Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 AĞUSTOS 1991 KÜLTÜR-SANAT CUMHURİYET/7
KİTAP ŞENLİĞİ
\azar-okur dostluğu
• Kiiltür Servisi — Yazar ile kitapseverler arasmdaki
dostluk, Cumhuriyet Kitap Kulübu'nün Beyoğlu Merkezi
ve Kadıköy tskelesi'nde süren kitap şenliklerinde
pekişiyor... Şenlikte dün Zambak Sokak 4/1'deki CKK
Beyoğlu merkezinde gerçekleşen imza gününde Demir
özlü, Tomris Uyar, Necati Cumab, Nezihe Meriç, Zeynep
Avcı ve Salim Şengil okurlanna kitaplarını imzaladılar ve
söyleşilerde bulundular. Kadıköy Belediyesi ile CKK'nin
Kadıköy tskelesi'nde düzenlediği "Kitaplı Günler"
kapsamında ise dün gazetemiı yazarlanndan Oktay
Akbal, Mine Saulnier, Erdal Atabek ile Hilmi Yavuz,
Mario Levi, Osman Şahin ve Atilla Birkiye okurlanyla
buluştular. Cumhuriyet Kitap Kulübu'nün Kadıköy
Iskelesi'ndeki kitap şenliği kapsamında bugün ise Nevzat
Çelik, llyas Salman, Nuıten Ay, Leyla Pamir, Gülsüm
Akyiiz, Buket Uzuner ile Emine Erbaş imza gününe
katılacaklar. (Fotoğraf: MUHARREM AYDIN)
AÇIKLAMA
Koçaridan kişisel açıklama
• KültüT Servisi — Plasük Sanatlaı Derneği Başkaru
ressam Hüsamettin Koçan, Sezer Tansuğ'un Sanat
Çevresi dergisinde Sarkis'i hedef alan yazısıyla ilgili bir
açıklama yaptı. Son günlerde özel nedenlerle Istanbul
dışında bulunduğu için olayı yeterince izleme olanağı
bulamadığını belirten Koçan, Plastik Sanatlar Derneği
tüzüğünde din, dil, ırk ve siyaset açılarından tüm
önyargılara karşı olunduğunun açıklandığını,
önümüzdeki günlerde dernek yönetim kurulu olarak
Tansuğ'un yazısı hakkmda görüşlerini açıklayacaklarım
söyledi. Bu arada, Koçan, kişisel olarak, kültür ve sanat
ortamında önyargılarm hâlâ gündemde oluşu karşısında
dehşete duştüğünu belirtti. Koçan, "Gerekçesi ne olursa
olsun sanat dışı ölçütlerin sanatı değerlendirmede
kullamlamayacağı, kullanıldığı takdirde kendisine
yurtseverliği mazeret olarak gösteremeyeceği bilinmelidir"
dedi.
KONFERAHS
British Museunvda Türkiye
• LONDRA (AA) — Ingiltere'nin dünyaca ünlü muzesi
British Museum, Türkiye'yi tarihi ve turistik yönleriyle
tanıtan üç haftalık konferans dizisi başlattı. Türkiye
hakkında gezginler için "mavi rehber" kitabını yazan
lrlanda asıllı Ingiliz yazar Bernard McDonagh tarafından
her hafta perşembe günleri verilen konferans büyıik ilgi
göriiyor. British Museum salonlarında dialar, görüntüler
eşliğinde kalabalık bir izleyici topluluğuna verdiği ilk
konferansta McDonagh, Türkiye'yi taıutmaya Bursa'dan
başladı. Osmanlı Imparatorluğu'nun kuruluşu ve Bursa
civanndaki eserlerini anlatan yazar, daha sonra bu
bölgedeki uygarlıklarla ilgili kalıntüar, doğal güzellikler
ve kaphcalarla ilgili bilgi verdi. tkinci konferansmda
Karadeniz Bölgesi'ni tanıtan yazar, gelecek hafta Akdeniz
kıyılannı ve burada kurulan uygarhklar ve eserleri
üzerine bilgiler verecek.
SINEMA
Moda Sineması'nda
4
Devrim'
• Kültür Servisi —
Moda Sineması, geçen
sezon içinde çeşitli
nedenlerle vizyona
giremeyen 'Revohıtion-
Devrim' filmini
gösterime soktu.
Yönetmenliğini Hugh
Hudson'm üstlendiği ve
başlıca rollerini Al
Pacino, Nastassia Kinski
ve Donald Sutherland'in
paylaştıkları film, bir
millete özgürlüğünü
kazandıran savaşın, bir
kadının, genç bir adamın
bağımsızhğının ve bir
babanın oğluna olan
sevgisinin öyküsünü
anlatıyor. Robert
Dillon'un senaryosundan uyarlanan fîlmin yapımcüığıru
Irvin \Vinkler üstlenmiş. (Fotoğraf: Al Pacino başrolde)
Cumhuriyet Kitap Kulübü
Kadıköy Belediyesi Işbirliği...
2. KITAP
SENLIGI
9-18 AĞUSTOS
™ imza günleri
™ edebiyatçılarla
söyleşiler
HER TÜRDEN BİNLERCE YAPIT
HER GÜN 10.00 20.30 ırast
Kadıköy Eski İskeie yını
Sarkis, son çalışmalannı, yerti sergilerini, sanata üişkin görüşlerini anlattı
Bugünden söz eden bellek
Çalışmalarım uzun yıllardır Fransa'da sürdüren Sarkis,
aralık ayında Grenoble'da bir sergi açacak. Şanatçı,
"hayatımm en büyük sergisi" dediği bu sergide son 22
yıldır yaptığı işlerin bir bölümünü "icra" edecek.
CELAL ÜSTER
Terör, şiddet her zaman silahlarla,
bombalarla uygulanmıyor. Kimi zaman
bütün gerçekleri çarpıtan, karalayıcı ya-
zılarla da uygulanıyor. Hele bu iş sanat
alanında, bir sanatçıya yönelik olarak
yapılırsa. Sanat tarihçisi, eleştirmen Se-
zer Tansuğ'un Sanat Çevresi dergisinin
ağustos sayısında yayımlanan yazısını
okuduğumda bunu düşündüm. Tansuğ'-
un "Köfteci Kaptan Hakkmda..." başlık-
lı yazısı, çalışmalannı yıllardır yurtdışın-
da sürdüren, 1986'dan bu yana Tür-
kiye'de de işlerini sergileyen Sarkis'i he-
def alıyor, Sarkis'in Ermeni kökenli ol-
masmdan kalkarak sanatçıya ırkçı nite-
likler taşıyan bütakım suçlamalar yönel-
tiyordu.
Yazıyı okuduktan sonra Sarkis'le bir
araya gelme, yüz yüze konuşma ihtiya-
cını duydum. Oturup, sanattan, Sarkis'in
işlerinden konuşma ihtiyacını...
Sarkis son yıllarda Fransa'da çok il-
ginç bir okulun kuruculan ve uygulayı-
cılan arasında. Paris'teki Beaubourg
Merkezi'nin kuruculanndan Pontus
Hnlten, daha önce Istanbul Bienali'ne de
katılan Fransız sanatçı Daniel Buren ve
Sarkis, resmi okullann dışındaki bu oku-
lu bir tartışma yeri olarak görüyorlar.
Beaubourg'un müdürü Jean Hubert
Martin de var işin içinde. Bir laboratu-
var niteliğindeki bu okul her dönemde
20 kadar öğrenciyi bir araya getiriyor.
Gelen 200-300 kadar dosya arasmdan
seciliyor öğrenciler. Fransızlann yanı sıra
Ruslar var, Izlandalılar, Almanlar, Ame-
rikahlar, Çinliler var. Geçen yıl Selim
Birsel adlı bir Türk genci de varmış.
"Her yıl bir konu iizerinde tartışıyoruz"
diyor Sarkis. "Örnegin, ilk yıl 'sanat ala-
nının genişlemesi'ni tartıştık. Bazı dö-
nemlerde bazı yapıtlar ortaya çıkıyor.
Ama o dönemlerde bunlara sanat yapı-
tı diye bakılmıyor. Bunlar insanı şaşır-
tan işler. Biri bilime dayanmış biri poli-
tikaya biri metafizige. Boyle 40 yapıt se-
çip tartışıyoruz."
20 genç sanatçıyla oturup Pontus Hul-
ten, Daniel Buren, Sarkis ve bir de sa-
nat tarihçisi "müthiş bir yogunluk
içinde" tartışıyorlar. Hatta bu sıcaklığı
korumak için öğleyin birlikte yemek yi-
yorlar: "Öroegin, bir keresinde Maleviç'-
in 'Siyah Kare'sini seçtik ve bütün gün
tartışük. Sonra Ducbamps'ın 'Tekerlek'i,
Brancusi'nin 'Sonsuz Kolon'u. Birden
ortaya inanılmaz şeyier çıkıyor. Biri
1913te biri 1915'te biri 1916'da yapılmış.
Gençler bunlan kafalannda birbirine
baglamaya başlıyor. Bir tartışma alanı
doguyor."
Peki, nasıl bir işlevi oluyor bu tartış-
ma ortamının? Böyle bir ortama neden
ihtiyaç duyuldu?
"Çağımızın başlannda kübistlerin
kahveleri vardı" diyor Sarkis. "Dadacı-
lann, gerçeküstücülerin sürekli toplan-
dıklan yerler vardı. 1940'lardan, savaş-
tan sonra bu tür yerler azalmaya başla-
dı. Özellikle 1960'lar sonrasında bu tür
yerler yok olmaya yüz tuttu. Bunun ye-
rine piyasanın agırüğı ortaya çıktı. Piya-
sanın oluşması, galerilerin geiişmesi, sa-
natta büyük paralann dönmeye başla-
ması, sanata iliskin tarbşmalann düşiin-
cede toplanmasını olumsuz etkiledi.
Pontus Hnlten'in bir düşüncesi var. II.
Dünya Savaşı'ndan sonra Doğu-Batı
bloklannın oluşmasıyla biriikte kültür-
lerin birbiriyle buluşamaması, sevişeme-
mesi: Yalta sonrası bir durum. Bizim
enstitü de buna yakın bir fikirden yola
çıkarak kültürlerin buluşmasını amaçlı-
yor, bunun bir tartışma alanı yaratma-
sını amaçlıyor."
Sarkis, kısa bir süre önce Yugoslavya
1
da Montenegro Bienali'ne katümış. lç sa-
vaştan dolayı birçok sanatçı ürkmüş, git-
memiş- Yugoslavlar dışında bir Sarkis
katılniış:
"Sokak levhalan genellikle öznel şey-
ler degildir. Zaferleri. büyük adamlan
falan dfle getirirler. Sübjektif bir duru-
mu yansıtan sokak levhaları olabilir mi
dedim ben de Körfez krizi zamanında
oda Sarkis için bir tür sığınak. Sergile-
rinin düşüncelerini orada oluşturuyor:
"O odayı bir aktör gibi kullanmak is-
tedim. Oda birdenbire heykel oluyor.
Onu müzeye götürüyonım. Bırebir ha-
linde. Ve oda bir düşünce gibi dönmeye
başlıyor. Her dönüşünde küçülüyor, bir
bölü elliye kadar. Bir elin içine sıgacak
kadar küçülüyor. Bir bölü elüde bir bel-
lege dönüşmeye başlıyor. Ben bunu al-
tın varakla kaplattım. Ve elim neondan
yapddı. İçine altm varaklı odam girdi. Ve
sunuldu. Müzenin yanında bir nebir
akar. Nehrin suyunu iceri davet etmek
istedim. Meanın içine çepeçevre bakır
oluk döşedim. Sergi süresince oluklar-
dan sular aktı ve serginin kanı gibi ol-
du. Müze bu enstalasyonumu satın al-
mak istedi. Le Pen'in partisi de dahil ba-
züarı buna karşı çıktüar. Ama sonunda
müze galip geldi..."
Sarkis, bu çahşmasmı geçen Venedik
Bienali'nde de değişik bir biçimde ger-
çekleştirmiş. Strasbourg ve Grenoble'da-
ki müzeler, Sarkis'ten, bu işini Venedik
O tezg&hı bulduk. Galeride tezgfihı ye-
niden kurduk ve üzerine battan bir hey-
kel yaptım. O tezgâh bir bellek durumu-
na geldi. tlk müziği teyzemin radyosun-
dan nasıl dinlemiştim. O radyo bulun-
du. Sonra ilk banyo. Atılmamış. İçinde
domates yetistiriliyordu. Banyoyu da ge-
tirdik. Sonra yüriiyemeyen babamın
ayakkabılan. Ama en sevmedigim sey,
aglamakh işler yapmak. Bütün işlerim
bugünde geçer ve ileriye dönüktür. Bu-
günden konuşur. Sinemadaflashbackgi-
bi. Flashback geriye döner, ama biz onu
bugünden izleriz. Tabii onu ileriye gö-
türen, insanm, ona bakanın düsüncesi-
dir."
Son yıllarda plastik sanatlarda en çok
kullanılan terimlerden biri de "kavram-
sal sanat". Peki, Sarkis bir kavramsalcı
mı? Kendisi ne düşünüyor bu konuda?
"Resim olmayana bir tavır var aslın-
da. Resim olmayana kavramsal deniliyor.
Oysa uzak yakm bir ilişkisi yok. Kavram-
sal akım 1966-67'de başladı, şimdi dün-
yada 3-4 kişi kaldı. Bunlann derdi, sa-
TARTIŞMALAR BİLGİ VE İYİNTYETLE YAPILMALI — Sarkis, sanat alanmdakitartışmalann bügiyle ve iyi niyetle ya-
pılması gerektiğini düşünüyor. Fransa'da Pontus Hulten, Daniel Buren gibi sanat adamlanyla birlikte oluşturduğu okul da
bu amaca yönelik. (Fotoğraf: İBRAHİM ÖGRETMEN)
dünyamızm birden yandıgını düşündüm.
İçerden söylediklerimizin dışanya levha
olarak taşması gerektiğini düşündüm.
Yugoslavya'da da epey 'sıcak' bir durum
vardı. 12 levha bazırlattım. Bunlar ken-
tin sokaklarına asıldı. Şunlar yazüıydı:
Yatak Yandı. Çeşme Yandı. Aktör Yan-
dı. Gece Yandı. Tiyatro Yandı. Gündüz
Yandı. Piyano Yandı. Piyano yanınca
müzik de yok artık..."
Sarkis şu sıralar "hayaünın en büyük
sergisiııi" hazırlamakla meşgul. Grenob-
le'da aralık ayında açılacak sergi. Gre-
noble'daki çağdaş sanat merkezinde, son
22 yıldır yaptığı işlerden bir bölümünü
12 sahne oluşturup "icra" edecek. 2500
metrekarelik bir yerde, Sarkis'in 22 yıl-
dır yaptığı işlere nasıl baktığı ortaya çı-
kacak. Sarkis'e göre bütün işler bir bü-
tün oluştunıyor ve bu bütün yaşıyor.
1989 martında Strasbourg'da gerçek-
leşürdiği sergi de Sarkis için büyük önem
taşıyor. İstanbul'dan sonra bağlı olduğu
ikinci yer sayüabilecek Strasbourg'da
1980'den bu yana kürsüsü var Sarkis'in.
Okula yakın bir yerde, bir odası var. Bu
yakınındaki San Lazzaro Adası'nda uy-
gulamasını istemişler. Sarkis anlatıyor:
"Gittim gördüm. Venedik Dükaugı U-
rafından 1715'te Katolik Ennenilere ve-
riltniş bir manastır. Şimdi 6'sı yaşh, 6'sı
genç 12 ilahiyatçı var. Kilisesinin >-anı sva
çok zengin bir kitaplıgı var. Burada ba-
zen sergiler ve sergi resepsiyonlan da dü-
zenleniyor. Bu manastır havasında işim
nasıl gider diye düşündüm ve işimi kur-
dum. Çok insan geldi. Ama bu sergime
hiç kimse 'başka düşünce' ile bakmadı.
Hatta geçen yıl Kunst Forum'da, biena-
lin en iyi sergisi diye bir yazı çıktı. Libe-
ration'da, Beaux Art'ta yazılar çıktı.
Ama kimsenin aklına politik Uişkiler gel-
medi... Hemen herkes sergimin sanattan
konuşma ortamı yaratbğından söz etti."
Sarkis, çoğumuzun bildiği gibi lstan-
bullu. 1986'da Maçka Sanat Galerisi'nde
düzenlediği "Çaylak Sokak" sergisi de
sanatçımn nereden çıktığıru, nerede ol-
duğunu, ne yapmak istediğini anlatma-
yı amaçhyordu:
"Çaylak Sokak'ta 7-8 yaslannda, am-
camın kunduraa dükkânında çalışırdım.
nat üzerine düşünmektir, sanaün dunı-
mu üzerine düşünmek ve meta verme-
mektir. Kavramsal sanatçılar obje yarat-
maz. Obje yaratanlarsa, artık kavram-
salcı olmaktan çıkmışlardır. Enstalas-
yoncular, örnegin Joseph Beuys kavram-
salcı degildir. ben de degilim. Ayşe Erk-
men, Füsun Onur, Handan Böriiteçene,
Serhan Kiraz da degiller. Bunlar, objey-
le yola çıkıp iş gören heykeltıraşlar. Ens-
talasyoncular, ruvafciler, seramikçiter de-
niliyor. Bu, bir yerde, disiplinler arasın-
da ırkçılıkür. Yapıtın iyisi kötüsü vardır.
Ama resim enstalasyona karşı degildir,
enstalasyon da resme karşı degildir. Be-
uys'un enstalasyonu Maleviç'in, Mond-
rian'ın resmine karşı degildir. Ashnda
bütün bunlar bilgiyk, iyi niyetle tartışü-
malı..."
Sarkis'le vedalaşıyoruz. Yakında Fran-
sa'ya dönecek, herhalde Grenoble sergi-
sinin hazırlıklanm hızlandıracak. Biraz
tereddüt ediyor, sonra dönüp "Bir sanat
dergisinde iftiracı bir eleştirmenin bana
yöneltrjgi ırkçı saldınyı kınama fırsaü ve-
ren gazetenize teşekkür ederim" diyor.
89 sanat ve kültür insanı, Sezer Tansuğ'un 'Sanat Çevresi'ndekiyazısını kınadv
Aynmcılığın düşıııaııca tohuııılan
Tansuğ'un yazısında uygulanan yöntem, sanat
yaşamımız açısından çok endişe verici bir yol
açılması tehlikesini yaratıyor. Sarkis'i
karalamaya yönelik anlamsız iftira ve
suçlamalar "ırkçıbk" temeline oturan
"ayrımcılığın" parlak bir örneğidir.
kültur Servisi — Çeşitli alan-
lardan 86 sanat ve kültür insa-
nı, Sezer Tansuğ'un 1991 ağus-
tos tarihli "Sanat Çevresi" der-
gisinde yayımlanan "Köfteci
Kaptan Hakkında..." başlıklı ya-
asını kınadı. Aralarında plastik
sanatlar, edebiyat, sinema, tiyat-
ro, grafik sanatlar ve muzik
alanlarından sanatçıların bulun-
duğu 86 kişi, yayımladıklan kı-
nama metninde, Tansuğ'un Sar-
kis'le ilgili yazısını "ırkçı, şoven
ve gerici" bulduklarını belirtti-
ler.
Aralarında MeHh Cevdet An-
day, Murat Belge, Bulent Erk-
men, Mengü Ertel, Füruzan.
Ara Güler, Füreya Koral, Onat
Kutlar, Ahmet Oktay, Tan Oral,
Demir Özlü, Ali Özgentürk, Ba-
Sanat ve kültür insanlannın
kınama metninin altında şu im-
zalar yer aldı:
Meltenı Ahıska, Orhan Alka-
ya, BUge Alkor, Tülin Altılar,
Yurdaer Altıntaş, Melih Cevdet
Anday, Mostafa Ata, Serdar
Ateşer, Zeynep Avcı, Arzu Ba-
şaran, Murat Belge, Handan
Böriiteçene, Enis Batur, Canan
Beykal, Rabia Çapa, Vecdi Ça-
pa, Cengiz ÇekÛ, Joelle Danon,
Latif Demirci, Osman Dinç, Di-
lek Duru, Ferit Edgü, Halil Er-
gün, Nusret Nurdan Eren, Gen-
co Erkal, Ayşe Erkmen, Bülent
Erkmen, Seyhan Erözçelik,
Mengü Ertel, Candeğer Furtun,
Füruzan, Haluk Gedik, Ara Gü-
ler, Faruk Günaltay, Güngör
Güner, BUge Gürman, Nedim
Gürsel, Haydar Karabey, Gülsün
Karamustafa, Sadık Karamusta-
fa, Arif Keskiner, Sevim Kına-
h, Füreya Koral, Vasıf Kortun,
Aykut Köksal, Doğan Kuban,
FUiz Kutlar, Onat Kutlar, Beral
Madra, Teoman Madra, Ömer
Madra, Hakkı Mısırhoğlu, Ne-
zihe Meriç, Murat Morova, Ah-
met Oktay, Füsun Onur, Tan
Oral, Ahmet Öktem, Safa Önal,
Müjgan özçay, Demir Özlü, Ali
özgentürk, Işıl Özgentürk, Fat-
ma Tüün Öztürk, AB Poyrazog-
lu. Murat Recevik, Başar Sabun-
cu, Candan Sabuncu, Hasan
Safkan, tsmail Saray, Hale Son-
taş, Lokman Şahin, Deniz Şen-
gd, Salim Şengil, Latife Tekin,
Erdoğan Tokatlı, Seyhun Topuz,
Mete Tunçay, Tülay Tura, Meh-
met Ulusoy, Aliye Uzunatagan.
Gürel Yontan, Can Yücel, Su
Yücel, Feyza Zeybek, Haşmet
Zeybek Fethi Naci Semih Kap-
lanoğlu Serhat Kiraz.
Eleştirmen, sanat tarihçisi Se-
zer Tansuğ, Sanat Çevresi'nin bu
ayki sayısında "Köfteci Kaptan
Hakkmda..." başhklı bir yazı ya-
yımlamış, çalışmalarmı uzun su-
redir Fransa'da sürdüren Sar-
kis'e suçlamalar yöneltmişti.
Tansuğ, Sanat Çevresi adlı
derginin 154. sayısının 19. say-
fasında yer alan yazısında şu gö-
ruşlere yer vermişti:
"...Sarkis Zabunyan, Batı'da
tanınmayB üişkin safça kuruntu-
lan istismar ederek Türkiye'de-
ki sanat realitesinin konseptüel
açmazlara sürüktendigi bir or-
tamda, gizli düşmanlıgın bile
empoze edilmek istendigi bir
saygınlık ve dolayısıyla çıkar
arayışına girmiştir. Daha önce-
ki konseptüel maskelerin arka-
smda meşum Ermeni propagan-
dasına alet olarak karâaian ün,
geceK yu Venedflt I m l l mntm-
da Venedik'e yakıa EnMfld m**-
smdaki manasdrda knrubuı ens-
talasyonun, papazlar tarafından
TürUer aleyhine bir propagan-
da zemini olarak kuûaajlması-
na kadar kirknmiştir..."
".JUydurulmuş bdlegin dıiş-
man fanafigi bu köfteci kaptan'
Türk sanat ortamuun gercekli-
gin inkâra yönelik bir küçümse-
me ve aşagılamayı âdeta bir mis-
yon olarak benimsemiş gorün-
mekte ve bu amaca bir galeri
çevresinde yer kazandınnaya ca-
lışmaktadır."
"Herşeye ragmen, nitelikli sa-
natcılan ve süregeten etkinligiyle
saygınlıgı olan bir tstanbul ga-
lerisinin, aşagdık propaganda-
laria bütünleşmiş bir düşmanlı-
ğa prim vermesi, bu köftednin
kirli oyununa alet olmaktan
başka bir şey degildir..."
"...Kaldı ki dogruca Fransız
tvjt<atnpdq, bu adamın sadece iil-
kesine baglı bir Türk vatandaşı
oldugunu ikrar etmesi bile, he-
men ertesinde sümük muamelesi
görmesine neden olur. Türkiye1
ye baglılıktan söz etmek en
korktugu şeydir. Ona Fransa'da
tanınma ve saygınlık saglayan
tek koşul da budur..."
TYücel gibi yazar ve sanatçılann
da yer aldığı 86 kişi yayımladık-
lan kınama metninde şöyle de-
diler:
"Aşagıda imzalan bulunan ve
insan haklanna, sanatın ayıncı
degil birleştirici gucüne inanan,
ırk, dil, din, renk, cinsiyet ve
milliyet aynmına karşı olan biz-
\er, Sezer Tansuğ'un agustos
1991 tarihli ve 154 sayılı Sanat
Çevresi dergisinde yayımlanmış
olan yazısında dile getirdiği ırk-
çı, şoven ve gerici düşünceleri-
ni; yazanın kişiliginde sembolle-
şen aynmcılığın düşmanca to-
hunüannı ekmek ve sanatçılar
arasında hizip yaratmak ama-
cındaki gerici zihniyeti; ayrıca
bu yazıyı yayımlayarak böyle bir
zihniyetin yayın organı olmak
durumuna düşen Sanat Çevresi
dergisinin yayın sorumlulannı
kınıyoruz."
Sanatçımn kişilik haklanna saldırı
Kişilik haklanna saldırıÇETİN ÖZEK
Sezer Tansuğ'un yazısı, kişilik
haklanna saldırganhğın örneği
olarak gösterilebilir. Sanatsal
elestiri yapmak haktır. Sanat
eleştirisi yapar gibi gözüküp, ki-
şinin onur ve saygınlığına saldı-
nda bulunmak ise hukuka aykı-
rı yayın eylemini oluşturur. Gu-
nümüzde, uluslararası sözleşme-
lerde ve anayasalarda yer alan
başlıca haklardan biri de "kişi-
lik hakkıdır." Kişinin uğraşısın-
dan kaynakianan saygınlık da
kişilik hakkı kapsamındadır.
Elestiri, kişinin saygınlığına sal-
dırıya dönüştüğunde "hakkın
kötüye kullanüması" durumu
ortaya çıkar. Elestiri konusu açı-
sından düşünsel nedensellik bağı
bulunmayan suçlamalar, gerçek
dışı iddialar, hakkm kötüye kul-
lanıldığını gösterir. Bu durum-
da, yayın eylemi hukuka aykırı-
dır; hem suç hem de manevi taz-
minatı gerektiren haksız fiil iş-
lenmiş olur.
Sezer Tansuğ'un yaptığı da
budur. Yazısının sanat eleştirisi
ile uzaktan yakmdan ilgisi yok-
tur. Yazılanlar düzeysiz, somut
olgulara dayanmayan, gerçekle
bağdaşmayan iftira ve suçlama-
lardan öteye gitmemektedir. Sar-
kis'i karalamaya yönelik, soyut,
genel ve anlamsız iftira ve suç-
lamalar "ırkçüık" temeline otu-
ran "aynmcılığın" parlak bir ör-
neğidir.
Çağdaş anlayışa göre hangi
temele oturtulursa oturtulsun,
salt "aynmcılık" görüşü dahi,
kişi haklanna saldındır, insan-
lık onurunu hiçe saymaktır, hu-
kuka aykırı bir eylemdir. Anla-
şılan, Sezer Tansuğ, ulaşama-
dıkları başarıyı çekemeyen ve
başarılan karalayarak bir yere
gelmek isteyenlerin sözcülüğünü
üstlenmiş; bu görevini yerine ge-
tirmek için de çok kötu bir
Türkçeyle "ırkçı, aynmcı" bir
mantıkla nedeni, nasılı belli ol-
mayan suçlamalar ileri surüvor.
Uygulanan yöntem, sanat ya-
şamımız açısından çok endişe
verici bir yol açılması tehlikesi-
ni yaratıyor. Zaman zaman, öz-
gurlükten yana sanatçılara kar-
şı kolluk gucünün uyguladığı
suçlama yöntemini, şimdi sanat
çevresinden kimi kişilerin üstle-
nip, uyguladığına tanık
oluyoruz.
Sarkis'in kişilik haklanna sal-
dın eylemi yargı konusu olacak-
tır. Yargıya başvurmakta amaç,
salt Sarkis'in kişilik haklanna
saldırının varlığını yargı kararı-
na bağlamak değildir. Verilecek
yargı kararı belki, Sezer Tan-
suğ'un yönteminin "yol olma-
sı"nı engelleyecektır.
Ejıındlah
Uzun öldti
• Kültür Servisi — Kenter
Tiyatrosu oyunculanndan
Emrullah Uzun dün öldü.
Uzun yıllardır Kenter
Tiyatrosu'nun bir üyesi
olan Uzun hakkında Kent
Oyunculan'ndan Şükran
Güngör "Değerli, müthiş
biriydi. Tiyatro için
duyduğu heyecan,
samimiyet kelimelerle
anlatılamaz" dedi.
Emrullah Uzun için bugün
saat 11.00'de Kenter
Tiyatrosu'nda bir tören
düzenlendi. Uzun'un
cenazesi törenden sonra
Teşvikiye Camii'nde
kıhnacak öğle namazırun
ardından Ortaköy
Mezarlığı'na defnedilecek.
• Kültür Servisi — Çağdaş
halk müziği sanatcısı Fatih
Kısaparmak'ın 4. kaseti
"Güneşi Biz Uyandırdık"
adıyla piyasaya çıktı.
Sanatçımn 6 ayn aranjör ve
3 stüdyoda 400 saatlik bir
calışma sonunda çıkardığı
yeni kasetinin yapımcılığını
ise Şahin özer üstlendi. tlk
gün 400 bin adedinin
piyasaya sürüldüğü "Güneşi
Biz Uyandırdık" kasetini
Kısaparmak "kendini
yinelemeden yenilemeye ve
çizgimden sapmamaya
çalıştım" biçiminde
yonımladı.
Sopot Festivali
• Kültür Servisi — 22-25
ağustos tarihleri arasında
Polonya'da yapılacak Sopot
Festivali kapsamında
düzenlenecek şarkı
yanşmasında Türkiye'yi
temsil edecek parçalann
tamtım kliplerinin çekimleri
tamamlandı. Söz konusu
kliplerin çekimleri
Polonezköy, Sultanahmet,
Ayasofya, Kuruçeşme
Sokağı, Ortaköy, Izmir,
Kuşadası, Didim, ölüdeniz,
Marmaris ve Bodrum'da
gerçekleşürildi. Yanşmaya
Türkiye adına katılacak
Hülya-Ozan ikilisi beste ve
düzenlemesi Melih Kibar'a
ait 'I need your love" ve
bestesi Garo Mafyan ile
Ozan'a, düzenlemesi Garo
Mafyan'a ait 'This is my
world' adh parcalarla temsil
edecekler. Her iki parçamn
sözleri Figen Çakmak
tarafından yazıhnış. Ü
New Yorklıı -"
mtidtir
• Kültür Servisi — Welsh
Ulusal operasının yeni
müdürü Matthew Epstein.
Operamn kırk üç yaşındaki
yeai direktörü daha önce
New York'taki Columbia
Artists'te yönetmenlik
yapıyordu. Yeni görevine 28
ağustosta başlayacak olan
Epstein'ın sözleşmesi
1996^-a kadar geçerli.
Operanın daha önceki
yönetmeni Brian McMaster
ise görevinden, Edinburgh
Festivali'nin direktörü
olmak için aynldı.
Kıyı'da
ağustos ayı
• Kültür Servisi — Kültür.
ve sanat dergisi Kıyı'nm
ağustos sayısında Sami N.
Özerdim, "Büyük Bir Yazar
ile Okuyucusu" adh
yazısında Hüseyin Rahmi
Gürpınar'ı anlatıyor.
Gülseren Engin'in
"Dalgalann Sesinde" yazısı
"Am Bölümü"nde yer
alıyor. Dergide Halit Çakır,
"Dilde Umursamazlık" ve
Orhan özdemir "Türkiye'de
Batı Dillerine Yöneliş"
yazılanyla Türkçenin
sorunlanna deginiyor.
Mithat Yaban'ın Vedat
Günyol'la yaptığı söyleşi de
okunabilir. Nazif Evren'in
"Çeyrek Yüzyıl Sonra"
başlıklı am yazısından
sonra M. Güner Demiray,
Leyla Şahin'in "Acı
Toplayan Ipekü Çardak
Kuşu" isirrîli şiir kitabını
tamtıyor.
'Son Çıkıiş'a
tepkiler
• Dış Haberier Servisi
(tÜHA) — Geçen hafta,
Amerika'da en çok satan
kitaplar listesinin başında
'Son Çıkış' adh kitap vardı.
USA Today Gazetesi'nde
yer alan haberde, intihar
etmenin yollannı anlatan
bu kitap için 77 bin müşteri
daha sırada beklerken
tepkilerin devam ettiği
açıklandı. Kimi tepkiler, bu
eserin sonınlu gençleri
intihara götürebilecek bir
yol gösterici olacağı,
kimileri de kitabın akıl
tastalan için büyük bir
tehlike oluşturacağı
şeklinde. Kitabın yazan
Derek Humpry ise kitabı
kurtuluşu olmayan
hastalıklara yakalanmış
insanlar için yazdığını
belirtiyor.