Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/8 DİZİ-RÖPORTAJ 22 HAZİRAN 1991
Fransız araştırmacı Roy, Islami hareketlerin ekonominin bireyden bağımsız yönlerini göz önüne almadıklarını söylüyor.
İslamcı ekonomi'erdemedayaJıBatılı gözüyle
RADİKALİSLAM
GELENEKSEL ÎSLAM
Ruşen Çakır
Fransi7 Ulusal Bilimsel Araştırmalar Merkezi'nin
(CNRS) Çağdaş tran Grubu'nda araştırmacı olarak
çalışan Olivier Roy, tran dışında ve belki de daha
çok Afganistan üzerine araştırmalanyla tamnıyor.
Roy'un 'Afganistan'da Direniş ve hlam' adlı kitabı
1989 yıiında Yönelis Yayınian tarafmdan Türkçeye
de çevrildi. Son yıllarda çalışma alanına özbekistan
ve Tacikistan Sovyet Cumhuriyetleri Müslümanlannı
da katan Roy ile Afganistan ve tran üzerine
konuştuk. Islami hareketlerde son yıllarda
gözlemlenen değişme ve evrimi yonımlamada
geliştirdiği 'neo-fondamantalizm' (yeni köktencilik)
kavramını tartıştık.
NEO-FONDAMANTA1İZM — Olivier Roy'ya göre tslamcı hareketler artık
Müslümanlık1
olgusnnu öne çıkartıyorlar, 'politik iktidar' hedefini erteliyortar.
Dünya çapında îslamcılann alternatif bir
ekonomi modeli geliştirme çabaları hep
başansızlıkla sonuçlanmıştır. Çünkü tek
ekonomi politika modelleri, erdeme dayah
ekonomi. Ideal Islami ekonomi anlayışı,
Müslümanlann mükemmel, iyi bir Müslüman
haline gelmeleri temeline dayamyor.
tran'da devrim bitti. Çünkü dinsel iktidarla
politik iktidar artık iç içe geçmiş değil. Tam
anlamıyla îslami bir sistem oturtulamadığı
için devrirnin başansızlığa uğradığı
söylenebilir. Ancak sonuçta Iran devletini
güçlendirdiği için başanlı. Dinle politikanın
iç içe geçmesi, dinin gücünü kırdı.
tslamcdığm laikliğe karşı mücadele ettiği
Z belki de tek ülke Türkiye. Türkiye'de
îslamizasyon, fazla siyasi stratejileri olmayan
gruplann toplumsal hareketliliği ile yürüyor.
bireysei Türkiye'deki Islam, diğer ülkelerdekıne
kıyasla daha az politik.
Afgan örneğinden hareketle
İslarai modeün tukendigini söy-
lüyorsanuz...
ROY: Gündelik yaşamda İs-
lamcı partilerin evriminde iki
eğilim gözlemliyorum: İlk ola-
rak siyasi eylerain değil de bire-
yin peygamberi örnek alarak iyi
bir Müslüman haline gelmesinin
öncelendiği yapılanmalara dö-
nUşüyorlar, bu olgu daha çok
Afganistanlı göçmenler arasın-
da yaygın.
öteki eğilim ise Afganistan
içerisinde görülüyor. İslamcı
partilerin kadroları yeni soylu-
İar haline gelip geleneksel aşiret
ilişkilerini yeniden üretiyorlar.
Kuşkusuz modern parti yapılan-
malanyla eski çizgiyi sürdürme-
yi becerenler var, ama kabaca
islamcı partiler ya bir tür mez-
hep olmaya meylediyorlar ya da
geleneksel ilişkileri yeniden üre-
tiyorlar.
— Bu söyledikleriniz yalnız-
ca Afganistan'a mı özgü. yok-
sa dünyadaki İslami hareketler
için genelleştirilebilir mi?
ROY: Afganistan, tslam dün-
yasında devlete karşı ayaklan-
manın oiduğu tek ülke, bu ne-
denle söylediklerim ona özgü,
ama ekonomik planda genelle-
me yapılabilir. Tüm dünyada ts-
lamcılann ekonomik bir sistemi,
bir modeli yok. Onlara göre is-
lami bir ekonomik sistem ancak
insanlann erdemli olmasıyla
mümkündür. Diğer bir deyişle
İslamcılar belli bir ekonomik
model önermek yerine, insanla-
nn erdemini şart koşarlar. Af-
ganistan'da İslamcı bir militan,
geleneksel üretim ilişkilerini ye-
niden üretirken bir başka üllce-
de bir İslamcı militan pazar eko-
nomisini savunabiliyor.
— Yani dünya çapında İs-
lamcılann alternatif bir ekono-
mi modeli geliştirebilmelerinin
imkânsız olduğunu mu söylü-
yorsunuz?
ROY:
lümanların mükemmel, iyi bir
Müslüman haline gelmeleri te-
meline dayarur. Ekonominin bi-
reyden bağımsız ya da özerk
yönleri göz önüne alınmaz.
Ne cihat var ne ümit
— Sizce yakın bir zaman için-
de Afganistan'da bir şeyler de-
ğişebilir, duzelebilir mi?
ROY: Artık Afganistan'da ne
cihat kaldı ne de gelecek ümidi.
Sovyet ordulannın gidişinden
beri sorun, etnik gruplar, birey-
ler, partiler arasında eşitlik so-
runu, yani yeni bir iç savaş ya-
şanıyor.
— Çok karamsarsınız...
ROY: Muhtemel tek siyasi
çözümün iki kamp arasında,
mücahitlerle Kabil hükümeti
arasında olduğunu düşünüyo-
rum. Cihadın Afganistan'da ar-
tık bir geleceğinin olmadığını,
zaten cihadın da kalmadığını
Bu hep başansızlıkla düşünüyorum. Artık insanlann
sonuçlanmıştır, çünkü tek eko- politik bağlanmalannda İslam,
nomi politika modelleri erdeme belirleyici öğe değil. Radikal İs-
dayalı ekonomi olmuştur. îde- lamcı bir Iider ile radikal komü-
al İslami ekonomi anlayışı Müs- nist bir generalin işbirliği yap-
masından sonra. Çünkü ikisi de
aynı etnik gruptan geliyorlar.
Yani etnik çatışmalardan başka
bir şey yok.
— Buradan İran'a geçmek is-
tiyorum. Afganistan'da cihat
bitti divorsunuz, İran'da da
devrim bitti mi?
ROY: İran'da devrim bitti.
Bir farkla, İran'da devrimin so-
nu işleyen gerçek bir anayasaya
vardı. İran"da İslamcılar devle-
te işlerlik veremediler ve sonuçta
geride, bir anayasa, oldukça de-
mokratik bir sistem kaldı. Mec-
lis adaylarının belirlenmesinde
gerçek bir özgürlük sağlandığı
zaman gerçek demokrasiy.e da-
ha da yaklaşılacak.
Milletvekilliği önündeki en-
geller hesaba katılmazsa anaya-
sa oldukça demokratik, demok-
rasiye olanak sağlıyor. Devrim
bitti diyorum, çünkü dinsel ik-
tidarla politik iktidar artık iç içe
geçmiş değil. Ayelullah Hame-
ney rehber, ama dinsel konular
dışında en yüksek merci o değil.
Mollalann iktidarda olduğunu
söylemek kolay gibi görünüyor,
ama öyle değil. Tam anlamıyla
İslami bir sistem oturtulamadı-
ğı için devrimin başansızlığa uğ-
radığı söylenebilir. Ancak so-
nuçta tran devletini güçlendir-
diği için başanlı olduğu da doğ-
ru.
Diğer bir deyişle anayasal sis-
tem, İslami sistemden daha iyi
işledi. Bugünün İran'ı, Şah dö-
nenainin Iranı'ndan daha de-
mokratik olduğu için devrim
başanlı, ama devrim İran top-
lumunu İslamileştirmede başa-
nlı olamadı. Örneğin devrimden
bu yana bireylerin pratikte dini
yaşamalan giderek azaldı. Dinle
politikanın iç içeliği dinin gücü-
nü oldukça kırdı.
— Anlaltıklannız Batı'da çi-
zilen tran imajıyla çok çelişi-
yor...
ROY: Evet, Batı'nm çizdiği
imaj tamamıyla yanlış. İran'da
gündelik yaşam Suudi Arabis-
tan'dan daha az denetlenip be-
lirleniyor.
— tran'ın, bölgenin en de-
mokratik ülkesi olduğu söylene-
bilir mi?
ROY: Türkiye de dahil mi bu
bölgeye?
— Evet.
ROY: İran'da milletvekiUiği
adayhğında özgürlük olmama-
sı bunu engelliyor. Bunun yanı-
sıra Türkiye'den daha ileri ol-
dukları yönler de var. örneğin
İran'da Kürtler Kürtçe konuşur.
Ama bir devlet görevlisi Kürtçe
resmi açıklama yapamaz.
— Insanlann politik yaşama
doğnıdan katılması olayı nasıl?
ROY: İran'da bir tür depoli-
tizasyon yaşamyor. Devrimin
başarısızlığı insanları politika-
dan uzaklaştırdı. İnsanlar artık
yaşam koşullannın iyileştirilme-
siyle daha çok meşguller.
— Politikanın laikleştirilme-
sinden söz etmiştinb....
ROY: Bunun birçok anlamı
var. Mollalar daha az konuşu-
yor, üniversite gençleri arasın-
da, Hizbullahi olarak kendileri-
ni tanımlayanlarda da sosyolo-
jik anlamda laik yön çok güçlü
'Gelenekselİslam / Radikalhlam' başlıklı uluslanmısı toplantının düzenleyidsi Doç. Nilüfer Göle
İslamcılar siyasetterı uzaklaştı'
ve İslam devrimine ideolojik
atıflann kaybolduğu görülüyor.
Yani rejimin İslami bir ideolo-
jik söylemi artık yok.
— Milliyetçi bir söylem mi
söz konusu artık?
• ROY: Evet, milliyetçi ve dev-
letçi. Daha doğrusu ülke yara-
nnı gözeten bir söylem. Rafsan-
cani kendisini İran'ı birleştire-
bilecek, onu yeniden dünyaya
katabilecek bir kişi olarak sunu-
yor. Amaç İran'ı ıhmlı ve Orta-
doğu'da güçlü bir ülke kılmak.
— Siz dünyadaki tslami ha-
reketieri degeriendirmek için ar-
tık "neo-fondamantalizm" te-
rimini kullanıyorsunuz. Bunu
açar mısınız?
ROY: On yıl önce tslam dev-
riminden söz eden genç militan-
lar iktidarı ele geçirme gibi ra-
dikal beklentilerinde başansız-
lığa uğrayınca, alabildiğine ge-
leneksel bir pratiğe yöneldiler.
Bireysei olarak İslami yaşama
ve diğer insanlan da böyle bir
pratiğe çekme. Ben bunu neo-
fondamantalizm olarak adlan-
dırıyorum. İktidarı ele geçirip
Doç. Nilüfer Göle, türbanlı ögrencilerin okumayı redde-
den, geHşmeye karşı cıkan insanlar defil, cahil-aydın iki-
kmini kırmaya çalışan kişiler olduğunu söylüyor.
(Fotograf: Manuel Çıtak)
Boğazdçi Üniversitesi öğretim üyelerinden sosyolog
Doç. NUüfer Göle ile düzenleyicisi olduğu "Geleneksel
tslam / Radikal tslam" başbkh uluslararası yuvarlak ma-
sa toplantısının genel bir değerlendirmesi üzerine ko-
nuştuk:
— Geleneksel tslam/Radikal tslam toplanbsından ne
hedeflenmişti?
GÖLE — Bu toplantı, esasında bundan üç sene önce
başlamış olan bir çalışma grubunun devamıdır. Bundan
önce iki kere toplanmıştık. Bu çalışmalann sonunda da
bir kitap yayımladtk: "Intellectuels et MiliUnts de L'is-
lam Contemporain" (Çağdaş İslam'ın Aydın ve Militan-
lan). Hedeflenen, yeni nesil sosyologların, araştırmalar-
dan yola çıkarak farklı bir bakış açısıyla İslami hareket-
leri açıkiamaya, tanımlamaya çalışmasıdır. İstanbul'da
toplandığrmızda bir dil birliği geliştirdiğimizi gördük.
Başlangıç noktasıyla bugunkü saptamalar arasında fark-
hlıklar var.
En önemli hipotezlerden biri, 70'li, 80'li yıllarda yu-
kandan aşağıya İslamileşme projeleri, stratejileri hâkim-
se, yani çok politikleşmiş bir İslam esas damgayı vuru-
yorsa bu İslami hareketlerin, son on yüda artık giderek
daha yerelleştiklerini, -cemaat bazının daha da geliştiği-
ni saptadık. Bu anlamda da geleneksel İslam ile radikal
İslam arasında geçişlerin olduğunu görüyonız. İslam ye-
rel bir boyut kazandıkça görmekteyiz ki geleneksel İs-
lam ile radikal tslam daha da iç içe yaşamaya başlıyor.
— Geleneksel tslam ile radikal tslam derken oeyin kas-
tedildigini biraz daba açabilir misiniz?
GÖLE — Genelde İslami hareketler prtaya çıktığın-
da genel kanı geleneksel İslam'ın, modernliği reddeden
bir islam'ın rövanşı söz konusu olduğu yolunda. Bun-
lar ilerlemeye karşı, sanayi medeniyetinin, hatta tüm me-
deniyetin karşısında duran insanlar olarak görüldü. Tür-
kiye plamnda ise Kemalist reformlann başansızlığa uğ-
raması ya da tehdit altında kalması olarak bakıldı. An-
cak ideolojik söylem düzeyinde değil de daha sosyal bi-
limci gözüyle baktığımızda görüyonız ki bu tür yeni İs-
lami hareketlerin ortaya çıkışmda modemle geleneksel
zıthğını korumamız çok zor.
Bugün îslami hareketlerin yerelleşmesi,
daha çok bireye yaklaşması, hatta
cemaat ilişkileriyle köprü kurmaya
çahşması söz konusu. Bir anlamda
yukarıdan aşağıya îsjamileştirme modeli
yadsınmakta, bunun îslami
fakirleştirdiği öne sürülmektedir. Bu
eleştiriyk, siyasi ideolojiden uzaklaşma
birlikte gitmektedir.
Yeni aktörler ortaya çıktı. Birincisi kentlüer; genç,
okumuş, hatta çoğunluğu laik eğitimden geçmiş insan-
lar. Bu kişilerin davramşlannda geleneksel ile modernin
birbirine girdiğini görüyonız. Hatta bu hareketler radi-
kalleştikçe modernliğe karşı tepkinin neredeyse daha az
olduğunu, modernliği daha çok söylemlerinin içerisine
aldıklarmı gözlemleyebiliriz.
Türbanli öğrencilere baktığunızda, unutmamalı ki bun-
lar köylerdeki, okumayı reddeden, gelişmeye karşı çıkan
insanlar değil, tam tersine belki de cahil-aydın ikilemini
kırmak isteyen, "Müdaman da aydındır, aydın olabilir"
demek isteyen kişilerdir.
öte yandan Türkiye'de ve dünyanın her yerinde Müs-
lüman aydınlann ortaya cıktıklannı görilyoruz. Çoğu za-
man Batı'da bilgi üretenlere de referans yapıyorlar. İs-
lama mühendislerin de rasyonalitenin karşısmda olma-
dıklannı görüyoruz. Bizim alıştığımız evrimci bakış açı-
sına göre bir toplum gelenekten moderne doğru gider ve
modernleştikçe de bu tür rasyonel olmayan, bir diğer de-
yişle dini inanç sistemlerinden veya geleneklerinden gi-
derek özgürleşir.
— Toptanü boyunca degişik tebli|ierde poUtikadan so-
ğuma ya da ondân giderek uzaklaşma gödem ve sapta-
ması degişik ülke ve tslami hareketler için yapüdı...
GÖLE — Farklı farklı ülkelerden hareket edip ortak
bir noktada, bir saptamada birleşildi. İslami hareketle-
rin birçoğu üzerine yapılmış mikıo düzeyde araştırma-
larda siyasetten uzaklaşma diye bir olgunun altı çizildi.
Bu, ashnda birinci hipotezle birlikte gidiyor. Solcu mo-
dele benzeyen, devletin ele geçirilmesi ve toplumun dev-
let eliyle yukarıdan aşağıya değiştirilmesi modeli, buna
jakoben ya da devrimci model de diyebiliriz, İslami ha-
reketlerde çok geçerliydi. İran Devrimi buna bir örnek-
tir. Türkiye'deki birçok İslami hareketteki söylem, as-
lında bu devrimci modele çok yakındı.
Bugün İslami hareketlerin yerelleşmesi, daha çok bi-
reye yaklaşması, hatta cemaat ilişkileriyle köprü kurmaya
çahşması söz konusudur. Bir anlamda yukandan aşağı-
ya İslamileşme modeli yadsınmakta, bunun İslami fakir-
leştirdiği ileri sürülmektedir. Yani yukandan aşağıya İs-
lamileşmenin eleştirisiyle siyasi ideolojiden uzaklaşma
birlikte gitmektedir.
insanlan İslamileştirmek düşun-
cesi yerine neo-fondamantalist-
lerde insanlan değiştirip sonra
iktidara yönelme düsüncesi
mevcut.
Geleneksel fondamantalist
mollalardan farklan ise ilk ola-
rak neo-fondamantaiistlerin ge-
Oellikle molla olmamalan, ar-
dından İslamcılığa, toplumsal
adaletsizliğe duyduklan tepki,
alternatif toplumlar yaratma ar-
zusu nedeniyle yönelmeleri. On-
lann önünde bir toplum imajı
var, halbuki mollalar yalmzca
şeriatı telaffuz ediyor. Neo-
fondamantalist militanlar poli-
tik bakış açısını terk edip bütün-
lüklü bir toplumsal ba|Öşa yö-
neldiler. Hayatın tüm alanlann-
da birşeyler yapmak istiyorlar:
Kültürel, toplumsal, dinsel.
• — Şöyte denebilir mi? tslam-
cılar önceleri yalmzca dindarta-
ra sesleniyorlardı, şimdi ise tüm
toplumla ilişki kurmak istiyor-
lar.
ROY: Evet. Genel olarak he-
defleri insanlan bütün açılardan
iyi birer Müslüman, hakiki bi-
rer Müslüman olmaya çağır-
mak. Kısaca günlük hayatta bir
Müslüman olmak.
— Yine erdem sorununa dö-
nüyoruz böylece.
ROY: Evet. Ben neo-
fondamantalistleri Batı'daki 68
kuşağına benzetiyorum. 68 dev-
riminin solcu militanlan daha
sonra toplumu değiştirmek için
aşağıdan yukanya bir faaliyet
göstermeye yöneldiler. örneğin
Almanya'daki alternatif hare-
ket. Bizde devrimci militanlar
nasıl alternatif militan haline
geldilerse, radikal İslamcılar da
neo-fondamantalist oldu. Ben-
ce ikisi aynı şey.
Türkiye'de tslami harekeü
diger ülkelerie karşılaştırabilir
misiniz?
ROY: Türkiye'yi çok yakın-;
dan bilmediğimi iıiraf edeyim.'
Dünyada İslam çokanlamlı,
çokşekilli. Diğer ülkelerde İs-
lamcılar ya komünistlere ya da
eleştirdikleri diğer Müslümanla-
ra karşı çıkıyor. tslamcıhğın la-
iklige karşı mücadele ettiği bel-
ki de tek ülke Türkiye Dolayı-
sıyla İslam'a dönme arzusu, ik-
tidan elde etme arzusundan da-
ha fazla hayatiyet kazanıyor.
Türkiye'de tslamizasyon, dinle-
rini yaşamak, onu dışavurmak
isteyen ve fazla siyasi stratejile-
ri olmayan gnıpların toplumsal
hareketliliğiyle birlikte yürüyor.;
Türkiye'deki İslam'ı diğer ülke-
lerdekine kıyasla daha az poli-
tik buluyorum.
— Yalnız şu da bir gerçek ki
Türkiye'deki İslamcılar dünya-
nın en önde gelen politik İslami
hareketlerini yakından takip edi-
yorlar, bu konudaki kayda de-
ger bütün eserier Türkçeje çev-_'
rilmiş durumda. Yoksa bütün
bu ilgi sonunda politikadan so-
ğumaya mı yol açtı?
ROY: 12 yıl aradan sonra
Türkiye'ye geldim. Benim için
gündelik hayattaki İslamileşme
çok açık. Sokakta bunun birçok
işaretini görebiliyorum. Ama
politik alanda zayıf. Hele bir
Cezayir'le kıyaslandığında. Kı-
saca Türkiye'de, sindirilmiş, bas-
tırılmış bir kimliğe dönüş görü-
yorum ben politik bir hareket-
lilikten çok. Burada neo-
fondamantalizm olgusu yeniden
karşımıza çıkıyor. Militanların
kültürel, toplumsal alanlara ka-
yışı; iyi birer Müslüman olma-
nın'öncelenişini kastediyorum.
—Btrrt—
Oral Çalışlafın
açıklamasv
Cumhuriyet gazetesinde ya-
yımlanan yazı dizisine yönelik
baa aşırı tepkileri görünce bir-
takım konulan yeniden vurgu-
lamayı gerekli gördüm.
Kadm sorunu toplumumu-
zun temel sonınlanndan birisi
olma özelliğini koruyor. Ülke-
mizde erkek egemen bir man-
Uygarca tartışabilmemiz gerektık hâkün. Bu ataerkil anlayı-
şın binlerce yıllık tarihe daya-
nan bir birikimi olduğunu bi-
liyoruz. İslamiyet konusunu
araştırmamda, kadına. bakış
açısmın tarihsel temellerini ve
köklerini de arama isteğim iti-
ci bir rol oynadı.
Araştırmamı İslamın özgün
kaynaklannı okuyarak hazırla-
dım. İki yüz civannda İslam
düşünürünün eserini inceledim.
Cumhuriyet gazetesinde bu
araştırmamın ve kullandığım
kaynaklann yalmzca bir bölü-
mü yayımlandı.
Amacım, toplumda ciddi bir
şekilde yürütülen kadm sorunu
tartışmasına katılmaktır. Zaten
özellikle son yıllarda İslami
çevreler dergi ve yayın organ-
lannda bu konuyu derinleme-
sine tartışıyorlar. Benim yaptı-
ğım da büyük ölçüde bu tartış-
ma ve yazılan aktarmak ve İs-
lamiyet'in kadına bakış açısmın
düşünce sistematiğini yorumla-
mak oldu. Bazı okuyuculann
çok tepki gösterdikleri alıntıla-
rın tümü Islami dergi ve gaze-
telerde zaten yer alıyor.
Almtılan kaynaklanndan ol-
duğu gibi aktardım. Yalmzca
yorumlar bana aittir. Başka dü-
şünürlerin yorumunu da tırnak
içinde aktarmaya özen göster-
dim. Yararlandığım bütün kay-
naklar Türkçedir. Hemen ta-
mamına yakım İslami çevrele-
rin tercümesidir. Eğer bu alm-
tıların anlamında bir hata var*
sa bunlar bana değil, çevirileri
yapan yayınevlerine aittir. Kal-
dı ki alıntı yaptığım eserler, yıl-
lardan beri kitapçılarda satüı-
yor. Bugüne kadar bu çevirile-
re bir itiraz yapıldığını da işit-
medim. Zaten tahrifatla bir ye-
re vanlabileceğine de inanmıyo-
rum.
Mektuplarda da merakla so-
ruluyor, açıklayayım: Ben sos-
yalistim ve sırf inançlarım yü-
zünden yaşamrmın 7 yılını ha-
piste, önemli bir kısmını da gı-
yabi tutuklu olarak geçirdim.
Ve başmdan itibaren kimsenin
inançları nedeniyle baskı gör-
mesi taraftan olmadım.
Islamiyettekadınerkek eşitliğivarBir öğretinin belirli bir alandaki görüşü incelenirken,
"olan" ile "olması gereken"i biribirinden titizliklt ay-
rümalıdır. Uygulamada her öğreti farklı yorum ve sap-
tırmalar olgusu ile karşılaşır. Oral Çauşlar bu ayınrnı yap-
madan çahştığından, ortaya Arsel'in kitabımn biraz da-
ha insaflı bir özetinden başka bir şey çıkamamıştır.
Ben, Çahşlar'm yazı dizisindeki tesbitlerin her birin-
de tamamen karşıt sonuca varmış olduğum halde, bu yan
dizisinde bu sonuçlardan hiç söz edümemiş, sadece İs-
lam'ı kötülemeye elverişli olabilecek sonuç ve yorumlar
seçilerek "tslam'ın görüşü" adı aâunda okuyucuya su-
nulmuştur. Bu sunulan sonuçlann, tslam ile uzaktan-
yakından ilişkisi yoktur. Yer darhğı endişesi ile, İslam'-
ın bu konudaki görüşü, aşağıda özet olarak ve madde-
ler halinde verilmiştir:
1- İslam, Kadm ve Erkeği Yaratan'm öğretisidir. Ya-
ratıcı; "insan"ı belirli bir ahlaki sorumluluk ve görevle
yaratmış, neslin devamı için de "insan"ı ve canlüan iki
cinsde yaratmıştır. Neslin devamı için eTkeğin varlığı ka-
dar kadımn varhğı da zorunludur. İnsanlık değeri açı-
sından da kadın ve erkek arasında hiçbir ayınm yoktur.
Kadın, Allah katında "ikinci sımf insan" değildir. İn-
san'a görev verüirken kadın-erkek ayınmı yapılmamış-
tır. Tevrat'da da böyle idi. Ne var ki, uygulamada, na-
sıl iktisat alanında güçlü olan zayıfı ezmiş ise, erkek cinsi
de gücünü kötüye kullanmış ve kadım ezebilmek için ilahi
buyruk ve değer ölçülerini bozmuştur.
Allah'ın son elçisi (S.A.) geldikten sonra ise, Kuran-ı
Kerim'in bozulmasma imkân verilmediği için, bu kez de
"uydurma hadis" olgusu belirmiştir. İşte Oral Çalışlar'ın
"tslam'ın görüşü" olarak sundukları, ashnda hadis uy-
durucularının görüşleridir. Allah katında, iki cinsin in-
sanlık değeri açısından hiçbir fark ohnadığı Kur'an-ı Ke-
rim'de apaçık belirtUir. (Al-i İmran, 3/195, Nisa 4/124,
Mümin-Gaafır, 40/40) Kur'an-ı Kerim'de insanlara hi-
tab edilirken kadınlara da hitab edilir. Aksi takdirde Ah-
zab (33) Suresi'nin 40. ayetinde: "Muhammed sizin er-
keklerinizden hiçbirinin babası değildir" buyurulmazdı.
Demek ki insanhğa ortak hitab ediliyor ve "içinizde er-
kek olanlar" ayırımı yapıüyor. Yalnızca erkeklere hitab
edilse idi, "sizden hiçbirinin babası değildir" denirdi.
2- Resûl-i Ekrem (S.A.), yalmzca erkekler âlemine de-
ğil, bütün âlemlere rahmet olarak gönderilmiş, kadımn
insanhk değeri ve insan haklan açısından eşitliği bir kez
daha ve son ve kesin olarak ilan edilmiştir.
İnsanlar bunu unutmasın diye Resûl-i Ekrem'e (S.A.)
dış âlemde ve Risalet'den sonra ilk imanını açıklayan bir
kadm olmuş, İslâm uğruna ilk şehit olan da bir kadın
olmuş, ataerkil efsaneleri yıkmak için de Resûl-i Ekrem'-
in (S.A.) soyu kızından yürümüştür.
3- tslam'm, felsefi alanda olduğu gibi, Felsefe'den Po-
zitif Hukuk'a geçiş alaru olan İnsan Haklan alanında da
getirdiği ilke, kadm ve erkeğin istisnasız ve mutlak eşit-
liğidir. Bu alanda nasıl dil, ırk, servet, din farkı gözetil-
mez ise, cinsiyet farkı da gözetihnez.
4- "Evlâd" nasıl insanm hayatının ürünü ise, âhiret
hayatındaki kız veya erkek, eşsiz guzelUkteki varhk sim-
geleri (huri ve gıhnan), insamn Yeryüzü'ndeki iyi ve ah-
lâkî yaşayışının, iyiliklerinin ürünleridir. Kuran-ı Kerim,
bunları -hâşâ- "şehvet araçlan" olarak değil, eşsiz gü-
zellikte olan ve böyle kalan mânâ çocuklan, insarun iyi-
liklerinin manevi karşıhklan olarak anlatır. (Vildânun
muhalledûn)
5. İslâm öğretisinde. Poıitif Hukuk alamnda da ku-
ral kadın-erkek eşitliğidir. Ancak, görmezlikten gelemi-
yeceğimiz bir tabü (doğal) olgu olan cins aynhgı dolayı-
sı ile, eşitlik ilkesini bozmayacak ve kadım hiçbir alan-
da "ehliyetsiz" kılmayacak şekilde, bazı "öncelikler" ka-
bul edilmiştir. Kadın Kamu Hukuku alanında
"ehliyetsiz" değil yine erkeğe eşittir. (Tevbe, 9/71) Er-
kek cinsi ile kadın cinsi; Hukuk Devleti ve erdemli top-
lum düzeni kurma acısından ayru dayamşmah sorumlu-
luk ve ödevlere sahiptir. Özel Hukuk'ta da kadımn bo-
şanma hakkı olduğu gibi, erkeğin (kocanın) kansını döv-
me hakkı gibi bir hak (!) söz konusu değildir.
Erkek, ev reisliği bakımından sadece "primus inter
pares" konumundadır. Bütün bunlan aynntılan ile açık-
layabihnem için benim de hiç değilse Oral Çahşlar'm ya-
rarlandığı boyutlann yansından yararlanmam gerekecek.
Buna imkân olmadığına göre, bu kadarak bir "tepki"
ile yetinelim.
Saygılanmla
Prof. Dr. Hüseyin Hatemi
İstanbul Hukuk Fakültesi
Herkesin bildiği gibi son yıl-
larda sosyalizm bir kriz yaşı-
yor. Bu krizden önce ve sonra
tüm dünyada sosyalizme yöne-
lik yoğun eleştiriler yapıldı. Ül-
kemizdeki İslamcı dergiler ve
gazeteler de sosyaUzme akla ge-
lebilecek her şeyi söylediler.
Bunlan okuduğumda, haksız
olarak gördüklerimi fıkri plan-
da eleştirmekten başka bir şey
akhma gelmedi. Hele kaba bir
üslupla tehdit ve saldınyı hiç_
düşünmedim. Çünkü böyle ha-
r
reket etmenin yanlış olduğu
linancındayım.
İslam düşünürlerinin benim
yazdıklarıma yöneltecekleri
ciddi eleştirileri dinlemeye ve
öğrenmeye hazır olduğumu be-
lirtmek isterim. İnsanlann
inançlanna saygıhyız. Saygı
duymak, tartışmamak ve dü-
şündüklerimizi içimize atmak
değildir. Hepimizin ciddi tartış-
madan öğreneceği çok şey var-
dır.
Uygarca tanışabilmek dile-
ğiyle.
ORAL ÇALIŞLAR