14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 27 AĞUSTOS 1991 Denıirkırat Siyasal iktidarlar farklı görüşleri, farklı yönetim felsefelerini savunabilirler. Benimsedikleri ekonomik modeller elbette değişik olacaktır. Ancak demokrasiden, insan haklarından, eşitlikten, özgürlüklerden sapmaya hiçbir zaman hakları yoktur. Prof. Dr. COŞKUN ÖZDEMİR M. Ali Birand'ı başarılı bir gazeteci olarak tanıyoruz. Demirkırat dizisi elbette ilginçti. Cesareüi bir girişimdi. Benzer dizilerin yakın tarihimizdeki olaylara ışık tutmasını özlemle bekleyeceğiz. Türkiye'de son yıllarda niçin bu kadar gencin sehpaya gönderildiğini, baskın- larda öldürüldüğünü, bu gençlerin neyin pe- şinde olduğunu öğrenmek elbette Türk top- lumu için çok yararlı olacaktır. Diziyi izleyen açıkoturumun başarıh olmadığını, hatta De- mirkırat'ın hazırlayıcısı M. Ali Birand'ın ora- da düş kınkhğı yarattığını söylemeden dura- mayacağım. Neden o kadar tutuk ve duygu- saldı Birand, bilmiyoruz! Oysa benim gibi açı- koturumu sağlam değerlendirmeler içinde din- lemek umuduyla bekleyenler vardı. Özellikle o günleri yaşamamış olanlar için neredeyse di- zi kadar önemliydi bu. Bu fırsatın hiç de iyi kullarulmadığı kanısmdayım. Demirkırat'la ilgili birçok yazı, görüş ya- yımlandı, yorum yapıldı. Gençlerin düşünce- leri soruldu. Bunlar doğru yansıtılıyorsa dizi ile gençlerin kafalarırun oldukça karıştığı so- nucu çıkarılabilir sanırım. Bu nedenle o gün- leri yoğun bir şekilde yaşamış kişilerden biri olarak ve genç kuşaklara yararlı olabilir umu- du ile o dönem ve dizi ile ilgili düşünce, anı ve izlenimlerimden bir bölümünü bu yazıda kısaca belirtmek istiyorum. Kulüp yandaşlığı gibi parti yandaşlığı da gerçekleri görmeye ciddi bir engeldir. Bu yan- daşhğın duygusallığından kurtulup olayları yansız görebilmek kolay iş değildir. Hele bi- zim gibi demokrasi geleneğinin, insan hakla^ rı, çoğulculuk, birey özgürlüğü, uzlaşma kav- ramlannın çok yeni olduğu bir toplumda. Çok partili yaşam, yazık ki bizde hızla bölünme- ler getirdi; kahvelerin, camHerin bile parti yan- daşlarına göre aynlmalan gibi olumsuzluklar yaşandı, karşılıklı en ağır suçlamalar, bu ara- da vatan hainliği, kızdıklan kişilere komünist- lik suçlaması sıklıkla kullanıldı. Yazık ki 14 Mayıs 1950'de halkın oyları ile ve büyük ço- ğunlukla iktidara gelen DP bu havaya fazlası ile kendini kaptırmış, iktidarda olmanın gü- venini bir türlü duyamamıştı. Sanırım yurdunu seven ve particilikle sağ- duyusu yaralanmamış yansız insanlann büyük çoğunluğu, DP döneminin inanılmaz ve ba- ğışlanamaz yanlışlıklarla dolu olduğunda bir- leşeceklerdir. Sadece basına yapılan benzersiz baskılar ve o utanılası Vatan Cephesi olayı kendi başına birer facia sayılsa yeridir. Belge- lere dayanan gazetecilik mesleğinin büyük temsilcisi Uğur Mumcu'nun belirttiği ve dizi- de hiç sözü edilmeyen gerçekler gözardı edilir gibi değildir ve ibret vericidir. Unutulmaz hatalar Benim gibi gencecik bir devlet memuru ola- rak bir hastane hekimh'ği yaparken Vatan Cep- hesi'ne girme baskısına, hatta tehdidine uğ- ramış olmayı kişiler belki kendilerine karşı olumsuz bir davranış sayarak bağışlayabilir- ler, ama bununla topluma verilmiş zarar unu- tulamaz, bağışlanamaz. Hiçbir siyasal iktida- rın, elindeki kaba güce dayanarak kuşaklar boyu işleyecek böylesine yaralar açması hoş görülemez. Utanç verici, unutulmaz bir baş- ka tarih 6-7 Eylül'dür. 6-7 Eylül olayları ve orada DP'nin oynadığı rol işlenmedi, ondan söz açılmadı dizide. CHP yönetiminde yapı- lan kuşkulu 1946 seçimlerinden sonra 14 Ma- yıs 1950'de DP'nin halkın oyları ile iktidara gelişi Türkiye için çok mutlu bir olay, çok umut verici bir başlangıçtı. DP, Türkiye'de de- mokrasinin, özgürlüklerin, insan haklannın kuruculuğu gibi eşsiz bir fırsatı ele geçirmiş- ti. Ama ne yazık bu fırsatı alabildiğince kötü kullanmıştır. Daha demokrasi denemesinin başlangıcında bir iktidar partisi olarak DP'nin sergilediği tutum, toplumumuz için büyük bir talihsizliktir. Atatürk devrimlerinin yol açtı- ğı aydınlığı büyütmek, geliştirmek, o temel üzerinde özgürlükleri, çağdaşlığı kurmak ye- rine, adım adım ve âdeta kararlıhkla zorba bir yönetime doğru gidilmiş, laik düzenden bu- yük ödünler verilmiş, Vatan Cephesi gibi çir- kin ve tehlikeli bir bölücülük benimsenmiştir. O günlerin radyo yaymlarını hiçbir yansız in- san tepki duymadan anımsayamaz. Partizan- lık, tarafgirlik, yağcılık, yağdanlıklar, yolsuz- luk, devlet desteği ile zengin yaratmak, dış po- litikada bağımlılık, hemen her alanda atılan geri adımlar ve daha sayılamayacak kadar çok olumsuzluk, o dönemin ürünleridir ve bugun hâlâ sanırım onlann uzantılan ile baş başa bu- lunuyonız. tdamlar elbette kötü olmuştur. Hangi yur- dunu seven demokrat insan üikesinde idam- lann yapılmasından hoşnut olabilir! Bir baş- kanın asılmasını uygar dünyaya anlatmak, bir Türkiye vatandaşı olarak bunun hesabıru ver- mek bu satırların yazarının yaşadığı acı dene- yimler arasındadır. Askeri darbeleri, ihtilal- leri hiçbir sağduyu sahibi yurtsever onaylaya- maz, ama 27 Mayıs darbesine yol açan neden- leri, faktörleri yansız şekilde sıraya koyacak olursanız, DP'nin o inamlmaz tutumuna en Önde yer vermemezlik edebilir misiniz? Dar- beyi, idamları oybirliği ile kötülerken bunu görmezlikten gelmek olur mu? Acılar çekmiş Hayrettin Erkmen ve Rıfkı Salim Burçak, bu- nu göremiyorlarsa böyle bir tartışmada yer al- maları ve gerçeği yakalamaları mümkün mü- dür? Siyasal iktidarlar tartışılmaz şekilde demok- rasinin gereklerine, kurallarına uymalıdırlar; insan haklarına, özgürlüklere saygılı olmalı- dırlar. Ulusun verdiği yönetim görevi ile ele ge- çirdikleri güce dayanarak antidemokratik ve hukuk dışı davraruşlara yönelen iktidarlar hiç- bir şekilde hoş görülmcneli. Taraflı tarafsız vatandaşta da bu bilinci yaratmak zorunda- yız. Siyasal iktidarlar farklı görüşleri, farklı yönetim felsefelerini savunabilirler. Benimse- dikleri ekonomik modeller elbette değişik ola- caktır. Ancak demokrasiden, insan hakların- dan, eşitlikten, özgürlüklerden sapmaya hiç- bir zaman hakları yoktur. Sonuç Birand'ın dizisi elbette yararh olmuştur. Bu toplum artık ve gecikmiş olarak Atatürk ve Atatürk dönemi dahil her şeyi açıkça, özgür- ce konuşmah, tartışmalı, eleştirmelidir. Sehpa- ya gönderilen çok sayıda gencecik çocuklan- mızın hikâyesi, dramı gecikmeden sergilenme- lidir. Ziverbey, kontrgerilla, Mamak, eksiksiz bir şekilde hepsi... Idamlar elbette kötüdür, bütün idamlar kötüdür. İşkenceler de çok kö- tüdür. Utanç vericidir. Ama tam bir görüş bir- liği içinde, bugün birçoğumuzun iyi bilmedi- ği, bir kısmımızın iyi değerlendirebilecek ve- rilere sahip olmadığı ve bir bölümumüzün de anlaşılan unutmayı yeğlediği, 1960'ın olağa- nüstü koşullarında, önleyemediğimiz için üzüntü duyduğumuz idamlar ve o görüntüle- rin yol açtığı duygusallık, bir siyasal iktida- rın büyük yanhşlıklarını, yanılgalannı gölge- lememeli ve onun hiç kuşkusuz bugünlere uza- nan olumsuz etkilerini algılamamızı engelle- memelidir. DP dönemi ve 1960 27 Mayıs th- tilaü'nin verdiği büyük dersten Türk toplumu ve siyasal iktidarlar yoksun kalmamalıdır. HESAPLAŞMA BURHAN ARPAD Istanbul Dolayısıyla Festival sözü Tûrkçede şenlik. Fakattutmadı sanırım. Ge- nellikle festival sözü kullanılıyor 1973 yılında başlamış olan "Uluslararası İstanbul Festivali, 20. yılın çalışrnalarına baş- lamış olmalı! İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nın amacı resmi senedinde şöyle belirtiliyor: Vakfın Amacı (Madde 2): İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı- ntn (bundan sonraki satırlarda sadece vakıf diye anılacaktır) temel amacı: Memleketimizin turistik potansiyelini olağanüstü düzeyde değerlendirme, İstanbul'un dış ülkelerde temsil et- tiği tarihsel ve kültürel güçten yararlanarak ulusal kultüru- müzün bütün dallarmı, devrimlerimizin ulaştırdığı düzeyde dünya kamuoyuna tanıtmak amacıyla, ön planda istanbul 1 da ve turistik potansiyeli yüksek yörelere imkân nispetinde öncelik vererek yurdun öteki bölgelerinde, belirli tarih ve sü- relerde uluslararası nitelıkte, kültür ve sanat şenlikleri düzen- lemektir. ;• Vakfın Göfevlerı (Madde 3): Şenlikleri programlastınp yö- netmek üzere, vakfın yönetim kuruluna ve bu kurui tarafın- dan olusturulacak İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı Genel Mü- dürlüğü'ne bağlı, devamlı bir örgütü kurmak ve bu yoldan asağıdaki bendlerde ve fıkralartnda belirtilen hususlara ulaş- maktır: a) Şenlikleri 2. maddede belirtilen ilkelere göre değerlen- dirme, uygulama çabaları içinde, Türkiye ile birlikte bütün ulusların müzik, opera, bale, tıyatro, sinema ve plastik sa- natlar alanlarındaki yaratıcı güçlerini de programlarında bir arada değerlendırerek uluslararası nitelikte bıleşıme ulaşmak, b) Türk kültürünün bütün kollan ile vakfın yönetim kuru- lunca uygun görülecek başka sanat dallarmı da ön planda, çağdaş nitelikleriyle içine alacak olan şenlikler programla- nnda, ulusal kültürümüzü, aşağıda belirtilen esaslar uyarın- ca, şenliklerin ağırlık noktalarını teşkil edecek nitelikte de- ğerlendirmek: 2a) Çağdaş bilim ve sanatın uluslararası nitelikteki ortak tekniğinden yararlanarak meydana getirilmiş bulunan çok- sesli Türk sanat müziği ile geleneksel monodik Türk sanat musikisinin çoksesli çağdaş Türk müziğine kaynak olabile- cek nitelikteki eserlerinden deıienmiş klasik ve romantik kap- samlı programlara ve Türk plastik sanatlarına şenliklerde yer vermek. 2b) Türk folklor müziğinin ve Türk halk oyunlarının, üslup özellikleri ile bölgesel niteliklerine ve bu eserter için kulla- nılmakta olan mahallı aletlerin orijinalliğine aykın düşmemek üzere hazırlanacak folklor programlarını şenliklerde uy- gulamak. 2c) Geleneksel Türk Sanatları ve el işleri ile ilgili tarihsel değer taşıyan eseherle düzenlenecek sergilerin şenliklerde yer almasını sağlamak. c) Şenlikler süresi içinde, müzik, tiyatro, opera, bale, si- nema ve plastik sanat dallarında çalışan sanatçılara, ulusal veya uluslararası nitelikte bedeli karşılığında eser sipariş et- mek, sınırlı veya sınırsız, ödüllü eser yapma, yazma veya uy- gulama yarışmaları düzenlemek. Bu çetin yönetmelikten ben pek birsey anlamadım! Yazan- lar bilmem bir anlam çıkarabildiler mi? Batı'nın müzik ülkesi bilinen Avusturya bu görüşün yanlış olmadığını kanıtlayan bir olayı 1920'li yıllarda yaşadı. Mozart- ın yaşadığı şehir Salzburg'da 1920'li yıllarda Reinherdt'in gi- rişimiyle gerçekleştirilen Salzburg Festivali büyük başanya ulaştı. Buna karşılık 1950'li yıllarda Viyana'da düzenlenen Vi- yana Şenlik Haftalan girişimi umulanı getirmedi. Mekân ve doğa olarak gereken özelliklerden yoksun olduğundan. İs- tanbul bu açıdan variıklıdır. Festival yöneticilerine bakılırsa sonuç başarılıdır. Bu gö- rüşe katılamayacağım. Çoğunluğu işadamı, fabrikacı, yük- sek düzeyde bürokrat olan görüş sahibi kişiler yanılıyorlar. Sayıca artış olumlu bir ilerleme değildir. Kuruluştan günümü- ze pek çok ödün verilmiştir. Festival programlannda arabesk- çiler, rockcılarta amaca varılmaz. Yozlaştırıhr. Gitarı kapıp sah- neye fıriamakla kültür ve sanat bağdaşmaz. SOVYETLER BIRLIGI NEREYE GİDİYOR ? SINIFSAL • ULUSAL ÇATIŞJHAULR V I SEÇENEKLER Ekim Dcvrlmlnln Ülk.ti, Hangl Sür*{l*rd*n Bu W l feldİ? DOĞU PERİNÇEK STALIN'DEN GORBACOV'A 2000011 Tek ı^«tl«oe ede<i kada poda KAYNAK YAYINLARI Nuaıosmanıye Cad 19/3 34410 Cağaloglu-lst. Tel: 513 83 52-513 83 53 Sessiz Düşünee ve Seçim Sessiz düşünce, herhangi özel ya da politik bir seçimde, 21 günün ilk haftası sorgulama ve araştırma devresindedir. İkinci hafta, özel ya da politik faktörlerin etkisi gelişmeye başlar. İyi ve doğru karar verme zamanı, fikir yayılımının son haftasında olduğunu istatistikler göstermiştir. Dr. ERDOĞAN AYDOĞAN Nöro-Psikiyatrist Bir ya da birkaç öğeyi göz önünde bulun- durarak her olay için akıl yolu ile çözüme gitmeye, düşünce adı verilir. Düşünce, aynı zamanda, ruhsal olguların tümunü ve insa- run düşünsel hayatını dile getirmek için kul- lanılan bir öğedir. Bütün davranışlar ve se- çimler, ona bağh olarak yapıhr. Okul, mes- lek, iş, eş, yaşam tarzı ve dahası siyasal ve ekonomik yön seçilmesi onunla olur. Bire- yin her türlü fikirler edinebilmesi ve bun- ları serbestçe açıklayabilmek için anlatma hakkı yoksa ve de kanılanndan dolayı aile ve çevreden kınanması varsa sessiz düşün- ce başlar. Içeriği bilinmediği için sessiz dü- şünce nin önemli bir toplumsal olgu oldu- ğu ve her türlü seçimde sonuç'u etkilediği kanıtlanmıştır. Siyasal yaşam Taraftarlarının bilinen düşünceleri dışın- da kalan bu önemli konuyu yöneticilerin görmezlikten gelmeleri olanak dışıdır. Çün- kü sessiz düşünce seçimini yapmamıştır, ka- rarsızdır ve açıklama gereİcli olmadığı için karar gününü (seçimi) beklemektedir. Böylece, sessiz düşuncede, kişisel karunın tam yerleşmediği varsayımı, partilerin pro- pagandalarında genışlik alanı sağlamak zo- runluğunu doğurur. Psiko-sibernetik bütün olumsuz-olumlu etkinliklere karşın sessiz düşüncenin yalnız başına düşünmek oldu- ğunu saptamıştır. Aynca kişiler, özel seçimlerde (meslek, eş, vs.) olduğu gibi politik alanlarda da kültü- rel farklar düzeyinde etkileşim altında ka- lırlar. tktidar partisinin, yeni bir seçimde sessiz düşünceyi, kendisine yeniden yönelt- mek amacı ile büyük bir çaba içine girmek istemesi gayet doğaldır. Muhalefet partile- ri de bir seçim sonucu istedikleri olmuşsa, iktidara ulaşacaklanna dair sessiz düşünce- nin yönlendirilmesinin kolay olabileceği, en azından iktidar partisini önemli erozyona uğratacağı görüşünde olabilirler. iktidar partisi, kaybetmemek için söylev- lerini şündiye dek yaptıklan en iyi işler üze- rine yoğunlaştırmak isteyecektir. Aynca, anayasayı değiştirmeyi elind? tutarak seçi- mi kendi lehinde geliştirmeyi sağlamak yo- lunda olabilirler. Bu yaklaşım, sessiz düşun- cede çözülmeyi önle> r erek iktidar panisinin lehinde gelişmeyi artırabilir. Şüphesiz, ka- zanacağını tahmin etmeyen iktidar partisi, büyük bir zorunluluk yoksa hiçbir zaman erken seçime gitme olanaklarını da zorla- maz. Propagandalan esnasında, sürekli ses- siz düşünceyi etkilemek isteyen muhalefet partilerinin, yeni bir şey ekleyemedikleri sü- rece, yalnız eleştirilerle iktidarı yıpratmaya çalışmalan yeterli görülmemektedir. Çün- kü yapılanlarla, yapılmak istenen ve vaat edilenler arasındaki çarpıkhkları sessiz dü- şünceye buldurmak, ikinci planda tutulu- yor demektir. Denge Oysa politik bir çalışmada, psiko- sibernetikçilerce sessiz düşüncenin önce ara- dığı şeyin denge olduğu saptanmıştır. Mi- nimal olumlu etkilerin bile bu dengeyi sağ- layacağı bir gerçektir. Sessiz düşuncede, mu- halefet olarak sosyal ve ekonomik dengeyi sağlayamayacağınız karusı gelişirse iktidar partisi isteğine ulaşır. Muhalefetin iktidar aleyhine bozulmayı kullanamadığı ve ken- dini sertlik dışında kanıtlamayı unuttuğu; sadece aynı tür eleştirilerle vakit geçirdiği ortaya çıkar. Politik alanda görülmüştür ki iktidar par- tisinin başarısında, muhalefetin desteği is- temeden ön plana çıkabilir. Sosyal dengeyi ve ekonomiyi tedavi edici, inandırıcı reçe- teleriniz olmadığı sürece, varsa bile bunla- n iktidann kullanmasının olanak dışı oldu- ğunu kanıtlamadıkça, sessiz düşünceyi ve seçimi kazanmak çok zor gibi görülmekte- dir. Çünkü, sessiz düşünce, yapısındaki özelliğinden dolayı hem değişiklik istemekte hem de bundan çekinmektedir. Politik ajan- lann etkinliğini araştırdığımızda, sloganla- rın taraftarlar dışında etkisinin az olduğu saptanmıştır. İktidara geliyormuşçasına slo- ganlar atmak, sessiz düşünceyi ürkütmek ve onu ikileme düşürmektir. O halde göriilüyor ki sessiz düşuncede denge isteği en önemli öğedir. Onu sağla- madan etkileşime hazır olamaz. Çünkü kar- şıt kör bir değerlendirmede bile gerçekler, yerel yönetimler kazanıldığı halde istenilen düzeyde muhalefet olarak verilemiyorsa, sessiz düşünce, iktidann var olan dengesi ile ilintisini kesmeyebilir. Onu etkilemek için bütün çabalar dirençle karşılaşabilir. Ayn- ca fikirlerin değerlendirilmesi için belli bir süre gereklidir. Kitlesel etkileşimde bu süre kısalır. Onun içindir ki sürekli halkın ve do- layısıyle sessiz düşüncenin içinde olmak, ilk çıkar yoldur. Sessiz düşuncede, kesin karar gelişimı ya da değişkiliği için süre, psikosibernetikçiler- ce 21 gün olarak saptanmıştır. Aynca kişi, düşüncesini yönlendirmek için bir gereksi- nim duymalıdır. Bu, kendini yenilemek is- temesi anlamındadır. Bu değişiklik istenir- ken, karşıt politik uzmanlaı, gerekçeleri doğru ve inandırıcı olarak kullanmak zo- rundadırlar. Sessiz düşüncenin yeni bir partiyi destek- lemesi, parti programının kendisi, ailesi, çevresi ve Ulkesi için geçerli ve denge sağla- yıa olduğunu tahayyül etmesiyle mümkün- dür. Muhalefette iken, yerel yönetimler el- de olduğu halde bu verilmediği sürece ses- siz düşünce, iktidara sadık kalmak iste- yebilir. Sessiz düşünce, herhangi özel ya da po- litik bir seçimde, 21 günün ilk haftası sor- gulama ve araştırma devresindedir. tkinci hafta, özel ya da politik faktörlerin etkisi gelişmeye başlar. iyi ve doğru karar verme zamanı, fikir yayılımının son haftasında ol- duğunu istatistikler göstermiştir. Yan etki- leşimleri de hesaba katarsak üçüncü hafta- nın son günleri artık etkileşime ve bütün öteki fikirlere, kendi seçimi haric, kapalı du- ruma gelir. Sonuç Politik sessiz düşünce, bildiği pahalılık, ekonomik darlık, sosyal adaletsizlik, hayali ihracat, rüşvet ve haksızbk iddiaları dışın- da bunlann nasıl duzeltileceği hususunda tam güven duyabileceği bir partiyi deneme- nin gereğini ve gerekçesini bulmuşsa, ikti- dar aleyhine yön değiştirdiği belirlenebiür. Yapılan sokak istatistikleri bunu doğrula- yıcı düzeye gelir. Politik çalışmalara, sessiz düşünce dahil edilmediğinde, taraftarlanna karşın hemen hemen bütün partiler, başansızhğa uğraya- bilmektedir. Bütün bunlar, muhalefet tarafından en iyi şekilde değerlendirilmiş olmalıdır. Çünkü "bu muhalefetle hiçbir şey yapılmayacağı" noktasına gelinmişse, iktidarla yaşamak ses- siz düşünce tarafından istenebilir. Gözlemciler şunu orta^ koymuşlardır ki sessiz düşüncenin seçim sonucuna etkisi hiç- bir zaman önceden değerlendirilemez. Po- litikacının onunla yakın temasta olması ve denge öğesi olduğunu kesinlüde kanıtlaması yüz güldürücüdür ve bu seçimlere gösterge olabilir. Ne olursa olsun, ne yapıhrsa yapıl- sın en doğru iktidar karannı sessiz düşün- ce vermektedir. Bunu pek yakında göre- biliriz. 'DAN HABERLER OKTAY AKBAL öyküleriyle romanlarryla AŞKSIZINSANLAR öykülef/8.000lira BİZANS DEFİNESİ ayküler/8.000lira EYGECE KAPINI ÜSTÜME KAPAT uzunöykü/ö.OOOIira DÜŞ EKMEĞİ roman/Ç.OOOIira İNSAN BİR ORMANDIR roman/l 0.000 lira SUÇUMUZ İNSAN OLMAK roman/12.000lira ANILARDAGÖRMEK günce(l 965-67)/23.000 lira CAN YAYINLARI /flabıâlı Cad. No. 19/Z 34410 Cagaloglu, İstanbul HASRET GULTEKIN MUZGAJIIN KA/VATLAJtmDA ŞERİF ELİTOK Vurulsam kayıp olsam d«rim Çırılçıplak bir kavgada Erkekçe olsun isterım Dostlukta, düşmanlıkta 1962-27.8.90 Unutmadık, unutma^cağız. ARKADAŞL4RI VE AİLESt ADESA SEYİT ASLAN GAZETECİ Moda, Acıbadem civarında ufak kaloriferli ev arıyor. 512 05 05 /449 ANKETÖRLER ARANIYOR Istiklâl Caddesi 230/1 PENCERE 20 Ekim Seçiminde 12 Eylül'ün Tasfiyesi!.. 12 Eylül derinlemesine bir askeri darbeydi. Dış ve iç ker- terizleri iyi hesaplanmış, cuk oturtulmuştu. Cuntanın gene- ralleri arasında yaptığı işin ne olduğunu bilmeyen yurtsever- ler de vardı; Türkiye'yi karanlığa sürükleyen eyleme bilinç- sizlikle katıldılar. Darbenin terörü, milyonlarca kişiyi etkiledi; 1983'te güdümlü seçimlerle iktidar ANAP'a 'lemanef' edilir- ken, "askeri faşizm" yapacağını yapmış, "12 Eylül hukuku" ile Türkiye'de demokrasiyi 1990'lara kadar sürecek bir "bo- ğuntu"ya düşürmüştü. En başta Özal, ANAP liderleri, bu işin tam bilincindeydi- ler; programları da açıktı: • 82 Anayasası.. • 12 Eylül yasalan.. • Merkez partisi.. • Altematifsiz iktidar.. • Depolitizasyon.. ANAP'ın mayasını ABD'nin tam desteğinde 12 Eylül oluş- turuyordu; askeri darbenin siyaset yasağı koyduğu (Ecevit, Demirel gibi) liderler ortada yoktu. Türkiye'de bir demokrasi komedisi oynanıyordu. • 1991 yılındayız... Değişen çok bir şey yok... Belki de olumsuza doğru değişme var: Yüzde 36 oyla Mec- lis'in yüzde 65'ini ele geçıren ANAP, 1989'da cumhurbaşkan- lığına Özal'ı oturtarak bir devlet darbesi yapmıştır. "12 Eylül'ün son partisi" askeri yönetimin tek mirasçısı ola- rak iktidarı 1983'te "emanet" aldı; seçim yasalarıyla 11 kez oynayarak 1991 'e kadar getirebildi. Eğer içinde bulunduğumuz durumun en çarpıcı gösterge- lerinden birinin altını çizmek gerekirse Şüleyman Demirel 1 in durumunu belirtelim: Merkez sağda Özal'a rakip olacak DYP Genel Başkanı'nın üzerinden askeri rejimin siyaset ya- sağı ancak 1987'de kalktı. Demirel şunun şurasında 4 yıldan beri açıkça siyaset ya- pabiliyor; ama, bugün DYP bütün anketlerde ANAP'tan ön- de görünüyor. Çankaya'da oturan 12 Eyiülcü Cumhurbaşkanı Özal'ın kor kulu rüyası budur. * Peki, 20 Ekim seçimlerinde 12 Eylül tasfiye edilebilecek midir? ANAP'lılar artık "altematifsiz iktidar, merkez partisi, depolitizasyon" laflarını bir yana bıraktılar; şimdiki çabalan parlamentoda hatırı sayılır bir grup kurabilmek ve iktidarda tutunabilmek için bir koalisyon ortağı aramak üzerinde yo- ğunlaşıyor. Seçim yasalannı, topoğrafyasını, haritasını, ko- şullarını bu hesap üzerine değiştiriyorlar. ANAP "koalisyon ortağı"nı kurultaydan önce SHP'de aradı, umduğunu bula- madı. Peki, hangi parti bu işe yatar? DYP mi? DSP mi? Re- fah mı? Kım olursa olsun "teklif' çekicidir: — Özal yönetimini Bush'un desteğiyle sürdürmek için iş- birliği... Herkes biliyor ki ANAP dışında bir iktidar oluşursa. Özal ailesinin saltanatı sona erecektir; Türkiye hanedan yöneti- minden kurtulacaktır; 12 Eylül'ün mirası tasfiye edilecektir, son partisi de tarihe gömülecektir. Ne var ki Amerika, yerlı büyük sermaye, Türkiye'nin (biri resmi, öteki korsan) iki televizyonu basının önemli bir bolü- mü Özal'dan yana ağırlık koynyorlar ve 12 Eylül'ün sürmesi- ni istiyorlar... • Ya sol? Solda ne var, ne yok? Solda bölünme var... '»'••u w . x ? ! >v • 'A % , Hırçınhk var... ' •••*• Küçük hesaplar var... Kişisel hırslar var... Bencillik var... Seçmeni solda bölen particılik ve hizipçilik, 12 Eylül'ün tas- fiyesini engellemek anlamına gelir. Sol seçmen, 20 Ekin j kadar düşünüp taşınıp tartarak ve ölçerek "doğru"yu belir- lerse, iktidara en yakın sosyal demokrat partiye vereceği oy- larla hem 12 Eylül'ün son partisini tarihe gömebilir, hem ha- nedan yönetiminin cenaze namazını kılabilir. BAŞSAĞUĞI Ülkemizdeki kültür devrimine, demokrasi savaşımına katkısı unutulmayacak düşün, sanat ve basın yaşamımızın güçlü sesi, Dil Derneği'nin üyesi NADİR NADf yi yitirmenin acısını tüm ulusumuzla, Cumhuriyet ailesiyle paylaşır başsağlığı dileriz. DİL DERNEGİ AVUSTRALYA SİZİ BEKLİYOR İNGİLİZCE, HAZIRLIK + ÜNİVERSİTE LISANS, YÜKSEK LİSANS, DOKTORA, TURIZM, BILGISAYAR, YONETİCİÜK DIPLOMA KURSLARI. "BAŞARINIZ BAŞARIMIZDIR" İSTANBUL BAĞDAT CAD NO. 532/6 BOSTANCI Tel : (1) 362 40 96 - (1) 362 39 59 ANKARA- BILLUR SOK NO' 23/1 KAVAKLIDERE Tel . (4) 126 76 02 - (4) 126 76 03 Yılın karışık özgün müzik kaseti RAISFAİ U. SALTUK PUK VE KASETÇİUK SAM. VE Tfe. LTD. İJM.Ç, 6. Blofc No:6517 Unkapanı^stanbul Tel:513 73 89 Faks: 512 70 25
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle