14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 AĞUSTOS 1991 OLAĞANÜSTÜ HALDEPOLİTİKA HABERLER CUMHURİYET/5 Yeni Ülke toplatıldı " • tSTANBUL (AA) — Haftalık Yeni Ülke gazetesinin 18-24 ağustos tarihli 43. sayısı toplatıldı. Yeni Ülke tarafından yapılan yazılı açıklamada, -Istanbul Devlet Güvenlik -Mahkemesi'nce gazetede yayımlanan "Ağustos Sıcağı ı'Botan'dan Taşıyor" başlıklı haber üzerine toplatma -tkararının abndığı belirtildi. -lAçıklamada, 18 ağustos -günü piyasaya çıkan ,-gazetenin toplatma müzakeresinin DGM .ikayıtlarma 17 ağustos .olarak işlendiği ileri sürülerek toplatma .kararının protesto edildiği kaydedildi. "ANAP sürpriz -yapabilir" • ANKARA (UBA) — Halkçı Parti eski Genel Başkanı Necdet Calp, seçimlerde Anavatan Partisi'nin bir sürpriz ' yapabileceğini söyledi. Necdet Calp yaptığı açıklamada, erken seçimin bir an önce yapılması îgerektiğini belirterek "Erken seçim Türkiye'nin yararına olacak" dedi. Calp, "Iki buyük muhalefet ^partisi SHP ve DYP sürekli erken seçim istiyordu. Şimdi iktidar partisi de buna yanaştı. Bana gore seçimlerde bir parti tek başına iktidara gelemeyecektir. Ufukta bir koalisyon gözuküyor" dedi. Kamuoyu yoklamalannda ANAP'ın üçüncü, dördüncü parti görüldüğünü, ancak ANAP'ın seçimlerde bir sürpriz yaparak ön sıralarda yer aiabileceğini Tcaydeden Necdet Calp, •ANAP'ın son günlerde bir -toparlanma içinde 'olduğunu ifade etti. Cezaevinden firar 1 • ÇANAKKALE (AA) — ''Çanakkale Yanaçık r Cezaevi'nden iki hukümlü firar etti. Yetkililerden alınan bilgiye göre gasp suçundan Çanakkale lYanaçık Cezaevi'nde kalan -Mehmet Dinler (30) ile Cemal Çayır'ın (29) dün -gece yapılan sayımda firar -ettikleri anlaşıldı. Bingöllü -olduklan bildirüen iki -cezaevi firarisirrin yakalanması için güvenlik İcuvveüerine eşgallerinin bildirildiği öğrenildi. Demokrasinin üç efendisi - • ANKARA (ANKA) — dslahatçı Demokrasi Partisi (IDP) Genel Başkanı Aykut Edibali, ANAP, SHP ve DYP'nin adaletsiz ve baskın bir seçim için anlaştıklannı •ileri sürerek "Demokrasinin üç efendisi, seçim adaletini, eşitliğini, hürriyetini, .güvenliğini ve dürüstlüğunü ayaklar altına alan jbugünkü seçim sisteminin taraftarıdır" dedi. Aykut Edibali yaptığı yazılı açıklamada, sadece aslan payının hangilerine ait olacağı konusunda uç parti arasında anlaşmazlık bulunduğunu bildirdi. Düşünsel defnedildi • ANKARA (AA) — Kars eski Milletvekili Sevinç Düşünsel toprağa verildi. Düşünsel için dün ilk tören TBMM'de yapıldı. TBMM'deki törene Sevinç Düşünsel'in yakınları, Meclis Başkan Vekili Halim r Aras, milletvekilleri ve TBMM personeli katıldı. Düşünsel'in cenazesi daha sonra Hacıbayram Camii'nde kılınan öğle namazından sonra Cebeci Asri Mezarlığı'nda toprağa .yerildi. Çorlu'da kanb gece • ÇORLU (Cumburiyet) — Çorlu'nun Sağlık mahallesinde Mangal Taverna'da öneeki akşam çıkan tartışma sonunda Mustafa Taka ile Yalçın Dikenova tabanca ile yurularak oldü. Genelev sahibi Seyfullah Saat ile kardeşi Âli Rıza Saat da yaralandı. Taverna sahibi Necmi Işçan'ın aslen Oflu plan Mustafa Taka'yı yemeğe çağırdığı, bu sırada Sıvaslı olan genelev sahibi ve adamlarının Taka'ya sataştıkları ve ardından da tabancalann konuştuğu belirtildi. Polis, tartışmada kullanılan 2 silahın ele geçirildiğini, ancak kimlerin ateş ettiğinin henüz belirlenemediğini bildirdi. Mustafa Taka, SHP Fatih İlçe Başkanı îsmet Taka ile Trabzonspor Kulübu eski Başkanı Mustafa Günaydın'ın yeğenleri oluyor. Partiler kulvarı hızla boşalıyorCELAL BAŞLANGIÇ — Tiocfadh ar ca... Yani: — Bizim de günümüz gelecek... Diyarbakır DGM'nin duvarlannda dört dönüyordu sanki bu söz. Jetlerin uğultusu mahkeme salonunun camlannı titreştiriyor, helikopterlerin pervane "par par"lan mah- keme kürsüsünün meşe kaplamasına çarpıp parçalanıyordu. Köşede sivil savcı, kürsüde de biri asker üç yargıç oturmuştu. Ortada bir Ahmet Türk vardı. Ellerini Önüne kavuştur- muş, üzerinde lacivert paltosu, kısa saçları, yakası açık gömleğiyle öylece bekliyordu Ah- met Türk. 29 Kasım 1987 seçimlerine on gün kalmıştı. Türk'ü öyle kelepçeli getirildiği mahkeme sa- lonunda görünce, insanın akhna "Bugün de tahliye edilmezse, bizim de bir Bobby Sands'- ımız olacak" diye geliyordu. Sands IRA üyesiydi. 1976'da tutuklanıp Belfast dışındaki Longkesh Cezaevi'ne kon- muştu. Ingiliz hukümetine göre Sands ve ar- kadaşları 'adi hükümltt'ydü; kendilerine gö- re ise savaş suçlusuydular. "Adi hükümlü" olmaktan kurtulmak için Sands ve arkadaş- lan 1 Mart 1981'de açlık grevine başladılar. Ülkenin gündeminde seçim vardı. Sands'ın durumu gittikçe kötüleşiyordu. "Birdayanış- ma göstergesi" olarak seçimlerde Sands, mil- letvekili oluyordu.. ve Sands'ın 'Hücremde Bir Gün"ü bu tümceyle bitiyordu: — Bizim de günümüz gelecek... PKK militanlarına yataklık yaptığı gerek- çesiyle on aydır tutuklu olarak yargılaruyor- du Ahmet Türk. 29 kasım seçimlerinde SHP'den milletvekili adayı olmak istedi. An- cak parti genel merkezi Türk'ü aday göster- medi. önce bağımsız aday olan Türk, daha sonra yapılan ön seçime girince SHP'den lis- te başı olarak Mardin'den milletvekilliğjni ke- sinleştirdi. Cezaevindeyken, ön seçim çalış- malanna katılma olanağı yokken, aday olan Türk, SHP delegelerinin neredeyse tümüne yakuıının oyunu almıştı. Eğer, seçimden ön- ce yapılan bu son dunışmada tahliye edilmez- se, Türk, on gün sonra yapılan seçimlerde mutlaka milletvekili seçilecekti. "PKK'ya yataklık" suçundan girdiği Diyarbakır Ceza- evi'nden Türk, milletvekili olarak kalabalık- larla, alkışlarla, davullarla, zurnalarla çıka- caktı. Diyarbakır DGM'nin salonu salkım saçak insandı. Herkes soluğunu tutmuş, mahkeme- nin vereceği kararı bekliyor. Savcı tahliye is- tedi; yargıçlar da bu isteme uydu: Ahmet Türk'e tahliye... O anda bir sevinç dalgası ya- yıldı. Birbirine sanlanlar, öpüşenler... Nedeni büinmez sessiz bir sevinç yaşanıyordu. Salon- da salkım saçak bekleşenler dillerinin ucuna kadar gelen sevinç çığhklarını yutmuşlardı sanki. Türk, elleri zincirlenip, jandarmaların ara- sında yeniden Diyarbakır Cezaevi'ne gönde- rildi. Tahliye işlemleri tamamlanacaktı. SHP bayraklanyla, İnönu'nün, Gürkan'ın, Türk'- ün posterleriyle donatılmış araçlar uzun bir konvoy oluşturuyordu. Duruşmaya gdenler Türk'ü beklemek üzere DGM' den SHP il merkezine doğru aktılar. Bir bayram yaşanı- yordu. Parti binası önünde davullar zurna- lar çahyor, insanlar oynamamak için kendi- lerini güçlükle tutuyorlardı. Yandaşlarının omuzunda SHP bınasına girdi Turk. Çevrede uzun namlulu silahlarla uzak koruma yapanlar, fışeklikleri çapraz as- mışlar. On kadar da yakın koruma yapan var- dı Türk'ün çevresinde. Herkes Türk'ün ko- nuşmasını bekliyordu. Parti binasından taş- mıştı insanlar. Türk, SHP'nin balkonuna çık- tı. Ortalık alkıştan yıkılıyordu. Sol yumruğu- nu havaya kaldırıp bir tümce söyledi Türk: — Bizlerin ekmeğe, suya değil, temel hak ve özgürlüklere ihtiyacı var... Işte bu söz, bölgede günümüze dek sure- cek yeni politik yapılanmanın belki de en be- lirgin ilk habercisiydi. Çok değil, bu olaydan iki yıl sonra Paris'- teki Kürt Konferansı'na katüdığı için Türk al- tı milletvekili arkadaşıyla birlikte partiden ih- raç edilince SHP'nin Diyarbakır örgütü, bü- tün bölgede olduğu gibi istifa etti partiden. Türk'ün iki yıl önce büyük coşkuyla balko- nundan konuştuğu SHP il binasının bir ge- cede bütün camlan kınldı. Kırmızı üzerine be- yaz yazılı "SHP Diyarbakır D BaşkaıüıgT ta- belası kızgın partililer tarafından siyaha bo- yandı. Bir anda terkedilmiş, viran bir bina ha- line gelmişti SHP il binası. îşte SHP'nin bir gecede böyle bir viraneye dönüşmesi de "Olağanüstü Hal'de politika" nın en belirgin göstergesiydi. 'Beni de götürebilirler' Kimine göre "polis"ti; kimine göre "ka- ranlık güç", kimine göre "kendilerine polis siisü verenler", kimine göre "kontrgerilla", kimine göre de "PKK'nın kendi iç besaplaş- ması..." Bir gece HEP Diyarbakır îl Başka- nı Vedat Aydın'ın ölüsü bulunmuştu. Cenaze töreni... Açılan ateş... Ölenler, yaralananlar, gözaltılar... BAŞLARKEN Türkiye'nin Güneydoğusu'nda sancüı günler yaşanıyor. Yaşamın her alamndaki bu sancı elbette başta siyasete yansıyor. Bölgede, partilerin tabanmda gözle görülûr bir azalma var. Genel eğilim, şiddeün, terörün siyasetin önüne geçtiği yolunda. İnsanlar partilerden umutlanm kesmişler sanki. Bölgede birçok partinin "dükkânı" kapalı. Partilerdeki bu görünüme karşıhk HEP'te bir canlılık var. Bir de görüntü olarak tabanım Refah Partisi diri tutuyor. Partilerin tabanlanndaki bu açık boşalma, gerek bölge, gerek ülke açısından ne gibi sonuçlar doğurur? Bu sorunun yanıtı elbette tartışmalı. Ancak Bölge Valiliği'nden ayrılan Hayri Kozakçıoğlu bu gidişi "bir tehlike" olarak değerlendirmiş olmalı ki son zamanlarda üzerine basa basa "Partiler tabanlarına sahip çıkmahdırlar" diyordu. Yola Diyarbakır 'dan çıktık. Bölgede sorunun sivrildiği Nusaybin, Cizre, Batman, Silvan, Bismil gibi yerleşim birimlerinde yerel siyasi önderlerle, halkla konustuk. Partilerin tabanı neden boşalıyor? Halkın ilgisi hangi siyasal yapılanmalara yöneliyor? Bölgede insanlar en çok hangi sıkmtıları nedeniyle partilere basvuruyorlar? Bu sorulara yanıt aradık. Bölgedeki bir yapılanmayı, bir eğilimi, insanlann ne ' duyduklanm, ne düşündüklerini aktarmaya çalısacağız size. Bu çalışma, Güneydoğu 'da yasananlara çözüm bulma, Kürt sorununa ilişkin önermeler geûrmeyi amaçlamiyor. Sadece bölgedeki siyasal eğilimle ilgili edindiğimiz izlenimleri aktaracağız. DİYARBAKIR OLAYLARI — Diyarbakırlılar hâlâ HEP tl Başkanı Vedat Aydın'ın cenaze töreninde çıkan olaylan konuşuyor. Olaylar. halkı dehsetli etkilemişti. Diyarbakır'da devlet görevlilerine karşı yaygın bir kırgınlık vardı. (Fotoğraf: ERGUN AKSOY) Diyarbakır'da, Aydm'm öldürülmesi ve ar- dından cenaze töreninde meydana gelen olay- lar bölgedeki insaru dehşetli etkilemişti. Olan- lardan güvenlik güçlerini sorumlu tutuyorlar- dı. Diyarbakır'da hâlâ hemen herkesin konu- su yaşanan son olaylardı. Devlet görevlileri- ne karsı yaygın bir kırgınhk vardı. "Olağanüstü Hal'de politika"yı anlamak için Ofıs'teki ANAP il merkezinin girişini gör- mek belki de yeterli. Kapıda bir sivil polis bek- liyor. Yanında, yöre halkımn "kürsü" dedi- ği alçak tabure var. Polis elindeki telsizle ko- nuşuyor. Yanındaki kürsüye bu-akmış Kalaş- nikof tüfeğini. ANAP Diyarbakır İl Başkanı Nesdr Koç- lardan, "Güneydogu'da politika yapmanın zorluklan nelerdir" sorusunu yanıtlarken, "Mesela bir HEP Ü Başkam'nın evinden alıp götörülmesi" diye örnekliyor: GÜNEYDOĞU İZLENIMLERI — Niye Batı'dald bir II başkanı gdtühirme- di de Diyarbakır Ü Başkanı götttrttldü? Zor- luğun birinci derecedeki kaynagı budur. Ya- nn beni de götürebilirler. Böyle bir endişeyi su anda da duyuyorum. Bu, bölgede insan- lann siyasete katılımını engeller. Ben şu an- da il başkanı olmasaydım, il başkanlıgı ya- payun rru, diye dttşünürdöm. Bu olaydan son- ra da bir daha il başkanlıgına aday olmaya- bilirim. Bölgede "partiler kulvanmn hızla boşalma- sı"nın nedenini "Bugün bölgemizde ban olaylar cereyan ediyor. Bu olaylar milletimi- zin üzerine korku salıyor. Korkudan dolayı insanlarımız bir nykuya geçme döne- mindedir" diye açıkhyor Koçlardan. "tktidar partisi olarak ANAP'a bölge in- sanı en çok hangi sorunu nedeniyle başvunı- yor?" Koçlardan'a göre bu sorunun yanıtı şöyle: — Bize en çok gelen işsiz insaniardır. Di- yarbakır'm boigenin merkezi ohnası nedeniyle çevre illerden çok göç var. Goçenlerin hepsi de fakir. Mardin'den, Sürt'ten, Urfa'dan, Elazığdan, Bitlis'ten, Bingöl'den gelen o il- lerin zenginleri değil. Zenginler daha Batı'ya gidiyor. Faknier Diyarbakır a geliyor. Büyük bir işsizlik var. tktidar partisi olmamız nede- niyle de bize geliyoriar. Ama açık söykyeyim, insanlann iş isteklerini karşılayanuyoruz. An- cak güler yüz gösterip, sabır tavsiye ediyoruz. îşsizlikten sonra en çok başvuru oranmı yurttaşlara "terörist" göztiyle bakılmasırun aldığını anlatıyor Koçlardan: — Vatandaşın istegi, suçluyla suçsuzun ay- nlması. Vatandaş suçlunun yanında degil. Ama "Suçlu degilsek, bize suçlu muamelesi yapmasınlar" diyorlar. Bizden devletle ken- dileri arasında aracı olmamızı istiyorlar. Günlük yaşamda olduğu gibi, partilerin Cehenneme antrenmanMEHMET TEZKAN DİYARBAKIR — Uçaktan kafasını uzatanın yüzüne Güney- doğu sıcağı çarpıvor. Nefes aldır- mayan, insanlann hareket yete- neğini yavaşlatan bir sıcak. Ba- vullan beklerken 'İnsanlar na- sıl dayanıyor bu sıcağa' diye so- ruyonım. "Burası iyi, Güneydoğu'nun en sıcak yeri Cizre'dir" diyorlar. Cizre'de Cizrelilere soruyorum aynı soruyu. Yanıtları, "Cehen- neme antrenman yapıyoruz" oluyor. Taksiye binerken şoför bir jey- ler söylüyor, anlamıyoruz. "Anlamazsmız... Bizim dilimi- zi bilmezsiniz" diye başbyor an- latmaya: "Fazla bir şey istemiyoruz. Kürtçe konuşalım, Kürtçe şarkı söyleyelim yeter. Buralan bilme- yenlerin söylediği gibi aynlmak maynlmak gibi bir düşüncemiz yok. Kazancımızdan memnu- nuz." Kebapçıda Halep işi yerken garsonlarla, patronlarla konuşu- yoruz. Gündem hep aynı: Kürt- çe. Birde HEP tl Başkanı Vedat Aydın'ın öldünilmesinden duy- dukları kaygıyı dile getiriyorlar. Diyarbakır olaylan üzmüş, kaygılandırmış insanları... ANAP'la başhyoruz partiler tu- runa. Refah, SHP ve HEP yöne- ticileri ile gönişüyoruz. Partile- rin de gündemi aynı Diyarbakır- da. Ne işsizlik, ne ekonomik sı- kıntılar, ne partilerinin durumu. Dünyaya sırtını çevirmiş insanlar sanki. Bol bol çay içiyoruz gittiğimiz yerlerde. Ne su, ne ayran... Diyar- bakır Belediye Başkam'nın öne- risi böyleymiş. Seçildiği ilk gün yakın arkadaşlanna, "Aman şe- hir suyunu içmeyin" demiş... Cizre'de ad bile bulunmuş çeş- meden akan suya: 'Dicle kola.' Siyasi parti yöneticilerinin or- tak şikâyeti, genel merkezlerinin bölge sorunlannı çözücü bir po- litika oluşturmaması. Çoğu, "Burada farklı, Ankara'da farklı konuşuyorlar. tnandıncdıklannı yitiriyorlar" diye yakınıyor. Akşam otelde sonına daha ra- dikal bakanlarla buluşuyoruz. Onlar birtakım hakların tanın- masının yeterli olmadığını savu- nuyorlar, "Kültürel haklanmızı, bir gecede veren devlet, bir gece- de geri alır" gorüşundeler. Güneydogu'da ilk gün. Tam 9 saat aynı konuyu konuşuyoruz. Tam 9 saat, yaşlısı genci, Refah- hsı, HEP'lisi, ANAP'hsı aynı şe- yi anlatıyor, aynı kaygıları dile getiriyorlar. Sorunlannı anlata- cak, yol gösterecek kimseleri de yok. 'Siyasal hayatın vazgeçil- mez unsuru' olan siyasal parti- ler kulvarı boşalmış. HANGI SEÇIMSİSTEMI YEĞLENMELI? propaganda dönemlerınde de bir "Kürtçe" sıkıntısı yaşanıyor Güneydogu'da. "Olağa- nüstü Hal'de pohtika" nın güçlüklerinden biri de bu. ANAP II Başkanı Koçlardan, bu sı- kıntıdan sanki bir muhalefet partisinin il baş- kanı gibi yakınıyor: — Adama oknl yapmamışsm, adama eği- tim götürmemişsin. Sonra diyorsun ki "Gel, sen Türkçe konuş". Bn ayıptır. Eger bu hiz- meti yapmamıssan bu adamın Kürtçe konuş- masına izin ver. Biz de köylere seçim zamanı gittiğimizde mecburen Kürtçe konuşuyoruz. Ben her zaman, her yerde Kürtçe konuşurum. Ama mitingkrde konuşamıyoruz. Onu konu- şan arkadaşlar var degişik siyasi partikrde. Cesaret gösterip konuşuyorlar. Koçlardan Kürtçeye serbestlik tanınacağın- dan pek umutlu değil. "Kürtçeye müsaade olmaz" diyor "Ben buna inanıyorum. Hele bu olaylardan sonra zaten izin vennezler. Ama olsa da olmasa da derdimjzi Kürtçe an- latacağız. Köyde kadın da seçmendir, yaslı- lar da. Öyle yaşular, öyle kadınlar var ki niç Türkçe bilmiyorlar. Şimdi biz onlarla Kürt- çe konuşmak mecburiyetindeyiz." 'SHP'den kaçış var 1 1989'a kadar bölgenin en etkin partisi SHP. Yöre halkımn sol partilere ilgisi bilinen bir gerçek. ANAP H Başkanı SHP'ye ve Bülent Ecevit'e ilginin bugünkü durumunu değerlen- dirirken "Ecevit, son demeçleriyle gerçek yü- znnü ortaya koydu. Kürtlerin meselesini po- litik malzeme yapıp, bir nevi sagılacak inek gibi göriip Kürtlerin iki pariak sözde oyıınu al- raak geride kaldı. SHP'ye gelince hem Kürt dostu olacaksm hem de Kürt milletvekilleri- ni ihraç edeceksin. Bu, samimiyetsiziiktir. Isie o noktada da SHP'den kaçış var" anJatırru- m kullanıyor. Kürt kökenli yedi milletvekilini ihraç ede- ne kadar bölgedeki her insan hakları ihlalle- rine ilişkin olayın üzerine giden, bu yapısıyla diğer siyasi partilerin genel merkezlerini ve ye- rel örgütlerini de hareketlendiren SHP, artık bu "siyasi mihrak" olma özelliğini yitirmiş. İki yıl öncesine kadar il merkezi insanlarla dolup taşan SHP'de birkaç kişi vardı. Diyar- bakır 11 Başkanı Dagıstan Toprak da SHP'nin bölgede artık "Siyasi mihrak" olmadığını an- latıyor. Toprak'a göre geniş halk yığınlanrun demokratik istemleri kitlesel eylemlere dönüş- meye başladı. Ancak siyasi partiler, bölgede politika yapan kadrolar, partilerin genel mer- kezleri bu gelişmelere ayak uyduramadı. Ge- ri kaldı. Partiler halkın demokratik özlemle- rine siyasal platformlarda çözüm getirecek önerileri sunamadılar. Bu nedenle de bölge- de siyasi partilerden yoğun bir soğuma var. Bir kaygısını dile getiriyor Toprak: — Bölgedeki siyasi partilerin tabanlannda bir boşalma var. Bu yeri kim doldnracak. Inancım o ki, bu aşamada dolduracak her- hangi bir organize güç yok. Zaten durumun en tehlikeli boyutu da bu. Yasal platformlar- da bu yeri dolduracak güç olmayınca. insan- lar farklı yöntemler sunan güçlere yönelecek- tir. Bu da kitlesel boyutta ohtmayacagı için terorize olacaktır. Toprak "siyasi organizasyonlann bölgeye yöneÛk politikalan olmaması"nı eleştirirken SHP'nin "Güneydoğu Raporu"nun yetersiz- liğinden yakınıyor: — Yani genel sekreter geliyor, konuşuyo- nım. Savundugu şeylerin çözüm yolu olma- dığını kendisi de çok iyi biliyor. Otunıp yü- züme bakıyor. Bana diyemiyor ki "Biz siya- si mihrağız. Onun için de görüşlerimiz geçer- li". Susuyor. "Şiddeti esas almayan insanlann yapaca- ğı politika gcçertihğini kaybetmis sanki" sap- tamasmı yaptıktan sonra "Oysa esas geçerli olan çağm koşullan da gereği, şiddete dayan- mayan politikalar yapmaktır" diyor Toprak. SHP tl Başkanı 'na göre sorunun çözümü hal- kın demokratik hak ve özgürlüklere yönelik taleplerinin yerine getirilmesi ve açık tartış- ma platformlarının yaratılması. Siyasi partilerin bölgede etkinliklerini gide- rek yitirdiği ortada. Bir RP'de kısmi bir ha- reket var. Ancak bölgenin en hareketli parti- si olarak HEP görünüyor. Toprak, HEP'in bölgedeki durumunu şöyle değerlendiriyor: — Şunu açıkça söylemek gerekirse, bölge- de aktif politika yapan insanlar HEP'e daha sıcak bakıyor. Ancak HEP önderliğinin ve perspektiflerinin yeterli olmayışı, yıgmlan ku- caklayacak politikalar üretemeyişi Türkiye ge- nelinde HEP'i marjinal bir parti yapıyor. Bölgede etkinliğini arttıran bir parti için "Türkiye genelinde marjinal kalıyor" sapta- masımn altını çizmek gerekli. Eğer genel eği- Umden farkh bir yönelme yaşanıyorsa bölge- de, insanlann üzerinde oturup ciddi ciddi dü- şünmelerinin ötesinde, çözümü giderek zor- İaşan bir sorun yaşanıyor demektir. Daha ilk günden görünen o ki "Olağanüs- tü Hal'de politika" bölge insanı için 'zor zanaat'tı. Yarın: HEP'in durıuna ve Çoğunluk sistemi partilerin azalmasına neden olur Prof. Dr. OYA ARASLI enel bir değerlendirme yapılarak çoğunluk sistemlerindeki temsil adaletsizliğinin parlamentoda çoğunluk partisi istibdadına yol açabileceği ve bunun toplum kesimleri arasındaki gerginliği artırabileceği, hatta iktidarın meşruiyetine güvensizlik yaratabileceği söylenebilir. Buna karşıhk parlamentoda genellikle tek partiye dayalı çoğunluklar ortaya çıkarması, bu sistemlerin olumlu yanını oluşturur. Çünkü böylelikle hükümet istikrarsızlığı sorunu ortadan kalkar. Çoğunluk sistemlerinin parti sayısmın azalmasına neden olduğu da bu sistemler hakkında vanlan yargılardan "birisidir. Bu durum, oy dağılmasının önlenmesi bakımından olumlu; farklı siyasal çıkarlar etrafında parti görünümünde örgütlenmeye özendirmemesi bakımından olumsuz görulebilir. Oıantılı temsil sistemleri ise sağladıklan temsil adaleti bakımından beğenilmektedir. Ne var ki bu sistemlerde de çok kere tek partiye dayah hükümetlerin kurulabilmesi mümkün olamamakta; bu da bunalımlara ve koalisyon hüküm'etlerinin yaratacağı sorunlara neden olmaktadır. Ancak burada koalisyon hükümetlerinin Iskandinav ülkelerinde olduğu gibi istikrarh örnekleri bulunabildiğini de söylemek gerekir. II. Dünya Savaşı sonrası Avrupası'nda ise bu tür koalisyon hükümetlerinin toplumsal birliklerin sağlanmasında oynadıklan olumlu roller hâlâ unutulmamıştır. Orantılı temsil sistemleri toplumdaki parti sayısının artmasına yol açmakta ve bu, oy dağılmasına neden olacağı gerekçesiyle olumsuz bulunmaktadır. Ancak bu durumu, çıkarlann parti görünümünde temsili açısından olumlu değerlendirenler de vardır. Olumlu ve olumsuz yanlarını kısaca belirtmeye çalıştığımız çoğunluk ve orantılı temsil sistemlerinden hangisinin yeğleneceği sorusuna gelince, bunun yanıtının toplumlann yapılanna ve beklentilerine göre değişeceğini söylemek gerekir. Kuramsal açıdan bize en uygun gelen sistemler, dunıma toplumun yapısal özelükleri açısından bakılınca hiç de öyle görülmeyebilir. Örneğin hükümet istikran ön planda tutularak çoğunluk sistemi yeğlenebihr. Bununla iki partili bir sisteme ulaşılması amaçlanabilir. Ama eğer toplum siyasal çıkar ve beklentileri bakımından çok parçalanmış bir yapı gösteriyorsa, böyle bir seçim sistemi sağlıklı sonuçlar vermeyebilir. Çünkü toplumdaki her kesim, kendi çıkarlan doğrultusunda ayn bir parti oluşturmayı, bu partilerin parlamentoda temsil edilmesini ve hatta hükümette yer almasını ister. Halbuki çoğunluk sistemi, oy gücü az olan partilere ve onlara dayalı toplum kesimlerine bu olanağı tanımamaktadır. Parlamentoda yeterince temsil edilmeyen bu kesimler, giderek rejime bağhhklarını kaybedebilmektedirler. Diğer yandan çok partililiğe eğilimli bir toplumda çoğunluk sistemiyle yapılacak seçimler, çok kere oyların mutlak çoğunluğunu alamamış partilerin hükümet kurmalanna; bunun sonucunda da hükümetlerin meşruiyetinden kuşku duyulmasına neden olabilmektedir. Eksik temsil olayı küçük partileri başka partilerle birleşmeye ittiğinde ise tabanıyla tutarsız, iç çekişmelerden bunalan parti yapılan ortaya çıkabilmektedir. Buna karşıhk böylesi toplumlarda orantılı temsil sistemi uygulandığında bu tür rahatsızlıklar kendisini göstermemektedir. İçinde yaşanılan toplumun iki ana eğilim doğrultusunda bölünmüş olması halinde ise çoğunluk sistemleri buyük rahatsızhklara yol açmadan uygulanabilmektedir. Seçim sistemleri toplumun yapısını etkilediği gibi, bu sistemler de toplumu etkilemektedir. Her seçim sistemi kendi oy verme kalıplarını beraberinde getirmekte ve toplumdaki siyasal bölünmelere bu kalıplar doğrultusunda yön vermektedir. Seçmen, bir seçim sistemi uygulandıkça, bu sistem içerisinde oyunu, istikrarlı bir hükümeti çıkaracak biçimde nasıl kullanacağını kavramaktadır. Bu noktaya erişilince de partiler arasında bilinçli oy kaydırmalan başlamaktadır. Eğer bu süreç tamamlanmadan seçim sistemi değişecek olursa, seçmenin kendisini yeni sisteme uydurması ve eski sisteme göre oluşmuş alışkanlıklanndan kurtulması için yeni bir sürenin geçmesi gerekmektedir. Burada, seçim sistemi değişikliklerinin toplumun yapısal özelliklerinin değil, fakat yalnız iktidann seçim sistemiyle varmak istediği hedeflerin göz önünde tutularak gerçekleştirildiğine sıkça rastlandığını söylemek gerekir. Ancak bunun, seçmenlerin seçimin meşruiyetine olan inançlarını kaybetmelerine, iktidarın ve sonunda meşruiyetinin tartışılmasına yol açabileceği unutulmamahdır. Bir ülkenin seçim sistemi belirlenirken hatırdan çıkanlmaması gereken bir başka husus da mutlak bir temsil adaleti arayışının her zaman ^onuçsuz kalacağıdır. Çünkü hiçbir seçim sistemi, mutlak bir temsil adaleti sağlamaz. Ancak orantıh temsil sistemleri, içlerinde derecelenerek bu adaleti sağlamaya en fazla yaklaşanlardır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle