Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/10 PAZAR KONUĞU 4 AĞUSTOS 1991
TÜRKİYEEKONOMİK VE TOPLUMSAL TARİH VAKFI GENEL SEKRETERİORHANSİLİER:
Tarih,günlük yaşamın her alanındaGeçen günlerde ekonomist ve sosyal tarihçi, kütüphaneci,
ilgili değişik bilim çevrelerinden bilim adamları, yazar,
gazeteci, sanatçı, işadamı idareci, sendikal gelişmede rol
oynamış uzman ve sendikacılardan oluşan 266 aydının
katılımı ile Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı
kuruldu.
Ülkemizde yokluğunun önemi fazlaca algılanmayan toplumsal
tarih ve bunun bilinmemesi, tahrip edilmesi ve korunabilmesi
konusunda, İş Sendika Servisi Şefimiz Şükran Ketenci, vakfın
kuruluşunda en çok emeği geçmiş isimlerden biri olan Genel
Sekreter Orhan Silier ile konuştu.
SÖYLEŞİ ŞÜKRAN KETENCİ
ISayın Silier, sokaktaki insanımız, hat-
ta aydımmıza sorsak, tarih deyince çoğunluk
sıkıa bır dersi ya da geçmişimizle övgüyü
anımsar. Genel olarak tarih ve hele de ekono-
mik ve toplumsal tarih bilincimiz oluşmamış.
Öncelikle tarih kavramından, anlamından sö-
ze girebilir mıyiz?
— Tarihsiz bir toplum duşünemeyeceğimize
göre tarih yaşamın her alanını kapsar. Eğer ka-
nıt ve verilerin saklanması ve incelenmesi ile
birleşirse tarih bilincine dönuşme şansına ka-
vuşur.
\Bu, insanlar için ne anlam taşır?
— Kendi kimliğimizi bugün ve yarına ait
doğru tanımlamalar ve perspektifleri kazan-
mak için, nereden gelip nereye gittiğimizi, ne-
rede durduğumuzu bilmemiz, yani tarih bilgi-
mizin olması gerekiyor.
Sosyal, teknik gelişimın hız kazandığı deği-
şimlerde, bu ihtiyaç bilince çıksa da çıkmasa
da daha büyuyor. Hem dün, bugün ve yarının
farklan buyudıiğu için hem de en basitinden
başlayarak aile içindeki tarih, dededen toruna
geçen tarihin ifadesi olduğu için hızlı değişim
resmı tarihin egemenliğini sarsıyor. Kimlik ara-
yışı, zaman içindeki yerini bulma, dunle bu-
gün arasında bağlantı kurma ihtiyacı artıyor.
örneğin göç süreci içinde yer alan kitlelerin,
ülkeler arası göçe katılan işçi ve ailelerinin ya-
şadığı kimlik bunalımı, aynı zamanda tarihsiz-
lik bunalımı olarak kendisini gösteriyor.
"Ben neden, niçin, nasıl geldim..." sorulan-
na cevap verememe, bu konudaki eksiklik, hem
o kişinin yaşadığı ülkeyle hem geldiği ülkeyle
Tarih,yaşamın her alanına
giriyor. Tarih, onla ilgisi
olmadığını düşünen herkesi
çok yakından ilgilendiriyor.
Yaşamın çok kişisel sanılan
alanlarına giriyor. İnsanlar
günlük yaşamlarında, daha
önceki kuşaklann yaşadığı
sorunların benzeriyle karşı
karşıya kalıyorlar.
ilişkisinde büyük bir boşluk bırakıyor.
Köyden kente göç olgusunda, göçun ailele-
rin, köylülüğun ulusların tarihindeki yeri, göç
sürecinin çarpıcı hızına uygun belgelerle, araş-
tırma, yayınlarla karşılanamazsa, kolayca dış-
layıcılığa, ayrımcıhğa, ırkçılığa dönuşebilecek
potansiyelleri birlikte getirir.
••••Sûy/n Silier, bir toplumun tarih bilgi-
si ve bilıncinden yoksun olmasının getirdiği ka-
yıplanm biraz daha açabilır miyiz?
— Çok boyutlu, çok karmaşık bir konu. Ya-
şamın her alanına giriyor; aslında tarihle ilgi-
si olmadığını düşunen herkesi çok yakından il-
güendiriyor. Yaşamın çok kişisel sanılan alan-
larına giriyor. insanlar gunluk yaşamlarında,
daha önceki kuşaklann yaşadığı sorunların
benzerleri ile karşı karşıya kalıyorlar. Sendika-
cılık alanında örneğin ya da iş deneyiminde.
Elbette yaşam dinamik bir süreç, faklılaşma-
lar, tekrarlarla birlikte gelişiyor. Bir önceki ku-
şağın birkaç yıl önceki tecrubelerinin bilgi süz-
gecinden geçerek insanlara yeniden aktanlması
çok önemli.
Düşünun ki îstanbul'da çok geniş kitlelerin
ilgisini çekebilecek bir sosyal tarih müzemiz ol-
sa. İstanbullular kendileri ile başlayan ya da
duyup işittikleri ile sınırlı kalan bir sosyal ya-
şam tarzını bilmekle sınırlı kaimasalar. Binlerce
yıllık bir şehirde yaşamanın bilincine sahip ol-
mak için bir fırsat kazansalar... Kapısından gir-
diğimizde 16-17. yuzyılın insanının gunluk ya-
şamınjn nasıl olduğunu algılayabileceğimiz ori-
jinal malzemeyi gorebilsek.. Ne yiyip ne içtik-
lerini, nasıl evlendiklerini, âşık olduklarmı ya
da ibadet ettiklerini, nasıl para kazanıp çalış-
tıklarını yansıtan iyi düzenlenmiş malzeme ile
onların dunyasını gorebilsek, bugün ayağımı-
zı yere daha sağlam basardık.
Ya da müze bina, bugun yaşadığımız meka-
nm adım adım geçirdiği evrimı, harita ve fo-
toğraflarla yansıtabilse, caddelerde, sokaklar-
da yurürken, etrafımıza bakınırken atacağımız
adımlar daha bir sağlamlık, daha bir derinlik
kazanır. Elbette sosyal tarih muzesi, tarihin il-
gili olduğu sayısız alanlara sadece bir ornek.
••••Stfy/n Silier, sizin "tarih"kavramı için-
de anlattıklarınız ile bızim toplum olarak "ta-
rih"ten algılayabildiğimiz arasında galiba çok
önemli farklar var. Tarihin ilgi ve çalışma ala-
nının biçimini çevreleyebilır miyiz?
— Toplumsal bilinç, bunun kültürel bir mi-
ras olarak bir yandan bireylere yansıması ve
toplumsal, ekonomik yaşamın kanıtları anla-
mında; yayınlar, belgeler, arular, fotoğraflar,
filmler, kitaplar, akla gelebilecek her tur diğer
malzeme ile araştırmacılann gözlemine açılma-
sı. Çerçeve bu. Kuşkusuz bundan sonraki faa-
liyet, tarihçilik, sosyal bilimcilik, objektif ola-
rak malzemenin sistemleştirilmesi anlamında
PAZAR
KONUĞU
O R H A N
S İ L İ E R1946 doğumlu, ODTU Ekonomı bolumu
mezunu. Akademık yaşamına aynı yerde
başladı. Bır kesintının ardmdan, yurtdışında
Marburg, Bremen, Kassel umversıtelermde
ekonomı bolumlerinde oğrettm gorevlısı olarak
çalıştı. 1987-90 yılları arasında Amsterdam'da,
bu alanın en buyiik kurumu olan Uluslararası
Sosyal Tarih Enstıtusu'nde Turkıye bolumu
kurucusu ve başkanı oldu. 1990 yılından bu
yana bır girişım kurulu ıçınde yer alarak
Turkıye'dekı vakfın kurulması ıçın çalıştı.
Aslında dunyada da resmi tarih kalıplarının
dışına çıkan gerçek tarih bilincinin geçmişi, bi-
lim ve teknolojik gelişmeyle çok bağlantılı ol-
muştur. Osmanlı nasıl ki tıp ve diğer butun bi-
lim alanlanndaki gelişmeleri buyuk gedkme ile
izlemişse, tarih alanında da aynı şey geçerli ol-
muştur.
Osmanlı İmparatorluğu'nun kendi butunlu-
ğünü koruma, ideolojısıni meşrulaştırma gay-
reti, daha sonra ulus de\'let kuruluşunu sağlam-
laştırma çabaları, tarihçiliğimize sıçramıştır.
Yine de cumhuriyet donemi Yusuf Akçova, Fu-
at Köprülü gıbi uluslararası olçekte tarihçiler
yetiştirmiştir. 1960'dan sonra da hayli geniş bır
genç kuşak tarihçiler grubunun bilim ve kul-
tür yaşamımıza değerlı katkıları olmuştur. Bu-
tun bunlara rağmen Turkiye'de bugun tarihçi-
lik, uluslararası standartlara nadıren varılabı-
len bir alan durumundadır. Kendi tarihimize
an birçok gerçeği, yurtdışındaki tarihçilerden
ya da bizim insanlanmız tarafından yazılmış
anı \e benzeri eserlerden oğrenmek zorunda
kalışımız, bunun bir kanıtıdır.
^KtttMSayın Silier, bizde bir de tarihi değer
taşıyan belgelerın tahrıbı sorunu var. Bu ko-
nuda neler soylemek istersinız?
— Turkiye'de tarıhsel değer taşıyan belgele-
rin ve oteki turden malzemenin tahrıbı ya da
bir kultur mirası kaybı başlıca dort bıçimde
kendini gösteriyor.
Ilk olarak çeşıtli kuruluşların, şırketlerın,
sendika ya da siyası parti gibi kitle örgutleri-
nin, büyuk çoğunlukla gelişkin bir kurumsal
yapıya sahip olamamaları, duzenli ve surekli
bir dokumantasyon biriminin oluşamamasını
getiriyor. Bugün Turkiye'nın en buyuk çaplı
kuruluşları 100. ya da 50. yıldönumlerıni kut-
lamak gibi vesilelerle kendi tarihlerıne aıt el-
lerinde ne malzeme olduğunu gorduklerınde
paniğe kapılmakta ve kurum dışı uzmanlara
başvurmakta. Bu uzmanlar zamanlarının bu-
yuk bölumunu aslında hazır bulmalan gereken
belge ve bilgileri toparlamaya ayırmak zorun-
da kalmakta ve birçok durumda malzeme yok-
luğundan ortaya çıkan çalışmalar yetersiz ol-
Vakıf Genel Sekreteri Silier, tarihi maJzeme ve arşivlerin devlel elijle tahribinin kültürel bir cinayel olduğunu sövluyor. (Fotoğraf:tBRAHİM GÜNEL)
kütuphanecilik, arşivcilik gibi bilimsel özel ça-
lışma alanlanna kayacaktır. Her tur tarihsel de-
ğeri olan, tarihin her alanındakı kanıt niteliği-
ni taşıyan malzemenin bilimin kullanımına açı-
labilmesi çok önemlidir.
Daha önce de vurguladığım gibi gunluk ya-
şamın her alanı tarihin kapsamına girer. Gün-
lük yaşamın tarihi ile ilgili tüm kitap, araştır-
ma, yayın çalışmalan, sonuç olarak toplumsal
bilince, kişilere yansır, toplumun ve bireyin ge-
lişimini sağlar. Ne yazık ki bir yandan Osman-
h'dan bu yana gelen aşın merkezi sosyal-politik
sistemimiz, ote yandan bununla atbaşı giden
antidemokratik sınırlamalar, bizde tarih deyin-
ce sıkıcı ve yuzeysel bir büyuk adamlar ve dev-
letler tarihinin anlaşılmasına yol açmış, bunun
ötesine geçilmesine hayli az şans tanımıştır. Üs-
telik bu yüzeysellık, ipuçları verdiği istisnai du-
rumlarda, yaşamın canlı tarihinin anlaşılması
bakımından da çoğu kere yanıltıcı bilgiler içe-
rir. Dolayısıyla tarih bilinci açısından resmi ta-
rihçiliğin kaba yonlendirmelerinin çok otele-
rine geçen bir dizi çahşmaya ihtiyaç vardır.
••t^HSay/n Silier, bizim bir çelişkimiz de,
galiba kendimizi tarihimize, geleneklerimize
çok bağlı sanıp aslında gerçek tarih bılgısı ve
bilincine uzak olmamız-
— Evet, öncelikle bunun teşhısınde yarar
var. Vakfın mayıs ayında duzenlediği sempoz-
yumun açıhşında Vakıf Genel Yönetim Kuru-
lu Başkanı İlhan Tekeli bu noktaya ilgi çekici
bir teşhis koydu. Turk insanının, tarihi bir yan-
dan yanılmaz bir yargıç saydığını, ote yandan
da hıç onem verilmeyen, teşvık edilmesi gerek-
meyen bir ilgi alanı olarak gorduğunu anım-
sattı. tçi boş tarih ovgusunun, en önemli ko-
nuları tarihe havale etme alışkanhğının, çarpık
toplum bilincimizın büyuk sorunlarından birı
olduğunu söyledi.
Kendisine katılmamak elde değil. Sanıyorum
tarih alanındaki bu çelışkili yaklaşım, bilim
karşısındaki tutumumuzun bir parçası. Os-
manh'dan bu yana bilıme hep abartılmış bir iş-
lev yuklemişiz, ama bilim emekçilerinin, bilim
kurumlarının işlevlerini ustlenebilmelerinın
araçlarıru yaratmamışız. Toplum yaşamında bi-
lımin gelişmesi için yapılması gerekenleri hem
gormezlikten gelme hem de onu sozde yucelt-
me, aslında yapılması gerekenı \apmamamn
suçluluğu içinde bir kaçış \oludur.
••••Sûym Silier, bu çeiişkılerımızin bir ne-
deni olması gerekmiyor mu?
— Ekonomik ve teknolojik gelişmenin ge-
riliğini duşunsel yaşamda mantığın, rasyonel-
liğin sıkışıp kaldığı dar alanı neden olarak go-
rebiliriz. Osmanlı İmparatorluğu'nun ve Tur-
kiye'nin kendi rönesansını, reformunu yaşaya-
mamış olması bugun de bilımsel-teknolojik ge-
lişmenin esintileri, artıkları ile yetinmek duru-
munda kalmayı getirdi.
Resmi tarihçiliğin depolıtik olması, tekelci
bir anlayışa sahip olması. tarihe tarihçiliğe il-
gıyı zayıflatmış, tarih bilincinin ıçi doldurul-
muş, yaşayan işlev kazanmasını engellemiştir.
maktadır.
Kurumların ıç yapıları daha gelişkin biçim-
ler aldıkça, genel olarak toplum yaşamında ol-
duğu gibi tek tek kurumların faalıyetlerinde de
dünle yarını bağlayan bağın onemi bılinçlerde
ve pratik çalışmalarda yerini kazandıkça, bu
tur yok etme \e onemsememe azalabılir. Su-
reklilik ve geçmişi oğrenme, uygarlık duzeyiy-
le, bilimsel ve teknolojik gelişmeyle atbaşı gı-
den bir ihtiyaçtır. Kaldı ki Tanh Vakfı gibi ku-
rumlar, kendileri bağımsız bır arşivi surdure-
meyecek kuruluşlara, partilere, derneklere bu
hizmeti verirler. Hatta buyük çaplı kuruluşlar
bir anlaşma ile kendileri için guncelliği kaybo-
lan tum belgeleri bellı periyotlarda uzman ku-
ruluşlara devrederek soz konusu boşluğu dol-
durabilirler.
Ikinci olarak, istisnai bir bıçimde saklana-
bilen malzemelerin çoğu zaman bir kullanım,
araştırma konusu vapılmaması; bunun sonu-
cunda bu malzemeye işlevsiz, gereksız yere yer
işgal eden bir \ığın gözuyle bakılması ve ba-
kımsızlıktan doğan kayıplar sorunu var. Belirli
sıcaklık ve nem düzeyınde, yangın ve su bas-
kınından uzak koşullarda uzman personel elin-
de korunması ve kullamma açılması gereken
belgeleri ya da yayınları bir bodruma, çatıva,
toz içindeki bir odaya yığmak aslında onları
ağır ağır yok etmek demektir. Bu tahrip bıçi-
mi son derece yaygındır.
Kutuphaneciliğe, arşivciliğe, bilgi bankala-
rının kurulmasına daha buyuk yatırım, daha
çok tarih araştırması ve yayın, daha çok sergı
ve muze, daha çok dokumanter film yapımı,
aynı zamanda potansiyel olarak bunların kul-
lanılabileceği malzemenin de buyuk kitle gö-
zunde değerlenmesi anlamına gelecektir.
ISayın Silier bizde devlet eliyle tahrip
de çok önemli, değil mi?
— Evet, tahribin uçuncu ve çok onemlı bi-
çimi devlet eliyle, antidemokratik bir baskı
yöntemı olarak tahrıptir. Bu konuda fazla bir
şey soylemeyi gereksiz buluyorum. Bu ulkeyi
otuz yıldan fazla bir sure yönetmiş olan parti-
nin, CHP'nin arşivlerini bıle kâğıt fabrikası-
na gondermiş (işıttığimiz kadarıyla bır bölü-
munun de el altından Amerika'ya satılmasına
goz yummuş) olan bir anlayışın eline fırsat du-
şerse işleyemeyeceği kulturel cinayet yoktur. Bu
tur tahripler birer insanlığa karşı suç, >Tirt çı-
karlarına karşı ıhanet, ulusal zengınliğin yok
edilmesi suçlarıdır. Bu ağır suçların suçluları
zaman aşımı tanımadan, cezalandırılmadan,
kişi kamuoyu onunde teşhir edilmeden yeni
suçların işlenmesi engellenemez.
Kuşkusuz bu tur tahrip operasyonlarında bu
operasyonlann sorumlulanna duşen bü>"uk pa-
yın yanı sıra bır de ilgili malzemenin sahiple-
rine duşen bir pay olduğunu kabul etmek ge-
rekir. Mahkemeye başvurarak sorumluları or-
taya çıkararak, tazmınat için gerekli gırişimle-
ri yaparak el konulan belge, yayın vb. malze-
melerine sahip çıkmayanlar, sessizlikleri ile yeni
yenı yok etme eylemlerine fırsat vermişlerdir.
Bu tahriplerle mucadelenin ve belgelerin ait
olduğu alan ne olursa olsun. tarihimize sahip
çıkmanın kişisel inisivatifi aşan gerekleri, an-
cak kurumsal bir yapı aracılığıyla kotarılabi-
lir. Turkiye Tarih Vakfı olarak boyle bır sorum-
luluğu ustlenmeye adayız. Bu gorevımizı kuş-
kusuz, ancak toplumumuzun tarihine ait mal-
zemeyi korumanın değerini bilen tum kişılerin
desteği ölçusunde başarabilıriz. Vakfımız yal-
nız ve yalnız boyle guçlu bır sahip çıkmayla do-
kunmazlık ve etkinlik kazanabilir.
WKm^MSayın Silier, son günlerde onemı an-
laşılmaya başlanan yurtdışına kaçırma yoluy-
la tahrip uzerınde neler soyleyeceksımz?
— Tarıhsel belgelerin, koleksiyonların satın
almarak yurtdışına çıkartılrnası, onemi gide-
rek artan bir sorun durumundadır. Bir yandan
kültürel, sanatsal urunlerın genel olarak me-
talaşması surecı, ote yandan kimı güçlu yabancı
kurumların aracıları kanalıyla giriştikleri sa-
tın alma işlemleri bu tur malzemenin kahcı bir
biçimde vurtdışına çıkartılmasına yol açıyor.
Tarihçilik bugün Turkiye'de
uluslararası standartlara
nadiren varılabilen bir alan
durumundadır. Kendi
tarihimize ait birçok gerçeği
yurtdışındaki tarihçilerden ya
da yazılmış anı ve
benzeri eserlerden oğrenmek
zorunda kalışımız bunun bir
kanıtıdır.
Çozüm, Turkiye'de guvenilir, guçlu bir ulusal
kurumlaşmadan geçmektedir. Tarih Vakfı'nın
bu ışlevi hakkıyla yerine getırmesiyle umuyo-
rum ki yalnız tarihsel malzeme sahiplerı değil,
bu tıcari işlemlere aracılık edenlerin bir bölu-
mu bile topiumsal çıkarlarımıza daha ağırlık
veren bir yaklaşıma gireceklerdir.
•••••Sayı/7 Silier, siz sozu açmışken yeni ku-
rulan vakfın, ekonomik ve toplumsal tarihin
korunması ile ılışkılı her alanı kapsayan ve bu
nedenle de çok geniş olan amaçlarım tek tek
saymadan, çok büyuk paralann gerektıği bır
çalışma alanında bır vakfın başarılı olabilme,
ayakıa kalma şansını nasıl gorduğunüzu sora-
bilır miyiz?
— Sanıyorum kı toplumumuz için buyük bır
anlam taşıyan bır dizı ışe girışırken gerekli olan
parasal kaynakların önemli bir bölumunu pa-
ralı sempozyum ve seminerler, araştırma, pro-
jeleri, yayınlar. dokumanter film uretimi, da-
nışmanlık hizmetlerı ve ticarı faaliyetler ara-
cılığıyla kendimizin kazanması gerektiğini bi-
liyoruz. Bunun çok yonlü çalışması içindeyiz.
Ama emek ve malzeme desteği dışında taşın-
maz mal ve para bağışlarını da memnunıyetle
kabul edeceğimizın bilınmesini istiyoruz. Gü-
zel planlar, gerçekleşebılmek için kural olarak
buyuk maddi guçlerin bir araya getırılmesini
gerektiriyor. Dolayısıyla Tarih Vakfı'nın yalnız
kitap ve belge bağışlanacak değil, aynı zaman-
da bina. daire, arsa, hısse senedi ve bağışlana-
cak bir yer olarak algılanmasını istiyoruz.
ANAPın Sabancı'ya trilyonluk kıyağı: Marlboro Oretimindeki tezgâhlar.
• TBKP Kapaima mı kapattırma mı Rastfı Nun llerı "Genel Sekreten
istıfaya çağırdık' • ABO BGyfikelçiliğinin TOrkiye'deki Amerikalılara
"Terorist" uyarısı • Istıfa eden Korgeneral terfı edecek mı? • Plaslık ve
(cflon kansere neden oluyor • Kuveyt te Rlıstmlılere ait 20 toplu mezar •
2000't Doğru Kiba Komünist Partisi Temsileisiyle Guadalajara
Zirvesi'ni konuştu • Dünde/ı bugüne Jethro Tull lan Anderson "
lyiliksever, sorumlu ve koruyucu kapıtalızme inanıyorum' • Devlet 2000'e
Ooijnti» tazminat ödeyetek • Fent llsever SHP Kurultayı nı
degeriendırdı Yuvariak olan yuvarlanır
Bir jlçe nasıl örgütlendi
İŞÇİ KIYIMINA
PAŞABAHÇE BARİKATIİşgalde 24 saat... Mıntıka temizliğinden, trafik düzenine halk seferterliği.. Şişecam'ın fabrikalan
yabancılara salışpazarlığı... Paşabahçe'nin kapatılmasıplanlanıyor... Eylemlerdekidisıplininsım...
Halk nasıl selerber oldu... İşçilere göre basın krizinin nedeni...
• BAŞARISIZ SINIR ÖTESİ OPERASYON. KORUCULARLA
ASKERLERYANLIŞLIKLA ÇATIŞTİ. ULUDERE BASKININI KİM YAPTI?
I ABD ESKI ADALET BAKANI ÇLARK VE PERİNÇEK SİLOPJ'DE.
ABD'Yİ YARGILAMA GİRİŞİMİNİ DESTEKLEYENLERİN
TAM LİSTESİ.
IRAN'A KOYUN SATILIRDI $İMDI ALINIYOR.
VAN KASAPLARINDAKI ETLERİN YÜZDE 751 İTHAL.
MARMARA'DA MİSYONER KAMPI.
RADİKAL İSLAMCILIKTAN HIRISTİYANLIĞA GEÇENLER.
TEL: 513 83 52-513 83 53-513 96 78 FAX: 513 96 76
OZEL BORA
SURUCU KURSU
64 DÛNEM KAYITLARI
BAŞLAMISTIR
3 AĞUSTOS HAFTA SONU
6 AĞUSTOS HAFTA ICI
DERSANE ÛSKÛDAR: 343 67 82
PISTLERIMIZ
K0ZYATA6I: 362 47 33
TARABYA: 162 08 18
TEK YOL EĞITIM
PERDE
ARAUĞEVDAN
Nadir Nadi
4. bası 20.000 liıa (KDV ıçınde)
Çağdaş yayınları Turkoca&ı
Cad. 39-41 Cağaloelu-Istanbul
Ödemeli gonderiltnez.
• İşçi hareketinİR ayakbağı: Sendika Bürokrasisi • Sosyalist-
faminist yazar Lynne Segalıe görüşme: Erkekler de değişir
• Inönü'ye bir şans daha: Ya iktidar ya
son • Ortadoğu ameliyat masasıada
• Dsvlet terörü ve yazarın sorumlulu
ğu: Boğazınız sıkılıypr mu?
KomsiHnuz bir gs-
ce evinden gdtii-
rulurkan sesımUI
çıkarınazsak t»l-
klblı gun yine
svlne donıluğıia-
de, yüzûne nasıl
bakacajız?
Eğsr gerl dönmuse. svlnde bıraktığı eşlnln,
çocuğunun ve kendi çocuğumtuun yu2Üne nasıl
bAacağır7
Ve sıra bizs geldığmde, yanl sesinl
çıkaracak kimss kalmadığında, gozaltındayken
-sajj kalmıssak eğar- kandı yuiumuze nasıl ba-
kacağız? Bir giin sııanın bUe de gelmeslnl bek-
lemeyelim. Çunku befcledığımlz zaman. mutla-
kageltyor!