Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet
Sahıbı Cumhuriyet Ma-baacılık ^c Gazeıeubk Turk Anonım Ş rketı adma U Polrıka
Nadir Nftdı 0 Oencl >a\ır Muduru Hasan Cemal, Vluessese Müdurj KemaJ Kuçıık Egıtıı
EnuiM LşaktıgS, Yaz> îşlen Muduru Oka? Goaensın. 0 Haoer Merkezi Kemm ç*b>kam, Ara
Muduru Yalçın Bs>*r, Savıa Duzenı >onetmenı Alı kc*r 0 Temsıkner 0 Muhasebe Bntei
ANKARA ^ h ı a c l T u , İZMİR Hıkmrt Çeünkaya. \DANA ÇeOn Yığcnoglu 0 tdare H»nıı
I » Hnbcrier Ertaa h l o , 15 Seralık» Ş « k m İ M d , Kultuv C«tal t « ı tstınbul Hiberkn
Şsvtam Yun Habcrlcrı Necileı Dofsa. Spor Darîşmanı \MA*dır ) u « t a u , [>z Wıla
rmı Şajıin Alpa, Duidlme AbdvHak Yıra 0 koordmalör Akmn Korafau 0 Malı l;kr EraJ EA«I
towr 0 Bulçe Planlama Sofi OfaMfcetcofta 0 RetUm VK Tonı 0 Ek Yayınlar HBI»1 \k»«J
G ı m 0 tj «me Öndcr Çrfik 0 BıLgı Islem Nall lıaj 0 Pmooe S«*ıt B
Y&yuı Kuntiu Sa*kan N«Uf Nırii
Okln AMal. Vılfn B«xr Haıaı
Ccflul. Hiknrt Ç«uıki)m, Okn
Goanuu Ltar Nfancı. llbın
Mtt Tın
*wcn wf Kayajı Cumhun>c \4atbaa^ıhk « Gazeteobk TAŞ. Tûık Ocafc Cad 39 41 Catak)|Ju
« ' M Is! PK ;46 Islaubul Tel 512 CH 0> 120 h»:) Tetaı 22246 F»x U) İ26 60 72 0
Bttrohr Aakaım. Zı>» G6kalp Blv inküap İ N o 19 4 Tel 133 II 41-47 Tdot 42344 Fu (4| 133
A5 65 0 l™h- H Zıy» Bl» 1352 S- 2/3, Td 13 12 30 Teto 52359 F»J- (511 19 53 «0
0 Atmm. InOnll C«f 119 S. No 1 Kat 1 Td 19 31
52 (4 te) Tetet 62155. F»x (711 19 25 '8
TAKVIM 23 HAZİRAN 1991 lmsak: 3 25 Guneş 5 25 Ögle- 13 11 Ikındı: 17 11 Akşam: 20.46 Yatsı 22
YENİYÖNTEM
Tarihi
esere
'röntgerf
çekimi
İZMİR (Cumhuriyet Ege
Burosu) — Fen bilimlerinın
arkeolojiye katkısı giderek ar-
tıyor. Yeni bir bilim dalı ola-
rak anılan 'arkeometri' çeşıtli
analiz teknikleri ile tarihi eser-
ler hakkında daha çok bılgi
edinilmesini ^ağlıyor.
Tarihi eserlerin radyografi-
si çekilerek zarar vermeden bu
eserler hakkında önemli bilgi-
ler elde edilebiliyor.
Bu konuda çahşmalar ya-
pan lstanbul Teknik Üniversi-
tesi Nukleer Enerjı Enstıtu-
su'nden Doç. Dr Beril Tuğnıl
Türkiye gıbi zengın kultur mi-
rasınasahıp bır ulkede bu tur
yöntemlerin daha yaygın ola-
rak kullanılması gerektığini
vurgulayarak şunlan soyledi:
"Benden başka radyografi-
de çalışan yok. Yaygınlaştır-
maya çalışıyonız. Louvre Mü-
zesi'ne giren her eserin rad-
yografisi çekilir, diyelim eli-
nizde bir bevkelcik var, bunun
içi boş rau, dolu rau, ağırlık
merkezini i>i a>artayabilmiş
mi, içerideki punıziuk nasıl.
Bunlar bep medeniyet seviye-
si hakkında bilgi verir. Bazı
eserlerio içinde bazı şe>1er sak-
lanmış olabilir. koroz>ona ug-
ranuştır. nasıl açüacağını bile-
mezsiniz. Bunu inceleyebilirsi-
niz. Mekanizma tekniğini in-
celersiniz. Asma kilitlerie Ugili
bir çalışmam var, düşuneme-
yeceginiz tipte mekanizraalar
çıktı. Kilite dokunamazsınız,
unufak olabilir. Bazı tarihi
eseriere dokunamazsanız, da-
güabilir. Bunlann radyografi-
sini çekerek, zarar vermeden
bilgi edinebilirsiniz."
SEMPOZYUM
Akurgal:
Türkiyede
bilimsel
çabaazaldı
ANTALYA (AA) — Turk-
Alman Kühür Istişare
Kurulu Başkanı Ord. _
Prof. Dr. Ekrem Akurgal, Tur
kiye"de 16. yüzyıhn sonundan
itibaren bilimsel alanda hiçbir
şey yapılmadığını ileri siirdu.
Ord Prof. Dr. Akurgal, pa-
rasızlık nedeniyle universitele-
rin hepsinde bilim yapma ola-
nağı bulunmadığını belirterek
TUBİTAK ile benzer kuruluş-
larm desteklenmesini ve yeni
araştırma kurumları ile akade-
mi kurulmasını önerdi.
Akdeniz Üniversitesi ve Al-
man Kültür Merkezi işbirliğiy-
le duzenlenen "Humboldt"
sempozyumuna katılmak uze-
re Antalya'ya gelen Ord. Prof.
Dr. Akurgal, "Ben universite-
lerin çoğalmasına da itiraz et-
miyorum. Çiınkü onların
200-300 yıl karanlık yaşayan
Tnrkiye'yi aydınlatmada çok
yararian var" diye konuştu.
Bilimin ve bilimsel çalışma-
lann 12. ve 13. yuzyıllar ile Fa-
tih Sultan Mehmet zamanında
oldukça yuksek duzeyde oldu-
ğunu kaydeden Ord. Prof. Dr.
Akurgal, "Ama 16. yüzyıhn
sonundan bugune sıfınz, hiç-
bir şey yaptıgımız >ok" dedi.
Sağhkh
yaşama
sağlıklıçevre
tZMtR (Cumhuriyet Ege
Bürosu) — WHO, UNEP ve
Nordıc Councü Of Mınısters
tarafmdan Isveç'te duzenlenen
Sundsvall Çevre Konferansı'n-
da "Saglık ve Çevre" ılişkisi
ele alındı.
81 ulkeden 318 temsilcinin
katıldığı uluslararası konfe-
ransta, giderek bozulan çe\Te-
nın milyonlarca ınsanın sağlı-
ğını tehdit ettıği vurgulandı.
Toplantıda, çevreye ve sağhğa
bakış açısında koklu bir deği-
şime gereksinim du^lduğu
beürtilerek sağhkh bır yaşanun
ancak sağhkh bır çevrede ger-
çekleştirilebileceğine dikkat
çekildi.
Rio'da 1992'de gerçekleşti-
rilecek BM Çevre ve Kalkınma
Konferansı öncesi, sağlık ve
çevre ilişkisini ele almak, Rio
Konferansı'nda bu konuda dı-
le getirılecek goruşlen ortaya
koymak amaayla gerçekleştı-
rilen Sundsvall Konferansı'nın
ardından sonuç bıldirgesı ha-
zırlandı.
Konferansta dunyada bir
milyarı aşkın ınsanın temel
sağlık hizmetlerınden vararla-
namadığı, dunya nufusunun
çoğunluğunu oluşturan kadın-
ların hâlâ baskı altında oldu-
ğu, cinsel istismara uğradığı
beUrtildi.
Safari; gizemi, uzaklan, sıcak rüyaları giyinmenin yolu
Tehlîkeye yolcuhık
Yves-Saint Laurent'in bir safari kıyafeti.
NECLÂ SEYHUN
Yalmzca bır sözcuk, bir "safari" sözu bıle insanı alıp çok
uzaklara, Afrika'nın taa göbeğine göturmeye yetiyor. Safarinin
ardında tehlikelerle dolu, buyuk, gizemli yolculuklar gizli.
Afrika bozkırlan, büyük göller, Hemingway'in dağları,
unutulmaz filmler; Ava Gardnerler, Clark Gablelar, Grace
Kellyler; aslanlar, kaplanlar, suaygırları, zurafalar, timsahlar...
Buyuculer, yamyamlar, tamtamlar, tencerelerde pişmeler,
gizemli Afrıka ayinleri. Görulmemiş büyüklükte yılanlar,
tarzanlar, Janeler, Çikitalar gizli.
Safari tumunu çağrıştınyor; gızeme, seruvene, bilınmeyene
çağınyor sızi. "Hayır!" demek kolay mı? Ondan mı tutuyor
safari kıyafetler bu denli? Ondan mı, hangı yıl olursa olsun
moda ondan geçemiyor?
Ama bir dakika!.. Sezar'ın hakkını Sezar'a vermek gerek şimdi.
Modada ilk adımı atanı unutup da geçmek olur mu? Safari
kıyafetlerı moda dunyasında bu denli vazgeçilmez kılan kişı
Yves Saint Laurent'dır. Ve onun safan modehnı giyip tanıtan
Catherine Deneuve... Yıl, 1968. Onlann adını anmadan safari
modasından söz edılemez.
Aslında safari modeller bu asnn başmdan beri var. Sır Willis,
Kenya'ya ava gitüğınde klasik giysilerle; ceketlerle, gömleklerle
bu işin surdurülemeyeceğini görmuştü. Başka türlü bir gıysı
gereklıydi. Bu yere, bu şartlara uygun bir giysi... Saharienne,
safari bu duşuncenin urunu ışte.
Çeşitli, irılı ufaklı cepler bir suru çanta taşunanın önüne
geçiyor.
Kemerin, böceklere bir engel olmak uzere konduğu söyleniyor.
Ceplere durbunler, kurşunlar, fotoğraf aletleri... Gerekli ıvır
nvuı bu ceplere rahathkla yerleştiriyorsunuz... Eğer gerçekten
safariye çıkıyor, Afrika'ya gidiyorsanız eğeT. Omuzdaki
apoletler, silah ya da fotoğraf makınesinin kayışım tutmak için
ideal. Bu tur giysılerde kollar genelhkle kısa. Ya da kıvnlarak
bir patla duğmelenecek turden.
Safari aslında Kenya kökenli bir sözcuk. Safiri "yolculuga
çıkmak" anlamını taşıyor. Ama yolculuga cıkmadan da şehrm
göbeğinde, hatta gece salonlarda safari kıyafetlen giyiliyor
artık.
Sokaktasınız, bir kahvedesiniz ya da bir salonda bir kadeh
içkiye uzanıyorsunuz, bir safari kıyafetle. Ama ashnda geçit
vermez Afrika ormanlanmn içinde aslanlann, kaplanlann
arasında, seruvenin göbeğindesiniz.
Sız de biliyorsunuz bunu, sizi bir safari kıyafetle gören de
hemen gereken dekoru çıziyor çevremzde, hayalinde...
Yüanların, çiyanlann, insan pişirilen kazanların ortahk yerine
otunuyor sizi. Istediğiniz de bu değil mi?
Hem tehlikeye bu kadar yakın, hem tehlikeden bu kadar uzak,
güvende... Safari kıyafet bunu sağlıyor işte.
Şu son yirmi yıldır onu koleksıyonuna katmayan modaa mı
var? Ama temel bir olmakla beraber, herkes kendı açısından
bakıyor ona elbette.
Kimı kolonial şapkalarla giydirıyor, kimi kenarh hasırlarla;
kimi başa eşarp bağhyor, kımi saçlan omuzlara dökuyor bir
safari kıyafette.
Ceketin alüna şort giydiren de var; bermuda da, pantolon da...
Istcyen eteği seçiyor. Ipek ve vualden eteklerle tamamlanan
safari ceketleri de gördu moda dunyası.
Ayaklarda çizmeler, botlar, spor ayakkabılar, lastik pabuçlar ya
da sandaletler olabilir. Kemerler her turlu fanteziyi kaldırır
moda dunyasında. Ne kaldırmaz ki...
Şıkırtıyı bolca basıp onu geceye bile sokuyor modacılar. Ister
Afrika'nın balta kesmez ormanlarında, ister çöllerde, ister
sokakta, ıster salonda, safari şık ve rahat bir giysi.
Safari giymek, seruvene kapıyı ardına kadar açmak demek.
Safari; gizemi, uzakları, "sıcak ruyalan" giyinmenin yolu!.. Nina Ricci'nin plise ipek eteklı bir safari rnodeli.
li>ğurdu anayurdunda ekşitiyoruz
Türk mutfağında vazgeçilmez yeri olan
yoğurdun kısa sürede ekşimesinin ve
küflenmesinin önü alınabilmiş değil. Bu
durum düştik kaliteli süt ve katkı maddeleri
kullanılmasına, üretim yapılan ortamın
hijyenik olmamasına bağlanıyor.
HÜRRİYET UYMAZ
Dunya genelinde tuketimı gi-
derek artan ve çeşıtlenen "yo-
ğurt", anayurdunda ekşimeye
ve kuflenmeye devam ediyor.
Uzmanlar, yoğurtta yaşanan bu
sorunları, duşuk kaliteli sut ve
katkı maddeleri kullanılmasına
ve uretim yapılan ortamın hij-
yenik olmamasına bağhyorlar.
Şiş kebap v e donerden sonra
yoğurt da bu-çok ulkenm mut-
fağına gırmış durumda. Me^e-
ler, turlu türlu tohumlar ve ku-
nı uzumle zenginleştirilerek be-
sin değeri arttırılan yoğurt, bu
ulkelerde genellikle kahvaltıda
tuketiliyor.
Sut ve Et Sanayicüeri Birliği'-
ne (SETBİR) göre yoğurt tüke-
timinde, yılda 19 kilogram ile
Hollanda başta geliyor. Bu ul-
keyi 14 kilogramla Fransa, 10
kılogramla Almanya, 8.3 kilog-
ram ile Danımarka ızliyor
1.1'lik pazar payı ile Amerika'-
da yoğurt tıcaretı, yaklaşık beş
milyon dolar civannda gerçe"- -
leşiyor.
Turkiye'de henuz tatlandınl-
mış ya da diyet yoğurtlara talep
sözkonusu değil. Ancak, Turk
mutfağında vazgeçilmez bır ye-
ri olan "geleneksel yoğurdun"
kısa surede ekşimesinin ve küf-
lenmesinin de onu alınabilmiş
değil.
Süt Endustn Kurumu'ndan
(SEK), adının açıklanmasını is-
temeyen bır imalat sefi, yoğurt
sektorundekı bu sorunların ure-
tim teknolojisinin duşukluğun-
den kaynaklandığım soyledi. Bu
tur olumsuzlukların fabrikas-
yon uretıme oranla, mandra ve
pazarlarda satılan açık yoğurt-
İarda daha sık gorulduğunu be-
lirten yetkıli, "laboratuvar
kontrolu yapılmadan >oğurtia-
nn pivasa>a sunılmemesi için
etkin denetimler yapılması
gerektiğini" kaydetti.
"Kaliteli hammaddeden kali-
teli mamul olur" dıyen yetkıli,
"naturel" yoğurt yapmak için
vakum yontemının çok daha
sağlıkh olduğunu, yoğurdu ko-
yulaştırmak için kahtesiz sut
tozlannın kullanılmasının yo-
ğurdun kalitesinı etkilediğim be-
lirttı.
Yoğurdu koyulaştırmak için
bazı uretıciler vakum yöntemı-
nı (buharlaştırma yolu ile yo-
ğurdun suyunun alınması) uy-
gularken, buyuk bir kısmı da
sut tozu kullanarak, ıstenilen kı-
vamı sağlamayı seçiyor.
lyı bir yoğurt için, uretıciden
tuketiciye kadar "soğuk
zincirin" kopmaması ve kulla-
nılan mayanın kaliteli, uretim
yapılan ortamın ise hijyenik ol-
ması gerekiyor.
Yaklaşık 10 yüdır süt urunlerı
sektörunde çahşan gıda muhen-
dısi Mujgan Ceylan, imalatha-
nelere gelen sutlerin asiüi, pis,
antibıyotikli ve karbonatlı oldu-
ğunu behrtti. "Veterinerin, ko>-
lunun sut veren hayvamna pe-
nisilin yapmasıyla iş bitmivor"
diyen Ceylan, şunlan soyledi:
"Bundan başka, verimi art-
tırmak amacıyla antibiyotikli
vem verildiği bugun herkesçe
malumdur. Bu sutlerden yoğurt
>apmak imkânsız hale geliyor.
Video kaset ve benzeri yontem-
lerie, koylukrin tanm teşkilaün-
ca bilinçlendirilmesi ve penisi-
linli sutlerin en az bir hafta sut
işletmelerine verilmeraesinin
sağlanma&ı gerekiyor. Sut iırun-
lerinde kalitenin yukseltilebil-
mesi. ancak sut ureticiterinin bi-
linçlendirilmesi ve sut imalatçı-
lannın da Avrupa standartları-
na uygun, modern koşullarda
üretim yapmasıyla mumkun
olur. Bu koşullarda uretilen yo-
ğurt, tadında en ufak bir bozul-
ma olmadan bir ay buzdolabın-
da saklanabiliyor, ne ekşiyor ne
de kufleniyor."
lstanbul'da uretim yapan bu-
Gülmek herkese yakışıyor...
Haber Merkezi — Gulmeyle
tedavı... Bu ılgınç tedavi yonte-
mini geliştiren Hollandalı bir
deri hastalıklan uzmanı. Adı Dr.
Dhyan Sutorius. Sutorius'un
yöntemi çok basit. Başınızı ar-
kaya atıyorsunuz ve "kah kah,
kih kih" guluyorsunuz sadece.
Dr. Sutorius gulmenın ınsan
sağlığına çok ıyı geldiğını, ken-
dısınin gulmeyi "ilaçla tedavi"
yerine koyduğunu soyluyor.
Dr. Sutorius gulmeyle tedavi-
ye kendını o kadar kaptırmış ki
muayenehanesını kapatıp Ams-
terdam'dakı Gulme Merkezı'nde
çalışmaya başlamış.
Independent gazetesinde ko-
nuyla ılgılı yer alan habere göre
Dr. Sutorius gulmeyle tedavi
yöntemini 15 yıl önce bir Hint-
İiden öğrenmiş. Bu, çok eskiden
beri uygulanan gulmeyle medi-
tasyon yöntemıne dayanıyor:
Yani daha açık anlatmak gere-
kirse once beş dakika sureyle yu-
zunuzu gulerrnış gibi gerıyor,
beş dakika sureyle kahkahalar-
la guluyor, sonra da beş dakika-
lığına kendınizi duşuncelere
kaptırıyorsunuz.
Dr Sutorius dıyor kı:
"Gerçekten çok garip, ama
gulmek koşmak kadar ınsan
sağlığına yarariıdır. Hepimiz bu-
nu her gun yapmanın •.ararları-
Hollandalı doktor Dhyan Sutorius
gülmenin insan sağlığına çok iyi
geldiğini, kendisinin gülmeyi 'ilaçla
tedavi' yerine koyduğunu söylüyor.
Yöntem de çok basit: Başınızı
arkaya atıyorsunuz, 'kah kah, kih
kih' guluyorsunuz sadece.
Dr. Sutorius her gün gülüyor.
Cenazesinde de herkesin
kahkahalardan yerlere yatmasını
istediğini söylüyor. Gulmeyle
tedavide önce beş dakika süreyle
yüzünüzü gülermiş gibi geriyor,
sonra da beş dakikalığına kendizini
düşüncelere kaptırıyorsunuz.
nı biliyonız, ama kaçta kaçımız
her gün gülüyor? Gulme alış-
kanlığını unutmak itzereyiz. Ben
insanlara yapısal gulmeyi oğret-
meye çalışıyorum."
Kendisı hergun guluyor, bu-
nun gunluk "ilaç alms" dozu ol-
duğunu söylüyor. Dr. Sutorius
ayrıca cenazesinde herkesin
kahkahalardan yerlere yatmasını
ıstedığını de eklıyor.
Dr. Sutorıus'u tanımayanlann
çoğu gulmeyi bıraz da hafıfe
alabılırler Ama doktorumuz
aynı kanıda değil:
"Gulmek çok ozel bir olgu-
dur. Ne yazık ki bunun psikote-
rapik değeri bep kuçümsenir."
Dr. Sutorıus'a gore ınsan bir
sorununa kabullenerek gulebi-
lırse bu sorunu halletmeye baş-
lamıştır bile. Sonra da kendin-
den nefret ettiği için aynaya bi-
le bakamayan bir kadının başı-
na gelenlerı anlatıyor. Dr. Suto-
rıus'a göre kadın sabah makva-
jını yaparken bile aynaya baka-
maz olmuştu. Ama gulmeyle
tedavi yöntemini uyguladıktan
sonra Dr. Sutorius'a şu mektu-
bu yazdı:
"Gulmeyle meditasyon yonte-
minden sonra bir gün aynaya
baktıra. Karşımda güzel, sevile-
cek bir insan vardı."
Dr. Sutorius Ispanyollann
çok guleç insanlar olduklarını,
sırf gülmenin keyfıne varmak
için guldüklerini, oysa Ingilizle-
rin de tersıne, gulmeyle başları-
nın hoş olmadığını söylüyor.
Haberi yazan Independent
muhabıri Beverly Hopwood, Dr.
Sutorius'un bir gulmeyle medi-
tasyon seansına katıldıktan son-
ra şunlan kaydedıyor.
"Seansın sonunda iceridekiler
kendilerini çok daha enerjik.
beklenti dolu ve dingin hissettik-
lerini anlatıyorlardı. Ben bu
duyguların hiç birini hissetme-
dim, sadece iki gun sureyle da-
ha sık guldugumu fark ettim."
Dr. Sutorius gulmeyle medi-
tasyon tedavısinin uç hafta su-
reyle muhakkak uygulanmasını
salık verıyor. Dr. Sutorius, kro-
nik ağnlar çekenleri de bu yon-
temle rahatlattığını belırtıyor.
Bu tedavıyi de Amsterdam Uni-
versıtesi'nden bir klinik fizyo-
logla birlıkte uyguluyor. Pek çok
hastasının gulmeyle tedavi yon-
teminin ardından ağrılarının
onemlı ölçude azaldığını vurgu-
luyor.
Gulme Merkezı'nın başlıca
hedeflerinden bın gulmeyle me-
ditasyonun okullar, hastaneler
ve cezaevlerınde uygulanmasım
da sağlamak. Fransa, Belçika ve
Hollanda'daki bazı askeri birlık-
lerde gulme>'le meditasyon saye-
sinde askerlerın buyuk olçude
"rahatladıklan" ıfade edilıyor.
Kendisi de Ingıliz olan Inde-
pendent'ın muhabiri Barbara
Hopvvood haberinın sonunda
diyor kı:
"Bakalım lngilizler de kendi-
lerini gulmeye alıştırmak için
gulme egzersizleri yapacaklar
mı? Bunun duşuncesi bile ilginç
geliyor."
yuk bu- yoğurt fabrikasının sa-
hıbi olan Feyyaz Yüzatlı, yo-
ğurtlardakı ekşımenin maya
mıktarımn artmasından, kuf-
lenmenin ise ortamdakı küfün
hammaddeye ya da araç gereçe
bulaşmasından ileri geldiğini
açıkladı. "Biz küfe karşı, bava-
yı bile ilaçlıyoruz" diyen Yuzat-
lı, bu tur şıkâyetlerin, "acık
kova" tabir edılen sokak yo-
ğurtçulannda daha sık goruldu-
ğunu öne surdu.
Yoğurt piyasasmda "muaz-
zam bir haksız rekabet" oldu-
ğunu öne süren Yuzatlı, "50-60
kiloluk kazan bulan, bu yoğur-
du yapabiliyor. Bugün buyuk
hastaneler ve fabrikalar bile, bi-
zim fiyatlann beşte biri oranın-
da daha ucuz oldugu için bu
açık yoğurtlardan alıyor. Ashn-
da nufusu 100 binin uzerinde
olan buyuk kentierde, yasalara
göre açık yoğurt satılmaması,
sokak yoğurtçuluğunun yasak-
lanması lazım, ama bu yasa
işletilmiyor" dedi. Yuzatlı'ya
gore, îstanbul'un yoğurt ihtiya-
cının yuzde 10-15'i dört buyuk
fırma tarafmdan, gerı kalan
miktar ise küçük imalathaneler
ve mandralarca karşılaruyor.
Bu kesimin yasaklanmasuun,
tuketimi azaltacağını savunan
Turkiye Ziraat Odalan Birliği
Genel Başkanı Osman Özbek
ise, göruşlerini şoyle açıkladı:
"Türkiye'de üretici konın-
mnyor, töketici ise hiç korun-
muyor. Süt, köyluden 750 ile
bin liradan ahnıyor. SEK bunu
ikibin 600 liradan satıyor. Özel
firmalarda ise bu fiyat, üç bin
beş yüz ile dört bin liraya kadar
çıkıyor. Dar ve orta gelirii ise,
daha ucuz olduğu için ihtiyacı-
nı mandra ve sokak yoğurtçu-
lanndan karşdryor. Durum boy-
le iken, bu kesimlerce yapılan
satışın yasaklanmasım kim tav-
siye edebilir? Bu kesimin orta-
dan kaldınlmasıyla, tüketim
azalacağı gibi zaten kotü olan
hay vancılığımız daha beter bir
duruma gelecek. O zaman da
Ortak Pazar'ın büyük sübvan-
siyonla yetiştirdiği ve urettiği sut
mamullerinin pazan oluruz ki,
Turkiye buna para yetiştiremez.
Eğer ulke genelindeki sutleri iş-
leyecek ve bu urunleri duşuk fi-
yatla tuketiciye ulaştırabilecek
bir fabrikasyon üretim sağlana-
bilecekse, buna itirazımız ola-
maz. Tabii bu da ureticilerin
devletçe desteklenmesiyle mum-
kundur."
Kırını Milli
Kurultayı
• ANKARA (UBA)—
Kırım Milli Kurultayı 74
yıllık bir aradan sonra 26
haziranda Akmescit'te
toplanacak. Sovyetler
Birliği'nin çeşitli
cumhuriyetlerinde dağınık
bulunan Kırun Tatar
Turkleri, her yetişkin 1000
nufus için birer milletveküi
secerek kurultayı oluşturdu.
Dört gün surmesi beklenen
Kırun Milli Kurultayı'nda,
Milli Meclis ve Merkez
Şûrası oluşturulacak,
sürekli çalışma esaslan
tespit edilecek aynca
başkan ve yardımcısı
seçilecek. Bu arada
kurultayın toplanacağı
gunlerde Kınm'a turistik
gezi yapmak isteyen Türk
grubuna vize verilmemesi
konusunda Tempo dergisine
bir açıklama yapan SSCB
Ankara Büyukelçisi Albert
Çernişev "Bazı ajitatörlere
ve aşırılara dikkatli olmak
zorundayız. Vize güçlüğu
bundan kaynaklanıyor"
dedi.
68 bin Türk
hacı oldu
• MİNA (AA)— Kutsal
topraklarda bulunan 68 bin
Turk hacı adayı, dun sabah
buyuk şeytanı taşlayıp
kurban kestikten sonra
"hacı" oldu. Hacılar,
Kâbe'yı veda tavafı
yaptıktan sonra 26
hazırandan itibaren yurda
donmeye başlayacaklar.
Arafat'ta önceİcı gün
Vakfe'ye durarak dua eden
hacı adayları, guneş
batarken topluca
Muzdelıfe'ye hareket ettiler.
Burada taş toplayan ve
namaz kılan hacı adayları
dun sabah Mina'da
toplandılar. Mina'da, sabah
namazından sonra buyuk
şeytanı taşlayan hacı
adayları kurban keserek
ihramdan çıktılar. Hacı
adaylan bugun ve yarın
orta ve kuçuk şeytanı
taşlayacak, daha sonra da
Kâbe'ye veda tavafmda
bulunacaklar. Bu sezon
hacı olan Turkler arasında
250 Azerbaycanlı ile 34
Bulgaristanlı soydaşımız da
bulunuyor.
Erkeklere aile
planlaması
• İZMİR (AA)— Izmir
Kadın Hastalıklan ve
Doğum Hastanesi
Başhekimi Cemal Konır,
aile planlamasında
erkeklere de büyük rol
duştuğunu belirterek, "Aile
planlaması düşunen
erkekler, çekinmeden
vazektomi yöntemine
başvurabilirler" dedi.
Korur, bugune kadar aile
planlamasında bütün
sonımluluğun, kadmlann
omuzunda bulunduğnnu
kaydederek erkeklerin, çok
basit ve kesin sonuç veren
vazektomi yöntemine
yönelmeleri gerektiğini
soyledi. Korur, hastanede,
aile planlaması konusunda
kadınlara yönelik
hızmetlerin yanı sıra
erkeklere de "vazektomi"
yöntemi uyguladıklannı
kaydederek bugune kadar
bu yöntemle 3 erkeğe
mudahale ettiklerini ifade
etti.
Avcılar görev
bekliyor
• ANTALYA (AA>—
Turizm sektörunün giderek
gelişen kollanndan biri
olan av turızminde, avcılar
da görev almak istiyorlar.
Antalya Avcıhk ve Atıcıhk
Ihtisas Kulubu Başkanı
Teoman Egel, av turizmi
yetkisinin halen (A) gnıbu
seyahat acentelerinde
bulunduğunu belirterek
"Bu yetki, ciddi ve kendini
kanıtlamış avcı derneklerine
de verilmeli ve yabana dil
bilen deneyimli avcılar, av
turizmi için gelen yabancı
turistlere av rehberi olarak
hizmet etmeüdir" dedi.
Troya
Hazinesi
• İZMİR (AA)— Bergama
Belediye Başkanı ve Zeus
Sunağı Komitesi Başkanı
Sefa Taşkın, Zeus
Sunağı'nın Bergama'ya geri
verilmesine karşı çıkan
Alman yetküilerin,
Türkiye'den Almanya'ya
kaçınlan ve 2. Dunya
Savaşı sonunda Sovyetler
Birhği'ne götürulen Troya
Hazinesi'ni geri alma
çahşmalarını "iki yüzluluk"
olarak değerlendirdi. Sefa
Taşkın, yaptığı yazılı
açıklamada, 2. Dunya
Savaşı'nda kaybolan ve bir
sure önce Sovyetler
Birliği'nde ortaya çıkan
"Troya Hazinesi"nin
Türkiye'ye geri verilmesi
gerektiğini soyledi.