Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/12 13 AĞUSTOS 1991
HAVA DURUMU TURKIYE'DE BUGUN
Devlet Meteoroloji İşleri
Genel Müdürtüğü'nden alı-
nan bilgiye göre; tüm böl-
geler açık geçecek. HAVA
SICAKUĞI'nda önemli bir
değişiklik olmayacak.
RÜZGÂR: Kuzey ve batı
yönlerden hafif esecek.
DENİZLERDE RÜZGÂR:
Karadeniz'de gûnbatısı ve
karayel, Akdeniz'de gûnba-
tısı ve lodos, diğer deniz-
lerde yıldız ve karayelden
2-4, saatte 4-16, Ege'de 27 denizmili hızla ese-
cek. VAN GÖLU: Açık geçecek, hafif rüzgârtı
olacak göl küçük dalgalı olacak.
Adana
Maoazan
Adıyamajı
Atyon
Afln
Afltara
Antakya
Antalya
Artvm
>yjın
BaHesır
Bıiecık
fcngö,
Bıtis
Bob
Burea
ÇaratAale
Çorum
DeneS
A 35° 23° Oyarbatur
A 32°23°£dıme
A 35°23°Erancan
A 36° 16° Erzururr-
A 30° 14° EskiKîhır
A 32° 18" Gaaamep
A
A
A
A
A
A
A
A
A 38° 25° Gümuşhane A
A 28° 17" Hatidn A
A 38° 23° ısfartı A
A 23° 21° Istanbul A
A 34° 18° Izmır A
A 32°20°Kars
38° 22° Mansa
32° 18° K Maraş
30° 18° Mefsm
26° 9°Mu0te
31» 18° Mus
36°24°NıO«e
3O°2O°OT)U
A 32° 26° Kasûmony A
A 24° 16° löysen
A 34° 20° Kırklaret
A 33°22°Konya
A 30° 14° Kûtafıya
A 38°21°Maalya
3t° 19° Sanaın
32° 18° Sıifi
34°22°Smop
35=24°Sıvas
28° 12° Tekırdaj
28° 15° Trataon
30° 14° Tuncef
32° 18° Jşak
32°19°Van
30° 18° tegat
35° 14° ZonguUsk
A 36° 25"
A 35° 24°
A 31° 24°
A 36° 25°
A 31° 15°
A 30° 18°
A 30" 19°
A 31° 22°
A 31° 22°
A 38° 24°
A 29° 22°
A 29° 15°
A 34° 20°
A 32° 21°
A 35° 19°
A 32° 17°
A 30° 15°
A 32° 16°
A 29°2T°
:Ü: >Ç* yaömuriu 9 § sst <^f kartı A-ıçn B-t)u!utlu G-guneşt K-kartı S-ss» Y-yaJmunu
DUNYA'DA BUGUN
Amsterten Y 23°
Amman A 32°
Aona
BaSdat
Barettona
Basel
Belgcad
Bedın
Boon
Kahıre 4
Ctnem
Ceayn
Duba,
Frvıklurt
Gınie
Hrtanta
Kafnre
Kopenhag
KMn
Lefko»
A 23°
A 36°
A 27°
A 27°
A 28°
A 27°
B 27°
A 21°
A 29°
A 28°
A 28°
A 37°
A 36°
A 28°
A 32°
V 20°
A 31°
V 20°
A 24°
A 31°
LenıngraO
Londra
MadrKt
Mııano
Monrsa)
MOSUM
Mûnıh
Ne* Vor*
Oslo
Pans
Prag
Rıyaö
Boma
So*ya
Şam
Tel Awıv
IJIHJS
VaretM A 24°
Vfened'k A 28°
Vıynu
Wast»ngton
Zûnh A 29°
A 26°
V 21°
A 29°
A 28°
A 19°
A 29°
Y 26°
A 23°
A 27°
A 36°
A 30°
A 29°
A 31°
BULMACA
SOLDAN SAGA:
1/ Hazır giysi takımı
satan kimse. 2/ Or-
ta Asya'da yaşayan
Şamanist Türkler
arasında, çeşitli şey-
lerden anlam çıkar-
tarak bakılan fal...
Yapıcüıkta dolmala-
rın kaymasını önle-
mek için bunlann
eteklerine moloz ta-
şıyla öriilen kapla-
ma. 3/ Bir sarkıda
her kıtadan sonra yi-
nelenen ve bcstesi
değişmeyen parça.
4/ Bir ülkede, kentte ya da semtte
oturanlann tümü... Yankı. 5/ Kimi
ycrlerde kadınlann boydan boya ör-
tündükleri çarşaf... Batı Avrupa'da
bir ınnak. 6/ Şarkı, türkü... Hava
basıncı birimi... 'Hayır' anlamında
kullanılan söz. 7/ Yargı... Duyu or-
ganlarının dıştan algıladığı bir nes-
nenin bilince yansıyan benzeri. 8/
Diyarbakır-Siivan yolu üzerindeki
ünlü tarihi köprü. 9/ Eskiden kulla-
nılmış büyük deniz teknesi.
YUKARroAN AŞAĞIYA: 1/ Tahıl bitküerinin sap ve yaprak-
lannda oluşan bir mantar hastalığı. 2/ Bir yüzey ölçüsü biri-
mi... Kunduracının, dikişi gizlemek için taban astarına ya da
taban köselesine açtığı yank.3/ Yerden kaynayarak çıkan su...
tnce kabuk ya da ince deri. 4/ Emeller, istekler... Yavru, çocuk.
5/ îcar... Evcil olmayan hayvanları vurma ya da yakalama işi.
6/ Konya üinde bir baraj... J936'da paraşütle atlarken düşen ve
ölen ilk kadın hava jehidimiz. 7/ Ceylan... Ticaret eşyası. 8/
Asya'da bir ülke... Eski Türklerde yağ^nur yağdınp yeJ estirdi-
gine inanılan büyü taşı. 9/ Hayvan türlerinin davramşlannı
dinamik-biyolojik açıdan inceleyen bilim.
60 YIL ONCE Cumhuriyet
Yunan emlâki
13 AĞUSTOS 1931
Firari Yunan tebaasına ait
emlâkin iadesi hakkındaki
kanun bu emlâki teffiz
suretile almış olan
mübadilleri telâşa
düşürmüştür. Bunlardan bir heyet Reisicumhur Hz.ne
bilvasıta bir ariza takdim ettikleri gibi ayni arizamn bir
surctini de H. Fırkası heyeti idaresine ve Kâtibi
Umumiliğine vermişlerdir.
30 YIL ONCE Cumhuriyel
Nadir Nadi
Tuhaf Bir Tasan
13 AĞUSTOS 1961
Atatürk, hayatta maddî, mânevi
nesi varsa hepsini millete adamış
bir adamdı. Baş mimarbğını yaptığı
Cumhuriyeti Türk gençliğine
emanet ederken o her şeyden önce
milletin yannına karşı yüreğinde
taşıdığı sarsümaz güveni açığa
vunıyor ve devrim Türkiyesini
yaşatacak en sağlam, en dinamik
gücü, sırası geldiği zaman görev
başına koşmak üzere, tetikte bulunmaya çağırıyordu.
Gerçekten, çağdaş uygarlık dttzeyine ulaşmak amacıyla
kurulan, bundan ötürü her an kendi kendisi ile yanş
halinde bulunması gereken bir rejim gençlikten gayri
hangi güce emanet edilebilirdi?
Son günlerde gazetelerde okuduğumuz Atatürk
tesisleriyle ilgili bir haberi bu itibarla pek yadırgadığımızı
derhal söylemeliyiz. Milli Eğitim BakanJıği'nca
hazırlanan bir kanun tasansı ile bir Bilimler Akademisi
kuruluyormuş. Akademinin çatısı aJtında beş enstitü
bulunacak, bunlardan biri dil, biri de tarih konularını
işliyecekmiş. Bu itibarla Atatürk'ün kurduğu, yaşamalan
için de servetinin gelirini ayırdıgı Dil ve Tarih
Kurumlanna artık lüzum kalmıyormuş. Her iki müessese
ortadan kaldınJarak tüm mal, mülk ve gelirleri yeni
kurulacak enstitülere devredilecekmiş.
Haberi okuduğumuz zaman biz ilkin gözlerimize
inanamadık tuhaf bir gazeteci şakası, ya da acemi bir
muhabir yanlışlığı sandık. Ne yazık ki aradan günler
geçtiği halde Ankaradan yalanlama değil, tersine
doğrulama yazılan alıyoruz.
Sayısız memleket meseleleri karşısında, nihayet iki ay
sonra yerini demokratik seçim yolundan geleceklere
bırakması beklenen bir idarenin saflannda, sanki başka
hiç bir derdimiz yokmuş gibi, ivedilikle bir Bilimler
Akademisi kurmaya kalkısaniann bulunmasını hadi
şimdilik bir yana atahm. Diyelim ki akademi dâvası
Türkiye'nin en önemli iki üç dâvasından biridir. Dil ve
Tarih Kurumlarının yıllardanberi dimdik ayakta
durmasma rağmen böyle bir akademiye ayrıca hem bir
dil, hem de bir tarih kolu eklenmelidir. Peki, Atatürk'ün
kurduğu ve bağımsız olarak yaşamaJan için hukuki ve
maJi bütün tedbirleri aldığı iki tesisi özei kanun
çıkararak ve kanuna hükümler koyarak ortadan
kaldırmak neye? Yeni kurulacak enstitüler eski
müesseselere paralel bir şekilde, onlarla işbirliği, ya da
rekabet halinde çahşamazlar mı? Aynı gaye uğruna çifter
çifter kuruilar gereksiz ve masraflı olur deniyorsa,
eskileriyle yetinip yenilerinden vazgeçmek akia
gelebilecek en doğru yol değil midir? Atatürk gibi
tarihimize güneşler dolusu ışık salan bir adamın tesisleri
böylesine hukuk dışı özel bir kanunla bir varmış bir
yokmuş haline getirilmek istenirse, yann lâlettâyin
vatandaşlar kurmak isteyecekleri vakıfların uzun ömürlü
olabileceğine nasıl inanacaklardır?
Hazırlandığını öğrendiğimiz tasan kimlerin kafasında
doğdu, bilmiyoruz. Onlara Atatürk duşmanı demeye
dilimiz varmıyor. Her halde düşüncenin hiçbir tartıya
gelmiyecek kadar hafif olduğuna şüphe yok.
Bu hafif tasannın Temsilciler Meclisinde görüşülmeden
geri alınmasını bekliyonız.
NADİR NADI
GEÇEN YIL BUGUN Cumhuriyet
Hükümete savaş izni
13 AĞUSTOS 1990
TBMM, Bakanlar Kurulu'na, Türkiye"ye tecavüz
durumunda buna derhal karşılık verilmesi amacıyla Türk
Silahlı Kuvvetleri'ni kullanma ve savaş hali ilanı "izni"
verdi.
TARTKMA
Sorumsuz Cumhınrbaşkanı
Sormnlu Sendikalar
Anayasamızın 105. maddesi, "Cumhıır-
başkanının, aoayasa ve diğer kanunlarda
başbakan ve ilgili bakanın imzalanna gerek
olmaksızın tek başına yapabileceği belirti-
len işlemleri dışındaki butun kararlan, baş-
bakan ve ilgili bakanlarca imzalanır, bu ka-
rariardan başbakan ve ilgili bakan sorum-
ludur. Cumhurbaşkanının resen imzaladı-
gı kararlar ve emirler aleybine, Anayasa
Mahkemesi dahil, yargı mercilerine
başvurulamaz" hükmünü getirmektedir. Bu
huküm hukukumuzda cumhurbaşkanının
sorumsuzluğu ilkesini oluşturmaktadır.
Anayasamızın 104. maddesi ise cumhur-
başkanına verilmiş görevleri tek tek belir-
lemiştir.
Anayasa gereği sorumsuz olan Sayın
Özal, kendisine verümiş yetkileri yeterli bul-
mamakta ve cumhuriyetimizin yerleşik il-
kesi olan kuvvetler aynlıgı ilkesini hiçe sa-
yarak yürutme erkinin iplerini elinde tut-
mak istemektedir.
Yürürlükte olan anayasamn açıkça ihla-
li niteliğinde olan bu davranışlannın en gü-
zel örneklerini Sayın özal endüstriyel iliş-
kiler alanında vermektedir.
Ülkemizde 1980'den bu yana ülke emek-
çilerinin aleyhine işleyen bir sosyo-
ekonomik düzen kurulmak ve bu duzenin
sürmesi ısrarla istenmektedir.
Bu düzenin mimarlarından olan Sayın
özal, "Ben insanın zenginini severim" di-
yerek açık seçik bir biçimde tutumunu or-
taya koymakta bir sakınca görmemekte ve
yoksulluk çizgisinde yaşamını surdürmek is-
teyen milyonlan karşısına almaktadır.
Sayın özal'ın dolaylı olarak sevmediğini
söylediği geçimini emeği karşılığı sağlayan
yuz binlerce insan sorumsuz cumhurbaşka-
nının ortaya koyduğu emeğe karşı tutum ne-
deni ile işverenleri karşısında gerçekten zor
günler yaşamaktadırlar. Gerek kamu kesi-
minde gerekse özel kesimde yürütülen top-
lu iş sozleşmesi göruşmeleri olumsuzlukla
sonuçlanmakta ve işçiler grev yapmaya zor-
lanmaktadır.
1980 sonrasında emekçilerin milli gelir-
den aldığı pay yüzde 13-14 dolayına inmiş-
tir. Toplumun yüzde 20'si milli gelirin yak-
laşık yüzde 60'ını almaktadır. Toplum pi-
ramidinin tepesi ile tabanı arasındaki fark-
lılaşma ürkütücü bo^tlarda artmaktadır.
Bu sonuç, Sayın Cumhurbaşkanı'nın MESS
başkanlığı yaptığı dönemlerde edindiği alış-
kanlık ve inançlan sürdürmesi sonucu or-
taya çıkmıştır. Endüstriyel ilişkiler ortamı-
mızda yaşanan bu sıcaklığın başlıca sorum-
lulanndandır sorumsuz cumhurbaşkanımız.
Sorumsuz cumhurbaşkanına karşı sendi-
kalanmız sorumlu tutumlar sergilemek ko-
numundadırlar. Emekçilerimiz ve onların
örgütleri bilmek zorundadırlar ki bu soru-
nun temel ve kalıcı çözümü siyasaldır.
Ülkede emekçilerin örgütlenebilmiş bu-
yük bir bölümünü temsil eden Türk-İş, öte-
den beri soldaki siyasal kuruluşlara sıcak
bakmamış ve genellikle sağ eğilimli parti-
lere destek verir görünmüştür. Bugüne ka-
dar sosyal demokrat ve başka sol görüşle-
rin temsilcileri, Türk-îş kongrelerinde hiç
başarı sağlayamamıştır. Türk-lş'e üye sen-
dikaların büyük bir çoğunluğu, bugün uy-
gulanmakta olan liberal politikaları aynen
uygulayacak olan bir başka sağ partiye oy
vermekte hiçbir sakınca görmeyeceklerdir.
tçinde yaşadıklan bunca zorluktan, emeğe
karşı açıkça sergilenen tutumdan sonra iş-
çilerin ve sendikaların mutlu azınlıktan ya-
na liberal politikaları uygulayacak bir sağ
partiye sahip çıkmalannı anlamak gerçek-
ten zordur.
Sorumsuz bir cumhurbaşkanı karşısında
sorumlu sendikalar yalunda yapılacak ge-
nel seçimlerde siyasal tercihlerini açıkça or-
taya koymalı ve tartışmaya açmalıdırlar.
Av. ENGtN LNSAL
tstanbul
İ M Z A G Ü N L E R İ
B U G Ü N
2. K İ T A P
SENLİĞJ
9 - 1 8 A Ğ U S T O S
Cumhuriyel Kitap Kulübü /Kadıköy Belediyesi
İşbirliği...
13 \ Ğ l S T O S
17.00 • 20.00
TARNC OURSUN K. ÖNER YAĞCI RIZAZELYUT
TEYFİK AKDAĞ İPEKONGUN
Y A R I N
1 4 A Ğ l S T O S
16.00 - 20.00
VEDAT GÜNYOL, ATİUA ÖZKIRIMU, YAŞAR MİRAÇ, SUNA TANALTAY, HEÜSA GÜRPMAR,
KEMAL GÖKHAN GÜRSES
Z. Kadıköy Kitap Şenliği Eski İshele Yaıı Tim okurlara iııdirim
İLAN
AKŞEHİR SULH
HUKUK
HÂKİMLİĞİ'DEN
1991/277
Davacı S.S. Küçük Esnaf ve
Sanatkârlar 2. Sana>i Sitesi Ya-
pı Koop. Bşk. tarafından dava-
h Pembe, Yaşar ve Zeynep
aleyhine açılan ortakhğın gide-
rilmesi davasının yapılan duruş-
ması sırasında,
Mülkiyeti davacı ve davalıla-
ra ait olan Akşehir Seyran ma-
hallesi Köprücek mevkiinde
2518 m;
miktannda pafta 57,
ada 345, parsel 15'te kayıtlı ta-
şınmaz hakkında ortakhğın gı-
derilmesi davası açılmış,
davalılara davetiye tebiiğ edile-
memiş olmakla, duruşma
10.9.1991 günu saat 09.00'a bı-
rakılmış olup gelmediğinız tak-
dirde H.U.M.K. 217 ve 377.
maddeleri gereğince yargılama-
ya yokluğunuzda devam edilip
hüküm verileceği ve sorgulama
davetiyesi yerine yeterli olmak
üzere ilanen tebiiğ olunur.
Basın: 48841
İLAN
T.C. MERİÇ
KADASTRO
MAHKEMESİ
Esas No: 1987/40
Karar No: 1988/209
Meriç ilçesi Olacak köyunden
olup halen Duzce Balhca köyun-
de ikamet eden Fethiye Efe ve
Ernine Efe'nin adresi tespıt edi-
lemediğinden llan Basım Kuru-
munda davahların isminden
bahsedilerek, davalı Meriç ilçe-
si Olacak köyil hudutları dahi-
linde bulunan 1086 nolu parselin
davacı Ahmet Dinc adına tapu-
ya tesciline karar verildjği ve da-
valı Hazine vekili tarafından
temyiz edildiği ve Yargıtay 16.
Hukuk Dairesı Başkanlığından
31.5.1991 tarih ve 1991/5442 Es.
1991/8301 Ka. sayılı ilamı ile
onandığından bahsedilerek, iş
bu ilanın gazetede yayımlandı-
ğı tarihten itibaren 15 gün içer-
sinde tashihi karar haklannın
bulunduğu ilanen tebiiğ olunur.
2.8.1991
Basın: 4S830
GAZETECİ
EV ARIYOR
3 oda, salon, kaloriferli
Acıbadem, Kadıköy,
Koşuyolu'nda
512 05 05 / 452-453
TEŞEKKÜR
400 konutluk toplu konut projemiz, yeni ve çağdaş İstanbul'un
oluştuğu Beylikdüzü'nde Basından sorumlu Devlet Bakanımız
saymİMREN AYKUT'un
yüksek himayeleriyle ve Büyükçekmece Belediye Başkanımız
sayın ALİ ÇEBİ'nin
değerli katkılarıyla, 10 Ağustos 1991 Cumartesi günü törenle
uygulamaya konmuştur.
Sitemizin tüm üyelerimize uğurlu olmasını diler, temel törenimize ka-
tılan, telgraf ve çiçek gönderen tüm devlet büyüklerimize, üyelerimize,
dostlanmıza teşekkür eder, şükranlarımızı sunarız.
S-S. BASIN DOtA EVLERİ
KONUT YAPI KOOPERATİFİ
Not: Koopcratfflmfedemahdrtscyıdokiboş»eriçinwnlcaydedinmrtlr.Tfcfc5W0S4fr4T-W
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇt
Okurun Sorumluluğu...
26 Mayıs 1960 akşamı, Vatan gazetesinin Ankara bürosurv
da nöbetçi miydim, neydim; sağa sola telefon ediyor, ülke-
nin içinde bulunduğu bunalımdan, kargaşadan nasıl çıkaca-
ğını soruyordum. Kendim karamsardım. Askerierin o gece yö-
netime el koyacaklannı doğrusu sezmemiştim, bilmiyordum.
Ben telefonlarta izlenim, yorum almaya çalışırken, meğer as-
kerler Harp Okuiu'nda görev bölümü yapıyorlarmış, nereye
nasıl ulaşacaklarına ilişkin. "Ne olacak?" diye sorduklarım
arasında, Osman Bölükbaşı da vardı. O, aşağı yukarı şöyle
konuşmuştu:
— Kanaatimce seçime gidilmelidir, başka bir yol göremi-
yorum! Bir an önce seçime gidılmeli...
Gazetede nöbetim bitti; geceleri kaldığım, arkadaşım Rem-
zi Yılmazer'in işlettiği, Yeni Sanayi Çarşısı'ndaki sade mi sade
Yuva olelindeki odama gidip yattım. Sabaha karşı ihtilal ol-
duğunu arkadaşım Sait haber verdi. Sait:
— Radyoyu aç! diyordu.
Radyoyu açtık, marşlar çalıyordu. Şapkamı havaya attığı-
mı anımsıyorum! Şapkayla yatmıyorum elberte, sevindiğimi
söylemek istiyorum. Oielin tek telefonundan, yine sağa sola
telefon etmeye başladım. Gece konuştuklarım geldi usuma;
Osman Bölükbaşı'yı aradım:
— Ne diyorsunuz Osman Bey, ihtilâl oldu!
— Akşam sana söyledim ya! dedi.
— Söylemediniz Osman Bey! demedim. Ama, cok da şa-
şırdım. Gerçekten söylememişti; "Böyle giderse ihtilal olur!"
dememişti. O gecenin sabahında belki de o, demokratların
oylarının ne olacağını mı düşünüyordu, nereden bileyim?
27 Mayıs öncesinin çok kötü yönetimini gözlerimle görüp
yasadım. Belkı ondan olacak, 27 Mayıs sabahı, gazetede işe
gitmedim; gazetecilıği bırakmak istediğimi büronun şefi EroJ
Ulgen'e söyledim. Bu sevınci bir iyi yaşamak istiyordum doğ-
rusu. Erol:
— Delirdin mi sen, diyordu, asıl gazetecilik yapılacak do-
nem şimdi. 27 Mayısçıların bizim gibi gazetecilere gereksi-
nimi var; çalışmalarımızla, onların yaptıklannı kamuoyuna
yansıtırız, böylece yararlı katkılarımız da olur.
— Olsun, ben gazeteciliği bırakmak istiyorum!
Gerçekten gazeteye gitmedim. Gürsel, basın toplantısı ya-
pıyordu, gazetelerde okuyordum. Benim yapacağım bir şey
kalmamış gibiydi. On beş gün oldu, param kalmadı! Benim
işim gazetecilikli. Gazeteye döndüm; benim bir "şok" geçir-
diğimi düşünmüşlerdi. Erol Ülgen:
— Gazete seni on beş gün izinli saydı! dedi; hemen çalış-
maya başla...
Kolları sıvadım; bu yeni bir dönemdi. Demokrat Parti dö-
nemini yaşayan gazeteciler için M. Ali Birand'ın "Demirkırat"
dizisi, sade suya tirit gibi gelir. Dizilerden birini Aziz Nesin^
le birlikte izliyorduk bir akşam; eski DP'li bakanlardan Mü-
kerrem Sarol konuşuyordu perdede. Aziz Nesin, onu seyret-
tikçe:
— Allah Allah! diyor, başını sallıyor, "Olamaz, Allah Allah!"
diyordu. Aziz Nesin'in neden böyle şaşırdığını anlayamamış-
tım. Şöyle dedi.
— Yahu, adam nasıl çökmüş, Allah Allah! diyordu. Yahu,
bu Mükerrem Sarol benden küçüktür, adam ne hale gelmiş,
Allah Allah!
Sonra bana döndü:
— Ben de böyle miyim? diye sordu.
— Yok yav, aslan gibisin!
Bir zamanlann astığı astık, kestiği kestik bakanlannın şimdi
ne durumlara düştükleri, Aziz Nesin'i çok etkilemişti. Dizi onu
almış, taa geçmişe götürmüştü. Zaman, insana en büyük dar-
beyi vuruyordu...
Şimdi, "Kimse asılmamalıydı!" diyorum. 27 Mayıs sabahı
daöyle mi düşünüyordum? Ama, yaşadıkça, eski demokrat-
ların nasıl kindar olduklannı da gördüm. Menderes, Zorlu,
Polatkan asıldı ya; ondan sonra, hep bu üçün öcü alınmaya
çalışıldı. Talat Aydemir olaylannda, asılmak üzere Meclis'e
dosyası gelenlerin sayısı üçtü. Talat Aydemir, Fethi Gürcan,
bir de Osman Deniz. Tabii senatörler, senatoda bir Osman
Deniz'i kurtarabildıler. Asılanlar üçten ıkiye indi. Ama, AP'Iİ-
ler üçü için de oy kullandılar. 12 Martta asılan gençlerin sa
yısı da üçtü! Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin inan! De
mokrat Parti'nin uzantısı olduklannı söyleyen AP'lilerin yü-
reklerini yağ bağlamıştı.
Oysa bunlar yöntem değıldir; demokratik bir politika hiç
değildir. Aydın Menderes bile, üç Yassıadalı'nın anıt gömü-
tüne sıcak bakmadı!
M.AIİ Birand'a gelince, yurtdışında yaptığı konuşmalarda,
12 Eylül'den sonra, Türkiye'de işkence ne olmadığını, tek tük
işkence yapanların da soruşturmaya uğradıklarını söylüyor-
muş. Bu kocaman bir yanlış. Birand bunları Türkiye'de söy-
lese, kamuoyu onu yerin dibine batırır.
Basın kendi kendini de eleştirmelidir. Böyle düzeltebiliriz
basım.
Basındaysa, kimse burnundan kıl aldırmaz. Her işin iyisi-
ni, hasını onlar bilir. Şimdi erken seçim gündemde ya; gaze-
telerde başlıklar: "Biz söylemiştik", "Biz bilmiştik" diye. Bun-
lann en eğlencelisi "Sabah"taydı. SHP olağan kurultayından
iki gün önce; 26 Temmuz 1991 Cuma günkü "Sabah"ın man-
şeti şöyleydi: "Baykal kazanırsa hemen seçim var", bitmedi
sürüyor manşet, şöyle:
"Deniz Baykal lıderliğindeki SHP'nin kısa zamanda topar-
lanıp güçleneceğine inanan Başbakan Yılmaz'ın SHP'ye bu
sansı vermemek için erken seçime gitmeyi düşündüğü öğ-
renildi..." Eeee, daha bakın neler var. "Başbakan Yılmaz'a
yakınlığıyla bilinen bir bakan 'Baykal genel başkanlığa se-
çilirse, bizim patron (Mesut Yılmaz) kasım aymda erken se-
çime gidecek. Deniz Baykal'm yükselişınden endişe ediyor'
dedi. Mesut Yılmaz'ın, Baykal'm yükselişinden duyduğu ra-
hatsızlık bir sır değil. Yılmaz'ın, yakınlarına 'Deniz Baykal'ı
genel başkan seçip başıma belâ edecekler' dediği biliniy&
Inönü'nün genel başkanlığa seçilmesi halinde Yılmaz'ın er-
ken seçime mayıs ayında gideceği seziliyor. ANAP'lılar bu
durumda DSP'nin, SHP aleyhine güç kazanacağını belirtiyor.
Deniz Baykal'm DSP'ye olan kaymayı geri çevireceği hükü-
metin tepesinde farkediliyor..."
Bu böyle. 10 Ağustos 1991 Cumartesi günü de şu klişe:
"Sabah, seçim tarihini önceden duyurmuştu."
Zaman zaman okurlardan eleştiriler alınm. Yazdıklanmı be-
ğenmeyenler vardır Olabilir Ne yapayım, zorla güzellik ol-
maz ki. Benim yeteneğim buncağız demek. Ama, okuriarı da
bir sorumluluğun beklediğini düşünürüm. Okur olarak gö-
revlerinı yapıyorlar mı? Kupon gazetelerini okuyanlara çok
bir şey demeyeceğim. Bu yaşam pahalılığında piyangodan
bir şey çıkarsa kendilerince gazeteyi ucuza getirmiş de ola-
bilirler! Ama, gazete okumak isteyenlerin, okudukları gaze-
tenin -bir tüketicisi değil- onun gerçek sahibi olarak, ne yap-
maları gerektiğini düşündükleri oluyor mu? Gazete, bir bak-
kal dükkânı değildir, bir büyük mağaza hiç değildir; okur da
oradan ahsveriş yapan bir tüketici olamaz. Okur üreticidir;
ortaya çıkan ürüne yaratıcılıkla düşünsel katkılarda bulunması
gerekir. Seçimde, seçmenin sorumluluğu küçümsenebilir mi?
Sandığa attığı oyun önemini bilmez olur mu? Bilmemek olur
mu?
SBF'de yazın türleri öğretmeni olan Emin Özdemir, sık sık
okurun sorumluluğuna değinir, şöyle der özetle:
— Okur, yazarla bütünleşmelidir. Yazarın yazıp da, satır
arasında bıraktığını açmalıdır okur; söylemediğini anlamalt-
dır. Okur sorumluluğunu bilmelidir...
DÜZELTME ~
11 Ağustos 1991 Pazar günü çıkan Ankara Notları'nda ba
zı sözcük yanlışları ile rakam yanlışları olmuştur. Doğrular .
şöyledir:
Yazının yukandan aşağıya doğru 8. paragrafının sonundaki
"censid" sözcüğü "cemşid" olacaktır.
19. paragrafla 20. paragrafta geçen "Gelan" sözcüğü
"Golam" olacaktır.
Üç yıldızdan sonra ilk paragrafta adı geçen Fransız rek-
lamcı Segu6la olacaktı.
Ondan sonraki paragrafta Erdal Bey'in istediği milletvekili
sayısı, 650 olarak çıkmış; bu 550 olacaktı.
Düzeltir, özür dileriz.