15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/14 H Ü K Ü M E T T E N N E B E K L İ Y O R L A R ? 25 OCAK 1992 ^fergıdaki tıkanıklıkgiderilsinYargının süratK işlemesini engelkyen, savunma hakkının özgürce yapılmasına olanak vermeyen tıkanıklıklar giderilmelidir. Hazırlık soruşturmasında "gizlilik" uygulamasının yargı bağımsızlığıyla, savunma hakkının özgürce kullanılmasıyla bağdaşır yanı yoktur. Barolar Birliği 1969 yılında kurulan Türkiye Barolar Birliği, Türkiye'deki biitun barolann ust kuruluşudur. Halen birliğe bağlı 66 foaro vardır, bu barolara kayıtlı avukat sayısı, 27 bindir. Birlik başkanlığını, avukat Onder Sav yürutmektedir; 1937 doğumlu olan Sav, 12 Eylül öncesi iki dönem mitletvekilliği ve 1974 yılında Çalışma Bakanlığı yapmıştır. 12 Eylul sonrası 1984-85 yıllarmda Ankara Barosu Başkanhğı yapan Sav, TBB Başkanlığı 'na 1989 yılı mayıs ayında seçilmiştir; görev suresi 1993 yılı mayıs ayında bitecektir. Ikemizde, geride bıraktığmız yılda önemli gelişmeler oldu. TBMM'nin devre dışı bırakılması, yasama, yürütme ve yar- gının üstünde tek bir merkez oluşturulması çabalansonuç vermedi. 20 Ekim seçimle- ri, yeni bir siyasal iktidar çıkardı, yeni bir dönem başlattı. Bir türlü bütün kururn ve kurallanyla iş- letilemeyen demokrasinin işlemesi, çağın gerisinde kalmış olan insan hak ve özgür- lüklerine gereken önemin verilmesi, huku- kun üstünlüğü bakımından siyasal iktida- n yığınla sonın bekliyor. 1990 yüının sonlanna doğru ülkemizin de imzaladığı "Yeni Bir Avrupa İçin Pa- ris Şartı"nda "Demokrasinin temeli, in- sanın şahsına saygı ve hukukun üstünlü- ğüdür. Kimse hukukun üstünde olamaz... Demokrasi, kamu makamlarının, hukuka riayet etmek vecibesini ve adaletini yansız bir şekilde dağıtılmasını zaruri kılar" de- nümektedir. Böyle güzel, tarihi ve anlam- lı metinleri imzalayan ülkemizde demok- ratik hukuk devletinin sağlıklı işlemediği- ni Ozülerek söylemek zorundayız. TCK'nın 141, 142 ve 163. maddeleri kal- dırdıyor görüntüsü altında "Terörie Mii- cadele Yasası" demokratik hukuk devle- tini teslim almıştır. Başta işkence yapan- lan koruyucu maddesi olmak Uzere anti- demokratik pek çok hükmii içeren, kişi hak ve özgürlükleri ve savunma hakkı ba- kımından tuzaklarla, ceza hukuku ilkele- ri bakımından yanlışlıklarla, düşünce ve örgütlenme özgürlükleri bakımından yut- turmacalarla, demokrasi bakımından ayıp- larla dolu Terörie Mücadefc Yasası yürür- lükte kaldıkça en iyi düşünceli siyasal ik- tidarlar bile uygar dünyaya kendisini an- latamaz. Sonınun temeline inilmedikçe, hastalı- ğın nedeni kavranmadıkça demokratikleş- me reçetesindeki ilaçlar, iyüeştirici olamaz. 25 Kasım 1991 tarihinde TBMM'de oku- nan hükümet programında "Hükümeti- miz, 12 Eylül hukuku kalıntılan olarak ni- telendirilebilecek, yasal düzenlemeleri, uy- gulamaları ve kısıtlamalan süratle yürür- lükten kaldırarak, her alanda tam demok- ratik bir siyasi ortamı yaratmak gereküli- gine kesinükle inanmaktadır... Hüküme- timiz Türkiye'de bir hukuk reformu ger- çekkştirmek karanndadır. Bu reform ana- yasa dahil, hukuk sistemimizin hemen tüm boyutlarım kapsayacaktır... Yargı her an- lamda bağımsız hale getirilecek, adalet sis- temi, günün ihtiyaçlarına uyum sağlaya- cak şeklide değiştirilecektir" denilmekte- dir. 12 Eylül hukukunun en önemli kalıntı- sı, 1982 Anayasası'dır. Görünür niteliği devletin güçlendirilmesi ve bireyin ikinci planda kalması olan otoriter nitelikli 1982 Anayasası'nın çok yerinde temel hak ve özgürlükler sayılmış, kabul edilmiş, "ancak" denilerek kısıtlamalar çoğaltıl- mıştır. Çağdaş uygar devlet anayasalarının temel özelliği, özgürlükleri çoğaltmak, "ancak"lan azaltmaktadır. "Ancak"lann çokluğu ile çağın gerisinde kalan bu ana- yasa, demokratik kurumlaşmaya, düşün- ce açıklama özgürlüğüne, örgütlenme öz- gürlüğüne yasaklar koymuştur. ölüm ce- zasını korumakta, işkenceyi önlemekte ye- tersiz kalmakta, genel affa geçit verme- mektedir. Son yıllardaki kanun hükmünde karar- name karmasas, bu anayasanın maddele- rine dayandırılmıştır. KHK ile insan hak ve özgürlükleri çiğnenmiş, temelde huku- ka aykın olan sürgün kurumlaşmış, ana- yasada yasaklanmış sansiır hortlatılmış, yargı bağımsızlığı zedelenmiştir. Bunlar yetmezmiş gibi "yasamanın devredilmez- liği" kuralı yıkılmış, TBMM yurutmenin emrinde gücsüz bir organ haline gelmiştir. 1982 Anayasası'nda cumhurbaşkanına yasama, yünitme ve yargı ile ilgili olmak üzere çağdaş, uygar demokratik ülkelerde görülmeyen biçim ve ölçüde hak ve yetki- ler verilmiştir. Anayasaya göre "devletin başı" olan cumhurbaşkanımn Anayasa Mahkemesi üyelerini, Damştay üyelerinin dörtte birini, Yargıtay Cumhuriyet Başsav- cısı'ru ve Bassavcıvekilini, Askeri Yargı- tay üyelerini, Askeri Yüksek Idare Mah- kemesi üyelerini, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruhı üyelerini seçmesinin "yargı bağımsızlığı" ile bağdaşır yanı yoktur. Bağımsız olduğu söylenen ve Yargıtay ve Danıştay üyelerini seçen Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kunılu'nun siyasal ikti- dann güdümunde olması, oluşumunda Adalet Bakanı ve Müsteşarı'nın bulunma- sı, ayn bir bina ve sekreteryasının bulun- mayışı seçilen üyelerinin asıl görevlerinin sürmesi gibi uygulamalar kaldırılmadıkça yargı bağımsızlığı savunulamaz. "Sav-savunma-yargı" üçlüsünde yargı bağımsız olmayınca savunmanın güçlü, öz- gür ve örgütlü sesi barolar da bağımsız ola- maz. Ayrıca verdiği kararların büyük bir kısmı Adalet Bakanlığı'nın onayına tabi, Adalet Bakanı'nın isteği uyarınca cumhu- riyet savcıhğnıın açacağı dava ile sorumlu organlanmn görevlerine son verilebilecek olan, secilrniş organlanmn valilerce geçi- ci olarak görevden uzaklaştırılması müm- kün olan, organlanmn görevJerini kanun hükümlerine uygun olarak yapıp yapma- dıklannın Adalet Bakanlığı müfettislerince denetlenen barolann bağımsızlığından söz edilemez. Savunma mesleğinin çağdaş, demokra- tik, bağımsız bir yapıya kavuşması için ba- rolar, Adalet Bakanlığı'nın vesayetinden çıkartılmah, bağımsız ve tarafsız bir bas- kı grubu olarak örgütlenmesi sağlanmah, savunma hakkının önündeki engeller kal- dınlmalıdır. Barolar, anayasımn üçüncü kısmımn ikinci bölümündeki idare kapsa- mından çıkartılarak üçüncü bölümdeki yargı kapsamına alınmalıdır. Yargının ay- rılmaz parçası ve adaletin temeli olan sa- vunmamn temsilcilerine Hâkimler ve Sav- cılar Yüksel Kurulu ile Anayasa Mahke- mesi'nde yer verilmeli, Türkiye Barolar Birliği'nin Anayasa Mahkemesi'nde dava açma hakkı kabul edilmelidir. Son yıllarda altyapısı, kadrosu oluştu- rulmadan, binası ve olanaklan yaratılma- dan açılan hukuk fakülteleri istenilen ve özlenen düzeyde hukukçu yetişmesini sağ- lamaktan uzaktır. Bu fakültelere yenileri- nin ekleneceğine dair belirtiler, endişeleri- mizi arttırmaktadır. Altyapısı oluşturulmadan ve yeterli öğ- retim elemanı sağlanmadan okutulan ve mezun olan hukuk öğrencilerinin tamamı- na yakını toplumda yargıç, savcı ve avu- kat olarak görev yapacaklardır. Bunların yeterli ve mesleğe hazırlayıcı staj yapama- malan da göz önünde bulundurulursa yar- gının temele inen sıkıntısı daha da iyi an- laşüır. Ülkemizin pek çok yerinde yeterli adli- ye binasının, araç ve gerecin meslek için yetişmiş bilgili personelin buhınmayışı yar- gının ayn bir derdi ve engelidir. Yargıç ve savcı teminatı, yargı bağım- sızlığının aynlmaz parçasıdır. Teminath yargıç ve savcı, insan hak ve özgürlükle- rinin güvencesidir. Teminatla korunan yar- gıç ve savcılar değil, yargı bağımsızlığı ve vatandaştır. Adalet Bakanlığı'ndan ya da Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'ndan çekinerek karar veren yargıcın bağımsızlığından söz edilemez, verdiği kararlannda adaleti ger- çekleştirdiği savunulamaz. Yargıç ve savcılann ekonomik ve mali teminatı da olmalıdır. Kararlannı tam bir tarafsızlık içinde vermesi için yargıcın ka- fası geçim sıkıntısı ile meşgul oknamaiıdır. Yargıç ve savcısına yeterli ekonomik rahat- lık sağlayamayan devlet ve toplum, ondan bağımsız ve tarafsız karar vermesini bek- leyemez. Hükümet programındaki vaatlerle ilgi- li olarak Adalet BakanhğTnın Ceza Mu- hakemeleri Usulü Kanunu ile Devlet Gü- venlik Mahkemeleri'nin Kuruluş ve Yar- gılama Usulleri Hakkında Kanun, Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu'nun ve Te- rörie Mücadele Kanunu'nun bazı hüküm- lerinin yurürlukten kaJdırılmasına dair ka- nun tasansının hazırlanmış olması, olumlu bir adımdır. Adalet Bakanlığı'nda "Avnkaftk Kano- nu degisikligi" ile ilgili çalışmalar sürmek- tedir. Başta Ceza Muhakemefcri Usata Ka- nunn ve Hukuk Usulü Mahakemeleri Ka- • u ı olmak uzere diğer pek çok kanunda yargının süratli işlemesini engelleyen, sa- vunma hakkının özgürce yapılmasına ola- nak vermeyen tıkanıklıklar giderilmelidir. Hazırlık soruşturmasında gizlilik ve idari yargılamada "gizli belge" uygulamasının sürdürülmesınin yargı bağımsızlığı ile ve savunma hakkının özgürce kullamlması ile bağdaşır yanı yoktur. Yığınla demokrasi, demokratik laik hu- kuk devleti, hukukun üstünlüğü, insan hak ve özgürlükleri sorununun olduğu ülke- mizde iki ortaklı siyasal iktidann işi bir hayli zordur. Sorunlann tamamınm üste- siden gelemese bile bir kısmını çözmesi ve iyi niyetle yola koyulması demokrasimiz için azımsanmayacak kazanım olacaktır. IMJlşçinin toplumsal rolü değişmeliDemokratikleşmeye ilişkin beklentilerimizin yanı sıra, kısa vadeli ekonomik haklarımızın da takipçisi olacağız. İşçilerin ve emekçilerin, sınıf ve birey olarak toplumsal rolünü değiştirmeyi amaçlayan taleplerimiz de var. 13 Şubat 1967 tarihinde kurulan Devrımci tşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Türkiye'de, Türk-lş'ten sonra kurulan ikinci işçi sendikaları konfederasyonu olmuştu. Türk-tş'ın "partilerüstü politika" anlayışına karşı çıkan D/SK kurucu ve yöneticilerinden Abdullah Baştürk, DtSK'in, "196O'lı yılların ekonomik, sosyal ve kültürel koşullarmın bir ürünu" olduğunu belirtir. 1973 sonrası, çok sayıda bağımsız sendika DlSK'e uye olmuştur. 12 Eylul 1980'e geçilirken, DİSK'e iıye işçi sayısı yarım milyonu aşmıştır. Milli Guvenlik Konseyi'nin 7 sayılı bildirisiyle "faaliyetten men" edilen ve yöneticileri gözaltma alınan DÎSK ve yöneticileri hakkında 25 Haziran 1981 tarihli bir iddianameyle açılan dava 10 yıl siirdu. Sonunda, DİSK beraat etti, kapatılma kararı kaldırıldı. Siileyman Çelebi, DlSK'in genel sekreteridir. eni hükümetten beklentilerimizi ve ta- leplerinüzi üç ana başlık altında toplaya- biliriz; 1) Demokratikleşmeye ilişkin beklenti- lerimiz ve taleplerimiz. 2) Ekonomik, demokratik haklanmıza yönelik kısa vadeli beklentilerimiz ve ta- leplerimiz. 3) Türkiye toplumunun değişen dünya koşullanna uyum sağlamasını hedefleyen, işçilerin ve emekçilerin sınıf ve birey ola- rak toplumsal rolünü değiştirmeyi amaç- layan beklenti ve taleplerimiz. 12 Eylül ve sonrasındaki ANAP iktidar- lannın ülkemizde oluşturduklan tek ses- li, emir-komuta zincirine dayalı toplumsal modelin ortadan kaldırılması, demokrasi- nin evrensel kabul görmüş olan ilkelerinin eksiksiz olarak ülkemizde uygulamaya ko- nulması en acil beklentimizdir.Bu amaç- la, ilk önce ülkenin yasal çerçevesini be- lirleyen anayasa değiştirilmeli, demokra- tik yaşamın önündeki engeller kaldırılma- hdır. Siyasal Partiler Yasası, Sendikalar Ya- sası, Dernekler Yasası gibi toplumun ör- gütlenmesinin smırlannı oluşturan yasalar değiştirilmelidir. Yeni yasal çerçeve sadece içeriği itiba- nyla değil, haarlanış biçimiyle de farklı sı- nıf ve tabakalann kendilerini ifade edebi- lecekleri, katılımcı bir tarzda hazırlanma- hdır. 8. Geael Knnd'umuzun oelirttigi gibi; toplumun sınıf, ırk, cinsiyet, din ve dil ay- nmı yapılmaksızın bütün kesimlerinin inançlanm özgürce ifade edebileceğini, bunlan topluma anlatıp iktidar olabilece- ğini kabullenen bir yasal çerçeve olusturul- malıdır. Türkiye toplumunun demokratikleşme- sinin önünde en önemli engel olan ve biz- zat başbakamn "realite" olarak tanımla- dığı Kürt sorununa demokratik ilkeler çer- cevesinde çözum aranmalıdır. Gerek toplumsal yaşam, gerekse iş ya- şamında demokrasinin asgari koşullannı oluşturan İnsan Haklan Evrensel Bildir- gesi, BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi, Kişi Hak- lan ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleş- mesi, Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi, ILO ilkeleri ve sözleşmelerine uyum sağ- lanmalıdır. • • • 12 yıllık karanlık dönemi, ülkemiz emekçÛerinin zaten çok smırlı olan ekono- mik demokratik haklannı elinden almiş- tır. Bunun sonucunda örgütlenme, toplu sözleşme ve grev gibi en temel haklar fii- len uygulanamaz hale gelmiştir. DİSK ola- rak öncelikle bu haklanmızın işlerliğe ka- vuşturulmasım beklemekteyiz. Bu amaç- la hükümetten şu hususlan talep et- mekteyiz: Başta 87 sayılı sözleşme olmak üzere tüm ILO sözleşme ve tavsiye karanna uyulmahdır. 2821 sayıü Sendikalar Yasası ile 2822 sa- yılı Toplu tş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt yasalan kaldırılmalıdır. Kamu çahşanlanna grevli, toplu iş söz- leşmeli sendikaJ haklar tanmmalıdır. Toplu iş sözleşmesi yapma, sendika seç- me özgürlüklerini fıilen sınırlayan yüzdc 10 barajı kaldınlmalı, referandnm hakkı kabul edilmelidir. Işten çıkarmalara karşı güvenceler art- tırdmalı, 17. Madde değiştirilmelidir. tş- siztik Sigortası'nın hızla kurulması için adımlar atıünahdır. Çalısanların milli gelirden aldıklan pa- yı arttıncı önlemler alınmalı, bu amaçla başta vergilerle ilgili olmak üzere yasal dıi- zenlemelere gidilmelidir. İşçi sağlığını konımaya yönelik mevzu- at değiştirilmeli, sermayedarlan bu konu- da yeni teknolojileri kullanmaya zorlaya- cak yasal önlemler alınmalıdır. SSK islah edilmeli, işveren borçlan tahsil edilmelidir. TTB ile sendikalann katılımıyla bir mas- ter planhazırlanmalı, SSK hastaneleri bu- na göre organize edilmelidir. Kadın işçilerin, genç ve özürlü işçilerin sorunlanna çözüm getirecek yasal düzen- lemeler yapılmalıdır. lşyerlerinde şeffaf muhasebe uygulan- malıdır. Emekçilerin konut sonınunu cözmek amacıyla sendikalar öncülüğünde koope- ratifleşme teşvik edilmelidir. lşverenlerin sendikalaşma konusundaki engellemelerine yasal önlemler alınmalı, cezai yaptırım uygulanmamahdır. Emekli işçilerin topluma katkısını sağ- layabilecek toplumsal projeler uygulanma- hdır. • •*• Günümüz dünyasında teknolojik geliş- meler bütün bir topluma ve işçilere yeni ufuklar açmaktadır. Bu gelişmeler emeğin niteüksiz olmaktan çıkanlmasım, çok ni- telikli hale gelmesini hem zorunlu, hem mümkün kılmaktadır. Çalışma sürelerinin azalması, maddi ve kültürel gelişmenin yaygınlaşması imkânlannı doğurmakta; niteüksiz kol emeğini gerekli olmaktan çı- karan kafa ve kol emeği arasındaki kopu- şun artık aşılabilir olduğunu duyuran, emekçiden gelişen bir bilgi kullanıcısı hatta üreticisi olma konumunu talep eden yep- yeni bir emek kategorisinin oluşmasına yol açmaktadır. DİSK olarak hükümetten bu gelişmele- re cevap verecek önlemlerin şimdiden ahn- masını beklemekteyiz. Bu amaçla eğitim sistemi reforme edilmeli, tüm kamu im- kânian seferber edilerek emeğin üretken- liği ye yaratıcılığını arttırmaya yönelik programlar uygulamnahdır. Toplum iktidann belirlenmesinde baş rol oynamaya daha bugunden başlayan bilgiye ulaşabilmeli, onu kuUanabilmelidir. Hükümet bunu sağlayacak önlemleri al- mah, bilgi ve medya tekellerim ortadan kaldırmalı; işçinin sadece ücretini ve sos- yal refahını değil, toplumsal rolünü de de- ğiştirmeyi amaçlamalıdır. Yeni teknoloji knllammını teşvik etmeli, sanayileşme programında bu tür yatınmlara öncelik ve- rilmelidir. DtSK olarak bu taleplerin kararlı takip- çisi olacağımızı, bu doğrultuda atılan adtmlan desteklerken, işçi sınıfı ve emek- çilerden aldıgımız güçle, uyan ve denetle- me görevini sonuna kadar sürdüreceğimi- zi açıklanz. DİSK'İN 1979 TOPLANTISI — 1979'un eylül ayındayız, DİSK yöneticileri secimleri tartışıyor. Soldan Zırtıloglu, Rıza Güven, Kemal Nebioglu ve Baştürk. Arkalannda, "1 Mayıs" ve "15-16 Haziran 9. Yılında sağa doğnı, Mukbil "afişleri yer alıyor. Meslek,toplumda saygmlığını yitirdiBakanlık, öğretmen sendikalannı ve örgütlerini tanımalı, sorunlann çözümü için alınan kararlara öğretmeni katmalıdır. 198ü şubatmda kurulan Eğitimciler Derneği (Eğit-Der), 12 Eylıil'den sonra kapatılan öğretmen derneklerinin yerini almaya çalıştı. Yasal zorunluluklar karşısmda işten el çekirilmiş öğretmenlerin kurdukları Eğit-Der'in 70'den fazla şubesı bulunmaktadır. 1990 eylülünden bu yana, derneğin genel başkanlığını Mustafa Gazalcı (1945, Denizli) yürutmektedir. ileriz yeni hükümet ve Milli Eğitim Bakanlığı öğretmen orgütlerinin görüşünü alarak zaman geçirmeden alacağı önlem- lerle öğretmenlerin durumunu iyileştirme- ye, eğitimi demoratikleştirmeye başlar. Biz, Eğitimcüer Derneği (EĞİT-DER) olarak bu konuda atılacak her olumlu adı- ma katkıda bulunmaya h'azırız. Bilindiği gibi 12 Eylül ve onun devamı ANAP iktidarlan öğretmenlik mesleğine ve eğitimine onarılması çok güç yaralar aç- mıştır. 12 Eylül'de öğretmenler ve örgüt- leri topluma suçlu gibi gösterilmiştir. Binlerce öğretmen mesleğinden olmuş, haksız yere cezaevlerinde yatınlmıştır. ör- gütleri kapatılmış mallarına el konulmuş- tur. Kendi aylıklanndan kesilerek kurulan sandıklannın (İLKSAN) yönetimine el konmuştur. Bir yandan öğretmenler örgütsüz bıra- kıhp açlığa ve acıya mahkûm edilirken bir yandan da alay eder gibi mesleği övücü boş sözler edilmiştir. Meslek toplumda büyük ölçüde saygmlığını yitirmiştir. Toplumun geleceğini belirleyecek eğiti- min de niteliği düşürülmüş, laiklikten uzaklaştınlmış, birliği bozulmuş, paralı duruma sokulmuştur. 12 Eylül ve ANAP iktidarlarının öğret- meni ve eğitimimizi getirdiği bugünkü kötü durumdan kurtarmak için yeni hükümet- ten ve Milli Eğitim Bakanı'ndan birtakım isteklerimiz vardır. Başlıcaları şöyle sıralanabilir: 1- Oğretmen sendikalannı ve örgütleri- ni tanımah, üzerlerindeki baskıyı (mahke- me, Içişleri Bakanlığı genelgesi, şube ka- patma) kaldınlmalı sorunlann çözümü için diyalog kurmalı alınan kararlara öğretme- ni katmalıdır. 2- Özellikle Güneydoğu'da 1500'e varan kapalı okulu oğrenime acarak öğrenim öz- gürlüğünü sağlamalı, oradaki öğretmenle- rin can güvenliği ciddi önlemlerle sağlan- malıdır. 3- Anayasa değişikliğine gerek duyma- dan imzaladığımız uluslararası sözleşme- lerden hareket ederek grevli, toplusözleş- meli kamu kesimi sendika yasası duzenlen- melidir. 4- Guvenlik soruşturmasını kaldırarak açıktaki öğretmenleri atamalıdır. 5- Çalışan ve emekli öğretmenlerin ye- tersiz ücretleri günün koşullanna göre göz- den geçirilerek mesleğin önemine göre ar- tırmalıdır. 6- İLKSAN, Milli Eğitim Bakanhğı'nın vesayetinden çıkanlmalı, demokratik bir düzenlemeyle yönetımı seçılmiş öğretme- ne bırakılmalı. Eski yolsuzluklardan hesap sorulmalıdır. 7- TÖB-DER mallan geciktirilmeden ge- ri verilmelidir. 8- Öğretmenlerin konut sorunu ele alın- malı, çözülünceye değin kira bedeli öden- melidir. 9- öğretmen çocuklannın eğitimi ile il- gili kolaylıklar getirilmelidir. (Okul kon- tenjanı, yurt, kredi gibi) 10- Bakanlık görevlileri dışında öğret- menler kendi yöneticilerini kendi seçmeli- dir. (Okul mudürünün, okul öğretmenle- ri, ilçe, il milli eğitim müdürlerini o yerin öğretmenleri seçmeli). 11 - Eğitimin planlanmasında, programlar- da, ders kitaplarının hazırlanmasında öğ- retmen orgütlerinin görüşu alınmalıdır. 12- Meslek içi eğitime başlanmalı, yurt- dışına kayırmalardan uzaklaştırılarak bilgi-deney ahşverişi için öğretmen gönde- ribnelidir. 13- öğretmen yetiştirme ciddi olarak ele alınmalı, dağinıklıktan kurtanlarak tek merkeze bağlanmalıdır. 14- Öğretmenlerin atama, yer değiştir- mesinde seçiimiş öğretmenler de temsilci olarak bulunmalıdır. 15- Kalabahk sınıf mevcutlan indirilme- lidir. Eğitim ve öğretim koşullan taşıma- yan dershane ve özel okullar sıkı denetlen- melidir. 16- Sekiz yıllık temel eğitim uygulaması tüm yurtta başlatılmalıdır. SİİRECEK.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle