15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 AĞUSTOS 1991 CUMHURİYET/15 HAVA DURUMU TÜRKIYE'DE BUGÜN Devtot MetBoroloji jşleri Genel Mûdûriüğü'nden alınan bilgiye göre tüm bötgeler açık geçe- cek. Hava stciklığında önemli bir degişiklik olmayacak. Rûz- gâr kuay bötgeterimizde kuzey ve bat, gûney bokjelerinde gü- ney ve t â t yûnterden hafif, ara sıra orta kuvvette esecek. De- noterde rûzgâr. Karadeniz'de yıldız ve poyraz, Marmara ve Kuzey Ege'de yıkJız ve karayel, Güney Ege'de günbatısı ve lo- dostan 3-5, yer yer 6 kuvvetin- de saatte 10-21 deniz mili htda esecek. Van Gölü: Açık geçecek Kûçûk dalgalı olacak, gölde görûş uzaklıgı 10 km. dolaymda bulunacak. Adana A 34° 23° OyartaMr A 38° 22° Mamsa Adapsan A 29° 18° Btme A : A 37° 23° Erancan A ; A 30° 11° Es*ı$«t»r A2e°M°Muş A 29° 15° üaantf A 36 1> 22°Ni0<le A 32°2*>Sf«sun A 27 <> 20°Ûrtu A 3i°22°Gûmûş»an«A 27«M«°Ka A 25° 18° HaHdn A 32° 19° Samsun A 35° 21° Ispjfia A 30° 15° Siırt A30°ie D tsO(«ul A28°18°Sınop Brtacft A 2 8 ° i e ° b ı w A 33°22°Sıvas em/1 A 35° 21° Kare A 29° 11° lelmdaO Brtıs A 29° 16° Kasfemonu A 27* 12° tJbzon Boıu A 26° 15° Kay»n Buısa A 31° 16° Kııidarelı ÇanaMota A 3CM9Ptonya Corum A 28° 10° Kütahya D m d A 33° 19° Malatya y Alyon Ajfi Ankara Antakya Anülya Art»w /yjın B A A A 29°W°Van A S^îteZonguıDak , bukıOu yajmuriij A-açık B-twlut)u G-günesiı K-karlı S-s.sk >-yaı)mufki Kahıre» A 3f BULMACA SOLDANSAĞA: 1 2 3 4 5 1/ "tbtiyar ve güçsüz" anlamında kullanılan bir alay sözü. 1/ Tcmel, esas... Ticaret. 3/ Keskin biı ses çıka- ran ve çoğunlukla davulla birlikte çalı- nan ncfesli bir çal- gı... Hint-lran dil grubuna verilen ad. 4/ Hcm ruhtan hem de organizmadan ayn olan ve tûm or- ganik etkinliklerin temelinde bulunan bir yaşam ilkesinin var olduğunu öne sûren öğreti. 5/ Avrupa Topluluğu- nu simgeleyen harfler... Arap abece- sinde bir harf... Evrensel ahcı olan kan grubu. 6/ Kabuklu hayvanlan avlamak için deniz dibini taramak- ta kullanılan ağ. 7/ Teşhis... Eski Mı- sır'da güneş tannsı. 8/ Baryumun- simgesi... Yolculuk. 9/ Zarla oyna- •\an bir çeşit kumar... Titan elemen- inin simgesi. VUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Osmanlılar döneminde Rumeli'de görcv yapan gecc bekçile- rine verilen ad. 2/ E&kimolann kendilerine venükleri ad... Yün- den dövülerek yapılan kahn ve kaba kumaş. 3/ Çerkezlerin ulu- sal destanı... Sosyolojide bir kabile ya da boyun bölündüğü iki ya da daha çok parçadan her biri. 4/ Samanından aynlmanuş arpa, buğday yığınlan. 5/ Üstten sağa doğru eğik olan basım harfi... Kenar süsü. 6/ Bir nota... Yoksullara yiyecek veren ha- yır kurumu. 7/ Az sözle çok şey anlatma... Sergen. 8/ Kale, hi- $ar... Bir gıda maddesi. 9/ Bir nota... Yalıçapkuu da denilen bir kuş. 60 YIL ONCE Cumhuriyet Müstahdemler 20 AGUSTOS 1931 Hizmetçi ve emsali müstahdemlerin Belediyece tescili devam etmektedir. Şimdiye kadar 40 murebbiye, 110 hizmetçi, 60 uşak, 60 bahçivan, 36 hususi şoför ve 80 aşçırun muamelesi bitmiş ve cüzdanlarını alnuşlardır. Bunlardan başka 4000 müstahdemin isirrüeri kaydedilrmş ve bunlar Belediyece muayeneye sevkedilmiştir. Belediyenin tahminine göre Istanbul'da bunun bir misli daha 1 ydedilmemiş mUstahdem vardır. Belediye; bazı müstahdemlerin hırsız ve bazılannın da trahom ve sair hastalıklarla malûl olduğunu tesbit ettiğinden bunlara vesika verilmemiş ve işten menedümişür. 27 agustosta müddeti biteceği için şimdiye kadar müracaat etmemiş olan müstahdemlerin belediyeye veya ihtiyar heyetlerine müracaat ederek tescil muamelesini yaptırmalan lazımdır. 27 ağustosa kadar tescillerini yapmıyan hizmetçilerden ceza alınacaktır. Bu cezalar 3 liradan 50 liraya kadardır. Ceza miktannın tesbiti işi kaymakamuklara bırakıhnışur. 30 YDL ÖNCE CumhuriYet EOKA teşkilatlanıyor 20 AĞUSTOS 1961 Şehrinüze gelen haberlere göre Kıbrısta EOKA teşkilâtını kuvvetlendirrnek üzere iyiden iyiye harekete gecümiştir. Kıbns Rım basınımn hemen her gün Kıbnsh Türklere ve Türkiye basuuna çatan agır yazüar çıkmaktadır. Diğer taraftan, Kıbns, Türkiye ve •^'unanistan arasındaki üçlü ittifakın ı j yüksek orgam olan Bakanlar Komitesi Dışişleri Bakanı Kipriyanu'nun başkanlıgında bir toplantı yaparak son hadiseleri gözden geçirmiştir. Manche denizi üzerinden geçirilecek köpru projesi sahipleri, tünel fıkrinin artık eskidiğini, daha ucuza mal olmasına rağmen içinden yahuz tren geçeceği için köprü projesinin tünele teTcih sebcpleri bulunduğunu söylemektediıler. Manche köprüsü Manciıe köprüsü, beheri 20 metre kutrunda 164 beton ayak üzerine oturacakür. Köprunün kendisi için 750 bin ton çeük kullanılacaktır. Dört sene zarfında, iki milyon saat çalışüacaktu-. Manche denİ2İnde, bazan saatte 150 küometre hızia esen rüzgârlann köprüden gececek arabaian denize uçurmasuıa mani olmak için gereken tertibata vanncıya kadar bütün teferrüat hesaba katünuştır. Bu tertibat sayesinde, en şiddetli rüzgârlann sürati, saatte 25 kilometreye inmektedir. Köprü, 70 metre yüksekliğinde olacagı için altından en büyük yolcu gemileri dahi geçebilecektir. Manche denizinde bazan pek koyu olan sise karşı da köprü, lüzumlu tertibatla cihazlandınlacakur. Kipriyanu GEÇEN YIL BUGUN Cumhuriyet Bayrampaşa DSP'nin İ0 AĞUSTOS 1990 Yeni kurulan 13 ilçe ve bir beldede yapılan belediye baskanbkları seçiminin gözdesi Bayrampasa'yı DSP adayı Necdet özkan kazandı. DSP bu ilçede, yüzde 42'ye ulasan bir oranla "oy patlaması" yaparken SHP beşinci parti oldu. DSP'nin seçime katüdığı 9 merkezdeki oy oranı ise yüzde 33 olarak gerçekleşti. DSP bu oranla 14 merkez genelinde birinci parti oldu. ANAP'm oylan ise yüzde 24'de kaldı. DYP de Bayrampasa'da oy kaybma uğrayarak dördüncü parti oldu. 13 ilçe ve bir beldedeki seçimlerde, RP Uçüncü parti konumuna geldi. TABÜSMA \h Şu Teknik Olanak^zlıklar! Biraz gayretle Avrupa sineması içinde yerimizi alabiliriz, bunun engeli "teknik olanaksızlıklar" bahanesi olamaz. Ülke gerçeklerinden kaynaklanan başka haklı nedenler ileri sürmek daha doğru olur. Kalitesiz filmler karşısında vazgeçilmez bir savunu sözüdür; "Bizim onlar gibi tek- nik olanaklanmız yok ki... Elimizden ge- len bu kadar. Teknik olanaklanmız olsay- dı o zaman neler yapardık" diye sürekli ha- yıflanılır. Burada "onlar" dedikleri Ame- rikan sinemasıdır. Nedense her zaman ken- dimize hedef olarak Amerikan sinemasını görürüz, Avrupa sinemasını (Italyan, Fran- sız, Alman vb.) sürekli es geçeriz. "Teknik olanak" sözüyle de standart laboratuvar olanaklan, sesli çekim gibi "önemslz" de- taylardan çok havada çarpışan uçaklar, in- filak eden arabalar, dehşetengiz savaş sah- nelerini sağlayan daha atraksiyonel filmle- ri kastederiz. Bizde neden "Süperman", "Batman", "Rambo" gibifilmleryapılma- dıgma üzülurüz. Ulaşmamız oldukça güç olan ve aynca ulaşmamıza hiç de gerek ol- mayan bu sinemaya sadece uzaktan baka- nz, gelip elimizi kolumuzu bağUamasına ses cıkartmayız. Oysa biraz gayretle Avrupa si- neması içinde yerimizi alabiliriz, bunun en- geli "teknik olanaksııhklar" bahanesi ola- maz. Ülke gerçeklerinden kaynaklanan baş- ka haklı nedenler ileri sürmek daha doğru olur. De Sica'nın 1948'de çektigj "Bisikkt Hır- sulan", Truffaut'nun 1959 yapımı "400 Darbe"si küçük bütçelerle yapılan, hiçbir atraksiyonel sahne içermeyen, star oyuncu- su bile olmayan fılmlerdi. Dünya klasikle- ri arasına girmiş olan bu filmleri çekeme- menin bahanesi "teknik yetersizlik" değil- dir. Olsa olsa kişisel yetersizlik diyebüiriz. Bir başka savunu mekanizması da "san- sür", "TV denetimi" gibi kurumlardır. Düşünce özgürlüğune aykınhğı taruşumaz olan bu kurumlar, bazı sinema üreticileri- nin kalkanı olmuştur.' 'Biz aslmda nder ne- ler yapacagız, ama şu denetim yok mn... Elimizi kolumuzu baglıyor" sözlerini her zaman duymuşuzdur. özellikle "güldurü" alarunda ürünler veren arkadaşlanmızın sıkça başvurduklan bu savunu, "sansursiu televizyon!" Star'ın başlamasıyla artık du- yulmaz oldu. "Neler neler yapüdığuu" hep birlikte görüyoruz. Bugün Tiirk fılmi çekilemiyor, çekilmiş olanlar gösterilecek salon bulamıyor, video kulüplerinde bile Türk fdmi bulabilmek zorlastı. Abartı dep, Etiler-Taksim arasm- daki video kulüplerini dolaşüm, hepsi de artık Türk filmi getirmediklerini söyledi. Gerçekten çok korkunç, sarkıcı-türkücü fü- mi bile yok. Son zamanlann umut vaade- den fümlerini görmeniz pek olası degil. Bunun gerçek nedenlerini aramak yeri- ne birtakım sudan bahaneler ileri sürmek, yanlış hayaller peşinde koşmak, insana ya- tınmı gözardı etmek sinemamızı daha uzun süre yerinde saydu-acaktır. ATAY SÖZER Senaıist / tstanbul Esitsizlik irümeden Gidorilnıeli Geçici 4. maddenin b fıkrası gereğince, siyasal olarak yalmzca 125r-maddeden tutuklu ve hükümlü olanlar, yasada belirlenen genel süreden henüz yararlanamadı. Terörle Mücadele Yasası'run (TMY) ge- çici 1. maddesi: (a) ölüm cezası alanlar, cezalannın 10 yılını, (b) ömürboyu hapis cezası alanlar, ce- zalannın 8 yuını, (c) Diğer hapis cezası alanlar, cezalan- nın beşte btrini çektikleri takdirde koşullu salıverileceklerini hükme bağlar. Buna karşılık, gene aynı yasamn geçici 4. maddesi b fıkrası ise Ceza Yasası'nın 125,146. maddelerinden ölüm cezası alan- lann 20 yıl, ömürboyu hapis cezası alan- lann 15 yıl, diğer hapis cezası alanlann da cezalannın üçte birini yatnnş olmaian ko- şulunu getirir. Terörle Mücadele Yasası'nda yer alan, ama bu yasamn adıyla ve özüyle ilgisi bu- lunmayan "koşulhı salıverme", aslında, si- yasal suçlar için gündemi zorlayan genel af- fm çarpıtılmış bir biçimidir. Ister genel af adı altında olsun, ister ko- şullu salıverme adı altında olsun, cezalann, suçlann niteliklerine yani ceza yasasındaki maddelerine göre değil, sürelerine ya da ni- celiklerine göre ayırt edilmeleri gerekir. Bir başka anlatımla, hangi ceza maddesinden 20 yü hapis, ömürboyu hapis ya da ölüm cezası almış olursa olsunlar, 20 yıl hapis, ömürboyu hapis ya da ölüm cezası almış bi- ri olarak, cezalann ertelenmesi yasasmdan yararlarunalan gerekir. Ne var ki söz konusu yasamn geçici 4. maddesi, anayasanın eşitlik ilkesine aykın olarak haarlanmış ve Mecüs'ten geçtiği gibi onaylanmıştır. Sıkıyönetim Askeri Mahkemeleri'nden yapılan itiraz üzerine, Anayasa Mahkeme- si, 146. maddeyi, geçici 4. maddenin b fık- rasından çıkardı. Sonuç olarak, 146. mad- deden hükümlü ve tutuklu bulunanlar, TMY'nin geçici 1. maddesinde belirlenen genel sürelere göre salıverildi. Gene TMY'nin 23. maddesi c fıkrasına göre 140, 141, 142 ve 163. maddeler yürür- lükten kaldınldığı için bu maddelerden ce- zası olanlarm cezası düşmüş, içeride olan- lar da çıkmıştı. Geçici 4. maddenin b fıkrası gereğince, siyasal olarak yalmzca 125. maddeden tu- tuklu ve hükümlü olanlar, yasada belirle- nen genel süreden henüz yararlanamadı. Anayasa Mahkemesi'nin iptal karan üze- rine o gün yaptığımız basm açıklamasında şu görüşe de yer vermiştik: "146. maddeden hüküm giyenler tarafın- dan yapdan başvnrunun Anayasa Mahke- mesi'ne götürülmesi durumunda, yalmzca 146'ya ilişkin iptal karan çıkmasının. biçim ve yöntem açısından doğru olduğu ileri sü- rülebilir. Ne var ki anavasanın eşitlik ilke- si geregi, geçici 4. maddenin b fıkrası tüm olarak iptal edilmek gerekirdi." Anayasa Mahkemesi, 146. maddenin is- tisna olarak b fıkrasına konmasının anaya- samn eşitlik ilkesine aykırı olduğu kanısı- na vardığı zaman, doğal olarak, 146. mad- de ile yan yana bulunan 125. maddenin de (ve öteki adli cezalara iüşkin maddelerin de) eşitlik ilkesine aykın olduğu sonucuna var- mış ohnası gerekir. Dolayısıyla fıili eşitliğin sağlanması için b fıkrasım (ayrı ayn fıkralan değil, tek bir fıkrayı) iptal etmesi geTekirdi. Bunu engel- leyecek biçimsel (formel) bir neden de yok- tu. Gene de biçim ve yöntem açısından du- raksanması halinde, infaz (salıverme) açı- sından, SHP'nin bu fıkranın tümüyle ip- taline ilişkin talebi de dikkate alınabilirdi. Bize ulasan duyuma göre de infazı ilgilen- diren konuda, Anayasa Mahkemesi'nin, sorunu bir bütün olarak ele aldığı doğrul- tusundaydı. Çünkü, eşitsizligin nedeni siyasaldı. Hu- kuk, siyasal amaçlarla ortaya çıkan hukuk- sal eşitsizliği gidermehydi, doğal ki huku- kun üstunlüğü ilkesine bağh kalarak. Ama bugün, geriye dönerek Anayasa Mahkemesi'nin karanna ilişkin tartışma sürdürmek yerine, eşitsizliğin bir an önce giderilmesi için çaba harcamak gerekir ka- msmdayız. Bu hukuksal eşitsizlik daha faz- la geciktirümemeli. Çünkü genel hüküm- lere göre aylarca önce tahliye edilmesi ge- reken rdce insan, hâlâ içeride bulunuyor- sa, İlhan Selçuk'un deyişiyle içerideki in- san ile dışandaki insan arasındaki fark, bizi her gün değil, saatin tiktaklan gibi her an rahatsız etmiyorsa, biz hangi ilkeleri savu- nuyoruzî MUZAFFER tLHAN ERDOST tHD Ankara Şube Başkanı Avcı Olmayanlann Av Yasası ıı *• ' üretmesinde kullamlmak üzere avcuık fo- B unların yasada yer almamasına ikna edici gerekçeleriniz şayet yoksa bu yasayı avcılar için yapmıyorsunuz. O zaman geriye bir şık kalıyor: Avcı olmayanlar için. "Avcı olmayanlar için av yasası"nın milletimize hayırlı ve uğurlu olacağını sanmıyorum. Avcıhk olayının sorunlanm da, çözüm- nunda toplanmah, bu fondan başka alan- lara kaynak aktanlmamalı. c) Merkez Av Komisyonu'na ava kuru- luşlannda oy sahibi olmak şartıyla üye ahn- malı, avcüıkla ilgisi bulunmayan (Atıakk Federasyonu gibi) kuruluşlann komisyon- da oy sahibi olmaian önlenmelidir. Kişilerin özel avlak, Orman Genel Mü- lerini de en iyi avcılann kendüeri büirler. Sö- dürlüğü'nün ise öraek avlak adı altında bazı zümona poütikacüar değil. Neden >-urdu- a i a m a n kapatmalan ve burada ayrıcahkh Yeni yasakçı ve iş bitirici Av Yasa Tasan- sı, ANAP hükümetinin pek cok işinde halkı yok saymasında olduğu gibi bunda da beş _ _ „„.„„,„„„. j milyonluk bir avcı toplumunu adam yerine muzun değerli avcılanna, bu alanlarda uz- bîı*av"s'tatüsü^uy^lamalari'önienmeli, bu koymamakta. manlaşmış bilim adamlanna fırsat tarunmı- ne( jenle avlaklan sımflara ayıran hükümler Temelinde yasakçı bir zihniyet olan bu ta- yor, fıkirlerine kulak asümıyor da alam bu xasaılfavı çıkanlmalıdır. olmayan işbitirici birtakım politikacılar ve d ) Yasa tasansına geçici dahi olsa yasak çevrelerini sarmış bulunan kâr kokusu al- n ü k ü ı m e r konmamaudır. Ülke çapında tek- mış olan bazı çıkar çevrelen ile ış bıtınlme- m k b i l g i v e amşunna gerektiren zamana ve ye; oldu bittıye getirılmeye çalışılıyor? zemine göre ayarlanması şart olan yasak Aksi iddia edüiyor ise aşağıda sıralannuş koymak TBMM'nin yamltılmasma, sakm- sanda: kişilere özel avlak, Orman Genel Müdiirlüğü'ne ise Örnek avlak adı altında bazı alanlan bazı ayncahklar için kapatma olanağı, avcıhkla ilgili bulunmayan bazı ku- ruluşlann komisyonda söz sahibi olmala- rı, avın korumasmda ve üretihnesinde kul- lanılması gereken avcıhk fonunun başka alanlarda kullanüması gibi anlamsız mad- deler yer almakta. Yasallaştığı takdirde bu büyük avcı topluluğu bir avuç sömürücü- nun arpahğı haline gelecek, üstelik bundan başta yurt avalan olmak üzere av ve yaban hayatı da zarar görecektir. Bu arada avalı- ğm ivedi çözüm bekleyen birçok sorunu çö- olan yurt avcılanmn ve uzmanlannın görüş- lerine tasanda niçin yer verümediğinin açık- lamasım -lütfedip- bizlere yapabilir misiniz? a) Kara Avcuıgı Yasa Tasansı'na av ko- ruması için teknik ve ihtisasa dayalı taşıa teşkilatı dahil gerekli örgütlenmeyi sağlaya- cak hükümler eklenmeli. b) Avcılardan, silah av malzemesi imalat- zümlenmeyecek, büyük bir adaletsizlik ve çılan ithalatçüan ve satıcılanndan alınacak kaos yaratılacaktır. vergi harç ve diğer gelirler, av koruma ve cah durumlann ortaya çıkmasma neden ola- caktır. Bu görev Merkez Av Komisyonu'na verilmelidir. Bunlann yasada yer almamasına ikna edici gerekçeleriniz şayet yoksa bu yasayı av- cılar için yapmıyorsunuz. O zaman geriye bir şık kakyor. Avcı olmayanlar için. "Aya olmayanlar için av yasasr'mn milletimize hayırlı ve uğurlu olacağını sanmıyorum. KAMTL AKDOCAN Antalya JAPON GULU tlhan Seiçuk 5. bası 10.000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğtu-îstanbul OdemeU Könderilnez. GIDERAXAK YAŞARKEN VedatGünyol 8.000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-htanbul Ödemdi gönderilmcz. AJNKARA NOTLAKI MUSTAFA EKMEKÇt Cıs!Politika en civcivli günlerini yaşıyor; gazetecilik renkle- niyor. Gazetecilik, yaratıcılıktır; kurcalayarak gızli kalanı bu- lup çıkarmaktır. Tarihçiye taslak hazırlamaktır. Seçim yaklaşırken gazeteler seçim sonuçlarını önceden kestirme- ye başladılar. SHP, kiminde ikinci kiminde üçüncü partiydi. Hinthorozu Erdal Bey, bunlara alışmıştı: — Yapiyorlar, ne yapalım? dedi. Her seçime böyle başlanz. SHP Parti Meclisi'nde, Baykalcı bir milletvekili Erdal Bey'e sorar: — Hürriyet'te bir haber çıktı; sizin DSP iie seçim bölgele- rinde anlasarak seçime gitmeyi düşündüğünüz yazıldı. SHP, bazı yerlerde seçime girmeyip DSP ile anlaşacakmış. Bu, SHP aleyhine bir haber, doğru mu? DSP ile seçim bölgele- rinde anlaşacak mısınız? Hinthorozu Erdal Bey soruyu yanıtladı; şöyle dedi: — Yok, yok! Eski hamam eski tas. Değişen bir şey yok. Haber biraz abartılmış, ama ben görüşmek istedim kabul et- medi! Hinthorozu, çok üzgündü. Erdal Bey, Bülent Ecevit'le gö- rüşmek isteyecek, o ise reddedecek! 1987 seçimleri önce- sinde de o zaman genel başkan olan "R" Hanım, Erdal Bey'in görüşme isteğini geri çevirmemiş miydi? SHP ku- ruttayını izlemek istediğim için bu yıl, Dikili Şenliği'nde ka- lamamış, izlenimleri mi de yazamamıştım. Dikili'de, Kuzey Kıbns'tan muhalefet partilerinden konuklar da vardı. CTP Ge- nel Başkanı Özker Özgür ve Dış İlişkiler Yazmanı Fadıl Çağ- da ile Ankara'da SHP kurultayı sırasında görüşme olanağı bulmuştum. iki yıl önce, Özker Özgür'ü Dikili'de konuştur- mamışlar, neredeyse sınır dışı etmişlerdi. Özker Özgür, iki yıl sonra gelince, bu kez kendisi konuşmamayı yeğledi. öz- ker Özgür'e sordum: — Bu kez konuşsaydınız, Dikili'de ne diyecektiniz? — İki yıl önce, senliğin sonuna dek kalmıştım. Fakat so- runlu bir ziyaret oldu. 1989'un yazında, konuşturulmamış- tım, doğrudur. Bu kez ben kendim konuşmak istemedim. 1989'da konuşmamı istemeyen İçişleri Bakanlıgı izin verme- mişti. ANAP iktidardaydı, şimdi de ANAP iktidardadır. O ba- kımdan ben, ANAP hükümetini zorlamak istemedim. Bu kez konuşmamayı, izlemeyi yeğledim. 1989 yazında Dikili'de, o zaman diyeceklerimi bugün de yineleyebilirim. O zaman da Kıbrıs sorunu çözüm bekliyor- du, bugün de çözüm beklemektedir. Kıbns sorunu çözüm bekledikçe hem Türkiye'ye karşı bir durum ortaya çıkıyor hem Kıbrıs Türklerinin zararına oluyor. Türkiye, biliyorsunuz 1974'te Kıbrıs'a asker çıkardı. Nasıl çıkardı? 1960 "Garanti Anlaşması"ndan kaynaklanan mü- dahale hakkını kullanarak asker çıkardı. 1960 Garanti An- laşması neyi garanti ediyor? Çok önemlidir. Kıbrıs'ın bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü garanti ediyor. Yani, Türkiye, Kıbrıs'a adanın bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü korumak için asker çıkarmış bulunmaktadır. Uluslararası hu- kuk açısından durum budur. Türkiye'de bu durum yeterin- ce bilinmiyor. Neden bilinmiyor? Kıbrıs sorunu özgürce tartışılmadığı için bilinmiyor. Dikili'de son ziyaretimde, Türkiye Birleşik Komünist Par- tisi Genel Sekreteri Haydar Kutlu'yu'dinledim. Haydar Kut- lu, Türkiye'de tabulardan söz etti; işte, "komünizm" tabusu, "Kürt" tabusu var dedi. "Bunlar özgürce tarttşılmıyor Türki- ye'de". Türkiye'de bir de "Kıbns" tabusu vardır, tartışılmıyor! "Kıb- rıs sorunu, Türkiye'nin ulusal sorunudur" deniyor. Deniyor ama ulusal sorun, ulusça tartışılmıyor! Oysa ulusal sorunla- rın ulusça, özgürce tartışılabilmesı gerekir. Kıbrıs'ta ben ana muhalefet partisinin Ikjeriyim. Ve Kıbns'ta ana muhalefet par- tisinin genel başkanı olmama karşın, Türkiye'deki kamuo- yuna ulaşamıyorum. Sanki önümde görünmez duvariar var. Basına ulaşamıyorum: İşte, Dikili'de konuşmak istedim, konuşturmadılar! Neden? "Kıbns sorunu Türkiye'de tabu- > dur", bu nedenle; Kıbns sorunu tartışılamaz! Kıbrıs sorunu ; tartışılamayınca da Türkiye'nin insanı, Türkiye'nin garantör olarak Kıbrıs'ın bağımsızlığından ve toprak bütünlüğünden sorumlu olduğunu bilemez. Neyi bilebilir? İşte, "Türkler, Rumlar kavga etti; Türkiye de g'rtti, Türkleri kurtardı, bu iş bitti!" biçiminde bilebilir. Yani uluslararası hukuk yanını bi- lemez. Bilemeyince de ulusal sorun olarak tanımlanan bu önemli konu hakkında, sağlıklı bir kamuoyu oluşamaz. Sağ- lıklı bir kamuoyu oluşmayınca da sağlıklı bir çözüme yönel- mek mümkün olmaz. Kamuoyunun özgürce oluşamadığı tabulu ortam, demok- ratik ortam değildir. Türkiye'de siyasal partiler arasında bir diyalog eksikliği gözlemledim. Kıbrıs'ta Rum toplumu, demokraside bizden çok öndedir. Demokraside önde olan, ekonomide de önde olur, başka alanlarda da önde olur. Kıbrıs Türk toplumunun, en az Kıb- rıs Rum toplumu kadar demokrasiyle kendi kendini yönet- me hakkı vardır. Türkiye'deki iktidariar, demokrasiyi bize çok görmemelidirler. Meclisimizde, halkın yarısı temsil edilme- mektedir. Seçimlerimize dıştan karışıldığı için biz de seçim sonuçlarını reddettik. Toplum siyasal bunalıma girdi. Buna- lımı yaratanlar, bunalımın aşılmasında, topluma yardımcı ol- muyoriar. Uluslararası topluluk, Kıbns sorununun çözümünü istlyor. Kıbns sorunu uluslararası normlara uygun biçimde çözülecektir. Kıbns sorunu, Türkiye'nin ıç politikasından, partiler arası yarışta, birbirlerine karşı kullanılmamalıdır. Kıbrıs sorunu Türkiyesiz çözümlenemez. Ancak, demokrasisi askıya alın- mış bir Kıbns Türk toplumuyla da çözümlenemez... Türki- ye'de demokrasi yeniden filizleniyor. Parti kongrelerindeki canlılık, bunun kanıtıdır. Türkiye, Kıbrıs, Yunanistan, bölge halklan, dünya, hep birlikte İnsan haklarına saygılı olmayı öğreneceğiz. Dünyanın her yerini insan için yaşanılır kıla- cağız. insantık olarak başka seceneğimiz yoktur. Ekmekçi'- nin köşesini okuyan herkese saygı ve sevgilerimi sunuyorum. — Teşekkür ederim Özker Bey! Halk dilinde, "cıs" diye bir söz vardır. Çocuklar, ateşe, sobaya yaklaştıklarında söylerler. Kıbrıs konusu da öyie mi ne? Özker Özgür, konuşmamız sırasında, "Kıbrıs sorunu- nun çözümlenebilmest için karşılıklı ödün gereklidir. Tek yanlı vermek ya da tek yanlı almak söz konusu değildir" dedi. Bu- nu Türkiye'de değme politikacı söyleyebilir mi? Söylesin de görelim... HAREM 89'LA BOĞAZ TURU * YAZVEKIŞ* * Şırket yemekleri * Kutlamalar * Yemekli-yemeksız mehtap ve deniz gezileri ile öğle ve akşam hizmetınizdeyız. Tel: 151 88 97 - 151 04 15 SOYUNUN VE SİLAHINIZA SARIÜN! ! Birincisini kaçırdıysanız bu kez geç kalmayın "ÇIPLAK SİLAH"ın ne anlama geldiğini bu filmde anlayacaksınız. [23AĞUSTOSf TA SURPRIZLERLE SINEMALARDA EGE ŞARKILARI KU CAKLAŞ1Y0R 24 Agustos 1991, saat 21.00 Efes Antik Tiyatro 27 Agustos 1991, saat 21.00 İstanbul Açık Hava Tıyatrosu Bılgi için: 146 04 47 llsanbuil / 21 60 71 22 23 94 itzmirl IMetMti)yerltr!:İSTANIUL Cal uMudoCollectıon• Mecıdı>e(öy Mudo• RumeııCaddest M l Cll E k M C1 B l IMetMti)yerltr!:İSTANIUL Cal :ru|E331İC11I • Beyo^luMudoCollectıon• Mecıdı>e(öy Mudo• RumeııCaddest Mudo • f>ı jiiuı;ı M .30 Collecnotı» Sjtıaıif e Muüo • i\Mm Ma<lo Colltccp • Erenkoy M.udo C1e»e.grnın • Bıjılj! Caddts V.::Nı(Sif>hıkl::-iTaTıksın[|iVıi(orııııSuıdiTcklZHİl tfjkkonır»"torılonMuao'KirsifikaMuıio • KUŞADASI Mıdo • tODRUM MudotınırEltıAnlıiTiyılroMıkıkomtıiçitolobiıtturrttvou:223602 0 EGESERAMiK'in katkılarıyla. Ege Kültür Vakfı'nın bir hizmeti... KÖY ENSTİTÜSÜ YILLARI TalipApaydın 8.000 lira (KDV içinde) Çağdaf Yayınlan Türkocağt Cad, 39-41 Cağaloğlu- İstanbul ödCM KÖY ENSTtnİLERİVE ÖTESt MahmutMtkıl 8.000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınlan TOrkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-İstanbul
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle