13 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Sahıbı Cumhuriyet Ma-baacılık ^c Gazeıeubk Turk Anonım Ş rketı adma U Polrıka Nadir Nftdı 0 Oencl >a\ır Muduru Hasan Cemal, Vluessese Müdurj KemaJ Kuçıık Egıtıı EnuiM LşaktıgS, Yaz> îşlen Muduru Oka? Goaensın. 0 Haoer Merkezi Kemm ç*b>kam, Ara Muduru Yalçın Bs>*r, Savıa Duzenı >onetmenı Alı kc*r 0 Temsıkner 0 Muhasebe Bntei ANKARA ^ h ı a c l T u , İZMİR Hıkmrt Çeünkaya. \DANA ÇeOn Yığcnoglu 0 tdare H»nıı I » Hnbcrier Ertaa h l o , 15 Seralık» Ş « k m İ M d , Kultuv C«tal t « ı tstınbul Hiberkn Şsvtam Yun Habcrlcrı Necileı Dofsa. Spor Darîşmanı \MA*dır ) u « t a u , [>z Wıla rmı Şajıin Alpa, Duidlme AbdvHak Yıra 0 koordmalör Akmn Korafau 0 Malı l;kr EraJ EA«I towr 0 Bulçe Planlama Sofi OfaMfcetcofta 0 RetUm VK Tonı 0 Ek Yayınlar HBI»1 \k»«J G ı m 0 tj «me Öndcr Çrfik 0 BıLgı Islem Nall lıaj 0 Pmooe S«*ıt B Y&yuı Kuntiu Sa*kan N«Uf Nırii Okln AMal. Vılfn B«xr Haıaı Ccflul. Hiknrt Ç«uıki)m, Okn Goanuu Ltar Nfancı. llbın Mtt Tın *wcn wf Kayajı Cumhun>c \4atbaa^ıhk « Gazeteobk TAŞ. Tûık Ocafc Cad 39 41 Catak)|Ju « ' M Is! PK ;46 Islaubul Tel 512 CH 0> 120 h»:) Tetaı 22246 F»x U) İ26 60 72 0 Bttrohr Aakaım. Zı>» G6kalp Blv inküap İ N o 19 4 Tel 133 II 41-47 Tdot 42344 Fu (4| 133 A5 65 0 l™h- H Zıy» Bl» 1352 S- 2/3, Td 13 12 30 Teto 52359 F»J- (511 19 53 «0 0 Atmm. InOnll C«f 119 S. No 1 Kat 1 Td 19 31 52 (4 te) Tetet 62155. F»x (711 19 25 '8 TAKVIM 23 HAZİRAN 1991 lmsak: 3 25 Guneş 5 25 Ögle- 13 11 Ikındı: 17 11 Akşam: 20.46 Yatsı 22 YENİYÖNTEM Tarihi esere 'röntgerf çekimi İZMİR (Cumhuriyet Ege Burosu) — Fen bilimlerinın arkeolojiye katkısı giderek ar- tıyor. Yeni bir bilim dalı ola- rak anılan 'arkeometri' çeşıtli analiz teknikleri ile tarihi eser- ler hakkında daha çok bılgi edinilmesini ^ağlıyor. Tarihi eserlerin radyografi- si çekilerek zarar vermeden bu eserler hakkında önemli bilgi- ler elde edilebiliyor. Bu konuda çahşmalar ya- pan lstanbul Teknik Üniversi- tesi Nukleer Enerjı Enstıtu- su'nden Doç. Dr Beril Tuğnıl Türkiye gıbi zengın kultur mi- rasınasahıp bır ulkede bu tur yöntemlerin daha yaygın ola- rak kullanılması gerektığini vurgulayarak şunlan soyledi: "Benden başka radyografi- de çalışan yok. Yaygınlaştır- maya çalışıyonız. Louvre Mü- zesi'ne giren her eserin rad- yografisi çekilir, diyelim eli- nizde bir bevkelcik var, bunun içi boş rau, dolu rau, ağırlık merkezini i>i a>artayabilmiş mi, içerideki punıziuk nasıl. Bunlar bep medeniyet seviye- si hakkında bilgi verir. Bazı eserlerio içinde bazı şe>1er sak- lanmış olabilir. koroz>ona ug- ranuştır. nasıl açüacağını bile- mezsiniz. Bunu inceleyebilirsi- niz. Mekanizma tekniğini in- celersiniz. Asma kilitlerie Ugili bir çalışmam var, düşuneme- yeceginiz tipte mekanizraalar çıktı. Kilite dokunamazsınız, unufak olabilir. Bazı tarihi eseriere dokunamazsanız, da- güabilir. Bunlann radyografi- sini çekerek, zarar vermeden bilgi edinebilirsiniz." SEMPOZYUM Akurgal: Türkiyede bilimsel çabaazaldı ANTALYA (AA) — Turk- Alman Kühür Istişare Kurulu Başkanı Ord. _ Prof. Dr. Ekrem Akurgal, Tur kiye"de 16. yüzyıhn sonundan itibaren bilimsel alanda hiçbir şey yapılmadığını ileri siirdu. Ord Prof. Dr. Akurgal, pa- rasızlık nedeniyle universitele- rin hepsinde bilim yapma ola- nağı bulunmadığını belirterek TUBİTAK ile benzer kuruluş- larm desteklenmesini ve yeni araştırma kurumları ile akade- mi kurulmasını önerdi. Akdeniz Üniversitesi ve Al- man Kültür Merkezi işbirliğiy- le duzenlenen "Humboldt" sempozyumuna katılmak uze- re Antalya'ya gelen Ord. Prof. Dr. Akurgal, "Ben universite- lerin çoğalmasına da itiraz et- miyorum. Çiınkü onların 200-300 yıl karanlık yaşayan Tnrkiye'yi aydınlatmada çok yararian var" diye konuştu. Bilimin ve bilimsel çalışma- lann 12. ve 13. yuzyıllar ile Fa- tih Sultan Mehmet zamanında oldukça yuksek duzeyde oldu- ğunu kaydeden Ord. Prof. Dr. Akurgal, "Ama 16. yüzyıhn sonundan bugune sıfınz, hiç- bir şey yaptıgımız >ok" dedi. Sağhkh yaşama sağlıklıçevre tZMtR (Cumhuriyet Ege Bürosu) — WHO, UNEP ve Nordıc Councü Of Mınısters tarafmdan Isveç'te duzenlenen Sundsvall Çevre Konferansı'n- da "Saglık ve Çevre" ılişkisi ele alındı. 81 ulkeden 318 temsilcinin katıldığı uluslararası konfe- ransta, giderek bozulan çe\Te- nın milyonlarca ınsanın sağlı- ğını tehdit ettıği vurgulandı. Toplantıda, çevreye ve sağhğa bakış açısında koklu bir deği- şime gereksinim du^lduğu beürtilerek sağhkh bır yaşanun ancak sağhkh bır çevrede ger- çekleştirilebileceğine dikkat çekildi. Rio'da 1992'de gerçekleşti- rilecek BM Çevre ve Kalkınma Konferansı öncesi, sağlık ve çevre ilişkisini ele almak, Rio Konferansı'nda bu konuda dı- le getirılecek goruşlen ortaya koymak amaayla gerçekleştı- rilen Sundsvall Konferansı'nın ardından sonuç bıldirgesı ha- zırlandı. Konferansta dunyada bir milyarı aşkın ınsanın temel sağlık hizmetlerınden vararla- namadığı, dunya nufusunun çoğunluğunu oluşturan kadın- ların hâlâ baskı altında oldu- ğu, cinsel istismara uğradığı beUrtildi. Safari; gizemi, uzaklan, sıcak rüyaları giyinmenin yolu Tehlîkeye yolcuhık Yves-Saint Laurent'in bir safari kıyafeti. NECLÂ SEYHUN Yalmzca bır sözcuk, bir "safari" sözu bıle insanı alıp çok uzaklara, Afrika'nın taa göbeğine göturmeye yetiyor. Safarinin ardında tehlikelerle dolu, buyuk, gizemli yolculuklar gizli. Afrika bozkırlan, büyük göller, Hemingway'in dağları, unutulmaz filmler; Ava Gardnerler, Clark Gablelar, Grace Kellyler; aslanlar, kaplanlar, suaygırları, zurafalar, timsahlar... Buyuculer, yamyamlar, tamtamlar, tencerelerde pişmeler, gizemli Afrıka ayinleri. Görulmemiş büyüklükte yılanlar, tarzanlar, Janeler, Çikitalar gizli. Safari tumunu çağrıştınyor; gızeme, seruvene, bilınmeyene çağınyor sızi. "Hayır!" demek kolay mı? Ondan mı tutuyor safari kıyafetler bu denli? Ondan mı, hangı yıl olursa olsun moda ondan geçemiyor? Ama bir dakika!.. Sezar'ın hakkını Sezar'a vermek gerek şimdi. Modada ilk adımı atanı unutup da geçmek olur mu? Safari kıyafetlerı moda dunyasında bu denli vazgeçilmez kılan kişı Yves Saint Laurent'dır. Ve onun safan modehnı giyip tanıtan Catherine Deneuve... Yıl, 1968. Onlann adını anmadan safari modasından söz edılemez. Aslında safari modeller bu asnn başmdan beri var. Sır Willis, Kenya'ya ava gitüğınde klasik giysilerle; ceketlerle, gömleklerle bu işin surdurülemeyeceğini görmuştü. Başka türlü bir gıysı gereklıydi. Bu yere, bu şartlara uygun bir giysi... Saharienne, safari bu duşuncenin urunu ışte. Çeşitli, irılı ufaklı cepler bir suru çanta taşunanın önüne geçiyor. Kemerin, böceklere bir engel olmak uzere konduğu söyleniyor. Ceplere durbunler, kurşunlar, fotoğraf aletleri... Gerekli ıvır nvuı bu ceplere rahathkla yerleştiriyorsunuz... Eğer gerçekten safariye çıkıyor, Afrika'ya gidiyorsanız eğeT. Omuzdaki apoletler, silah ya da fotoğraf makınesinin kayışım tutmak için ideal. Bu tur giysılerde kollar genelhkle kısa. Ya da kıvnlarak bir patla duğmelenecek turden. Safari aslında Kenya kökenli bir sözcuk. Safiri "yolculuga çıkmak" anlamını taşıyor. Ama yolculuga cıkmadan da şehrm göbeğinde, hatta gece salonlarda safari kıyafetlen giyiliyor artık. Sokaktasınız, bir kahvedesiniz ya da bir salonda bir kadeh içkiye uzanıyorsunuz, bir safari kıyafetle. Ama ashnda geçit vermez Afrika ormanlanmn içinde aslanlann, kaplanlann arasında, seruvenin göbeğindesiniz. Sız de biliyorsunuz bunu, sizi bir safari kıyafetle gören de hemen gereken dekoru çıziyor çevremzde, hayalinde... Yüanların, çiyanlann, insan pişirilen kazanların ortahk yerine otunuyor sizi. Istediğiniz de bu değil mi? Hem tehlikeye bu kadar yakın, hem tehlikeden bu kadar uzak, güvende... Safari kıyafet bunu sağlıyor işte. Şu son yirmi yıldır onu koleksıyonuna katmayan modaa mı var? Ama temel bir olmakla beraber, herkes kendı açısından bakıyor ona elbette. Kimı kolonial şapkalarla giydirıyor, kimi kenarh hasırlarla; kimi başa eşarp bağhyor, kımi saçlan omuzlara dökuyor bir safari kıyafette. Ceketin alüna şort giydiren de var; bermuda da, pantolon da... Istcyen eteği seçiyor. Ipek ve vualden eteklerle tamamlanan safari ceketleri de gördu moda dunyası. Ayaklarda çizmeler, botlar, spor ayakkabılar, lastik pabuçlar ya da sandaletler olabilir. Kemerler her turlu fanteziyi kaldırır moda dunyasında. Ne kaldırmaz ki... Şıkırtıyı bolca basıp onu geceye bile sokuyor modacılar. Ister Afrika'nın balta kesmez ormanlarında, ister çöllerde, ister sokakta, ıster salonda, safari şık ve rahat bir giysi. Safari giymek, seruvene kapıyı ardına kadar açmak demek. Safari; gizemi, uzakları, "sıcak ruyalan" giyinmenin yolu!.. Nina Ricci'nin plise ipek eteklı bir safari rnodeli. li>ğurdu anayurdunda ekşitiyoruz Türk mutfağında vazgeçilmez yeri olan yoğurdun kısa sürede ekşimesinin ve küflenmesinin önü alınabilmiş değil. Bu durum düştik kaliteli süt ve katkı maddeleri kullanılmasına, üretim yapılan ortamın hijyenik olmamasına bağlanıyor. HÜRRİYET UYMAZ Dunya genelinde tuketimı gi- derek artan ve çeşıtlenen "yo- ğurt", anayurdunda ekşimeye ve kuflenmeye devam ediyor. Uzmanlar, yoğurtta yaşanan bu sorunları, duşuk kaliteli sut ve katkı maddeleri kullanılmasına ve uretim yapılan ortamın hij- yenik olmamasına bağhyorlar. Şiş kebap v e donerden sonra yoğurt da bu-çok ulkenm mut- fağına gırmış durumda. Me^e- ler, turlu türlu tohumlar ve ku- nı uzumle zenginleştirilerek be- sin değeri arttırılan yoğurt, bu ulkelerde genellikle kahvaltıda tuketiliyor. Sut ve Et Sanayicüeri Birliği'- ne (SETBİR) göre yoğurt tüke- timinde, yılda 19 kilogram ile Hollanda başta geliyor. Bu ul- keyi 14 kilogramla Fransa, 10 kılogramla Almanya, 8.3 kilog- ram ile Danımarka ızliyor 1.1'lik pazar payı ile Amerika'- da yoğurt tıcaretı, yaklaşık beş milyon dolar civannda gerçe"- - leşiyor. Turkiye'de henuz tatlandınl- mış ya da diyet yoğurtlara talep sözkonusu değil. Ancak, Turk mutfağında vazgeçilmez bır ye- ri olan "geleneksel yoğurdun" kısa surede ekşimesinin ve küf- lenmesinin de onu alınabilmiş değil. Süt Endustn Kurumu'ndan (SEK), adının açıklanmasını is- temeyen bır imalat sefi, yoğurt sektorundekı bu sorunların ure- tim teknolojisinin duşukluğun- den kaynaklandığım soyledi. Bu tur olumsuzlukların fabrikas- yon uretıme oranla, mandra ve pazarlarda satılan açık yoğurt- İarda daha sık gorulduğunu be- lirten yetkıli, "laboratuvar kontrolu yapılmadan >oğurtia- nn pivasa>a sunılmemesi için etkin denetimler yapılması gerektiğini" kaydetti. "Kaliteli hammaddeden kali- teli mamul olur" dıyen yetkıli, "naturel" yoğurt yapmak için vakum yontemının çok daha sağlıkh olduğunu, yoğurdu ko- yulaştırmak için kahtesiz sut tozlannın kullanılmasının yo- ğurdun kalitesinı etkilediğim be- lirttı. Yoğurdu koyulaştırmak için bazı uretıciler vakum yöntemı- nı (buharlaştırma yolu ile yo- ğurdun suyunun alınması) uy- gularken, buyuk bir kısmı da sut tozu kullanarak, ıstenilen kı- vamı sağlamayı seçiyor. lyı bir yoğurt için, uretıciden tuketiciye kadar "soğuk zincirin" kopmaması ve kulla- nılan mayanın kaliteli, uretim yapılan ortamın ise hijyenik ol- ması gerekiyor. Yaklaşık 10 yüdır süt urunlerı sektörunde çahşan gıda muhen- dısi Mujgan Ceylan, imalatha- nelere gelen sutlerin asiüi, pis, antibıyotikli ve karbonatlı oldu- ğunu behrtti. "Veterinerin, ko>- lunun sut veren hayvamna pe- nisilin yapmasıyla iş bitmivor" diyen Ceylan, şunlan soyledi: "Bundan başka, verimi art- tırmak amacıyla antibiyotikli vem verildiği bugun herkesçe malumdur. Bu sutlerden yoğurt >apmak imkânsız hale geliyor. Video kaset ve benzeri yontem- lerie, koylukrin tanm teşkilaün- ca bilinçlendirilmesi ve penisi- linli sutlerin en az bir hafta sut işletmelerine verilmeraesinin sağlanma&ı gerekiyor. Sut iırun- lerinde kalitenin yukseltilebil- mesi. ancak sut ureticiterinin bi- linçlendirilmesi ve sut imalatçı- lannın da Avrupa standartları- na uygun, modern koşullarda üretim yapmasıyla mumkun olur. Bu koşullarda uretilen yo- ğurt, tadında en ufak bir bozul- ma olmadan bir ay buzdolabın- da saklanabiliyor, ne ekşiyor ne de kufleniyor." lstanbul'da uretim yapan bu- Gülmek herkese yakışıyor... Haber Merkezi — Gulmeyle tedavı... Bu ılgınç tedavi yonte- mini geliştiren Hollandalı bir deri hastalıklan uzmanı. Adı Dr. Dhyan Sutorius. Sutorius'un yöntemi çok basit. Başınızı ar- kaya atıyorsunuz ve "kah kah, kih kih" guluyorsunuz sadece. Dr. Sutorius gulmenın ınsan sağlığına çok ıyı geldiğını, ken- dısınin gulmeyi "ilaçla tedavi" yerine koyduğunu soyluyor. Dr. Sutorius gulmeyle tedavi- ye kendını o kadar kaptırmış ki muayenehanesını kapatıp Ams- terdam'dakı Gulme Merkezı'nde çalışmaya başlamış. Independent gazetesinde ko- nuyla ılgılı yer alan habere göre Dr. Sutorius gulmeyle tedavi yöntemini 15 yıl önce bir Hint- İiden öğrenmiş. Bu, çok eskiden beri uygulanan gulmeyle medi- tasyon yöntemıne dayanıyor: Yani daha açık anlatmak gere- kirse once beş dakika sureyle yu- zunuzu gulerrnış gibi gerıyor, beş dakika sureyle kahkahalar- la guluyor, sonra da beş dakika- lığına kendınizi duşuncelere kaptırıyorsunuz. Dr Sutorius dıyor kı: "Gerçekten çok garip, ama gulmek koşmak kadar ınsan sağlığına yarariıdır. Hepimiz bu- nu her gun yapmanın •.ararları- Hollandalı doktor Dhyan Sutorius gülmenin insan sağlığına çok iyi geldiğini, kendisinin gülmeyi 'ilaçla tedavi' yerine koyduğunu söylüyor. Yöntem de çok basit: Başınızı arkaya atıyorsunuz, 'kah kah, kih kih' guluyorsunuz sadece. Dr. Sutorius her gün gülüyor. Cenazesinde de herkesin kahkahalardan yerlere yatmasını istediğini söylüyor. Gulmeyle tedavide önce beş dakika süreyle yüzünüzü gülermiş gibi geriyor, sonra da beş dakikalığına kendizini düşüncelere kaptırıyorsunuz. nı biliyonız, ama kaçta kaçımız her gün gülüyor? Gulme alış- kanlığını unutmak itzereyiz. Ben insanlara yapısal gulmeyi oğret- meye çalışıyorum." Kendisı hergun guluyor, bu- nun gunluk "ilaç alms" dozu ol- duğunu söylüyor. Dr. Sutorius ayrıca cenazesinde herkesin kahkahalardan yerlere yatmasını ıstedığını de eklıyor. Dr. Sutorıus'u tanımayanlann çoğu gulmeyi bıraz da hafıfe alabılırler Ama doktorumuz aynı kanıda değil: "Gulmek çok ozel bir olgu- dur. Ne yazık ki bunun psikote- rapik değeri bep kuçümsenir." Dr. Sutorıus'a gore ınsan bir sorununa kabullenerek gulebi- lırse bu sorunu halletmeye baş- lamıştır bile. Sonra da kendin- den nefret ettiği için aynaya bi- le bakamayan bir kadının başı- na gelenlerı anlatıyor. Dr. Suto- rıus'a göre kadın sabah makva- jını yaparken bile aynaya baka- maz olmuştu. Ama gulmeyle tedavi yöntemini uyguladıktan sonra Dr. Sutorius'a şu mektu- bu yazdı: "Gulmeyle meditasyon yonte- minden sonra bir gün aynaya baktıra. Karşımda güzel, sevile- cek bir insan vardı." Dr. Sutorius Ispanyollann çok guleç insanlar olduklarını, sırf gülmenin keyfıne varmak için guldüklerini, oysa Ingilizle- rin de tersıne, gulmeyle başları- nın hoş olmadığını söylüyor. Haberi yazan Independent muhabıri Beverly Hopwood, Dr. Sutorius'un bir gulmeyle medi- tasyon seansına katıldıktan son- ra şunlan kaydedıyor. "Seansın sonunda iceridekiler kendilerini çok daha enerjik. beklenti dolu ve dingin hissettik- lerini anlatıyorlardı. Ben bu duyguların hiç birini hissetme- dim, sadece iki gun sureyle da- ha sık guldugumu fark ettim." Dr. Sutorius gulmeyle medi- tasyon tedavısinin uç hafta su- reyle muhakkak uygulanmasını salık verıyor. Dr. Sutorius, kro- nik ağnlar çekenleri de bu yon- temle rahatlattığını belırtıyor. Bu tedavıyi de Amsterdam Uni- versıtesi'nden bir klinik fizyo- logla birlıkte uyguluyor. Pek çok hastasının gulmeyle tedavi yon- teminin ardından ağrılarının onemlı ölçude azaldığını vurgu- luyor. Gulme Merkezı'nın başlıca hedeflerinden bın gulmeyle me- ditasyonun okullar, hastaneler ve cezaevlerınde uygulanmasım da sağlamak. Fransa, Belçika ve Hollanda'daki bazı askeri birlık- lerde gulme>'le meditasyon saye- sinde askerlerın buyuk olçude "rahatladıklan" ıfade edilıyor. Kendisi de Ingıliz olan Inde- pendent'ın muhabiri Barbara Hopvvood haberinın sonunda diyor kı: "Bakalım lngilizler de kendi- lerini gulmeye alıştırmak için gulme egzersizleri yapacaklar mı? Bunun duşuncesi bile ilginç geliyor." yuk bu- yoğurt fabrikasının sa- hıbi olan Feyyaz Yüzatlı, yo- ğurtlardakı ekşımenin maya mıktarımn artmasından, kuf- lenmenin ise ortamdakı küfün hammaddeye ya da araç gereçe bulaşmasından ileri geldiğini açıkladı. "Biz küfe karşı, bava- yı bile ilaçlıyoruz" diyen Yuzat- lı, bu tur şıkâyetlerin, "acık kova" tabir edılen sokak yo- ğurtçulannda daha sık goruldu- ğunu öne surdu. Yoğurt piyasasmda "muaz- zam bir haksız rekabet" oldu- ğunu öne süren Yuzatlı, "50-60 kiloluk kazan bulan, bu yoğur- du yapabiliyor. Bugün buyuk hastaneler ve fabrikalar bile, bi- zim fiyatlann beşte biri oranın- da daha ucuz oldugu için bu açık yoğurtlardan alıyor. Ashn- da nufusu 100 binin uzerinde olan buyuk kentierde, yasalara göre açık yoğurt satılmaması, sokak yoğurtçuluğunun yasak- lanması lazım, ama bu yasa işletilmiyor" dedi. Yuzatlı'ya gore, îstanbul'un yoğurt ihtiya- cının yuzde 10-15'i dört buyuk fırma tarafmdan, gerı kalan miktar ise küçük imalathaneler ve mandralarca karşılaruyor. Bu kesimin yasaklanmasuun, tuketimi azaltacağını savunan Turkiye Ziraat Odalan Birliği Genel Başkanı Osman Özbek ise, göruşlerini şoyle açıkladı: "Türkiye'de üretici konın- mnyor, töketici ise hiç korun- muyor. Süt, köyluden 750 ile bin liradan ahnıyor. SEK bunu ikibin 600 liradan satıyor. Özel firmalarda ise bu fiyat, üç bin beş yüz ile dört bin liraya kadar çıkıyor. Dar ve orta gelirii ise, daha ucuz olduğu için ihtiyacı- nı mandra ve sokak yoğurtçu- lanndan karşdryor. Durum boy- le iken, bu kesimlerce yapılan satışın yasaklanmasım kim tav- siye edebilir? Bu kesimin orta- dan kaldınlmasıyla, tüketim azalacağı gibi zaten kotü olan hay vancılığımız daha beter bir duruma gelecek. O zaman da Ortak Pazar'ın büyük sübvan- siyonla yetiştirdiği ve urettiği sut mamullerinin pazan oluruz ki, Turkiye buna para yetiştiremez. Eğer ulke genelindeki sutleri iş- leyecek ve bu urunleri duşuk fi- yatla tuketiciye ulaştırabilecek bir fabrikasyon üretim sağlana- bilecekse, buna itirazımız ola- maz. Tabii bu da ureticilerin devletçe desteklenmesiyle mum- kundur." Kırını Milli Kurultayı • ANKARA (UBA)— Kırım Milli Kurultayı 74 yıllık bir aradan sonra 26 haziranda Akmescit'te toplanacak. Sovyetler Birliği'nin çeşitli cumhuriyetlerinde dağınık bulunan Kırun Tatar Turkleri, her yetişkin 1000 nufus için birer milletveküi secerek kurultayı oluşturdu. Dört gün surmesi beklenen Kırun Milli Kurultayı'nda, Milli Meclis ve Merkez Şûrası oluşturulacak, sürekli çalışma esaslan tespit edilecek aynca başkan ve yardımcısı seçilecek. Bu arada kurultayın toplanacağı gunlerde Kınm'a turistik gezi yapmak isteyen Türk grubuna vize verilmemesi konusunda Tempo dergisine bir açıklama yapan SSCB Ankara Büyukelçisi Albert Çernişev "Bazı ajitatörlere ve aşırılara dikkatli olmak zorundayız. Vize güçlüğu bundan kaynaklanıyor" dedi. 68 bin Türk hacı oldu • MİNA (AA)— Kutsal topraklarda bulunan 68 bin Turk hacı adayı, dun sabah buyuk şeytanı taşlayıp kurban kestikten sonra "hacı" oldu. Hacılar, Kâbe'yı veda tavafı yaptıktan sonra 26 hazırandan itibaren yurda donmeye başlayacaklar. Arafat'ta önceİcı gün Vakfe'ye durarak dua eden hacı adayları, guneş batarken topluca Muzdelıfe'ye hareket ettiler. Burada taş toplayan ve namaz kılan hacı adayları dun sabah Mina'da toplandılar. Mina'da, sabah namazından sonra buyuk şeytanı taşlayan hacı adayları kurban keserek ihramdan çıktılar. Hacı adaylan bugun ve yarın orta ve kuçuk şeytanı taşlayacak, daha sonra da Kâbe'ye veda tavafmda bulunacaklar. Bu sezon hacı olan Turkler arasında 250 Azerbaycanlı ile 34 Bulgaristanlı soydaşımız da bulunuyor. Erkeklere aile planlaması • İZMİR (AA)— Izmir Kadın Hastalıklan ve Doğum Hastanesi Başhekimi Cemal Konır, aile planlamasında erkeklere de büyük rol duştuğunu belirterek, "Aile planlaması düşunen erkekler, çekinmeden vazektomi yöntemine başvurabilirler" dedi. Korur, bugune kadar aile planlamasında bütün sonımluluğun, kadmlann omuzunda bulunduğnnu kaydederek erkeklerin, çok basit ve kesin sonuç veren vazektomi yöntemine yönelmeleri gerektiğini soyledi. Korur, hastanede, aile planlaması konusunda kadınlara yönelik hızmetlerin yanı sıra erkeklere de "vazektomi" yöntemi uyguladıklannı kaydederek bugune kadar bu yöntemle 3 erkeğe mudahale ettiklerini ifade etti. Avcılar görev bekliyor • ANTALYA (AA>— Turizm sektörunün giderek gelişen kollanndan biri olan av turızminde, avcılar da görev almak istiyorlar. Antalya Avcıhk ve Atıcıhk Ihtisas Kulubu Başkanı Teoman Egel, av turizmi yetkisinin halen (A) gnıbu seyahat acentelerinde bulunduğunu belirterek "Bu yetki, ciddi ve kendini kanıtlamış avcı derneklerine de verilmeli ve yabana dil bilen deneyimli avcılar, av turizmi için gelen yabancı turistlere av rehberi olarak hizmet etmeüdir" dedi. Troya Hazinesi • İZMİR (AA)— Bergama Belediye Başkanı ve Zeus Sunağı Komitesi Başkanı Sefa Taşkın, Zeus Sunağı'nın Bergama'ya geri verilmesine karşı çıkan Alman yetküilerin, Türkiye'den Almanya'ya kaçınlan ve 2. Dunya Savaşı sonunda Sovyetler Birhği'ne götürulen Troya Hazinesi'ni geri alma çahşmalarını "iki yüzluluk" olarak değerlendirdi. Sefa Taşkın, yaptığı yazılı açıklamada, 2. Dunya Savaşı'nda kaybolan ve bir sure önce Sovyetler Birliği'nde ortaya çıkan "Troya Hazinesi"nin Türkiye'ye geri verilmesi gerektiğini soyledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle