Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
==E31£ CUMHURİYET/6 HABERLER 24 EYLÜL 1991
SECIM '91
SHP Uderi tnönü Cumhuriyet 'in sorulannı yanıtladv
özal'ın Ortadoğu politikası yanlış—2—
AHMETTAN
ANKARA — SHP Lideri Erdal Inönü
ile konuşurken, söz öteki liderlere göre
daha fazla dönüp dolaşıp "Kiırt kökenli
yarttaşlanmıza" geliyor. Bunda HEP'le
işbirliğinin etkisi clbette fazla. lnönü ile
sağlık, eğitim konuşalım derken, ağırhk
yine söz konusu yurttaşlanmıza kaydı.
SHP Lideri, HEP'le işbirliğini, seçim
sonrasındaki bütünlesmenin ilk adımı ola-
rak niteliyordu. tnönü aynca, Kürt kö-
kenli yurttaşlardaki sıkmtınm Türkiye'de-
ki siyasete yeterince ağırhk koyamadıkla-
nnın payı olduğunu da belirtiyordu.
lnönü'ye yöneltilen sorular ile yanıtla-
n şöyle:
'— Kürt kökcnli ynrttaşlarla ügfli ana
soran sizce nedir?
İNÖNÜ -
Türkiye Cumhuri-
yeti'ni kuranlann
iddiası, 'Türkiye'-
de Kürt kökenli
vatandaşlann bir
azmhk olmadığı,
Tiirkiye'ye Türk
kökenli vatandaş-
lar kadar sahip
oldaklan' otmuş-
tur. lşin doğrusu
da budur. Bu, böy-
le görüldüğü süre-
cehuzur içinde yaşanmıştı. Böyiegö-
rühneyince de, kanşıklıklar, anlaşmazlık-
lar çıkmıştır. Türkiye'ye eşit haklarla sa-
hip olmak demek, özellikle iki şekilde
kendini gösterir. Bir tanesi olumsuzluk-
lann ortadan kaldırılması, yani Kürt kö-
kenlilere, ana dili Kürtçe olanlara ters
bakıpak, onlardan şüphe etmek, ana dil
konuşma yasaği getirmek, sakıncalı insan-
lar gibi görmek olmamalı. Bunlar kesin-
likle ortadan kalkmalı.
— Kart kökenli yurttaslann sorunlan
atece baagi tarifaten başlayarak ve neden
yotnnluk kazandı?
INÖNÜ — Ara dönemden başlayarak,
ANAP döneminde çok terslikler oldu.
Bunlann bepsi Kürt kökenli insanlanmı-
zm aynlıkçılara sempatiyle bakmasına
yardımcı olmuş olabilir. İlk yapılacak iş,
olumsuzluklan ortadan kaldırmak. îkin-
cisi de olumlu katkılara daha büyük ola-
nak vermek. O da; siyasette, ekonomide,
her yerde hiçbir fark olmadan vatandaş-
lanmızın eşit şekilde, kendi ağırlıklan, nü-
fuslan ölçüsünde yer almalannı sağla-
mak. Bu açıdan aslında daha büyük ba-
jan sağlannuştır cumhuriyet döneminde.
Bir ayrım yapılmadığı için 'Kürt kökenli
Türk kökenli' diye bu vatandaşlarımız her
yerde eşit şekilde görülmüştur. Fakat ben-
oe olumlu katkılar hep olmuştur.
— HEP'le işbirliginin oedenlerini hep
«cridadmu. Ama, yine de eleştirUer rar...
' İNÖNÜ — Bu konuda talihsizlik yâşa-
dık. Bu seçim dolayısıyla bu talihsizliği or-
tadan kakhrmak için hemen o yola gırdık.
Bildiğiniz gibi, HEP'in kurulmasıyla or-
taya çıkan bir yanlış yaklaşımdı. Yani öyle
bir havadoğdu ki; HEP kurulunca, Türki-
ye'de Kürt kökenli vatandaşlanmızm si-
yasette yer almalan, ancak ayn bir parti-
de olur; etnik açıdan farklı olan bir par-
tide. Son derece yanlış bir izlenim doğu-
yordu. Seçim karşımıza gelince, HEP'te-
ki milletvekili arkadaşlanmızın bize tek-
rar dönmek istemeleri bu açıdan bizi mut-
hı kıldı, çünkü bu yanlışı ortadan
kaldıracak bir fırsat bulunmuş olundu.
Bize katılan milletvekilleri şimdi bizim
Oyelerimiz olarak, seçimlere girecekler.
HEP'in üyeleri şimdi artık bize katılıyor-
hr ve bir anlamda, bütünleşmenin ilk adı-
mını atıyorlar. Umuyoruz ki, bu suretle
seçimden sonra da bu birleşme devam
edecek ve Türk kökenli, Kürt kökenli, et-
nik farkklık gözetilmeden bir büyük par-
tide biraraya gelebilecekler. Demokrasi-
lerde, temel yaklaşım budur.
— Olaganüstü hal bölgesinde Kört kö-
kenli vnrttaşlarda giiyenlik göçferiae karşı
bir güven eksildiginden söz edinyor. Bo
dnmm sonucu bu ynrttaşlarda yer yer ay-
nlıkçı gnçlere yöneük bir sempati dduğu
söyleniyor. Bu olguda Kürt kökenii ynrt-
taşlann Türtdye'deki siyasete güçlerince
agırlık koyamadıklannı düşünmelerinhı
bir payı olabilir mi?
İNÖNÜ — Etnik fark dolayısıyla ayn
parti kurmak o demokrasinin bir eksiği
olduğunu, bazı yasaklar, baa basküar ol-
duğunu gösterir. O yapılmayınca, kendi-
liğinden bu baskılann da kalkması yolun-
da adım atıhnış olunur. Bizim HEP ile bü-
tünleşmeye götüren adım atmış olmamı-
zı geçici seçim ittifakı diye görmek yan-
lış. Bu, bütünleşmeye götürecek ilk adım-
dır. SHP içinde rahathkla seyreden de-
mokrasi davasımn şimdi tekrar aym
şekilde yürütüleceğine olan inancın ifade-
sidir. Bizim için de en önemli tarafı bu-
dur. Ülkenin bütünlüğüne katkıda bulu-
nacak bir adım attığımıza inanıyorum.
len değişimlere karşı gereken tavırlan
anında almak gibi önemli atıhmlarla ileri
götürülür; ana Ukeler değişmez. Bir ülke,
banş içinde yaşamayı hayat felsefesi ola-
rak inanmışsa, iktidar değişince, birden-
bire savaşcı bir tutuma giremez. Emper-
yalizme, öbür ülkelenn sömürülmesine
karşı çıkan bir tavır almışsa, esas yakla-
,şım olarak 'Biz arbk güçlendik, öbur iil-
kderi ezecek bale geldik. Onun için bun-
dan sonra emperyalist davranacagız' gi-
bi bir davranış gösteremez. Bunlar dış po-
litikadan sapmalar olur ve sonuçta da ül-
kenin haynna olmaz.
— Özal döneminde Türk dış politikası
yeni kavramlar kazandı. Aktif dış politi-
ka örnegin... Sizin döneminizde de ben-
zer bir yenilik olacak mı?
İNÖNÜ — Turkiye'nin dış politikası
Atatürk'ten başlayarak sağlam ilkelere
bağlı olarak kunılmuştur. 'Yurtta Banş,
Dönyada Banş' demek, hiçbir zaman de-
ğişmeyecek bir ilkeyi ifade etmektir. Biz,
o ilkeye bağlıyız. Bugun dunyadaki bu-
yük değişmeler de bu ilke doğrultusunda
oluyor. Savaşcı tavırlardan, ilkeden yavaş
yavaş kurtuluyorlar; başkalarına müda-
hale tavnndan yavaş yavaş kurtuluyorlar.
zelteceğiz. Bundan hiçbir yarar görmedik,
düzelttiğimizde asıl yararlan göreceğiz.
Tükiye'nin bölgedeki konumu dünyada-
ki değişmelerle daha değer kazandı. Ama
bu değer, bizim Jcendi kalkınmamızı de-
mokrasi içinde yürüttüğümüzü, dış poli-
tikada güvenilir bir ülke olduğumuzu gös-
termemizle artıyor.
— Bir de ABD'nin sözünü ettigi 'yeni
dunya duzeni' konusu var. Turkiye'nin
buna göre bir dış politika öngönnesi ge-
refei hakkında ne düşünüyorsunuz?
İNÖNÜ — Türkiye bakımından önü-
müzdeki yıllarda yeni birçok fırsatlar ola-
cak. Balkanlar'da, Ortadoğu'da yeni ge-
lişmeler, Sovyetler Birliği'nin yeni sekli...
Bütün bunlar bize yeni ilişküer kurma ola-
nağı getiriyor. Bunlann hepsini en canlı
şekilde değerlendireceğiz. Dünyada tek bir
süper güç görünüyor şimdi. Ama bu, ge-
çici bir görünüm. Zaten bu görünüm de
bizim bu bölgede kendi politikamızı yü-
rütmemize engel olmaz. Pekçok yeni ola-
naklar şimdi karşımızda.
— Kıbns'taki dörtlii görüşme konusun-
da ne düşünuyorsunuz?
tNÖNÜ — Kıbrıs'la ilgili olarak örne-
ğin, Saym Denktaş'ın son önerileri gayet
tekcisi olmak şeklinde ortaya çıktı. Turki-
ye'nin geçmişi ve geleceği beraber düşü-
nüldüğünde, Türkiye'ye böyle bir yakla-
şım layık değil. Niçin biz herhangi bir ta-
viz venneden evvel ABD'nin karannı bek-
leyeceğiz, o karara göre kendimizi ayar-
layacağız? Buradaki meselelerin çözü-
münde, bu hiçbir şekilde bizim kabul
edeceğimiz bir yaklaşım değil. Keza,
ABD'nin de hoşuna gidecek bir yaklaşım
değil bu aslında. Çoğu kişinin hoşuna gi-
der belki, ama Amerika'nın hoşuna gide-
cek bir yaklaşım değil. Çünkü biz bura-
da önemli bir gücüz. önemli bir guç isek,
biz bu bölgede banşı nasıl sağlayacağımı-
za kendimiz karar vermeliyiz. Bu konu-
da fikrimizi söyleyip düşünebildiğimize
göre karanmızı kendimiz vermehyiz.
ABD veya bu bölgede banş isteyen baş-
ka bir güç bizim ne yaptığımıza bakar,
ona göre o da kendi karannı verir. Sonun-
da daha verimli bir sonuç alınır.
— Aktif politika sizce sakıncalı bir ny-
gniama mı?
İNÖNÜ — özal son donemde ortaya
attığı 'aktif politika yı döndü dolaştırdı,
yeni çıkan bir emperyalist politika halin-
de uygulamaya başladı. Bu, tamamen
HEP'in kurulmasıyla ortaya çıkan,
bir yanlış yaklaşımdı. Yani öyle bir
hava doğdu ki; HEP kurulunca,
Türkiye'de Kürt kökenli
vatandaşlanmızm siyasette yer
almalan, ancak ayn bir partide
olur; etnik açıdan
farklı olan bir partide.
Son derece yanlış bir izlenim
doğuyordu. Seçim karşımıza
gelince, HEP'teki milletvekili
arkadaşlarımızın bize tekrar
dönmek istemeleri bu açıdan bizi
mutlu kıldı, çünkü bu yanlışı
ortadan kaldıracak bir fırsat
bulunmuş olundu.
Kıbns'la ilgili olarak örneğin, Saym
Denktaş'ın son önerileri gayet
yerinde. dörtlü görüşme olmayacak
gibi görünüyor.
zim aktif politika anlayışımız bu değil.
Aktif politika BM içinde olur, ikili ilişki-
lerde olur ama bir emperyalist anlayış
içinde olmaz. ANAP'tan farkımız bu.
ANAP'ın, özal'ın özellikle temsU ettiği
oportünist zihniyetten esas farkımız bu
olacak ve bu, Türkiye'ye tekrar büyük bir
itibar sağlayacak. Turkiye'nin 1. Dunya
Savaşı'ndan sonra, Atatürk döneminde
ka7andığı itibar, 2. Dunya Savaşı süresin-
de ve sonrasında devam eden itiban, Av-
rupamn bütün kuruluşlanna girmemiz
hep bu davranış sayesinde oldu. Ama
AT'ye bir türlü giremiyoruz. Çünkü ne
içeride demokrasiye tam manasıyla sahip
çıkabildik, ne de öbür ülkelerle ilişkileri-
mizde bir olumlu hava yaratabildik.
— İktMara getdiğimzde karşmızda muâ
bk tabto bnlacaiıma iyke bdMcdUı mi?
İNÖNÜ — Evet, iktidara geldiğimizde,
bazı tahminlere göre, 90 trilyon liralık iç
borç karşısında olacağımız söyleniyor. Dış
borçlar aynca büyük. Herhalde bunlar da
50 milyar dolan aşacak. Bugüne kadar
kaynak diye gösterdikleri şeyler, onu sat-
mak, bunu satmak veya sürekli borçlan-
mak hiçbir şekilde kaynak değildir. Bun-
lan bırakalun. Kaynak, vergidir. Vergi re-
formuyla biz eskiden olduğu gibi, özal
gelmeden önce yapıldığı şekilde ülkenin
kaynaklanndan yararlanacağız. Vergi re-
formunun aynntılanm önümüzdeki gün-
lerde ben acıklayacağmı. Daha aynnula-
nnı iktisatçı arkadaşlanmız söyleyebilir-
ler. Yayımladığımız şeyler de var ama esası
budur. Şunu da söyleyeyim, vergi refor-
mu deyince iki temel alanı var vergi re-
fonnunun. Bir tanesi, mevcut vergileri da-
ha denetimli, sağlam bir şekilde topla-
mak, vergi kacaklannı önlemek. Bu, da-
ha etkin ve daha denetimli bir vergi yö-
netimidir. Ikincisi de, vergilendirilmemiş
alanlara veya bir çok bağışıklıklar geti-
rilerek kağıt üzerinde vergilendirilmiş gi-
bi görünen, ama aslında vergilendirüme-
miş olan alanlara yönelmek.
— Dmşük bedelle beyan editaniş yaıtak
emlaUann deierierui de almak da, ba
önlemkre danfl mi?
Bu adımın bazı siyasetciler tarafından,
bir böluculük hareketi diye nitelendirilme-
si ise son derece ters ve elbette yakışıksız
olduğu kadar gülünç. Mesele, tam tersi.
Etnik farklara dayalı partilerin kurulma-
sına karşı çıkmak demokrasiye bağlıbğın
bir ifadesidir ve onu gerçekleştirmek ger-
çekten demokrasiye inancı gösterir. Biz
bunu yapmış oluyoruz ve ülkenin bütü-
nü içerisinde tum vatandaşlanmıza eşit
hakiar vererek ülkenin bütün nimetlerin-
den ortak yararlanmayı sağlıyoruz.
— Turkiye'nin dış politikasında iktidar
oMa|anuzda degişiklikler yapacak mısı-
nız?
İNÖNÜ — Cumhuriyetin geleneksel
çerçevesi içinde yeni atılırnlar yapacak bir
davranış göstereceğiz. Çünkü dış politi-
ka, ülkenin yaşam felsefesiyle ve güven-
liğiyle birinci derecede ilgili bir alandır.
Bu alandaki temel ilkeler, bir iktidardan
ötekine değişemez. Değişen şey, bir ikti-
dann bu ilkeleri ne ölçüde başanyla uy-
guladığınız noktasıdır. Bu uygulama ta-
bii, zamanla ortaya çıkan yeni fırsatlan
iyi değerlendirmek, dünyada meydana ge-
EDEBÎYAFÇILAR KİMİSEÇECEK
Ama Özal, gayretkeşliğiyle, böyle hata-
lar yaptı son döneminde. Biz bunlardan
ülkeyi kurtaracağız. Bütün ülkelerle iliş-
kilerimiz de bu geleneksel ve aynı zaman-
da atıluna ve çağdaş, gelişmelere ayak uy-
duran bir doğrultuda olacak. llişkiler en
olumlu şekilde devam edecek; özal gel-
meden önce olduğu gibi. Ondan önce de
çok olumlu Uişkiler vardı, ekonomik, tek-
nolojik gelişme ve dunyadaki değişmeler
bu ilişkileri daha canlı ve önemli hale ge-
tirdi, bundan sonra da getirecek. Ama bu,
bizim dış politikadaki bağımsız karar al-
ma yeteneğimizi ortadan kaldırmamalı.
Biz, bir büyük super gucun dümen suyu-
na giden bir politika takip etmiyoruz .
Bunlar olmayacak bizim iktidanmızda.
Ama ilişkilerimiz hiçbir şekilde zarar gör-
meyecek. Her iki ülkenin çıkarlarına uyan
Uişkiler devam edecek. Bu konuda da soy-
lenecek seyler, 'ANAP'ın getirdigi olum-
suzluklan ortadan kaldıracağız' demekle
en iyi ifade edilebilır. Çunku hiç gereği
yokken, Turkiye'nin dış politikasını son
yıllarda bir dümen suyu politikası haline
getirdiler. Ve bu çok aleyhimize oldu. Dü-
yerinde. Dörtlü görüşme olmayacak gibi
görünüyor. Olsa da olmasa da onu bek-
lerken, asıl sorunun taraflan olan iki top-
lumun, çeşitü kademelerde birbirleriyle
göruşmeleri, bir federasyonun mümkün
olduğunu gösterecek hareketler yapmalan
ne kadar iyi olur. Bunu Saym Denktaş da
söylüyor. Böyle şeyler, sorunun gerçek sa-
hipleri tarafından ele alınmasıyla çözüle-
bileceğini ortaya koyuyor. Tek bir süper
güç olması demek, her sorunu o çözecek
demek değil. Bu tabü, çok geniş bir ko-
nu...
— 'Yurtta Sulh, Cihanda Sulh' ilkesini
dış politikada yeniden egemen kılacagını
söylüyorsunuz. Bugün bu ilke tümüyie or-
tadan kalktı mı demek istiyorsunuz?
İNÖNÜ — 'Yurtta Sulh, Cihanda
Sulh', çok kolay söylenen bir söz. Bir klişe
haline geldi izlenimi var. Onun için, bu-
nu söylemekle hiçbir şey söylemediniz an-
lamı çıkıyor, ama bunun bîç de böyle ol-
madığını, özal'ın politikası yüzunden
gördük. Özal'ın Ortadoğu'da Türkiye'yi
soktuğu gidiş, son derece yanlış bir gidiş.
Yani bir büyük gücün politikalanmn des-
yanhş bir şey. Emperyalist olmak veya ol-
mamak devletin gücü olup olmamasına
bağlı bir şey değildir. O zaman 'tnsanla-
rm da yasalara bagh kahp kahnamam, ya-
salan aşma gücü, ekonomik gücii otap ol-
mamasına baglıdır' diye bir değerlendir-
me yapılabilir. Öyle değil. Bizim emper-
yalist olmamak ıstememız, kendi içimiz-
de banş içinde yaşamak, banş içinde kal-
kınmak ve başka ülkelerle iyi Uişkiler kur-
mak, onların da kendi ülkelerinde banş
içinde yaşamalarını istemek, onlara mü-
dahale etmemek, bundan bir hayır gelme-
yeceğinı bilme anlayışından kaynaklanı-
yor. Bu ülkeler arasında banşı sağlamak,
ülkelenn kendi içlerinde demokrasiye var-
malanm sağlamak... Bu amaçlara başka
ülkeleri özendirmek için neler yapılabilir?
Işte, Irak'ta diktatörlük rejiminin yaptı-
ğı gibi başka bir ülkeyi işgal etmek, buna
karşı nasıl cıkılıyorsa, bunlar hep BM
içinde yapılacak şeyler. BM'yi bir tarafa
bırakıp tek başınıza bunlara müdahaley-
le düzeltmeye kalkıştığınızda, eninde so-
nunda emperyalist bir davranışa giriyor-
sunuz. Ve bundan kurtulamıyorsunuz. Bi-
— Tabii çeşitli şeyler akla ge-
lebilir. Bugün herkesin bildiği bazı vergi
kaçaklan var. Bunlann üzerinde durula-
cak. Bu kaynaklar sayesinde egitim-sağuk
yatınmlan arünlacak. ANAP dönemin-
de eğitime de sağlığa da aynlan kaynak-
lar son derece düşük oldu. En gelişmiş ül-
kelerden en azgeuşmiş ulkelere kadar dun-
ya spektrumuna bakarsanız, Türkiye bun-
lar içinde çok geri bir durumdadır, eğitim
ve sağlık harcamalan açısından. Son iki
yılda eğitimde bir artış sağlamay a çahştı-
lar, fakat başlangıçta girdikleri yanlış yol,
bu artışın sağlanmasını engelledi. Eğitim
ve sağlığa bugünkünden çok daha fazla
kaynak ayıracağız ve bunlan kullanaca-
ğız. Burada yalnız kaynak ayırmak değil,
bilinçli bir şekilde kullanmak da sözko-
nusu. Eğitim ve sağlık devletin en önemli
iki sosyal hizmeti. Bunlan devletin serbest
piyasaya bırakması sözkonusu değU. Ser-
best piyasanm bu iki büyük hizmeti de ya-
pabileceği izlenimini vermeye çalıştılar.
Bu, ANAP'dan önce de, ara dönemde ya-
pılmaya başlandı. Sanki 'Kendi oknhuu
kendin yap', 'Kendi hastaneni kembn
yap" sloganlanyla bu önemli hizmetler ya-
pılabilirmış gibi, Turkiye'nin artan nüfusu
karşısmda bir iki hayırseverin yaptığı yatı-
rımların hiçbir önemli katkısı olamaz. El-
bette o katkılar da iyıydi, güzeldi de, dev-
letin bu konuya yabancı kalması en bü-
yük bir hataydı. Bu, tabii, değişecek. Dev-
leti sosyal alanlardan uzaklaştırmak söz-
konusu değil.
Oylar ya intihar edecek ya da en az kötüye gîdecek
REFtKDURBAŞ
"Erken Seçim" artık iyice
gflnlük yaşamımıza sindi. Gün-
lerdir gazeteler, dergiler, telcviz-
yon seçim haberleriyle dolup ta-
şryor. Liderler, parti sözcüleri
her gün ardı ardına konuşuyor-
lar. Bu arada partilerin vitrini
de değişiyor. Halkın beğenisini
kazanmış kimi sinemacılar, ti-
ymtrocular, şarkıcılar, türkücü-
ler, her meslekten toplumda
"Mm" sahibi insanlar rnilletve-
killiği aday adaylığı yanşında
partilerin vitrininde boy göste-
riyorlar.
Peki, yazarlanmız, şairleri-
miz, kısaca kalemleriyle düşün-
oekrini aktaran insanlanmız ne
duşünüyorlar bu "seçim" ko-
nusunda. Deviet ya da iktidar-
lar sanata, sanatçıya nasıl bak-
mış? Bu seçimlerde beklentUeri
ne? Oylannı hangi partinin yö-
nfinde kullanacaklar? tlginin,
seçim sathı mailinde Ukelerden
çok vitrindeki insanlann üzeri-
ne kaydığı bir ortamda yazarla-
nmran, şairlerimizin duşünce-
leri ilginç değil mi? Kimi yaza-
nn oyu, bu seçimde çaresizlik-
ten intihar etse de...
Sözü fazla uzatmayıp şimdi
T A H S I N Y U C E L F E R I T E D G U A T A O L B E H R A M O G L U T O M R I S U Y A R O Z D E M İ R 1 N C E
En ılunhsından da olsa gerçek
bir sol parti yok. Bu seçimlerde
en iyi değil, en az fireyle en az
kötii olanı seçmeye
çalışacağız.
Sanatta da politikada da her
zaman "ehven-i şer"den nefret
ettim. Dolayısıyla bu seçimde
oyum çaresizlikten intihar
edecek.
DYP'den bir şey bekleyenlere
"Uzlaşma"da Süleyman
DemirePi izlemelerini öneririm.
SHP'nin desteklenmesi
görüşündeyim.
Bu sefer bir yurttaş olarak
kendimi mecbur hissettiğim için
gene negatif oy kullanacağım.
tktidar düşsun diye
yapacağım.
Bu seçimlerde tavrım, elbette
sosyal demokratlann iktidara
geçmesi yönünde. Sosyal
demokratlann şansı sağın
pisliklerini temizlemektir.
sa bir seçim gezisine çıkalım.
Bakalım, bu konuda neler söy-
Hryorlar?
"Hakklri'de Bir Mevsim"in
yaratualanndan yazar Ferrt Ed-
fi, düşüncelerini şöyle özetli-
yor:
"önümüzdeki seçim bana hiç
umut vermiyor. Turkiye'nin 20
Ekim'den sonra bugünkünden
çok daha büyük bir kaosun içi-
ne dusmesinden endişe duyuyo-
nım. Bunun başlıca nedeni,
toplumun acil sorunlanna, hiç-
bir partinin gerçekçi, umut ve-
rici, inandıncı çözümler suna-
mamış olmasıdır.
Yüreği her zaman solda atan
biri olarak hangi sol partiye ve-
rebilirim oyumu?
Milliyetçüiği Türkiye sınırla-
rtnın ötesine ulaşıp "avucunun
kaşmdığmı" itiraf eden, laikli-
ği tarikatlann serbest bırakılma-
sım, dolayısıyla tekke ve zaviye-
lerin açılmasını öngören, ger-
çekten değişmış Ecevit'in parti-
sine mi? Yoksa, üzerine ölü top-
rağı serpilmiş, iktidar olmak
için değil, olmamak için elinden
geleni yapan, sözcükleri ağzın-
da geveleyen, politik kavramlar-
dan özellikle kacınan, bir seçim
kampanyasmda Mitterrand'm
gülünu aşıracak kadar yaratıcı-
lıktan yoksun SHP'ye mi?
Hayır, ne biri, ne öbürü!
Peki hangisi?
Bir an için yüreğimin bunca
yü solda attığınj unutacak ol-
sam büe hangi seçeneğim var?
1960 ve 1970 kuşağuun genç-
lerini birbirine lurdıran ve bu-
gün gençlerle birlikte Istiklal
Marşı şakıyan dcksan şapkalı
iskele babasma mı? Yoksa rek-
lamlarını, annesinin kendisini
genelevde piyanist sandığı bir
reklamcının kanatlan altına sı-
ğınan mutsuz başbakarun, mut-
lu ve geniş yürekli Başkan Ba-
bamızın partisine mi?
Sanatta da, politikada da, her
zaman 'ehven-i şer'den nefret
ettim.
Dolayısıyla bu seçimde oyum
çaresizlikten intihar edecek."
"Bu seçimlerde SHP'nin des-
teklenmesi görüşündeyim" di-
yerek tavrım açık olarak bir
partiden yana koyan şair Ataol
BehramoğİB sözlerinin ardını
şöyle getiriyor:
"DSP bir kadro hareketi de-
ğil. DYP'den demokratik kaza-
nımlar yönünde bir şey bekle-
yenlere ise 'Uzlaşma' adlı fılm-
deki belgesel bölümde Süley-
man DemirePi izlemelerini öne-
ririm."
Uzunca bir aradan sonra
okurlanmn karşısma "Mavi
Kanatlannla Yalnız Benim Ol-
saydın" romanıyia çıkan Selim
İleri seçimlerde boş oy kullan-
mak:an yana. İleri, "Seçimler-
de umutsuz bir yurttaş olarak
yer alıyorum" diyor ve eküyor:
"Siyasi partUerin birbirlerine
yönelik suçlamaları karşısında
büyük bir şaşkınhk duymakta-
yım. Vaatlerinden vazgeçtim,
söylemlerinin düzeysizliği, insa-
m yıkmaya yetiyor. Bir de şu sa-
natçı milletvekili aday kampan-
yaları işüı içine kara mizahtan
esintiler katıyor. Demokrasiye
inancımı yitinnediğim için boş
oy atacağım. Genel olarak her-
hangi bir partiye girmeyi duşün-
mem, bugünku koşullar altında
hiç düşünmem."
Kimi yazarlanmız ise karar-
ulıktan gelen bir kararsızlık için-
de. Türkçenin balım damıtan
öykü ve çevirileriyle tanıHıgım)?
Tomris Uyar gibi:
" Kararhhktan gelen bir ka-
rarsızlık içindeyim. Zaten şim-
diye kadar bir tek TlP'e verdi-
ğirn oydan pişman değilim. On-
dan sonraki oylann hepsi bir
başka görüşün ka7anmamjHii
için verilmiş negatif oylar. Bu
sefer de bir yurttaş olarak ken-
dimi mecbur hissettiğim için ge-
ne negatif bir oy kullanacağım.
Bunu bu iktidann düşmesi için
yapacağım, ama ne yazık ki bu
oya da inanmıyorum. Bu parti-
lerin birine girmeye aday olan
insanlann, isterse sanatçı olsun,
partUerin düzeyinde olduğunu
düşünü^orum."
Şair Ozdemü* İnce yazarlann,
şairlerin zaten yazdıklanyla po-
litikamn içinde olduklan görü-
şünden yola çıkarak erken se-
çimle ilgili düşüncelerini şöyle
özetliyor:
"Şiir yazdığıma göre politika
yapıyorum. Bütün yazarlar, şa-
irler yazdıklan ile politika yapı-
yorlar. Bu seçimlerde tavnm, el-
bette sosyal demokratlann ikti-
dara geçmesi yönünde. Ama
sosyal demokratlann şansı, da-
ima sağın pisliklerini temizle-
mektir. Halk da faturayı neden-
se bu sol iktidarlara çıkarmaya
meyyaldir. Bu da politik bilin-
cinin yeterince gelişmediğini
gösterir. Ecevit'in başına gelen-
lerin tekrarlanmasından korku-
yorum. Ashnda sonu geldi sa-
nılan Marksist ideolojiye ina-
nanlann, sol yelpazenin neresin-
de olursa olsun bir tek partiye
oy vermesini temenni ediyorum.
Partiye katılmayı elbette düşü-
nürdüm. Ama bir parti içinde
bir yazann politika yapması ol-
dukça güçtür. Hem parat hem
zaman ayırması gerekir. Ancak
kontenjan adayı olarak seçilebi-
lirler. Antidemokratik gibi gö-
rünse de meslek olarak politika
içinde bulunmayan adaylar an-
cak o şekilde seçUebilirler. Ben
aktif olarak sorumluluk almak
isterdim."
Tahsin Yücel seçimin
"beürgin" özelliklerinden söz
ederek "olmazsa olmaz" görü-
şünden hareketle "Bir seçimde
en iyiyi değil, en az fireyle en az
kötü olanı seçmeye çatafacatız"
sonucuna vanyor:
"Bana göre bu seçimin dört
belirgin özelliği var. Birincisi
halkın istencini yansıtacak bi-
çimde değil, belirli bir aTinligın
iktidar olmasını sağlayacak bi-
çimde hazırlanmış bir yasaya
göre yapılacak olması. Bir par-
tinin V* 30-35 gibi bir oy oranıy-
la çoğunluk sağlaması bana bü-
yük bir adaletsizlik gibi görünü-
yor. Ikincisi bu seçimin gerçek-
te yalnızca sağcı partUer arasm-
dayapılacak olması. Partikr yel-
pazesinde sağın her türlusü,
hatta solu bile var. Ancak en
ıhmhsından da olsa gerçek bir
sol parti yok. Üçüncüsü bu se-
çimde. milletvekili adaylığının
büyük bir yaünm işi olması. Bu
durumun yan sonuçlanndan bi-
ri önümüzdeki yıllar içinde bir-
çok ormanın daha agacsızlandı-
rılacak, birçok koyun daha be-
tonlaştınlacak olmasıdır. Dor-
düncüsü, partilerin milletvekili
adaylan arasmdaki türdeşlik her
zamankinden daha çarp'ıcı.
Benzer çevrekrden geliyor, ben-
zer bir mantığı ve benzer yön-
temleri paylaşıyorlar. Kural dı-
şı olanlar oldukça az. Sonuç
olarak bu seçimde en iyiyi de-
ğil, en az fireyle en az kötü ola-
nı seçmeye çalışacağız."
SCHJBCEK