19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 EYLÜL 1991 HABERLER CUMHURİYET/3 Biga'dan sonra Denizli ve Ceyhan'da da Magic Boxyayını kesildi Belediyeler anti-Star1SHP'li belediyelerde, Magic Box'ın İstanbui Büyükşehir Belediye Başkanı Nurettin Sözen aleyhine yayın yapmasından sonraözel TV'nin yayınını kesme eğilimi ağırhk kazandı. Haber Merkezi — Magic Box'ın İstanbui Büyükşehir Be- lediye Başkanı Nurettin Sözen hakkında yaptığı oiumsuz ya- yınlar üzerine SHP'li belediye- lerde Starl antenini kapatma eğilimi belirdi. Büyükşehir be- lediyeleri, bu konuda SHP Ge- nel Merkezi'nin karannı bekle- diklerini açıklarken, Prof. Nu- rettin Sözen önceki gece yarısı verikn "Kırmm Koltuk" prog- ramının yeniden, ancak saat 19.30 haber bülteninden sonra da yavnnlanmasını istedi. îzmir Büyukşehir Belediyesi, Starl ile ilgili karan halkın ve- receğini belirtti. Büyükşehir Be- lediyesi, bu nedenle önümüzde- ki günlerde kamuoyu anketi dü- zenleyerek çıkan sonuca göre yayınlan kesecek ya da devam edecek. SHP tzmir tl Başkanı Tnran Karakaş ise "Starl, ya- yınlanyta nc lcadar basın özgür- ltt|iinü hiçe saysa da, istismara kaflcsa da onian o zifcnryede yok etmek istemiyoruz. Maztam dn- mma diişmelerine fırsat verme- yecegiz" dedi. Adana'ya yöne- lik Starl yayınlannı dağıtan Seykan Belediyesi, yayının ke- Nnrcttin Sözen, savcıhk soruşturmasından sonra Magk Box aleyhine dava açaca|ını tekrariadı. (Foto silmesi ya da devam etmesi ko- nusunda SHP Genel Merkezi'- nin vereceği karan beküyor. Ceyhan Belediye Başkanı Meh- met Şerifyiğit, Starl 'in yayını- nı yanlı yayın yaptığı gerekçesiy- le kestiklerini bildirdi ve "Starl ancak tarafsız yayına başlarsa tekrar açacagız" dedi. Gazian- tep ve Giresun belediyelerinin de Sözen'i arayarak isterse Starl yayınını kesebileceklerini iletti- ği öğrenildi. Gaziantep Beledi- yesi, SHP Genel Merkezi'nin bu konuda karar vermesi duru- munda hemen uygulamaya ge- çeceklerini bildirdi. tzmir Ege Büromuzun habe- rine göre Denizli Belediyesi Starl'inyayınını dün kesti. Ye- rine TRT'nin TV4 kanalı veril- meye başlandı. Denizli Beledi- ye Başkanı AN Manm, Starl ya- yınlannın "sfetemde meydana gelen anza nedeniyle" verileme- diğini açıkladı. Marım, "Magic Box, yayınlannın izkndiği sâs- temlerin SHP'li belediyelerin elinde olduğunu unutmasın. Meydanı bos sanmasınlar" de- di. Artvin Belediye Başkanı Ka- dir Halvaşi, kurduklan sistem- le Starl yayınlannı izlettikleri- ni açıklarken yanlı yayınlann sürmesi durumunda Denizli ör- neğinde olduğu gibi "anzalanabileceğini" söyledi. AHaga Belediye Başkanı Hakkı Ülkü, "Genel merkezimizin tav- rnu bekliyoruz. Paıti yönetimi bir karar alırsa gayretlerimizle yaptığımız Starl yayınlannı keseriz" dedi. Edirne Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi, "Sözen hakkındaki yayınından sonra Starl'in yayınına son vermemiz kesinleşti. Starl olaya politik bakıyor, biz öyle bakmıyoruz. Mesele SHP'nin degil, biitün partflerin meseksidir" dedi. Ay- dın Belediye Başkanı Cevat Al- demir, "Seçim arifesinde böy- lesine yanlı yayıncılık anlayışı devam ettirilirse gerekeni yapa- nz" dedi. İstanbui Sanyer Belediye Baş- kanı thsan Yalçın, Starl 'in yanlı yayınlannı sürdürmesi duru- munda bu kuruluşun antenleri- ni "Bogazın derinliklerine gö- meceklerini" söyledi. Gebze Belediye Başkanı Meh- met Emin Akın Magic Box an- tenini devreden çıkararak yayı- nı durdurduklannı söyledi. Ça- nakkale'nin SHP'li Belediye Başkanı tsmail Özay Magic Box'a karşı ortak tavır alınma- sı için Marmara ve Boğazlan Belediyeler Birliği Encümeni'- nin toplanmasını istedi. istanbui Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Nurettin Sözen dün yaptığı yazılı açıklamada savunma hakkını kullanarak önceki gün düzenlediği basın toplantısıru Magic Box yöneti- minin yayımlamayarak "mesJe- ki ahlak knrallannı çignemeye devam ettiğini" bildirdi. Sözen, önceki gece yansı verilen "Kır- mızı Koltuk" progranunın yeni- den, ancak saat 19.30 haber bül- teninden sonra da yayunlanma- sını istedi. Sözen, Starl yayını- nın "Fiziki olarak kesilmesi için degil, yanlı yayın yapmaması için sonuna kadar mücadele edecegim" dedi. Magic Box'ın şimdiye değin belediyenin ola- naklannı kullanarak yayın yap- masına izin vermediğini kayde- den Sözen, çanak anten konu- sunda Cumhuriyet muhabirine şunları söyledi: "Trafik kazasına neden olan dev anten tarihi bir binanın cev- resinde, tstanbul 1 nolu Kültiir ve Tabiat Varüklannı Konıma Kunılu'odan izin phn m a **a n ku- rulmuştur. Aynı şekilde ikind anten de yine birinci dereceden tarihi eser kapsamına abnan Ve- zirban'a yerleştirflmiştir. Kono- yu kurnla ilettik, şu anda ince- leniyor. Bugün yann karar ve- rilebtlir. Benira yapdğını başva- ru üzerine de savcüık konuyu inceliyor. Savcüıgın karanndan sonra ben hem kişisel ceza hem de tazminat davası açacağım. ttunon yanı sıra Almanya'daki ve biitün aluslararası basın ör- gütlerine başvurarak yayın ser- tifikasının ellerinden alınmasmı isteyecegim. Artık bu işin peşi- ni bırakmam söz konusu degil. Magk Box'ın ve iktktannfldbe- defi var. Yandaşlanm iktidar yapmak ve bu yolla zengin ol- mak. Biz bunlara dur diyece- gü." tstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Nurettin Sözen'in Starl'in kendisine yönelik ya- yınlan hakkında verdiği suç du- yurusu dilekçesi üzerine tstan- bul Cumhuriyet SavcıuğTnın soruşturma başlatüğı öğrenildi. Prof. Erim'in Afrodisias'ta başını, Berlin Müzesi'nde gövdesini bulduğu heykel 'Ihtiyar Balıkçı' gövdesini bekliyor ÖZGENACAR p l ANKARA — Aydın Karacasu yakınlarındaki Afrodisias'ta 30 yıl aralıksız arke- olojik kazılar ya- pan Profesör Ke- •aa Erim'in önemli ve inanıl- maz bir buluşu ölümünden sonra doğrulandı. An- cak ortaya Türki- ye ile Almanya arasında önemli bir bilim, sanat ve hukuk sorunu çık- tı. Geçen yıl 3 kasımda ölen Prof. Erim ve kazı heyeti 1989 yılında Afrodisias'ta kelimenin tek anlamı ile "enfes" güzeUik- te, mennerden yapılmış bir hey- kel başı ortaya çıkarmıştı. Ba- şın bulunduğu an Prof. Erim, kazı heyetindekilere söyledikle- rini birkaç saat sonra bana New York'a telefon ederek şöyle de- mişti: "Ba başın, Fransu arkeolog Panl Gaudin'in 1904 yıbnda Af- rodisias'ta bulup gizlice Türld- ye'den kaçırdıgı ve daba sonra Berlin Müzesi'ne satUgı 'BaJık- çı beykeil'ne ait baş oldugana eminim..." Kazı heyetince biraz da hay- ret ve merakla karşılanan ve sa- dece "iyiniyeüi bir kehfinet" olarak nitelenen bu yargısuu ka- mtlamak amacıyla Prof. Erim derhal Berün Müzesi'ne bir mektup yazdı. Yardım istedi. önceleri yanıt alamadı. Buraya kadar olanlan, ölümünden üç ay önce temmuz 1990 tarihinde yazdığı makalesinde Erim özetle şöyle anlattı: "Tiberius Portikosu'nda ge- çen yıl alışümamış bir havuz boldük. HSVUZUD çeşitli yeıie- rinde kazüanmızı sürdürdük. Gerek baO ve gerek dogv kanat- lan çok iyi kornnmoş bolguiar verdi. Batı yanında çok gttzel heykeilerden olnşan bir kolek- siyonia karşüaştık (...) Aynca M.S. S. yüzyüa ait üç tane parça, ama mükemmel er- kek portrelerini havuzda bul- dnk. Hiç kuşkusuz bunlann içinde en büyuleyici olanı sade- ce tam olmakla kalmayıp iıstiin niteUkli, sakallı bir erkek başıj- dı. O anda ne olduysa oldu. Bir- denbire bu parçaıun 1904 yılın- da Paul Gaudin'in Hadrian Ha- mamı yanında bulduğu bir göv- deye ait olabilecegi aklıma gel- di. Bu gövde daha sonra Afro- disias'tan kaçınlmış ve Berlin 1 deki o zamanın Altes Müzesi- ne satılmıştı." Prof. Erim daha sonra başın fotoğrafını ve boynun alçı kalı- bınt müzeye göndererek bulun- tusunun doğrulanmasım ya da yalanlanmasmı istemişti. Ancak uzun bir süre geçmiş, o zaman Doğu Berlin'de olan müzeden yamt gelmemişti. Prof. Erim'- in ısrarlı mektuplarından so- nuncusuna gelen yanıtta ise "kendilermdeki heykel gövdesi- nin boyun bölümünün alçı ka- lıbının çıkankbgı" bıldirilıyor ve "bunun nereye gönderileceği" soruluyordu. Mektubu aldığında havalara uctuğunu bir başka telefon ko- nuşmasından anladığım Prof. Erim hemen kendilerine mektup yazarak bu alçı kopyanın Doğu Berlin'deki Türk Büyükelçiliği'- ne teslim edilmesini istemişti. Bundan sonra Erim'in başına dünyayı yıkan büyukelçiliğin bu davranışım arkadaşımız Füsun Özbilgen köşesinde o günlerde çok iyi dile getirmişti. Doğu Berlin'de o zaman Türkiye'nin çıkarlarını korumakla görevli Türk Büyükelçiliği, anlaşüma- yan bir nedenle topu topu 450 gram ağıruğındaki bu alçı kalı- bı alıp Türkiye'ye iletmeyi red- detmişti. Alman Müzesi'nin yet- kilileri, Prof. Erim'e "Şimdi ne yapmamızı istersiniz" diye so- ruyordu. O sırada Afrodisias'ta olan Erim'in kazı heyetindeki bir Avusturyalı restoratörü bu ka- hbı teslim aJmaya Berlin'e gön- dermeye kararlı olduğunu bana telefonia söylediği gün bir rast- lantı sonucu Türk bükümetim'n New York'taki iki Amerikah avukatımn Doğu Berlin'e gide- ceğini duymuştum. Kendilerin- den yardım rica ettim. Prof. Erim, alçı kalıbın avukatlara ve- rilmesi gerektiğini bildiren bir yetki belgesini müzeye gönder- di. Avukatlar, üç santim kalın- lığında bir zarf içindeki bu ka- hbı müzeden alıp -bavullannda bile değil, sadece evrak çantala- nnın içinde- New York'ta bana teslim ettiler. Ben de Doğu Ber- lin'deki Türk Büyükelçiligi'nin almak istemediği bu zarfı New York'tan tstanbul'a giden bir arkadaşla Prof. Erim'e elden gönderdim. Bir Yunan heykelinin Roma döneminde yapılmış bu kopya heykel gövdesi ile baş arasmda- ki kınklann uyuşması açısından bu alçı kalıp çok önemliydi. Kı- nklann ya da boyun çaplannın uymayışı Prof Erim'in yargısı- nı bir anda yok edecekti. Tam 85 yıl önce bulunmuş olan bu gövdenin kendisini Erim ancak yülarca önce bir kez Berlin'de müzenin vitrininde ve bir iki kez de fotoğrafını gör- müştü. Acaba Gaudin'in buldu- ğu "Balıkçı" heykelinin gövde- sinin boynu ile kendisinin bul- duğu başın boynu birbirine tı- patıp uyacak mıydı? Kendisinin ve heyetteki uz- manlannın heyecanı sonsuz- du... Afrodisias'taki ilk dene- mede Berlin'deki müzenin bir yanhşlık yaptığı ve kendilerine "dişi kopya" kalıbının gönde- rildiği, oysa erkek kopyanın gönderilmesi gerektiği ortaya çıktı. Ancak ne var ki bu yan- lışlığa karşın yine de bu kez he- yettekiler Prof. Erim'e hak ver- mekten geri kalmadılar. Boyun- lann ölçüleri tutuyordu. Ancak "yûzde yüz uyuyor" diyebilmek için erkek kopya gerekiyordu. Prof. Erim yargısından emin- di. Ancak ileride bu heykeli Al- manya'dan geriye isteyebilmek için yüzde yüz emin olmalıydı. Berün Müzesi ile yeniden yazış- maya başladı. Ancak bir kalp bunalıını ile erken gelen ölüm yargısını kamtlamasına olanak vermedi. Antalya Müzesi'nden arkeo- 5 Kasım 1990günü ölen Prof. Kenan Erim'in mezarı hâlâ ilk günkü gibi Afrodisias'm babasına özensiz mezarProf. Erim, isteği Üzerine, gün ışığına çıkardığı antik kente gömüldü. Nevarki aradan aylar geçmesine karşın mezan hâlâ ilk günkü gibi duruyor. Başta turistler olmak üzere, Afrodisias'a her gün gelen yüzlerce insan bu görünüme çok şaşınyor, içerliyor. OKTAY EKİNCİ DENİZLİ/GEYRE — Günü- müzden iki bin yıl önce "heykel yanşmalanmn" yapıldığı, güzel sanatlarda, biümde ve felsefede ünlü kişilerin yetiştiği ve dahası Anadolu'dan Avmpa'ya "sanat nrünü iaraç edilen" bir merkez olan, antik çağm en görkemli Karia kentlerinden Geyre'deki Afrodisias, bugünlerde belki de tarihinin en "üzgün" günlerini yaşıyor. Adım aldığı Aşk Tannçası Af- rodh'ten sonraki ikinci ve "son" büyük âşığı Prof. Dr. Kenan Erim, olağanüstü güzellikte in- şa edilmiş tarihi yapıtlann orta- sında, belki de Anadolu'nun şu andaki en "bakımsız" ve "özenalz" mezannda yatıyor... Prof. Erim'in bir kalp kriziy- le 5 Kasım 1990 günü ölmesi tüm sanat ve bilim çevrelerini yasa boğarken, ölümünden ön- ce gazetelerde yer alan "ilginç" bazı haberler de hem kendisini hem de sevenlerini şaşkına çevir- mişti. ören yerindeki kazıda ça- lışan işçilerin "prim borçtan" yüzünden Prof. Erim mahkeme- lere düşmüş, otuz yıldır emek verdiği bu kutsal görevinde ne- redeyse "sucnı" konumuna so- Prof. Erim, islegi üzerine, gun ışığına çıkardığı antik kente gömüldü. Ne var ki aradan aylar geç- mesine karşın, mezan hâlâ "ilk günkü" gibi duruyor ve başta turistler olmak üzere, Afrodisias'a ber gün gelen yüzlerce insan bu görünüme çok şaşınyor, içerliyor. kuimuştu... Oysa, iki bin yıl önce bile in- sanlar, Afrodisias 'ın güzelliğine ve oradaki sanatçılann yaratıcı güçlerine öylesine büyük bir "saygı" duymuşlardı ki MS 35 yılında, Roma Senatosu, bu gi- zemli kenti ve halkını "vergiden muaf ilan etmişti. Imparator Marctıs Antonius, senatonun bu karanm imzalarken, 20. yüzyı- lın sonJarında bir gün, aynı top- raklardaki "nygar" bazı insan- lann, Afrodisias'ı "yaşatan" in- sam, benzer bir vergi konusun- dan ötürü "ölümcül" bir sıkın- tıya sokabileceklerini düşünebil- seydi, acaba neler düşünürdü?.. Prof. Erim, isteği üzerine, gün ışığına çıkardığı antik kente gö- muldU. Ne var ki, aradan aylar geçmesine karşın, mezan hâlâ "ilk günkü" gibi duruyor ve baş- ta turistler olmak üzere, Afrodi- sias'a her gün gelen yüzlerce in- san bu görünüme çok şaşınyor, içerliyor. ören bölgesinde, bulunduğu yön bile işaretlenmeyen, iyice yaklaşılmadan yeri hiç farkedi- lemeyen mezar, yanına varüdı- ğında şaşkınlığı üzüntüye dö- nüştürüyor. Üzerini yabani ot- lann kaplamaya başladığı hü- zünlü bir toprak kümesinin ba- şında, yere gömülü duran bir tahta parçasımn üzerinde, tü- kenmez kalemle yazılmış ince ve soluk bir el yazısı, ancak bir metreden okunabiliyor: "Prof. Kenan Erim. Airodisias'm arke- ologu." Fotoğraf çekerken yanımıza yaklaşan ziyaretçiier, "bn saygı- sızlıga kim son verecek?" diye soruyorlar. Küçük bir kız topla- dığı kır çiçeklerini annesine ve- recekken, vazgeçiyor, "Afrodisi- as'ın babasına" armagan ediyor. Bekçiler de sulamaya söz veri- yorlar... Prof. Erim, ölmeden önce şunlan söylemişti: "30 yıidır ug- raştım, bir 2010 yılında bu iş bi- ter. O zaman da ben 81 yaşında olurum..." Umanz, mezanmn ona ve gün ışığına çıkarttığı "yüksek insan uygarlıgına" yakışır dü- zeyde kalıa bir "evrensel anıt" olabilmesi için 2010 yılını bek- lemeyiz. Açılacak bir proje ya- nşmasıyla, Afrodisias'ı bizlere kazandıran insamn emeğini sim- geleyen bir anıt mezan, antik çağdaki örnekleriyle "yan yana" insanhğa kazandırabiliriz... log Orhan Atvur bu olaydan Profesör Jale lnan'a söz etti. Prof. Inan kendisinden çok genç olan Prof. Erim'in mesle- ğine hayranlığından dolayı dev- reye girip Berlin Müzesi'nde ya- kından tanıdığı Paul Kunze ile yazışmaya başladı. Berlin'deki Zeus Tapınağı konusunda Bergama Belediye Başkanı Suat Taşkın ile ters bir diyalog içinde olan Kunze, bu yaz başında Prof. lnan'a gön- derdiği bir mektupta "Turldye*- yi ziy arete gelecegini ve masraf- lan kendi mazesince karşıian- mak üzere 'balıkçı heykeü'nin gövdesinin tümünün bir alçı kopyasını getirecegini, uyması halinde karşılığında Prof. Erim'in bnldugu başın alçı ka- lıbını Berlin'e götürmek istedigini" müjdeliyordu. Dr. Kunze sözünde duruyor ve uçakta beraberinde heykelin kopyasını Afrodisias'a kadar getiriyordu. Prof. Erim'in yeri- ne Afrodisias kazılannı sürdü- ren ve aynı zamanda değerli bir heykelcilik uzmanı olan Prof. R.R.R. Smith, Dr. Kunze, Prof. lnan ve öteki yetkililerin huzunında yapılan denemede Erim'in bulduğu baş tıpatıp ye- rine oturuyordu. Berlin'deki "Balıkçı" artık sıradan bir kişi değil "tntiyar Balıkçı"ydı. O anda herkes ön- lerinde "alü faamam, fistü Şişhane" yani "altı alçı kalıp, östü gerçek baş" biçiminde du- ran bu heykele bakarken, Prof. Kenan Erim'in bu akıl almaz buluşu karşısında bir kez daha saygıyla egiliyordu. Dunım Ankara'ya Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü'ne duyuruldu. Prof. Erim'in bul- duğu başın alçı kopyasmın Dr. Kunze'ye verilip verilemeyeceği soruldu. Ankara'dan verilen tek kelimelik "hayu" yamtı işin doğnısunu yansıtıyordu. Çünkü Dr. Kunze'nin amacı bu olayı örnek olarak kullanıp Bergama Zeus TapınagVnın tıp- kı bir kopyasını Türkiye'ye ve- rerek o sorumı da bu yöntemle kapatıp bir taşla iki kuş vur- maktı. Oysa Prof. Erim'in bana, ya- lunianna ve Türk yetkilüerine bir vasiyet niteliğinde söylediği açık bir gerçek vardı: "Paul Ga- udin bn balıkçı beykel gövdesi- ni bflimsel araştınna iddiası al- bnda Afrodisias'ta yaptığı izinli kazıda bnlduktan sonra Türki- ye'den kaçırmış ve Berlin Mü- zesi'ne satmıstır. Ba heykelin orijinali Bern'n'den getirilerek bulduğunı parça ile tamamlan- malı ve dünyaya Afrodisias'ta sergilenmelidir... Ondan sonra Berlin Müzesi'ne bir kopyaa ve- rilebilir." Prof. Erim'in bu mesajını doğrulayan bir başka gerçek ise ölümünden bir süre önce arka- daşunız Mnstafa Balbay'a ver- diği mülakatta özetle "Paris'te Paul Gaudin'in aiesinin evinde Afrodisias'tan kacınlmıs bir heykel parçası gördüm. Kendi- lerine bunun fotoğrafını çek- mek istediğimi söyleyerek ödünç istedim. Ondan sonra ge- ri venneyerek Türkiye'ye getir- dim. Yani heykeli resmen çaldun" diye konuşmuştu. Dr. Kunze'nin Berlin'e kop- yasız döndüğü ve Türkiye'nin bu heykelin gövdesinin orijina- linin Berlirt'den geri getirilmesi konusunda Alman hükümeti nezdinde önümUzdeki günlerde girişim yapacağı bildirüiyor. DUNYADA BUGUN AIİStRMEN Ahlaksızlık-Zorbalık... Kısa bir süre önceydi. Uğur Mumcu'nun istanbul'da oldu- ğunu öğrenen birkaç ortak arkadaşla bırlikte bızırn evde top- lanmış konuşuyorduk. Uğur'un üzüntülü, dalgın halini gören dostiardan biri nedenini sordu. —Hayatımın en güç ve en üzücü gazetecilik görevlerinden birini yapıyorum. Böyle bir şeyi hiç istemezdim dedi Uğur. Birkaç dakika sonra ertesi günün gazetesi geleceği için de açıkladı. —Bugün Mebmet Ali Birand ile ilgili, çok ciddi delilleri olan bir soruşturma haberini yayımlamak durumunda kaldım. Üs- telik işin sonu da kötü görünüyor. Arkadaşlardan biri atıldı: —Madem bu kadar üzülecektin, görmezden gelip yayımla- masaydım. —Nasıl olur diye yanıtladı Uğur, "Bana gelen ve kamuyu il- gilendiren böyle bir haberde'Bu benim arkadaşım, çok iyi bir gazeteci' diye nasıl ayrım yapabilirim. O zaman benim tarafsızlığım, habercilik ahlakım nerede kalır?" Haklıydı. Ybrumunda özgür olan, inandığını yazan, kendi öznel görüşünü savunma hakkına sahip olan gazeteci, ha- berde nesnel olmak, ayrım vapmamak zorundaydı. Gazete- cinin kendi eiıne gelen haberi yayımlamak ya da yayımlama- mak konusunda da karar yetkisi yoktur. O, haberin doğrulu- ğunu araştırdıktan sonra hoşuna gitse de gitmese de yayım- lamak zorundaydı. Çünkü gazetecinin haber verme öigürtüğü, gerçekte hal- kın haber alma özgüriügünün bir parçası, bir aletidir. Habe- ri alan, olaya tanık olan, çarpıklığı gözleriyle gören gazete- ci, haberi halktan gizlerse, işine gelmedıgi için veya günü geldiğinde, kendi çıkanna ya da hizmet ettıği kışınin yararı- na kullanmaya kalkarsa, mesleğine ihanet etmış olur. Bunun adı, gazetecilik kurallarına uyulan ülkelerde "haber ahlak- sızltğı"dır. Seçimlere 39 gün kala 21 Eyiül 1991 Cumartesi günü. "Mahdum Bey"in "magic" denen korsan kutusu Starl'i acan- lar, böyle bir olayla karşılaştılar. İstanbui Büyükşehir Belediye Başkanı'na kızan ve onu "zorbalıkla" suçlayan Starl yöneticileri, hemen hemen bir yıl kadar önce Çetin Altan'ın büyük oğlunun yönettiği "Kır- mızı Kottuk" programına çıkan Belediye Başkanı ile yapılan görüşmenin bir bölümünü yayımladılar. Bu program bir yıla yakın süredir Starl'in arşiviride durmakta ve yayımlanmamak- taydı. Starl'in yöneticileri, programı şimdiye dek yayımlamadık- larını, ama şimdi İstanbui halkının nasıl hoşgörüsüz bir in- sanla karşı karşıya olduğunu görmek hakkına sahip olduğu- nu düşünerek ekrana getırdiklerını söylediler. Ekrana getirılen, yanm saati aşmış olan konuşmanın tü- mü değil, tartışma çıkan bölümüydü. Programın tümü ekra- na getirilmedıgı ve Starl'cilerın işlerine geldiği biçimde ma- kaslanıp sunulduğu ıçın izleyici tam açık bir görüş sahibi ola- mıyordu. Ama yine de yanlılık, köşeye sıkıştırma isteği ile biriikte bir lise öğrencısinin btlgi düzeyinin altında olmanın verdiği ace- milik yüzünden Çetin Altan'ın büyük oğlu bir sorusu ile per- deyi aralıyordu. Kırmızı Kottuk programının iki yöneticisinden biri olan, "Bü- yük Mahdum"un TV'sinde çalışan "büyük oğlan" Küçükar- mutlu bölgesıne polislerin girememesinin hesabını beledi- ye başkanından soruyordu. Nurettin Sözen, haklı olarak, bu sorunun emnıyet müdürune sorulması gerektiğini söyledi. Gerçekten Küçükarmutlu'ya gıremeyen polislerin hesabı olsa olsa "Büyük Mahdum"un pederinden ve iktidarından sorulurdu. Ama bütün bunlar işlenen ve yalnızca ahlaki müeyyidesi olan basın suçunun yanında aynntıydı. Asıl tiksindiricı olan, Sözen'in, yanlı olduğuna inandığı so- rular karşısında programı bırakıp gitmesinin bir hoşgörüsüz- lük örnegi olduğunu ve İstanbui halkının bu gerçegı ögren- me hakkı bulunduğunu düşünen Starl yöneticilerinin ger- çeği şimdiye kadar halktan saklamalarıydı. Eğer olay bir hoşgörüsüzlük örneğı idi ve İstanbui halkı- nın bunu öğrenmek hakkı var idiyse, neden ve hangi hakka dayanarak Starl yöneticileri bu gerçeği halktan saklamışlar- dı? Yoksa "Büyük Mahdum"un kuruluşunun yöneticileri, ger- çekleri, "Büyük Mahdum"un pederinın veya iktidarımn çıka- nna uygun gördüklen şekilde, dıledıklerinde halktan gizle- yip ditediklerinde çarpıtarak ve bir bölümünü gizleyerek ya- yımlamayı basın ahlaklarına uygun mu buluyoriardı? Zorbalık iddiasına yol açan olay ile ilgili gerceklerin içyü- zünü, bügünkü gazetelerde, Nurettin Sözen'in açıklaması ile biriikte okuyabilirsiniz. Ama orada burada, zorbalık, hoşgörüsüzlük, ahlaksızlık arayanlara bir tavsiyemiz var. Zorbalık arayanlar, sivil darbecilere baksınlar. Zorbalık ve ahlaksızlık arayanlar. bütün Türkiye'ye yayın yaptığı halde kazancını Türkiye Çumhuriyeti Devleti'ne (ki or- taklardan birınin babası TC'nin en yüksek temsil odağı olan Çankaya'da oturmaktadır) beş kuruş vergı vermek ıstemeyen- lere baksınlar. Zorbalık arayanlar "Mahdum Bey"den vergi almak ısteyenlere ellenndekı devlet gücünü kullanarak "Beş kuruş alamazlar" diyenlere baksınlar. Zorbalık ve ahlaksızlık arayanlar, devletin kurtaracağı şir- ketteri önceden öğrenıp borsada onların hisse senetlerini top- layarak, "inside tradıng" yapanlara baksınlar. Ahlaksızlık arayanlar, haberleri diledikleri zaman gizleyip dilediklerı zaman yayımlayanlara, yani aynaya baksınlar. KlSA KISA • Çanakkale'nin Biga ilçesine bağlı Balıklıçeşme kasabasında, "Hacı Mevlidi"nde yedikleri yemeklerden zehirlenen 250'ye yakın kişi tedavi altına alındı. Zühnü Akman adlı kişi tarafından önceki akşam verilen yemeği yiyen 250'ye yakın kişi, mide rahatsızlıklarının başlaması üzerine Biga Devlet Hastanesi'ne başvurdular. Zehirlenenlerden 170*i Biga Devlet Hastanesi'nde ayakta tedavi edildi, 67'si ise Çanakkale Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. • Aydın'ın Nazilli ilçesinde, bir benzin istasyonu görevlisini öldüren silahlı soyguncular kasadaki paralan alarak kaçtılar. Jandarma karakolu yetkililerinden alınan bilgıye göre olay bu sabaha karşı Yazırlı köyü yakınlanndaki Ozçalışkan benzin istasyonunda meydana geldi. Benzin istasyonunda görevli lhsan Çiftçi'yi tabanca ile öldüren soyguncuların, daha sonra anahtarlan alarak kasadaki paralan çaldıklan bildirildi. • Aydın'ın Karacasu ilçesine bağlı Ataeymir kasabasında özel sektöre ait bir maden ocağuun yemekhane bölümünde . meydana gelen patlamada 1 işçi öldü, 6 işçi de ağır yaralandı. Karacasu Savcıbğı'ndan alınan bilgiye göre olay dün sabaha karşı meydana geldi. Dernir rnadeninin çıkarılmasında kullanılan ve yemekhanede bulunan pozasyum nitrat adlı patlayıcı madde, henüz belirlenemeyen bir nedenle infilak etti. Bu sırada yemekhanede kahvaltı etmekte olan işçilerden Ali Bozoğlu (50) olay yerinde öldü. Yüksel Acar (24), Ali Kabak (31), Resuli Teke (29), Mehmet Ergin (22), Ramazan Sözen (42) ve Yaşar Karagöz j (27) ağır yaralandılar. K A D I K O SURKUR SÜRÜCÜ KURSU D*vr«ler: HaftaSoou: 21 Eyü Haftalçt: 23 EyCI (Sabah-Akçam) ~KADIKÖY (Söjûflüçejme Camii yanı) fafc 34918 2M36 02 06 - 336 02 79 Fox:349 Eşarp ateljvleri Için Eşarp, fikse ve yıkama ütü takımı ile "Bursada ya- pılmış Türkanlardan abn- mış keçeli bir ütü silindir çapı 1 metre civarında bu- harlı kazanla çalışır kom- ple çalısır vaziyette satılık- tır. Tek 556 45 37 - 575 55 97
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle