22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 HAZİRAN 1991 DIŞ HABERLER CUMHURtYET/9 Özal: Askersiz Kıbns • BRÜKSEL (AA) — Cumhurbaşkanı Türgut Özal, Belçika'da yayımlanan Knack dergisine verdiği demeçte, Türkiye'nin, bir anlaşma olursa Kıbns'taki askerlerini çekeceğini söyledi. Türkiye'nin, Kıbns'ta askersiz bir iktidar istediğini belirten Cumhurbaşkanı, şöyle konuştu: "Ben o tarihte iktidarda olsaydım, 1974'te değil 1963'te Kıbrıs'a mudahale ederdim. Bence Turk Silahlı Kuvvetleri o sırada hazır değildi. 1974'ten bu yana Kıbns'ta hiçbir şey olmadı. Çünkü Türkiye, orada banşı sağlamak için duruyor. Rumlar silahlanmak için çok para harcıyorlar. Bu silahlarla ne yapacaklar? Türk ordusu, Kıbrısh Türkleri konımak mecburiyetindedir." Mısır-Iran stirttişmesi • KAHİRE (AA) — Körfez bölgesinin güvenliğinin sağlanması konusunda gizli bir rekabet içinde bulunan Mısır ve tran arasındaki sürtüşme son günlerde yapılan resmi açıklamalarla su yüzüne çıkmaya başladı. Iran Dışişleri Bakan Yardımcısı Muhammed Besarati'nin salı günü "Mısır'ın içinde bulunduğu ekonomik kriz nedeniyle Körfez'de bir rol üstlenemeyeceği' yolunda yaptığı açıklama Mısır Dışişleri Bakanı Emir Musa tarafından sert bir bildiriyle yanıtlandı. Mısır Dışişleri Bakanı Musa, lranlı yetkilinin açıklamasını hayretle karşıladıklarını belirterek Ortadoğu'da askeri ve ekonomik açıdan en güçlü ülke olan Mısır'ın katılmayacağı bir güvenlik düzenlemesinin söz konusu olamayacağını bildirdi. Ankara ya silah yasagı kalkü • BERN (AA) — tsviçre, Körfez savaşının ardından koyduğu Türkiye'ye silah satıs yasağını kaldırdı. Hükümet sözcüsü Achille Casanova, salı günü yaptığı açıklamada bu yasağın Türkiye'nin sıcak savaşın içine girebileceği kaygısı ile 17 Ocak 1991'de konulduğunu anımsatarak bu tür bir riskin ise artık kalmadığını söyledi. tsviçre yasaJarı, gerilim bölgelerine silah satılmasını yasaklıyor. Azerbaycarfdan çekinceli onay • MOSKOVA (AA) — Azerbaycan Parlamentosu, SSCB'nin Yeni Birlik Sözleşmesi taslağını bazı değişiklik önergeleriyle benimsedi. Bakü'deki Halk Cephesi kaynakları, Azerbaycan Parlamentosu'nun bugünku oturumunda Yeni Birlik Sözleşmesi taslağının reddedilmesini isteyen Demokratik Muhalefet gnıbuyla parlamentoda kontrolü elinde bulunduran Komünist Parti'ye bağlı milletvekilleri arasında sert tartışmaiar çıktığını bildirdiler. Duvar boyacısı KP lideri oldu • HANDİ (AA) — Vietnam Başbakanı Do Muoi, Vietnam Komünist Partisi'nin 7'nci Kongresi'nde parti genel sekreterliğine seçildi. Eski Genel Sekreter Nguyen Van Linh'in yerine geçen Do Muoi, aynı zamanda 13 üyeden oluşan yeni politburonun başkanlığını da üstlendi. Kongre sonucunda aralarında Dışişleri Bakanı Nguyen Co Thach ve Içişlerı Bakanı Mai Chi Tho'nun da bulunduğu 7 bakanır. yeni siyasi buronun dışında kaldığı öğrenildi. Eski bir duvar boyacısı olan Du Muoi, 1976 yılında girdiği Komünist Partisi yönetiminde kademe kademe ilerleyerek 1988 yılında başbakan seçilmişti. G.Afrika'da büytik gözaltı • JOHANNESBURG (AA) — Guney Afrika Cumhuriyeti'nde, polisin aranan suçluları yakalamak için düzenlediği 'Blitz Operasyonu'nda yaklaşık 4600 kişinin gozaltına ahndığı belirtildi. 60 bın polisin katıldığı operasyona. ordu birlikleri de yardımcı oldu. Güney Afrika Cumhuriyeti'nde daha once de "Tunderbollt Operasyonu" adı altında benzer bir uygulama gerçekleştırilmişti. KKTC lideri, görüşmenin kasım ortalannakadargerçekleşebileceğini söyledi Denktaş/zirvelden luııııthıRauf Denktaş, yapılacak bir toplantının mutlaka başanh olması gerektiğini söyledi. Denktaş, BM Genel Sekreteri Cuellar'm, kendisine gönderdiği mektupta toprak tavizi istemediğini belirtti. Dış Haberler Servisi — KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Cumhurbaşkanı Tur- gut Özal tarafından onerilen "dörtlii zirve"nin, kasım ayı or- talarına kadar gerçekleşebilece- ğinden umutlu olduğunu söyle- di. Denktaş, "Böyle bir toplan- traın mutlaka başanlı olması ge- rekir. Bu nedenle ön çalışmalar gerekiyor. Sonuç alınabilmesi için Rumlano, Kıbns Tiirkiınün eşitligini benimsemeleri gerekir" Denktaş, Kıbns sorununa iliş- kin olarak ortaya çıkan son ge- lişmelerin ışığında Cumhuri- yet'e yaptığı değerlendirmede, BM Genel Sekreteri Perez de Cuellar'ın Ankara, Atina, KKTC ve Kıbns Rum kesimine gönderdiği mektuba değinerek, "Sayın Cuellar, bu mektupta, en azuıdan eylıil ayına kadar bir çerçeve anlaşması sağlanmasını istiyor" diye konuştu. Cuellar'ın, surdürdüğü iyini- vet misyonu nedenivle Kıbrıs Rum kesimi lideri Yorgo Vasi- liu ile KKTC Cumhurbaşkanı arasında bir statü aynmına gi- demeyeceğini anımsatan Denk- taş şunları söyledi: "Önemli olan göriişmelerin nasıl yapılacagı değildir. Önemli olan, Rum tarafının bizim eşit- liğimizi kabul edip masaya otur- masıdır. Masaya oluruldugun- da kesin olarak sonuç alınması gerekir. Sayın Cuellar'ın, bize gönderdiği mektuptan ortaya çı- kan sonuç, dörtlii zirvenin be- nimsendigidir. Ben, böyle bir zirvenin kasım ayı ortalanna kadar gerçekleşebileceği konu- sunda umuthıyum. Şu an için önemli olan, Rumlann niyetinin ne oldugudur. Rumlar, niyetle- rini açıkça ortaya koymalıdır." Denktaş, Kıbrıs Rum kesimi ile eşit siyasi statüde masaya oturabileceklerini yineledi ve "Sayın Cuellar, topraktan ver- lerinden vdilenlere kadar her tiirlii konunun masada göruşül- mesini istiyor. Ancak, bu konu- da bizden bir taviz istenmiyor. Toprak gibi konular, ancak ma- saya oturunca göriişülür" dedı. AA'nın haberine göre de, KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Cuellar'a vereceği ya- nıt konusundaki çalışmalarını sürdürüyor. Denktaş, dun KKTC Başkanı Derviş Eroğlu ile birlikte bir araya gelerek, Cu- ellar'a verilecek yanıtı ele aldı. Denktaş, daha sonra yaptığı açıklamada, dörtlü bir zirvenin başanlı olması için, önceden, çok hızh bir mekik diplomasi- nin "Rumlann da katüacaklan şekilde" işletilmesine gerek bu- lunduğunu söyledi. Denktaş "Böyle bir toplantı için her iki tarafın da ön çalışma yapma- sı lazım. Her iki tarafın birbiri- nin çalışmalarından haberdar olup, bazı şeyleri birbirine uy- durmaya, uyum içerisine sok- maya çalışması lazım ki, oraya gidildiğinde öyle sürprizkne karşılaşmayalun" dedi. Denktaş, genel sekreterin mektubunda belirttiği şekilde, eylüle kadar bir çerçeve anlaş- masının yapılabilmesi için çalı- şacakiannı, ancak ön hazırhk- lar nedeniyle, bu sürenin eylü- lü de geçebileceğini belirtti. Cuellar'dan destek isteğiGenel Sekreter, uluslararası zirve için Güvenlik Konseyi'nin yol göstermesini istedi. Ancak Cuellar, zirve öncesinde taraflar arasında anlaşma noktasına gelinmesini şart koştu. ŞEBNEM ATİYAS NEW YORK — BM Genel Sekreteri Perez de Cuellar dun Güvenlik Konseyi'ne sozlu ola- rak sunduğu Kıbrıs raporunda uluslararası zirve konusunda Güvenlik Konseyi'nin yol gös- termesini istedi. Cuellar zirve için öncelikle taraflar arasında anlaşmaya vanlması konusunda bir taahhut alınmasını şart koş- tu ve herhangi bir uluslararası toplantı yapılmadan once "top- rak ve yeıierinden edilenler ko- nularında anlaşma noktasına vanlması" gerektiğini vurgula- dı. Cuellar yardımcılarının an- laşma planı için sekiz başlığı ta- mamlamak uzere gerekli butun taraflarla temmuz ve ağustos ayı içinde gorüşmeleri surdure- ceklerıni bildirdi ve Güvenlik Konseyi'ne ağustos sonunda "dunımun bir uluslararası top- lantı için hazır olup olmadığını degerlendirecek bir rapor vermeyi" teklif etti. Cuellar Cumhurbaşkanı Tur- gut Özal'ın dortlu zirve onerisi ile Yunanistan Başbakanı Kons- tantin Mitsotakis'in Kıbns Cumhuriyeti temsilcisı dahil do- kuzlu zirve onerisini Güvenlik Konseyi dikkatine sundu ve zir- venin çapınm Güvenlik Konse- yi'nce saptanmasını istedi. BM Genel Sekreteri raporunda, "Bildiğiniz gibi amacım iki top- lum liderini butunluklü bir an- laşma pianı uzerinde anlaşmak uzere bir zirveye davet etmekti. Ancak yukarda açıkladığım gi- bi boyle bir planın başlıklan oluşturulamadı. Bu nedenle bir anlaşma planı üretmeyi başara- cak uluslararası toplantı fikri hoşuma gitti. Böyle bir toplan- tı bir sonuca ulaşılabilmesi için beklenlileri yükseltecektir. An- cak böyle bir toplantının hazır- lığı ve çapı son derece önemli- dir. Birincisi, bu toplantı, taraf- ların planın sekiz başlığının her birinde anlaşma yakınlığına gel- mesiyle sağlanacak (artışmalara dayanmalıdır. tkinci olarak bu toplantıda plan uzerinde bir an- laşmaya vanlması için açık (a- ahhıit verilmelidir. Toplantı bu- na uygun bir zamanlama ile yapılmalıdır" dedi. Genel Sekreter raporu boyun- ca zirveden "uluslararası toplantı" olarak bahsetti \e "dortlu ya da dokuzlu" şeklin- de bir seçim yapmaktan özellik- le kaçındı. Genel Sekreter "Uluslararası toplanlıya hazır- lanmak için, iki laraf aynı an- da, öncelikle siyasi eşitlik tanı- mı ve anlayışı dahil olmak uze- re anlaşmanın genel ilkeleri. fe- deral birlik, iki toplumluluk, iki kesimlilik konulanyla ilgili fede- rasyonun temel ilkeleri hakkın- daki göruşlerini bildirmelidir. Daha once de belirttiğim gibi güvenlik ve garanti konuiarın- da bir anlaşmaya vanlması miimkün olmalıdır. Bu konuda anlaşma şu koşullarda saglana- caktır: 1979 ust duzey anlaşma- sına paralel olarak federasyo- nun silahsızlandırılması hedef olarak kalacaktır, 1960 garanti anlaşması geçerli çerçeve olarak tululacaktır, BM yasası ilkele- ri> le paralel olarak yenilenecek- tir, Kıbns'ın temel güvenlik gu- cu, eşit sayıdaki Türk ve Rum birliklerinden oluşacaktır" soz- leriyle raporuna devam etti. Cuellar, raporunda gelişme saglanması için ilk temel, acil konunun "toprak ve yerlerin- den edilenler olduğunu" lekrar- ladı. Güvenlik Konseyi bugun ko- nuyu gorüşerek genel sekreterin isteklerini destekleyen bir ba$- kanlık acıklaması yapacak. n a ı a ıaaııyette s ü r d ü r ü y o r , m y,, m d n SOBnl 2 h«fu on« yeniden faaliyete geçen volkanda kttçflk patlamalar surüyor. Pinatubo, şu ana kadar 250 bia Filipinliyi evlerini terk etmeye zorladı. Volkandaki patlamalar nedeniyle ölenlerin sayısının ise 200'ü bulduğu bildiriliyor. Pinatubo'nun etkili olduğu bölgelerden kaçanlar, kurulan kamplar- da çok kötü koşullarda yaşam savaşı veriyorlar. FiüpinJi yetkiüler, kampiarda salgın hastalıkla- nn görüldüğünü belirtiyorlar. (Fotoğraf: Reuter) Ankara, ABD Başkanı'nın ziyaret gündeminin Kıbrıs ağırlıklı gösterilmesinden rahatsız Bush'tanbeklentiler farklıDışişleri çevreleri, Kuzey Irak'taki durumun Türkiye için daha büyük bir aciliyet taşıdığını belirtiyorlar. Bu nedenle, ABD Başkanı George Bush'un temmuz ayında yapacağı ziyaretin çok amaçlı olacağı belirtiliyor. SEMİH İDİZ ANKARA— ABD Başkanı George Bush'un 19-21 temmuz tarihleri arasın- da Türkiye'ye yapacağı ziyaretin diplo- matik "altyapı" hazjrlıkları her iki baş- kentte yofun bir şekilde sürerken, An- kara bu ziyaretin sadece "Kıbns sorunu- nun çözümüne" yönelik bir "üst düzey egzersiz" olarak sunulmasından rahat- sızhk duyuyor. Dışişleri çevreleri, 1959 yıhndan bu ya- na ABD'den Türkiye'ye başkan düzeyin- de gerçeklesen bu ilk ziyaretin "çok yön- lü bir giindemi" olduğunu ısrarla vurgu- luyorlar. "Kıbns" unsurunun "Wıshing- ton'da basına sızdınlan bilgfleıie" ön pla- na çıktığına inanan söz konusu çevreler, buna karşın Türkiye açısından "ele alı- nacak çok farklı konuların da bulundugunu" belirtiyorlar. Bunun, Kıbns'ın ziyaretin ağırlıklı bir konusunu oluşturmayacagı anlamına gelmediğini de ifade eden bu çevreler, buna rağmtn, örneğin "Kıızey Irak'taki" durumun Türkiye için "daha büyuk bir aciliyet arzettigini" kaydedıyorlar. ABD'nin, yalnız Kıbns degil Türk- Yunan ilişkileri konusunda da devrede olduğunu söyleyen Dışişleri çevrelerinin bu bağlamdaki görüşleri şu noktalarda odaklaşıyor: — Körfez savaşı ile "tek süper güç" konumu tescil edüen ABD, bölgesel so- runlann çözümü için "kollan SIVHBUŞ" durumda. Çözümü sağlanan her soru- nun Washington'un "artı hanesine" ya- nlacağım bilen Bush yönetimi, bunu 1992'de yapılacak başkanhk seçimlerine yönelik olarak da gözetiyor. — Körfez savaşındaki performansı ne- deniyle Amerikan kamuoyunda sağladı- ğı prestij ve bunun getirdiği beklentiler, Başkan Bush'u "diplomatik başanlan- nı sürdurme" durumu ile karşı karşıya bıraktı. Kuveyt'in kurtuluşundan hemen sonra Ortadoğu sorununun çözümü için soyunduysa da bunun tahmininden da- ha "çetin bir ceviz" olduğunu gördü. Türkiye ve Yunanistan'a ziyaretleri gün- deme gelince, bu kendisine yeni olanak- lar sağladı. Boylece dikkatini, kronikleş- miş Türk- Yunan sorunlan ile Kıbrıs'a çevirdi. — Ancak bu sorunlarda sağlanacak çözümleri sadece Başkan Bush'un "pres- tij arayışına" bağlamak da hatalı olur. NATO'nun "kabuk detiştinnesi" ve Batı çıkarlanna yönelik tehdidin Ortadoğu- ya kayması nedeniyle Türk-Yunan ve Kıbrıs sorunlannın çözümünün Was- hington açısından bir de "pratik" yönü var. ABD, Ortadoğu'daki çıkarlanyla uygun olarak Akdeniz bölgesinde "is- tiknu" istiyor. Söz konusu sorunlar ise bu açıdan "engel" oluşturuyor. Dışişleri çevreleri, Başkan Bush'un bu çerçevede Atina ve Ankara'daki temas- lannda Türk-Yunan ve Kıbns sorunlan- na ağırük vermek isteyeceğinı kaydedi- yprlar. Ancak Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın Amerika ile ikili ilişkilerin "ye- ni bir zemine oturtulması" konusunu ana gündem maddesi olarak masaya ge- tireceğini tahmin ediyorlar. Bu bağlam- da Özal'ın, Amerika ile "serbest ticaret anlaşması" ve "stratejik işbirliği" gibi konulara verdiği önemi hatırlatarak şu görüşlere yer veriyorlar: "Körfez krizi sırasında gece günduz Türkiye'nin önemini vurgulayan ABD1 ye şunu söylemek istiyoruz: "Türldye olarak hangi kampta oldugumuzu ve bu çerçevede riskler alma pahasına yttköm- lülüklerimizi yerine getinneye hazır ol- dugumuzu gösterdik. Bu çift yönlii bir yol olduğuna göre sarfedilen güzel söz- lerin şimdi somut gelişmelere dönüştü- riilmesini bekliyoruz. Böylece Amerika 1 nın, soguk savaş sonrası yapılanma çer- çevesinde ikili ilişkileri farklı bir şekilde algılanmasını, bunun askeri olduğu ka- dar ekonomik ve siyasi boyutu da bulun- dugunu görmesini istiyoruz." ABD'nin Kıbrıs ve Turk-Yunan ilişki- lerine yaklaşımı konusundaki göruşlerini de dile getiren Dışişleri çevreleri bu bağ- lamda şunlan bildiriyorlar: "Türkiye, bu konulann çözümüne yö- nelik olumlu katkılan memnuniyetle karşıhyor. Ancak bu yapılırken tarihi perspektifin ve temel gerceklerin de göz- ardı edilmemesi gerekiyor. Türk-Yunan ilişkileri ve Kıbrıs sonınunun kompleks tarihi birikimieri bulunuyor. Bunlann hesaba kanlmaması halinde yapılacak gi- rişimlerin başanşızlığa mahkûm olaca- ğının anlaşılması gerekiyor." WASHINGTOiyDA DÜZENLENEN TOPLANTIYA İKİ TÜRK KONUŞMACI DA KATILDI Türkiye'de bısaıı hakları, ABD'de tartışıldı WASHINGTON (Cumhuri- yet) — \BD siyasi vaşamının onde gelcn aıleierinden Ken- nedyleı larafından düzenlenen ve Ermeni ve Rum lobisi ile bir- likte hareker edcn bazı Kongre uyelerının de dcteği ile gerçek- lesen bir toplamıda Turkiye'de- kı ınsan haklarının durumu ıar- iışıldı. ABD Kongresi'ne ait bıı ko- mis>on salonunda vapılan o/el nıtelıkli toplantıda kon: >an Is- tanbul Mıiletvekilı Mehmel Ali Eren, Kurtlerin Türkiye'de 600 yıldan ben "asimilasyon, tehcir ve soykırım" polıtikalanna mu- hatap olduklarını ileri surduk- ten sonra "Türkiye'nin Kürt po- litikaları ile Saddam Huseyin - ın Kurt politikaları arasında an tark \ardır. Haıta kulıurel hak- laı .ii,ısından Saddam Huseyin Turkıvc'dcı. daha ileridedır" dwüı Tn.ii ou ıturumu sona er- dirmek K'in "ABD ve diğer uy- gar ulkeleri" Türkiye'ye baskı yapmaya çağırdı ve ABD'nin Türkiye'ye "japlınm" uygula- masını istedi. Yazar Mahmut Tali Öngören ise konuşmasında ABD'nin Türkiye'ye yaptığı askeri yardı- mı kesmesini savundu ve bir Rum lobıcinin, söz konusu Amerikan yardımının Türkiye'- nin Kürtlere baskı ivin de kul- lanılıp kullanılmadığını sorma- sı üzerine, bunun mumkün ol- c'jğunu kaydtıti. Öngoren a>- rıca ABD Dış Yardım Yasası'- nda insan haklarını ihlal eden ulkelere yardım yapılamayaca- ğına ilişkin bir madde de bulun- dugunu anımsattı. Öngoren, "ABD, Türk anayasasına par- mağını sokmazsa Türkiye'de demokrasi kurulamaz" dedi. Konuşmacılann gerek çoğun- lukla Türkiye aleyhtarı faaliyet- lerde adı geçen Kennedyler ve Senator Kerry tarafından des- teklenen bu toplantıya katılma- sı, gerekse de aldıkları çizgi, Türk diplomatik makamlarınca şiddetle eleştirildı. Bir yetkilı, "Her gün Türkiye'de Amerikan emperyalizmi kol geziyor diye bağıranlann. şimdi Amerika'yı Türkiye'ye baskı yapmaya, par- mağını sokmaya çagırmalan en azından buyuk bir çelişkidir" dedı POLmKADA SORU1NLAR ERGUNBALa Japonya Kâbusu Kuzey Irak, Doğu Avrupa'daki huzursuzluk, Yugoslavya1 nın parçalanması, Sovyetler'deki çalkantı... ABD ve Batı Avrupa'yı belki de tüm bu gelişmelerden da- ha fazla kaygılandıran ve düşündüren başka bir konu var Japonya tehlikesi. Çünkü Japonya, diğer gelişmeler gibi, ABD ile Batı Avru- pa'yı dolaylı değil, doğrudan tehdit ediyor. Japonya'nın eko- nomik gücü, Japon mallannın durdurulamayan saldınsı, ABD ve özellikle Batı Avrupa'nın ilk büyük sanayilerini sarsıyor, pa- zartarını elinden alıyor, ekonomılerıni Japon ekonomisinin bir parçası haline getirmeye yöneliyor. CIA tarafından ABD'nin önde gelen sekiz iktisatçı ve siya- set adamına nazırlatılan, haziran başlannda Irrternational He- rald Tribune gazetesinde yayımlanan rapor Batı'da heyecan yarattı. Raporda, Japonya, "Irkçı ve dünya egemenliğini hedefleyen'' bir ülke olarak tanımlanıyor. Japonya'nın tek he- definin "dünyayı ekonomik egemenligi altına almak olduğu" belirtilen raporda, Japonlann, diğer ülkelerin kalkınması, öteki toplumlara karşı sorumluluk gibi kaygıları taşımadığı öne sü- rülüyor. "Japonya'nın kendisine saptadığı hedef, her ne pa- hasına olursa olsun ekonomik gücünü arttırmak, dünyada daha fazla zenginleşebileceği ortamı yaratmaktır. Bu tabto- da ideoiojik ve moral kaygıların yeri yoktur" deniyor. Aralarında eski Başkan Ronald Reagan'ın Ulusal Güven- lik Danışmanı Robert McFariane'ın de bulunduğu uzmanlar tarafından hazırianan "2000 Yılında Japonya" adlı raporda Japonya hakkında şu değerlendirmeler yapılıyor: • Japorrya'da en önemli hedef, ekonomik güç için mûca- deteyi yoğunlaştırmaktır. • Japonlar "güçlü, haklıdır" görüşüne içtenlikle inanırtar. • Japon işadamları Amerika ve Batı Avrupa'da ürkütücO biçimde etkin olan lobiler olusturmuşlar; sınai, mali ve ticari kuruluşların çoğuna sızmışlardır. • Raporun kısaca dzeti bu. Japonya'yı "Irkçılık ve dünya hâkimiyetine yönelmekJe" suçlayan rapor, Batı'da şimdiye dek bu ülke hakkında yazılmış en sert belge olarak kabul edili- yor. Panik, Batı Avrupa'da ABD'ye oranla daha fazla. Çünkü ABD'nin bilgisayar, telekomünikasyon gibi dallarda Japon- ya'ya karşı rekabet gücü hâlâ var. Batı Avrupa'da ise bu sa- nayiler ABD ve özellikle Japonya'nın rekabeti karşısında çök- me aşamasına gelmiş durumdalar. Bilgisayar dalında Hol- landa şirketi "Philips", İtalyan "divetti SPA", Fransız "Grou- pe Bull" ayakta zor duruyorlar. Binlerce işçiye yol vermişler Yaşlı krtada otomobil sanayii de Japon rekabeti karşısında sarsılıyor. Oysa bu sanayi Avrupa'da istihdamın %10'unu sağ- lıyor. Çökmeleri, binlerce, on binlerce kişinin işsiz kalması- na yol açacak. Elektronik dalında da durum aynı. Batı Avrupa mallan ge- rek kalite, gerekse fiyat bakımından Japon mallan karşısın- da giderek zorlanıyor. Fransa Başbakanı Edith Cresson, Japonya'nın Batı Avru- pa'daki belki de en büyük düşmanı. "Batı dünyasını fethet- meyi akıllarına koymuş karıncalar" diye niteliyor Japonlan. Batı Avrupa'nın derhal Japonya'ya karşı "koruyucu önlem- ler"e başvurmasını istiyor. Yaşlı kıtada serbest ticaretin en ateşlı taraftan Almanya bile, Japon mallannın akını karşısın- da kayıtsız kalınamayacağını beürtiyor. Ama Avrupa, koruma- cılığa yönelirse, bu kez içeride fiyatlar artacak, enflasyon yük- selecek. AT, bilindiği gibi, 1992'de 340 milyonluk tek pazar haline gelecek. Japonlar, kaleyi şimdiden içeriden fethetmeye baş- lamışlar bile. Batı Avrupa'nın anahtar sanayi sektörlerinde büyük yatırımlar yapıyorlar, şirketler kuruyorlar. Yani AT, dh şarıya karşı ortak gümrük duvarını çekse bile, Japon mallan 340 milyonluk pazarda yine rahatlıkla satılacak. Japonlar, Av- rupa'da yatırım politikasında son derece akıllı davranıyorlar. İşsizlik bulunan yörelere, güçlük çeken sanayi dallanna ya- tırım yapıyorlar. Böylece Japon sermayesi işsizliğin yüksek olduğu Avrupa'da yeni iş alanları açtığından tepki yaratmt- yor. Orneğin Ingiltere'de sarsıntı geçiren otornotiv sanayiine Ja- ponlar büyük yatınm yapmış durumdalar. ingilizler bu olgu- dan memnun. Ama Fransa, Almanya ve İtalya, İngiltere'ye ateş püskürüyor. Londra'yı, AT'ye "Truva atı"nı kabul etmek- le suçluyoriar. Japonya'nın Avrupa'da otomobil piyasasına tü- müyle egemen olacağından korkuyorlar. Böylece Japonya'nın durdurulamayan ekonomik saldınsı, Avrupa'da anahtar sanayileri sarmasının yanı sıra, AT ülke- lerini de birbirine düşürmüş durumda. Yapılan hesaplara göre, 2000 yılına kadar bilgisayar, tele- komünikasyon gibi bilgi teknolojisine giren alanlarda, Japon şirketleri Avrupa'da tam egemenlik kuracak. Japonya, ABD'nin tepkisinden cekinerek Amerika'ya ihra- cat saldırısını hafifletmiş. Geçen yıl ABD ile olan ticaret faz- lası yüzde 20 oranında düşmüş. Ama buna karşılık, Avrupa ile olan ticaret fazlasında büyük artış var. ABD ile olan tica- ret fazlasında %20 eksilme olmasına karşın Japonya'nın ti- caret fazlasının bu yıl rekor düzeye ulaşması bekleniyor. Ja- ponya'nın ekonomik gücü, ABD ve Avrupa için artık bir kor- ku ya da tehlikeden ötede tam bir kâbusa dönüşmüş durum- da. Bu kâbus, Batı dünyasında amansız bir ticaret savaşını da gündeme getiriyor. IRAK ABD ile nükleer silah tarüşmasıDış Haberler Servisi— ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan önce- ki gün yapılan ve Irak'ın nük- leer silahlanma programı izle- diği yolundaki iddiası dun Bağ- dat yönetimi tarafından redde- dildi. Irak Dışişleri Bakanhğı, Washington'un iddiasını kanıt- lamasını istedi. Öte yandan, BM ve Uluslararası Atom Enerjisi Örgütü yetkililerinin Irak'ta yaptığı incelemeler sıra- sında son günlerde yaşanan so- runlar Bağdat'taki yönetim ta- rafından "bayram tatüT'ne bağ- landı. AA'nın, Irak haber ajansı INA'ya dayandırdığı haberde Irak Dışişleri Bakanlığı'ndan bir yetkilinin ABD'nin, Irak'ın nukleer silahlanma programı izlediğine ilişin iddialarla ilgili olarak "Bu boş iddialan ve suç- lamalan reddediyoruz" şeklin- deki sozlerine yer verildi. Bildiride, Irak'ın nükleer si- lahlanma programı izlediği yo- lunda ellerinde kanıtlar olduğu- nu açıklayan ABD Dışişleri Ba- kanlığı sozcüsu Margaret Tut- vviler'dan da, bu kamtlan gös- termesi istendi. ABD Dışişleri Bakanhğı'nda düzenlenen bir toplantıda, Gü- venlik Konseyi uyesi ülkelerin temsilcilerine. BM heyetinin girmesine izin verilmeyen Irak nukleer tesisinin havadan çekil- miş fotoğraflarının gösterildiği bildirildi. BM Genel Sekreteri Cuellar ve lsviçre Büyükelçisi Rolf Ekeus'un da katıldığı top- îantıda, Irak'ın tesisteki silah yapımında kullanılan bir çok malzemeyi kaçırmasını belşelc- yen fotograflann da gösterildiği kaydedildi. Bu arada BM Güvenlik Kon- seyi Irak'tan, BM'nin 687 sa- yılı karannın bütün şartlanna uyacağını yazılı olarak bildir- mesini ve BM özel komisyo- nundan saklanan nükleer mal- zemeyi göstermesini istedi. BM Güvenlik Konseyi Baş- kanı, Irak'ın BM Büyükelçisi Abdül Emir El-Ambari'yle go- rüşerek kendisine konsey kara- rını bildirdi ve 687 sayılı kara- ra uyulacağının yazılı olarak bildirilmesi mesajının, Irak Dı- şişleri Bakanı Ahmed Höse- yin'e iletilmesini istedi. El- Ambari ise ülkesinın BM ka- rarlarına uyduğunu ve ulusla- rarası ambargonun sürdürül- mesini haklı göstermek amaay- la kurulan bir komployla kar- şı karşıya olduklarını kaydetti. Irak Dışişleri Bakanı Ahmet Hnseyüı, Irak'ın nükleer mal- zemesini saptamakla görevli BM heyetinin Bağdat yakınla- rındaki tesisteki incelemelerine başladığını bildirdi. INA'nın haberinde Hüseyin'in, "BM he- yetinin tesiste incekmelerde bo- lunmalarına, incelemelerin Knrban Bayramı tatiline rast- gelmesi nedeniyle izin verilmedigi" yolundaki sözleri- ne yer verildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle