Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURtYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 1 AĞUSTOS
Biüm De YTİıııcileri
"Genç Türkler
1990 yılı başlarında "Genç Türkler" niteliğindeki genç bir grup
araştırmacı, kurumun (TÜBİTAK'ın) yönetsel basamaklarında göreve
getirildi. Kısa sürede oluşturulan bilim kurullarında ülkemizin genç,
dinamik gerçek araştırmacılarına yer verildi. Geçmiş iki yılın açtığı
yaralar ve daha önceleri bilinen bazı aksakhkların onanmı ile
TÜBİTAK, kuruluşundaki durumundan daha ileri düzeye getirildi.
Prof. Dr. R. KÂZIM TÜRKER A.Ü. Tıp Fakültesi
Farmakoloji Anabilim Dalı Başkanı
6 Nisan 1991 tarihli İngilizlerin ünlü tıp bi-
limleri dergisi "British Medical Journal" da
Richard Smith adlı yazarın "Avustralya'da
Bilim" başlıkh ilginç bir makalesi yayımlan-
dı (1). Bu makalede yazann sergilediği önem-
li noktalardan ülkemiz yaranna abnacak ders-
ler vardır. Makalenin 1. sayfasında Avustral-
ya'da 1990 genel seçimlerinde tşçi Partisi'nin
bir posterine yer verilmiştir. Bu posterde, parti
başkanı ve şu anda bu ülkenin başbakanı olan
Bob Howke'nin resmi ile partinin seçim slo-
ganlarını içeren 5 maddelik yazı dizisi yer al-
mıştır. Posterin başlığı ise "Avustralya'nın bi-
limsel gelecegi" diye büyük puntolarla yazıl-
mıştır. Posterdeki yazı dizisinde ise bu parti-
nin Avustralya'da temel bilimsel araştırmala-
ra ne denli önem verdiği vurgulanmakta ve bu
ülkenin ileri Batılı Ulkeler arasındaki saygın
yerinin bundan kaynaklandığı işaret edilerek
bilimsel araştırmalann hiç ara verilmeden des-
tekleneceği üzerinde durulmaktadır.
Genç Türkler!
Makalenin yazarı, Avustralya'daki bilim ve
bilimsel araştırmalara gösterilen bu denli say-
gının ve önemin, ülkede değişik bilim dalla-
nnda bilimsel araştırmaya gönül vermiş genç,
devrimci, ilerici, üretken bilim adamlannın ya-
ratıcı gücünden kaynaklandığını vurgulayarak
bu insanları "Young Turks = Genç Türkler"
diye nitelemiştir.
İlerici, devrimci, üretken bilim adamlarını
nitelendirmede "Genç Türkler" deyiminin bir
ölçüt olarak kullanılması gelişmiş ülkelerde
tam anlamıyla yerleşmiş, böylece evrensel bir
boyut kazanmıştır. Bu ölçütün bilim ve tek-
nolojide çok gelişmiş ülkelerde yaygınlaşma-
sı, ilkönce 1907-1909 yıliannda ABD klinik bi-
lim dallarında temel bilimsel araştırmalann
önemini kavrayan ve bu maksatla bir dernek
kurup günümuzün saygın tıp bilimleri dergisi
olan "Journal of Clinical lnvestigation"ı ya-
yın yaşamına sokan çok az sayıdaki tıp araş-
tırıcısı için kullanılarak başlamıştır. İşin en il-
ginç yönü, bu tarihlerde ülkemizde bilim dı-
şı, bağnaz, tutucu ve gerici rejime karşı Türk
aydınlarının (Jön Türkler) bilime dayalı, ile-
rici ve devrimci hareketlerinin ana esprisinin
Türkiye'den çok uzakta olan ABD'deki aydın-
lar tarafından anlaşılması ve kabul görmesi-
dir. Bu konudaki kapsamlı bilgiler 1987 yılın-
da Cumhuriyet gazetesinde tarafımızdan ya-
yımlanmıştır (2). Böylece "hasta adam" diye
nitelendirilen bir dönemde ülkemizin aydın-
larına verilen "Jön Türkler = Genç Türkler"
adı dünyanın özellikle gelişmiş ülkelerinde ile-
rici ve devrimcilere verilen bir nitelik ölçütü
olarak evrensel bir boyut kazanmıştır. Özel-
likle kendi Ülkemizde Jön Türklerin karşılaş-
tıkları zorlukları ve baskıları çok iyi bilmek
ve gelecek kuşaklara sık sık anlatmak zorun-
dayız. Bu baskıların özellikle din sömürücü-
leri ve kaderci'lerden geldiğini de bir kez da-
ha vurgulamakta yarar vardır.
Çok partili sisteme girdiğimizden beri ülke-
mizde pek çok genel seçimler geçirdik. Hiç-
birinde ve hiçbir siyasal partinin seçim pro-
pagandasında Avustralya örneği gibi temel bi-
limsel araştırmalara önem vereceğini gösterir
bir postere rastlandığı görülmemiştir. Demek
ki bizler ülkemizin kalkınması ve gelişmesin-
deki temel gizi heniız öğrenemedik ya da öğ-
renmek istemedik. Öğrenmek istemedik diyo-
rum, çunkü bu ülkenin kurtarıcı ve kurucusu
yuce Atatiirk, "Yaşamda en gerçek yol göste-
ricinin pozitif bilim ve fen" olduğunu ilk kez
işaret etmiş ve yaptığı tüm ölümsüz devrim-
lerinde bilimin yol göstericiliğinden kesinlik-
le ödün vermemiştir. Ankara'da Yiiksek İhti-
sas Hastanesi'nin açılış töreninde büyük dev-
let adamı İsmet İnönü'nün konuşmasındaki
bir kaç tümceyi burada hatırlatmak çok ye-
rinde olur: "Bu hastane ustün düzeyde eğitim
ve sağlık hizmeti vermenin dışında tıp saha-
sında önemli araştırmaların yapılacağı bir bi-
lim yuvası olarak kurulmuştur. Halkımızın.
bunun gibi kurumlarda calışaalardan bilim-
sel araştırma ürünlerini beklemek ve görmek
en doğal hakkıdır" diyerek bilimsel araştırma-
lara ne deali değer verdiğini göstermiştir.
TÜBİTAK kurtuldu
Tüm engellemelere karşın insanlarımız ara-
sında "Genç Türkler" esprisini özümsemişler,
bilime ve araştırmaya eğilme eylemlerini yıl-
madan sürdurmüşlerdir. 1963 yıhnda bir grup
aydın bilim adamımız, dönemin Başbakanı ts-
met İnönü'nün büyük desteğiyle bir araya ge-
lip Türkiye'de bilimsel araştırmaları destekle-
mek, yol göstermek, bilim adamı yetiştirmek
ve araştırıcıları ödüllendirmek gibi görevleri
yürüten bir kurumun oluşmasını sağlamışlar-
dır. Bu kurum TÜBİTAK'tır. Amacı dogrul-
tusunda bu kurum büyük hizmetler vermiş-
tir. En azından üniversitelerimizde bilimsel de-
netime yanaşmayan ve fakat her zaman para-
sal destek isteyen zihniyete çok öğretici ders-
ler vermiştir. Proje nasıl yapılır, nasıl değer-
lendirilir, verilen paranın hesabı nasıl sorulur,
bilimsel üretim hangi nitelikte olmalıdır, bi-
limsel değerlendirme ölçütleri nedir ve daha
bir çok evrensel, bilimsel kurallar TÜBİTAK
tarafından uygulanmış ve doğal olarak uygu-
lamaları zorunlu olduğu halde bundan kaçan
kişi ve kurumlara öğretilmiştir. Böylece yavaş
da olsa özellikle akademik kurumlarda ger-
çek araştıncılar biraz yaşam hakkı bulabilmiş-
lerdir. Başlangıçta bu kurumda da bazı aksak-
lıklar olmuştur. Bunlar zaman aşamasında dü-
zeltilebilecek ve her yeni kurumda görülebi-
lecek türden olaylardı.
TÜBİTAK'ın en karanlık dönemi 1987 -
1990 yılları arasıdır. Bu dönemde tum gerçek
araştıncılarımız TÜBİTAK'ın tam anlamı ile
siyasal bir kurum durumuna döndüğüne
inanmışlardı. Bu düşüncenin haklı nedenleri
vardı. Zira kurum, gelişmeyi ve bilimsel araş-
tırmalan "Şeyhin kerametinde" bulan bir kad-
roya bilerek ya da inanmak isteriz ki bilmeye-
rek teslim edilmişti. Projelerin pek çoğu g-ı-
çek araştırmacılara değil 1e belirli düşünce-
nin sahiplerine verilmeye başlandı. Araştırma-
cılık yeteneği ve uluslararası yayınları ile tum
dünyaca bilinen değerli bilim adamlarınuzın
projeleri gözardı edildi ya da sümenaltında ay-
larca saklandı. Ne var ki "Genç Türkler"in to-
runları gerçek bilim adamlan bu durumun ül-
kemizin gelecegi için onanmı güç zararlar
oluşturacağıru zaman zaman kamuoyuna du-
yurdular. 1990 yılı başlarında "Genç Türkler"
niteliğindeki genç bir grup araştırmacı kuru-
mun (TÜBİTAK'ın) yönetsel basamaklarında
göreve getirildi. Kısa sürede oluşturulan bilim
kurullarında ülkemizin genç, dinamik gerçek
araştırmacılarına yer verildi. Geçmiş iki yılın
açtığı yaralar ve daha önceleri bilinen bazı ak-
sakhklann onarımı ile TÜBİTAK, kuruluşun-
daki durumundan daha ileri düzeye getirildi.
Şu andaki izlenimimiz, TÜBİTAK'ın evrensel-
bilimsel ölçütleri dikkate alarak proje öneri-
lerini inceleyen, uygun bulduğu projeleri des-
tekleyen, projeleri yakından izleyen, verdiği
maddi destekle neler üretildiğini arayan ve so-
ran, Ülkemizde bilimsel gizilgücün (potansi-
yelin) artmasına yardımcı olan önemli bir ku-
rum olarak işlevini sürdürmesidir.
"Genç Türkler" evrensel ölçütünü taşıyan
devrimci, ilerici ve yaratıcı Türk aydınlarının
sesine kulak vermek ve ülkemizin çağdaş uy-
garlık düzeyine çıkmasında temel bilimsel
araştırmalann yerini bilmek hepimizin, özel-
likle ülkemizi yönetmeye soyunan siyasal par-
tilerimizin başta gelen görevleri olmalıdır. Ge-
lecek genel seçimlerde herhangi bir siyasal par-
timizin seçim posterinde bilimsel araştırma-
lara verilen önemi vurgulayan Avustralya ör-
nekli bir girişimine tanık olursak bu konuda
epeyce yol kat ettiğimize inanacağım.
(1) Bntısh Medical Journal, 302: 840 (1991)
(2) Cumhurıyeı gazetesi (17 Eylul 1987)
EVET/HAYIR
OKT4YAKBAL
Kavga Değil Birliktelik
SHP Kurultayı konusunda o kadar çok yazı okudunuz ki
bilinenleri bir kez daha yinelemek gereksiz. Ben de iki gün
kurultayı izledim. Dayanabildiğim kadar!.. Dayanılacak gibi
değildi. Bırakın havalandırmayı, bir tek pencere, bir tek ha-
va deliği bile yoktu. Bizim mimartanmız böylesine ilkel bir spor
ve kongre salonu yapmakta doğrusu ya eşsizdirler!
Bir yarış vardı. Genel başkan olmak yarışı. Bitli mi? Bay-
kal ikinci kez yenik düştü, ama yenilmeyi benimsedi mi? Be-
nimseyecek mi? Parti içinde 'ikinci genel merkez'in lideri,
yüzde 49'a yakın oy almtş 'ikinci genel başkan' kişiliğiyie sa-
vaşımını sürdürecek mi? SHP iki başlı bir parti olmak niteli-
ğinden bir türlü kurtulamayacak mı?
önce Baykal ve yanlıları şunu iyice bilmelidirter: SHP'de
Inönü'den sonra genel başkanlığa ille de Baykal getirilecek
değildir. Geçen gün de yazdığım gibi SHP'de pek çok genel
başkan adayı vardır. inönü kendiliğinden çekilse yerini he-
mencecık Baykal'ın alacağını düşünmek çok yanlıştır. Bay-
kal bu kez karşısına çıkacak başka adaylarla çarpışmak zo-
runda kalacaktır. Bunca yenilgiden ders alabilirse genel se-
çime gidildiği şu günlerde partiye bağlı bir 'er' gibi çalışma-
s< gerekir. Yoksa SHP genel seçimde beklenen başarıyı gös-
termese de ben inönü'nün yerini alsam hesaplan yaparsa
bundan en başta kendisi zararlı çıkacaktır.
İnönü, üçüncü turda seksen üç oyla Baykal'ı geride bırak-
tı. Bunu küçümsemek yanlıştır. Demokrasilerde bir oy farkla
üstün çıkan bir lider saygınlığını korumuş sayılır. Bushlar, Mit-
terrandlar daha başkaları yüzde seksen doksan oyla seçim-
leri kazanmış değillerdir. Yüzde doksan oyla başkan seçil-
mek, lider olmak, ancak faşist ülkelerde görülür. Bir de 12
Eytül sonrasında Bay Evren'in Cumhurbaşkanı seçilmesin-
de!..
İnönü, önümüzdeki iki yıl boyunca SHP'nin tartışılmaz li-
deridir. Parti meclisinde 28 kişilik bir desteğe sahiptir. Bay-
kal listesinden PM'ye girenler arasında da sağduyulu insanlar
vardır. Ömeğin Adana eski İl Başkanı Ziya Yergök'ü Baykalcı'
diye tanımlamak yanlıştır. Onun gibi daha başkaları da var.
Sağduyu, SHP'lilerin iç çekişmelerden kopmalarını, genel
seçime tek bir yumruk gibi girmelerini gerektirir. Yoksa ku-
ruttayın hemen ertesinde ikinci genel merkezde bir araya ge-
lip 'inönü'yü yeniden bir kurultaya nasıl çağırır da deviririz'
planları kurmaya başlanırsa, kesin olarak bilelim, SHP ge-
nel seçimde yenilgiye uğrayacaktır. Şimdi gerçekleştirilme-
si gereken, iki yıl sonra yapılacak kurultaya kadar İnönü li-
derliğinde bütünleşmek, genel seçimlerde üstün çıkmanın
savaşımını yapmaktır.
Şu tabloya bir göz atmakta yarar var: 1988'de toplanan 2.
Olağan Kurultay'da Baykalcılar 20'ye yakın PM üyesi elde et-
tiler, parti içinde egemenliği ele geçirdiler Inönücü diye anı-
lanlar ise 15'e yakın... Genel Sekreter Deniz Baykal oldu. Ama
bu kadro bir ahenk içinde görev yapamadı. 5. Olağanüstü
Kurultay'da 'güçlü genel sekreter' Baykal daha büyük bir ço-
ğunluk elde etti. Baykal'dan yana en az 30 PM üyesi vardı.
İki dönem Baykal genel sekreter olarak görev yaptı, ama hi-
zip başılığını bırakmadığı için SHP'de bir bütünlük kurula-
madı. Eylül 1990 da İnönü'nün isteğiyle toplanan 5. Olağa-
nüstü Kurultay bu kez Baykalcıları sildi. PM'de İnönü yan-
daşları çok büyük bir çoğunluk elde ertiler. Bu kez 3. Ola-
ğan Kurultay ise tıpkı 2. Olağan Kurultay'ın sonuçlarına ya-
kın bir görünüm veriyor. PM"de 30 inönücü, 15 Baykalcı üye
vardır.
Taban kavga istemiyor. Taban genel seçimde partinin üs-
tün çıkmasını istiyor. İktidar istiyor. inönü'sü, Baykal'ı ve tüm
SHP'lilerle iktidan elde etmek özlemi içinde... Bu özlemi bal-
talamak, kurultay delegelerinin sunduğu 'uzlaşma', birlikte
çalışarak partryi iktidara götürmek fırsatını iyi değerlendirmek
gerekir.
Bakın, önümüzdeki kasım ayında genel seçimin yapılacağı
söylentileri var. ANAP hükümeti seçim tarihini geciktirmenin
kendisi için hiç de yararlı olmayacağını görüyor. Ülke her ge-
çen gün daha beter bir çıkmaza girmektedir. Mesut Yılmaz
gibi partilerini tam bir bozguna sürüklenmekten kurtarmak
isteyenler en yakın tarihte bir genel seçımı kaçını'rnaz gor-
mektedirler. ANAP işler daha bozulmadan seçmenii karşı-
sına çıkmak zorundadır. SHPnin de yakın seçim gerçeğinı
görerek gerçek bir birliktelik kurması kaçınılmazdır.
Tiirkiye C ımılıuri>eti Stradi\ar>üsü!.
Sayın Aykal, biz müzik kültürümüzü sayenizde arttırdık. Siz
de bir nebze mimarlık kültürüne sahip olmak için Sayın Ord.
Prof. Ekrem AkurgaPın dünya ve Türk mimarlığını tek
cümle ile özetleyen şu harika formülüne kulak verin: "Yunan
mimarlığı yapının dışıdır, Roma içi; ama Selimiye her ikisinin
de en mükemmel bileşimidir." Biz bu geleneğin mimarları
olarak dünyanın en sayılı konser salonlarından birisini
yapabileceğimize inanıyoruz.
ŞÜKRÜ KOCAGÖZ Mimar
Bir bina, keman ya da kuyruklu piyano
mudur? Bunun böyle olduğunu her zaman
büyük hayranlık duyup övündüğümüz Gü-
rer Aykal'dan duymasaydık, "Bir konser
salonu ile bir Stradivaryüs arasındaki ben-
zerlik nedir? Yanıt; ikisini de Pekinel kar-
deşler çalamaz" türünden bir Amerikan
fıkrası ile karşı karşıya olduğumuzu sanır-
dık. Geçen günlerde Sayın Aykal ile Cum-
huriyet'te yapılan bir röportajda değerli şe-
fımiz, Ankara'da yapılması düşünülen kon-
ser salonunun Almanya'daki bir yapının
aynen kopyası olması isteğini savunmak
için böyle söylüyor. Konser salonunun "bir
enstnimandan başka bir şey olmadığını" ve
her müzisyenin kendi enstrümanını secme
hakkı olduğundan Abnan mimar Skoda'-
nın yapısının tıpkısının Ankara'da yapıla-
bileceğini, hatta yapılması gerektiğini savu-
nuyor. Bu mantık çerçevesinde yaptığı açık-
lama, Skoda'run yapısının kopyasını çizmiş
olmakla suçlanan Türk mimannı da iyice
bu suçlamanın altına sokuyor. Değerli şe-
fımiz bu "enstrüman secme özgıirlüğü" an-
layışının sonucu Ankara salonunun bilinç-
le ve isteyerek bir kopya olmasını savunu-
yor. Seçilen tasanmın kopya olması tartış-
masına girmeksizin biz sadece bir yapıyı
enstrüman gibi gören anlayışı ele alacağız.
Yazın (edebiyat), resim gibi müzik ve mi-
marlık da kültürün bir parçasıdır. Bu sa-
natlar sürekli iletişim içindedir. Ulusal ge-
lişimleri içinde birbirlerini desteklerler. Ben
ve pek çok mimar, müzik kültürümüzü Sa-
yın Aykal gibi bu işin önde gelenlerinden
aldık. Kültürümüz içinde Cemal Reşit Rey
ile Sedat Hakkı Eldem'in koşutluğu ve bü-
tünlüğu yadsınamaz. Ben mimarlığımı ge-
liştirirken muziğimizin bilinçaltındaki ak-
tarımlarını derinden duyumsuyorum. Ama
bugüne kadar da müzikçilerimize yol yön-
tem göstermek, "Ben dinleyiciyim arkada-
şım, dinleyeceğim orkestrayı, şefi seçmek
hakkımdır, ben her hafta Berlin Filanno-
ni'yi dinlemek isterim" demek aklımm
ucundan geçmedi.
Fransızlar devrimin 200. yılı için Bastil-
le'de yeni bir opera inşa ettiler. "Bu bina
bir enstrümandır, dünyada en iyisi hangisi
ise onu yapalım" demediler. Ve bu yapıda
UçUncü balkonun inşa edilip edilmemesi
akustik uzmanlarını çok uğraştırdı. Bina-
nın çözümlenen sorunlarmdan birisi de
buydu. Ama tek ve en önemlisi değildi. Bir
yapı da senfoni gibidir. Bütünlük ister.
Hans Scharoun'un Berlin Filarmoni bina-
sı Alman kültürü içinde 9. Senfoni ile yan
yana durmaktadır. Orada dün Karajan var-
dı, bugün Abbado. lcracı sanatçıları kü-
çümsediğim gibi bir yanlış anlama olmasın.
O büyük icracılar ki bu alınganhğı göster-
medikleri için büyüktürler.
Atatürk'ü, dünyanın en iyi anıtmezan-
dır, yedi harikadan birisidir diye Bodrum
Mozolesi'ni yeniden inşa edip gömemezdik.
Sırf akustiği iyi diye vaizlerin, hocalann sesi
için "en iyi enstrümandır" diye, bir başka
Islam ülkesi Selimiye'yi yeniden inşa etmeye
kalksa kıs kıs gülmez miyiz? S'ilimiye'nin
Ankara'da yeniden bir "andıranını" yap-
maya kalktık. Sonuç ortada. Değeri yük-
sek kültür varlıklarının (ki dış ulkedeki ör-
nek alınmak istenen salon da kuşkusuz öyle
bir yapı) taklidi rüküş olmaya mahkûmdur.
Gunümüzün bütün teknik olanakları ile
kimse gerçek bir Stradivaryüs yapamıyor.
Gerçek eserler taklit edilemez. Onlar beür-
li koşullarda, belirli yerlerde ve ilişkin (ait)
oldukları zaman diliminde doğarlar.
Sayın Aykal, biz müzik kültürümüzü sa-
yenizde arttırdık. Siz de bir nebze nıimar-
lık kültürüne sahip olmak için Sayın Ord.
Prof. Ekrem Akurgal'ın dünya ve Türk mi-
marlığını tek cümle ile özetleyen şu harika
formülüne kulak verin: "Yunan mimarlı-
ğı yapının dışıdır, Roma içi; ama Selimiye
her ikisinin de en mükemmel bileşimidir."
Biz bu geleneğin mimarları olarak dünya-
nın en sayılı konser salonlarından birisini
yapabileceğimize inanıyoruz. O yapnun açı-
lışında da Saygun'un keman koncertosunu
sizin yönetmeniz yakışır. Emin olun 9. Sen-
foni ile Scharoun'un binasındaki kadar mü-
kemmel bir bütünlük doğacaktır. Ve emi-
nim ki bundan da en çok Saygun'un ruhu
mutlu olacaktır. Ama siz, bizden olmayan
bir yabancı yapının kopyası ya da onun
"gibisi" bir yapıda çalınacak keman kon-
çertosu, Saygun'un ruhunu şadedecektir di-
yorsanız... Ne hüzünlü ki cumhuriyetimiz
kendisini, kültürünü kavraVamamış mü-
kemmel bir kulak ve değnek yetiştirmiş di-
ye düşüneceğiz. Ve sonuç olarak da yurdu-
muzda iyi otobüs şirketlerinin adlarının ba-
şına "öz", "hakiki" sıfatları koyarak ya-
pılan değersiz özenticilik anlayışını en üst
düzeyde taçlandırmış olacağız.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kendisini tem-
sil eden, akustiği çok yüksek bir konser sa-
lonuna gereksinimi var; bir Stradivaryüs,
eşsiz ve sonsuz değeri dahi olsa ona yakışır
değildir.
72'li
, HÜSEYtN ÖM)ER
SÖNMEZ'i
kaybettik.
Acımız sonsuzdur.
DARÜŞŞAFAKALILAR DERNEĞ1
72'ü
HÜSEYİN ÖNDER
SÖNMEZ'İ
kaybettik.
Acımız sonsuzdur.
DARÜŞŞAFAKALI
72 MEZUNU KARDEŞLERİ
OLURBOYLE
U^yar^adbMM^. V A K A L A K
nfin {fiüa» pkan odrem») «pfo-
fflCJfcd&Mf<htattIİ|»X*VIMk-
nauf ttyuka w<S$l
'19Wh yıitorm Mr ^ y
û» KtlMt OffiOft* « f ftoW»
«araydu Su J h * l
r»
y 9 r
«B
T
«ar»y»a Vak'timr'«Sı
7
Tel:
yaş
172
ikizlere evde bakacak
BAKICI
Aranıyor.
38 00 (9.30-17.30 arası)
•rsmaya
Styo?**.
d "9W» 6tafi«6taıfi
m»t* httyonfcı. KoBînhkla te-
te^jnt fdım*yt btfUttt Ktisto-
to*o"mi o Bön taMiıra. JfW m
d* ç«A »«ırtyorttu.'
MMBMd KEMAL
2. BaskıLÜTFEN TALEP EDİLEN HER
KİTAP İÇİN 5000 TL POSTAPULU
GÖNDERMEYI
UNUTMAYINIZ
HtTW İKMBJ İSTHK «MCÜ
PtsttKıtBtıZ
şte KÎTABI
TEŞEKKÜR
Kızımızın skolyoz ameliyatını gerçekleştiren ve sağlığına
kavuşturan
DOÇ Dr. AZMİ HAMZAOĞLU'na
AsMtanlan Dr. HAKAN DİNÇYÜREK
Dr. SIRRI BAŞTÜRK
re Dr. CENGİZ ŞEN'e
An«te«8. Dr. SÜLEYMAN KÜÇÜKAY'a
ilgi ve yardımlannı görduğümüz
prof Dr FAHRİ SEYHAN'a
lstanbul Tıp Fakültesi Ortepedi Kliniği
hemşire ve personeline, teşekkür ederiz.
Dr. ÖZALP ASİL ve EŞt
TEMSİLİ VE KATILIMa
DEMOKRAStNİN KÖKENİ
Doç. Dr. Sami Selçuk
8.000 lira (KDV içinde)
Çağdaş Yayınlan Türkocağı Cad 39-41 Cağaloğlu-tstanbul
Ödemeli gönderilmez.
^ytt Au Pair Acentası
Q ' ' \n Ingıllere F'îrsa - lspa^ya
J**. ı g Itaya • Hollanöa - Kanada
• ^ (&,: ' Aıtı*rilu|Erke*de3«!eb-:rı
* E** 9 1-158 53 42-161 43 87
Nüfus cüzdanlanmızı,
ehliyetlerimizi kaybettik.
Hukümsuzdur.
MUZAFFER AKTAŞ,
A YLA AKTAŞ
• f
PENCERE
27 Mayıs ve Demirkırat
Doktor Giyotin, 1789'da Fransız Millet Meclisı'ne kafa uçu.
mak için bir makine tasarımı sundu. Devrimin ilk yılıydı. Y»
sama Komitesi' doktoru görevlendirdi. Yapılan makinede •
uygulama 1792 yılında gerçekleşti. İdam için kullanılan i
cın adını halk koydu
Giyotin!..
Giyotin, Fransa'da ölüm cezasının kaldırıldığı 1981'<
kullanıldı.
Doğru ya da yanlış, Fransız devriminde kırk bin kiş
yotin'le canını verdiği söylenir. 1789, insanlık tarihine 6& ;
rasiyi kanla kazımıştır. Ne var ki İnsan Haklan 8/W/rts/'nine
rağı bütün dünyada devrimlerle dalgalanmaya başlaoV
uzaktaki toplumlar bile etkileşimin dışında kalamadıla
Bugün 1789'dan yana olmak, Kral 16'ncı Louıs ile Kra
Marie Antoinette'in kellelerini istemek değildir; Bastille
danı yeniden mi basılacak? Zaman tüneline girip Fransızc
rimini yeniden yaşamak olanaksızdır. Buna karşın iki yty.
dır dünyada kanlı-kansız devrimler gündeme gıriyor. H-
istendigi zaman al baştan yapılabilen bir video kaseti »~
dtğı için artık tarihi yeniden yaşayamayız; ama felsefio
lumsal, siyasal nedenlerini tartışabılıriz.
•
1908.
Meşrutiyet İnkılabı...
'Hareket Ordusu'nun kanlı müdahalesiyle İkinci Abdülru
mit istibdadı yıkıldı.
'31 Mart vakası' bugün de tartışılıyor; 'ayaMan/na'nın yar
daşları var; karşıtları var. Aklı başında bir insan, geçmişe b£
karken, kan davalarını sürdüreceğine olayı anlamaya çalışı
bilimsel açıdan ölçüp biçmeye yönelir. 1908'le iktidara ge
çen İttihat ve Terakki'nin dostu ya da düşmanı olmak 21'inci
yüzyıla 9 kala ne anlam taşır?
•
1960...
27 Mayıs devrim i...
Otuz bir yıl önce gerçekleşen 27 Mayıs, o günkü dünya
ve ülke ortamına göre bir devrim içeriği taşımaktadır. Olayın
yaratıcısı kimdi? Gençlik, aydınlar, genç subaylar, halk kitle-
leri, üniversite öğretim üyeleri hareketin içinde yerlerini al-
mışlardı. Devrim meydanlarda uç verdi; aşağıdan yukarıya
doğru orduda patladı; kendi içindeki çatışmalarla yolunu yor-
damını arayıp '13 Kasım Operasyonu' ile bulou. .
1961 Anayasası'yla belgelendi
Türkiye, 27 Mayıs devrimiyle Batı Avrupa'nın İkinci Dünya
Savaşı'ndan sonra ulaştığı 'sosyal devlet' kavramını yakala-
dı; yargıç güvencesi, özerk üniversite, hukukun üstünlüğü,
toplusözleşmeli grevli sendika kurma hakkı, vb. 1961 Ana-
yasası'yla halkın bilincine yazıldı.
Peki, 27 Mayıs devrimini savunmak, askeri müdahale yan-
lısı olmak mı demektir?
Hayır...
1908 Hareket Ordusu'nu ya da Fransız devrimini olumlu
açıdan değerlendiren kişiyi suçlayabilir misin? İçeriğinde öz-
gürlüğe, demokrasiye, insan haklarına yönelik nice tarihsel
devinimde, bugün onaylanmayacak yöntemler gündeme gir-
miştir.
Devrim ile demokrasi arasındaki bağıntıyı çözemeyen kişi
aydınlanma tarihini yanlış yorumlamaktan kurtulabilir mi?
•
'Oğul Ahmet'ın değil, 'Baba Öza/'ın televizyonunda
'Demirkıraf dizisini ye ardından düzenlenen açıkoturumu iz-
ledikten sonra duşünceye daldım.
12 Eylül'ü daha aşamadık...
Hapishanelerde 11 yıllık tutuklu yaşıyor: işkenceler sürü-
yor; yargılamasız infazlar uygulanıyor. 1980'lerde çocuk yaş-
taki gençleri sıra sıra darağaçlannda sallandıran askeri fa-
şizmin hukuku 1991'de geçerliyken televizyonda 31 yıl ön-
ceki 27 Mayıs'ı yargılamanın anlamı ne?
Onlarca gencin ıpe çekilmesini 'asmayalım da besleyelım
mi?' diye savunan Kenan Evren Marmaris'te otururken, otuz
yıl önce bile ölüm cezasına karşı çıkan Suphi Karaman'dan
27 Mayıs'ın hesabını ekranda soruyoruz...
Maşallah mı diyelim?..
I'DAN HABERLER
Arthur
Rimbaud
ÖLÜMÜNÜN
YÜZÜNCÜ
YILINDA
İKİKİTABI
BİR ARADA
CEHENNEMÜE
MRMEVSÎM
Şİİrler / 16.000 lira
"Rimbaud şiiri niçin 21 yaşında bıraktı?" diye soruyor-
lar. Cehennemde Bir Mevsim ve Illuminations'dan son-
ra şiir yazılabilir miydi? Rimbaud şiiri bırakmadı, şiiri
tamamladı. Rimbaud sessizttğe ulaşan ilk şairdir. "Ill
minatons'dan sonra ne yazılabilir?" sorusunu yûz yj
hiç kimse yanıtlayamadı.
hazırlayan ve çeviren
ÖZDEMİR ÎNCE
CAN YAYINLARI/ Babıâli Cad. No. 19/2 Cağaloğlu, İst.
*ı>ıluBMm»aKHIwıı«i«ıp
TEORSOSYALİST OARTI YAYIN ORGANI
AGUSTOS 1991
20. SAYI CIKTI
Nuruosnlanıye Cad No:19 3 34410
Cagaloglu-lstanbul Tel 513 83 52-53
SOSYALİST PARTİ
İKİNCİ BÜYÜK KONGRE
BELGELERİ
• G«a«l Başkaa FERİT İLSEVER'ia A<ış Koaufmosı • Kongr«v«
G«l«n MUsajlor va Katıloa Koauklar • D«l«g«l«rıa
Koaufitıaları • Kongred* Alınan Kararlar • Yaai Safitaa MKK,
MDK Asıl »• Yadak Üy«l«ri • Yeai C«n«l Bafkaa D06Ü
PERİNÇEK'ia Kongrt va Eataraasyonal $aalilctaki Koauşatası
• Yabaa<ı Koauklona Koaufmaları Kore Emekçıler Partisi
Delegasyonu Ba^kdnı Kım Hyong L Kuba Komunıst Partısı Temsılcısı
Jorge Caslru
ABD'NİH KÖRFEZ SAIDIRISI TÜRKİYE'DE DE YARCILANIYOR
Haluk Gerger Alpjsljn Ijıklı
Doğu Perınçek
Türkiya Raporuau 0lu$turma Çağrısı