Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 27 AĞUSTOS 1991
Denıirkırat
Siyasal iktidarlar farklı görüşleri, farklı yönetim felsefelerini
savunabilirler. Benimsedikleri ekonomik modeller elbette değişik
olacaktır. Ancak demokrasiden, insan haklarından, eşitlikten,
özgürlüklerden sapmaya hiçbir zaman hakları yoktur.
Prof. Dr. COŞKUN ÖZDEMİR
M. Ali Birand'ı başarılı bir gazeteci olarak
tanıyoruz. Demirkırat dizisi elbette ilginçti.
Cesareüi bir girişimdi. Benzer dizilerin yakın
tarihimizdeki olaylara ışık tutmasını özlemle
bekleyeceğiz. Türkiye'de son yıllarda niçin bu
kadar gencin sehpaya gönderildiğini, baskın-
larda öldürüldüğünü, bu gençlerin neyin pe-
şinde olduğunu öğrenmek elbette Türk top-
lumu için çok yararlı olacaktır. Diziyi izleyen
açıkoturumun başarıh olmadığını, hatta De-
mirkırat'ın hazırlayıcısı M. Ali Birand'ın ora-
da düş kınkhğı yarattığını söylemeden dura-
mayacağım. Neden o kadar tutuk ve duygu-
saldı Birand, bilmiyoruz! Oysa benim gibi açı-
koturumu sağlam değerlendirmeler içinde din-
lemek umuduyla bekleyenler vardı. Özellikle
o günleri yaşamamış olanlar için neredeyse di-
zi kadar önemliydi bu. Bu fırsatın hiç de iyi
kullarulmadığı kanısmdayım.
Demirkırat'la ilgili birçok yazı, görüş ya-
yımlandı, yorum yapıldı. Gençlerin düşünce-
leri soruldu. Bunlar doğru yansıtılıyorsa dizi
ile gençlerin kafalarırun oldukça karıştığı so-
nucu çıkarılabilir sanırım. Bu nedenle o gün-
leri yoğun bir şekilde yaşamış kişilerden biri
olarak ve genç kuşaklara yararlı olabilir umu-
du ile o dönem ve dizi ile ilgili düşünce, anı
ve izlenimlerimden bir bölümünü bu yazıda
kısaca belirtmek istiyorum.
Kulüp yandaşlığı gibi parti yandaşlığı da
gerçekleri görmeye ciddi bir engeldir. Bu yan-
daşhğın duygusallığından kurtulup olayları
yansız görebilmek kolay iş değildir. Hele bi-
zim gibi demokrasi geleneğinin, insan hakla^
rı, çoğulculuk, birey özgürlüğü, uzlaşma kav-
ramlannın çok yeni olduğu bir toplumda. Çok
partili yaşam, yazık ki bizde hızla bölünme-
ler getirdi; kahvelerin, camHerin bile parti yan-
daşlarına göre aynlmalan gibi olumsuzluklar
yaşandı, karşılıklı en ağır suçlamalar, bu ara-
da vatan hainliği, kızdıklan kişilere komünist-
lik suçlaması sıklıkla kullanıldı. Yazık ki 14
Mayıs 1950'de halkın oyları ile ve büyük ço-
ğunlukla iktidara gelen DP bu havaya fazlası
ile kendini kaptırmış, iktidarda olmanın gü-
venini bir türlü duyamamıştı.
Sanırım yurdunu seven ve particilikle sağ-
duyusu yaralanmamış yansız insanlann büyük
çoğunluğu, DP döneminin inanılmaz ve ba-
ğışlanamaz yanlışlıklarla dolu olduğunda bir-
leşeceklerdir. Sadece basına yapılan benzersiz
baskılar ve o utanılası Vatan Cephesi olayı
kendi başına birer facia sayılsa yeridir. Belge-
lere dayanan gazetecilik mesleğinin büyük
temsilcisi Uğur Mumcu'nun belirttiği ve dizi-
de hiç sözü edilmeyen gerçekler gözardı edilir
gibi değildir ve ibret vericidir.
Unutulmaz hatalar
Benim gibi gencecik bir devlet memuru ola-
rak bir hastane hekimh'ği yaparken Vatan Cep-
hesi'ne girme baskısına, hatta tehdidine uğ-
ramış olmayı kişiler belki kendilerine karşı
olumsuz bir davranış sayarak bağışlayabilir-
ler, ama bununla topluma verilmiş zarar unu-
tulamaz, bağışlanamaz. Hiçbir siyasal iktida-
rın, elindeki kaba güce dayanarak kuşaklar
boyu işleyecek böylesine yaralar açması hoş
görülemez. Utanç verici, unutulmaz bir baş-
ka tarih 6-7 Eylül'dür. 6-7 Eylül olayları ve
orada DP'nin oynadığı rol işlenmedi, ondan
söz açılmadı dizide. CHP yönetiminde yapı-
lan kuşkulu 1946 seçimlerinden sonra 14 Ma-
yıs 1950'de DP'nin halkın oyları ile iktidara
gelişi Türkiye için çok mutlu bir olay, çok
umut verici bir başlangıçtı. DP, Türkiye'de de-
mokrasinin, özgürlüklerin, insan haklannın
kuruculuğu gibi eşsiz bir fırsatı ele geçirmiş-
ti. Ama ne yazık bu fırsatı alabildiğince kötü
kullanmıştır. Daha demokrasi denemesinin
başlangıcında bir iktidar partisi olarak DP'nin
sergilediği tutum, toplumumuz için büyük bir
talihsizliktir. Atatürk devrimlerinin yol açtı-
ğı aydınlığı büyütmek, geliştirmek, o temel
üzerinde özgürlükleri, çağdaşlığı kurmak ye-
rine, adım adım ve âdeta kararlıhkla zorba bir
yönetime doğru gidilmiş, laik düzenden bu-
yük ödünler verilmiş, Vatan Cephesi gibi çir-
kin ve tehlikeli bir bölücülük benimsenmiştir.
O günlerin radyo yaymlarını hiçbir yansız in-
san tepki duymadan anımsayamaz. Partizan-
lık, tarafgirlik, yağcılık, yağdanlıklar, yolsuz-
luk, devlet desteği ile zengin yaratmak, dış po-
litikada bağımlılık, hemen her alanda atılan
geri adımlar ve daha sayılamayacak kadar çok
olumsuzluk, o dönemin ürünleridir ve bugun
hâlâ sanırım onlann uzantılan ile baş başa bu-
lunuyonız.
tdamlar elbette kötü olmuştur. Hangi yur-
dunu seven demokrat insan üikesinde idam-
lann yapılmasından hoşnut olabilir! Bir baş-
kanın asılmasını uygar dünyaya anlatmak, bir
Türkiye vatandaşı olarak bunun hesabıru ver-
mek bu satırların yazarının yaşadığı acı dene-
yimler arasındadır. Askeri darbeleri, ihtilal-
leri hiçbir sağduyu sahibi yurtsever onaylaya-
maz, ama 27 Mayıs darbesine yol açan neden-
leri, faktörleri yansız şekilde sıraya koyacak
olursanız, DP'nin o inamlmaz tutumuna en
Önde yer vermemezlik edebilir misiniz? Dar-
beyi, idamları oybirliği ile kötülerken bunu
görmezlikten gelmek olur mu? Acılar çekmiş
Hayrettin Erkmen ve Rıfkı Salim Burçak, bu-
nu göremiyorlarsa böyle bir tartışmada yer al-
maları ve gerçeği yakalamaları mümkün mü-
dür?
Siyasal iktidarlar tartışılmaz şekilde demok-
rasinin gereklerine, kurallarına uymalıdırlar;
insan haklarına, özgürlüklere saygılı olmalı-
dırlar. Ulusun verdiği yönetim görevi ile ele ge-
çirdikleri güce dayanarak antidemokratik ve
hukuk dışı davraruşlara yönelen iktidarlar hiç-
bir şekilde hoş görülmcneli. Taraflı tarafsız
vatandaşta da bu bilinci yaratmak zorunda-
yız. Siyasal iktidarlar farklı görüşleri, farklı
yönetim felsefelerini savunabilirler. Benimse-
dikleri ekonomik modeller elbette değişik ola-
caktır. Ancak demokrasiden, insan hakların-
dan, eşitlikten, özgürlüklerden sapmaya hiç-
bir zaman hakları yoktur.
Sonuç
Birand'ın dizisi elbette yararh olmuştur. Bu
toplum artık ve gecikmiş olarak Atatürk ve
Atatürk dönemi dahil her şeyi açıkça, özgür-
ce konuşmah, tartışmalı, eleştirmelidir. Sehpa-
ya gönderilen çok sayıda gencecik çocuklan-
mızın hikâyesi, dramı gecikmeden sergilenme-
lidir. Ziverbey, kontrgerilla, Mamak, eksiksiz
bir şekilde hepsi... Idamlar elbette kötüdür,
bütün idamlar kötüdür. İşkenceler de çok kö-
tüdür. Utanç vericidir. Ama tam bir görüş bir-
liği içinde, bugün birçoğumuzun iyi bilmedi-
ği, bir kısmımızın iyi değerlendirebilecek ve-
rilere sahip olmadığı ve bir bölümumüzün de
anlaşılan unutmayı yeğlediği, 1960'ın olağa-
nüstü koşullarında, önleyemediğimiz için
üzüntü duyduğumuz idamlar ve o görüntüle-
rin yol açtığı duygusallık, bir siyasal iktida-
rın büyük yanhşlıklarını, yanılgalannı gölge-
lememeli ve onun hiç kuşkusuz bugünlere uza-
nan olumsuz etkilerini algılamamızı engelle-
memelidir. DP dönemi ve 1960 27 Mayıs th-
tilaü'nin verdiği büyük dersten Türk toplumu
ve siyasal iktidarlar yoksun kalmamalıdır.
HESAPLAŞMA
BURHAN ARPAD
Istanbul
Dolayısıyla
Festival sözü Tûrkçede şenlik. Fakattutmadı sanırım. Ge-
nellikle festival sözü kullanılıyor 1973 yılında başlamış olan
"Uluslararası İstanbul Festivali, 20. yılın çalışrnalarına baş-
lamış olmalı! İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nın amacı resmi
senedinde şöyle belirtiliyor:
Vakfın Amacı (Madde 2): İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı-
ntn (bundan sonraki satırlarda sadece vakıf diye anılacaktır)
temel amacı: Memleketimizin turistik potansiyelini olağanüstü
düzeyde değerlendirme, İstanbul'un dış ülkelerde temsil et-
tiği tarihsel ve kültürel güçten yararlanarak ulusal kultüru-
müzün bütün dallarmı, devrimlerimizin ulaştırdığı düzeyde
dünya kamuoyuna tanıtmak amacıyla, ön planda istanbul
1
da ve turistik potansiyeli yüksek yörelere imkân nispetinde
öncelik vererek yurdun öteki bölgelerinde, belirli tarih ve sü-
relerde uluslararası nitelıkte, kültür ve sanat şenlikleri düzen-
lemektir.
;• Vakfın Göfevlerı (Madde 3): Şenlikleri programlastınp yö-
netmek üzere, vakfın yönetim kuruluna ve bu kurui tarafın-
dan olusturulacak İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı Genel Mü-
dürlüğü'ne bağlı, devamlı bir örgütü kurmak ve bu yoldan
asağıdaki bendlerde ve fıkralartnda belirtilen hususlara ulaş-
maktır:
a) Şenlikleri 2. maddede belirtilen ilkelere göre değerlen-
dirme, uygulama çabaları içinde, Türkiye ile birlikte bütün
ulusların müzik, opera, bale, tıyatro, sinema ve plastik sa-
natlar alanlarındaki yaratıcı güçlerini de programlarında bir
arada değerlendırerek uluslararası nitelikte bıleşıme ulaşmak,
b) Türk kültürünün bütün kollan ile vakfın yönetim kuru-
lunca uygun görülecek başka sanat dallarmı da ön planda,
çağdaş nitelikleriyle içine alacak olan şenlikler programla-
nnda, ulusal kültürümüzü, aşağıda belirtilen esaslar uyarın-
ca, şenliklerin ağırlık noktalarını teşkil edecek nitelikte de-
ğerlendirmek:
2a) Çağdaş bilim ve sanatın uluslararası nitelikteki ortak
tekniğinden yararlanarak meydana getirilmiş bulunan çok-
sesli Türk sanat müziği ile geleneksel monodik Türk sanat
musikisinin çoksesli çağdaş Türk müziğine kaynak olabile-
cek nitelikteki eserlerinden deıienmiş klasik ve romantik kap-
samlı programlara ve Türk plastik sanatlarına şenliklerde yer
vermek.
2b) Türk folklor müziğinin ve Türk halk oyunlarının, üslup
özellikleri ile bölgesel niteliklerine ve bu eserter için kulla-
nılmakta olan mahallı aletlerin orijinalliğine aykın düşmemek
üzere hazırlanacak folklor programlarını şenliklerde uy-
gulamak.
2c) Geleneksel Türk Sanatları ve el işleri ile ilgili tarihsel
değer taşıyan eseherle düzenlenecek sergilerin şenliklerde
yer almasını sağlamak.
c) Şenlikler süresi içinde, müzik, tiyatro, opera, bale, si-
nema ve plastik sanat dallarında çalışan sanatçılara, ulusal
veya uluslararası nitelikte bedeli karşılığında eser sipariş et-
mek, sınırlı veya sınırsız, ödüllü eser yapma, yazma veya uy-
gulama yarışmaları düzenlemek.
Bu çetin yönetmelikten ben pek birsey anlamadım! Yazan-
lar bilmem bir anlam çıkarabildiler mi?
Batı'nın müzik ülkesi bilinen Avusturya bu görüşün yanlış
olmadığını kanıtlayan bir olayı 1920'li yıllarda yaşadı. Mozart-
ın yaşadığı şehir Salzburg'da 1920'li yıllarda Reinherdt'in gi-
rişimiyle gerçekleştirilen Salzburg Festivali büyük başanya
ulaştı. Buna karşılık 1950'li yıllarda Viyana'da düzenlenen Vi-
yana Şenlik Haftalan girişimi umulanı getirmedi. Mekân ve
doğa olarak gereken özelliklerden yoksun olduğundan. İs-
tanbul bu açıdan variıklıdır.
Festival yöneticilerine bakılırsa sonuç başarılıdır. Bu gö-
rüşe katılamayacağım. Çoğunluğu işadamı, fabrikacı, yük-
sek düzeyde bürokrat olan görüş sahibi kişiler yanılıyorlar.
Sayıca artış olumlu bir ilerleme değildir. Kuruluştan günümü-
ze pek çok ödün verilmiştir. Festival programlannda arabesk-
çiler, rockcılarta amaca varılmaz. Yozlaştırıhr. Gitarı kapıp sah-
neye fıriamakla kültür ve sanat bağdaşmaz.
SOVYETLER BIRLIGI
NEREYE GİDİYOR ?
SINIFSAL • ULUSAL ÇATIŞJHAULR
V I SEÇENEKLER
Ekim Dcvrlmlnln Ülk.ti,
Hangl Sür*{l*rd*n
Bu W l feldİ?
DOĞU PERİNÇEK
STALIN'DEN
GORBACOV'A
2000011
Tek ı^«tl«oe ede<i kada
poda
KAYNAK YAYINLARI
Nuaıosmanıye Cad 19/3
34410 Cağaloglu-lst.
Tel: 513 83 52-513 83 53
Sessiz Düşünee ve Seçim
Sessiz düşünce, herhangi özel ya da politik bir seçimde, 21
günün ilk haftası sorgulama ve araştırma devresindedir. İkinci
hafta, özel ya da politik faktörlerin etkisi gelişmeye başlar.
İyi ve doğru karar verme zamanı, fikir yayılımının son
haftasında olduğunu istatistikler göstermiştir.
Dr. ERDOĞAN AYDOĞAN Nöro-Psikiyatrist
Bir ya da birkaç öğeyi göz önünde bulun-
durarak her olay için akıl yolu ile çözüme
gitmeye, düşünce adı verilir. Düşünce, aynı
zamanda, ruhsal olguların tümunü ve insa-
run düşünsel hayatını dile getirmek için kul-
lanılan bir öğedir. Bütün davranışlar ve se-
çimler, ona bağh olarak yapıhr. Okul, mes-
lek, iş, eş, yaşam tarzı ve dahası siyasal ve
ekonomik yön seçilmesi onunla olur. Bire-
yin her türlü fikirler edinebilmesi ve bun-
ları serbestçe açıklayabilmek için anlatma
hakkı yoksa ve de kanılanndan dolayı aile
ve çevreden kınanması varsa sessiz düşün-
ce başlar. Içeriği bilinmediği için sessiz dü-
şünce nin önemli bir toplumsal olgu oldu-
ğu ve her türlü seçimde sonuç'u etkilediği
kanıtlanmıştır.
Siyasal yaşam
Taraftarlarının bilinen düşünceleri dışın-
da kalan bu önemli konuyu yöneticilerin
görmezlikten gelmeleri olanak dışıdır. Çün-
kü sessiz düşünce seçimini yapmamıştır, ka-
rarsızdır ve açıklama gereİcli olmadığı için
karar gününü (seçimi) beklemektedir.
Böylece, sessiz düşuncede, kişisel karunın
tam yerleşmediği varsayımı, partilerin pro-
pagandalarında genışlik alanı sağlamak zo-
runluğunu doğurur. Psiko-sibernetik bütün
olumsuz-olumlu etkinliklere karşın sessiz
düşüncenin yalnız başına düşünmek oldu-
ğunu saptamıştır.
Aynca kişiler, özel seçimlerde (meslek, eş,
vs.) olduğu gibi politik alanlarda da kültü-
rel farklar düzeyinde etkileşim altında ka-
lırlar. tktidar partisinin, yeni bir seçimde
sessiz düşünceyi, kendisine yeniden yönelt-
mek amacı ile büyük bir çaba içine girmek
istemesi gayet doğaldır. Muhalefet partile-
ri de bir seçim sonucu istedikleri olmuşsa,
iktidara ulaşacaklanna dair sessiz düşünce-
nin yönlendirilmesinin kolay olabileceği, en
azından iktidar partisini önemli erozyona
uğratacağı görüşünde olabilirler.
iktidar partisi, kaybetmemek için söylev-
lerini şündiye dek yaptıklan en iyi işler üze-
rine yoğunlaştırmak isteyecektir. Aynca,
anayasayı değiştirmeyi elind? tutarak seçi-
mi kendi lehinde geliştirmeyi sağlamak yo-
lunda olabilirler. Bu yaklaşım, sessiz düşun-
cede çözülmeyi önle>
r
erek iktidar panisinin
lehinde gelişmeyi artırabilir. Şüphesiz, ka-
zanacağını tahmin etmeyen iktidar partisi,
büyük bir zorunluluk yoksa hiçbir zaman
erken seçime gitme olanaklarını da zorla-
maz. Propagandalan esnasında, sürekli ses-
siz düşünceyi etkilemek isteyen muhalefet
partilerinin, yeni bir şey ekleyemedikleri sü-
rece, yalnız eleştirilerle iktidarı yıpratmaya
çalışmalan yeterli görülmemektedir. Çün-
kü yapılanlarla, yapılmak istenen ve vaat
edilenler arasındaki çarpıkhkları sessiz dü-
şünceye buldurmak, ikinci planda tutulu-
yor demektir.
Denge
Oysa politik bir çalışmada, psiko-
sibernetikçilerce sessiz düşüncenin önce ara-
dığı şeyin denge olduğu saptanmıştır. Mi-
nimal olumlu etkilerin bile bu dengeyi sağ-
layacağı bir gerçektir. Sessiz düşuncede, mu-
halefet olarak sosyal ve ekonomik dengeyi
sağlayamayacağınız karusı gelişirse iktidar
partisi isteğine ulaşır. Muhalefetin iktidar
aleyhine bozulmayı kullanamadığı ve ken-
dini sertlik dışında kanıtlamayı unuttuğu;
sadece aynı tür eleştirilerle vakit geçirdiği
ortaya çıkar.
Politik alanda görülmüştür ki iktidar par-
tisinin başarısında, muhalefetin desteği is-
temeden ön plana çıkabilir. Sosyal dengeyi
ve ekonomiyi tedavi edici, inandırıcı reçe-
teleriniz olmadığı sürece, varsa bile bunla-
n iktidann kullanmasının olanak dışı oldu-
ğunu kanıtlamadıkça, sessiz düşünceyi ve
seçimi kazanmak çok zor gibi görülmekte-
dir. Çünkü, sessiz düşünce, yapısındaki
özelliğinden dolayı hem değişiklik istemekte
hem de bundan çekinmektedir. Politik ajan-
lann etkinliğini araştırdığımızda, sloganla-
rın taraftarlar dışında etkisinin az olduğu
saptanmıştır. İktidara geliyormuşçasına slo-
ganlar atmak, sessiz düşünceyi ürkütmek ve
onu ikileme düşürmektir.
O halde göriilüyor ki sessiz düşuncede
denge isteği en önemli öğedir. Onu sağla-
madan etkileşime hazır olamaz. Çünkü kar-
şıt kör bir değerlendirmede bile gerçekler,
yerel yönetimler kazanıldığı halde istenilen
düzeyde muhalefet olarak verilemiyorsa,
sessiz düşünce, iktidann var olan dengesi ile
ilintisini kesmeyebilir. Onu etkilemek için
bütün çabalar dirençle karşılaşabilir. Ayn-
ca fikirlerin değerlendirilmesi için belli bir
süre gereklidir. Kitlesel etkileşimde bu süre
kısalır. Onun içindir ki sürekli halkın ve do-
layısıyle sessiz düşüncenin içinde olmak, ilk
çıkar yoldur.
Sessiz düşuncede, kesin karar gelişimı ya
da değişkiliği için süre, psikosibernetikçiler-
ce 21 gün olarak saptanmıştır. Aynca kişi,
düşüncesini yönlendirmek için bir gereksi-
nim duymalıdır. Bu, kendini yenilemek is-
temesi anlamındadır. Bu değişiklik istenir-
ken, karşıt politik uzmanlaı, gerekçeleri
doğru ve inandırıcı olarak kullanmak zo-
rundadırlar.
Sessiz düşüncenin yeni bir partiyi destek-
lemesi, parti programının kendisi, ailesi,
çevresi ve Ulkesi için geçerli ve denge sağla-
yıa olduğunu tahayyül etmesiyle mümkün-
dür. Muhalefette iken, yerel yönetimler el-
de olduğu halde bu verilmediği sürece ses-
siz düşünce, iktidara sadık kalmak iste-
yebilir.
Sessiz düşünce, herhangi özel ya da po-
litik bir seçimde, 21 günün ilk haftası sor-
gulama ve araştırma devresindedir. tkinci
hafta, özel ya da politik faktörlerin etkisi
gelişmeye başlar. iyi ve doğru karar verme
zamanı, fikir yayılımının son haftasında ol-
duğunu istatistikler göstermiştir. Yan etki-
leşimleri de hesaba katarsak üçüncü hafta-
nın son günleri artık etkileşime ve bütün
öteki fikirlere, kendi seçimi haric, kapalı du-
ruma gelir.
Sonuç
Politik sessiz düşünce, bildiği pahalılık,
ekonomik darlık, sosyal adaletsizlik, hayali
ihracat, rüşvet ve haksızbk iddiaları dışın-
da bunlann nasıl duzeltileceği hususunda
tam güven duyabileceği bir partiyi deneme-
nin gereğini ve gerekçesini bulmuşsa, ikti-
dar aleyhine yön değiştirdiği belirlenebiür.
Yapılan sokak istatistikleri bunu doğrula-
yıcı düzeye gelir.
Politik çalışmalara, sessiz düşünce dahil
edilmediğinde, taraftarlanna karşın hemen
hemen bütün partiler, başansızhğa uğraya-
bilmektedir.
Bütün bunlar, muhalefet tarafından en iyi
şekilde değerlendirilmiş olmalıdır. Çünkü
"bu muhalefetle hiçbir şey yapılmayacağı"
noktasına gelinmişse, iktidarla yaşamak ses-
siz düşünce tarafından istenebilir.
Gözlemciler şunu orta^ koymuşlardır ki
sessiz düşüncenin seçim sonucuna etkisi hiç-
bir zaman önceden değerlendirilemez. Po-
litikacının onunla yakın temasta olması ve
denge öğesi olduğunu kesinlüde kanıtlaması
yüz güldürücüdür ve bu seçimlere gösterge
olabilir. Ne olursa olsun, ne yapıhrsa yapıl-
sın en doğru iktidar karannı sessiz düşün-
ce vermektedir. Bunu pek yakında göre-
biliriz.
'DAN HABERLER
OKTAY
AKBAL
öyküleriyle
romanlarryla
AŞKSIZINSANLAR
öykülef/8.000lira
BİZANS DEFİNESİ
ayküler/8.000lira
EYGECE
KAPINI ÜSTÜME KAPAT
uzunöykü/ö.OOOIira
DÜŞ EKMEĞİ
roman/Ç.OOOIira
İNSAN BİR ORMANDIR
roman/l 0.000 lira
SUÇUMUZ İNSAN OLMAK
roman/12.000lira
ANILARDAGÖRMEK
günce(l 965-67)/23.000 lira
CAN YAYINLARI /flabıâlı Cad. No. 19/Z 34410 Cagaloglu, İstanbul
HASRET GULTEKIN
MUZGAJIIN
KA/VATLAJtmDA
ŞERİF ELİTOK
Vurulsam kayıp olsam d«rim
Çırılçıplak bir kavgada
Erkekçe olsun isterım
Dostlukta, düşmanlıkta
1962-27.8.90
Unutmadık, unutma^cağız.
ARKADAŞL4RI VE AİLESt ADESA
SEYİT ASLAN
GAZETECİ
Moda, Acıbadem
civarında ufak
kaloriferli ev arıyor.
512 05 05 /449
ANKETÖRLER
ARANIYOR
Istiklâl Caddesi 230/1
PENCERE
20 Ekim Seçiminde
12 Eylül'ün Tasfiyesi!..
12 Eylül derinlemesine bir askeri darbeydi. Dış ve iç ker-
terizleri iyi hesaplanmış, cuk oturtulmuştu. Cuntanın gene-
ralleri arasında yaptığı işin ne olduğunu bilmeyen yurtsever-
ler de vardı; Türkiye'yi karanlığa sürükleyen eyleme bilinç-
sizlikle katıldılar. Darbenin terörü, milyonlarca kişiyi etkiledi;
1983'te güdümlü seçimlerle iktidar ANAP'a 'lemanef' edilir-
ken, "askeri faşizm" yapacağını yapmış, "12 Eylül hukuku"
ile Türkiye'de demokrasiyi 1990'lara kadar sürecek bir "bo-
ğuntu"ya düşürmüştü.
En başta Özal, ANAP liderleri, bu işin tam bilincindeydi-
ler; programları da açıktı:
• 82 Anayasası..
• 12 Eylül yasalan..
• Merkez partisi..
• Altematifsiz iktidar..
• Depolitizasyon..
ANAP'ın mayasını ABD'nin tam desteğinde 12 Eylül oluş-
turuyordu; askeri darbenin siyaset yasağı koyduğu (Ecevit,
Demirel gibi) liderler ortada yoktu. Türkiye'de bir demokrasi
komedisi oynanıyordu.
•
1991 yılındayız...
Değişen çok bir şey yok...
Belki de olumsuza doğru değişme var: Yüzde 36 oyla Mec-
lis'in yüzde 65'ini ele geçıren ANAP, 1989'da cumhurbaşkan-
lığına Özal'ı oturtarak bir devlet darbesi yapmıştır.
"12 Eylül'ün son partisi" askeri yönetimin tek mirasçısı ola-
rak iktidarı 1983'te "emanet" aldı; seçim yasalarıyla 11 kez
oynayarak 1991 'e kadar getirebildi.
Eğer içinde bulunduğumuz durumun en çarpıcı gösterge-
lerinden birinin altını çizmek gerekirse Şüleyman Demirel
1
in durumunu belirtelim: Merkez sağda Özal'a rakip olacak
DYP Genel Başkanı'nın üzerinden askeri rejimin siyaset ya-
sağı ancak 1987'de kalktı.
Demirel şunun şurasında 4 yıldan beri açıkça siyaset ya-
pabiliyor; ama, bugün DYP bütün anketlerde ANAP'tan ön-
de görünüyor.
Çankaya'da oturan 12 Eyiülcü Cumhurbaşkanı Özal'ın kor
kulu rüyası budur.
*
Peki, 20 Ekim seçimlerinde 12 Eylül tasfiye edilebilecek
midir?
ANAP'lılar artık "altematifsiz iktidar, merkez partisi,
depolitizasyon" laflarını bir yana bıraktılar; şimdiki çabalan
parlamentoda hatırı sayılır bir grup kurabilmek ve iktidarda
tutunabilmek için bir koalisyon ortağı aramak üzerinde yo-
ğunlaşıyor. Seçim yasalannı, topoğrafyasını, haritasını, ko-
şullarını bu hesap üzerine değiştiriyorlar. ANAP "koalisyon
ortağı"nı kurultaydan önce SHP'de aradı, umduğunu bula-
madı. Peki, hangi parti bu işe yatar? DYP mi? DSP mi? Re-
fah mı?
Kım olursa olsun "teklif' çekicidir:
— Özal yönetimini Bush'un desteğiyle sürdürmek için iş-
birliği...
Herkes biliyor ki ANAP dışında bir iktidar oluşursa. Özal
ailesinin saltanatı sona erecektir; Türkiye hanedan yöneti-
minden kurtulacaktır; 12 Eylül'ün mirası tasfiye edilecektir,
son partisi de tarihe gömülecektir.
Ne var ki Amerika, yerlı büyük sermaye, Türkiye'nin (biri
resmi, öteki korsan) iki televizyonu basının önemli bir bolü-
mü Özal'dan yana ağırlık koynyorlar ve 12 Eylül'ün sürmesi-
ni istiyorlar...
•
Ya sol?
Solda ne var, ne yok?
Solda bölünme var... '»'••u w .
x ? !
>v • 'A % ,
Hırçınhk var... ' •••*•
Küçük hesaplar var...
Kişisel hırslar var...
Bencillik var...
Seçmeni solda bölen particılik ve hizipçilik, 12 Eylül'ün tas-
fiyesini engellemek anlamına gelir. Sol seçmen, 20 Ekin j
kadar düşünüp taşınıp tartarak ve ölçerek "doğru"yu belir-
lerse, iktidara en yakın sosyal demokrat partiye vereceği oy-
larla hem 12 Eylül'ün son partisini tarihe gömebilir, hem ha-
nedan yönetiminin cenaze namazını kılabilir.
BAŞSAĞUĞI
Ülkemizdeki kültür devrimine, demokrasi
savaşımına katkısı unutulmayacak düşün, sanat ve
basın yaşamımızın güçlü sesi, Dil Derneği'nin üyesi
NADİR NADf yi
yitirmenin acısını tüm ulusumuzla, Cumhuriyet
ailesiyle paylaşır başsağlığı dileriz.
DİL DERNEGİ
AVUSTRALYA SİZİ BEKLİYOR
İNGİLİZCE, HAZIRLIK + ÜNİVERSİTE
LISANS, YÜKSEK LİSANS, DOKTORA,
TURIZM, BILGISAYAR, YONETİCİÜK
DIPLOMA KURSLARI.
"BAŞARINIZ BAŞARIMIZDIR"
İSTANBUL BAĞDAT CAD NO. 532/6 BOSTANCI
Tel : (1) 362 40 96 - (1) 362 39 59
ANKARA- BILLUR SOK NO' 23/1 KAVAKLIDERE
Tel . (4) 126 76 02 - (4) 126 76 03
Yılın
karışık
özgün
müzik
kaseti
RAISFAİ U.
SALTUK PUK VE KASETÇİUK SAM. VE Tfe. LTD.
İJM.Ç, 6. Blofc No:6517 Unkapanı^stanbul
Tel:513 73 89 Faks: 512 70 25