Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
27 AĞUSTOS 1991 HABERLER CUMHURİYET/3
Son kazada bir şilebin batması, gözlerin yeniden İstanbul Boğazı'na çevrilmesine neden oldu
Boğaz,kaptaıılaruı kâbusuESATPALA
VEDAT YENERER
Tarabya -»çıklannda Italyan
bandıralı tankerle çarpıştıktan
sonra batan "Denizatı"ndaki 5
gemici, Sahil Güvenlik botları,
Deniz Polisi ve şirket görevlile-
rince kazanm olduğu çevrede
gün boyunca aranmasına karşın
bulunamadı. Ahırkapı açıkla-
nnda demirletilen Leonis adlı
tankerin kaptanı Luigi de Gene-
ro ile her iki geminin mürette-
batının olaya ilişkin ifadeleri Li-
man Karakolu'nda ahndı. Deni-
zatı gemisinin sahiplerinden Be-
kir Kalkavan'ın oglu Burak Kal-
kavan, dun yaptığı açıklamada,
"Liman tşletmeleri'nden cağır-
dığımız kurtancı vaktinde gel-
seydi, gemi batmayabilir ve bel-
ki de denizciler kurtanlabilirdi"
dedi. Kalkavan, kurtarma gemi-
sinin saatler sonra olay yerine
geldığini söyledi. Yanlış rota iz-
lendiği için suçlanan Denizatı-
nın kazada suçlu olmadığını öne
süren Burak Kalkavan, söyle ko-
nuştu:
"Kazanın fotoğraflanna ba-
kan herkes, Denizatı'nın suçlu
olmadığını anlar. Çıinkü, birim
gemiye arkadan vuruldu. Oysa,
Denizatı, sancaktan rota almış-
tı, yanlış rota izleseydi arkadan
vurolmazdı. Bilirkişi raporu ha-
zuiandığında suçun birim gemi-
« değil, tlalyan bandıralı gemi-
Je olduğu ortaya çıkacak."
4650 tonluk Denizatı gemisi-
nin 1978 yapımı olduğunu söy-
leyen Kalkavan, geminin kaça si-
gortalandığını bilmediğini ifade
ederek "Kaybettigimiz denizci-
lerinıizin yaşamını hiçbir şey geri
getiremez" dedi.
Öte yandan, adının açıklan-
masını istemeyen Denizatı gemi-
sinin başmühendisi, kazadaki
suçun Italyan bandıralı gemide
olduğunu belirterek geminin kı-
lavuzunun alkollü olduğunu öne
sürdü. Kazayı soruşturan Bey-
koz Cumhuriyet Savcısı Sadet-
tin Evcin, inceleme yapmak üze-
re büirkişi heyeti oluşturulduğu-
nu belirterek soruşturma ta-
rnamlandıktan sonra dosyanın
Üsküdar Ağır Ceza Mahkeme-
si'ne gönderileceğini söyledi.
ltalyan tankerin kılavuz kapta-
nı Arcan tşminer'in, kazayla il-
gili olarak Deniz Polisi'ne ver-
diği ifadesinde, "Türk gemisinin
Denk trafiği ç
te*Hke« bötgder
Rumeii Kavağı
Bûyûkdsre
ArnavutKöy«
• Anadokı Hisan
TEHLİKELİ NOKTALAR
Yetkililer, kazaların en çok meydana
geldiği noktalan sıralarken şunlan
söylediler: "Kandilli ve Yeniköy keskin
sapaklan ile Anadoluhisan karşısında
Küçüksu sığlığı, Yeniköy'de Koybaşı ve
Tarabya karşısında Selviburnu sığlıklan.
Bir de boğazlann girişleri kaptanların
en tedirgin olduğu yerlerdir. Bunlar
şamandıra ve fenerlerle belirtilmiştir!'
KÂZALARIN NEDENİ ~
1» Geçen transit gemilerin kılavuz
kaptan almamaları, 2* Gemideki
arızaların yetkililere bildirilmemesi,
3- Boğaz'da seyreden gemilerin
kılavuzluk istasyonlanna sağhkh bilgi
vermemeleri, 4- İstanbul Boğazı'nın
doğal yapısının açtığı güçlükler, 5-
Kazaları önleyecek bilgisayarlı radar
sisteminin geliştirilerek uygulamaya
geçirilmemiş olması.
yanlış rotada seyrettiğini >e yan- "Biz en çok ltalyan lankerden leceği tartışmalan da yeniden
lıs manevra yapması nedeniyle korkuyorduk. Çiinkii 28 bin 800 gündeme geldi. Yetkililer, kaza-
çarpmanın önlenemediğini" ton ham petrol taşıyor. Kaza, lann önlenebUnv.si için Manna-
söylediği öğrenildi. herhangi bir tehlikeye >ol açma- ra Denizi ve Boğazlar'daki deniz
İstanbul Büyükşehir Beledıye- mış. Sadece batan Türk gemisi- trafığinin, "radarlı bilgisayar
si Çevre Koruma Daire Başkanı nin yakıt tanklannda çok az bir
Ethem Nuri Öneş ise bir ekiple sızıntı var" dedi.
birlikte her iki gemide inceleme- Bu son olayla, İstanbul Boğa-
lerde bulunduklannı belirterek zı'nda kazaların nasıl önlenebi-
sistemi" ile denetlenmesi proje-
sinin bir an önce uygulamaya
girmesi gerektiğini belirttiler.
Ulastırma Bakanhğı'nca ge-
Belediyenin
kanalprojesi
İstanbul Haber Servisi —
İstanbul Büyükşehir Betedi-
yesi Çevre Komisyonu Baş-
kanı Nusret Avcı, İstanbul
Boğazı'nda son yıllarda
meydana gelen deniz kaza-
lannda artış olduğunu vur-
guladı.
Daha önce bazırladıkaln
projeyi geliştirmeyi ve yaşa-
ma geçirmeyi düşündükleri-
ni belirten Ava, "BüyMkge-
miler ve meydana geîen ka-
zalar nedeniyle tstanbul Bo-
gazı tarihi > apılann korku-
lu ruyası haline geldi. Deniz
kiriiliği ise giderek tırmanı-
yor. Silivri'den Karadeniz'e
açdacak ve 33 km olacak bu
kanalla Boğaz'ın kurtarıl-
ması mümkün otabUir."
çen yıl geliştirilen bu projenin
bir an önce yaşama geçirilmesi
gereküği vurgulandı. Projeyle
Marmara Denizi ve Boğazlar'da
her turlü hava koşullannda ge-
ce ve gündüz güvenli geçişin sağ-
lanması amaçlanıyor.
Deniz Pilot Kaptanlar Derne-
ği Başkanı Saim Ognz Ülgen, ts-
30yddal7kaza,117ölütstanbul Haber Servisi— İstanbul Bo-
ğazı'nda son 30 yıl içinde meydana gelen
17 deniz kazasında toplam 117 kişi öldü.
Kazalar nüfusu 8 milyona ulaşan kentte
kıyı tahribatma ve denizin aşırı derecede
kirlenmesine neden oldu. 1960 yıhndan bu
yana tstanbul'da halka heyecan ve korkulu
saatler yaşatan büyük deniz kazaları şun-
lar:
• 14 Aralık 1960: World Harmony ve Ze-
ronic tankerleri çarpışarak infilak etti. 20
kişinin olduğu yangında Tarsus yolcu ge-
misi de alev aldı.
• 15 Eylül 1964: Norveç bandıralı Nor-
hom gemisi, Boğaz'da batık dummda bu-
lunan Peter Zoranic tankerinin enkazına
çarptı. Tonlarca akaryakıt Boğaz'a yayıldı.
• 9 Kasım 1965: Yunan bandıralı Europa
gemisi, motora çarptı. Kazada 5 kişi öldü.
• 1 Mart 1966: Sovyet bandıralı Lutsk ve
Kransky adh gemiler çarpıştı, binlerce ton
hampetrol denize yayıldı. Alev alan pet-
rol, Karaköy Iskelesi'nin ve "Kadıköy" va-
purunun yanmasına neden oldu.
• 3 Temmuz 1966: Yolcu dolu Yeni Gala-
tasaray motoru, kereste yüklü Aksaray
motoruyla çarpıştı, 13 kişi öldu.
• 18 Kasım 1966: Rumen bandıralı Plo-
esti gemisi, Bereket yolcu motorunu ba-
tırdı, 8 kişi yaşamını yitirdi.
• 1 Temmuz 1970: ltalyan bandırah Agip
Ancona, kıyıya çarptı. Inşaat halindeki bir
bina çöktü, 5 kişi öldü.
• 27 Aralık 1972: Turan Emeksiz ve Sön-
mezler gemileri çarpıştı. 5 kişi öldü.
• 27 Aralık 1976: Sovyet bandırah Mau-
cesta ve Hindistan bandıralı Lok Prabha
çarpıştı. Hint gemisi battı, mürettebat kur-
tanldı.
• 21 Nisan 1979: Rumen bandıralı Karpat
gemisiyle Türk Kefeli gemisi çarpıştı. Türk
gemisi batarken 11 kişi yaşamını kaybetti.
• 15 Kasıra 1979: Rumen bandıralı Inde-
pendenta ile Yunan bandıralı Evrialiçar-
pıştılar. Rumen tankeri infilak ederken
43 kişi öldü. Binlerce ton petrol denize dö-
küldü, yangın günlerce sürdü. Enkazın te-
mizlenmesi 10 yıl sürdü.
• 2 Nisan 1980: Yunan Elsa ile Sovyet
Moskovosky çarpıştı. 2 kişi öldü.
• 9 Kasım 1980: İngiliz Nandic Falth ile
Yunan Stawanda çarpıştı. Denize yayılan
petrol çevrede büyük tehlike yarattı.
• 24 Eylül 1985: Meltem hücumbotu ile
Sovyet savaş gemisi çarpıştı. Meltem ba-
tarken 5 denizcimiz şehit oldu.
• 29 Ağuslos 1987: Bulgar Petrov Silavej-
na, Karadeniz'in girişinde Honduras ban-
dıralı Armena gemisini batırdı.
• 29 Ekim 1988: Malta bandıralı amon-
yak yüklü Blue Star tankeri ile Türk Ga-
ziantep tankeri çarpıştı. Bin ton amonyak
Marmara'ya yayıldı.
• 7 Mart 1990: Sovyet gemisi Mihail Miş-
vik Yeniköy'de bir yalıya çarptı. Kaza so--
nucu yahda buyük hasar meydana geldi.
tanbul Boğazı'nda kazalann en
çok meydana geldiği onemli
noktaları şöyie sıraladı:
"İstanbul Boğazı'nda deniz
kazalanna en elverişli yerler
Kandilli ve Yeniköy keskin sa-
paklan ile Anadoluhisan karşı-
sında Küçüksu sıglıgı, Yeniköy^
de Koybaşı ve Tarabya karşısın-
da Selviburnu sıglıklandır. Bun-
lar şamandıra ve fenerlerie be-
lirtilmiştir. Deniz trafiği açısın-
dan onem taşır. Bir de Boğaz-
lar'ın girişleri kaptanlann en te-
dirgin olduğu yerlerdir. Zaten
çoğu zaman tedirginiik kaza
yaptınr. Kılavuz kaptanlann ge-
miye ulaşmalanna kadar geçen
zamanda, gemi yavaş yavas Bo-
ğaz'a girmiş olur ve bu durum-
da Boğazı bDmeyen kaptanlar
beyecanlamrlar."
Saim Oguz Ülgen, yıllardır
edindikleri deneyimler ve kıla-
vuz kaptanların yakınmalann-
dan yola çıkarak İstanbul
Boğazı'nda kazalann oluş ne-
denlerini de 5 ana noktada
topladı.
1) Geçen transit gemilerin kı-
lavuz kaptan almamaları veya
almak istememeleri,
2) Gemideki anzaların yetki-
lilere bildirilmemesi,
3) Boğaz'da seyreden gemile-
rin kılavuzluk istasyonlanna
sağhkh bilgi vermemeleri,
4) İstanbul Boğazı'nın doğal
yapısının açtığı güçlükler,
5) Kazaları önleyecek bilgisa-
yarlı radar sisteminin geliştirile-
rek uygulamaya geçirilmemiş
olması.
Ülgen, bütüjn bunlann yanı sı-
ra Büyükdere'deki sağlık ve
gümrük kontrolünün kazalara
yol açabildiğini söyledi. İstasyo-
na yanaşan gemiterin manevra
yapmak zorunda kaldıklan, bu-
nun da kazaya neden olduğunu
bildirdi.
Yetkililer, Marmara Denizi ve
İstanbul Boğazı'nda kazaların
önlenebilmesi için ahnabilecek
önlemleri de şöyle açıkladılar:
Kılavuz kaptan almak, çalış-
maları tamamlanmış olan Bo-
ğazlar trafik düzeni sisteminin
bir an önce yürürlüğe sokulma-
sı, altyapısını oluşturduktan
sonra radar kontrol ağının tesis
edilmesi ve denizden karaya sıç-
rayacak bir yangın olduğunda
müdahale olanağının sağ-
lanması.
Leyla Uşaklıgil ağabeyi Nadir Nadi'nin çocukluk günlerini anlatıyor -^ -.*•?.
Evimizin bir odası okul gibiydiŞÜKRAN KETENCİ
Leyla Uşaklıgil. ağabeyi Nadir Na-
di'yi anlatırken, daha çok çocukluk
anılarından söz etmek istiyor. Toplu-
mun malı olmuş Nadiı Nadi'yi dost-
lanrun daha iyi anlatacaklan kanısın-
da; "O kadar güzel yazılar çıkü. O ka-
dar çok yakından tanıyan ve çok gü-
zel anlatabilecek insanlar var ki benim
anlatmam doğnı olmaz" diyor.
Leyla Uşaklıgil, konuşmayı sevme-
mekten başlayın, konuşurken kullan-
dığı mimiklere dek, ne kadar da çok
Nadir Nadi'ye benziyor. Son hastalık
günlerinde yanında olabilmekten hoş-
nut, uzun yıllar ayrı ülkelerde, çok az
göriişerek yaşamak zorunda kalmala-
rından yakınıyor. Zaman zaman mek-
tuplaşarak bağlarıru koparmamaya
çalıştıklannı anlatıyor. Ama en çok,
peşinden hiç ayrılmadığı, bütün ço-
cukluk yaşamını yönlendiren ağabe-
yinden söz etmek istiyor. Aralannda
sadece 3,5 yaş olmasına rağmen, ona
çok büyük görünen Nadir Nadi'den..
Uşaklıgil anlatıyor:
"tlk aklıma gelen, benim sanınm
dört yaşında oldnğum bir olay. Ba-
bam her zaman eğitimimize çok me-
raklı olduğu için ağabeyim Nadir Na-
di'ye eve özel hoca ders vermeye geli-
yordu. O gün uçagı ve paraşütü an-
latmış. Ağabeyim özellikle paraşütle
çok ilgilenmiş. Ancak bocanın anlat-
tıgı teknik bilgiler ona yetmemiş. Çok
fazla soru sonınca, hoca da kısaca
'Şemsiye gjbi açüıyor, yukandan aşa-
ğıya düşmeden, uçarak inihyor' de-
miş. Ağabeyim bunu denemeye karar
venniş. Her zaman olduğu gibi dene-
yiminin seyircisi olarak beni seçtiği
için elimden tutup Göztepe'de otur-
duğumuz evin üçüncü kaüna, çatıym
çıkardı. Oradan şemsiyeyle aşağı ine-
ceğini anlatb. Aşağı inip uçuşunu sey-
retmemi istedi. Buluoduğumuz yer ba-
na pek yüksek gelmişti. Ama ağabe-
yime itiraz etmeyi niç aklımdan geçir-
miyordum. Aşagıdan kalfamız çama-
şır asarken görmüş. Avaz avaz anne-
mi uyardı. Ağabeyim biç aldırmadan
şemsiyeyi açmaya uğraşıyordu. So-
nunda açamadan anneme yakalandı.
Ceza olarak odaya kapatndı. O zaman
bile cezalandınlmaya, bir yere kapa-
tılmaya çok büyük tepkisi olduğunu
haürlıyorum.."
Büyükelçi eşi olması nedeni ile
( Ü uzun yıllar yurtdışmda yasayan,
Nadir Nadi'nin sadece keyifîi çocuk-
luk anılannı anlatacağını söyleyen
Leyla Uşaklıgil, ashnda ayınmına var-
madan toplumun malı olan Nadir Na-
di'nin de gelişimini anlatıyor:
"Babam ber koşulda bizimle çok il-
giliydi. Bana çok güzel bebekler alır-
dı. Ağabeyim ise her şeyi ogrenmeye
çok meraklı idi. Bebek gözlerini mi
oynatıyor. Ağabeyim heraen bebeği
elimden alır, başını söker nasıl hare-
UŞAKLIGÎL ÇOCUKLUK YILLARINI ANLATIYOR
Bir odamız okul gibiydi. Kara tahtası bile
vardı. Bize sabırla bildiklerini anlatırdı. Kendisi
de çocuk olduğu halde çok iyi öğretirdi.
Ankara'ya geçişimizden sonra sosyal ve siyasal
olaylara hep yakın ilgi duydu. Sürekli
matbaaya gittiğini, gazete ile ilgilendiğini
anımsıyorum. Ankara'nm o sıcak günlerinde
yaşanan bütün olayları yakından izlerdi.
ket ettigini keşfetmeye çalışırdı. Bebek
ağlıyorsa, karnı sokulür içine bakılır-
dı. Ağabeyimi o kadar çok seviyor-
dum ki bebeğimin elimden gitmesine
hiç tepki duyamaz, onun bu her şeyi
keşfetme merakına en güzel oyuncak-
lannun paramparca olmasına ağlama-
yı dahi düşünemezdim.
Ağabeyim için Beyazıt'ta özel bir
yatılı okul bulunmuştu. Ama o evden
kopanlmaktan huzursuz olmuş, tep-
ki gösteriyordu. Babamla annem ağa-
beyimi rahatlatmak için beni de o
okula göndermeye karar verdikr.
Böylece ben de 4 yaşında yatılı okul
öğrencisi oldum. Tabii derslere girmi-
yordum. Agabeyimle yan yana yatı-
yorduk. Ders saatlerinde de orda bur-
da oynuyordum. Nadir, benim, yanı-
na gönderilmemle rabatiamış, okula
göndenlmeye itirazdan vazgeçmişti.
Sonra Maçka'ya taşmdık. Okul yakın-
dı, biz de yatılı öğrenci olmaktan kur-
tulduk.
tstanbul işgal altındaydı. tttihatçı-
lar tutuklanıyordu. Babam orada bu-
rada saklanıyor, baa akşamlar eve uğ-
ruyordu. Çok zor günlerdi. Biz de çok
küçüktük. O yıllarda ağabeyim çok
erken buyumek zorunda kaldı. Henüz
8-9 yaşlanndaydı. Ancak anneme çok
büyük destek oluyordu. Bizim sorum-
luluğumuzu tamamen üzerine almış-
tı. Bize öğretmişti; 'tıp' diye işaret ve-
rince hiç kimse ile hiçbir şey konuş-
mayacak, hiçbir şey söylemeyetektik.
Bir gün annem beni ayakkabı alma-
ya götürdü. Ayakkabınm ayagıma iyi
gelip gelmediğini soruyor, ama ben
ağabeyimin 'tıp' işaretine uyduğum
için sesimi çıkaramıyordum. Annem,
'Ağabeyine ben anlatınm, izin alınm,
sen söyle' diye çok ısrar etti, çok kız-
dı, ama ben ağzımı açamadım. Ağa-
beyimin üzerimizde öylesine büyük et-
kisi vardı ki annem çok kızdığı halde
beni konuşturamadı.
Babam Bekir Ağa bölüğünde tutuk-
landığı zaman annemle ziyarete gitti-
ğimizi hatırlıyorum. O günlerde eği-
timimizin sorumluluğunu ağabeyim
tamamen üzerine almıştı. Evimizin bir
odası okul gibiydi. Kara tahta büe
vardı. Bize sabırla bildiklerini anlatır-
dı. Kendi de çocuk olduğu halde çok
iyi öğretirdi. Olağanüstü bir oğretme
yeteneği vardı. Ashnda baskı yaptığı-
nı, korkuttuğunu hiç söyleyemem.
Çok yumuşak, çok sevecen, ama çok
otoriter idi. Her yaşta benim eğiti-
mimde çok etkisi oldu. Sonraki yıllar-
da da hep okullara ara vennek ve sı-
nıf atlamak zorunda kaldık. Boşluk-
Uşaklıgil ile Nadir Nadi arasında 3.5 yaş fark vardı. Nadir Nadi'nin kardeşine yolladığı fotoğraf.
lan hep ağabeyim beni çalıştırarak ka-
patırdı. Bazen anlamakta zorlanır,
'Anlamıyorum' derdira. Ağabeyim
sabırla, 'Anlayana kadar anlatmaya
devam edeceğim' derdi. Hangi agabey
sinirlenmeden, bıkmadan kardeşine
bu kadar çok emek vermiştir bilemi-
yorum.
Ağabeyim Nadir Nadi sadece ders-
lerde değil, müzik eğitimim ve müzi-
ği sevmemde de öğretmenim oldu.
Once o da zorla başlamıştı. Sonra çok
sevmişti. Müziği bana hem öğretti
hem de sevdirdi. Birlikte çok konser-
lere gittik. Çok piyano, kemanla ona
refakat ettim.
Ağabeyim çok sorumlu, çok ciddi
göriinümü yanında çok yumuşak, çok
duyarlı ve çok şakayı seven bir insan-
dı. O, Viyana'da müzik egitimi görür-
ken mektuplaşırdık. Ben de Liszt'e ve
özellikle de yakışıklılığına hayrandun.
Ağabeyimden resmini gondermesini
istemiştim. Bana en yaşlı ve en çirkin
fotoğrafını bulmuş. Yetmemiş gibi bir
de benlerini kalenüe boyayarak daha
da çirkinleştirip göndermiş."
Leyla Uşakhgil bu arada Nadir Na-
di'nin o tarihlerde çekilmiş, yakışıklı
ve kendisine gönderilmiş bir fotoğra-
fını da gösteriyor. Nadir Nadi, kız
kardeşine gönderdiği fotoğrafın arka-
sına düştüğü notta, Liszt'i kıskandı-
ğuıı da gizleyemiyor. Onun kadar ya-
kışıkh bulup bulmadığını soruyor.
Leyla Uşaklıgil, müziği seven, ka-
labalık yaşamdan çok dostlan, yakın-
ları ile olmayı yeğleyen Nadir Nadi
kimliğinden, sosyal siyasal sorumlu-
luk duyan, gazeteciliği tutku edinmiş
Nadir Nadi'nin çıkışının da bir rast-
lantı ohnadığı kanısında. Yaşanan or-
tam kadar Nadir Nadi'nin bir diğer
kimüğinin etkili olduğunu anılarla ak-
tarıyor:
"Babam kaçak yasarken, tutuklan-
dığında mütareke yıllannın çok zor
günlerinde anneme çok büyük destek
olan, hem üç kardeşine sahip çıkıp
hem de annemle her şeyi paylaşan
ağabeyim Ankara'ya geçişimizden
sonra sosyal ve siyasi olaylara hep ya-
kın ilgi duydu. Sürekli matbaaya git-
tiğini, gazete Ue ilgilendiğini anımsı-
yorum. Ankara'nm o sıcak günlerin-
de yaşanan bütün olaylan yakından
izlerdi. Her şeyi bizzat gidip yaşaya-
rak görmek, öğrenraek isterdi. Tabii
babamın yönlendirmesi ve verdiği eği-
timin de rolü vardır. Ama babam as-
la gazeteciliğe zoriamadı. Doğrudan
telkin etmedi. Olsa olsa imkân tanı-
dı. Benim için de gazeteci olmamı is-
tediğini düşünürüm. Ancak hariciye-
ci ile evlenrnem nedeni ile gazetecilik
yapamadım. Ağabeyimin gazeteciliği
severek, tutku ile yaptığına inanıyo-
rum. Bugün gördüğü ilgiyi, saygıyı
hak ettiğini düşünüyor. onur duyuyo-
rum.."
DUN\ADA BUGUN
ALİStRMEN
Garip Bir Diretme
Quni d'Orsay (Fransız Dışişleri Bakanlığı), Fransa Cum-
hurbaşkanı François Mitterrand'ın ekim ayında yapılması dü-
şünülen Türkiye gezisine büyük önem vermekteydi. Fransız
Dışişleri, bu gezinin bir ara en düşük düzeye inmişken yeni-
den düzelmeye başlayan Paris-Ankara ilişkilerinde yeni bir
dönüm noktası olacağını düşünmekte, geziyi özenle hazır-
lamaya çalışmaktaydı. Fransa Cumhurbaşkanı'nın Türkiye
gezisi sırasında, Türkiye'ye ve Türk halkına verilen özel öne-
min vurgulanacağı konuşmalar da hazırlanmaktaydı herhal-
de.
Parıs kulislerinden son gelen haberler ise Mitterrand'ın
ekim ayı için planlanan gezisinin, şimdilik belli olmayan bir
tarihe ertelendiğini bildirmektedir.
Olayda şaşılacak bir yön yok. Gelişmeler de yeniden ger-
ginleşme de söz konusu değil. Tam seçim ortamına girildiği
bir sırada. FransızCumhurbaşkanı'nıngezisiniertelemesido-
ğal. Gerçi son seçim, Mitterrand ile Özal arasında Seguela
adlı yeni bir ortak payda doğurmuştur, ama aynı reklamcı-
nın -ki en güzel kendisini pazarlıyor- yardımmdan yararian-
mak, geziyi yine de yapmak için yeterli olmuyor.
François Mitterrand'ın gezisini ertelemesi yalnızca ilişki-
lerde önemti etki yapması beklenen bir girişimin seçim kar-
gaşası arasında fazla dikkati çekmemesinden çekinmesi de-
ğil. Fransız Devlet Başkanı aynı zamanda, gezisinin yalnız-
ca Özal'ı görmek olmayıp kendi ülkesiyle Türkiye'yi temsil
eden kişi ve kuruluşlar arasında görüşmeleri gerçekleştire-
cek bir vesile olarak gördüğünden seçimden sonraki deği-
şiklikleri beklemeyi uygun bulmuştur.
Davranış yerındedir.
Hatta Mitterrand'ın gezisinin seçimi izleyen ilk haftalar veya
aylarda da gerçekleşmeyip önümüzdeki yıla sarkması da ola-
sıdır. Çünkü, oylamanın sonrasında ortaya çıkacak tablo, çe-
şitli koalisyon olasıhkları ve Çankaya'ya karşı alınacak tavır
bir süre siyaset sahnesindeki netleşmeyi engelleyecek, böy-
lelikle de yabancı bir devlet başkanının gezisinin kalıcı ya-
rarlı sonuçlar doğurmasını önleyecektir.
Bu gerçeklerin görülmüş ve ona göre davranılmış olması
Fransız diplomasisi gibi köklü deneyime sahip bir kurumu
dahı gerektirmeyecek kadar kolay ve doğaldır.
Seçim önceleri, iktidarlar girişimlerini en zorunlu olanlar
dışında askıya alırlar ve uzun dönemli sonuçlar doğuracak
kararları gelecekte oluşacak iktidarlara bırakırlar.
Bu davranış demokrasinin doğal gereğidir.
Durum böyle iken ABD'nin, Kıbrıs ile ilgili dörtlü doruk top-
lantısının eylül ayında, yani seçimlerden önce yapılması için
bastırmasını anlamak oldukça güçtür.
Dış politıka konularında çok özenlı davranmamasıyla ta-
nınmış ANAP iktidarı bile seçim ufukta belirir belirmez, he-
nüz koşullan üstünde tam bir anlaşma bile oluşmamış olan
(gerçekten Yunanistan kimi konuları önkoşul olarak ileri sür-
me eğiliminde gorülüyor) dörtlü Kıbrıs doruğunun, oylama
sonrasına ertelenmesini isteyecek sorumluluğu göstermiş-
tir.
Hiç kimse, bu isteği görüşmeden kaçma biçiminde nite-
lendıremez ya da nıtelendirmeye kalksa bile kendisinin de
inanmayacağı bu suçlamayı inandırıcı kılamaz.
Durum böyle iken ABD'nin diretmesini anlamak yukanda
da belirttiğimiz gibi ilk bakışta anlaşılması güç gibi görünü-
yor. Olaya biraz daha yakından bakıp da geçmiş olayları da
anımsayınca anlaşılması güç gibi görünen diretmeyi anla-
mak kolaylaşıyor.
Acaba, 21. yüzyıla girerken tamamlanmasına çahşılan Pax
Americana'nın bölgeye yönelik ayrıntılarını bir an önce oluş-
turmaya çabalayan VVaşhington, hazır özal Çankaya'da iken
" kapan da kaçan" politikası uygulayıp gelecek iktidarın ka-
bul etmeyecekleri bazı çözümlerde diretmek için bir okJu-bitti
peşinde mı?
Doğrusu, dış politik olaylara dikkatle yaklaşırken bile ku-
runtulann sarmalına düşmemenin yerinde olacağını düşü-
nenlerdeniz. Ancak, yakın geçmiş, yukanda ileri sürdüğümüz
kaygıyı doğrulayıp pekiştirecek olaylarla doludur.
Körfez bunalımı sırasında Özal'ın izlediği politika, kaygı-
mızı kuruntu olmakian çıkarıyor.
Ancak şu noktayı belirtmek zorunludur: Aceleye getirilmiş
bir Kıbrıs doruğunda alınacak kararlar gelecek ıktıdarlan bağ-
lamayacaktır.
Muhalefet partilerinin de bu gerçeği şimdiden vurgulama-
larında sayısız yararlar vardır
KlSA KISA
• Zafer Haftası ve Büyük Taarruz'un 69. yıldönümü
Afyon'da törenlerle kutlanıyor. Tören, kent rnerkezindeki
Kocatepe Atatürk Anıtı'na çelenklerin konulması, saygı
duruşu ve İstiklal Marşı'nın eşliğinde göndere bayrağın
çekilmesi ile başladı. Törenlere, büyük kurtarıcı Mustafa
Kemal Atatürk'ün 69 yıl önce büyük taarruz emrini verdiği
Kocatepe'de devam edildi. Kocatepe"deki yazıt önünde
düzenlenen törenlerde de, çelenk konuldu, saygı duruşu,
saygı atışı yapıldı ve İstiklal Marşı eşliğinde göndere bayrak
çekildi. TBMM Başkan Vekili Aytekin Kotil burada bir
konuşma yaptı.
• Trafik kazaları can almaya de\-am ediyor. Dün de çeşitli
yerlerde meydana gelen kazalarda 12 kişi hayatını kaybetti.
E-130 karayolunda dün gece meydana gelen kazada
otomobil sürücüsü Oğuz Karakaş, baba Bedri, anne Fatma
Göksel Karakaş, Bursa-Karacabey karayolunda Ekrem Cila
ile Memdun Mandacı, İzmir-Tepekahve'de Refıye Hüseyin,
Söke-Milas'ta Kadriye Ar, Muğla-Aydın'da Safıye Bostan,
Muğla merkezde Salih Göztepe, Aşkale-Erzurum'da Ali
Seyyar, Kayseri-Sıvas'ta Hasan Orbey, Konya'nın Aşkale
çıkışında Hayati Okumuş öldü.
• Erzurum Valiliği'nden yapılan açıklamaya göre önceki
gece saat 21.00 sıralannda Gülveren köyüne gelen 25-30
kişilik silahh bölücü militan köy muhtannın telefon
irtibatını kestikten sonra köylüleri evlerinden çıkararak bir
süre bölücü propaganda yaptı. Daha sonra köy muhtannı
isteyen militanlar, muhtarın köyde olmadığının anlaşılması
üzerine orman muhafaza memurlaımın oturduğu lojmana
yöneldiler. Burada Mehmet Yazıcı adlı memuru dışarı
çıkaran militanlar, bir adet mont ile 600 bin lira parayı
gasp ettikten sonra orman teşkilatına ait greyderi yakarak
olay yerinden kactılar.
• Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Yalım
Erez, dün Büyükşehir Belediye Başkanı Nurettin Sözen'e,
makamında nezaket ziyaretinde bulundu.
• SSK Çerkezköy Dispanseri, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Metin Emiroğlu tarafmdan hizmete
açıldı. 2 milyara mal olan dispanserin 70 yatak kapasitesi
bulunuyor.
• Eminönü Belediyesi ile Cerrahpaşa Kan Merkezi'nin
işbirliği ile kan bağışı kampanyası düzenleniyor.
Kampanyada, Sultanhamam'daki Gürün ve Katırcıoğlu
hanlannın esnafı kan bağışında bulunacak.
• Beyoğlu'nda bir evde tüpgaz patlaması sonucu
meydana gelen ve 9 kişinin ölümüne neden olan yangınla
ilgili olarak yakalanan Zaim Meral tutuklandı, Meral
hakkında, "Birden fazla kişiyi yangın çıkararak t
öldurdüğu" iddiasıyla idam istemiyle dava açıldı.
• Polonezköy'de 34 TAF 22 plakalı takside 2 kişinin
yanarak ölmesi olayının cinayet olduğu belirlendi.
Jandarma >etkilileri, yapılan inceleme sonucu 2 kişinin
ağızları kapatıldıktan sonra koltuklara bağlanmış
olduğunun saptandığını belirttiler. Tamamen
kömürleşmiş haldeki cesetlerden birisinin, taksinin
sürücusü Ismail Kaptan (23) olduğu belirlendi.
• Esenyurt'ta korsan yolcu taşımacılığı yapan
otobuslerin polıs tarafmdan engellenmesi üzerine olay
çıktı. Çeşitli taşımacılık kooperatiflerine bağlı olarak
çalışan çok sayıda otobüsün dün sabah seferden
alıkonulması üzerine, işlerine gitmek için duraklarda
bekleyen çok sayıda vatandaş durumu protesto etti.
Otobuslerin yolcu taşımalarına izin verilmesi üzerine
olaylar büyumeden onlendı.