Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/14 DİZİ-RÖPORTAJ 18 HAZÎRAN 1991
Sorgusu sırasında Şeyh Sait, ayaklanmanınplanlı ve hesaplı değil olayların gelişmesisonucu ortaya çıktığını söyler
Şeyh SaitrPatlamaniyetimyoktu
Öncesi ve sonrasıyla
ŞEYH SAİT
AYAKLANMASI
UGUR MUMCU
M,.ahkemedeki sorulara Şeyh Sait şu
yanıtlan verir: "Divan-ı Harp, Bitlis'e
şahitlik için beni istedi. Memleketin
kışı uzundur. Palo'ya gelip kalmak
istedim. Günde üç saat gidiyordum.
Odun ve ateş de yoktu. Arahk durgunluk
ayıdır, iş yoktur. O zamandan
'ayaklanmaya' iki ay geçti. Patlama
niyetim de yoktu, fakatpatladı."
.yaklanmaya Türklerin kanşıp
karışmadığı sorusunu ise Şeyh Sait şöyle
yahıtlar:''Eğil tarafına, Ergani'ye
gittim. Türkleri de çağırdım. Dinimize
çalışahm diyordum. Tutan tutuyor,
tutmayan tutmuyordu sözümü.
Ergani'den Şevki Efendi vardı. Hamit
Ağa vardı. Hacı Hüsnü Efendi vardı,
Türktüler,mesela onlar katıldılar.
avcı Örgeevren yıllar sonra o
duruşmayı şöyle anlatacaktır: "Büyük
.
b i r
salpmı hmcahınç dolduran seksen
kusur msandan ıbaret sanıklar grubunun
h e
P
b ı r
^^
da
muhakemelennın yapıldığı
günlerde dinleyiciyurttaşlann adeta nefes
almaktan çekinir gibi ibretli bir hayret
içinde dinledikleri bu uzun soru ve
cevaplarsürüpgidiyordu."
— 1 7 —
Mahkeme Başkanı Kastamonulu Aziz Paşaza-
delerden Edirne Emlak-ı Hümayun Başkanı Süley-
man Müfit Efendi'nin oğlu eski mutasarnflardan
Mazhar Müfit Bey, Şeyh Sait'in sorgusunda say-
gılı davranıyor ve sorularına "siı" diyerek başlı-
yordu; Kerküklü Revandizade Emin Efendi'nin oğ-
lu Kürt kökenli eski jandarma subayı Ali Saip Bey
ise Şeyh Sait'e karşı çok sertti. Şeyh Sait'e azar-
larcasma peşpeşe sorular soruyordu. (260)
— Rastlantı sonuomda ve olaylann yarattığı yer-
de ayakJanma oldu, ben de kanştım diyorsun. Oy-
sa, ayaklanma için üç ay önce yollara düşmüşsün.
Ne için bu seyahat?
— Biz çıkük, Lakin Divan-ı Harp, Bitlis'e şa-
hitlik için beni istediler. Şeyh Abdüibaki'ye yaz-
dım. Benim ifademi burada alsınlar. Müsaade alı-
nm dedim. Musaade edildigine dair haber geldi.
Hınıs'ta mahkemede ifademi aldılar. Memleketin
kışı uzundur. Palo'ya gelip kalmak istedim.
— Hangi ayda çıkmıştınız? Kışın en şiddetli za-
maru değil tni?
— AralıkU çıktun.
— Yaşh bir insan, kış gttnü böyle bir seyahate
çıkar mı? tlk ve sonbaharda veya yazın çıkmadı-
nız. Böyle bir zaman daha uygun değil mi?
— Günde öç saat gidiyordum- Fazla gitmiyor-
duk. Yer elverişli degildi. Odun ve ateş de yoktu.
Yazın ticaret ve ziraat ile meşguluz. AraJık, dur-
gunluk ayıdır. İş yoktur.
— O zamandan ayaklanmaya kadar ne kadar stt-
re geçti?
— tkJ aydan fazta geçti.
— Aradan çok geçmeden ayaklanma oluyor. De-
diniz ki Sebilre^at okuyorsunuz. Demek ondan il-
ham aldınız, duşündunuz ve ayaldandısız.
— O fikrimde vardı. Patlama niyetim de yok-
tu. Fakat paüadı.
(...)
— Hanı'yi işgal ettiğiniz zaman Mustafa Bey,
Salih Bey bana katıldı demiştiniz. Salih Bey de si-
ze Diyarbakır'da katılacaklar olduğunu söylemiş,
bunlara Salih Bey de bir haber göndermiş, ne
dersiniz?
— Hani'yi ben işgal etmedim, etmişler, Salih
Bey'in haber gönderdigini bümiyorum. Yalnız bun-
lann hapsediMiklerini duymuştum.
(..)
— Siz yalnız Kürtlerle mi iş görmek istiyordu-
nuz? Eğil taraflannda Türkler ve büyük adamlar
da var. Onlaria neden görüşüp işbirliği yapmıyor-
dunuz?
— Egil tarafma, Ergani'ye gittim. Türkleri de
çağırdım. Dinimize çalışalım, diyordum.
— Onlar sizinle beraber ayaklandılar mı?
— Tutan tutuyor; tntmayao tutmoyordn
sözümü.
— Ergani'den kimler vardı?
— Ergani'den Şevki Efendi vardı. Hamit Ağa
vardı. Hacı Husnu Efendi vardı, Türktiüer, Me-
seia onlar katıldıfaur.
— Acaba bir cemiyet olduğunu duyuyor
muydunuz?
— Hayır; böyle cemiyetlerden haberim yok.
Kürt Teali Cemiyeti nerededir, göriışme ve yazış-
malaruu kim sağlar? Hiç haberim yoktur.
— Diyarbakır'a geldiğinizde tutuklu olduklan-
nı duyduklannız kimlerdi?
— Dedfler, altmış kişj. Cemfl Paşahrdan beş Idşi
bir de Nakip hapistir dediler.
— Kürt Teali Cemiyeti'nden haberiniz olmadı-
ğını söylediniz. Bitlisli Yusuf Ziya ile neler gö-
rüştünüz?
— Yusof Ziya'yı tanırun; bana gelmişti. Rama-
zaodaydı. Bitlisli Haydar Efendi, Yusuf Ziya Bey'-
in Muşlu Reşit Bey'e dyarete gekUgtni bana söy-
ledi. Kendisinden ders okumuştum. Tanıdım. Yu-
suf Ziya'nın Bitüs milletvekiti oidngunn orada öğ-
rendim. Bir saat kaldılar, cay içtikr ve kalktüar,
gittüer.
— Yusuf Ziya size Kürt mesdesinden bir şey söy-
lemedi mi?
— Bir süre sonra bahar gelmişti. Benim köyü-
me misaflr gddi. Orada açn bu mesekyi ve dedi ki:
— Bir Kürdistan hükümeti kurmak izereyiz.
Mümkün değüdir dedim. Fikrim, bunu kabul et-
miyordn. Sonra Erzurum'a gitti.
— Erzurum'da kime gidiyordu?
— Benden para istedi. Paramı Ali Rıza'ya ver-
miştim. Ona veremedim. Borcnmn vermek üzere
Erzurum'a gidiyorum dedi.
— Bu adam kiınlerle iş görüyormuş, size söyle-
miştir.
— Hayır; ben onun umudonu kestim. Ken-
di de kani oldu. Erzurum'dan döndşünde bir da-
ha görmedim.
— Cibranlı Halit Bey ile ilişkisi yok mu? Halit
Bey'in tavsiyesi vardır dediler.
— BUmiyorum. Meclise girdiği zaman Halit
Bey'in tavsiyesi vardır dediler.
— Kürdistan hükümeıi yapacağız dedi başka bir
şey söylemedi mi?
— Büdi|im bir şey yok. Mümkün degüdir, ol-
maz dedim. Ne tedoiriniz var, ne terû'biniz dedim.
(...)
Soru sorma sırası yeniden Başkan Mazhar Mü-
fit Bey'deydi:
— Hacı Musa Bey'i tanır mısınız?
— Hacı Musa Bey'i Medine'de gördüm. GöreU
22 yıl oluyor.
— Gönişüyor muydunuz onunla?
— Ne yazışraa ne görüşme. Hiç görüşmedim.
— Hasenanlı Halit Bey'i?
— Halit Bey'ie de görüşmeuı yoktur. O bize ya-
kındır.
— Cibranlı Halit Bey.. bununla tamşır mısınız?
— Obranlı Halit Bey ile tamşınm.
(...)
— Cibranlı Halit Bey ile nerede görüştünüz? Ya-
nınızda kimler vardı?
— Halit Bey 9e bu bahar Erzurum'da görüştiim.
Şeyh Sait'in oğlu Şeyh Ali Rıza, tstanbul'dan bölgeye geldikten bir süre sonra ayaklanma baslamıştı.
Para almak için Erzurum'a gitmiştim. Orada, ken-
di divanında görüştiim.
— Şeriattan, devlet idaresinden söz etmedi mi
Halit Bey?
— Bir şey konuşmadık. Şeraittan söz ettik. Kürt-
çe bir tercüme yapmıştı. Bana onu gösterdi. Oku-
dnm. O kadar.
— 'Bu fikir benim içimde vardı. Müteessir
oluyordum* dediniz. Böyle bir adam görünce in-
san bu fikrini -nasihat kabilinden de olsa- açmaz
mıydı?
— Nasihat kabilinden... Gazetelerde şeriata ay-
lan yayınlan bana gösterirdi.
(...)
— Cibranlı ve Hasenanlı Halit Beyler bir Kür-
distan hükümeti kurmak istiyorlarmış. Ve her ta-
rafa da haber gönderiyorlarmış. Size bu konuda
bir haber gönderdiler mi?
— Haber göndermediler. Yalnız, Yusuf Ziya
şeylerden bir nebze açö. Ben kapattım.
— Ne vakitti bu Şeyh Efendi?
— tki sene önce ilkbahardaydı. Ayaklanmadan
söz etti: Birleşelim dedi. Avnlarak bir hükümet ku-
ralım dedi. Birleşirsek bir şeyler yapanz diyordu.
— Bunu duyduğun zaman bu iş nasıl olur diye
sormadınız mı?
— Ben dedim: Kürdistan'da bütün halk birieş-
mez dedim. Biths'te cephane çokrur; asker de yok-
tur dedi. Onun imkânsızlığmdan bahsettim. (261)
— Parayı nereden bulacaklarmı sormadınız mı?
— Para meselesini sormadım.
Melikanlı Şeyh Abdullah
Sava Ahmet Sureyya örgeevren, yıllar sonra o
günkü duruşmayı şöyle anlatacaktı:
" — Büyük bir salonu hınca hınç dolduran sek-
sen kusur insandan ibaret sanıklar grubunun hep
bir arada muhakemelermin yapıldığı günlerde din-
leyki mahaUerini dolduran ynrttaşlann adeta ne-
fes almaktan çekinir gibi ibretli bir hayret içinde
dinledikleri bu uzun soru ve cevaplar böyle sürtip
giderken zaman zaman gerektikçe mahkeme bu-
zurunda hazır bulunan diğer sanıklara da sorular
soruluyordu". (262)
Bu sanıklardan biri Şeyh Sait'in damadı Meli-
kanlı Şeyh Abdullah'tı.
Başkan Mazhar Müfit Bey, Şeyh Abdullah'ın
sorgusuna baslamıştı.
— Şeyh Abdullah Efendi bu ayaklanma nerede
düzenlendi?
— Ben önceden dnymadım. Yalnız Piran'da
meydana geldigini duydum.
— Pekâlâ. Bu ayaklanma kendi kendine olma-
dı ya...
— Ondan önce bir şey duymadım.
— Ayaklanmadan önce size bilgi verilmedi mi?
— Hayır, ayaklanma başlamadan önce haberim
yoktu.
— Ilk ifadenizde Şeyh Efendi'den aldığun emir
üzerine diyorsunuz..
— Evet: Çapakçur'un düşmesinden sonra Şeyh
Sait Efendi'den bir mektup aldım.
— Kim yazmış? Mektupta neler deniyordu?
— Bu şehirleri alaiım, şeriat istemeyelim, kaö-
hn gibi şeyler. Geri dondürdüm. İki müdür tutmuş-
lardı. Onlan da geri aldım.
— Şeyh Sait Efendi, nereleri işgal etmek üzere
sizi kûmandan tayin ediyordu?
— Ben kiçbir saldınya kumanda etmedim. Hatta
önünü almak istedim.
— Bu ayaklanmada hiçbir yerde komutanhk et-
mediniz mi? Hiç çatışmaya girmediniz mi? Yanın-
da kaç kişi vardı? Kimlerdi bunlar?
— Yarumda yuz efli kişi vardı. Zazalardı bunlar.
— Bunlarla nerelere uğradınız. Neler yaptınız?
— Muş'a köpniye kadar gittüer. Ben döndür-
düm. Şeyh Ali Rıza aldı bunları götürdü. Hatta
Varto'ya girüğim zaman orası işgal olnnmuştu, si-
lah sesleri geliyordu.
— Size Şeyh Sait Efendi, Muş ve Varto'ya gidi-
niz ve müfsıtlen cezalandınnız dedi mi?
— Ben de diyonım ki, yazdı.
— Bu mektup üzerine şeyhin emrini yerine ge-
tirdiniz mi?
— tnfaz etmedim. Zaten ben istemedim. Ben
halkı iki kere kütyüne soktum. Sonra oğlu Ali Rı-
za aldı, gitti.. Bucak müdürleri şahittir.
— Şeyh Sait Efendi'nin oğlu tstanbul'dan dön-
dükten sonra babasıyla görüşürken siz de bulun-
madımz mı?
— Istanbul'dan dönüşünde ben görmedim. Yal-
nız asker almaya geldiğinde gördüm.
— Size de tabii bazı tekliflerde bulundu..
— Teklif etti; gitmedim. Benim hükümete İÜ-
razım vardı. Ancak ayaklanma taraftan değfldim.
(...)
— Siz Varto'da halka bir şeyler söylediniz mi?
— Varto'ya vardtğırmzda ahaliye dedim ki: Vur-
mayın, kmnaym, hükümetle basaramaTSiBiT de-
dim. (263)
(•••).
— Bu ayaklanmadan sizin tabii olarak haberi-
niz vardır. Bu konuda bizi aydnılaunız.
— önceden haberim yoktu. Sonra Piran'da otay
başladı ve her tarafa bulaştı. Ben hatta sangımı
ayaklanna attun. Gitmeyiniz dedim, fakat dink-
mediler, gittüer.
— Varto'yu işgal eden siz değil misiniz? O kuv-
vetin komutanı siz değil misiniz?
— Vaüah ben Varto'nun işgalindeo sekiz saat
sonra girdim.
— Hükümet konağına ve Selim Bey'in evine
bayrağı çeken siz değil misiniz?
— Bayrak da ben çekmedim, bayrağı yine Kört-
ler götürmüş. O kolnn komuUm Şeyfa AU Rıza'y-
dı. Muş'u yapüğım gibi orada da döndünnek
Utedim.
— Şeyh Ali'ye yazümış bir mektup var. Sizin de-
ğil mi bu mektup?
— Benim bUgün yok. Ben okur ve yazar deği-
nm. Arapça okurum fakat yazamam.
— Okuma yazma bilmiyorsun, bu kocaman sa-
ngı neden taşıyorsun?
— Vallah yazım yok, sank öyle İdettir.
— Size bir memuriyet daha verilmis. Tezahürat-ı
Diniyye Riyaseti... Bu ne demek?
— Bilmiyorum vallah.
Mazhar Müfit Bey'den sonra sorgu sırası AU Sa-
ip Bey'deydi.
— Bu ayaklanma ile ilgili olmadığını söylüyor-
sun. Oysa sen bu ayaklanmada Şeyh Sait kadar et-
kili olmuşun.
— Bunlar fld kere Muş'a gittiler; ben cevirdim
beyim..
— Kirvas'taJd kuvvetin başuıdaki kûmandan
kimdi? Kasım Bey'e mektup yaayorsun sen. (264)
Ali Saip Bey, Binbaşı Kasım ile Şeyh Abdullah'ı
yüzlestiriyordu:
— Kasım Bey, sen şöyle kimdi o komutan?
Binbaşı Kasım:
— Evet, Şeyh AbduBah'ın emriyle üç dört defa
haber gddi. Görüştüğümüzoe haber gönderirim de-
di. Ben de 'fdaket yaptın' dedim. 'Sen geiseydin
bu felaket olmazdı' dedi.
Bu yüzleştirme üzerine Başkan Mazhar Müfit
Bey, yeniden soruyordu:
— Şeyh Abdullah, demek ki, sen, Kasım katıl-
madığı için onun köylerini yakün. İşgal ettin. O
da senin geleceğmi haber alıyor. Adamlanyla Şeyh
Abdullah'ı sokmayın diye haberler gönderiyor
köylere..
Şeyh Abdullah:
— Benim kuvrerJm yetmezdi, Kasım Bey'e ha-
ber gönderdim. 'Gel bu askeri geri çevireUm' de-
dim. 'Orada sen olsaydın başka tiuiü bir şey
yapamazdın' dedim.
(...)
— Kirvas'tan Kasım Bey'e mektup yazıyorsun.
Ne için inkâr ediyorsun?
— Eğer yazümış ise bu mektup Kürtler benim
adıma yaznuslardır! 'Gdeydin, bu felaket zuhur
etmezdi' dedîtn. Kûmandan diye öyle bir mektup
yazmadım. Kürtler yazmıştır.
Mazhar Müfit Bey, Şeyh Abdullah Ue Binbaşı
Kasım'ı yeniden yüzleştiriyordu.
— Kasım Bey, Şeyh Abdullah, bunlann başın-
da mıydı?
Kasım Bey:
— Bu adam bunlann başmdaydı. Fakat öteki-
leri de çok alevfenmisJerdi. Şeyh Abdalah Varto'ya
girerken onlardan sekiz saat sonra eehnişti.
— Sana yazdığı mektupta katdmanı istemiyor
muydu?
— Evet teklif ediyordu.
Soru yağmuru doluya, sele dönmüştü. Şeyh Ab-
dullah, bu sorular karşısında bocalıyordu.
— Elman aşireti reisi Bedirhan Aga'yı bilir
misin?
— Hayır; tanımam ömrümde görmedim ve
işitmedim.
— Mektubun var bu Bedirhan Ağa'ya.
— Ben kendisme bir şey yazmadun.
— Bu mektubu cinler mi yazdı? Senin emrin ol-
madan Kürtler mektup yazabilir mi?
— Yemin ettim; kendini riiyada bik görmedim.
— 4 Nisan 1341 tarihii mektupta bir belge var.
Cepheye er gönderiyorsun.
— Haberim yoktur. Herkes benim agnmdan ya-
zryordu ki, beni bu islere soksunlar.
— Bak bu mektubun altındaki imza senin değil
midir?
— Bu imza benimdir, evet benimdir. Bu mek-
tubu inkâr etmiyorum, ne yapayım, beni de sok-
tular içiae.
— Ben senden bunu anlamak istiyorum, bu işe
istemeyerek mi kanştm?
— Evet, bir kere oldu, btemezdim...
— Beyannamede halkı ayaklanmaya kışkırtı-
yorsun...
— Beyannameden haberim yoktu. Ben okumak
bilmiyordum ki.
— Ne dersin bu işi yaptm mı?
— Ne diyeyim? Zaruret oldu. tstemezdim, kor-
kudan oldu.
— Kim korkutuyordu seni? Bak Şeyh Sait kal-
kıyor. Bütün aşiretleri arkasından kaldınyor.
— Aşiretler.. Kürtler.. Zazalar korkutuyordu.
— Kim zorladı seni? Dövdüler mi seni?
— Dövmediler, dövmezlerdi.. Başka surette ce-
bir ettiler. Başlanna geçirdüer ve bu işi yapürdüar!
Yann: Yargılana söriıyor
<
26
°) ~ Mazhar Müfıt Kansu, 1873 yılında doğdu.
p 13 Kasım 1948 tarihınde öldü. Kastamonulu Aziz Paja-
zade ailesindendir. öğretmenlik, mutasarnfük, valilik yaptı. Bitüs valısiy-
ken Damat Ferıt Paşa hukümetınce görevinden alınarak yargılanmak ısten-
di. Erzurum Ve Sıvas kongrelerine kaüldı. TBMM'ye Hakkâri milletvekili ola-
rak girdi. Mill«vekiiı>ken Elaağ Valıliğı de yaptı. Şeyh Sait ayaklanmasın-
dan sonra Şark tstiklal Mahkemesi baskanlığına atandı.
Bilge ozan Ceyhun Atuf Kansu'nun babası eski mületvekillennden Nafi
Atuf Kansu, Mazhar Müfit Bey'in kardeşıaıı.
(261) — Cibranlı Halit Bey ile Bitlis Mületvekili Yusuf Ziya Bey'in (Ko-
caoglu) Bitlis Harp Dıvanı'ndaki sorgu metinlerine dayanarak bu soruları
sorduklan anlaşılıyor.
(262) — Savcı Ahmet Sureyya örgeevren, 1888 yılında Sındırgı'da do|-
du; hukuk fakültesini bitirdi. Tajova'da savcıyken Yunan ordusu tarafın-
dan tutuklandı. Bınncı Dunya Savaşı'na gönüllü olarak katıldı. Edremit ve
Nazillı savcılıklarmda bulundu. Söke'de savcıyken milis kuvvetleri kurarak
Kurtuluş Savajı'na katıldı. TBMM'ye Karası (Balıkesir) mületvekili olarak
girdi. Şeyh Sait Ayaklanması'ndan sonra Şark tstiklal Mahkemesi Savcılı-
ğı'na atandı 1950"ye dek milletvekilligj yapan örgeevren 7.8.1969'da öldü.
(263) — Seyb Sait'in damadı duruşmada doğru soylemiyordu.
Şeyh Abdullah, 17 Mart 1925 günü Varto'ya saldırmıs; ilçe, Hermek asi-
ret reislerinden Velı ve Ali Haydar Ağa (Dikmen), Mehmet Şerif, amcası
"H«Bo" diye bilınen Halıl Ağa (Fırat) Tatanlı Haydar ile Lolan aşireti reisı
Kareçerli Hüse>in Efendi'nin oğlu Kamer Aga (öztürk) Ue SerçkJü Hüseyin
Efendi (Baliıicaya) lideriiğındeki Alevi asiretJerince savunulmus, Şeyh Ab-
dullah tnak ve Kars keylenne doğru kaçmak zorunda kalmıstı (Kocadağ Bur-
han, Lolan ve Yakın Çevre Tarıhı, 1967 Yalova, Ist. s: 189-194, Fırat s:
131-139)
(264) — Şeyh Sait'in 25 Şaban 1343-19 Mart 1341 tarihii mektubunda "Di-
yarbtdor'a bücsm ettilderi" anlatıldıktan sonra "Varto'yu aldıgınızı işittiın"
deniliyor ve 'Ihtilalin dairesi genisledlkçc hukumetin kuvveti parça parca
ohır ve ayıftar" görüşD savunuluyordu. (Orgeevreo, Dünya 24 Hanran 1957)