19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/2 OLAiTAR VE GÖRÜŞLER 2 EYLÜL 1991 IJderler ve Kadroları Kitle partileri arasında günümüzde önemli ideolojik farklar yoktur. Merkezdeki bağlantısız 'oy'ları, somut çözümler oluşturabilen ve iktidara gelindiğinde bu çözümleri gerçekleştirebüeceği inancını yeren liderler ve kadrolan etkileyecektir. Ülke dtizeyindeki kadrolar partileri iktidara götürürken demokrasimizin güçlenmesinde de önemli bir rol oynayacaktır. Prof. Dr. SAFAREİSOĞLU SiyasaJ iktidar, günümüzde demokratik ül- kelerde de, oyla seçilen bir kişinin elindedir. İktidar kişiselleşmektedir. Bu kisi, ülkedeki si- yasal rejimin aiteliğine göre değişmektedir. Başkanbk sisteminde "devlet başkam"dır, par- lamenter sistemde "başbakan"dır. Bu kişinin sahip olduğu yetkilerin genişliği, siyasal gü- cünün büyükJüğü, siyasal bilimler alanına yeni bir deyim kazandınnıştır: "Seçümiş hüküm- darlar". Dcvletin değişen rolü, yönetimi ve onun ba- şındaki kişiyi ön plana çıkarmıştır. Parlamen- tolar artık siyasal hayatta bir denge ve dene- tim görevini üstlenmektedir. Bir tngiliz yaza- rının ifadesiyle, "İktidar önce kraldan parla- mentoya, daha sonra da parlamentodan hü- kümete geçmiştirT Başbakanı seçiyonız Iktidarın sahibindeki bu el değiştirme, se- çimlerde vatandaşın tercihini de ön planda et- kilemektedir. Sosyo-politik bir değerlendirme gösterecek- tir ki vatandaş oyunu kullanırken, özellikle hangi partinin liderini "başbakan" olarak gör- mek istediğini dikkate almaktadır. Diğer bir deyişle, vatandaş yannın "başbakanuıı" seç- mektedir. Bu nedenledir ki tartışmalarda par- tiier değil, liderler ve kadrolan değerlendiril- mektedir. Vatandaş bilmektedir ki iktidann başansı- nı, partinin kâğıt üzerindeki ideolojisi değil, partinin genel başkanının ve kadrosunun "başbakan ve yönetim" olarak göstereceği ye- tenek ve tutura etkileyecek ve saglayacaktır. Bu nedenledir ki seçimlerde "oy"un yönünü be- lirleyen temel unsur, partinin "genel başkanı ve kadrosu", diğer bir deyişle, seçim sonrası- nın "başbakaru ve hükümeti" olmaktadır. Esasen, diğer demokratik ülkelerde olduğu gi- bi Türkiyemizde de aşın uçlardaki partiler bir yana bırakılırsa, iktidara gelmek için merkez- deki bağlantısız oylan almak, kendilerini on- lara beğendirmek zorunda olan büyük kitle partileri arasında ciddi ideolojik bir fark da yoktur, olması da mümkün değildir. Partiyi muhalefet partisi olmaya ve öyle kalmaya mahkûm etmeyi göze almadan, iktidan belir- leyen ortadaki oy sahiplerinin yadırgayacağı katı bir ideolojik eğilim göstermeye imkân yoktur. Çağırmzın, kitle partileri açısından ortak ideolojisi "sosyal demokrasidir!' Bu ideoloji- yi belirli farklarla, günümüzde artık sosyal de- mokrat partilerle birlikte muhafazakâr partî- ler de benimsemekte ve savunmaktadır. Vatan- daşların önemli bir bölümü için kitle partile- ri arasındaki temel farkı, partinin yönetim kadrosunun, iktidar olarak "sosyal demok- rasiyi" gerçekleştirmede göstereceği başarıya duyulan güven veya güvensizlik oluşturmak- tadır. Kadronun önemi "Sosyal demokrasi" genel bir çerçevedir. Bu çerçeve içinde vatandaş parti yöneticilerinden, ülkenin ve şahsen kendisinin karşı karşıya bu- lunduğu sosyo-politik ve ekonomik sorunla- nn çözümü için düşünülen somut önlemleri öğrenmek istemektedir. Türkiyemizin bugün ulaştığı düzeyde, ülke sorunlarına yönelik so- mut mesajlar vermeden, inarulır çözümler önermeden, sadece vatandaşm duygularma sı- ğmarak veya içinde bulunduğu güçlükleri di- le getirerek yeterli oy almak, iktidara gelmek mümkün değildir. Seçime giderken ülke çözüm bekleyen önemli somnlarla karşı karşıyadır. örneğin, enflasyonun ciddi oranlarda devam etmekte olması gelir dağüımmdaki adaletsizliği arttır- makta, sabit gelirli vatandaşlann satın alma gücünü gittikçe azaltmaktadır. NUfustaki ço- ğaimanın gelişmiş ülkelerdeki sımrlara çeki- lememesi, başta işsizlik, eğitim ve sağlık prob- lemleri olmak üzere çeşitli sorunları olumsuz yönde etkilemektedir. Eğitim sislemimizin, bi- lim ve teknoloji alanındaki çok süratli geliş- meyi izlemeye imkân verecek bir düzeye ulaş- tırılması önemini korumakta ve planlı atüım- lan gerektirmektedir. Devletin ve eğitimin la- ik niteliğinin sürdürülmesi.'dikkatleri üzerin- de toplayan bir konu olmaya devam etmekte- dir. Güneydoğu sonınu, siyasal istismar ko- nusu yapılmaksızın, kısa ve uzun vadeli, çok yönlü, gerçekçi ve etkili çözümleri bekle- mektedir. Sorunları, iktidara gelecek lider ve kadro- su çözümleyecektir. İktidar olmak için oy is- teyen partiler ve h'derleri, somut çözümleri oluşturacak ve iktidar olunduğunda bu çö- zümleri gerçekleştirebilecek düzeydeki bir kad- royu vatandaşın takdirine sunmak zorunda- dır. Partilerin, seçimde vatandaşın değerlendir- mesine sunacaklan kadronun ülke çapındaki düzeyi, partiye iktidar yolunu açarken, geliş- mekte olan demokrasimizin güçlenmesinde de önemli bir rol oynayacaktır. ARADABIR ŞEBAFETTİM UZUIVER Yük. Mühendis Solda Seçim Ortaklığı Son beş yılda siyasal çevrimi alt-üst eden büyük boyutlu değişim ve dönüşümler olmaktadır. öyte ki neredeyse komü- nizm ideolojik bir seçenek olmaktan çıkmış, siyasal ve eko- nomik yaşamda yarışı terk etmiştir. Görünen odur ki yakın bir gelecekte komünizm, akademik düzeyde tarbşılır olacaktır. Buna karşılık sosyal demokrat düşünce ve eylem yerini sağ- lamlaştırmakta, anlam ve güç kazanmaktadır. Bu gelişme- nin kurumlaşması, komünizmin çöküşüyle ters orantılıdır. Kuşkusuz siyasal düşünce etkinlikierini birbirinden ayıran en önemli etmen ekonomik ayrıcalıklardır. İnsanoğlu iki aya- ğı üzerine yürümeye başladığından günümüzedeğin ekono- mik öğe işlevini sürdürmektedir Değişik deneyimlerden ge- çen ekonomik bileşke, çok üstlü ve çok etmenli bir denklem sonunda ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle de denebilir ki ba- ğımlılığı kurallarla donatılan sosyalist ekonomi, ekonomi denkleminin çözümünü zorlaştırmıştır. Liberal ekonomi ise yönlendirme ve bağımlılık içermemektedir. Liberal ekonomik uygulamada bu özelliğin başarıya katkısı yadsınamaz. Ulkemizde sol siyasal partilerden SHP ve DSP'nin tüzük ve programlarına göre sosyal ağıhıklı serbest piyasa ekono misini benimsedikleri anlaşılmaktadır. Öbür sol partilerde ise sosyalist ekonomik düşünceye bağlılıkları belli oranda sür- mektedir. Buna karşılık tüm sol partilerin siyasal özgürlükte birieştikleri su götürmez bir gerçektir. Bu ortak yanlarıyla sol partilerin seçim ortaklığı yapmalarında herhangi bir ideolo- jik olumsuz nokta bulunmamaktadır Ulkemizde uygulanan ekonomik model, kişiye bağımlılık ve keyfılik ile yozlaştırılarak acımasız bir boyut kazanmıştır. Bu acımasız ekonomik uygulamanın başarı sağladığı söyle- nemez. Uygulanan ekonomik yöntemde belirsizlik. kararsızlık ve baskın buyruktur. Pahalılık yaşamın yadsınmaz bir par- çası olmuştur. Toplumu canından bezdirmiştir. İşsizlik büyük boyutlardadır. İşçinin, memurun, emeklinin, esnafın, çiftçi- nin, tüccarın, fabrikatörün tek beklentisi 'zam'dır. Dünyanın hiçbir yerinde böyte bir ortaklık bulunmamaktadır Toplum zamdan yılmıştır. Bu nedenle halkımız iktidara küskündür. Zam, pahalılık sarmalı insanımızı canından bezdirmiştir. Zam, pahalılık sarmalından kurtulmanın yegane yolu, solun seçim ortaklığı yaparak iktidan yerinden süpürüp atmasıdır. Gide- cek bir sağ partinin yerine bildik eski sağ gelmemelidir. Sn. Başbakan'ın DYP ile koalisyon kurarım demesi, sağda yeni bir işbirliğinin işaretidir. İşadamlarının da isteği sağda ışbir- liğidir. Oylar elverirse Özal Cumhurbaşkanı. Demirel Başba- kan formülü gelecek günlerde netleşecege benziyor. Demi- rel'in kafasındaki tek düşünce yeniden başbakan olmaktır. Bunun sağlanması için veremeyeceği ödün yok sanırım. So- lun bölünmüş oylarıyla böyle bir çarpık oluşuma çanak tut- ması bağışlanmaz bir kusurdur. İşbirliği konumunda, iki par- tinin oy toplamı artmaz ya da tabanda birleşirsek sorun çö- zülür gibi akJatmacalar solun iktidar olmasını sağlamaz, ak- sine ana muhalefet olmasını sürgitleştirir. Hakca ve demokratik olmayan eklerle donatılan yeni se- çim yasasına göre yüzde 30'un üstünde oy alan parti seçi- mi ezici çoğunlukla kazanabilir. 1987 genel seçimlerinde ANAP, seçim hileleriyle donatılmış seçim yasasryla aldığı yüz- de 36 oya karşın, milletvekilliklerinin yüzde 65'ini kazanmış- tır. 1987seçimlerinde sol işbirliği yapabilseydi ANAP 220 do- laylarında milletvekilliği kazanabilecekti ve DSP'nin iki mil- S»n oyu çöp sepetine atılmayacaktı. Sol partilerin inatlaşması zal hanedanlığının oluşmasını sağladı. O zaman işbirliği yapılabilseydi ANAP çoktan zamandaşları gibi tarihteki yeri- ni almış olacaktı! Görünen odur ki solda inatlaşma ve an- lamsız suçlama bugün de sürmektedir. İnatlaşma yerel se- çimlerde de sürmüstür. Sağın irili ufaklı kazandığı 1500 ye- rel yönetim, solda işbirliği olabilseydi 500'ün aftına düşebi- lirdi. Yapılan yerel ara seçimlerin yarısını sol partiler ortakfık yapabilselerdi kazanırlardı. Yeni seçim yasası ile seçimlere girip kazanmak, hakça olmayan bir başarı olur. Ancak ANAP'ı kendi silahıyla vurmak gerekli olmuştur. Doğa, sola yepyeni bir dönem sergilemiştir. DSP-SHP or- taklığı seçim yasasına göre olanaksız gözüküyorsa da var- dır. Kamuoyu yoklamalarının ve kısmi yerel yönetim seçim- leri sonuçlarına göre SHP- DSP arasında da seçim ortaklı- ğı yapılırsa, 450 milletvekilliğinin 250'sinin kazanılması ola- sıdır. Yok ortaklık yapılmazsa SHP 120, DSP 30 milletvekilli- ği kazanabilir. Bunun anlamı göz göre göre inatlaşma yüzün- den solun iktidar olma niteliğini kendinin yok etmesidir. Anti-Arabesk Tatil. Deniz, kum, güneş mükemme.l. Ortam özentisiz ve samimi. Mekân güzel, müzik güzel, yemekler güzel. İstanbul Erkek Lisesi mezunlarına, Opera-Bale ve Konservatuar mensuplarına, öğretim üyelerine ve Cumhuriyet okurlarına indirimli. Tel: 9 (6353) 2206 KıhnVın Sivffl Yimü... Hesap açmaya kalkarsak adalardan Rumların kaçırdığı (Rodos, Girit ve diğer adalar) Türkleri de düşünmek gerekir. Balkan Savaşı'ndan sonra bütün Yunanistan'dan kaçan "muhacirler" ne olacak? Anadolu'dan "mübadil" olan Rumlar ne olacak? Artık ölen ölmüş, kalan kalmıştır. Eski hesapları dejmekte hiçbir yarar yoktur. Dr. NEZİHİ H.NEYZİ Ulaştırma Bakanlığı E.Danışmam vapur seferleri iyice ayarlanmıştı. Çıkarma- dan bir gün önce Pire'ye Türk yolcu gemi- si prograrnlı seferini yapıyordu. îstanbul'- dan Mersin'e gidecek olan yolcu gemisi tu- ristleriyle birlikte hareket ediyor ve Izmir'e vanyordu. Ancak Izmir'den kalkağı akşam üzeri saatlerinde Körfez'den çıkıyor fakat karanlık basınca Kusadası açıklanndan dö- nüp tekrar Izmir'e geliyordu. Ayrıca Batı Akdeniz'deki bütün yolcu ve yük gemileri Napoli'detoplanıyorlardı. Böylece Yunan sulannda Türk bayraklı hiçbir gemi kalmı- yordu. Çıkarma sabahı Truva feribotu önde ve iki yük gemisi Magosa'ya doğru yol alıyor- lardı. Bu gemilerde yalnız mürettebat var- dı. Bu hareket Yunanhlara Magosa'ya çı- karma yapılacağını kanıtlıyordu. Işte bu şekilde sivil sektör, gemileri ve ge- micileri ile Kıbns harekâtının başlatılmasın- da görevini yerine getiriyordu. Ege'de de- niz yollanmızı kapatmış bulunan Yunanis- tan bir de Kıbrıs'ı ele geçirirse tamamen Türkiye'yi abluka altına alabilecekti. Yu- nan sivil donanması 60 milyon gros ton ci- varında iken bizirn ancak 3 milyon gros tonluk gemimiz vardı. Yunan donanması da en az bizim kadar savaş gemisine sahip- tir. Gemicilik bakımından Yunanistan biz- den çok ileridedir. Kıbrıs hakkında yapılan ve tartışılan yal- nızca askeri hareketlerdir. Oysa hareketin bir de sivil ve Türkiye'de ve dünyada olu- $an kamuoyu vardır. Yunanistan ile tari- himiz incelendiğinde devamlı olarak yaban- cı güçlerin Yunan tarafında olduğunu ve Osmanlıdan ödün üstüne ödün kopardığı- nı görürüz. Girit ve öbür adalardaki isyanlardan baş- lamak üzere Balkan yanmadası ve Balkan savaşında bu kural hep aynı kalmıştır. En son Rodos ve On tki Ada'nın Almanlar'- dan alınarak Yunanistan'a bırakılması ve hatta karasularımızda bulunan Meis ada- sının dahi durumunun düzeltilmemesi bu genel politikanın sonucudur. Kıbns harekâtı nasıl oldu? Ingilizler, Kıbrıs'ı işgal ettikten sonra sü- rekli aynı politikayı güttüler: Yunan nüfus korundu, Türk nüfus devamlı hor görüldü. Bizim de tabii bu durumda kusurumuz bü- yüktür. Nüfusa hiçbir kültürel destek ve- rilmemiştir. Daha 1940'h yülarda, genellikle Ankara'ya, Ingilizce konuşan ve şivesi de- ğişik bazı Türkler gelmeye başladılar. Bun- lar iyi kötü eğitim görmüş ve Türkiye'de iş bulabilen Kıbnshlardı. Bir bölümü de Londra'ya gidip yerleştiler. Sonuç olarak eğitilmiş Kıbrıslı Türk oranı sürekli azaldı ve daha çok kırsal alanlardaki, dışarı git- me olanağı olmayan bir nüfus adada yaşa- mını sürdürdü. Bu durum, Rumun da In- gilızin de işine geliyordu. Türkün kamuda en yüksek görev alabildiği yer itfaiyecilik ya da polislikti. Tarım işçisi de kendi ha- linde yaşıyor ve adamn ucuz emeğini sağlı- yordu. 1960'h yıllarda ENOSIS (Yunanistan'la birleşme) iyice ortaya çıktı ve Makarios bu- na önderlik etti. Aynı zamanda da lngiiiz- lerin sadece iki üsse çekilmeleri sağlandı. Egemenlik tamamen Rumlara geçmişti. Bu durum büsbütün taşkmlıklara neden oldu ve Türklerin işleri ve topraklarınm gaspı başladı. Köylerde saldınlar sıklaşmıştı. Türkler bir yerden bir yere gidemez duru- ma düştüler. Buna soykırırnlar da eklenin- ce Türkiye'nin "dur" demesi artık kaçınıl- maz oldu. Sivil hazırlıklar Kıbns'ta mücahit örgütü bir noktaya ka- dar kendi nüfusunu koruyaUliyor fakat ge- nel olarak yetersiz kalıyorduT1960'larda ilk kez havadan gösteri şeklinde bir yardıma gidildi. Anlaşıldı ki elimizde adaya çıkar- ma yapacak gemi dahi bulunmuyordu. Bundan sonra sivil ve askeri tersîinelerde çı- karma gemileri üretilmeye başlandı. 1974 yılında ilk hareketten önce Yunan- lılann bunun gününü anlamamalan için ön- lemler alınmakta idi. BUtün Türk dış hat Dünya ve Türk kamuoyu İlk kez Batılı güçler Türkiye'nin kurtar- ma harekâtını önleyemiyordu. Çünkü Türk hükümeti garantör olan Ingiltere'ye birlikte hareket etmeyi önermiş ve kabul görmemiş- ti. Anlaşmalara göre başka kimsenin söz hakkı kalmıyordu. Samson dönemi'nde adada Amerikan büyükelçisi uzaktan tüfekle evinde vurulu- yor ve bu durum nerede ise örtbas ediliyor. Şayet bizim tarafımızda böyle bir cinayet işlense idi yıllarca bize hatırlatdır ve komis- yonlar araştırmalar için gelir giderlerdi. Uluslararası kamuoyu her zaman karşı- mızdadır. Kıbns Türk cemaati ne kadar ezi- lirse ezilsin Rum propaganda mekanizma- sı her zaman onlan haklı çıkarmıştır. Ame- rika'daki Yunan asıllı nüfusun lobisi ve dünyadaki büyük Yunan armatörlerin des- teklediği basın ve TV örgütleri, haberleri hep Yunan gözü ile işlerler. Bizler ancak iç yayın organlarında kendi kendimize dert yananz. Bush'un Yunanistan ve Türkiye'yi ziya- reti herhalde ödün koparmak amacı güt- mekte idi. Hükümetimiz Irak savaşı sıra- sında Silopi ile Batman'da verdiği üslerle tutumunu ortaya koymuştur. tş kamuoyu- na kalmaktadır. Şayet Batı anlarsa ki Türkiye Kıbns'ta elde ettiğinden hiçbir ödün vermeyecektir, ancak o zaman geri adım önlenebilir. Eylüle kadar (fakat uzat- maya açık) verilen Silopi ve Batman "çe- kiç güç" ödünleri de aynı durumdadır. Göcmenler konusu: Harekât süresinde Güney Kıbrıs'ta kalan Türk köylerinde ve şehirlerdeki nüfus Limasol ve Larnaka'ya toplanmışlardı. Bu nüfus evlerini ve tarla- Iarmı bırakıp hayatlannı kurtarmak için li- manlarda bekleşiyorlardı. Buralarda topla- nan Türkler, Istanbul'dan gönderilen gemi- lerle Magosa limanına taşındılar. Ayrıca Karadeniz'de arazisi olmayan ve Kıbns'a gitmek isteyenler arzuları ile Kıbns'a taşın- dılar. Bütün bu nüfus hareketi Kıbrıs'tan yıllardır kaçınlan Türklerin yerini doldu- ramazlar. Oscar CamiHion'un sözleri Atina'da basın toplantısı düzenleyen Bir- leşmiş Milletler Temsilcisi, açıkça Türkle- re toprak ve göçmen konusunda baskı ya- pılmayacağını söylüyor. Demek ki baskı yapma olasılığı vardı ki bunu yalanlıyor. Kuzey Kıbrıs'tan da güneye kaçan Rumlar olmuştur. Onların yerleri güneyden gelen Türkler tarafından doldurulmuştur. Artık üstünden on beş yıldan fazla bir süre geç- tikten sonra bu durum "istatistik" olarak kabul edilir ve değiştirilemez. Hesap açma- ya kalkarsak adalardan Rumlann kaçırdı- ğı (Rodos, Girit ve diğer adalar) Türkleri de düşünmek gerekir. Balkan Savaşı'ndan sonra bütün Yunanistan'dan kaçan "mu- hacirler" ne olacak? Anadolu'dan "müba- dil" olan Rumlar ne olacak? Artık ölen öl- müş, kalan kalmıştır. Eski hesapları deş- mekte hiçbir yarar yoktur. Amerikan ambargosu ve terör: Kıbns ha- rekâtı başlar başlamaz NATO üyesi olma- mıza karşın Amerika askeri, ambargo koy- du. Bu, kısa vadede hava kuvvetlerimizin çalışamaz duruma düşmesi demekti. Uzun vadede hafif silahlarda, antitank füzelerde ve öbür ağır silahlarda yedek parça sıkın- tısı demekti. öte yandan dünyanın birçok değişik yöresinde Paris'te Ismail Erez'den başlamak üzere dış temsilciliklere suikast- lar düzenleniyordu. Içeride de terör hare- ketleri gittikçe artıyordu. Kıbns'ın bugünkü durumu Lefkoşa'ya gidince gözle görülüyor: Rum tarafında gökdelenler yapılmış ve şehir san- ki yükselmiş. Bütün sefaretler Lefkoşa'nın Rum tarafında. Türk tarafı eskiden ne var ise ancak o durumda kalmış. Rum tarafı bütün yardımlan alarak ve zaten geniş ola- naklar yaratan sivil denizciliği sayesinde ge- lişmiş, serpilmiş. Beyrut'tan aynlan birçok şirket Kıbns'ın Rum bölümüne yerleşmiş ve Ortadoğu ilişkilerini yürütüyor. Üstelik Rum tarafı Türk tarafına ambargolar koy- muş ve Magosa'ya gelen bir gemi artık Yu- nan limanlanna sokulmuyor. Pasaportuna Türk kısmı vizesi konanlar Yunanistan'a sokulmuyor. Bunu bilen yöneticiler vizenizi ayrı bir kâğıda basıp elinize veriyor. Pasa- portun kullanılmaması ile de bu durum biz- ler için geçersiz, fakat yabancı turistlere ge- ne aynı işlem yapılacaktır. Bu nedenlerle: Kıbns konusunda hiçbir ödün verilmemelidir. Hatta Karpas bölge- sinde kalmış olan Rumlar bile tehlike ya- ratabilirier. O bölgeye yeni bir Türk köyü yerleştirmelidir. OKURLARA. BANKA ÇALIŞANLARINDAN KAMUOYUNA DUYURU Ekonomik sorunlar gerekçe gösterilerek, son bir yıl içerisinde ulkemizde işten çıkarmalar tehlikeli bir tırmanma eğilimine girmiş ve tüm sektörlerde hızla yaygınlaşmaya başlamıştır. Emeklerini satarak yaşa- ma mücadelesi veren ve bunun dışında bir geliri bulunmayan binlerce işçj, aileleri ile birlikte işsizliğin kol gezdiği ulkemizde çaresizliğe terkedilmektedir. Son aylarda işten çıkarmaların yoğunluk kazandığı sektörlerden biri olan bankacılık sektöründe de 100'e yakın banka şubesi kapatılmış, yıllarca bu bankalarda çalışmış işçiler, ekonomik sorunlar gerekçe gösteri- lerek kaderlerine terkedilmiştir. 80'li yıllarda şube açma yarışına girerek, açtıkları yeni şubelerle övünenler, bugün izledikleri yanlış poli- tikaları unutarak, verimli ve kârlı değil gerekçesiyle şube kapatma yarışına başlamışlardır. Otomasyonla başlayan bu uygulamayla, bankalarda çalışan işçi sayısı hızla azaltılırken, çalışanlara da- ha fazla iş yüklenmekte ve hizmetin niteliği doğal olarak düşmektedir. Halkımıza verilecek hizmetin niteli- ğini artıracak teknolojik yeniliklere karşı çıkmak gibi çağdışı bir yaklaşımı reddeden banka çalışanları, in- san unsurunun bu denli yok sayılması ve şube kapatmaların sürdürülmesi halinde ulkemizde tasarrufun arttırılmasında önemli rol üstlenen çok şubeli bankacılık sisteminin yok edilmesine karşı çıkmayı da doğal bir sorumluluk olarak görmektedirler. Sorunları kavga ederek değil, uygarca tartışarak çözümlemeyi ilke edinen ve 25 işletmede 40 binin üze- ri nde üyeyi temsil eden BASISEN Sendikası, banka işverenlerinin toplumsal bir sorun ve kanayan bir ya- raya dönüşen bu sorumsuzca uygulamaları karşısında, banka işverenlerini ve kamuoyunu bir kez daha uyarmayı, sağduyu ve sorumluluğun doğal bir gereği olarak görmekiedir. Bu uyarılarımıza rağmen, söz konusu şube kapatmalar ve işçi çıkarmalarının devam etmesi halinde, çalışanlann kendilerini savunmak için başvuracakları yasal mücadelenin sorumluluğunun, banka çalışan- larının ve sendikalarının değil, duyarsız ve gözünü daha fazla kâr hırsı bürümüş banka işverenlerinin ola- cağını kamuoyuna ilan ediyoruz. Banka Sigorta İşçileri Sendikası BASİSEN OKAYGÖNENSÎN Bağımsızlık... Sevgi... O kuyucu her sabah eline aldığı gazeteden ne bekler? Genel ve her yayın organı için geçerli olabilecek ana başlıkları şöyle sıralayabiliriz: — Önceiikle kendi çevresinde, ülkesinde, dünyada neler olup bittiğini görmek; — Olayları daha iyi kavramasını sağlayacak yorumlar okumak; — Haberlerin değişik bcyutları üstüne dikkati çekilmek, farklı gibi görünen olaylann bağlantıiannı kurabilmek; — Değişik ve yeni düşünce hareketlerini, siyasal ve toplumsal yaşama ilişkin fikir üretimlerini izleyebilmek; — Günlük yaşamında yararlı olacak bilgilen edinebilmek; — Eğlenmek, estetik duygulannı besleyici yazılar okuyabilmek, fotoğraf ve çizgiler görmek. Her gazete kendi tarzına göre bu ana unsuhardan bir ya da birkaçına ağırlık tanıyabilir, ama diğer unsuhan yok saymadan. Bunlar gazetenin yüzüne yansıyan unsurlar. Bir de bunlann ardındaki "vazgeçilmez" arka yapı var, gazetenin inandırıcılığını, güven vericiliğini sağlayan. Jnandıncı ve güven verici bir gazetenin temeli de en basit sözcükle "bağımsızlık..." Çeşitli güç odaklanna karşı bağımsızlığını, bağımsız düşünme, yaratma yeteneğini titizlikle koruması. Bağımsız gazete, haberi tam, eksiksiz ve çarpıtmadan vermek zorunda olduğunun bilincindedir. Bağımsız gazete değişik yorumlarla okurun ufkunun genişlemesine katkıda bulunmak görevini aksatmamakla yükümlüdür. Bağımsız gazete, insanlığın ulaştığı temel evrensel değerlerden hiçbir koşul altında ödün veremeyeceği, sapamayacağı bilinciyle doğar her sabah... Bağımsızlık insanlann tüm sorunlarına, yaşamın tüm alanlanna rahatlıkla el atılabilmesini, her şeyin insanlann yaranna çözümü için tartışılabiimesini sağlar... Para dünyasının, siyaset dünyasının, ideoloji ve önyargıların baskılan bağımsız gazeteyi çok kolay diğerlerinden ayırır... Gazete acı-tatlı, iyi-kötü her haberi okuruna ulaşürmak zorundadır. Ama kuşkusuz her şeye bağımsız bakabilmek yeteneği ile biriikte insanlığın tarihini anında yazıya geçirirken "sevecen bakışını" da hiç yitirmemelidir. Başyazanmız Nadir Nadi'nin ilk kez 1943'te yayımlanan "Sokakta Gürültü Var" kitabında yer alan bir deneme, insana bakışın sonsuz ufuklannı ince bir üslupla anlatıyor: "Elbet şimdiye kadar birkaç defa âşık olmuşsunuzdur. Nasıl? İlk sevgilinizi hatırlıyor musunuz? Kuytu bir köşede, gölgeli ağaçlar altında ilk sevgilinizln kulağına fısıldadığınız sözleri unuttunuz mu? — Seni seviyorum. Ölünceye kadar seninim! Nasıl unutabilirsiniz? O zamandan beri, gelip geçen bütün sevgililerinize aynı sözleri tekrariamadınız mı? Şüphesiz îekrarladınız. Ve eminim ki her defasında samimi idiniz... Hiç kimse birbirine bu sözleri söyleyen iki sevgili kadar samimi olamaz. 'ölünceye kadar seninim' demek o anın bitmemesini istemek demek j b değil midir? -, Fakat dakikalar çabuk geçiyor. Zaman denifen ağır silindir seneleri bile eziyor, yok ediyor. Sonra günün birinde, o ölünceye kadar kendisinin '• olacağını söylediğiniz sevgililerinizden birini görüyorsunuz. Vaktile kalbiniz çarparak, heyecanlar geçirerek taparcasına seyrettiğiniz o yüze, şöyle böyle tanımadığınız biri imiş gibi bakıp geçiyorsunuz. Halbuki daha geçenlerde bilmem kaçıncı sevgilinize, her sevgilinize söylediğiniz kelimeleri tekrariıyordunuz. Şüphesiz samimi idiniz. Yarınki sevgilinize de aynı • şeyleri söyleyeceksiniz. Ve gene samimi olacaksınız. Sevdiğimiz zaman hep samimiyizdir..." < • Amerikalı sosyolog R Selznick, "kurum" olan gazeteleri diğerlerinden ayınrken şu ölçüleri sıralıyor: "Misyon sahibidirier, görev yapma duygusunu taşırlar, değerler ve ilkeler açısından hizmetle yûkümlüdürier, işi iyi '• yapma onurunu taşımaya özen gösteririer." • ACIKAYBIME Derneğimizin kurucularından, değerli başkanımız, kıymetli dostumuz ve çok sevgili arkadaşımız SEVİM KIRDAR'ı 30 Ağustos 1991 cuma günü elim bir trafîk kazasında kaybettik. Acımız sonsuzdur. Tüm aile efradına, yakınlanna ve dostlanna başsağhğı, merhumeye Tann'dan rahmet düeriz. TÜRK KADINLAR KONSEYÎ BOĞAZİÇİ ŞUBESİ Yakın dostumuz SEVİM KIRDAR'ı kaybettik. Çok üzgünüz. LEMAN-ATİLLA DORSAY A1NNEMİZE Yokluğunun yarattığı boşluk Her gün artarak büyüyor Vahşet! Sevgiyi boğarken, Insan sevgiyi anyor. Seni özlüyoruz. AİLEN ELtF UPÇİN HAREM89'LA BOĞAZ TURU * YAZ VEKIŞ • * Şirket yemekleri * Kutlamalar * Yemekli-yemeksiz mehtap ve deniz gezileri ile öğle ve akşam bizmetinizdeyiz. Tel: 151 88 97 - 151 04 15 GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ Sara Ertuğrul Korie 10.000 lira (KDV içinde) Çağdaf Yayınlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-tstanbul ödemeli gönderilmez.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle