23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
==E31£ CUMHURİYET/6 HABERLER 24 EYLÜL 1991 SECIM '91 SHP Uderi tnönü Cumhuriyet 'in sorulannı yanıtladv özal'ın Ortadoğu politikası yanlış—2— AHMETTAN ANKARA — SHP Lideri Erdal Inönü ile konuşurken, söz öteki liderlere göre daha fazla dönüp dolaşıp "Kiırt kökenli yarttaşlanmıza" geliyor. Bunda HEP'le işbirliğinin etkisi clbette fazla. lnönü ile sağlık, eğitim konuşalım derken, ağırhk yine söz konusu yurttaşlanmıza kaydı. SHP Lideri, HEP'le işbirliğini, seçim sonrasındaki bütünlesmenin ilk adımı ola- rak niteliyordu. tnönü aynca, Kürt kö- kenli yurttaşlardaki sıkmtınm Türkiye'de- ki siyasete yeterince ağırhk koyamadıkla- nnın payı olduğunu da belirtiyordu. lnönü'ye yöneltilen sorular ile yanıtla- n şöyle: '— Kürt kökcnli ynrttaşlarla ügfli ana soran sizce nedir? İNÖNÜ - Türkiye Cumhuri- yeti'ni kuranlann iddiası, 'Türkiye'- de Kürt kökenli vatandaşlann bir azmhk olmadığı, Tiirkiye'ye Türk kökenli vatandaş- lar kadar sahip oldaklan' otmuş- tur. lşin doğrusu da budur. Bu, böy- le görüldüğü süre- cehuzur içinde yaşanmıştı. Böyiegö- rühneyince de, kanşıklıklar, anlaşmazlık- lar çıkmıştır. Türkiye'ye eşit haklarla sa- hip olmak demek, özellikle iki şekilde kendini gösterir. Bir tanesi olumsuzluk- lann ortadan kaldırılması, yani Kürt kö- kenlilere, ana dili Kürtçe olanlara ters bakıpak, onlardan şüphe etmek, ana dil konuşma yasaği getirmek, sakıncalı insan- lar gibi görmek olmamalı. Bunlar kesin- likle ortadan kalkmalı. — Kart kökenli yurttaslann sorunlan atece baagi tarifaten başlayarak ve neden yotnnluk kazandı? INÖNÜ — Ara dönemden başlayarak, ANAP döneminde çok terslikler oldu. Bunlann bepsi Kürt kökenli insanlanmı- zm aynlıkçılara sempatiyle bakmasına yardımcı olmuş olabilir. İlk yapılacak iş, olumsuzluklan ortadan kaldırmak. îkin- cisi de olumlu katkılara daha büyük ola- nak vermek. O da; siyasette, ekonomide, her yerde hiçbir fark olmadan vatandaş- lanmızın eşit şekilde, kendi ağırlıklan, nü- fuslan ölçüsünde yer almalannı sağla- mak. Bu açıdan aslında daha büyük ba- jan sağlannuştır cumhuriyet döneminde. Bir ayrım yapılmadığı için 'Kürt kökenli Türk kökenli' diye bu vatandaşlarımız her yerde eşit şekilde görülmüştur. Fakat ben- oe olumlu katkılar hep olmuştur. — HEP'le işbirliginin oedenlerini hep «cridadmu. Ama, yine de eleştirUer rar... ' İNÖNÜ — Bu konuda talihsizlik yâşa- dık. Bu seçim dolayısıyla bu talihsizliği or- tadan kakhrmak için hemen o yola gırdık. Bildiğiniz gibi, HEP'in kurulmasıyla or- taya çıkan bir yanlış yaklaşımdı. Yani öyle bir havadoğdu ki; HEP kurulunca, Türki- ye'de Kürt kökenli vatandaşlanmızm si- yasette yer almalan, ancak ayn bir parti- de olur; etnik açıdan farklı olan bir par- tide. Son derece yanlış bir izlenim doğu- yordu. Seçim karşımıza gelince, HEP'te- ki milletvekili arkadaşlanmızın bize tek- rar dönmek istemeleri bu açıdan bizi mut- hı kıldı, çünkü bu yanlışı ortadan kaldıracak bir fırsat bulunmuş olundu. Bize katılan milletvekilleri şimdi bizim Oyelerimiz olarak, seçimlere girecekler. HEP'in üyeleri şimdi artık bize katılıyor- hr ve bir anlamda, bütünleşmenin ilk adı- mını atıyorlar. Umuyoruz ki, bu suretle seçimden sonra da bu birleşme devam edecek ve Türk kökenli, Kürt kökenli, et- nik farkklık gözetilmeden bir büyük par- tide biraraya gelebilecekler. Demokrasi- lerde, temel yaklaşım budur. — Olaganüstü hal bölgesinde Kört kö- kenli vnrttaşlarda giiyenlik göçferiae karşı bir güven eksildiginden söz edinyor. Bo dnmm sonucu bu ynrttaşlarda yer yer ay- nlıkçı gnçlere yöneük bir sempati dduğu söyleniyor. Bu olguda Kürt kökenii ynrt- taşlann Türtdye'deki siyasete güçlerince agırlık koyamadıklannı düşünmelerinhı bir payı olabilir mi? İNÖNÜ — Etnik fark dolayısıyla ayn parti kurmak o demokrasinin bir eksiği olduğunu, bazı yasaklar, baa basküar ol- duğunu gösterir. O yapılmayınca, kendi- liğinden bu baskılann da kalkması yolun- da adım atıhnış olunur. Bizim HEP ile bü- tünleşmeye götüren adım atmış olmamı- zı geçici seçim ittifakı diye görmek yan- lış. Bu, bütünleşmeye götürecek ilk adım- dır. SHP içinde rahathkla seyreden de- mokrasi davasımn şimdi tekrar aym şekilde yürütüleceğine olan inancın ifade- sidir. Bizim için de en önemli tarafı bu- dur. Ülkenin bütünlüğüne katkıda bulu- nacak bir adım attığımıza inanıyorum. len değişimlere karşı gereken tavırlan anında almak gibi önemli atıhmlarla ileri götürülür; ana Ukeler değişmez. Bir ülke, banş içinde yaşamayı hayat felsefesi ola- rak inanmışsa, iktidar değişince, birden- bire savaşcı bir tutuma giremez. Emper- yalizme, öbür ülkelenn sömürülmesine karşı çıkan bir tavır almışsa, esas yakla- ,şım olarak 'Biz arbk güçlendik, öbur iil- kderi ezecek bale geldik. Onun için bun- dan sonra emperyalist davranacagız' gi- bi bir davranış gösteremez. Bunlar dış po- litikadan sapmalar olur ve sonuçta da ül- kenin haynna olmaz. — Özal döneminde Türk dış politikası yeni kavramlar kazandı. Aktif dış politi- ka örnegin... Sizin döneminizde de ben- zer bir yenilik olacak mı? İNÖNÜ — Turkiye'nin dış politikası Atatürk'ten başlayarak sağlam ilkelere bağlı olarak kunılmuştur. 'Yurtta Banş, Dönyada Banş' demek, hiçbir zaman de- ğişmeyecek bir ilkeyi ifade etmektir. Biz, o ilkeye bağlıyız. Bugun dunyadaki bu- yük değişmeler de bu ilke doğrultusunda oluyor. Savaşcı tavırlardan, ilkeden yavaş yavaş kurtuluyorlar; başkalarına müda- hale tavnndan yavaş yavaş kurtuluyorlar. zelteceğiz. Bundan hiçbir yarar görmedik, düzelttiğimizde asıl yararlan göreceğiz. Tükiye'nin bölgedeki konumu dünyada- ki değişmelerle daha değer kazandı. Ama bu değer, bizim Jcendi kalkınmamızı de- mokrasi içinde yürüttüğümüzü, dış poli- tikada güvenilir bir ülke olduğumuzu gös- termemizle artıyor. — Bir de ABD'nin sözünü ettigi 'yeni dunya duzeni' konusu var. Turkiye'nin buna göre bir dış politika öngönnesi ge- refei hakkında ne düşünüyorsunuz? İNÖNÜ — Türkiye bakımından önü- müzdeki yıllarda yeni birçok fırsatlar ola- cak. Balkanlar'da, Ortadoğu'da yeni ge- lişmeler, Sovyetler Birliği'nin yeni sekli... Bütün bunlar bize yeni ilişküer kurma ola- nağı getiriyor. Bunlann hepsini en canlı şekilde değerlendireceğiz. Dünyada tek bir süper güç görünüyor şimdi. Ama bu, ge- çici bir görünüm. Zaten bu görünüm de bizim bu bölgede kendi politikamızı yü- rütmemize engel olmaz. Pekçok yeni ola- naklar şimdi karşımızda. — Kıbns'taki dörtlii görüşme konusun- da ne düşünuyorsunuz? tNÖNÜ — Kıbrıs'la ilgili olarak örne- ğin, Saym Denktaş'ın son önerileri gayet tekcisi olmak şeklinde ortaya çıktı. Turki- ye'nin geçmişi ve geleceği beraber düşü- nüldüğünde, Türkiye'ye böyle bir yakla- şım layık değil. Niçin biz herhangi bir ta- viz venneden evvel ABD'nin karannı bek- leyeceğiz, o karara göre kendimizi ayar- layacağız? Buradaki meselelerin çözü- münde, bu hiçbir şekilde bizim kabul edeceğimiz bir yaklaşım değil. Keza, ABD'nin de hoşuna gidecek bir yaklaşım değil bu aslında. Çoğu kişinin hoşuna gi- der belki, ama Amerika'nın hoşuna gide- cek bir yaklaşım değil. Çünkü biz bura- da önemli bir gücüz. önemli bir guç isek, biz bu bölgede banşı nasıl sağlayacağımı- za kendimiz karar vermeliyiz. Bu konu- da fikrimizi söyleyip düşünebildiğimize göre karanmızı kendimiz vermehyiz. ABD veya bu bölgede banş isteyen baş- ka bir güç bizim ne yaptığımıza bakar, ona göre o da kendi karannı verir. Sonun- da daha verimli bir sonuç alınır. — Aktif politika sizce sakıncalı bir ny- gniama mı? İNÖNÜ — özal son donemde ortaya attığı 'aktif politika yı döndü dolaştırdı, yeni çıkan bir emperyalist politika halin- de uygulamaya başladı. Bu, tamamen HEP'in kurulmasıyla ortaya çıkan, bir yanlış yaklaşımdı. Yani öyle bir hava doğdu ki; HEP kurulunca, Türkiye'de Kürt kökenli vatandaşlanmızm siyasette yer almalan, ancak ayn bir partide olur; etnik açıdan farklı olan bir partide. Son derece yanlış bir izlenim doğuyordu. Seçim karşımıza gelince, HEP'teki milletvekili arkadaşlarımızın bize tekrar dönmek istemeleri bu açıdan bizi mutlu kıldı, çünkü bu yanlışı ortadan kaldıracak bir fırsat bulunmuş olundu. Kıbns'la ilgili olarak örneğin, Saym Denktaş'ın son önerileri gayet yerinde. dörtlü görüşme olmayacak gibi görünüyor. zim aktif politika anlayışımız bu değil. Aktif politika BM içinde olur, ikili ilişki- lerde olur ama bir emperyalist anlayış içinde olmaz. ANAP'tan farkımız bu. ANAP'ın, özal'ın özellikle temsU ettiği oportünist zihniyetten esas farkımız bu olacak ve bu, Türkiye'ye tekrar büyük bir itibar sağlayacak. Turkiye'nin 1. Dunya Savaşı'ndan sonra, Atatürk döneminde ka7andığı itibar, 2. Dunya Savaşı süresin- de ve sonrasında devam eden itiban, Av- rupamn bütün kuruluşlanna girmemiz hep bu davranış sayesinde oldu. Ama AT'ye bir türlü giremiyoruz. Çünkü ne içeride demokrasiye tam manasıyla sahip çıkabildik, ne de öbür ülkelerle ilişkileri- mizde bir olumlu hava yaratabildik. — İktMara getdiğimzde karşmızda muâ bk tabto bnlacaiıma iyke bdMcdUı mi? İNÖNÜ — Evet, iktidara geldiğimizde, bazı tahminlere göre, 90 trilyon liralık iç borç karşısında olacağımız söyleniyor. Dış borçlar aynca büyük. Herhalde bunlar da 50 milyar dolan aşacak. Bugüne kadar kaynak diye gösterdikleri şeyler, onu sat- mak, bunu satmak veya sürekli borçlan- mak hiçbir şekilde kaynak değildir. Bun- lan bırakalun. Kaynak, vergidir. Vergi re- formuyla biz eskiden olduğu gibi, özal gelmeden önce yapıldığı şekilde ülkenin kaynaklanndan yararlanacağız. Vergi re- formunun aynntılanm önümüzdeki gün- lerde ben acıklayacağmı. Daha aynnula- nnı iktisatçı arkadaşlanmız söyleyebilir- ler. Yayımladığımız şeyler de var ama esası budur. Şunu da söyleyeyim, vergi refor- mu deyince iki temel alanı var vergi re- fonnunun. Bir tanesi, mevcut vergileri da- ha denetimli, sağlam bir şekilde topla- mak, vergi kacaklannı önlemek. Bu, da- ha etkin ve daha denetimli bir vergi yö- netimidir. Ikincisi de, vergilendirilmemiş alanlara veya bir çok bağışıklıklar geti- rilerek kağıt üzerinde vergilendirilmiş gi- bi görünen, ama aslında vergilendirüme- miş olan alanlara yönelmek. — Dmşük bedelle beyan editaniş yaıtak emlaUann deierierui de almak da, ba önlemkre danfl mi? Bu adımın bazı siyasetciler tarafından, bir böluculük hareketi diye nitelendirilme- si ise son derece ters ve elbette yakışıksız olduğu kadar gülünç. Mesele, tam tersi. Etnik farklara dayalı partilerin kurulma- sına karşı çıkmak demokrasiye bağlıbğın bir ifadesidir ve onu gerçekleştirmek ger- çekten demokrasiye inancı gösterir. Biz bunu yapmış oluyoruz ve ülkenin bütü- nü içerisinde tum vatandaşlanmıza eşit hakiar vererek ülkenin bütün nimetlerin- den ortak yararlanmayı sağlıyoruz. — Turkiye'nin dış politikasında iktidar oMa|anuzda degişiklikler yapacak mısı- nız? İNÖNÜ — Cumhuriyetin geleneksel çerçevesi içinde yeni atılırnlar yapacak bir davranış göstereceğiz. Çünkü dış politi- ka, ülkenin yaşam felsefesiyle ve güven- liğiyle birinci derecede ilgili bir alandır. Bu alandaki temel ilkeler, bir iktidardan ötekine değişemez. Değişen şey, bir ikti- dann bu ilkeleri ne ölçüde başanyla uy- guladığınız noktasıdır. Bu uygulama ta- bii, zamanla ortaya çıkan yeni fırsatlan iyi değerlendirmek, dünyada meydana ge- EDEBÎYAFÇILAR KİMİSEÇECEK Ama Özal, gayretkeşliğiyle, böyle hata- lar yaptı son döneminde. Biz bunlardan ülkeyi kurtaracağız. Bütün ülkelerle iliş- kilerimiz de bu geleneksel ve aynı zaman- da atıluna ve çağdaş, gelişmelere ayak uy- duran bir doğrultuda olacak. llişkiler en olumlu şekilde devam edecek; özal gel- meden önce olduğu gibi. Ondan önce de çok olumlu Uişkiler vardı, ekonomik, tek- nolojik gelişme ve dunyadaki değişmeler bu ilişkileri daha canlı ve önemli hale ge- tirdi, bundan sonra da getirecek. Ama bu, bizim dış politikadaki bağımsız karar al- ma yeteneğimizi ortadan kaldırmamalı. Biz, bir büyük super gucun dümen suyu- na giden bir politika takip etmiyoruz . Bunlar olmayacak bizim iktidanmızda. Ama ilişkilerimiz hiçbir şekilde zarar gör- meyecek. Her iki ülkenin çıkarlarına uyan Uişkiler devam edecek. Bu konuda da soy- lenecek seyler, 'ANAP'ın getirdigi olum- suzluklan ortadan kaldıracağız' demekle en iyi ifade edilebilır. Çunku hiç gereği yokken, Turkiye'nin dış politikasını son yıllarda bir dümen suyu politikası haline getirdiler. Ve bu çok aleyhimize oldu. Dü- yerinde. Dörtlü görüşme olmayacak gibi görünüyor. Olsa da olmasa da onu bek- lerken, asıl sorunun taraflan olan iki top- lumun, çeşitü kademelerde birbirleriyle göruşmeleri, bir federasyonun mümkün olduğunu gösterecek hareketler yapmalan ne kadar iyi olur. Bunu Saym Denktaş da söylüyor. Böyle şeyler, sorunun gerçek sa- hipleri tarafından ele alınmasıyla çözüle- bileceğini ortaya koyuyor. Tek bir süper güç olması demek, her sorunu o çözecek demek değil. Bu tabü, çok geniş bir ko- nu... — 'Yurtta Sulh, Cihanda Sulh' ilkesini dış politikada yeniden egemen kılacagını söylüyorsunuz. Bugün bu ilke tümüyie or- tadan kalktı mı demek istiyorsunuz? İNÖNÜ — 'Yurtta Sulh, Cihanda Sulh', çok kolay söylenen bir söz. Bir klişe haline geldi izlenimi var. Onun için, bu- nu söylemekle hiçbir şey söylemediniz an- lamı çıkıyor, ama bunun bîç de böyle ol- madığını, özal'ın politikası yüzunden gördük. Özal'ın Ortadoğu'da Türkiye'yi soktuğu gidiş, son derece yanlış bir gidiş. Yani bir büyük gücün politikalanmn des- yanhş bir şey. Emperyalist olmak veya ol- mamak devletin gücü olup olmamasına bağlı bir şey değildir. O zaman 'tnsanla- rm da yasalara bagh kahp kahnamam, ya- salan aşma gücü, ekonomik gücii otap ol- mamasına baglıdır' diye bir değerlendir- me yapılabilir. Öyle değil. Bizim emper- yalist olmamak ıstememız, kendi içimiz- de banş içinde yaşamak, banş içinde kal- kınmak ve başka ülkelerle iyi Uişkiler kur- mak, onların da kendi ülkelerinde banş içinde yaşamalarını istemek, onlara mü- dahale etmemek, bundan bir hayır gelme- yeceğinı bilme anlayışından kaynaklanı- yor. Bu ülkeler arasında banşı sağlamak, ülkelenn kendi içlerinde demokrasiye var- malanm sağlamak... Bu amaçlara başka ülkeleri özendirmek için neler yapılabilir? Işte, Irak'ta diktatörlük rejiminin yaptı- ğı gibi başka bir ülkeyi işgal etmek, buna karşı nasıl cıkılıyorsa, bunlar hep BM içinde yapılacak şeyler. BM'yi bir tarafa bırakıp tek başınıza bunlara müdahaley- le düzeltmeye kalkıştığınızda, eninde so- nunda emperyalist bir davranışa giriyor- sunuz. Ve bundan kurtulamıyorsunuz. Bi- — Tabii çeşitli şeyler akla ge- lebilir. Bugün herkesin bildiği bazı vergi kaçaklan var. Bunlann üzerinde durula- cak. Bu kaynaklar sayesinde egitim-sağuk yatınmlan arünlacak. ANAP dönemin- de eğitime de sağlığa da aynlan kaynak- lar son derece düşük oldu. En gelişmiş ül- kelerden en azgeuşmiş ulkelere kadar dun- ya spektrumuna bakarsanız, Türkiye bun- lar içinde çok geri bir durumdadır, eğitim ve sağlık harcamalan açısından. Son iki yılda eğitimde bir artış sağlamay a çahştı- lar, fakat başlangıçta girdikleri yanlış yol, bu artışın sağlanmasını engelledi. Eğitim ve sağlığa bugünkünden çok daha fazla kaynak ayıracağız ve bunlan kullanaca- ğız. Burada yalnız kaynak ayırmak değil, bilinçli bir şekilde kullanmak da sözko- nusu. Eğitim ve sağlık devletin en önemli iki sosyal hizmeti. Bunlan devletin serbest piyasaya bırakması sözkonusu değU. Ser- best piyasanm bu iki büyük hizmeti de ya- pabileceği izlenimini vermeye çalıştılar. Bu, ANAP'dan önce de, ara dönemde ya- pılmaya başlandı. Sanki 'Kendi oknhuu kendin yap', 'Kendi hastaneni kembn yap" sloganlanyla bu önemli hizmetler ya- pılabilirmış gibi, Turkiye'nin artan nüfusu karşısmda bir iki hayırseverin yaptığı yatı- rımların hiçbir önemli katkısı olamaz. El- bette o katkılar da iyıydi, güzeldi de, dev- letin bu konuya yabancı kalması en bü- yük bir hataydı. Bu, tabii, değişecek. Dev- leti sosyal alanlardan uzaklaştırmak söz- konusu değil. Oylar ya intihar edecek ya da en az kötüye gîdecek REFtKDURBAŞ "Erken Seçim" artık iyice gflnlük yaşamımıza sindi. Gün- lerdir gazeteler, dergiler, telcviz- yon seçim haberleriyle dolup ta- şryor. Liderler, parti sözcüleri her gün ardı ardına konuşuyor- lar. Bu arada partilerin vitrini de değişiyor. Halkın beğenisini kazanmış kimi sinemacılar, ti- ymtrocular, şarkıcılar, türkücü- ler, her meslekten toplumda "Mm" sahibi insanlar rnilletve- killiği aday adaylığı yanşında partilerin vitrininde boy göste- riyorlar. Peki, yazarlanmız, şairleri- miz, kısaca kalemleriyle düşün- oekrini aktaran insanlanmız ne duşünüyorlar bu "seçim" ko- nusunda. Deviet ya da iktidar- lar sanata, sanatçıya nasıl bak- mış? Bu seçimlerde beklentUeri ne? Oylannı hangi partinin yö- nfinde kullanacaklar? tlginin, seçim sathı mailinde Ukelerden çok vitrindeki insanlann üzeri- ne kaydığı bir ortamda yazarla- nmran, şairlerimizin duşünce- leri ilginç değil mi? Kimi yaza- nn oyu, bu seçimde çaresizlik- ten intihar etse de... Sözü fazla uzatmayıp şimdi T A H S I N Y U C E L F E R I T E D G U A T A O L B E H R A M O G L U T O M R I S U Y A R O Z D E M İ R 1 N C E En ılunhsından da olsa gerçek bir sol parti yok. Bu seçimlerde en iyi değil, en az fireyle en az kötii olanı seçmeye çalışacağız. Sanatta da politikada da her zaman "ehven-i şer"den nefret ettim. Dolayısıyla bu seçimde oyum çaresizlikten intihar edecek. DYP'den bir şey bekleyenlere "Uzlaşma"da Süleyman DemirePi izlemelerini öneririm. SHP'nin desteklenmesi görüşündeyim. Bu sefer bir yurttaş olarak kendimi mecbur hissettiğim için gene negatif oy kullanacağım. tktidar düşsun diye yapacağım. Bu seçimlerde tavrım, elbette sosyal demokratlann iktidara geçmesi yönünde. Sosyal demokratlann şansı sağın pisliklerini temizlemektir. sa bir seçim gezisine çıkalım. Bakalım, bu konuda neler söy- Hryorlar? "Hakklri'de Bir Mevsim"in yaratualanndan yazar Ferrt Ed- fi, düşüncelerini şöyle özetli- yor: "önümüzdeki seçim bana hiç umut vermiyor. Turkiye'nin 20 Ekim'den sonra bugünkünden çok daha büyük bir kaosun içi- ne dusmesinden endişe duyuyo- nım. Bunun başlıca nedeni, toplumun acil sorunlanna, hiç- bir partinin gerçekçi, umut ve- rici, inandıncı çözümler suna- mamış olmasıdır. Yüreği her zaman solda atan biri olarak hangi sol partiye ve- rebilirim oyumu? Milliyetçüiği Türkiye sınırla- rtnın ötesine ulaşıp "avucunun kaşmdığmı" itiraf eden, laikli- ği tarikatlann serbest bırakılma- sım, dolayısıyla tekke ve zaviye- lerin açılmasını öngören, ger- çekten değişmış Ecevit'in parti- sine mi? Yoksa, üzerine ölü top- rağı serpilmiş, iktidar olmak için değil, olmamak için elinden geleni yapan, sözcükleri ağzın- da geveleyen, politik kavramlar- dan özellikle kacınan, bir seçim kampanyasmda Mitterrand'm gülünu aşıracak kadar yaratıcı- lıktan yoksun SHP'ye mi? Hayır, ne biri, ne öbürü! Peki hangisi? Bir an için yüreğimin bunca yü solda attığınj unutacak ol- sam büe hangi seçeneğim var? 1960 ve 1970 kuşağuun genç- lerini birbirine lurdıran ve bu- gün gençlerle birlikte Istiklal Marşı şakıyan dcksan şapkalı iskele babasma mı? Yoksa rek- lamlarını, annesinin kendisini genelevde piyanist sandığı bir reklamcının kanatlan altına sı- ğınan mutsuz başbakarun, mut- lu ve geniş yürekli Başkan Ba- bamızın partisine mi? Sanatta da, politikada da, her zaman 'ehven-i şer'den nefret ettim. Dolayısıyla bu seçimde oyum çaresizlikten intihar edecek." "Bu seçimlerde SHP'nin des- teklenmesi görüşündeyim" di- yerek tavrım açık olarak bir partiden yana koyan şair Ataol BehramoğİB sözlerinin ardını şöyle getiriyor: "DSP bir kadro hareketi de- ğil. DYP'den demokratik kaza- nımlar yönünde bir şey bekle- yenlere ise 'Uzlaşma' adlı fılm- deki belgesel bölümde Süley- man DemirePi izlemelerini öne- ririm." Uzunca bir aradan sonra okurlanmn karşısma "Mavi Kanatlannla Yalnız Benim Ol- saydın" romanıyia çıkan Selim İleri seçimlerde boş oy kullan- mak:an yana. İleri, "Seçimler- de umutsuz bir yurttaş olarak yer alıyorum" diyor ve eküyor: "Siyasi partUerin birbirlerine yönelik suçlamaları karşısında büyük bir şaşkınhk duymakta- yım. Vaatlerinden vazgeçtim, söylemlerinin düzeysizliği, insa- m yıkmaya yetiyor. Bir de şu sa- natçı milletvekili aday kampan- yaları işüı içine kara mizahtan esintiler katıyor. Demokrasiye inancımı yitinnediğim için boş oy atacağım. Genel olarak her- hangi bir partiye girmeyi duşün- mem, bugünku koşullar altında hiç düşünmem." Kimi yazarlanmız ise karar- ulıktan gelen bir kararsızlık için- de. Türkçenin balım damıtan öykü ve çevirileriyle tanıHıgım)? Tomris Uyar gibi: " Kararhhktan gelen bir ka- rarsızlık içindeyim. Zaten şim- diye kadar bir tek TlP'e verdi- ğirn oydan pişman değilim. On- dan sonraki oylann hepsi bir başka görüşün ka7anmamjHii için verilmiş negatif oylar. Bu sefer de bir yurttaş olarak ken- dimi mecbur hissettiğim için ge- ne negatif bir oy kullanacağım. Bunu bu iktidann düşmesi için yapacağım, ama ne yazık ki bu oya da inanmıyorum. Bu parti- lerin birine girmeye aday olan insanlann, isterse sanatçı olsun, partUerin düzeyinde olduğunu düşünü^orum." Şair Ozdemü* İnce yazarlann, şairlerin zaten yazdıklanyla po- litikamn içinde olduklan görü- şünden yola çıkarak erken se- çimle ilgili düşüncelerini şöyle özetliyor: "Şiir yazdığıma göre politika yapıyorum. Bütün yazarlar, şa- irler yazdıklan ile politika yapı- yorlar. Bu seçimlerde tavnm, el- bette sosyal demokratlann ikti- dara geçmesi yönünde. Ama sosyal demokratlann şansı, da- ima sağın pisliklerini temizle- mektir. Halk da faturayı neden- se bu sol iktidarlara çıkarmaya meyyaldir. Bu da politik bilin- cinin yeterince gelişmediğini gösterir. Ecevit'in başına gelen- lerin tekrarlanmasından korku- yorum. Ashnda sonu geldi sa- nılan Marksist ideolojiye ina- nanlann, sol yelpazenin neresin- de olursa olsun bir tek partiye oy vermesini temenni ediyorum. Partiye katılmayı elbette düşü- nürdüm. Ama bir parti içinde bir yazann politika yapması ol- dukça güçtür. Hem parat hem zaman ayırması gerekir. Ancak kontenjan adayı olarak seçilebi- lirler. Antidemokratik gibi gö- rünse de meslek olarak politika içinde bulunmayan adaylar an- cak o şekilde seçUebilirler. Ben aktif olarak sorumluluk almak isterdim." Tahsin Yücel seçimin "beürgin" özelliklerinden söz ederek "olmazsa olmaz" görü- şünden hareketle "Bir seçimde en iyiyi değil, en az fireyle en az kötü olanı seçmeye çatafacatız" sonucuna vanyor: "Bana göre bu seçimin dört belirgin özelliği var. Birincisi halkın istencini yansıtacak bi- çimde değil, belirli bir aTinligın iktidar olmasını sağlayacak bi- çimde hazırlanmış bir yasaya göre yapılacak olması. Bir par- tinin V* 30-35 gibi bir oy oranıy- la çoğunluk sağlaması bana bü- yük bir adaletsizlik gibi görünü- yor. Ikincisi bu seçimin gerçek- te yalnızca sağcı partUer arasm- dayapılacak olması. Partikr yel- pazesinde sağın her türlusü, hatta solu bile var. Ancak en ıhmhsından da olsa gerçek bir sol parti yok. Üçüncüsü bu se- çimde. milletvekili adaylığının büyük bir yaünm işi olması. Bu durumun yan sonuçlanndan bi- ri önümüzdeki yıllar içinde bir- çok ormanın daha agacsızlandı- rılacak, birçok koyun daha be- tonlaştınlacak olmasıdır. Dor- düncüsü, partilerin milletvekili adaylan arasmdaki türdeşlik her zamankinden daha çarp'ıcı. Benzer çevrekrden geliyor, ben- zer bir mantığı ve benzer yön- temleri paylaşıyorlar. Kural dı- şı olanlar oldukça az. Sonuç olarak bu seçimde en iyiyi de- ğil, en az fireyle en az kötü ola- nı seçmeye çalışacağız." SCHJBCEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle