15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/12 13 AĞUSTOS 1991 HAVA DURUMU TURKIYE'DE BUGUN Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürtüğü'nden alı- nan bilgiye göre; tüm böl- geler açık geçecek. HAVA SICAKUĞI'nda önemli bir değişiklik olmayacak. RÜZGÂR: Kuzey ve batı yönlerden hafif esecek. DENİZLERDE RÜZGÂR: Karadeniz'de gûnbatısı ve karayel, Akdeniz'de gûnba- tısı ve lodos, diğer deniz- lerde yıldız ve karayelden 2-4, saatte 4-16, Ege'de 27 denizmili hızla ese- cek. VAN GÖLU: Açık geçecek, hafif rüzgârtı olacak göl küçük dalgalı olacak. Adana Maoazan Adıyamajı Atyon Afln Afltara Antakya Antalya Artvm >yjın BaHesır Bıiecık fcngö, Bıtis Bob Burea ÇaratAale Çorum DeneS A 35° 23° Oyarbatur A 32°23°£dıme A 35°23°Erancan A 36° 16° Erzururr- A 30° 14° EskiKîhır A 32° 18" Gaaamep A A A A A A A A A 38° 25° Gümuşhane A A 28° 17" Hatidn A A 38° 23° ısfartı A A 23° 21° Istanbul A A 34° 18° Izmır A A 32°20°Kars 38° 22° Mansa 32° 18° K Maraş 30° 18° Mefsm 26° 9°Mu0te 31» 18° Mus 36°24°NıO«e 3O°2O°OT)U A 32° 26° Kasûmony A A 24° 16° löysen A 34° 20° Kırklaret A 33°22°Konya A 30° 14° Kûtafıya A 38°21°Maalya 3t° 19° Sanaın 32° 18° Sıifi 34°22°Smop 35=24°Sıvas 28° 12° Tekırdaj 28° 15° Trataon 30° 14° Tuncef 32° 18° Jşak 32°19°Van 30° 18° tegat 35° 14° ZonguUsk A 36° 25" A 35° 24° A 31° 24° A 36° 25° A 31° 15° A 30° 18° A 30" 19° A 31° 22° A 31° 22° A 38° 24° A 29° 22° A 29° 15° A 34° 20° A 32° 21° A 35° 19° A 32° 17° A 30° 15° A 32° 16° A 29°2T° :Ü: >Ç* yaömuriu 9 § sst <^f kartı A-ıçn B-t)u!utlu G-guneşt K-kartı S-ss» Y-yaJmunu DUNYA'DA BUGUN Amsterten Y 23° Amman A 32° Aona BaSdat Barettona Basel Belgcad Bedın Boon Kahıre 4 Ctnem Ceayn Duba, Frvıklurt Gınie Hrtanta Kafnre Kopenhag KMn Lefko» A 23° A 36° A 27° A 27° A 28° A 27° B 27° A 21° A 29° A 28° A 28° A 37° A 36° A 28° A 32° V 20° A 31° V 20° A 24° A 31° LenıngraO Londra MadrKt Mııano Monrsa) MOSUM Mûnıh Ne* Vor* Oslo Pans Prag Rıyaö Boma So*ya Şam Tel Awıv IJIHJS VaretM A 24° Vfened'k A 28° Vıynu Wast»ngton Zûnh A 29° A 26° V 21° A 29° A 28° A 19° A 29° Y 26° A 23° A 27° A 36° A 30° A 29° A 31° BULMACA SOLDAN SAGA: 1/ Hazır giysi takımı satan kimse. 2/ Or- ta Asya'da yaşayan Şamanist Türkler arasında, çeşitli şey- lerden anlam çıkar- tarak bakılan fal... Yapıcüıkta dolmala- rın kaymasını önle- mek için bunlann eteklerine moloz ta- şıyla öriilen kapla- ma. 3/ Bir sarkıda her kıtadan sonra yi- nelenen ve bcstesi değişmeyen parça. 4/ Bir ülkede, kentte ya da semtte oturanlann tümü... Yankı. 5/ Kimi ycrlerde kadınlann boydan boya ör- tündükleri çarşaf... Batı Avrupa'da bir ınnak. 6/ Şarkı, türkü... Hava basıncı birimi... 'Hayır' anlamında kullanılan söz. 7/ Yargı... Duyu or- ganlarının dıştan algıladığı bir nes- nenin bilince yansıyan benzeri. 8/ Diyarbakır-Siivan yolu üzerindeki ünlü tarihi köprü. 9/ Eskiden kulla- nılmış büyük deniz teknesi. YUKARroAN AŞAĞIYA: 1/ Tahıl bitküerinin sap ve yaprak- lannda oluşan bir mantar hastalığı. 2/ Bir yüzey ölçüsü biri- mi... Kunduracının, dikişi gizlemek için taban astarına ya da taban köselesine açtığı yank.3/ Yerden kaynayarak çıkan su... tnce kabuk ya da ince deri. 4/ Emeller, istekler... Yavru, çocuk. 5/ îcar... Evcil olmayan hayvanları vurma ya da yakalama işi. 6/ Konya üinde bir baraj... J936'da paraşütle atlarken düşen ve ölen ilk kadın hava jehidimiz. 7/ Ceylan... Ticaret eşyası. 8/ Asya'da bir ülke... Eski Türklerde yağ^nur yağdınp yeJ estirdi- gine inanılan büyü taşı. 9/ Hayvan türlerinin davramşlannı dinamik-biyolojik açıdan inceleyen bilim. 60 YIL ONCE Cumhuriyet Yunan emlâki 13 AĞUSTOS 1931 Firari Yunan tebaasına ait emlâkin iadesi hakkındaki kanun bu emlâki teffiz suretile almış olan mübadilleri telâşa düşürmüştür. Bunlardan bir heyet Reisicumhur Hz.ne bilvasıta bir ariza takdim ettikleri gibi ayni arizamn bir surctini de H. Fırkası heyeti idaresine ve Kâtibi Umumiliğine vermişlerdir. 30 YIL ONCE Cumhuriyel Nadir Nadi Tuhaf Bir Tasan 13 AĞUSTOS 1961 Atatürk, hayatta maddî, mânevi nesi varsa hepsini millete adamış bir adamdı. Baş mimarbğını yaptığı Cumhuriyeti Türk gençliğine emanet ederken o her şeyden önce milletin yannına karşı yüreğinde taşıdığı sarsümaz güveni açığa vunıyor ve devrim Türkiyesini yaşatacak en sağlam, en dinamik gücü, sırası geldiği zaman görev başına koşmak üzere, tetikte bulunmaya çağırıyordu. Gerçekten, çağdaş uygarlık dttzeyine ulaşmak amacıyla kurulan, bundan ötürü her an kendi kendisi ile yanş halinde bulunması gereken bir rejim gençlikten gayri hangi güce emanet edilebilirdi? Son günlerde gazetelerde okuduğumuz Atatürk tesisleriyle ilgili bir haberi bu itibarla pek yadırgadığımızı derhal söylemeliyiz. Milli Eğitim BakanJıği'nca hazırlanan bir kanun tasansı ile bir Bilimler Akademisi kuruluyormuş. Akademinin çatısı aJtında beş enstitü bulunacak, bunlardan biri dil, biri de tarih konularını işliyecekmiş. Bu itibarla Atatürk'ün kurduğu, yaşamalan için de servetinin gelirini ayırdıgı Dil ve Tarih Kurumlanna artık lüzum kalmıyormuş. Her iki müessese ortadan kaldınJarak tüm mal, mülk ve gelirleri yeni kurulacak enstitülere devredilecekmiş. Haberi okuduğumuz zaman biz ilkin gözlerimize inanamadık tuhaf bir gazeteci şakası, ya da acemi bir muhabir yanlışlığı sandık. Ne yazık ki aradan günler geçtiği halde Ankaradan yalanlama değil, tersine doğrulama yazılan alıyoruz. Sayısız memleket meseleleri karşısında, nihayet iki ay sonra yerini demokratik seçim yolundan geleceklere bırakması beklenen bir idarenin saflannda, sanki başka hiç bir derdimiz yokmuş gibi, ivedilikle bir Bilimler Akademisi kurmaya kalkısaniann bulunmasını hadi şimdilik bir yana atahm. Diyelim ki akademi dâvası Türkiye'nin en önemli iki üç dâvasından biridir. Dil ve Tarih Kurumlarının yıllardanberi dimdik ayakta durmasma rağmen böyle bir akademiye ayrıca hem bir dil, hem de bir tarih kolu eklenmelidir. Peki, Atatürk'ün kurduğu ve bağımsız olarak yaşamaJan için hukuki ve maJi bütün tedbirleri aldığı iki tesisi özei kanun çıkararak ve kanuna hükümler koyarak ortadan kaldırmak neye? Yeni kurulacak enstitüler eski müesseselere paralel bir şekilde, onlarla işbirliği, ya da rekabet halinde çahşamazlar mı? Aynı gaye uğruna çifter çifter kuruilar gereksiz ve masraflı olur deniyorsa, eskileriyle yetinip yenilerinden vazgeçmek akia gelebilecek en doğru yol değil midir? Atatürk gibi tarihimize güneşler dolusu ışık salan bir adamın tesisleri böylesine hukuk dışı özel bir kanunla bir varmış bir yokmuş haline getirilmek istenirse, yann lâlettâyin vatandaşlar kurmak isteyecekleri vakıfların uzun ömürlü olabileceğine nasıl inanacaklardır? Hazırlandığını öğrendiğimiz tasan kimlerin kafasında doğdu, bilmiyoruz. Onlara Atatürk duşmanı demeye dilimiz varmıyor. Her halde düşüncenin hiçbir tartıya gelmiyecek kadar hafif olduğuna şüphe yok. Bu hafif tasannın Temsilciler Meclisinde görüşülmeden geri alınmasını bekliyonız. NADİR NADI GEÇEN YIL BUGUN Cumhuriyet Hükümete savaş izni 13 AĞUSTOS 1990 TBMM, Bakanlar Kurulu'na, Türkiye"ye tecavüz durumunda buna derhal karşılık verilmesi amacıyla Türk Silahlı Kuvvetleri'ni kullanma ve savaş hali ilanı "izni" verdi. TARTKMA Sorumsuz Cumhınrbaşkanı Sormnlu Sendikalar Anayasamızın 105. maddesi, "Cumhıır- başkanının, aoayasa ve diğer kanunlarda başbakan ve ilgili bakanın imzalanna gerek olmaksızın tek başına yapabileceği belirti- len işlemleri dışındaki butun kararlan, baş- bakan ve ilgili bakanlarca imzalanır, bu ka- rariardan başbakan ve ilgili bakan sorum- ludur. Cumhurbaşkanının resen imzaladı- gı kararlar ve emirler aleybine, Anayasa Mahkemesi dahil, yargı mercilerine başvurulamaz" hükmünü getirmektedir. Bu huküm hukukumuzda cumhurbaşkanının sorumsuzluğu ilkesini oluşturmaktadır. Anayasamızın 104. maddesi ise cumhur- başkanına verilmiş görevleri tek tek belir- lemiştir. Anayasa gereği sorumsuz olan Sayın Özal, kendisine verümiş yetkileri yeterli bul- mamakta ve cumhuriyetimizin yerleşik il- kesi olan kuvvetler aynlıgı ilkesini hiçe sa- yarak yürutme erkinin iplerini elinde tut- mak istemektedir. Yürürlükte olan anayasamn açıkça ihla- li niteliğinde olan bu davranışlannın en gü- zel örneklerini Sayın özal endüstriyel iliş- kiler alanında vermektedir. Ülkemizde 1980'den bu yana ülke emek- çilerinin aleyhine işleyen bir sosyo- ekonomik düzen kurulmak ve bu duzenin sürmesi ısrarla istenmektedir. Bu düzenin mimarlarından olan Sayın özal, "Ben insanın zenginini severim" di- yerek açık seçik bir biçimde tutumunu or- taya koymakta bir sakınca görmemekte ve yoksulluk çizgisinde yaşamını surdürmek is- teyen milyonlan karşısına almaktadır. Sayın özal'ın dolaylı olarak sevmediğini söylediği geçimini emeği karşılığı sağlayan yuz binlerce insan sorumsuz cumhurbaşka- nının ortaya koyduğu emeğe karşı tutum ne- deni ile işverenleri karşısında gerçekten zor günler yaşamaktadırlar. Gerek kamu kesi- minde gerekse özel kesimde yürütülen top- lu iş sozleşmesi göruşmeleri olumsuzlukla sonuçlanmakta ve işçiler grev yapmaya zor- lanmaktadır. 1980 sonrasında emekçilerin milli gelir- den aldığı pay yüzde 13-14 dolayına inmiş- tir. Toplumun yüzde 20'si milli gelirin yak- laşık yüzde 60'ını almaktadır. Toplum pi- ramidinin tepesi ile tabanı arasındaki fark- lılaşma ürkütücü bo^tlarda artmaktadır. Bu sonuç, Sayın Cumhurbaşkanı'nın MESS başkanlığı yaptığı dönemlerde edindiği alış- kanlık ve inançlan sürdürmesi sonucu or- taya çıkmıştır. Endüstriyel ilişkiler ortamı- mızda yaşanan bu sıcaklığın başlıca sorum- lulanndandır sorumsuz cumhurbaşkanımız. Sorumsuz cumhurbaşkanına karşı sendi- kalanmız sorumlu tutumlar sergilemek ko- numundadırlar. Emekçilerimiz ve onların örgütleri bilmek zorundadırlar ki bu soru- nun temel ve kalıcı çözümü siyasaldır. Ülkede emekçilerin örgütlenebilmiş bu- yük bir bölümünü temsil eden Türk-İş, öte- den beri soldaki siyasal kuruluşlara sıcak bakmamış ve genellikle sağ eğilimli parti- lere destek verir görünmüştür. Bugüne ka- dar sosyal demokrat ve başka sol görüşle- rin temsilcileri, Türk-îş kongrelerinde hiç başarı sağlayamamıştır. Türk-lş'e üye sen- dikaların büyük bir çoğunluğu, bugün uy- gulanmakta olan liberal politikaları aynen uygulayacak olan bir başka sağ partiye oy vermekte hiçbir sakınca görmeyeceklerdir. tçinde yaşadıklan bunca zorluktan, emeğe karşı açıkça sergilenen tutumdan sonra iş- çilerin ve sendikaların mutlu azınlıktan ya- na liberal politikaları uygulayacak bir sağ partiye sahip çıkmalannı anlamak gerçek- ten zordur. Sorumsuz bir cumhurbaşkanı karşısında sorumlu sendikalar yalunda yapılacak ge- nel seçimlerde siyasal tercihlerini açıkça or- taya koymalı ve tartışmaya açmalıdırlar. Av. ENGtN LNSAL tstanbul İ M Z A G Ü N L E R İ B U G Ü N 2. K İ T A P SENLİĞJ 9 - 1 8 A Ğ U S T O S Cumhuriyel Kitap Kulübü /Kadıköy Belediyesi İşbirliği... 13 \ Ğ l S T O S 17.00 • 20.00 TARNC OURSUN K. ÖNER YAĞCI RIZAZELYUT TEYFİK AKDAĞ İPEKONGUN Y A R I N 1 4 A Ğ l S T O S 16.00 - 20.00 VEDAT GÜNYOL, ATİUA ÖZKIRIMU, YAŞAR MİRAÇ, SUNA TANALTAY, HEÜSA GÜRPMAR, KEMAL GÖKHAN GÜRSES Z. Kadıköy Kitap Şenliği Eski İshele Yaıı Tim okurlara iııdirim İLAN AKŞEHİR SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'DEN 1991/277 Davacı S.S. Küçük Esnaf ve Sanatkârlar 2. Sana>i Sitesi Ya- pı Koop. Bşk. tarafından dava- h Pembe, Yaşar ve Zeynep aleyhine açılan ortakhğın gide- rilmesi davasının yapılan duruş- ması sırasında, Mülkiyeti davacı ve davalıla- ra ait olan Akşehir Seyran ma- hallesi Köprücek mevkiinde 2518 m; miktannda pafta 57, ada 345, parsel 15'te kayıtlı ta- şınmaz hakkında ortakhğın gı- derilmesi davası açılmış, davalılara davetiye tebiiğ edile- memiş olmakla, duruşma 10.9.1991 günu saat 09.00'a bı- rakılmış olup gelmediğinız tak- dirde H.U.M.K. 217 ve 377. maddeleri gereğince yargılama- ya yokluğunuzda devam edilip hüküm verileceği ve sorgulama davetiyesi yerine yeterli olmak üzere ilanen tebiiğ olunur. Basın: 48841 İLAN T.C. MERİÇ KADASTRO MAHKEMESİ Esas No: 1987/40 Karar No: 1988/209 Meriç ilçesi Olacak köyunden olup halen Duzce Balhca köyun- de ikamet eden Fethiye Efe ve Ernine Efe'nin adresi tespıt edi- lemediğinden llan Basım Kuru- munda davahların isminden bahsedilerek, davalı Meriç ilçe- si Olacak köyil hudutları dahi- linde bulunan 1086 nolu parselin davacı Ahmet Dinc adına tapu- ya tesciline karar verildjği ve da- valı Hazine vekili tarafından temyiz edildiği ve Yargıtay 16. Hukuk Dairesı Başkanlığından 31.5.1991 tarih ve 1991/5442 Es. 1991/8301 Ka. sayılı ilamı ile onandığından bahsedilerek, iş bu ilanın gazetede yayımlandı- ğı tarihten itibaren 15 gün içer- sinde tashihi karar haklannın bulunduğu ilanen tebiiğ olunur. 2.8.1991 Basın: 4S830 GAZETECİ EV ARIYOR 3 oda, salon, kaloriferli Acıbadem, Kadıköy, Koşuyolu'nda 512 05 05 / 452-453 TEŞEKKÜR 400 konutluk toplu konut projemiz, yeni ve çağdaş İstanbul'un oluştuğu Beylikdüzü'nde Basından sorumlu Devlet Bakanımız saymİMREN AYKUT'un yüksek himayeleriyle ve Büyükçekmece Belediye Başkanımız sayın ALİ ÇEBİ'nin değerli katkılarıyla, 10 Ağustos 1991 Cumartesi günü törenle uygulamaya konmuştur. Sitemizin tüm üyelerimize uğurlu olmasını diler, temel törenimize ka- tılan, telgraf ve çiçek gönderen tüm devlet büyüklerimize, üyelerimize, dostlanmıza teşekkür eder, şükranlarımızı sunarız. S-S. BASIN DOtA EVLERİ KONUT YAPI KOOPERATİFİ Not: Koopcratfflmfedemahdrtscyıdokiboş»eriçinwnlcaydedinmrtlr.Tfcfc5W0S4fr4T-W ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇt Okurun Sorumluluğu... 26 Mayıs 1960 akşamı, Vatan gazetesinin Ankara bürosurv da nöbetçi miydim, neydim; sağa sola telefon ediyor, ülke- nin içinde bulunduğu bunalımdan, kargaşadan nasıl çıkaca- ğını soruyordum. Kendim karamsardım. Askerierin o gece yö- netime el koyacaklannı doğrusu sezmemiştim, bilmiyordum. Ben telefonlarta izlenim, yorum almaya çalışırken, meğer as- kerler Harp Okuiu'nda görev bölümü yapıyorlarmış, nereye nasıl ulaşacaklarına ilişkin. "Ne olacak?" diye sorduklarım arasında, Osman Bölükbaşı da vardı. O, aşağı yukarı şöyle konuşmuştu: — Kanaatimce seçime gidilmelidir, başka bir yol göremi- yorum! Bir an önce seçime gidılmeli... Gazetede nöbetim bitti; geceleri kaldığım, arkadaşım Rem- zi Yılmazer'in işlettiği, Yeni Sanayi Çarşısı'ndaki sade mi sade Yuva olelindeki odama gidip yattım. Sabaha karşı ihtilal ol- duğunu arkadaşım Sait haber verdi. Sait: — Radyoyu aç! diyordu. Radyoyu açtık, marşlar çalıyordu. Şapkamı havaya attığı- mı anımsıyorum! Şapkayla yatmıyorum elberte, sevindiğimi söylemek istiyorum. Oielin tek telefonundan, yine sağa sola telefon etmeye başladım. Gece konuştuklarım geldi usuma; Osman Bölükbaşı'yı aradım: — Ne diyorsunuz Osman Bey, ihtilâl oldu! — Akşam sana söyledim ya! dedi. — Söylemediniz Osman Bey! demedim. Ama, cok da şa- şırdım. Gerçekten söylememişti; "Böyle giderse ihtilal olur!" dememişti. O gecenin sabahında belki de o, demokratların oylarının ne olacağını mı düşünüyordu, nereden bileyim? 27 Mayıs öncesinin çok kötü yönetimini gözlerimle görüp yasadım. Belkı ondan olacak, 27 Mayıs sabahı, gazetede işe gitmedim; gazetecilıği bırakmak istediğimi büronun şefi EroJ Ulgen'e söyledim. Bu sevınci bir iyi yaşamak istiyordum doğ- rusu. Erol: — Delirdin mi sen, diyordu, asıl gazetecilik yapılacak do- nem şimdi. 27 Mayısçıların bizim gibi gazetecilere gereksi- nimi var; çalışmalarımızla, onların yaptıklannı kamuoyuna yansıtırız, böylece yararlı katkılarımız da olur. — Olsun, ben gazeteciliği bırakmak istiyorum! Gerçekten gazeteye gitmedim. Gürsel, basın toplantısı ya- pıyordu, gazetelerde okuyordum. Benim yapacağım bir şey kalmamış gibiydi. On beş gün oldu, param kalmadı! Benim işim gazetecilikli. Gazeteye döndüm; benim bir "şok" geçir- diğimi düşünmüşlerdi. Erol Ülgen: — Gazete seni on beş gün izinli saydı! dedi; hemen çalış- maya başla... Kolları sıvadım; bu yeni bir dönemdi. Demokrat Parti dö- nemini yaşayan gazeteciler için M. Ali Birand'ın "Demirkırat" dizisi, sade suya tirit gibi gelir. Dizilerden birini Aziz Nesin^ le birlikte izliyorduk bir akşam; eski DP'li bakanlardan Mü- kerrem Sarol konuşuyordu perdede. Aziz Nesin, onu seyret- tikçe: — Allah Allah! diyor, başını sallıyor, "Olamaz, Allah Allah!" diyordu. Aziz Nesin'in neden böyle şaşırdığını anlayamamış- tım. Şöyle dedi. — Yahu, adam nasıl çökmüş, Allah Allah! diyordu. Yahu, bu Mükerrem Sarol benden küçüktür, adam ne hale gelmiş, Allah Allah! Sonra bana döndü: — Ben de böyle miyim? diye sordu. — Yok yav, aslan gibisin! Bir zamanlann astığı astık, kestiği kestik bakanlannın şimdi ne durumlara düştükleri, Aziz Nesin'i çok etkilemişti. Dizi onu almış, taa geçmişe götürmüştü. Zaman, insana en büyük dar- beyi vuruyordu... Şimdi, "Kimse asılmamalıydı!" diyorum. 27 Mayıs sabahı daöyle mi düşünüyordum? Ama, yaşadıkça, eski demokrat- ların nasıl kindar olduklannı da gördüm. Menderes, Zorlu, Polatkan asıldı ya; ondan sonra, hep bu üçün öcü alınmaya çalışıldı. Talat Aydemir olaylannda, asılmak üzere Meclis'e dosyası gelenlerin sayısı üçtü. Talat Aydemir, Fethi Gürcan, bir de Osman Deniz. Tabii senatörler, senatoda bir Osman Deniz'i kurtarabildıler. Asılanlar üçten ıkiye indi. Ama, AP'Iİ- ler üçü için de oy kullandılar. 12 Martta asılan gençlerin sa yısı da üçtü! Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin inan! De mokrat Parti'nin uzantısı olduklannı söyleyen AP'lilerin yü- reklerini yağ bağlamıştı. Oysa bunlar yöntem değıldir; demokratik bir politika hiç değildir. Aydın Menderes bile, üç Yassıadalı'nın anıt gömü- tüne sıcak bakmadı! M.AIİ Birand'a gelince, yurtdışında yaptığı konuşmalarda, 12 Eylül'den sonra, Türkiye'de işkence ne olmadığını, tek tük işkence yapanların da soruşturmaya uğradıklarını söylüyor- muş. Bu kocaman bir yanlış. Birand bunları Türkiye'de söy- lese, kamuoyu onu yerin dibine batırır. Basın kendi kendini de eleştirmelidir. Böyle düzeltebiliriz basım. Basındaysa, kimse burnundan kıl aldırmaz. Her işin iyisi- ni, hasını onlar bilir. Şimdi erken seçim gündemde ya; gaze- telerde başlıklar: "Biz söylemiştik", "Biz bilmiştik" diye. Bun- lann en eğlencelisi "Sabah"taydı. SHP olağan kurultayından iki gün önce; 26 Temmuz 1991 Cuma günkü "Sabah"ın man- şeti şöyleydi: "Baykal kazanırsa hemen seçim var", bitmedi sürüyor manşet, şöyle: "Deniz Baykal lıderliğindeki SHP'nin kısa zamanda topar- lanıp güçleneceğine inanan Başbakan Yılmaz'ın SHP'ye bu sansı vermemek için erken seçime gitmeyi düşündüğü öğ- renildi..." Eeee, daha bakın neler var. "Başbakan Yılmaz'a yakınlığıyla bilinen bir bakan 'Baykal genel başkanlığa se- çilirse, bizim patron (Mesut Yılmaz) kasım aymda erken se- çime gidecek. Deniz Baykal'm yükselişınden endişe ediyor' dedi. Mesut Yılmaz'ın, Baykal'm yükselişinden duyduğu ra- hatsızlık bir sır değil. Yılmaz'ın, yakınlarına 'Deniz Baykal'ı genel başkan seçip başıma belâ edecekler' dediği biliniy& Inönü'nün genel başkanlığa seçilmesi halinde Yılmaz'ın er- ken seçime mayıs ayında gideceği seziliyor. ANAP'lılar bu durumda DSP'nin, SHP aleyhine güç kazanacağını belirtiyor. Deniz Baykal'm DSP'ye olan kaymayı geri çevireceği hükü- metin tepesinde farkediliyor..." Bu böyle. 10 Ağustos 1991 Cumartesi günü de şu klişe: "Sabah, seçim tarihini önceden duyurmuştu." Zaman zaman okurlardan eleştiriler alınm. Yazdıklanmı be- ğenmeyenler vardır Olabilir Ne yapayım, zorla güzellik ol- maz ki. Benim yeteneğim buncağız demek. Ama, okuriarı da bir sorumluluğun beklediğini düşünürüm. Okur olarak gö- revlerinı yapıyorlar mı? Kupon gazetelerini okuyanlara çok bir şey demeyeceğim. Bu yaşam pahalılığında piyangodan bir şey çıkarsa kendilerince gazeteyi ucuza getirmiş de ola- bilirler! Ama, gazete okumak isteyenlerin, okudukları gaze- tenin -bir tüketicisi değil- onun gerçek sahibi olarak, ne yap- maları gerektiğini düşündükleri oluyor mu? Gazete, bir bak- kal dükkânı değildir, bir büyük mağaza hiç değildir; okur da oradan ahsveriş yapan bir tüketici olamaz. Okur üreticidir; ortaya çıkan ürüne yaratıcılıkla düşünsel katkılarda bulunması gerekir. Seçimde, seçmenin sorumluluğu küçümsenebilir mi? Sandığa attığı oyun önemini bilmez olur mu? Bilmemek olur mu? SBF'de yazın türleri öğretmeni olan Emin Özdemir, sık sık okurun sorumluluğuna değinir, şöyle der özetle: — Okur, yazarla bütünleşmelidir. Yazarın yazıp da, satır arasında bıraktığını açmalıdır okur; söylemediğini anlamalt- dır. Okur sorumluluğunu bilmelidir... DÜZELTME ~ 11 Ağustos 1991 Pazar günü çıkan Ankara Notları'nda ba zı sözcük yanlışları ile rakam yanlışları olmuştur. Doğrular . şöyledir: Yazının yukandan aşağıya doğru 8. paragrafının sonundaki "censid" sözcüğü "cemşid" olacaktır. 19. paragrafla 20. paragrafta geçen "Gelan" sözcüğü "Golam" olacaktır. Üç yıldızdan sonra ilk paragrafta adı geçen Fransız rek- lamcı Segu6la olacaktı. Ondan sonraki paragrafta Erdal Bey'in istediği milletvekili sayısı, 650 olarak çıkmış; bu 550 olacaktı. Düzeltir, özür dileriz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle