22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 AĞUSTOS 1991 KÜLTÜR-SANAT CUMHURÎYET/7 2. KİTAP 3ENLİĞİ Inıza günleri sürüyor • Kültür Servisi — Cumhuriyet Kitap Kulüpü ile Kadıköy Belediyesi'nin işbirliğiyle Cumhuriyet Kitap Kulübü'nün Kadıköy'deki Temsilciliği'nde düzenlenen 2. Kitap Şenliği çerçevesinde gerçekleştirilen imza günleri sürüyor. Yazar ile okunı bir araya getiren ve 'sohbet' olanağı tanıyan imza günleri kapsamında dün yazarlar Vedat Günyol, Atilla özkırımlı, Yaşar Miraç, Suna Tanaltay, Melisa Gürpınar ve geçen günlerde "Aslında Bunlann Hepsi Hikâye" adlı kitabı piyasaya çıkan gazetemiz çizerlerinden Kemal Gökhan Gürses kitaplannı imzaladılar. 18 ağustos pazar gününe dek sürecek imza günleri çerçevesinde bugün de "Yeni Sesler" adı altında genç şairler Mustafa Doğan, Fadıl Öztürk, tbrahim Karaca, Hüseyin Şahin, Nur Bulum, Nuh Ömer Çetinay, Hüseyin Şimşek ve Ender öndeş kitaplannı imzalayıp, okuılanyla söyleşecekler. Saat 16.00'da başlayacak imza günü, 20.00'ye dek sürecek. Kadıköy'de eski iskele yanındaki CKK Temsilciliği'nde okurlara indirim de sürüyor. KÜLTÜR Melina Mercouri hasta • ATtNA (AA) — Yunanistan'da, 8 yıl süren Papandreu iktidannın değişmez Kültür Bakanı Melina Mercouri (66), Paris'te hastaneye kaldınlarak yoğun bakıma alındı. Atina'da verilen haberlere göre geçen hafta Paris'te omurgasından ameliyat edilen Mercouri'nin önceki gün kalp atışlannda ani artış ve damarlarında tıkanıklık tespit edildi. Doktorlar bu durum üzerine ünlü sanatçının acilen yoğun bakıma alınmasını kararlaştırdılar. Fransız doktorların, Mercouri'nin sağlık durumunun "tatmin edici şekilde" düzeldiğini söyledikleri, ancak çok kesin konuşmaktan kaçındıkları bildirildi. "Topkapı" ve "Pazarları Asla" gibi fılmlerle dünya çapında üne kavuşan Melina Mercouri, 1989 yılında da New York'ta göğsünden ameliyat olmuştu. Geçen yıl yapılan yerel seçimlerde Atina Belediye Başkanhğı'na adayhğını koyan, ancak kaybeden Mercouri, doktorlann yasaklamalanna rağmen "fanatik bir sigara ve kahve tiryakisi" olarak biliniyor. SERGİ 'Amerikan Sanaü 19304970' • Kültür Servisi — îtalya'nın Torino kenti gelecek yıl, ocak ayı boyunca Amerikan sanatının 40 yılını konu edinen bir sergiye sahne olacak. "Amerikan Sanatı 1930-1970" adı altında açılacak sergide, 193O'lu yıllardan itibaren Georgia O'Keefe*den Warhol'a dek uzanan çizgide 120 sanatçının yapıtlarma yer verilecek. Yetkililer sergi kapsamında 200 çalışmanın görüleceğini aktardılar. 1992 yılinda açılacak olan bu serginin ttalya'da Amerikan sanatı üzerine şimdiye dek açılmış en kapsamlı sergi olduğu belirtildi. Yukarıda Georgia O'Keefe'in "Red White and Blue" (Kırmızı, Beyaz ve Mavi) adh 1931 tarihli çalışması görülüyor. MÖZİK Kitaro'nun Batı'ya köprüsü • Kültür Servisi — 'Doğu'nun müzisyeni' olarak tanınan Kitaro'nun 1987 tarihli 'The Light of the Spirit' albümü piyasaya çıktı. Kendi ülkesi Japonya'nın sınırlarını müziğiyle çoktan aşan, gizemli kimliğine rağmen albümleri tüm dünyada milyonlara ulaşan Kitaro, Türkiye'de yeni piyasaya çıİcan 'The Light of the Spirit' ile bir kez daha Batı'ya köprü kuruyor... Albümde David Jenkins, Jeanie Tracy gibi isimlerle çalışan Kitaro, 'The Light of the Spirit'in yaşam, ölüm ve yeniden doğmak gibi kavramlan irdelediğini söylüyor. Müziğin insanları değiştirebileceğini söyleyen Kitaro, "Benim müzığimin esini banştır. Dünyadaki savaşlar uzaydan gelmiyor. Savaşlan insanlar yaratıyor, kendi içlerinde kendileriyle savaşan, kendileriyle barışık olmayan insanlar. Türk dMn Redberi gurur kayna&ma BuyüV Oufünür HACI BEKTAŞ VELİ OZANLARIN DİLEYLE HACI BEKTAŞI VELİ'YİANMA KASETİ Kasetçilerde • Oeste Günaydın • Murtaza Yalçın •Ecjjbe Sulari«AIİ Kızıltuğ __ '•Nilüfer Akbal*AN Cemal DİYAR~MÜZİK YAPIM İ.M.Ç 6. Blok •Mehmet Ipek No: 6643Unkapanı-lstanbul Tel 526 11' 15 «Gülirar Akkuş Nice Caz Şenliği'ndeArturo Sandoval, Mongo Santamaria ve Tito Puente Nice'te cazın dili LatinceNice Caz Şenliği'nde "Latinler." Birazdan Arturo Sandoval ve ardından Tito Puente var. Aynı sahnede arka arkaya çalaçaklar. Nice Caz Şenliği'nde ilk kez bu kadar kişi "Latince" konuşuyor. SADETTtN DAVRAN ~ NİCE — Saksofonlarda Bobby PercelU ve Mitcta For- raao, trompette Christopher Rogers, piyanoda Eddie Marti- nez, Beraardo Minoso, basta Johnny Andrews, davulda Ed- die Rodriguez, vunnah çalgılar ve kongada Mongo Santamaria. Nice Caz Şenliği'nde "Latin- ler". Birazdan Artnro Sandoval ve ardından Tito Puente var. Aynı sahnede arka arkaya çala- çaklar. Nice Caz Şenliği'nde ilk kez bu kadar çok kişi Latince konuşuyor. Yanımda eski Miles Davis personelinden basçı Darryi Jones var. Biraz önce Bill Evans, Andy Summers, Mitchel Fonnan ve Chad Wac- kerman'la birlikte idi. Şimdi önümüzdeki ağzına kadar dolu çöp kutusunun kenarında elle- riyle tempo tutuyor. Mongo Santamaria çalarken rahat durmak zor. Herkes dan- sediyor. Bizim festivallerde dan- setmek zor. Mongo Santamaria uzaktan hâlâ genç duruyor. Oy- sa yaşsızlardan Mongo Santa- PAHALI BtR MÜZtK — Tito Puente bagetlerini havaya kaldırdı, iadirdi ve-orüüığa pahalı bir müzik yayıldı. Pahalı yerierde çalınan cinsten pahalı bir müzik. Ayakta olan herkes dans etmeye başladı. maria. Insanın böyle adı olsun yeter. Çalmasa da olur. Mongo Kttbalı. Kongalar, bongolar, Domuzlar Körfezi, Perez Pra- do, inci siyahı geceler, beyaz ce- ketler, volanlı etekler ve sabah- lara kadar kalça çıkığı. Mongo, Tito Puente Orkestrası'nda da çalışmıştı. Daha sonra Cal Tja- der ve kaçınılmaz olarak Dizzy Gillespie ile de birlikte oldu. Dişleri bembeyaz. Hiç durma- dan gülüyor. Aslında bütün top- luluk gülüyor. Belki siz de dik- kat etmişsinizdir, Latin toplu- lukları hep güler. En azından sahnede. Darryi Jones, "Bu adam tarih" dedi. Bu toplulu- ğun tamamının döktüğü terin iki katını vurmalıa Eddie dökü- yor. Mongo Santamaria'nın ar- dından Artnro Sandoval Toplu- luğu geliyor. Arturo Sandoval gibi trompet çalmak için hiçbir şe>' yapmaya gerek yoktur. Değ- mez. Çünkü kimse onun gibi ça- lamaz. Sandoval ilk kez Nice'- te. Herkesin ağzı bir karış açık. Civar semtler çınlıyor. Sandoval çılgın bir trapezcidir. Altında ağ olmadan en tehlikeli yükseklik- lerde evindeymiş gibi rahattır. lstanbul'a kendisi gelmedi, ama önceki yıl Sinema Festivali'nde gösterilen Dizzy Gillespie'nin Küba'yı ziyareti ile ilgili yarı belgeselde bol bol görünmüştü. Sandoval geçen yıl da Cannen McRae ile bir albüm yapmıştı. Ve beklenen şarkı: Night In Tu- nisia. Şu anda bütün festival alanı Sandoval'i dinliyor. Daha önce de söz ettiğim gibi Nice Caz Şenliği'nde üç ayn sahne- de aynı anda üç ayn topluluk çalıyor. Şu anda ise bu biraz güçleşiyor. Çünkü Sandoval her yerde çınlıyor. Ve Tito Puente de sahne ge- risine geldi. El Rey. Kral. Tito Puente timbalin kıralıdır. Ya- nında kansı. O da timbalin kra- liçesi mi? Bu durumda öyle olu- yor. Sandoval ile Tito kucaklaş- tılar, birbirlerinin sırtına vurdu- lar. Sandoval, "Buradayım, dinleyecegim" dedi. Tito Puente aynca vibrofon- cudur. Dokuz kişilik topluluğu sahneye zor sığdı. Tito bagetle- rini havaya kaldırdı, indirdi ve ortalığa pahalı bir müzik yayıl- dı. Pahalı yerierde çalınan cins- ten pahalı bir müzik. Dans or- kestrası müziği. Ayakta olan herkes dans etmeye başladı. Be- yaz ceketler, buz kovalan yok- sa da adırn başı soğuk şarap sa- tılan alanı, canlı Tito Puente Orkestrası bir anda şık bir gece kulübüne dönüştürdü. Herkes Puente kendi çevresinde dön- dükçe yükselen müziğe daldı gitti. Tito Puente de fırsatı ka- çırmayıp Oye Como Va'ya gi- rişti. Carios Santana'ya ununün ve servetinin neredeyse yansını kazandıran Oye Como Va, Pu- ente'nin tapulu bestesidir. San- tana Oye Como Va'yı Istanbul'- da da çalmıştı. Müzisyenler Küba'ya hiçbir zaman sığamadüar. Odalan kü- çük olduğundan değil. Dünya- lan büyüktü. En az elli yıldır müzisyen ih- raç eden Küba'da çok sey değiş- ti. Bundan sonra da değişecek. Ama müzik haritasındaki yeri hep aynı Küba'nın. Burhan Öçal çalışmalarını on yediyıldırIsviçre'de sürdürüyor Popmüzikteezan vecan sesleri EVİN İLYASOĞLU Burhan Öçal ile bir TV prog- ramında tanışmıştık. Zürih'ten lstanbul'a minibüsler içinde de- vasa 'gong'lannı taşumştı prog- ram için. Prinç-bakır alaşımı, ortalama iki yüz kilo civannda gonglardı. On yedi yıldır lsviç- re'de yaşayan, vunna ve teÛi çalgılarla caz dünyasında sesini duyuran, Avrupa'nın belli baş- h bütün caz festivallerine toplu- luk veya solo olarak katılan Burhan öçal.. 1952'de Kırklareli'nde doğ- muş. Sinemacı olan babasının getirttiği fılmlerden, film mü- ziklerinden dünyaya açılmış. Amerika'dan gelme bir caz da- vulu ile bu arada ağabeyinden öğrendiği saz ve kanun ile mü- zik yapmaya başlamış. Sonra caz plaklan ve Amerika düşle- ri. Amerika'ya adım olarak git- tiği Isviçre'de, vurma çalgılar kurslan, gruplar, festivaller der- ken yerleşip kalmış. —Notayı ne zaman, nasıl ög- rendiniz? —Askerde öğrendim. Kasımpa- şa'da Denizci olarak trombon çalıyordum. Nota okumak ilk şartı değil belki müziğin. Ama zamanla yabancı müzisyenlerle ilişkim arttıkça tngilizce bilmek kadar nota bümenin de önemi- ni anladım. —Şu anda sJzin yapüğıoız mö- zigi nasıl tanımlayabiliriz? —Pop-caz-avangard-fasıl-ve özellikle 'Turkish Pop' olarak düşundüğüm tür. Burhan Öçal, Isviçre'de yaptığı son kasetinde ezan sesi ile çan seslerini birleştiriyor. "Bu benim yıllarca içinde yetiştiğim iki kültürün birleşmesini yansıtıyor" diyor Öçal. "17 yıldır çan sesleriyle uyanıyorum. Oysa kalbimde ezan sesleri var!' —Neden böyle bir başlık koy- ma ibtiyacındasınız? —Pop muziğinde Turk renkle- ri olan bir sentez aramaktayım yıllardır. Uzun zaman çalgılan araştırdım. Meragi'den öncesi- ni inceliyorum. Paris'te yaşayan saz ustası Talip Özkan bana kaynaklar sağlıyor. Türk sanat ve halk müziğini iyi ve doğnı bilmek istiyorum. öyle çok kay- nak var ki. Üreteceğim müzik- te ağırlık Türk muziğine basma- h. Türk-Batı müziğini yamalı bir pantolona benzetmeden bir- lestirmek istiyorum. Belki de ye- ni bir yapısal sistem gerekecek ilerde. Caz dünyasmdan yola çı- kıyorum. Kullandığım çalgılar iki dünyayı birleştirici. Ama Türkiye'de beş dakikalık saz ve- ya darbuka doğaçlamasırun ye- rine Fransa'da saksofon doğaç- lamasını uzatınm. Ülkeye göre uyum sağlayarak. —Son çalışmalannız bu yönde mi, kendine özgü bir 'sound' arayısında mı? —Son kasetimde ezan sesi ile çan seslerini birleştirdim. Bu, benim yıllarca içinde yetiştiğim iki kültürün birleşmesini yansı- tıyor. On yedi yıldır her sabah çan sesleri ile uyanıyorum, oy- sa kalbimde ezan sesleri var. 'Saba' makamındaki ezan giri- şi bir gazele dönüyor. Türk mü- ziğı makamları içindeki bölüm- leri teksesli bıraktım, bütün çal- gılar aynı notayı çalıyor. Caz, rock veya daha avangard bir bölüme geçerken altta belli bir 'red-line' birlikteliği sağhyor. Örneğin, bir sürekli saksofon sesi veya sürekli darbuka ritmi gibi... Aynı kasette bir başka denemem ünlü bir 'bicaz' sarkı- dan kaynaklandı. Sonra bir halk türküsü ve bir de oryantal var. —Türk sanat veya halk müzi- ginden böylesi bir yararlanma- da, özgttn olanı değisiklige ug- ratmıyor musunuz? —Ben günümuze uygun, ulus- lararası 'sound'ı yakalayan bir süsleme yapıyorum. özünü bozmamak için uzun denemeler sonucunda bir senteze vardığı- ma inanıyorum. örneğin, şim- di Türk sultanlarını incelemek- teyim. Harem ve hamam gele- neği... Hamamda tellakm sesiy- le Hürrem Sultan'mki aynı yan- kılanır. Bunlann coşkusunu du- yuran şeyler düzenleyeceğim. —Bu son kasetin adı, 'Pasha Selim.' Nereden çıktı? —'Saraydan Kız Kaçınna' ope- rasındaki Selim Paşa'dan çağ- nştırdı. Beş kişilik, on dokuz- yirmi yaşlannda dinamik bir grubum var. —Menajeriniz ünlü biri mi? —Evet, Isviçre'de çok ünlü bir isim: Pius Knuzel. Bu arada Vi- yana Sanat Orkestrası Modern Big Band ile uzun bir turne yap- tım. Şefi ve bestecileri benim için 7/8'lik usulde kös ve darbu- ka kullanacağım bir beste yaptı. —Türkiye'de kendinizi nasıl ta- nıtmayı düşünüyorsunuz? —Genelde şartlanmış bir dinle- yici kitlesi var. Benim sentezimi en iyi değerlendirecek olan ts- taabul Festivali'nin dinleyicisi- dir sanınm. Festivale katılma şansı elde edersem oradan yola çıkıp daha geniş kitlelere sesle- nebilirim. —Avnıpa pop dünyasında ya- şayan bir müzisyen olarak Türkiye'deki pop müziği nasıl degerlendiriyorsunuz? —Dışandan bakınca kötümser oluyorum. tki-üç ayn kültürün aralanna sıkıştınlmış, sonuçta ne olduğu, kişiliği belirleneme- miş, kısa yoldan ticari amaç gü- den bir müzik. örneğin, geçen akşam TV'de Ajda Pekkan gi- bi ünlü bir isim beni düş kınk- lıgına uğrattı: Arka planda ön- ceden programlanmış, ucuz bir bilgisayar müziği; önde solistin söylediği ise bambaşka, o çalgı eşüği ile hiç kaynaşmayan bir şeyler... —Sizce nasıl saglanabüir 'pop' müziginde saghkfa, kişilikli bir ortam? —Birçok ahşkanhğı silbaştan yaparak. Eğitim, görgü çok önemli. Hedef koyup ona yöne- lik, konsantre çalışmalar yapıl- malı. Popsa pop, şovsa şov. Caz ise caz öğrensinler. \ferdi'nin gölgesinde lirik opera SAHİBİNDEN İdealtepe'de 138 m 2 , 3 oda, 1 salon daire satılık Tel: 384 38 24 Mikis Theodorakis Verdi'ye adadığı ilk lirik operasını yazdı. Böylece antik Yunan tragedya yazarı Euripides'in Medeia'sı Theodorakis'in muziğinde yeniden şekil buldu. Kültür Servisi — Theodora- kis, şu sıralar ltalya'da. Cara- calla'da sahnelenen 'Zorba'yı yönetiyor. Müzisyen-bakan ay- nca, Verdi'ye adadığı ilk lirik operasını yazdı. Böylece antik Yunan tragedya yazan Euripi- des'in Medeia'sı Theodorakis'- in muziğinde yeniden şekil bul- du. Theodorakis'in gelecek tasa- nlan arasında, Elektra, Antigo- ne ve Ekuba tragedyalan da yer alacak. 'Medeia' iki yülık bir ça- hşmanın bir ürünü. Sanatçının klasik antikiteye adadığı ilk li- rik opera... Sanatçı 'Medeia' üzerine ça- lışmaya geçen ekim ayında Ispanya'da Bilbao'da başlamış. iki perdelik opera, üç bucuk sa- at sürüyor. Yapıtın kahramanı Yunanlı soprano Katerina Iko- nomou. Italyanlann II Venerdi dergisinde sanatçıyla yapılmış bir söyleşiye yer verildi. Mikis Theodorakis'e göre 'Medeia' şimdiye dek yazılmış operalar içinde en önemlilerinden biri. Sanatçı, opera için, "tnsan zih- ninin labirentlerinde bir araştır- ma, dramı en uç sonuçlara dek Antik tragedya yazan Euripides'in "Medeia"sı Theodorakis'in müziginde yeniden şekil buldu. Tragedyanın girişinde kadınlar koro- su yanında erkekler korosu da yer alıyor. götüriiyor. Ben melodinin gücü- ne inanıyorum, gerisi uyum, orkestrasyon" diyor. Avrupa solunun sembolü Theodorakis, Konstantin Mit- sotakis'in hükümetinde bir ba- kan bugün. Sanatçı, "65 yaşın- dan sonra kendimi lirik opera- ya vermiş olmam aslında acayip bir durum. Danstan türemiş olan ve senfonik Alman aristok- rat müziğinden farklı, İtalyan melodramını her zaman çok sevdim. Medeia'yı Verdi'nin gölgesinde yazdım. Gelecek yıl- lar, öektra'yı Puccini'ye, Eku- ba'yı BeUini'ye ve belki Antigo- ne'yi Rossini'yi adamayı düşü- nüyorum." Theodorakis Euripides'in yazdığı' Medeia'da küçük deği- şiklikler yaptı. Euripides'in met- ninde, tragedyanın girişinde yer alan kadınlar korosuna bir de erkekler korosu ekledi. Sanatçı, şöyle bir değerlendirme yapıyor: "Klasik tragedyada erkek koro- su asla yoktur. Ama ben böyle bir değişikliğe gerek duydum. Benim Medeiam'ın korosu çok güçlü. Bu koro sürekli dramın geUsimine katkıda bulunuyor. Euripides Peieponnesos savaşı sonrası içinde yaşadığı toplumu eleştirebilecek bir güç bulmuş- tu. Bugün ben kendimi Yunan trajedisine çok yakın buluyo- rum." Theodorakis, "Türkiye ile banş içindeyim. Sorunlar diya- logla çözülür. °7o 80'i Vunanis- tan'a ait Ege'de petrol var. Türkiye'yie ilgili, bu yüzde dog- rultusunda bir konsorsiyum önerdim. Ankara hükümetine hiçbir şey armağan etmek iste- miyorum. Yunanlılar, Türkler- le ilişkilerini yenilemeU. Mitso- takis'in yanındayım, çünkü ül- kemin içinde bulunduğu güç du- rumda yardımcı olraak istiyo- rum. Yunanistan'ı ekonomik faciadan yalnızca sağ kurtarabi- lir. Ben her zaman bağımsız bir solcu olarak kalacağım" diyor. PSD'nin • Kültür Servisi — Plastik Sanatlar Derneği'nin ayhk 'Yayın'ının yaz sayısı yayımlandı. Plastik Sanatlar Derneği Yönetim Kunılu Başkanı Hüsamettin Koçan'ın 'önsöz'üne geniş yer ayıran dergide Paris'te açılan çeşitli sergi haberleri, Plastik Sanatlar Derneği'nin geçen yıl içinde düzenlediği kültürel etkinliklerin bir takvimi, David Kolb'un 'Salt Modernliğin Eleştirisi: Hegel, Heidegger ve Sonrası' adlı kitabımn 'Modern Dünya' başlıklı birinci bölümünün çevirisi ve Berlin'deki Metropolis sergisi hakkında bilgiler yer ahyor. Avustralyaida • Kültür Servisi — Bizim Tiyatro, geçen yıl da gerçekleştirdiği yurtdışı turnesine bir yenisini ekleyerek, Avustralya-Türk Tiyatrosu'nun çağnlısı olarak 'Yargı' adh oyunu Avustralya'da sahneleyecek. Oyun, 14-18 ağustos tarihleri arasında başta Sydney ve Melbourne olmak üzere Avustralya'nın çeşitli kentlerinde izleyiciye sunulacak. Barry Collins'in yazdığı, Zafer Diper'in yazıp yönettiği 'Yargı' ülkemizde altı yıldır sahnelenmekte. Oyun, "Savaş, savaştan daha korkunc... savaş oyunlannın en görkemiilerinden biri" olarak nitelendiriliyor. Kilise hazineleri • Kültür Servisi — ltalya'da Ravenna'da "Gizli Hazineler: Eski Romanya Kiliselerinde Sanat ve Tarih" başlıklı bir sergi açıldı. Sergi kapsamında 11. yüzyıldan 12. yüzyıla değin uzanan çizgide mozaikler;." kutsal eşyalar izleyiciye •" * sunuluyor. Serginin düzenleyicilerinden Umberto Zaccarini, "Sergide yer alan kutsal eşyalar, mozaikler, eski k paralar, mücevherler ortaçağ kiliselerindeki zenginliği belgeliyor" diyor. Miller yönetecek • STOCKHOLM (AP) — Amerikah yazar Arthur Miller, gelecek yıl kendi oyunu 'Death of a Salesman-Satıcının ölümü'nü yönetecek. Miller'ın bu yıl içinde İsveç'te izlediği bir tiyatro oyunundan çok etkilendiği ve oyununu yönetme karannı böyle aldığı söyleniyor. Arthur Miller, şu sıralar yönettiği 'The Ride Down at Morgan' adlı oyunundan sonra ikinci kez kendi imzasını taşıyan bir oyunu yönetmiş olacak. Takmine' • Kültür Servisi — Türkân Şoray'dan sonra SSCB'de film çevirecek olan manken ve sinema oyuncusu Meral Konrad, Azerbaycan Petrol Bakanı Resul Kuliev'in finanse ettiği "Tahmine" adlı filmde tek Türk oyuncu olarak rol alacak. "Beş ' katlı evin altıncı katı" ; anlamına gelen kitaptan, Azerbaycanlı ünlü senarist Anar tarafından sinemaya uyarlanan ve çekimleri 3 ay sürecek filmin çekimine 1 eylülde başlanacak. Avrupah sanatçüar • Kültür Servisi — Alman denemeci ve dramaturg Heiner Müller'in davetlisi olarak 100 kadar Avrupalı aydın, 27-28 eylül günleri Berlin'de düzenlenecek toplantıda bir araya gelecek. iki gün sürecek kolokyum Avrupalı sanatçıları bir çatı altında toplayacak yeni bir kuruluşun temelini atmayı •rnaçlıyor. 6AZETEC4 EV ARIYOR 3 oda, salon. kaloriferli Acıbadem, Kadıköy, Koşuyolu'nda 512 05 05 / 452-453 Hüviyetimi kaybettim. Hükilmsüzdür. YASEMİN A YDEMİR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle