gencecik bir kınn ko-
nuşmasmdakı aşınlıklar hoş göriilme-
lidır.
B
eminin lüks mevkiye
ayrılanbölümünde,
Türkiye 'nin ikidönemi
arasmdakiayrım açık olarak
görülüyordu. Karşımda, iki
kızınıgeziyegötüren bir baba,
ûşüyormuş gibıyazhk
pardösüsünesıkıcasannmıştı.
Gençkızlarmyüzleriboyasızdı,
birbirlerineyünlüler veriyorlar
vegözlerine ilişen tanıdıkları
birbaşişareüyle
selamlıyorlardı. Leyla 'nın
arkadaşlan, tersine,gürühücü
ve uygunsuzbir kalabahk
oluşturm ordu, ötekiyolcuları
küçümserbir tavırlasüzüyor,
yüksek seslebağırarak
konuşuyorlardı. Kadmlar çok
inceelbiselergiymişlerdi.
Saçlarıkısa,yüzleriiyice
bovalıvdı.
'u arada akşam inmişti. Ay
yükselmiş, büyük beyaz bir dinginlik
abi Boğaz'ın üstünde asıh duruyordu.
Osmed Be>. Pierre Loti'den söz edi-
yördu Duyarlı bir ev sahibi olarak
genç Rus kıana benim az önce kayığı
ıle Göksu'da birgezinti yapma isteğin-
de bulunduğumu söyleyerek ricada
bulunuyordu.
Kaplıcaiar kenti Yalova ya da
uygar olmasanatı
İki gün sonrası cumaydı. Cuma
Tû'rklerin pazar günüdür. Leyla beni
bir arkadaş grubuyla Yalova'ya yapa-
caklan geziye davet etti.
alova'ya gitmek için bırçok
neden vardı. Bir kere burası Avrupa
modelınde kurulmuş bir kaplıca ken-
tıydı gerçek bir küçiik Karlsbad ve
Türkiye'de Avrupalı gıbi yaşamak ve
özellikle de bir Avrupalı ya kendileri-
nin de onlar kadar yaşamın inceiikle-
rinden tat alma duygusuna sahip ol-
duğunu göstermek hoş bir şeydi. Bir
kaplıca kentiyse bu incelikleri doğası
gereği içinde caşıyordu.
"Kokina! Kokina varî Kokina.'" Beyoğlu sokaklarının >ılbaşı çjçeğidir kokina. Adını Rumca 'kırmızı' demek ofan 'kokino'dan alır. Aralık ayı girdi mi, çinge-
neler Beyoğlu'nda kokinasatmavabaşlar.Satışa Balıkpazan'ndanbaşlayarakçe*reveyayılırlar.(Beyoğlu 1930dan. Fotoğraf: SELAHATTİNGÎZ)
olarak yaşıyordu. Belki onunla karşı-
laşma firsatı da çıkabilirdi. Onunla
karşılaşmak yalruzca merak giderme-
ye yarayan bir olay olarak kalmaz,
parlak bir geîeceğin kaynağı da olabi-
lirdi. Genç bir çobanın başına gelenler
bunun tanığıdır. Kurak bir arazide
koyunlannı otlatıyormuş. Bir yaz sa-
bahı bir keçiyolunun dönemecinde gri
eJbiseli, Panama şapkalı çok şık bir
"bey'le karşı karşıya bulmuş kendini.
"Güzel çoban" diyor bu pek alışıl-
madık bey, •işleriniz nasıl gidiyor?"
"Allahın izniyle iyi gidiyor efendim.
Sizin işleriniz de iyidir inşallah."
uzun bir konuşma geçıyor
aralannda. Genç bir Türkün, yurdu-
na, cumhuriyete. cumhurbaşkanına
karşı ne gibi duygular beslemesi gerek-
tiği konusunda sorular soruyor çoba-
na, öylesine güzel yanıtlar ahyor ki
ansızın kim olduğunu açıklıyon
"Ben Gaa'yim" diyor ve ekliyor
"hadı gel benimle."
arkadaşlannın Ba(ı bilimferi üstüne
eğıtim görmeleri için Gazi'nin kayır-
masına gereksınimleri >oktu. Zaten
bu eğitimden gecmişlerdi. Çoğu avu-
kat. doktor ya da mühendisti. Ama
yine de iktidann dikkatini çekmek pek
de fena bir şey degildı. Genç kızlara
gelince. artık barbar büyükanneleri gi-
bi Sultan'ın gözdesi olma umudunu
taşryamazlardı. Çû'nkü Türkiye'de
I924'te İsvıçre Ceza Hukuku'nun bir
bütün olarak kabul edilmesiyle. bir-
den fazla kadınla evlenme. günü geç-
miş bircok başka âdetie birliİcte yasak-
lanmıştı. Ama en azından Gazi'nın kız
yeğenleri arasında yer almayı düşleye-
bilirlerdi. Hem çok hoş hem de çeşitli
ayncahklan olan birkonumdu bu.
/eyla bana bunlan Kandilli'den
dönüşümüz sırasmda anlatmış. sözle-
rinin arasına iktidardan düşmüş aris-
tokratlara karşı yeni hakaretler kanş-
tırmaktan da geri durmamıştı.
nı'n mînareleri hafif bir sis içinde belir-
sizleşıyor. geminın dümen suyunda
yunus balıklan sıçnyordu.
Güvertenin "lüks mevki"ye ay-
nlan bölümünde de. Türkiye"nın iki
dönemi arasındaki aynm Kandilli'-
deki kadar açık olarak görülüyordu.
K
Türkiye'nin kurtarrası,
cumhurbaşkaru, güçlü diktatör ve ay-
nı zamanda Yalova'nın kurucusu
Gazı Mustafa Kemal Paşa. Ankara'-
nın sıcağından kaçarak tam bu günler-
de Yalova'ya gelmişu.
»öylece çoban sarayda yaşama-
ya başlıyor "Galip Komutan"m kız
yeğenlerinden ve "Galip Komutan"ın
İcendısinden büyük bir şefkat ve sevgi
görüyor A\rupa biçimi bir eğitim
görmesine karar \eriliyor ve ilerde
dev letin temel direklerinden biri olma-
sı bekleniyor.
MLarmara üzerinde güzel bir
vapur yolculuğunun sonuna doğru
Yalova'ya - İzmiı Körfezi'nin karşı kı-
yısında - yaklaşırken de şunu söyle-
mekten kendini alamadı: "Artık. güzel
bir yaz sabahında denizin güzellığine
karşı biz de Fransızlar kadar duyarlı-
>ız."
*arşımda, iki ktanı geziyegötü-
ren bir baba. ûşüyormuş gibı yazlık
pardösüsüne sıkıca sannmıştı. Genç
kızlann yüzJeri boyasızdı. katı olma-
yan bir biçimde dik duruyoriar. sessiz
bir sakınım içinde birbirlerine yünlüler
veriyorlar ve gözlerineilişen tanıdıkla-
rı bir baş işaretiyle selamlıyorlardı.
leyla'nın arkadaşlan. tersine,
gürültücü ve uygunsuz bir kalabahk
oluşturuyordu, öteki yolculan kü-
çümser bir tavırla süzüyor, yüksek ses-
le bağırarak konuşuyoriardı. Kadın-
lar çok ince elbiseler giymişlerdi.
Şaçlan kısa, yüzleri iyke boyahydı.
Üsteük bir tanesi bir de bakaîıt göz-
lükler takmıştı ve ateşlı bir şekilde,
şöyle özetlenebilecek bir tezi sa\unu-
yordu: "Beynin salgılan düşünceler-
dir. Peki diğer salgılar neden düşünce
sayılmasınlar?"
tanbul'un sokaklan çok kötü döşeli.
Ama biraz bekleyin, yakmda bizim de
çocuk bahçelerimiz. yönetici yetıştiren
okulumuz olacak. Sarayburnu'nda
dünyanın en büyük tatlı su havuzunu
yaptıracağız."
"Aynca" dıye sözünü kesti bir genç
kız, ••şehircilerimiz İstanbul'un. Ga-
iata'nın ve Pera'nın benzer görünüm-
de olmasma karar verdiler: Kentın bir
başından öbürüne benzer binalar ya-
ni."
k_7özü yenıden genç adam aldı:
"'Galata Kulesi ile Süleymaniye Ca-
misi, yani her iki yakada egemen nok-
talar arasında Halıçin üstünden çok
yukardan geçen birmetal köprii kuru-
lacak."
"1 ocaktan itibaren metre sistemi-
nin kullanılması zorunlu olacak. Ar-
şm okka, ya da batrnan ölçülerini kul-
lanan bütün satıcılar hapseatılacak.
" Ve siz Fransızlann hıç düşünmedi-
ğiniz bir reform da yaptık biz. Cons-
tanunople'un bütün taksiierine styah-
san kareler boyanacak. Böylece he-
men tanınabilecekler.
"Hah!" dedi homurdanarak korıu-
şan biri, "herhalde araba boyası teke-
tini elinde tutan kişi yetkilı müdüre iyi
bir baltfiş vermiştir '
'urada iktidann en üst düzeyin-
den bir yetkililer kalabalığı ile çevrili D
enç bir çocuk. bir avukat, ba-
alata Köprüsü'nden serin bir na döndü. "Ulkemiz hakkında pek iyi
oğrusu Leyla'nm kız ve erkek sabah vaktiyolaçıkmıştık. Ayasofya'- izlenimler edinmiş olmamalısınız. İs-
(1) Seythes: Avnıpa'njn do|u, Asya'nın baü
kesimlerinde ocurtnuj olan barbar baJklar.
SÜRECEK
CAUSANLARJN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ SİPAL
\
Kadın ya da Erkeğe Dul Aylığı
Soru.'Ben. Sosyal Sigortalar Kummu'ndan ve 25 yıllık çalış-
ma somında emekli oidum. Eşiıtı ise detlet mentunı ola-
rak emekli oldu ve emekli a>lığı almaktadır.
Sortnak istediğim, ben ya da eşimtildüğundeemekli
maaşlarımızı alıp alamayacağun konusunda. Ben e»ı'n
erkeği olarak öldüğümde eşimin benim maaşımı alabile-
oepni, eşim ve vefat etti0 zanan emekli maaşının bana
bağlanma>acağını sövlediler. Bir kişi (kan-koca) aynı
anda iki maaş alamazmış.
AJŞ.
YANIT: 1985 yılına kadar sosyal güvenlik yasalannda. er-
keklerin kendi çalışmalanndan hâk kazandıklan emekli aylık-
lan ıle eşlerinin ölümünde, onlann aldıklan emekli aylıklanru
almalanna engel hükümler bulunmaktaydı.
1985 yılına kadar yalnızca dul kadın eşlere tanınan bu hak
1985 yılından bu yana erkek dul eşlere de uygulanmaya başla-
rruştır.
5434 sajılı T.C. Emekli Sandığı Yasası'nın "dul ve yetim ay-
lıklan"nı düzenleyen 68. maddesi, 22 Mart 1985 günlü Resmi
Gazete'de yayımlanan 3166 sayılı yasa ıle değiştirilmiş ve kan-
koca ayırımı yapılmaksızın •"Emekli, adi malullük, vazife ma-
lullüğü aylığı alan veya iştirakçi olan dul eşe %50 oranında dul
aylığı bağlanarak ödenir" denilerek kadınîann yanı sıra erkek-
lerın de dul aylığından yararlanmalan sağlanmıştır. Aynca
aylık alan yetimin oimaması durumunda bu oran %75'e yük-
selmektedir.
Aynı uygulama, Sosyal Sigortalar Yasası'nda 27 Mart 1985
günlü Resmi Gazete'de yayımlanan 3168 sayıJı yasa ile dul ay-
lığının. ölen sigortahnın kadın ya da erkek olmasma bakılmak-
sızm, ölen sigortalmın hak kazandığı ya da almakta olduğu
yaşlılık aylığının "Dul eşine %50'si, aylık olan çocuğu bulun-
mayan dul eşine %75'i "oranında bağlanması sağlanmıştır.
22 Mart 1965 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan ve Bağ-
Kur Yasası'nın bazı maddelerini değjştiren 3165 sayılı yasa ile
Bağ-Kur sigortalılannın da kadın-erkek olduklanna bakıl-
maksızın dul aylıklanndan yararlanmalan öngörülmüştür. Bu
uygulama ile ölen sigortahnın almaya hak kazandığı ya da al-
makta olduğu ayhgın "Dul eş için %50'si, aylık alan çocuğu
bulunmayanlann dul eşine %75'i'' bağlanmakladır.
Bugünkü uygulamada eşlere, kadın-erkek ayınmı yapıl-
maksızın, kendi çalışmalan sonucu hak kazandıklan emekli
aylığının yanı sıra eşlerinin ölümündedul aylığı da bağlanmak-
tadır. Eşlerin aynı ya da değışık sosyal güvenlik kurumlann-
dan emekli aylığı almalan sonucu etk'ilememektedir.
Emekli Sandığı emeklilennın ölümünde, Sosyal Sigortalar
Kurumu'ndan yaşlılık aylığı almakta olan eşe dul aylığı bağ-
landığı gibi Sosyal Sigortalar Kurumu emeklisi iken ölenlerin,
Emekli Sandığı"ndan emekli avlıâ alan eşlerine de dul aylıâı
bağlanmaktadır.
işçıl Ücretindenİndirim lkpılır ım?
Som: Ben 1978'den beri bir belediyede vaafiı isci kadrosunda
çalışmaktayım. Kısa bir siire önce yetkililer kadromun
kaJdınldığını ve benim vasıfsız jşci statosiine geçiril-
diğûni ve vasıfsız işçi staıüsü için belirienen iicreti öde-
yebiieceklerini soylediler. Vasıflı işçi statüsiinden
aJdığını öcrete göre yeni alacağım iicret çok diişiik.
SUtömün değistirilmesi bir yana, iicret kavbım beni
endişeJendiriyor. Sonım: İşçi ücretinden indirim ya-
pdır mı? Bu konuda yasal hakkım nedir?
E.T.
YANIT: 1475 sayılı lş Yasası'nın 80. maudesi "ücretten in-
dirıne yapılamayacağı"na ilişkindir.
"Madde 60 - Her türlii işte uygulanmakta olan günlük veya
haftalık çalışma sürelerinin kanunen daha asağı sınırlara in-
dirilmesi ve bu kanunun hükümleri gereğince işverene düşen
herhaagi bir yükümlülüfün yerine getirilmesi sebebiyle ve ya-
but bu kanun hükümlerinden herh^-to. J» âun uygulanması so-
nucuna dayanılarak işçi ücretlerinden her ne şekilde olursa
olsun eksiltme yapılamaz."
Konu ile ilgili yargı kararlan:
(1)"(...) Gerçekten Is Kanunu'nun 60'ıncı maddesi hükmün-
ce işçinin ücretinden eksiltme yapılamaz. Ancak bu hukuk iş
kanunu uygulaması ve sürenin indirilmesi ile ilgili olup, isur
niteliği dikkate alınmak suretiyle ve tümü itibari ile işçinin ya-
rarma olmak koşulu ile hizmet akitleri ya da toplu iş sözleş-
meleri iie yeni ticret tespit edilmesi mümkündür. (...)
(Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 5.3.1987 tarih, 1987/2175 esas
ve 1987/2649 karar)
(2) "(...) Davacının vasıflı ve pozisyonla işçi olarak çalış-
makta iken bu işe gerek kalrnaraası üzerine dilz işçi olarak 650
lira yevmiye ile çalışabileceği teklif edilmiş ve davacı ve aynı
durumdaki arkadaşlan bu teküfi kabulle bir sözleşme imza edip
çalışmaya devam etmişlerdir. Aslında iş şartlanndaki bu de-
ğişimi, aynı akdi ilişki içinde işçinin rızası dışı bir başkalaşma
olmayıp tamamen yeni koşuJJarla ilişki kunnak istemeyen bir
kısım işçi de ayrılıp gitmiştir.
Olayda İş Kanunu'nun 80'inci maddesinin de uygulama ola-
nağı bulunmadığına göre davanın reddi gerekirken, yazıü şe-
kilde karar verilmesi isabetli değildir" gerekçesiyle bozularak
dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama so-
nunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. (...)
- Hukuk Genel Kurulu Karan -
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme karannın sü-
resinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar
okunduktan sonra gereği düşünUldü:
"1475 sayılı Iş Kanunu'nun 80'inci maddesine göre işçi üc-
retlerinden her ne şekilde olursa olsun eksiltme yapılamaz. Da-
valı işverenin davaanın ücretinden eksiltme yapması kanunun
bu emredici hükmune aykmdır. (...)" (Yargıtay Hukuk Ge-
nei Kumlu, 21.5.1986 tarih, 1986/9-110 esas ve 1986/540 ka-
rar)
Yukanya aldı|ımız İş Yasası'nın 60. maddesindeki açık an-
latım ve yargı kararları, ücretinizde bir eksiltme yapılamaya-
ca|ı yönundedir.
Kaynak: (1) Yasa Hukuk Dergisi, ağustos 1987, sayfa: 1202
(2) Yasa Hukuk Dergisi, aralık 1987, sayfa: 1752
POIJHKA VE OTESI
MEHMED KEMAL
SesJer...Haşmet Zeybek'i, yıllar öncesi bir Antalya FestivaJi'n-
de tanımışt/m. Eski dost Erol Ülgen (şimdinerelerde-
dir, yitik), belediyenin basın danışmanıydı, bizi de
çağırmıştı. Lara plajmda, bakanlıklardan birinin din-
lenme kampında yer almıştı. Anımsıyorum, Ecevit-
Erbakan koalisyonunun yıkılmaya yüz tuttuğu günler-
deydi. Biz yıkılmasın, sürsün istiyorduk. Biz kimdik?
Biravuçsolcu...
Bir not da burada düşeyim; bugünlere benziyor ya.
da bugünler, o günlerde koalisyonun yıkılmamasını is-
tiyoruz. Ucundan da olsa iktidann nimetini bizim sol bir'
türlü anlamıyor. Oysa Kanuni Suttan Süleyman'dan •
beri anlayanîar ve anlatanlar çıkmış... Kanuni, "Halk
içinde muteber bir nesne yok devlet gibi" demiyor mu? '
Diyor, ama anlayan nerede?
Haşmet Zeybek'in o günlerde, "Düğün ya da Davul"
diye biroyunu çok gözde idi. İstanbul Şehir Tiyatrosu'n-
da sahneye konduğu gibi, yurdun dört bir bucağında
da oynuyor, oynatılıyordu. Oyunda bir de gerçek da-
!
vulcu vardı. Çok sevdiğim bu davulcuyla oyun sonra-
sında serin bir yer bulur kafa çekerdik. Ne güzel bir
davulcuydu!..
Şimdi hemen hemen her belediyenin ele aldığı festi-
valler, o zaman ilkti. Antalya Belediye Başkanı uygulu-
yordu. Erol Ülgen de işler iyi gitsin diye var gücüyle
çalışıyordu. Peki, "Düğün ya da Davul" ile ortalığı
gümbür gümbür inleten Haşmet Zeybek kimdi? O yıl-
larda Brecht'in epik oyunları gözdeydi. Haşmet'in
oyunları da Brecht inkilere benziyordu. Bir oyunun ar-
dından Irgat, Toprak, Balta, Alpagut Olayı geldi. Haş-
met Zeybek, Tarsus'un Gülek köyünden çıkmıştt. Orta-
öğrenimini bile tamamlamadan tiyatronun kucağına
kendini atmıştı. Meydan oyuncuları tiyatro toplufuğu-
nun kurucularındandı. Ondan sonra "Dostlar" ve "Şe-
hir Tiyatrosu" geliyordu.
Haşmet, geçende, elinde bir tomar kitapla gazeteye
düştü. Çoğu oyun olan kitaplarından bana verdi. Şura-
da burada yayımlanmış olan yazıların kitap olmasını
istiyordu. "Kültür Üzerine" (1975-1985) bunlardan bi-
riydi.
Haşmet Zeybek, köyden çıkmış, kente gelmiş, kendi-
ne iş olarak tiyatroyu seçmiş. Tiyatroda bireysellik
yoktur, kolekttf bir uğraştır. Bunu öteki uğraşlann ara-
sından çıkarak nasıl seçebilmış, doğrusu şaşkınlığımı
saklayamıyorum. Köydekı yaşama koşullarından mı
geliyor? Köyde ne varsa. ne denli kişisel olursa olsun,
kolektiftir. Haşmet Zeybek özünü bundan almış olabi-
lir. Bir aradalık, toplumculuk buradan gelebilir. Bakı-'
yoruz Haşmet Zeybek, sadece tiyatronun içinde değil,.
toplumsal her eylemin içinde yerini alıyor.
12 Eylül fırtınasının estiği günlerde aydınlarımız top-
luca eyleme geçtiler. Örgütlendiler, toplaştılar, ortak
dilekçeler yazdılar Bunlan yaparken 12 Eylül'e tosla-
mıyorlar mıydı? Tosluyorlardı ama, gene de her şeye
karşın ellerinden geleni geri koymuyorlardı. Türkiye
Yazarlar Sendikası yöneticileri ve üyeleri için davalar
açılmıştı. Davanın sanıklarından biri de Haşmet Zey-
bek'ti. Savunmasını yaparken yargıçlara şöyle sesle-
niyordu:
"Sayın yargıçlar, bu topraklarda beş bin yıl önce ya-
zıyı bulduğu için Sümerler ne kadar suçluysa, yine bu
4opraklarda beş bin yıl sonra yazar olduğum için ben
de o kadar suçluyum. Çünkü bu davanın konusu, uy-
garfık tarihi ve yazarlık olgusu... Beş bin yıllık yazılı
kültür tarihinde ilerici, güzel, iyi olan ne varsa ben
onun mirasçısıyım. Düşiince tarihi ve akımlar bir gece-
de oluşmaz. Damlamazsa akmaz. Bir düşüncenin
akım haline gelebilmesi için birikmesi gerekir. Binler-
ce yılın birikimi bir kişinin suçu olamaz. Onun için diyo-
ruz, düşünce suçu olamaz."
12 Eylül fırtınası bir çukurun içinde ezildi. Tarihin
çöplüğüne atıldı. 12 Eylül'le savaşanların haklı olduk-
ları, kitaplar yazıldıkça yeniden ışıldıyor. Unutulmadı-
ğını bildiğimiz için her kitapta anıyoruz.
BÜLMACA
SOLDAN SAGA: 1 2 3 4
1/ Pers Imparatorlu-
gu döneminde Iran'ı
Anadolu'nun batı
kıyılarına bağlayan
ünlü antik yol. 2/
Menteşe... El ele tu-
tuiarak oynanan bir
halk oyunu. 3/ Tb-
zağa düşürülen şey...
Serçenin küçiik bir
tüni. 4/ Işık akısı bi-
rimi... Eski Türk gu-
reşlerinden biri. 5/
Padişahın bir topra-
ğı birine mülk ola-
rak ya da sadece ge-
lirinden yararlanması için vermesi...
llkel benlik. 6/ Namus, iffet, cinşel
haysiyet... Suyosunu. 7/ Alümin-
yum, bakır ve magnezyum kaulmış
çinko alaşımlanna verilen ad... Sert
bir içki. 8/ Güzel koku... Kitap ge-
tirmemiş peygamber. 9/ Tohumlar-
dan ezilerek yağ elde edilen yer.
YUKARIDAN AŞAĞrYA
1/ Divarbakır ilinde, yapımı sürmek-
te olan bir baraj. 2/ Çeşitli dans ve
oyunlardan oluşmuş sahne gösterisi... Tûrlü nedenlerle basanlı
oîarnayan kimse. 3/ Ender, seyrek... Her şeyde kusur bularak
hiçbir şeyden memnun olmayan. 4/ Kadınîann verev katlaya-
rak başlarma bağladıklan dört köşe örtü... Hint-lran dil gru-
buna verilen ad. 5/ Insan olmayan varlıklara söz söyletme sa-
natı. 6/ Elektrik direnç birimi... Hile... Bir soru sözü. 7/ Gemi-
lerin baş bodoslamalanmn her iki yanında, çapayı içine alabi-
len ve güverteye açılan demir zincirin geçtiği dehk... tşbırakı-
mı. 8/ Afrika'da yaşayan bir antilop... Asya'da bir ırmak. 9/
Yüksekokul.
ADANA ASLİYE TICARET MAHKEMESt
Sayı: 1991/555
Davacı Ser-Nak Nakliyat ve Tic. Ltd. Şti. vekili Av. Savcı Beyaat
tarafından davalılar Ömer Şimşek - Salih Şahin aleyhine mahkeme-
mize açılan tazmınat davasmda;
Davacı vekili dilekçesinde; muvekkilinin Ünilever ts Ticaret ve San.
A.Ş.'nin üretligı mallann naküyesini üsllendigini, 12.7.1991 tarihinde
mulkiyeti davalı Salih Şahin'e ait diğer davalı ömer Şimşek yöneti-
mindeki 63 DD 700 plaka sayılı kamyonla Muş'a 60.865.600.- TL.'lik
mal gönderdiklerini, ancak davahların mallann gitmesi gereken yer-
lere götürmeyerek başkalarına devrettiklerinin anlaşıJdığuu, 63 DD
700 plakaJı karnyonun zabıta tarafmdan bulunduğunun, halen em-
niyet müdürlüğü bahçesinde olduğunun, ancak davaülann bütün ara-
malara rağmen izıne rasdanmadığını, bu arada mal bedelı 60.165.600.-
TL.'yi Unüever İş firmasma ödemek zorunda kaldığını, bu nedenle
bu ıneblağın davaiılardan cahsiline karar verilmesini, bu arada ala-
caklannı elde edebilmek için 63 DD 700 plaka sayılı 1977 model 1210
Ford marka kamyonun öncelikle trafik kaydıoa devrinin önlenmesi
için ve aynca yedi emine teslimı konusunda haciz mahiyetinde ihti-
yati tedbir karan verilmesini istemis ve açılan tazmınat davasının ya-
pılan duruşması sırasında;
Davalı ömer Şimşek'in adma çıkartılan davetiye bila iade geri dOn-
müş ve yapılan emniyet ara$urmasmda da adresi tespit edilemediğin-
den bu kere davalının davetiyesinin ilanen yapılmasına karar verilmiş
olduğundan, karar gereğince davalı Ömer Şimşek'ın durusma günü
olan 17.11.1992 günü saat 09.55'Ie mahkememizde hazır bulunması
veya bir vekil gönderrnesi, gelmediği veya vekil de göndermediği tak-
dirde gıyabında duruşma yapılacağı ve karar verileceginden iş bu ilan
davalı ömer Şimşek'e davetiye yerine kaim olmakttzereilanen teb-
iigolunur. 23.9.1992 Basın.-38584