22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/14 DİZİ-RÖPORTAJ 18 HAZÎRAN 1991 Sorgusu sırasında Şeyh Sait, ayaklanmanınplanlı ve hesaplı değil olayların gelişmesisonucu ortaya çıktığını söyler Şeyh SaitrPatlamaniyetimyoktu Öncesi ve sonrasıyla ŞEYH SAİT AYAKLANMASI UGUR MUMCU M,.ahkemedeki sorulara Şeyh Sait şu yanıtlan verir: "Divan-ı Harp, Bitlis'e şahitlik için beni istedi. Memleketin kışı uzundur. Palo'ya gelip kalmak istedim. Günde üç saat gidiyordum. Odun ve ateş de yoktu. Arahk durgunluk ayıdır, iş yoktur. O zamandan 'ayaklanmaya' iki ay geçti. Patlama niyetim de yoktu, fakatpatladı." .yaklanmaya Türklerin kanşıp karışmadığı sorusunu ise Şeyh Sait şöyle yahıtlar:''Eğil tarafına, Ergani'ye gittim. Türkleri de çağırdım. Dinimize çalışahm diyordum. Tutan tutuyor, tutmayan tutmuyordu sözümü. Ergani'den Şevki Efendi vardı. Hamit Ağa vardı. Hacı Hüsnü Efendi vardı, Türktüler,mesela onlar katıldılar. avcı Örgeevren yıllar sonra o duruşmayı şöyle anlatacaktır: "Büyük . b i r salpmı hmcahınç dolduran seksen kusur msandan ıbaret sanıklar grubunun h e P b ı r ^^ da muhakemelennın yapıldığı günlerde dinleyiciyurttaşlann adeta nefes almaktan çekinir gibi ibretli bir hayret içinde dinledikleri bu uzun soru ve cevaplarsürüpgidiyordu." — 1 7 — Mahkeme Başkanı Kastamonulu Aziz Paşaza- delerden Edirne Emlak-ı Hümayun Başkanı Süley- man Müfit Efendi'nin oğlu eski mutasarnflardan Mazhar Müfit Bey, Şeyh Sait'in sorgusunda say- gılı davranıyor ve sorularına "siı" diyerek başlı- yordu; Kerküklü Revandizade Emin Efendi'nin oğ- lu Kürt kökenli eski jandarma subayı Ali Saip Bey ise Şeyh Sait'e karşı çok sertti. Şeyh Sait'e azar- larcasma peşpeşe sorular soruyordu. (260) — Rastlantı sonuomda ve olaylann yarattığı yer- de ayakJanma oldu, ben de kanştım diyorsun. Oy- sa, ayaklanma için üç ay önce yollara düşmüşsün. Ne için bu seyahat? — Biz çıkük, Lakin Divan-ı Harp, Bitlis'e şa- hitlik için beni istediler. Şeyh Abdüibaki'ye yaz- dım. Benim ifademi burada alsınlar. Müsaade alı- nm dedim. Musaade edildigine dair haber geldi. Hınıs'ta mahkemede ifademi aldılar. Memleketin kışı uzundur. Palo'ya gelip kalmak istedim. — Hangi ayda çıkmıştınız? Kışın en şiddetli za- maru değil tni? — AralıkU çıktun. — Yaşh bir insan, kış gttnü böyle bir seyahate çıkar mı? tlk ve sonbaharda veya yazın çıkmadı- nız. Böyle bir zaman daha uygun değil mi? — Günde öç saat gidiyordum- Fazla gitmiyor- duk. Yer elverişli degildi. Odun ve ateş de yoktu. Yazın ticaret ve ziraat ile meşguluz. AraJık, dur- gunluk ayıdır. İş yoktur. — O zamandan ayaklanmaya kadar ne kadar stt- re geçti? — tkJ aydan fazta geçti. — Aradan çok geçmeden ayaklanma oluyor. De- diniz ki Sebilre^at okuyorsunuz. Demek ondan il- ham aldınız, duşündunuz ve ayaldandısız. — O fikrimde vardı. Patlama niyetim de yok- tu. Fakat paüadı. (...) — Hanı'yi işgal ettiğiniz zaman Mustafa Bey, Salih Bey bana katıldı demiştiniz. Salih Bey de si- ze Diyarbakır'da katılacaklar olduğunu söylemiş, bunlara Salih Bey de bir haber göndermiş, ne dersiniz? — Hani'yi ben işgal etmedim, etmişler, Salih Bey'in haber gönderdigini bümiyorum. Yalnız bun- lann hapsediMiklerini duymuştum. (..) — Siz yalnız Kürtlerle mi iş görmek istiyordu- nuz? Eğil taraflannda Türkler ve büyük adamlar da var. Onlaria neden görüşüp işbirliği yapmıyor- dunuz? — Egil tarafma, Ergani'ye gittim. Türkleri de çağırdım. Dinimize çalışalım, diyordum. — Onlar sizinle beraber ayaklandılar mı? — Tutan tutuyor; tntmayao tutmoyordn sözümü. — Ergani'den kimler vardı? — Ergani'den Şevki Efendi vardı. Hamit Ağa vardı. Hacı Husnu Efendi vardı, Türktiüer, Me- seia onlar katıldıfaur. — Acaba bir cemiyet olduğunu duyuyor muydunuz? — Hayır; böyle cemiyetlerden haberim yok. Kürt Teali Cemiyeti nerededir, göriışme ve yazış- malaruu kim sağlar? Hiç haberim yoktur. — Diyarbakır'a geldiğinizde tutuklu olduklan- nı duyduklannız kimlerdi? — Dedfler, altmış kişj. Cemfl Paşahrdan beş Idşi bir de Nakip hapistir dediler. — Kürt Teali Cemiyeti'nden haberiniz olmadı- ğını söylediniz. Bitlisli Yusuf Ziya ile neler gö- rüştünüz? — Yusof Ziya'yı tanırun; bana gelmişti. Rama- zaodaydı. Bitlisli Haydar Efendi, Yusuf Ziya Bey'- in Muşlu Reşit Bey'e dyarete gekUgtni bana söy- ledi. Kendisinden ders okumuştum. Tanıdım. Yu- suf Ziya'nın Bitüs milletvekiti oidngunn orada öğ- rendim. Bir saat kaldılar, cay içtikr ve kalktüar, gittüer. — Yusuf Ziya size Kürt mesdesinden bir şey söy- lemedi mi? — Bir süre sonra bahar gelmişti. Benim köyü- me misaflr gddi. Orada açn bu mesekyi ve dedi ki: — Bir Kürdistan hükümeti kurmak izereyiz. Mümkün değüdir dedim. Fikrim, bunu kabul et- miyordn. Sonra Erzurum'a gitti. — Erzurum'da kime gidiyordu? — Benden para istedi. Paramı Ali Rıza'ya ver- miştim. Ona veremedim. Borcnmn vermek üzere Erzurum'a gidiyorum dedi. — Bu adam kiınlerle iş görüyormuş, size söyle- miştir. — Hayır; ben onun umudonu kestim. Ken- di de kani oldu. Erzurum'dan döndşünde bir da- ha görmedim. — Cibranlı Halit Bey ile ilişkisi yok mu? Halit Bey'in tavsiyesi vardır dediler. — BUmiyorum. Meclise girdiği zaman Halit Bey'in tavsiyesi vardır dediler. — Kürdistan hükümeıi yapacağız dedi başka bir şey söylemedi mi? — Büdi|im bir şey yok. Mümkün degüdir, ol- maz dedim. Ne tedoiriniz var, ne terû'biniz dedim. (...) Soru sorma sırası yeniden Başkan Mazhar Mü- fit Bey'deydi: — Hacı Musa Bey'i tanır mısınız? — Hacı Musa Bey'i Medine'de gördüm. GöreU 22 yıl oluyor. — Gönişüyor muydunuz onunla? — Ne yazışraa ne görüşme. Hiç görüşmedim. — Hasenanlı Halit Bey'i? — Halit Bey'ie de görüşmeuı yoktur. O bize ya- kındır. — Cibranlı Halit Bey.. bununla tamşır mısınız? — Obranlı Halit Bey ile tamşınm. (...) — Cibranlı Halit Bey ile nerede görüştünüz? Ya- nınızda kimler vardı? — Halit Bey 9e bu bahar Erzurum'da görüştiim. Şeyh Sait'in oğlu Şeyh Ali Rıza, tstanbul'dan bölgeye geldikten bir süre sonra ayaklanma baslamıştı. Para almak için Erzurum'a gitmiştim. Orada, ken- di divanında görüştiim. — Şeriattan, devlet idaresinden söz etmedi mi Halit Bey? — Bir şey konuşmadık. Şeraittan söz ettik. Kürt- çe bir tercüme yapmıştı. Bana onu gösterdi. Oku- dnm. O kadar. — 'Bu fikir benim içimde vardı. Müteessir oluyordum* dediniz. Böyle bir adam görünce in- san bu fikrini -nasihat kabilinden de olsa- açmaz mıydı? — Nasihat kabilinden... Gazetelerde şeriata ay- lan yayınlan bana gösterirdi. (...) — Cibranlı ve Hasenanlı Halit Beyler bir Kür- distan hükümeti kurmak istiyorlarmış. Ve her ta- rafa da haber gönderiyorlarmış. Size bu konuda bir haber gönderdiler mi? — Haber göndermediler. Yalnız, Yusuf Ziya şeylerden bir nebze açö. Ben kapattım. — Ne vakitti bu Şeyh Efendi? — tki sene önce ilkbahardaydı. Ayaklanmadan söz etti: Birleşelim dedi. Avnlarak bir hükümet ku- ralım dedi. Birleşirsek bir şeyler yapanz diyordu. — Bunu duyduğun zaman bu iş nasıl olur diye sormadınız mı? — Ben dedim: Kürdistan'da bütün halk birieş- mez dedim. Biths'te cephane çokrur; asker de yok- tur dedi. Onun imkânsızlığmdan bahsettim. (261) — Parayı nereden bulacaklarmı sormadınız mı? — Para meselesini sormadım. Melikanlı Şeyh Abdullah Sava Ahmet Sureyya örgeevren, yıllar sonra o günkü duruşmayı şöyle anlatacaktı: " — Büyük bir salonu hınca hınç dolduran sek- sen kusur insandan ibaret sanıklar grubunun hep bir arada muhakemelermin yapıldığı günlerde din- leyki mahaUerini dolduran ynrttaşlann adeta ne- fes almaktan çekinir gibi ibretli bir hayret içinde dinledikleri bu uzun soru ve cevaplar böyle sürtip giderken zaman zaman gerektikçe mahkeme bu- zurunda hazır bulunan diğer sanıklara da sorular soruluyordu". (262) Bu sanıklardan biri Şeyh Sait'in damadı Meli- kanlı Şeyh Abdullah'tı. Başkan Mazhar Müfit Bey, Şeyh Abdullah'ın sorgusuna baslamıştı. — Şeyh Abdullah Efendi bu ayaklanma nerede düzenlendi? — Ben önceden dnymadım. Yalnız Piran'da meydana geldigini duydum. — Pekâlâ. Bu ayaklanma kendi kendine olma- dı ya... — Ondan önce bir şey duymadım. — Ayaklanmadan önce size bilgi verilmedi mi? — Hayır, ayaklanma başlamadan önce haberim yoktu. — Ilk ifadenizde Şeyh Efendi'den aldığun emir üzerine diyorsunuz.. — Evet: Çapakçur'un düşmesinden sonra Şeyh Sait Efendi'den bir mektup aldım. — Kim yazmış? Mektupta neler deniyordu? — Bu şehirleri alaiım, şeriat istemeyelim, kaö- hn gibi şeyler. Geri dondürdüm. İki müdür tutmuş- lardı. Onlan da geri aldım. — Şeyh Sait Efendi, nereleri işgal etmek üzere sizi kûmandan tayin ediyordu? — Ben kiçbir saldınya kumanda etmedim. Hatta önünü almak istedim. — Bu ayaklanmada hiçbir yerde komutanhk et- mediniz mi? Hiç çatışmaya girmediniz mi? Yanın- da kaç kişi vardı? Kimlerdi bunlar? — Yarumda yuz efli kişi vardı. Zazalardı bunlar. — Bunlarla nerelere uğradınız. Neler yaptınız? — Muş'a köpniye kadar gittüer. Ben döndür- düm. Şeyh Ali Rıza aldı bunları götürdü. Hatta Varto'ya girüğim zaman orası işgal olnnmuştu, si- lah sesleri geliyordu. — Size Şeyh Sait Efendi, Muş ve Varto'ya gidi- niz ve müfsıtlen cezalandınnız dedi mi? — Ben de diyonım ki, yazdı. — Bu mektup üzerine şeyhin emrini yerine ge- tirdiniz mi? — tnfaz etmedim. Zaten ben istemedim. Ben halkı iki kere kütyüne soktum. Sonra oğlu Ali Rı- za aldı, gitti.. Bucak müdürleri şahittir. — Şeyh Sait Efendi'nin oğlu tstanbul'dan dön- dükten sonra babasıyla görüşürken siz de bulun- madımz mı? — Istanbul'dan dönüşünde ben görmedim. Yal- nız asker almaya geldiğinde gördüm. — Size de tabii bazı tekliflerde bulundu.. — Teklif etti; gitmedim. Benim hükümete İÜ- razım vardı. Ancak ayaklanma taraftan değfldim. (...) — Siz Varto'da halka bir şeyler söylediniz mi? — Varto'ya vardtğırmzda ahaliye dedim ki: Vur- mayın, kmnaym, hükümetle basaramaTSiBiT de- dim. (263) (•••). — Bu ayaklanmadan sizin tabii olarak haberi- niz vardır. Bu konuda bizi aydnılaunız. — önceden haberim yoktu. Sonra Piran'da otay başladı ve her tarafa bulaştı. Ben hatta sangımı ayaklanna attun. Gitmeyiniz dedim, fakat dink- mediler, gittüer. — Varto'yu işgal eden siz değil misiniz? O kuv- vetin komutanı siz değil misiniz? — Vaüah ben Varto'nun işgalindeo sekiz saat sonra girdim. — Hükümet konağına ve Selim Bey'in evine bayrağı çeken siz değil misiniz? — Bayrak da ben çekmedim, bayrağı yine Kört- ler götürmüş. O kolnn komuUm Şeyfa AU Rıza'y- dı. Muş'u yapüğım gibi orada da döndünnek Utedim. — Şeyh Ali'ye yazümış bir mektup var. Sizin de- ğil mi bu mektup? — Benim bUgün yok. Ben okur ve yazar deği- nm. Arapça okurum fakat yazamam. — Okuma yazma bilmiyorsun, bu kocaman sa- ngı neden taşıyorsun? — Vallah yazım yok, sank öyle İdettir. — Size bir memuriyet daha verilmis. Tezahürat-ı Diniyye Riyaseti... Bu ne demek? — Bilmiyorum vallah. Mazhar Müfit Bey'den sonra sorgu sırası AU Sa- ip Bey'deydi. — Bu ayaklanma ile ilgili olmadığını söylüyor- sun. Oysa sen bu ayaklanmada Şeyh Sait kadar et- kili olmuşun. — Bunlar fld kere Muş'a gittiler; ben cevirdim beyim.. — Kirvas'taJd kuvvetin başuıdaki kûmandan kimdi? Kasım Bey'e mektup yaayorsun sen. (264) Ali Saip Bey, Binbaşı Kasım ile Şeyh Abdullah'ı yüzlestiriyordu: — Kasım Bey, sen şöyle kimdi o komutan? Binbaşı Kasım: — Evet, Şeyh AbduBah'ın emriyle üç dört defa haber gddi. Görüştüğümüzoe haber gönderirim de- di. Ben de 'fdaket yaptın' dedim. 'Sen geiseydin bu felaket olmazdı' dedi. Bu yüzleştirme üzerine Başkan Mazhar Müfit Bey, yeniden soruyordu: — Şeyh Abdullah, demek ki, sen, Kasım katıl- madığı için onun köylerini yakün. İşgal ettin. O da senin geleceğmi haber alıyor. Adamlanyla Şeyh Abdullah'ı sokmayın diye haberler gönderiyor köylere.. Şeyh Abdullah: — Benim kuvrerJm yetmezdi, Kasım Bey'e ha- ber gönderdim. 'Gel bu askeri geri çevireUm' de- dim. 'Orada sen olsaydın başka tiuiü bir şey yapamazdın' dedim. (...) — Kirvas'tan Kasım Bey'e mektup yazıyorsun. Ne için inkâr ediyorsun? — Eğer yazümış ise bu mektup Kürtler benim adıma yaznuslardır! 'Gdeydin, bu felaket zuhur etmezdi' dedîtn. Kûmandan diye öyle bir mektup yazmadım. Kürtler yazmıştır. Mazhar Müfit Bey, Şeyh Abdullah Ue Binbaşı Kasım'ı yeniden yüzleştiriyordu. — Kasım Bey, Şeyh Abdullah, bunlann başın- da mıydı? Kasım Bey: — Bu adam bunlann başmdaydı. Fakat öteki- leri de çok alevfenmisJerdi. Şeyh Abdalah Varto'ya girerken onlardan sekiz saat sonra eehnişti. — Sana yazdığı mektupta katdmanı istemiyor muydu? — Evet teklif ediyordu. Soru yağmuru doluya, sele dönmüştü. Şeyh Ab- dullah, bu sorular karşısında bocalıyordu. — Elman aşireti reisi Bedirhan Aga'yı bilir misin? — Hayır; tanımam ömrümde görmedim ve işitmedim. — Mektubun var bu Bedirhan Ağa'ya. — Ben kendisme bir şey yazmadun. — Bu mektubu cinler mi yazdı? Senin emrin ol- madan Kürtler mektup yazabilir mi? — Yemin ettim; kendini riiyada bik görmedim. — 4 Nisan 1341 tarihii mektupta bir belge var. Cepheye er gönderiyorsun. — Haberim yoktur. Herkes benim agnmdan ya- zryordu ki, beni bu islere soksunlar. — Bak bu mektubun altındaki imza senin değil midir? — Bu imza benimdir, evet benimdir. Bu mek- tubu inkâr etmiyorum, ne yapayım, beni de sok- tular içiae. — Ben senden bunu anlamak istiyorum, bu işe istemeyerek mi kanştm? — Evet, bir kere oldu, btemezdim... — Beyannamede halkı ayaklanmaya kışkırtı- yorsun... — Beyannameden haberim yoktu. Ben okumak bilmiyordum ki. — Ne dersin bu işi yaptm mı? — Ne diyeyim? Zaruret oldu. tstemezdim, kor- kudan oldu. — Kim korkutuyordu seni? Bak Şeyh Sait kal- kıyor. Bütün aşiretleri arkasından kaldınyor. — Aşiretler.. Kürtler.. Zazalar korkutuyordu. — Kim zorladı seni? Dövdüler mi seni? — Dövmediler, dövmezlerdi.. Başka surette ce- bir ettiler. Başlanna geçirdüer ve bu işi yapürdüar! Yann: Yargılana söriıyor < 26 °) ~ Mazhar Müfıt Kansu, 1873 yılında doğdu. p 13 Kasım 1948 tarihınde öldü. Kastamonulu Aziz Paja- zade ailesindendir. öğretmenlik, mutasarnfük, valilik yaptı. Bitüs valısiy- ken Damat Ferıt Paşa hukümetınce görevinden alınarak yargılanmak ısten- di. Erzurum Ve Sıvas kongrelerine kaüldı. TBMM'ye Hakkâri milletvekili ola- rak girdi. Mill«vekiiı>ken Elaağ Valıliğı de yaptı. Şeyh Sait ayaklanmasın- dan sonra Şark tstiklal Mahkemesi baskanlığına atandı. Bilge ozan Ceyhun Atuf Kansu'nun babası eski mületvekillennden Nafi Atuf Kansu, Mazhar Müfit Bey'in kardeşıaıı. (261) — Cibranlı Halit Bey ile Bitlis Mületvekili Yusuf Ziya Bey'in (Ko- caoglu) Bitlis Harp Dıvanı'ndaki sorgu metinlerine dayanarak bu soruları sorduklan anlaşılıyor. (262) — Savcı Ahmet Sureyya örgeevren, 1888 yılında Sındırgı'da do|- du; hukuk fakültesini bitirdi. Tajova'da savcıyken Yunan ordusu tarafın- dan tutuklandı. Bınncı Dunya Savaşı'na gönüllü olarak katıldı. Edremit ve Nazillı savcılıklarmda bulundu. Söke'de savcıyken milis kuvvetleri kurarak Kurtuluş Savajı'na katıldı. TBMM'ye Karası (Balıkesir) mületvekili olarak girdi. Şeyh Sait Ayaklanması'ndan sonra Şark tstiklal Mahkemesi Savcılı- ğı'na atandı 1950"ye dek milletvekilligj yapan örgeevren 7.8.1969'da öldü. (263) — Seyb Sait'in damadı duruşmada doğru soylemiyordu. Şeyh Abdullah, 17 Mart 1925 günü Varto'ya saldırmıs; ilçe, Hermek asi- ret reislerinden Velı ve Ali Haydar Ağa (Dikmen), Mehmet Şerif, amcası "H«Bo" diye bilınen Halıl Ağa (Fırat) Tatanlı Haydar ile Lolan aşireti reisı Kareçerli Hüse>in Efendi'nin oğlu Kamer Aga (öztürk) Ue SerçkJü Hüseyin Efendi (Baliıicaya) lideriiğındeki Alevi asiretJerince savunulmus, Şeyh Ab- dullah tnak ve Kars keylenne doğru kaçmak zorunda kalmıstı (Kocadağ Bur- han, Lolan ve Yakın Çevre Tarıhı, 1967 Yalova, Ist. s: 189-194, Fırat s: 131-139) (264) — Şeyh Sait'in 25 Şaban 1343-19 Mart 1341 tarihii mektubunda "Di- yarbtdor'a bücsm ettilderi" anlatıldıktan sonra "Varto'yu aldıgınızı işittiın" deniliyor ve 'Ihtilalin dairesi genisledlkçc hukumetin kuvveti parça parca ohır ve ayıftar" görüşD savunuluyordu. (Orgeevreo, Dünya 24 Hanran 1957)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle