Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 HAZİRAN 1991 DİZt-RÖPORIAJ CUMHURİYET/15
Fransız araştırmacı Gilles Kepel, toplumu yeniden inşa etme ütopyasının dinsel hareketlere kaydığını söylüyor:
îslamcılar'68 ruhu'na can verdi
Batılı gözüyle
RADÎKALİSLAM
GELENEKSEL ÎSLAM
RUŞEN ÇAKIR
Sunuş 5 Temmuz 1990'da Paris'te ölen Fransız Le
Monde gazetesi Türkiye muhabiri Jean-Pierre Thieck anısına
24-26 Nisan 1991 tarihlerinde Boğaziçi Üniversitesi'nde
uluslararası bir yuvarlak masa toplantısı gerçekleştirildi.
BÜ'den Doç. Nilüfer Göle ve Fransız Ulusal Bilimsel
Araştırmalar Merkezi'nden Gilles Kepel'in düzenlediği
toplantımn baslığı 'Geleneksel lslam/Radikal lslam 'dı.
Gazetecilikten önce ve Ote Müslüman dünyasını çok iyi
tanıyan bir lslam araştırmacısı olan Jean-Pierre Thieck'in
yakm arkadaşlarının çoğunluğunu oluşturduğu 6'sı
Türkiye'den, 6'sı Fransa'dan, biri SSCB'den, biri
Cezayir'den, biri Mısır'dan değişik alanlar ve ûlkeier
konusunda uzman 15 kisinin sunduğu tebliğler iki buçuk
gün boyunca tartışüdı. Biz bu dizide toplantıya katılan bir
grup araştırmacıyla yaptığımız görüşmeleri sunacağız.
Jean-Pierre Thieck'in anısına1985-90 yülan arasında Le Monde gazetesinin Türkiye temsilcisi olan Jean-Pierre Thieck, 1949
yüında tskoçyah sendikacı bir babayla Fransız bir kadının oğlu olarak dünyaya geldi. Paris'te
Ecole Normale Superieure (Yüksek öğretmen Okulu) Tarih Bölümü'nü bitirdikten sonra "Mısır
Ulusal Hareketi" konusunda doktorasım sundu.
Oxford Üniversitesi'nde "Osmanlı Imparatorlugu'nun Ekooomik TaribJ" konusunda çalışmalar
yaptıktan sonra Paris'teki Ecole Nationale des Langues Orientales'den (Doğu Dilleri Ulusal Okulu)
Türkçe ve Farsça diploması aldı. Daha sonra sırasıyla Chicago, Şam ve Beyrut'ta üniversitelerde ve
bilim merkezlerinde araştırmacı olarak çalıştı. Son olarak 1985 yılında Istanbul'daki Fransız
Anadolu Araşttrmalan Merkezi'nde 18. yüzyıl Halep kenti üzerinde çalışıyordu.
Türkiye'yi en iyi bilen yabana gazetecüerden biri olan ve Le Monde'daki yazüannı "Michel
Farrere" imzasıyla yayünlayan Thieck, 5 Temmuz 1990 günü tedavi edilmekte olduğu Paris'te öldü.
— 1 —
— Tann'mn Rövansı'nda neyi hedefle-
diniz?
KEPEL — Başlangıçta çağdaş İslami
hareketler uzerine incelemeler yaptun. Ar-
dından Fransa'daki göçmen Müslüman iş-
çiler uzerine çalıştım Bu çalışmalarım sı-
rasında ban meslektaşlanmla birlikte, son
15 yıl içînde ortaya çıkan İslami hareket-
leri yorumlamak için bir model oluşturma-
ya calıştım. "Yokandan aşagıya hareket"
ile "aşagıdan yukanya hareket" adını ver-
diğim eğilimleri aynştırmak istedim.
"Yukandan aşagıya hareket" toplumu
bütünüyle değiştinnek, şeriaü uygulamak,
örgütleyici Uke olarak yalnızca Islaraa baş-
vurmak ve bütün bunlara ulaşmak için de
politik iktidan doğrudan elde etmek arzu-
sudur. Bu konuda en temel model tran
devrimidir. Bu, esas olarak bir Şii mode-
lidir, ama Sünni ülkelerde de uygulanabi-
leceği düşünüldü. Küçttk, darbeci, radikal
gnıplar ortaya çıktı, özellikle üniversite öğ-
rencileri çevresinde. Enver Sedat'm öldü-
rülmesi, 1982'de Suriye'de Hama ayaklan-
masında olduğu gibi bazı basanlar kaydet-
tikleri görüldü bunlann. Aynı şekilde
1986-87'de Cezayir'de de. Ama bu hare-
ketlerle birlikte toplumu devlete karşı ge-
nel bir ayaklanmaya sevk edemediler.
Aşağıdan yukanya hareket
Işte 80'lerden itiburen "yukandan aşa-
faya hareketin" dışmda başka bir yeniden
Fslamileştirme biçimi ortaya çıktı: Aşağı-
dan yukanya hareketlilik. Bu çizgi en azın-
dan kısa bir sure içinde devlet iktidannı ele
geçirmeyi öncelemiyordu. Politikayla ilgi-
lerini ya ikinci derecede tutuyor ya da hiç
ilgilenmiyorlardı, esas amaçlan bir cema-
at alanını yapılandırmaktı. Tek tek birey-
ler planında çalışmayı önceliyorlardı. Din-
den uzaklaşmış rnodern toplumdan, bire-
yin gündelik yaşam planında kesin bir ko-
puş yaşamasını amaçlıyorlardı. Islamın ge-
reklerine bire bir uyan hakiki müminler-
den oluşmuş karşı cemaatler oluşturuyor-
lardı.
Amaçlan bu yeniden oluşturulmuş ce-
maatleri toplurriun bütününde giderek yay-
gınlaştırmak ve bunlann sağlayacağı güç-
le önemli bir pazarhk gücüne sahip olmak-
tı. Bugünkü aşamada temel önemi haiz
olan, politik hareketlilik değil. Cemaat ba-
zmda kadrolaşma yoluyla toplumu dönüş-
türmek isteyen aşağıdan yukanya hareket-
tir. Bütün zorluk bu kadrolaşmanm han-
gi ölçülerde politik hareketliliğe kapı ara-
layacağını kestirebilmektir.
'Tann'nın Rövanşı'nda yapmak istedi-
ğim bu yorumlama yönteminin Hıristiyan
ve Yahudi dünyasında da ne ölçüde geçerli
olduğunu anlamak ve incelemekti. Şimdiye
kadar Bau'daki eğilim başka medeniyet-
lerdeki gelişmeleri kendi kültürlerine öz-
gü modellerle açıklamaya çalışmaktı. ör-
neğin İslami hareketleri tahlil etmek için
tamamıyla Hıristiyan geleneğine uyan
"foDdamantalizm" ya da "entegrizm" gi-
bi kavramlara sık sık başvuruldu. Halbu-
ki toplumsal gerçeklik bambaşkaydı. Ben
ise bunun tam tersini yapmaya calıştım.
1970 sonlanndan itibaren tüm dünyada
tek Tanrılı dinlerin politik alanda kendi-
lerini yeniden ifade ettikleri görülmeye
başlandı. Üç örnek yıl var: 1977, 1978,
1979. 1977'de, 29 yıl sonra lsrail'de tşçi
Partisi iktidan kaybetti. Menahem Begin,
dinci partilerin oluşturduğu koalisyonun
başı olarak ülkeyi yönetmeye başladı. O
güne kadar dinsel kimliğin sadece aidiyet
simgesi olduğunu, temsiliyet aracı olama-
Güles
Kepdve
"Tann'nın
Rövanşı"Fransız Ulusal Bilimsel Araş- '
onnalar Merkezi'nde (CNRS)
araştırmacı olarak çalışıp, Pa-
ris'teki Politik tncelemeler Ens-
titüsü'nde öğretim üyeliği yapan
Gilles Kepel ük kitabını 1984'te
yayımladı. Müslüman Kardeş-
ler'in doğuşundan Enver Se-
dat'ın öldürülüşüne kadarki sü-
reçte Mısır'daki İslami hareket-
leri incelediği 'Le Propaete et le
Pharaon' (Peygamber ve Fira-
vun) adlı bu kitaptan sonra
Fransa'daki Müslüman göç-
menler uzerine geniş caplı bir
saha araştırması yürüttü ve bu-
nu 1987'de piyasaya çıkan 'Les
Banlieues de l'Islam' (Islam'ın
Banliyöleri) kitabında yayımla-
dı. Yann Richard ile birlikte
"Intellectuels et Militants de
l'Islam Contemporain" (Çağ-
daş tslam'ın Aydın ve Militan-
lan) kitabının editörlüğünü ya-
pan Kepel'in son kitabı "La Re-
vanche de Dieu" (Tann'nm Rö-
vanşı) 1990'ın son aylannda ya-
yımlandı. Bir ölçüde Körfez kri-
zi ve savaş ile çakışmasının da
etkisiyle Fransa'da yoğun ilgi
gören bu kitap birçok dile çev-
riliyor. Türkçe baskısı da lleti-
şim Yayınlan tarafından hazır-
lanıyor. Esas olarak İslami ha-
reketler konusunda uzman olan
Kepel ile son on beş yılda yaşa-
nan tek tannh dinlerin kültürel-
toplumsal-siyasal yaşamda yeni-
den ağırhklannı hissettirmeleri,
kısacası "Tann'nın Rövanşı"
uzerine konuştuk.
80
Gilles Kepel, tslami hareketkrin demokreük rekabeün bir parçası haüne gdebildigiııi söylüyor. (Fotograf: Mannel Çıtak)
_ _ lerden itibaren 'yukarıdan aşağıya hareket'in
dışında başka bir yeniden tslamileştirme biçimi
ortaya çıktı: Aşağıdan yukanya hareketlilik. Bu
çizgı, en azından kısa sürede devlet iktidarını ele
geçırmeye yönelmiyor, politikayla ilgisini sınırlı
tutuyor, esas olarak bir cemaat alanınıhedefliyor.
'ine dönüş hareketlerinin 68 dalgasından sonra
ortaya çıkmalan rastlantı değil. İslami hareket onun
boşalttığı yeri dolduruyor. 68'de Batı'da yeni bir
toplum kurmak isteyen solculardan geriye fazla bir
şey kalmadı. Bazılan terorizme kaydı, çoğu shöw
business, reklamcılık gibi sektörlerde çalışıyor.
yacağnu söyleyen sosyalist egilimli siyonist
ve laikler tarafından bu partiler iktidann
dışında tutulmuştu.
1977'den itibaren ise Israil siyasi sahne-
sinde, temsiliyeti aidiyete göre belirleyen-
lerin hâkimiyeti ortaya çıktı. Amaçlan laik
tsrail devletini, Halaha (Yahudi şeriatı) ta-
rafmdan yönetilen bir siyonist krallığa dö-
nüştürmekti.
1978'de ise Vatikan'da Polonya asülı II.
John Paul'ün papalık tacmı giydiği görül-
dü. Parolası Avrupa'nın ikinci kez Hıris-
tiyanlaştınlmasıydı. Yani 2. Vatikan Kon-
sili'nin ideali. Ama Konsil'in aksine, o, kö-
tümser bir dünya tahlili yapıyordu. Mo-
dern toplumun sorunlanndan kurtulmak
için Hıristiyani örgütlerune tarzlannın ye-
niden hayata geçirilmesini savunuyordu.
1979'da ise bildiğiniz gibi tran Devrimi ol-
du.
Bütün bu hareketlerin ortak noktası
70'lerde ortaya çıkmalandır. Yani endüstri
toplumlanmn değerleri devindirici olmak-
tan çıkmışlardı. önemli bir kültürel top-
lumsal kriz yaşanıyordu.
tkinci olarak toplumsal düzenin, dün-
ya düzeninin kötümser bir değerlendirme-
si. Onlara göre 20. yüzyıhn dünyasımn ör-
gütlenişi kötüydü. 20. yüzyıl ilerlemenin,
modernliğin değil toplama kamplannın,
gaz odalannın yüzyüıdır. Bunun çözümü
vicdan ve imanın kurtanlmasıdır.
Dünyaya kötümser bakıştan sonraki
üçüncii olgu bütün bu gruplann iyi egitim
görmüş gençlerden oluşan bir tabakaya sa-
hip olmalan. MUhendisler, teknik eleman-
lar, bilgisayarcılann aşırı ölçüde mevcudi-
yeti. Bütün bu kişiler modernliğin sevgili
çocuklan. Başlangıçta sekülarizmin taşı-
yıcılan olduklan düşünülen bu kişiler, tam
tersine modern değerlerin en bü>1ik eleş-
tiricileri oldular.
Siyonist krallık
— tslami hareketi degeriendirmedeki
modelleriniz Hıristiyan ve Yahudi dünya-
sında ne ölçüde geçerli olabildi?
KEPEL — lsrail'de 1974'te Ekim Sava-
şı'nm ertesinde bir yukandan aşağıya ye-
niden Yahudileştirme hareketi oldu. Aske-
ri açıdan kazanılan savaş, psikolojik ola-
rak kaybedilmişti ve lsrail devleti büyük
bir kanşıklık yaşıyordu. Yapılmak istenen
devleti ele geçirip iyice siyonistleştirip da-
ha sonra onu bir siyonist kralhğnıa dönüş-
türmekti. llk olarak, vaat edilen toprak-
lann bir kısmı olarak kabul edilen işgal al-
tındaki topraklar sömürgeleştirihnek iste-
niyordu.
İkinci olarak başta Harem-i Şerif olmak
üzere Müslümanlann kutsal yerlerini ha-
vaya uçurmayı düşünüyorlardı. Bu komp-
lodan hedeflenen tüm dünya Müslüman-
lannın lsrail devletine karşı cihat açması
ve Israil'in onlan yenmesiyle siyonizmin
mutlak zaferine ulaşmaktı. Komplo en son
evresinde ortaya çıkartıldı, çok sayıda ki-
şi tutuklandı.
1980'den itibaren Yahudi şeriatını tam
olarak uygulamayı devleti yukandan ele
geçirme yoluyla savunanlar etkilerini iyi-
ce yitirdiler. Bunun yerine bireye daha faz-
la önem veren, gündelik yasamda Yahudi
değerlerine aykın yaşantılardan mutlak
kopuşu savunan aşağıdan yukanya hare-
ketler güçlendi. On Emir'e göre yaşamak
esas oldu. 17. yüzyıl Polonya Yahudileri
gibi siyahlara bürünüldü, tüm dinsel ya-
saklara uyuldu. tsrail'de tüm yaşantının
Yahudi temellere uygun olarak örgütlen-
digi gettolar ortaya çıktı.
Bu hareketler başlangıçta politikayla hiç
ilgilenmiyorlardı, ama zamanla toplum
içindeki güç ve etkilerinin artması, önem-
li bir oy potansiyeli haline gelmeleri onla-
rı politikaya çekti. Aynca lsrail'de Işçi
Partisi ve Likud yüzde 40-45'te kilitlendi-
ği için hep koalisyonlar söz konusuydu ve
bu hareket böylece anahtar hale geldi. Bu
güçlerini politik pazarlıklara aktardılar,
kanunlann tophımdaki yeniden Yahudileş-
meye uygun olarak değiştirilmesi yolunda
birçok taviz koparttılar.
• Ahlaki çoğunluk hareketi"
Hıristiyan dünyada ise daha çok aşağı-
dan yukanya hareketler öne çıktı. Bunla-
ra en çarpıcı örnek 1970'lerin ortasında
ABD'de kurulan 'Ahlaki Çognnlnk' hare-
keti. Bu hareketin amacı, dünyamn gün
geçtikçe daha da kötüye gitüğine, onu iyi-
leştinnek için hiçbir şey yapüamayacağı-
na inanan geniş bir gelenekçi seçmen kit-
lesini devlet aygıtı uzerine baskı kurarak,
birtakım yasal ve idari düzenlemeler yapa-
rak ahlaki, kültürel, toplumsal planda Hı-
ristiyanhğa uygun adımlar atılabileceğine
inandırmaktı. Zaten bu hareket 1973'te
kürtajm serbest bırakıunasından sonra or-
taya çıkmıştu". Hedefleri kürtajm yeniden
yasaklanması, eşcinselliğe karşı mücade-
le, okullarda yeniden dini ayin yapılmasıy-
dı. 'Ahlaki Çoğunluk', Reagan'a çok
önemli bir seçmen desteği sundu.
1980'lerde ABD'de baskın eğilim, poli-
tik hareketlilikten çok cemaat bazmda
kadrolaşmaydı. Bunun taşıyıalan daha
çok güneyli genç okumuşlardı.
— BStün bu dine dönüş hareketlerinin
dünyayı kasıp kavuran 68 dalgasından
sonra ortaya çıkmalan bir rastlantı mı?
KEPEL — Hayır, değil. Bu hareketler
onlann boşalttığı yerleri dolduruyorlar.
68'de Batı'da yeni bir toplum kurmak is-
teyen solculardan geriye fazla bir şey kal-
madı. Bazılan terorizme kaydı, çoğu show
business, gazetecilik, reklamcılık gibi sek-
törlerde çalışıyor. Toplumu yeniden inşa
etme ütopyasını koruyanlardan önemli bir
kısmımn ise dinsel hareketlere kaydığı gö-
rülüyor.
Fransa'da bunlann en çarpıcı olam,
Proleter Sol gnıbunun eski lideri, Jean-
Paul Sartre'ın eski sekreteri David Lery.
Sartre'ı Maocularla birlikte birçok konu-
da tavır almaya sevk eden bu kişi 80 baş-
lannda Maoizmi terk edip Strasbourg'da
bir Yahudi grubu kurdu. ttalya'da 68'in
en önemli gruplanndan 'Halka Hizmet'-
in bderi Komünyon v« Kurtuluş Hareke-
ti'ne üye oldu ve hareket içinde 'Aziz Mar-
tfaı Cemaati' adlı bir grup kurdu. Ona Aziz
Martin'in en önemli özelhğinin halka hiz-
met etmek olduğunu hatırlattığımda bana
"Evet, biz sadece Marksizm-Leninizmi bı-
raktık, yoksa amacımız hep halka hizmet"
cevabını verdi.
Alakı
Inkâralann son pişmanlığı faydavermeyecek[Bismillahirrahmanirrahiınl
Bu bir u>andır!
Muhammed (S.A.V.)'e dil
uzatanlann sonlannın nasıl ol-
duğunu bUdinnek için bir uya-
ndır!
Bu uyan ki kâfırlerin ona dil
uzatmalan karşısında Ka'b bin
Eşref gibi kellelerinin kopanl-
roası pahasına bir uyan.
Ve bu uyan Ka'b bin Eşref-
le bitmeyecek bir uyan...
Devam edecek bu uyan Mu-
hammed (S.A.V.)'in öncülüğü-
nii kendisine şiar edinmiş ve
Allah (C.C.)'ın dinini yücelt-
mek için kendi canını vermek
pahasına;
Hani hatırlarmısın Mısır'da
bir Firavun vardı. Adı Sedat'-
tı.
O da köpek gibi öldü. Solku-
tup salyasını akıtırken, Mu-
hammed (S.A.V.)'in askeri Şe-
hid Halid Şevki el, tslamboli
canı pahasına yeryüzünii ona
dar etmişti...
Bu bir örnek, sadece ve sa-
dece bir örneği
Biz Biliyonız ki;
Kendi nefsini aşağılık kılan-
dan başkası (Bakara 130) / bu
dinden yüz çevirmeyecektir.
Biz Biliyonız ki;
Kiifre sapanlann durumu:
"Çağırma ve bağırmadan baş-
ka bir şey duymayan (duydu-
gu şeyin anlâmını bilmeyen)
"hayvan' haykıramn örneği gi-
bidir. Onlar sağırdırlar, dilsiz-
dirler, kördürler: bundan dola-
yı akıl erdiremezler.
(Bakara/171) .
Biz biliyonız ki;
Tarihin her devresinde; geç-
miş, şimdi ve gelecekte inkâr-
cılann durumu: "....O'nun du-
rumu, üstüne varsan da dilini
sarkıtıp soluyan, kendi başına
bıraksan da dilini sarkıtıp so-
luyan köpeğin durumu gibidir.
Işte ayetlerimizi yalanlayan
toplumun durumu böyledir..."
(A'raf/176)
Biz biliyonız ki;
"Rablerine küfredenlerin
durumu şudur: Onlann yaptık-
lan fırtınalı bir günde rüzgânn
şiddetle savurduğu bir kül gi-
bidir. Kazandıklanndan hicbir
şeye güç yetiremezler. Işte uzak
bir sapıklık (içinde olmak) bu-
dur."
Ve biz biliyonız ki;
Allah (C.C.)in dinini çarpı-
tan inananlan hakir gören za-
limlerin sonu gözlerin dehşetle
belireceği bir güne ertelenece-
ğini:
"Allah'ı sakın zulmedenlerin
yaptıklanndan habersiz sanma,
onlan yalnızca gözlerin dehset-
le belireceği bir güne ertelemek-
tedir." (lbrahim/(42)
Biz büiyoruz ki;
"Yerin başka bir yere, gök-
lerin de başka göklere, dönüş-
türüldüğü gün onlar tek olan,
kahhar olan Allah'ın huzuru-
na çıkanlacaklardır."
(îbrahim/48)
Biz biliyonız ki:
tnkâr eden zalimler pişman
olacak ama pişmanuklan fay-
da venneyecektir.
"Inkâr edenlere gelince, on-
lar için de cehennem ateşi var-
dır. Onlar için ne karar verilir,
ki, böylece ölüversinler, ne de
kendilerine O'nun azabından
(Bir şey) hafifletilir. tşte biz her
nankör olam böyle cezalandı-
rırız.
Bir grup üniversiteli Müslüman
Müslümanlann ^kadın sorunu' yokUzun bir zaraan hiçbir şekilde sorun
ohışturmayan, bilakis mutlu ve huzurlu bir
ortamda yaşayan kadınların, Batılılaşma
dönemi, Osmanlı devleti ve özellikle TC'nin
kıblesinin Batı olmasından itibaren ortaya
çılcan her türlü sonınlan acaba niçin İslam
dûnyasına sirayet ettirilmiştir?
ISLAMDA KADIN
VE
CİNSELLİK
TEPKİLER
Yazı dizisi boyunca İslami ve
İslam kaynaklarını subjektif-
likle suçlayan Oral Bey acaba
kendi yazısını hazırlarken ço-
ğunluğu subjektif sayılabilecek
ve İslamın ruhunu, özünu, kı-
saca gerçek mesajını kavraya-
bilecek bir atmosfer yakalaya-
rak mı yazmıştır yazısını, yok-
sa çala kalem -malum olduğu
uzere- Kur'an, sünnet, tefsir ve
gerçek İslam âlimlerinin eserle-
rinden yola çıkarak mı yazmış-
tır? Eleştiri yaptığı insanlarla
aynı kefeye konulacak bir yazı
dizisi örneği sergiledi bence ya-
zı. Zaten tek taraflı değerlen-
dirmelerın sonucu da bu değil
midir?
İkinci bir eleştiri Cumhuriyet
gazetesine yapılmalıydı bence.
Çunku madem Oral Çalışlar'-
ın yazı dizisini hazırlatabildi-
niz, öyleyse Müslüman bir
araştırmacının bu konuda ya-
pacağı geniş bir araştırmayı da
göz ardı etmemeliydiniz. Görü-
nen o ki ısrarla savunmasını
yaptığıruz demokratlık hâlâ si-
ze yerleşmemiş.
Siz de biliyorsunuz ki aynı
anda İslami bir bakış açısıyla
kaleme alınacak bir yazı dizisi
yanında Bay Oral Çalışlar'ın
değerlendirme veya ithamları
havada, dayanaksız birer kara-
lamadan öte bir değer taşıma-
dığı görülecekti. Ama olmadı.
Butün bu sözierimize rağ-
men Oral beyi anlayışla karşı-
lamak gerektiğine inanıyorum.
Zira Oral Bey -bildiğim kada-
rıyla- İslam'la uzaktan yakın-
dan yaşamsal yönden alakası
olmayan birisi. Onun için ken-
di türünden insanların konu et-
rafında her sözune itibar ede-
rek dayanak aramış yazısına.
Bir de Oral Beyin ve onun gi-
bi düşünen veya İslami bir dun-
ya ve devlet göruşünun her ge-
çen gün hâkimiyetin Allah'tan
geldiği bilinciyle o doğrultuda
yol almalarından korkan, çeki-
nen ve istemeyen insanların
içinde bulundukları ruhi - psi-
kolojik bir anlayışla hareket et-
meleri gayet doğal. Ama o ka-
dar korkmaları çok manasız ve
anormalce yollara götürüyor
demek ki insanlan ! Korkma-
nıza hiç gerek olmadığını soy-
lemeliyim. Çünkü İslami dev-
lette insanlar inançları, dinlerı
dolayısıyla yadırganma/lar.
İslanıda kadın konusunda
birkaç noktayı da açıklığa ka-
vuşturmayı uygun görüyorum:
İslamın yaşama konulduğu
dönemden günümüze kadar
Müslümanlar açısından kadın
sorunu diye bir sorunla karşı-
laşılmamıştır. Uzun bir zaman
boyutu içerisinde hiçbir şekil-
de sorun oluşturmayan, bilakis
mutlu ve huzurlu bir ortamda
yaşayan kadınlann Batılılaşma
dönemi Osmanlı devleti ve
özellikle TC'nin kıblesinin ba-
tı olmasından itibaren ruhen
çokmüş durumda bulunan İs-
lam dı>ı çoğu kadınlann her
turlü sorun ve sorunları acaba
niçin İslam dünyasına sirayet
ettirilmiştir.
NACİ YENGİN
Araşlırmacı-yazar
tkinci Salman Rüşti m\
olmaya çalışıyorsunuz?
'İslam'da kadın ve cinsellik' tamamıyla
mantıksız bir yazı dizisi
Saym Oral Çalışlar,
Cumhuriyet gazetesinin
5.6.1991 tarihinde neşredilen
"tslamda Kadın ve Cinsellik"
yazı dizinizi okudum.
Şahsım ve Cumhuriyet gaze-
tesi okuru olarak ki babam ve
dedem dahi gazetenizin abonesi
idi.
Bu yazı dizinizden anladığım
kadarıyla dinimize açık bir şe-
kilde istinadsız, mantıksız ken-
di hayal ürününüzden öteye
geçmeyen berbat bir yazı dizi-
nizi okudum.
Gazetemiz hakkında sizin
Müslümanları ve hem de ken-
di gazetemizi küçük düşürdü-
ğünüzü gördük.
Yalnız merakıma takılan bir
soru var. Acaba siz Müslüman
mısınız? Gerçi bu yazıyı yazan
Müslüman olamaz kanısına
vardım.
Kendi kişiliğinizi ve dininizi
lütfen köşenizde belirtmenizi
rica ederim. Bu gerçekleri öğ-
renmemiz okuyucu olarak bi-
zim en doğal hakkımızdır. Ga-
zetecilik ahlakına ve doğru ha-
be'rciliğin gereğini yerine geti-
riniz. Yoksa ikinci bir Salman
Ruşti olmaya mı çalışıyorsu-
nuz?
MEHMET YURTEŞEN